Nispi temsil sistemi
Nispi temsil veya oransal temsil sistemi, siyasi partilerin veya adayların aldığı oyun parlamentoda orantılı olarak yansıtıldığı seçim sistemidir. Bu sistemde partiler oyları oranınca milletvekili çıkarırlar.
Nispi temsilin üç temel türü vardır: Listeli Nispi Temsil Sistemi, Devredilebilir Tek Oy Sistemi ve Karma Üyeli Nispi Temsil Sistemi. Nispi temsil doğası gereği birden fazla üyenin yer aldığı seçim çevrelerini (geniş bölge) gerekli kılmaktadır.
İsrail ve Sırbistan gibi bazı ülkelerde tüm ülke tek bir (çok isimli) seçim çevresini oluşturmaktadır. Arjantin veya Portekiz gibi diğer pek çok ülkede iller seçim çevresini oluştururken bazı ülkelerde ise seçim yönetimi kurumu seçim çevrelerinin büyüklüğünü belirlemektedir. Nispi temsil sistemleri genellikle yeni demokrasilerde tercih edilmekte, yerleşik demokrasilerde ise bazı değişikliklerle uygulanmaktadır. Nispi temsil sistemleri Latin Amerika, Afrika ve Avrupa kıtasında ağırlıklı olarak kullanılmaktadır.[1]
Türleri
Listeli Nispi Temsil Sistemi
Parti listeli nispi temsil, orantılı temsilin en yaygın kullanılan versiyonudur. Seçmenler partilere oy verirler ve her partiye payına göre sandalye kazanır.
Bazı ülkelerde ülke genelinde oy sayımları kullanılır. Diğer ülkeler, ülkenin farklı seçim bölgelerindeki oy paylarını sayar ve her bölgede o belirli oy sayısına göre koltuk tahsis eder. Her iki varyantı kullanan ülkeler de var.
Aşağıda 200 sandalyeli bir parlamento seçiminin sonuçları sunulmuştur.
Parti | Aldığı oy oranı | Parti listeli nispi temsil - D'Hondt sistemi | |||
---|---|---|---|---|---|
Sandalye sayısı | Sandalye oranı % | ||||
A Partisi | %43,91 | 88 | %44% | ||
B Partisi | %39,94 | 80 | %40 | ||
C Partisi | %9,98 | 20 | %10 | ||
D Partisi | %6,03 | 12 | %6 | ||
Toplam | %100 | 200 | %100 |
Devredilebilir Tek Oy Sistemi
Devredilebilir Tek Oy Sistemi kapsamında, adayın seçilebilmesi için gereken oy miktarının tespiti ile başlar. Buna kota denir. Özellikle Droop kotası kullanılır. Bu örnekte, oyların %25'inden fazlasını alan bir aday seçilmiş ilan edilir. Bu örnekte sadece üç temsilci seçmek icin seçimler düzenleniyor. Seçmenler, adayları oy pusulası üzerinde kendi tercihlerine göre sıralarlar.
Aday | Parti | Aldığı oy oranı (ilk tercih) | Baraj | Seçildi mi? | Fazlalık oyu | |
---|---|---|---|---|---|---|
Ahmet | A Partisi | %40 | %25 | Evet | %15 | |
Mehmet | A Partisi | %11 | %25 | |||
Ayşe | A Partisi | %16 | %25 | |||
Hasan | B Partisi | %31 | %25 | Evet | %6 | |
Hüseyin | B Partisi | %3 | %25 | |||
Toplam | %100 |
Bu örnekte, Ahmet'in tüm seçmenlerinin Mehmet'i ikinci tercihleri olarak tercih ettiğini varsayalım (çünkü o da A Partisinden). Buna dayanarak oyları yeniden dağıtıyoruz ve Mehmet'in kotayı aştığını (%11 + %15 = %26) ve bu nedenle doldurmamız gereken 3. ve son koltuğa seçildiğini görüyoruz.
Karma Üyeli Nispi Temsil Sistemi
Karma Üye Nispi Temsili, geniş veya dar bölge üyelerinin seçimini telafi edici ek olarak ek üyelerin seçilmesiyle birleştirir.
Seçmen hem bir partiye oy veriyor, hem seçim bölgesinde bir adaya.
Parti | Aldığı oy oranı | Seçim bölgesini kazanan adaylar | Sistem gereği telafi sandalye | Toplam sandalye sayısı | Sandalye oranı | |||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|
A Partisi | %43,91 | 64 | 24 | 64 + 24 = 88 | %44 | |||
B Partisi | %39,94 | 33 | 47 | 33 + 47 = 80 | %40 | |||
C Partisi | %9,98 | 0 | 20 | 0 + 20 = 20 | %10 | |||
D Partisi | %6,03 | 3 | 9 | 3 + 9 = 12 | %6 | |||
Toplam | %100 | 100 | 100 | 200 | %100 |
Avantajları
Nispi temsil sisteminin en önemli avantajı, çoğunlukçu sistemin orantısız sonuçlarından kaçınması ve daha temsili -temsilde adaleti yüksek- bir yasama meclisi oluşturmasıdır. Özellikle derin sosyal ayrışmaların yaşandığı çoğu yeni demokraside tüm önemli grupların parlamentoya dâhil edilmesi, demokrasinin yerleştirilmesi açısından neredeyse şarttır. Gelişmekte olan siyasi sistemlerde azınlıkların -ve bazı durumlarda çoğunluğun- sistem dışı bırakılmasının olumsuz pek çok sonucu olabilmektedir.
