İçeriğe atla

Ninurta

Ninurta
𒀭𒊩𒌆𒅁
Tarım, av ve savaş tanrısı
Kalhu'daki Ninurta tapınağında bulunan Asur taş kabartması, Enlil'in tapınağından Kader Tableti'ni çalmış olan Anzû'yu takip eden Ninurta'yı elinde yıldırımlarıyla göstermektedir.[1] (Austen Henry Layard Monuments of Nineveh, 2. seri, 1853)
Yaşadığı yerNippur'daki Eşumeşa Tapınağı
Daha sonra Kalhu (Asur döneminde)
GezegeniSatürn
SembolüTünemiş kuş ve saban
BineğiBazen bir aslan gövdesi ve bir akrep kuyruğuna sahip bir canavarı sürerken betimlenmiştir
Kişisel bilgileri
EşiNinurta olarak: Gula
Ninĝirsu olarak: Bau
EbeveynleriGenellikle Enlil ve Ninhursag
Bazen Enlil ve Ninlil

Ninurta (Sümerce𒀭𒊩𒌆𒅁 DNIN.URTA. Anlamı bilinmiyor.)[1] veya bilinen diğer adıyla Ninĝirsu (Sümerce𒀭𒊩𒌆𒄈𒋢 DNIN.ĜIR2.SU Anlamı: "Girsu'nun Lordu")[2][3], erken Sümerlerde ilk ibadet edilen tarım, şifa, avcılık, hukuk, yazı ve savaşla ilgili antik Mezopotamya tanrısıdır. İlk kayıtlara göre, tarım ve insanları hastalıklar ile demonların güçlerinden koruyan şifa tanrısıdır. Daha sonraki zamanlarda ise Mezopotamya daha askerî bir hâle geldikçe, daha önceki tarımsal niteliklerinin çoğunu elinde tutmakla birlikte savaşçı bir tanrı olmuştur. Baş Tanrı Enlil'in oğlu olarak kabul edilmiştir. Sümerlerdeki ana tapınma merkezi, Nippur'daki Eşumeşa tapınağıydı. Ninĝirsu, Lagaş'ta kendisine ait tapınağı yeniden inşa eden Lagaş Kralı Gudea tarafından onurlandırılmıştır.

Ninurta, sonradan zorlu bir savaşçı olarak Asurlular tarafından benimsenmiştir. Asur Kralı II. Aşurnasirpal, Ninurta için Kalhu'da bir tapınak inşa etmiş ve burası, tamamlanmasının ardından bölgenin en önemli tapınma merkezi olmuştur. Asur İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra fethedilen topraklardaki pek çok halk tarafından zalim ve baskıcı olarak görülen Asur rejimi ile çok yakın bir ilişkisi olduğu düşünüldüğü için Ninurta'nın heykelleri yıkılmış ve tapınakları terk edilmiştir.

Lugal-e adlı destansı şiirde Ninurta, konuşan gürzü Şarur'u kullanarak demon Asag'ı öldürerek Dicle ile Fırat'ı sulama alanında faydalı hâle getirmek için taşlar kullanır. Bazı kaynaklarca "Sümerlerin Georgica'sı" olarak anılan bir şiirde, çiftçilere tarımsal öğütler vermektedir. Bir Akad efsanesinde babası Enlil'den Kader Tableti'ni çalan Anzû kuşuna karşı tanrıların şampiyonu olur ve birçok eserde ima edilen ancak asla tam olarak muhafaza edilmeyen bir efsanede, "Öldürülen Kahramanlar" olarak bilinen bir grup savaşçıyı öldürür. Ninurta'nın başlıca sembolleri tünemiş bir kuş ve bir sabandır.

Ninurta, Tekvin'de Kalhu ile ilişkili olarak anılan ve "kudretli bir avcı" olan Nemrud figürünün ilham kaynağı olabilir. Ayrıca İkinci Krallar Kitabı'nda da Nisrok adıyla Ninurta'dan bahsedilmiş olabilir. 19. yüzyılda, Kalhu'daki Ninurta tapınağında rastlanılan kanatlı ve kartal başlı figürlerin yer aldığı Asur taş kabartmaları,hatalı bir şekilde "Nisrok"[a] olarak tanımlanmış ve dönemin fantastik edebiyat çalışmalarında yer almıştır.