Nispi temsil sistemlerinin genel olarak öne çıkan avantajları şunlardır:
- Verilen oylar tam olarak kazanılan sandalyelere dönüşür ve böylece çoğunluk sistemlerinin ortaya çıkardığı istikrarsız ve adil olmayan sonuçlardan kaçınılmış olur. Büyük partilerin ekstra sandalye kazanması önlenir ve az sayıda oy almış olsa dahi küçük partiler parlamentoya girmeye hak kazanabilir.
- Sistem, benzer fikirlere sahip aday gruplarını ortak davranmaya teşvik ederek siyasi partilerin oluşumunu destekler. Örneğin Doğu Timor bağımsızlığını kazandıktan sonra sistem toplum içindeki siyasi, ideolojik veya liderliğe ilişkin farklılıkları netleştirmiş ve parti sisteminin oluşmasını sağlamıştır.
- Sistemde çok az oy boşa gider. Baraj düşükse neredeyse kullanılan tüm oylar parlamentoya yansımaktadır. Bu durum, seçmenlerdeki, seçimin sandığa gitmeye değdiği algısını güçlendirir. Seçmenler, oyları ile küçük de olsa bir değişiklik yaratacaklarından daha emin olabilirler.
- Nispi temsil, azınlık partilerinin ve küçük partilerin temsil edilmesini kolaylaştırır. Barajın aşırı derecede yüksek olmadığı veya seçim çevrelerinin çok küçük olmadığı durumlarda her bir siyasi parti, verilen oyların küçük bir kısmı ile dahi parlamentoda temsil hakkı kazanır. Bu durum, bölünmüş toplumlarda istikrar için önemli rol oynayan ve yerleşik demokrasilerde karar alma süreçlerinde faydaları bulunan "dâhil etme prensibi"nin yerine getirilmesine katkı sağlar.
- Siyasi partileri güçlü oldukları veya diğer partilerle başa baş oldukları seçim çevrelerinin haricindeki seçim çevrelerinde de kampanya yapmaya teşvik eder. Nispi temsil sistemlerinde amaç, oyların nereden geldiğine bakılmaksızın toplamda alınan oy miktarını en yüksek düzeye çıkarmaktır. Bir siyasi partinin güçsüz olduğu yerden aldığı oylar da dâhil olmak üzere tüm oylar ilave bir sandalyenin kazanılmasına yardımcı olabilir.
- Parti kalelerinin oluşumunu azaltır. Çünkü nispi temsil sistemlerinde çoğunluk sistemlerine nazaran küçük partilere bir nevi ödül verilmekte ve böylece tek bir partinin belli bir ildeki veya seçim çevresindeki tüm sandalyeleri kazandığı durumlar ile daha az karşılaşılmaktadır. Bu, bir ilde veya seçim çevresinde belirli bir yerel yoğunlaşma veya ülkenin/bölgenin özel koşulları sayesinde temsil imkânı bulamayan azınlık partileri için özellikle önem arz edebilmektedir.
- Sistem, Batı Avrupa deneyimlerinde olduğu gibi devamlılık ve istikrar sağlayabilmektedir. Batı Avrupa'da, nispi temsil sistemlerinin hükûmetlerin ömrü, seçmen katılımı ve ekonomik performans açısından iyi sonuçlar verdiği görülmüştür. Tek İsimli Tek Turlu Sistemde hükûmetin düzenli olarak el değiştirdiği ve kutuplaşmış iki partili bir sistemde uzun vadeli ekonomik planlamaların daha zor gerçekleştirilmesine karşın geniş tabanlı nispi temsil koalisyon hükûmetleri, ulusal kalkınmayı sağlayan karar verme süreçlerinde istikrar ve tutarlılık açılarından daha başarılı olabilmektedir.
- Nispi temsil sisteminin siyasi partiler ve çıkar grupları arasındaki güç paylaşımını daha görünür kıldığı, toplumun tüm kesimlerinin çıkarlarının yasa yapma ve karar alma süreçlerine dâhil edilmesi suretiyle daha şeffaf bir yasama sürecine imkân tanıdığı öne sürülmektedir.[1]
Dezavantajları
Nispi temsile yöneltilen eleştirilerin çoğu genel olarak nispi temsil sisteminin koalisyon hükûmetlerine ve parçalı parti sistemine yol açması ihtimalini artırmasına dayanmaktadır.