İbadet

Yaklaşık MÖ 2125 yılına ait Gudea silindirleri, Lagaş Kralı Gudea'nın gördüğü bir rüya sonrasında Ninĝirsu'nun Lagaş'taki tapınağını nasıl yeniden inşa ettiğini anlatır.[3][4]

Mezopotamya'da MÖ 3. binyılın ortasına kadar eski Sümerler tarafından Ninurta'ya ibadet edilmiş[5] ve Ninurta, bölgedeki en eski ve tanınmış tanrılardan biri olmuştur.[5][1] Ana tapınma merkezi, Sümer şehir devleti Nippur'da bulunan Eşumeşa tapınağıydı ve burada kendisine, baş tanrı Enlil'in oğlu ve tarım tanrısı olarak ibadet edilmiştir.[5][1][6] Başlangıçta ayrı tanrılar olmuş olsalar da tarihsel zamanlarda, Sümer şehir devleti Girsu'da ibadet edilen tanrı Ninĝirsu, her zaman Ninurta'nın bölgesel bir formu olarak tanımlanmıştır.[1] Asurologlar Jeremy Black ve Anthony Green'e göre iki tanrının kişilikleri "yakın bir biçimde iç içe geçmiş"tir.[1] Lagaş Kralı Gudea, kendini Ninĝirsu'ya adamıştır.[3] MÖ 2125 civarına tarihlenen ve günümüzde kadar ulaşmış en eski Sümerce anlatı olan Gudea silindirleri, Gudea'nın Lagaş'taki Ninĝirsu tapınağını ne yapması gerektiğiyle ilgili gördüğü bir rüya sonrasında yeniden inşa ettiğini belirtir.[3][7] Gudea'nın oğlu Ur-Ninĝirsu'nun adı, Ninĝirsu'yu onurlandırmak amacıyla bu tanrının adının birleşmiş hâlidir.[3] Bir şehir devleti olarak Girsu'nun önemi git gide azalırken, Ninĝirsu da daha çok "Ninurta" olarak tanınmaya başlamıştır.[2] Önceleri Ninurta'ya sadece bir tarım tanrısı olarak ibadet edilse de, ilerleyen zamanlarda Mezopotamya daha şehirleşip askerî hâle geldikçe tarım tanrısı yerine savaşçı bir tanrı olarak görülmeye başlanmış ve karakterinde de agresif, savaşçı yönü daha öncelikli olmuştur.[3][1] Buna rağmen, bir şifacı ve koruyucu olarak görülmeye devam etmiş ve demonlara, hastalıklara ve diğer tehlikelere karşı korunmak için yaygın olarak büyülerle çağrılmıştır.[3]

Ninurta'nın Asur İmparatorluğu'ndaki ana tapınma merkezi olan Kalhu şehrinin başlangıçta nasıl göründüğünün 1853'teki restorasyonu,[5] İngiliz arkeolog Austen Henry Layard'ın 1840'lı yıllardaki kazılarına dayanmaktadır.