Sisteme karşı yöneltilen eleştiriler şu şekildedir:
- Sistem, kimi zaman yasamanın kilitlenmesine sebep olan ve sonuçta tutarlı politika oluşturamayan koalisyon hükümetlerine yol açmaktadır. Özellikle, derin buhranlar sonrası geçiş dönemlerinde yeni hükûmetten beklentinin yüksek olduğu durumlarda bu durum daha büyük riskler barındırmaktadır. Koalisyon hükûmetleri ve hizipleşmenin hâkim olduğu milli birlik hükûmetleri, hızlı ve tutarlı kararlar verme açısından zayıf kalabilmektedir.
- Nispi temsil, parti sisteminin istikrarsızlığa yol açacak bir şekilde parçalanması sonucunu doğurabilmektedir. Aşırı çoğulculuk, büyük partilerle koalisyon görüşmelerinde çok küçük partilere parlamentodaki güçleriyle orantısız bir avantaj sağlayabilmektedir. Bu bakımdan nispi temsilin kapsayıcılığı sistemin dezavantajı olarak gösterilmektedir. Örneğin İsrail'de radikal dini partiler bir hükûmetin kurulmasında sık sık kilit rol oynarken İtalya uzun yıllar boyunca sürekli değişen, istikrarsız koalisyon hükûmetlerince yönetilmiştir. Demokratikleşme sürecindeki ve gelişmemiş parti sistemlerine sahip ülkelerde nispi temsilin kişi temelli ve etnik bölünme yanlısı partilerin sayısını artırmasından genellikle endişe edilmektedir.
- Sistem, radikal partiler için elverişli bir ortam sağlamaktadır. Nispi temsil sistemleri, yasama organında radikal sağ veya sol partilerin yer edinmesine imkân tanıdığı için eleştirilmektedir. Weimar Almanyası'nın çöküşünün nispi temsil sistemi sonucunda radikal sağ ve sol grupların parlamentoda yer bulmasına kısmen bağlı olduğu ileri sürülmektedir.
- Partilerin seçimlerde karşılıklı olarak birbirlerinin seçmenlerinin oy desteğine muhtaç olduğu ve dolayısıyla daha güçlü koalisyonların oluştuğu Alternatifli Oy gibi sistemlerde mutabakata dayalı koalisyonlar (coalitions of commitment) kurulmaktayken bu sistemde yetersiz ortak zemin ve desteğe sahip olması yönüyle daha zayıf koalisyonlar (coalitions of convenience) kurulabilmektedir.
- Küçük partilere orantısız bir şekilde fazla güç kazandırmaktadır. Büyük partilerin çok küçük partiler ile koalisyon kurması zorunlu hale gelebilir. Bu durum, az miktarda oy almalarına karşın küçük partilere büyük partiden gelen önerileri veto etme gücü verebilmektedir.
- Seçmenin bir partiyi hesap verebilir olmaya zorlayarak iktidardan uzaklaştırma ihtimali azalmaktadır. Nispi temsil sistemlerinde belli büyüklükteki bir merkez partisini iktidardan uzaklaştırmak oldukça zor olabilmektedir. Hükûmetlerin genellikle koalisyonlardan oluşması halinde bazı siyasi partiler seçimlerde zaman zaman düşük oy alsalar dahi hükûmette sürekli yer alabilmektedir. Örneğin Almanya'da Hür Demokrat Parti, 1998'e kadar hiçbir seçimde %12'den fazla oy alamamasına karşın 1949 ile 1998 arasındaki yaklaşık 50 yıllık dönemde (8 yıl hariç) tüm koalisyon hükûmetlerinde yer almıştır.
- Sistemin karmaşık kurallarının seçmenler tarafından anlaşılması zor olabilmekte veya seçim yönetimi kurumları söz konusu karmaşık kuralları uygulamada zorluk yaşayabilmektedir. Bazı nispi temsil sistemleri, diğer seçim sistemlerine göre daha karmaşık ve zor anlaşılır olabilmekte ve seçmenlerin sağlıklı bir şekilde oy kullanması ve sandık görevlilerinin düzgün çalışabilmesi için eğitim almaları gerekebilmektedir.[1]
Nispi temsil sistemine ilişkin hususlar
Seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı
Bir seçim sisteminde kullanılan oyların parlamentodaki sandalye dağılımına ne şekilde yansıyacağına ilişkin en temel belirleyici unsurun seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı olduğu konusunda büyük ölçüde bir uzlaşma vardır. Tek İsimli Tek Turlu Sistem, Alternatifli Oy Sistem ya da İki Turlu Sistem gibi sistemlerde seçim çevresi başına bir temsilci düşmekte ve seçmenler seçim çevrelerindeki tek bir adaya oy vermektedir. Buna karşın Serbest Listeli Çoğunluk ve Kapalı Listeli Çoğunluk gibi bazı çoğunluk sistemleri ve Sınırlı Oy ve Devredilemez Tek Oy gibi bazı diğer sistemler ile nispi temsil içerisinde değerlendirilen tüm sistemlerde seçim çevresi başına birden çok temsilci seçilmektedir. Nispi temsil sistemlerinde seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı seçim sonuçlarının ne kadar orantılı olacağını yani temsilde adaleti büyük ölçüde belirlemektedir.