İlerleyen dönemde Ninurta, azılı bir savaşçı olarak elde ettiği ünle birlikte Asurlular arasında da popülerleşti.[5][8][3] MÖ ikinci binyılın sonundaki bazı Asur kralları; Tukulti-Ninurta ("Ninurta'nın güvenilen kişisi"), Ninurta-apal-Ekur ("Ninurta, [Ellil tapınağı] Ekur'un varisidir") ve Ninurta-tukulti-Aşur ("Ninurta, Aššur'un güvendiği tanrıdır") gibi Ninurta adını içeren isimler almıştır.[5][3] I. Tukulti-Ninurta, bir yazıtta "beni seven tanrı Ninurta'nın emriyle" şeklinde avlandığını ifade etmiştir.[5][3] II. Adad-nirari, Ninurta ve Aššur tanrılarının kendi saltanatının destekçisi olduğunu iddia ederek, düşmanlarını yok etmeyi hükmetme hakkının ahlâki gerekçesi olarak ilan etmiştir.[5] MÖ 9. yüzyılda, Asur İmparatorluğu'nun başkentinin II. Aşurnasirpal tarafından Kalhu'ya taşındığı zaman, orada inşa edilen ilk tapınak Ninurta'ya adanmıştır.[5][9][8][10] Tapınağın duvarları taş kabartma oymalar ile dekore edilmiş ve bunların birinde Ninurta'nın Anzû kuşunu öldürüşü betimlenmiştir.[11][5][3][12] II. Aşurnasirpal'ın oğlu III. Şalmanezer, Ninurta'nın Kalhu'daki zigguratını tamamlamış ve tanrıya kendisinin taş kabartmasını adamıştır.[5][3] Kabartma üzerinde III. Şalmanezer'in askerî kahramanlıkları övülmekte ve Ninurta'nın yardımı olmadan hiçbiri mümkün olmayacağını belirterek bütün zaferlerinde Ninurta'ya güvenmiştir.[5] III. Adad-nirari, Asur'daki Aššur tapınağına yeni bir donatım adadığında bunu hem Aššur hem de Ninurta mührü ile mühürlemiştir.[5] Kalhu dönemine ait Asur taş kabartmaları Aššur'u kanatlı bir çember olarak gösterirken, her ikisin neredeyse denk tutulduğunu gösterme amacıyla çemberin altına Ninurta'nın adı yazılmıştır.[3]

Asur'un başkenti Kalhu'dan taşındıktan sonra, Ninurta'nın panteondaki önemi azalmaya başlamıştır.[5][3] II. Sargon, yazı tanrısı Nabu'yu Ninurta'ya tercih etmiştir.[5] Bununla birlikte Ninurta hâlâ önemli bir tanrı olarak kalmıştır.[5][3] Asur krallarının Kalhu'dan ayrılmasından sonra bile eski başkentin sakinleri, "Kalhu'da ikamet eden Ninurta" olarak adlandırdıkları Ninurta'ya hürmet göstermeye devam etmiştir.[5][3] Kentten alınan hukuk belgeleri, yeminlerini ihlal edenlerin "Kalhu'da yaşayan Ninurta'nın kucağına iki mina gümüş ve bir mina altın koymaları" gerektiğini kaydetmektedir.[5] Bu maddenin son onaylanmış örneğine, Kral Esarhaddon saltanatının son yılı olan MÖ 669'da rastlanmaktadır.[5] Kalhu'daki Ninurta tapınağı Asur İmparatorluğu'nun sonuna kadar gelişmiş, fakirleri ve muhtaçları işe almıştır.[5][3] Tapınaktaki ana çalışanlar; bir šangû papazı ve bir şarkıcı başı ile kendilerine eşlik eden birer aşçı, koruma ve hamaldı.[5] MÖ 7. yüzyılın sonunda tapınak çalışanları, E-zida'daki Nabu tapınağı çalışanları ile birlikte aynı hukuki belgelerle karşılaşmışlar ve aynı qēpu yetkilisini paylaşmaktaydılar.[5]

İkonografi

Kalhu'daki Kuzeybatı Sarayı'ndaki Asur kanatlı güneş ambleminde yer alan erkek figürü. Bazı yazarlar bu figürün aslında Ninurta olabileceğini iddia etmişse de çoğu araştırmacı bu iddiayı temelsiz olduğu için reddetmiştir.[8]