Temsilde adaletin en yüksek oranda sağlandığı sistemler seçim çevresi başına yüksek sayıda temsilcinin düştüğü sistemlerdir zira böylesi sistemler çok küçük partilerin dahi yasama organında temsil edilmesini sağlayabilmektedir. Seçim çevresi başına daha az temsilcinin seçildiği sistemlerde fiili seçim barajı yükselmektedir. Örneğin yalnızca üç temsilcinin seçileceği bir seçim çevresinde bir partinin sandalye kazanmayı garantilemesi için oyların en az %25'ini alması gerekmektedir. Oyların yalnızca %10'unu alan bir partinin sandalye kazanması pek mümkün olmayacak ve bu partinin destekçilerinin oyları parlamentoda temsil edilemeyecek. Buna karşın dokuz temsilcinin seçileceği bir seçim çevresinde oyların %10'unu alan bir partinin en az bir sandalye kazanması kesindir.
Öte yandan seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı arttıkça -hem seçilen temsilci sayısı arttığından hem de sonuç olarak seçim çevresini oluşturan coğrafi bölge büyüdüğünden- temsilci ile seçmenleri arasındaki bağ zayıflamaktadır. Bu durum yerel faktörlerin siyasette güçlü bir rol oynadığı ya da temsilcilerin seçmenlerle güçlü bağlantıları sürdürmesinin ve yasama organında daha etkin olmasının beklendiği toplumlarda ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.
Bu nedenle seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının kaç olması gerektiği hakkında tartışmalar devam etmektedir. Çoğu siyaset bilimci, genel ilke olarak, seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının üç ila yedi arasında olması gerektiği konusunda hemfikirdir ve özellikle iki partili sistemlerde üç, beş veya yedi gibi tek sayıların pratikte çift sayılardan daha iyi çalıştığı düşünülmektedir. Bununla birlikte söz konusu sayılar yalnızca bir kılavuz niteliğindedir. Yeterli temsil düzeyi ve temsilde adaletin sağlanabilmesi açısından seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının daha yüksek olması gereken çok sayıda durum mevcuttur. Birçok ülkede seçim çevreleri eyalet, il, ilçe ve mahalle sınırları gibi idari sınırlarla belirlenmektedir ve bu sebeple seçim çevrelerinin çıkaracağı temsilci sayısı arasında geniş farklılıklar olabilmektedir. Diğer yandan bu durum hem seçimler için ek sınırlar çizme ihtiyacını ortadan kaldırmakta hem de seçim çevrelerini var olan tanımlanmış ve kabul gören topluluklarla ilişkilendirmeyi mümkün kılmaktadır.
Seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının çok az ya da çok fazla olması daha aşırı sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Yelpazenin bir ucunda tüm ülkenin tek bir seçim çevresi olması yer almaktadır. Bu sisteme saf (tam) nispi temsil de denilmektedir. Bu durumda seçilmek için gerekli oy miktarı oldukça düşüktür ve çok küçük partiler dahi sandalye kazanabilmektedir. Örneğin İsrail'de tüm ülke 120 temsilcinin seçildiği tek bir seçim çevresinden oluşmaktadır ve bu sebeple de partilerin aldıkları oyların oranı sandalye dağılımına neredeyse bire bir yansımaktadır. Böylelikle oyların sadece küçük bir miktarını alan partiler de temsil olanağı kazanabilmektedir. Ayrıca seçilmiş üyeler ile coğrafi bölgeler arasındaki bağ son derece zayıf olmaktadır.
Yelpazenin diğer ucunda ise seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının iki olduğu nispi temsil uygulamaları olabilmektedir. Bu uygulama, her seçim çevresinde en fazla iki partiden adayın seçilmesine imkân verdiği için, oy oranları ile sandalye dağılımı arasında oldukça büyük bir fark meydana getirmektedir. Söz konusu durum, nispi temsil sistemlerinin temsil ve meşruiyet açılarından sahip olduğu avantajları zayıflatma eğilimi taşımaktadır.
Seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının ne kadar olacağı nispi bir seçim sistemi tasarlarken belirlenmesi gereken belki de en önemli karar niteliğindedir. Seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı nispi temsil sistemi içerisinde değerlendirilmeyen başka seçim sistemlerinde de hayati öneme sahip olabilmektedir. Örneğin Devredilemez Tek Oy Sistemi özünde bir nispi temsil sistemi olmamasına karşın seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının birden çok olması (geniş bölge) sebebiyle oy oranları ile sandalye dağılımı arasında orantılı sonuçlar verebilmektedir. Benzer şekilde, Devredilebilir Tek Oy Sistemi, seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının bir olduğu duruma (dar bölge) uygulandığında bu sistemin bazı avantajlarını koruyan ancak oy oranları ile sandalye dağılımı arasındaki orantılılığı muhafaza etmeyen Alternatifli Oy Sistemi haline gelmektedir. Kapalı Listeli Çoğunluk ve Serbest Listeli Çoğunluk Sistemlerinde seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı arttıkça orantılılık azalmaktadır. Özetlemek gerekirse bir seçim sistemini tasarlarken seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı, sistemin pratikte nasıl çalışacağı, seçmenler ve seçilmiş üyeler arasındaki bağın gücü ve seçim sonuçlarının genel olarak orantılı olup olmadığının belirlenmesinde kilit faktördür.
Konuya ilişkin bir diğer husus da, bir seçim çevresinde bir partinin daha önceki seçimlerde kazandığı ortalama sandalye sayısının, yapılacak olan seçimlerde kimin seçileceğine ilişkin çok önemli bir gösterge olmasıdır. Eğer bir seçim çevresinden seçilmesi muhtemel yalnızca bir kişi varsa o kişinin erkek olması ve ülkedeki etnik çoğunluğa ya da baskın sosyal gruba mensup olması ihtimali çok yüksek olmaktadır. Ancak eğer aynı partiden seçilmesi muhtemel iki ya da daha fazla kişi varsa daha dengeli bir aday profili görülebilmektedir. Bu sayede toplamda daha fazla kadın ve azınlıklara mensup temsilci seçilebilmektedir. Seçim çevresi başına düşen temsilci sayısının yüksek olması (yedi veya daha fazla sandalye sayısına sahip seçim çevreleri) ve yarışan parti sayısının görece az olması bir partinin kazandığı ortalama sandalye sayısını artıran faktörlerdir.[1]
Seçim barajı
Tüm seçim sistemlerinde bir şekilde seçim barajı bulunmaktadır. Seçim barajı bir partinin temsil olanağı bulabilmesi için alması gereken asgari oy düzeyi anlamına gelmektedir. Seçim barajı kanunen açıkça belirlenmiş olabileceği gibi (resmi seçim barajı) seçim sisteminin doğal bir sonucu ve matematiksel bir özelliği (fiili seçim barajı) olarak da var olabilmektedir.
Resmi seçim barajı
Resmi seçim barajları nispi temsil sisteminin de tanımlandığı anayasa veya seçim kanunlarında açıkça yazılıdır. Karma seçim sisteminin uygulandığı Almanya ve Yeni Zelanda'da nispi temsille seçilen temsilciler için partilerin ülke çapındaki oyların en az %5'ini alması gerekmektedir. Bu uygulamanın kökenleri Almanya'da aşırılık yanlısı partilerin temsilini sınırlama amacına dayanmaktadır ve bu uygulamayla çok küçük partilerin temsil hakkı kazanması engellenmektedir. Bununla birlikte örneğin Almanya ve Yeni Zelanda'da küçük partilerin temsil hakkı kazanabilmeleri için alternatif yollar bulunmaktadır. Seçim barajını aşmak için yeterli oy oranı alamasa dahi partiler dar bölge ile sandalyelerin kazanıldığı seçim çevrelerinde Yeni Zelanda örneğinde en az bir, Almanya'da ise en az üç sandalye kazanmaları halinde ülke çapındaki seçim barajını geçmiş sayılmaktadır. 1995’te Rusya’da yapılan seçimlerde ise alternatif yol bulunmadığından parti listeleri için yapılan oylamalardaki tüm oyların neredeyse yarısı Parlamentoya yansımamıştır.
Resmi seçim barajı ülkeden ülkeye büyük farklılıklar içerebilmektedir. Resmi seçim barajı Hollanda'da olduğu gibi %0,67'den Lihtenştayn'de olduğu gibi %8'a kadar çıkabilmektedir. Bu oy oranlarını yakalayamayan partilerin oyları hesaplamalara katılmamaktadır. Resmi bir seçim barajının varlığı, aksi halde temsil edilecek partilerin temsilci çıkaramaması sebebiyle temsilde adaleti azaltma eğilimindedir. Polonya'da 1993 seçimlerinde, görece daha küçük sayılabilecek partiler için %5 ve seçim ittifakları için %8'lik seçim barajı dahi, oyların toplamda %34'ünden fazlasını alan parti ve koalisyonların temsil edilememesine sebep olmuştur.
Fiili seçim barajı
Etkin ya da gizli baraj adı da verilen fiili seçim barajı ise seçimlere ilişkin mevzuatta yer almamasına karşın seçim sisteminin matematiksel bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Seçim çevresi başına düşen temsilci sayısı, söz konusu fiili baraja ilişkin en önemli etkendir. Örneğin dört temsilcinin nispi temsil sistemine göre seçileceği bir seçim çevresinde bir partinin en az bir temsilci çıkarmayı garantilemesi için %20'den fazla oy alması gerekmektedir. Böylesi bir seçim çevresinde %10'dan az oy alan bir partinin temsilci çıkarması pek mümkün değildir. Tam değerler partilerin, adayların ve oyların konfigürasyonuna bağlıdır.