Sanatsal temsillerinde bir savaşçı olarak gösterilen Ninurta, bir yay ile ok taşımakta ve konuşan sihirli gürzü şarur'u tutmaktadır.[3] Kimi tasvirlerinde, saldırmaya hazır dik bir şekilde duran kanatları vardır.[3] Babil sanatında genellikle, aslanın gövdesine ve akrebin kuyruğuna sahip bir yaratığın sırtında ya da bu yaratığı sürerken betimlenmektedir.[3] Ninurta; ancak MÖ ikinci binyılın ortasına kadar tarımsal sembolizm ile yakından ilişkilendirilmiştir.[3] Kassitler döneminden kalan kudurrularda bir saban, Ninĝirsu'nun sembolü olarak betimlenmiştir.[1] Yeni Asur sanatında da kullanılan saban, burada da muhtemelen Ninurta'nın bir sembolü olarak görülmektedir.[1] Yeni Asurlular döneminde tünemiş bir kuş da Ninurta'nın sembolü olarak kullanılmıştır.[11] Tartışmalara açık bir hipotez, kanatlı çemberin esasen MÖ 9. yüzyılda Ninurta'yı sembolize ettiğini; ancak daha sonra Aššur ve Güneş tanrısı Şamaş'a için kullanıldığı fikrini öne atmaktadır.[8] Bu fikir, kanatlı çemberdeki tanrının bir kuş kuyruğuna sahipmiş gibi göründüğü erken temsillere dayanmaktadır.[8] Çoğu araştırmacı, bu fikri temelsiz olduğu için reddetmiştir.[8] MÖ 8. ve 7. yüzyıl astronomları, Ninurta'yı (ya da PabilsaĝSagittarius takımyıldızı ile tanımlamıştır.[13] Alternatif olarak başka astronomlar tarafından da, Akadcada "ok" anlamına gelen šukūdu ile adlandırılan Sirius çift yıldızıyla tanımlanmıştır.[13] Sirius'un en görülür yıldızı olduğu Canis Major takımyıldızı, Ninurta'nın taşıdığına inanılan ok ve yaya atfen "yay" anlamına gelen qaštu olarak bilinmekteydi.[13] Babil döneminde ise Ninurta, Satürn gezegeni ile ilişkilendirilmiştir.[14]

Ailesi

Muhtemelen Ninurta'nın eşi Bau'yu temsil eden boynuzlu bir başlık takmış Girsu'da yer alan bir tanrıçanın kireç taşı büstü

Ninurta'nın Enlil'in oğlu olduğuna inanılıyordu.[1] Lugal-e'de annesi tanrıça Ninhursag,[3][15] Angim dimma'da ise tanrıça Ninlil olarak belirtilmiştir.[16] Ninurta adıyla anıldığı metinlerde karısı genellikle tanrıça Gula'yken, Ninĝirsu olarak anıldığında karısı tanrıça Bau'dur.[1] Şifa ve tıp tanrıçası olan Gula, zaman zaman alternatif olarak tanrı Pabilsaĝ'ın ya da küçük bitki örtüsü tanrısı Abu'nun karısı olarak da gösterilmektedir.[17] Bau'ya "neredeyse sadece Lagaş'ta" ibadet edilmiş ve bazen alternatif olarak tanrı Zababa'nın karısı olarak tanımlanmıştır.[18] O ve Ninĝirsu'nun İg-alima ve Šul-šagana adlarında iki oğlu olduğuna inanılmıştır.[18] Bau'nun ayrıca yedi kızı olsa da bu kızların babalarının Ninĝirsu olduğu ifade edilmemiştir.[18] Enlil'in oğlu olarak Ninurta'nın kardeşleri ise Nanna, Nergal, Ninazu,[19][20] Enbilulu[21] ve zaman zaman İnanna olarak belirtilmektedir.[22][23]