Kapalı, açık ve serbest listeler
Nispi temsil sistemlerinde seçmenlere partiler arasında olduğu gibi bir dereceye kadar aynı partinin adayları arasında da seçim yapma imkânı tanınması mümkündür. Bu bağlamda tercih edilebilecek üç seçenek bulunmaktadır: kapalı, açık ve serbest listeler.[1]
Kapalı liste
Nispi temsil sistemlerinin çoğunluğu kapalı liste usulüdür, diğer bir deyişle adayların liste içerisindeki sıralaması onları aday gösteren parti tarafından belirlenmektedir ve seçmenler adayların sıralamasına etki edememektedir. Seçmenler yalnızca tercih ettikleri partiyi seçmekte, sonuç olarak seçilen adaylar ise partileri tarafından önceden belirlenmektedir. Bu durum aksi takdirde aday gösterilmekte zorluk çekebilecek bazı adayların (etnik azınlık mensupları ya da kadınlar gibi) partiler tarafından aday gösterilmesini kolaylaştırabilmektedir. Kapalı listelerin olumsuz yönü seçmenlerin, partilerinin temsilcilerinin kim olacağına dair söz hakkının bulunmamasıdır. Kapalı listeler ayrıca seçim süreci içerisindeki olayların hızlı değişimi karşısında etkisiz kalmaktadır. Örneğin Doğu Almanya'da 1990 yılında iki Almanya'nın birleşmesinin hemen öncesinde yapılan seçimlerde bir partinin üst sıralardaki adaylarından birinin seçimden dört gün önce gizli polis muhbiri olduğu ortaya çıkmış ve parti, adayı derhal ihraç etmiştir. Ancak parti listeleri kapanmış olduğundan ve seçmenler yalnızca partilere oy kullanabildiklerinden söz konusu kişiyi seçmek istemeseler dahi ilgili kişinin isminin yazıldığı listeye oy vermek zorunda kalmışlardır.
Açık liste
Batı Avrupa'daki nispi temsil sistemlerinin çoğu açık listelidir. Buna göre seçmenler yalnızca tercih ettikleri partiye değil aynı zamanda o parti içerisinde tercih ettikleri adaya da oy verebilmektedir. Açık listeli sistemlerin çoğunda aday tercihi opsiyoneldir ve seçmenlerin büyük çoğunluğu yalnızca partilere oy verdiğinden, aday seçme tercihi genellikle sınırlı etkiye sahip olmaktadır. Öte yandan, örneğin İsveç'te seçmenlerin yaklaşık %25'i düzenli olarak aynı zamanda aday tercihinde de bulunmakta ve listenin kapalı olması halinde seçilemeyecek bazı isimler bu şekilde seçilme imkânı kazanmaktadır.
Brezilya'da seçmenler oylarını ya bir adaya ya da bir partiye vermek durumundadır. Buna karşın Finlandiya'da seçmenler yalnızca adaylara oy verebilmektedir. Partilerin sandalye dağılımı ise adaylarının aldığı toplam oy miktarınca belirlenmektedir. Aynı partiden kimlerin seçileceğini ise adayların aldıkları oy miktarına göre oluşturulan sıralama belirlemektedir. Bu durum bir taraftan seçmenlere aday seçmeleri konusunda geniş bir özgürlük tanırken diğer yandan da aynı parti içerisindeki adayların birbirleri ile rekabetleri sonucu parti içi çatışma ve ayrışmalara da sebep olabilmektedir. Böylesi bir sistem aynı zamanda aday listelerini çeşitlendirmeye çalışan partilere dezavantaj oluşturabilmektedir. Örneğin Sri Lanka'da önde gelen Sinhala (Sri Lanka'da çoğunluğu oluşturan etnik grup) partilerinin azınlık mensubu Tamil adaylarını kazanabilir yerlerden aday gösterme çabası açık liste yöntemi sebebiyle başarısız olmuş; çünkü pek çok seçmen düşük profilli olsalar dahi Sinhala adaylara oy vermeyi tercih etmiştir. Kapalı listeden açık listeye geçen Kosova'da ise açık listeli seçimlerde aşırılık yanlısı adaylar seçilmiştir. Özellikle ataerkilliğin hâkim olduğu toplumlarda açık listeler kadınların daha az temsil edilmesine sebep olurken örneğin Polonya'da seçmenler, açık liste usulünde daha fazla kadın adayı seçmiştir.
Serbest liste
Açık listeleri daha da esnek hale getirmek için az sayıda seçim çevresine sahip yerlerde daha farklı yöntemler de kullanılabilmektedir. Örneğin Lüksemburg ve İsviçre'de her bir seçmen seçebileceği toplam sandalye sayısı kadar oy hakkına sahiptir ve bu oyları dilediği gibi bir parti içerisinde ya da farklı partilerin adayları arasında dağıtabilmektedir. Farklı partilerin listesinde yer alan birden çok adaya oy verebilme (panachage) veya kuvvetli şekilde desteklenen adaya birden çok oy verebilme yöntemlerinin her ikisi de seçmenlerin kontrol gücünü artıran ilave imkânlardır ve serbest liste sistemleri olarak sınıflandırılmaktadır.
Seçim ittifakları
Yüksek seçim barajları küçük partilere karşı ayrımcılık yapma yönünde kullanılabilmektedir. Hatta bazı durumlarda bu durum açıkça ifade edilmektedir. Fakat pek çok farklı örnekte de küçük partilere karşı olan sistem içi bir ayrımcılık, istenmeyen bir durum olarak görülmektedir. Bu durum özellikle de tabanı birbirine yakın olan birkaç küçük partinin oyların bölünmesi nedeniyle baraj altı kaldığı durumlarda söz konusudur. Bu sorunu aşmak için Listeli Nispi Temsil Sistemini kullanan bazı ülkeler küçük partilerin barajı aşabilmeleri için seçim ittifakı kurmalarına izin vermektedir. Seçim ittifaklarında partiler ayrı yapılar olarak kalmakta ve oy pusulasında ayrı ayrı yer almaktadır ancak oylar sayılırken söz konusu parti bloğu tek bir parti gibi düşünülmekte ve dolayısıyla söz konusu partiler parlamentoda temsil imkânı kazanabilmektedir. Bu uygulama Listeli Nispi Temsil Sisteminin uygulandığı Avrupa ve Latin Amerika’da bazı ülkelerde ve İsrail’de kullanılmaktadır. Afrika ve Asya’da ise bu uygulamaya çok az ülkede rastlanmaktadır. Bu ülkelerden Endonezya’da küçük partiler bu uygulama ile temsil imkânı bulmalarına karşın tekil olarak sandalye kaybına uğradıklarından 1999 yılında söz konusu uygulamadan vazgeçilmiştir.
Seçim çevresi düzeyinde nispi temsil hesaplama yöntemleri
Nispi temsil sisteminde tüm ülkenin tek bir seçim çevresi olmaması durumunda alınan oy ile elde edilen sandalyelerin orantılı olması amacıyla seçim çevrelerinde alınan oyların sandalyelere nasıl dağıtılacağını tespit etmek için bir hesaplamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun nedeni; partilerin aldıkları oyların, seçim çevresindeki geçerli oyların sandalye sayısına bölünmesiyle ortaya çıkan sayıya (seçim kotası) bölündüğünde elde edilen sayıların toplam sandalye sayısına ulaşamamasıdır; diğer bir ifadeyle “artık oyların” kalmasıdır.[1]
Örneğin 5 sandalyenin ve 100.000 geçerli oyun olduğu bir seçim çevresinde:
Parti | Aldığı oy | Sandalye sayısı | Artık oy |
---|---|---|---|
A partisi | 36.000 | 1 | 16.000 |
B partisi | 30.000 | 1 | 10.000 |
C partisi | 24.000 | 1 | 4.000 |
D partisi | 10.000 | 0 | 10.000 |
Toplam | 100.000 | 3 | 40.000 |
Toplamda 40.000 artık oy mevcuttur ve kalan iki sandalyenin dağıtılması söz konusu artık oyların paylaştırılmasına bağlı olacaktır. Artık oyların partilere nasıl dağıtılacağı bir sorun oluşturduğundan bu artık oyları dağıtacak ya da baştan artık oy oluşturmayacak çeşitli yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla kullanılan başka yöntemler bulunmakla birlikte temelde aşağıda bahsedilen beş farklı hesaplama yöntemi mevcuttur.
En Büyük Artık
Bu usulde açıkta kalan sandalyeler artık oyların büyüklüğüne göre dağıtılır. Yukarıdaki örnekten devam edilecek olursa A partisi 16.000 artık oya sahip olduğundan bir sandalye daha kazanır. Son sandalye ise aynı miktarda artık oya sahip olan B veya D'den birine verilecektir. Artık oyların eşitliği durumunda sandalyenin hangi partiye gideceği ilgili ülkenin seçim kanununca belirlenmektedir. Örneğin kura yöntemi kullanılabilir.
En Kuvvetli Ortalama
Bu yöntemde partilerin ilgili seçim çevresinde aldığı toplam oylar, partilerin ilk dağıtım sonucunda kazandıkları sandalye sayısına “1” eklenerek elde edilen sayıya bölünür. Çıkan sayılar büyükten küçüğe sıralanır ve açıkta kalan sandalyeler bu sayıların ait olduğu partilere verilir. Yukarıdaki örnekten devam edilecek olursa A partisi 36.000/(1+1)=18.000, B partisi 30.000/(1+1)=15.000, C partisi 24.000/ (1+1)=12.000, D partisi 10.000/(0+1)=10.000. Buna göre boşta kalan iki sandalye en büyük ortalamalara sahip A ve B partilerine verilir.