Mitoloji

Lugal-e

Ninurta muhtemelen, İnanna'nın ardından efsanelerde en çok görülen Mezopotamya tanrısıdır görünmektedir.[24] Ninurta'nın Kahramanlıkları olarak da bilinen Lugal-e adlı Sümer şiirinde Asag adlı bir demon, hastalığa ve nehirlerin zehirlenmesine neden olmaktadır.[15] Ninurta'nın konuşan gürzü şarur, Asag ile savaşması için Ninurta'yı kışkırtır.[3] Ninurta, taştan savaşçılardan oluşan bir ordu tarafından korunan Asag'la yüzleşir.[8][5][25][3] Ninurta başlangıçta "bir kuş gibi kaçar"; ancak şarur ondan savaşmasını ister.[3] Ninurta, Asag ile ordularını öldürür.[8][5][25][3] Daha sonra Ninurta dünyayı düzenler, dağları inşa etmek için mağlup ettiği savaşçıların taşlarını kullanır; tüm akarsular, göller ve nehirlerin Dicle ve Fırat nehirlerine akmasını sağlayarak onları sulama ve tarım için faydalı hâle getirir.[5][8][3][15] Ninurta'nın annesi Ninmah, cennetten inerek oğlunu zaferinden dolayı tebrik eder.[3][15] Ninurta, taştan dağı annesine ithaf eder ve annesine, "Dağın Hanımı" anlamına gelen "Ninhursag" adını verir.[3][15] Yazı tanrıçası Nisaba ortaya çıkar ve Ninurta'nın zaferinin yanı sıra Ninhursag'ın yeni ismini de yazıya döker.[3] Ninurta nihayet, evi Nippur'a döner ve burada bir kahraman olarak karşılanır.[5] Bu efsane, Ninurta'nın savaşçı tanrı rolünü, tarımsal tanrı rolüyle birleştirmektedir.[8] "Ey kral!" anlamı taşıyan Lugal-e, Sümercede şiir açılış deyişinden gelmektedir.[5] Ninurta'nın Kahramanlıkları ise araştırmacılar tarafından esere verilen modern bir addır. Sümercenin "anlaşılması çok zor bir dil" olmasından ötürü daha sonraları şiir Akadcaya çevrilmiştir.[5]

Lugal-e'ye eşlik eden bir çalışma olan Angim dimma yahut Ninurta'nın Nippur'a Dönüşü, Asag'ı öldürdükten sonra Ninurta'nın Nippur'a dönüşünü anlatmaktadır.[5] Bir anlatıyı içinde barındırmakta olup, Ninurta'yı yaşamdan daha büyük terimlerle tanımlayarak ve onu tanrı Anu ile karşılaştırarak çoğunlukla methiye şeklinde eserdir.[26][5] Angim dimma'nın, Ur'un Üçüncü Hanedanlığı veya eski Babil dönemi esnasında Sümerce yazılmış olduğuna inanılmakta olup; günümüze kadar ulaşmış en eski metinler eski Babil dönemine aittir.[27] Metnin daha sonraki çeşitli versiyonları da günümüze ulaşmıştır.[27] Orta Babil döneminde bu eser Akadcaya çevrilmiştir.[5][27]

Anzû efsanesi

Ninurta, Enlil tapınağından Kader Tableti'ni çalmış olan Anzû'yu yıldırımlarıyla takip ederken[1] (Austen Henry LayardMonuments of Nineveh, 2. seri, 1853)

Eski, Orta ve Geç Babil'deki Anzû ve Kader Tableti mitlerinde Anzû, dev ve azman bir kuştur.[28][29][1] Enlil, Anzû'ya tapınağının koruyucusu olma görevini verir[28][30] fakat Anzû, Enlil'e ihanet eder ve Enlil'e yetki veren kutsal bir kil tablet olan[31] Kader Tableti'ni Enlil banyo yapmaya hazırlanırken çalar.[32][33][34][1] Nehirler kurur ve tanrılar güçlerinden arındırılır.[30] Tanrıların Anzû'yu yenmesi için gönderdiği Adad, Gerra ve Şara başarısız olur.[30][32] Nihayetinde tanrı Ea, Enlil'in oğlu Ninurta'nın gönderilmesini tanrılara önerir.[30][32] Ninurta, Anzû ile yüzleştiğinde onu oklarıyla onu vurur; ancak Kader Tableti zamanı tersine çevirme gücüne sahiptir ve Anzû bu gücü Ninurta'nın oklarının havada parçalarına ayrılması ve asıl parçalarına geri dönmesi için kullanır:[35][5][3] ok sapları, kamışlığa geri döner; tüyler canlı kuşlara dönüşür; ok başları, madene geri döner. Ninurta'nın yayı da ormana geri dönerek yün kirişi canlı bir koyuna dönüşür.[3]

Ninurta, güney rüzgârından yardım ister ve rüzgâr, Anzû'nun kanatlarını koparır.[35][3] Ninurta, Anzû'nun boğazını keser ve Kader Tableti'ni ondan alır.[3] Tanrı Dagan, Ninurta'nın zaferini tanrılar meclisinde duyurur ve ödül olarak mecliste önemli bir yer elde eder.[32][30][13] Enlil, ulak tanrısı Birdu'yu Ninurta'ya göndererek Kader Tableti'ni kendisine iade etmesini ister.[36] Ninurta'nın Birdu'ya cevabı oldukça bölük pörçük hâlindedir; ancak başlangıçta tableti iade etmeyi reddetmiş olabilir.[37] Ancak neticede Ninurta, Kader Tableti'ni babasına iade eder.[30][38][1][5] Bu hikâye özellikle Asur kraliyet mahkemesinin alimleri arasında popülerdi.[5]

UET 6/1 2'de kaydedilen Ninurta ve Kaplumbağa efsanesi, aslında daha uzun edebi bir kompozisyon olan bir eserin parçasıdır.[39] Anzû'yu yendikten sonra Ninurta, Enki tarafından Eridu'da onurlandırılır.[3][39] Ninurta kendisiyle birlikte Anzû'nun bir civcivini getirir ve bundan dolayı Enki tarafından takdirle karşılanır.[3] Güce ve daha büyük başarılara aç olan Ninurta, "gözünü tüm dünyaya diker".[3] Enki, Ninurta'nın düşüncelerinin farkına vararak Ninurta'nın ardında salıverdiği devasa bir kaplumbağa yaratır ve kaplumbağa, kahramanın ayak bileğini ısırır.[3][39][40] İkili, mücadele ederken, kaplumbağanın pençeleriyle kazdığı bir çukura düşer.[3][39][40] Enki, Ninurta'nın yenilişini "zevkle seyreder".[39][40] Hikâyenin sonu eksiktir[41][3] ve okunaklı son kısmında, oğlunun yerine koyabileceği birini bulmayı düşünen Ninurta'nın annesi Ninmah bir ağıt yakar.[39] Charles Penglase; bu hikâyede Enki açıkça bir kahraman olarak tasarlanmış, Ninurta'nın kendi gücünü ele geçirme plânının başarılı bir şekilde bozmuş ve Enki'nin yüce bilgeliğinin ve kurnazlığının bir göstergesi olarak düşünüldüğünü ifade etmektedir.[39]

Diğer efsaneler

MÖ 3200 civarına tarihlenen Sümer silindir mühür baskısı, bir ensi ile yardımcısını, kutsal bir sürüyü beslerken göstermektedir. Bir tarım tanrısı olan Ninurta, "Sümerlerin Georgica'sı" olarak bilinen bir şiirde çiftçilik hakkında detaylı öğütler vermektedir.[1]

Ninurta'nın Eridu'ya Yolculuğu'nda, Ninurta Nippur'daki Ekur tapınağını terk eder ve isimsiz bir rehber eşliğinde Eridu'daki Abzu'ya gider.[42] Eridu'da Ninurta, An ve Enki tanrılarıyla birlikte mecliste oturur ve Enki, hayatı için kendisine me verir.[43] Şiir, Ninurta'nın Nippur'a dönmesiyle sona erer.[43] Bu söylenti muhtemelen Ninurta'nın tapınma heykelinin bir şehirden diğerine taşındığı bir yolculukla ilgilidir ve "rehber", tapınma heykelini taşıyan kişidir.[32] Hikâye, Eridu'ya yolculuk yapan ve Enki'den me'leri alan İnanna'nın anlatıldığı İnanna ve Enki adlı diğer Sümer efsanesine benzemektedir.[10] MÖ 1700 ila 1500 arasındaki bir tarihte yazılan ve "Sümerlerin Georgica'sı" olarak bilinen bir şiirde Ninurta, tarımsal konular hakkında (mahsullerin nasıl ekileceği, hasadın nasıl biçileceği, ekim için tarlaların nasıl hazırlanacağı ve hatta kuşların mahsullerden nasıl uzaklaştırılacağı gibi) öğütler vermektedir.[1][3][44] Şiir, yıl boyunca çiftlik yaşamının hemen hemen tüm yönlerini kapsar.[1] Şiir bir babadan oğluna bir tavsiye verilmiş gibi görünmeye başlasa da şu kelimelerle sona ermektedir: "Bunlar, Enlil'in oğlu Ninurta'nın talimatlarıdır.[3] Ey Ninurta, Enlil'in güvenilir çiftçisi, övgülerin iyidir." Bu nedenle şiirin başındaki "baba"nın Ninurta olduğu ortaya çıkar.[3]