D’Hondt
Bu usulde seçim çevresindeki oyların paylaştırılması neticesinde artık oy ve boşta kalan sandalye mevzubahis değildir. Seçime katılan partilerin isimleri alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır. Partilerin oy sayıları önce bire, sonra ikiye, sonra üçe vs. o seçim çevresindeki toplam sandalye sayısına ulaşıncaya dek bölünür. Elde edilen sayılar parti ayrımı olmaksızın büyükten küçüğe sıralanır ve seçim çevresinden seçilecek üye sayısı kadar sayı üzerinden siyasi partilere veya bağımsız adaylara sandalyeler dağıtılır.
Yukarıdaki örnekten devam edilecek olursa;
Partiler | Oy/1 | Oy/2 | Oy/3 | Oy/4 | Oy/5 | Sandalye sayısı |
---|---|---|---|---|---|---|
A | 36.000 | 18.000 | 12.000 | 9.000 | 7.200 | 2 |
B | 30.000 | 15.000 | 10.000 | 7.500 | 6.000 | 2 |
C | 24.000 | 12.000 | 8.000 | 6.000 | 4.800 | 1 |
D | 10.000 | 5.000 | 3.333 | 2.500 | 2.000 | 0 |
Bu çizelgeden de anlaşılacağı üzere bölünme işlemlerinden elde edilen sayıların büyükten küçüğe sıralaması 36.000>30.000>24.000>18.000>15.000 şeklinde olduğundan, seçim çevresindeki sandalyeler bu sayılara tekabül eden partilere A partisi 2, B partisi 2 ve C partisi 1 olacak şekilde dağıtılır.
Saint-Lague
Bu usulde d’Hondt usulündeki hesaplama yöntemi kullanılmakla beraber küçük partiler lehine bir miktar avantaj oluşturmak için partilerin aldıkları oylar sırasıyla 1,2,3,4,… sayıları yerine sadece tek sayılı bölenlere, diğer bir ifadeyle 1,3,5,7… sayılarına bölünür. Bu doğrultuda bir sayı daha büyük sayılara bölündüğü zaman elde edilecek paylar daha küçük olacağı için küçük partilerin milletvekili elde etme şansı artmaktadır. Çok sayıda partiden oluşan bir parlamento yapısı ve bu doğrultuda siyasi sistemde istikrarsızlık ihtimalleri dolayısıyla İskandinav ülkelerinde bu usul “İskandinav Versiyonu Sainte-Lague” veya “Denkleştirilmiş Sainte-Laguë Sistemi” adıyla modifiye edilmiştir. Klasik Sainte-Lague usulünden farklı olarak bu usulde ilk bölen “1” değil de “1,4” olabilmekte diğer bir ifadeyle bölenler [1,4],3,5,7,… şeklinde sıralanmaktadır. İlk bölenin 1,4 olması çok küçük partilerin milletvekili kazanma ihtimalini azaltmaktadır.
Yukarıdaki örnekten B Partisinin 27.000 oy aldığı ve diğerlerinin değişmediği varsayımı altında Klasik Sainte-Lague usulünde aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır:
Partiler | Oy/1 | Oy/3 | Oy/5 | Sandalye sayısı |
---|---|---|---|---|
A | 36.000 | 12.000 | 7.200 | 2 |
B | 27.000 | 9.000 | 5.400 | 1 |
C | 24.000 | 8.000 | 4.800 | 1 |
D | 10.000 | 3.333 | 2.000 | 1 |
Bu çizelgeden de anlaşılacağı üzere bölünme işlemlerinden elde edilen sayıların büyükten küçüğe sıralaması 36.000>27.000>24.000>12.000>10.000 şeklinde olduğundan, seçim çevresindeki sandalyeler bu sayılara tekabül eden partilere A partisine 2, B-C-D partilerine 1 olacak şekilde dağıtılır ve böylece d'Hondt usulünden farklı olarak D Partisi de üyelik elde etmiş olur. Bununla birlikte İskandinav Versiyonu Sainte-Laguë uygulanmış olsaydı D Partisi sandalye kazanamayacaktı.
Milli Bakiye
Bu yöntemde ülke düzeyinde seçim çevrelerinden gelen tüm artık oylar ve boşta kalan sandalyeler tek bir havuzda toplanır. Ülke düzeyindeki artık oylar toplamı seçim çevrelerinde boşta kalan sandalyelerin toplamına bölünerek bir sayı elde edilir. Her partinin artık oylar toplamı bu sayıya bölünür ve her partiye milli bakiyeden ne kadar sandalye verileceği belirlenir. Bu usul saf nispi temsilden sonra orantılılığı en fazla sağlayan yöntemdir.
Kaynakça
- ^ a b c d e f Emrah Hurma (1 Eylül 2020). "Dünyada Seçim Sistemleri" (PDF). TBMM. 18 Nisan 2021 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2023.