Birçok metne atıfta bulunan Öldürülen Kahramanlar efsanesinin tamamı günümüze kadar muhafaza edilmemiştir.[1] Bu efsanede, Ninurta'nın çeşitli düşmanlarla savaşması gerekmektedir.[45][3] Jeremy Black ve Anthony Green'in "tuhaf küçük tanrılar" olarak nitelendirdiği[2] düşmanlar arasında altı başlı Vahşi Ram, Palmiye Ağacı Kralı ve yedi başlı yılan mevcuttur.[3][13] Bu düşmanların bazıları, ölülerin ruhlarını yeraltı dünyasına taşıyan Magillum Teknesi ya da değerli olarak algılanan bir metali temsil eden güçlü bakır gibi cansız nesnelerdir.[3][2] Bu başarılı testler ve zaferler, Herkül'ün On İki İşi adlı Yunan efsanesine kaynak olmuş olabilir.[13][3]

Daha sonraki etkileri

Antik dönem

David Scott'ın 1832 tarihli Nemrud adlı eseri. Tekvin 10:8-12'de[46] "yiğit avcı" olarak anılan Nemrud, bazı araştırmacılara göre Ninurta ya da Asur kralı I. Tukulti-Ninurta'nın adından ilham almıştır.[47][48][5]

MÖ 7. yüzyılın sonlarında Kalhu işgal edilmiştir.[5][3] Diğer birçok tanrı gibi Ninurta da, Asur İmparatorluğu ile ayrılmaz bir şekilde ilişkilendirilmiş ve zalim politikalar olarak algılanan şeylerden ötürü geniş ölçüde kendisinden nefret edilmiştir.[3] Bu bağlamda heykelleri yıkılmış, tapınakları terk edilmiş ve bu tapınakların hiçbiri ilerleyen dönemde restore edilmemiştir.[5][3] Tüm bunlara rağmen Ninurta asla unutulmamıştır.[5][3] Birçok araştırmacı, Tekvin 10:8-12'de "güçlü bir avcı" olarak bahsedilen İncilsel figür Nemrud için muhtemel ilham kaynağı olduğu konusunda hemfikirdir.[47][44][49][50] Yine de "Ninurta" isminin İbranicede "Nemrud" olarak nasıl değiştiği tamamen belli olmasa da iki figür, çoğunlukla aynı işlevleri ve nitelikleri taşır ve Ninurta şu anda Nemrud adı için en makul etimoloji olarak kabul edilmektedir.[48][5][3] Kalhu şehri, "büyük şehir" olarak tanımlandığı Tekvin 10:11-12'de özellikle Nemrud ile birlikte referans olarak kullanılmaktadır.[3] Sonunda, Kalhu şehrinin kalıntıları, Ninurta ile olan ilişkisi nedeniyle Arapçada Nemrūd olarak tanınmıştır.[5][3]

Daha sonra Eski Ahit'te, hem 2. Krallar 19:37 hem de İşaya 37:38'de, Asur kralı Sanherib'in "Nisrok" tapınağında oğulları Adrammelek ve Şareser tarafından öldürüldüğü bildirilmektedir[50][5][8][13][49] ve "Nisrok", büyük olasılıkla "Nemrud" için bir müstensih hatasıdır.[5][8][13][49] Bu varsayımsal hatanın, İbrani alfabesindeki מ (mem) harfinin ס (sameh) harfiyle ve ד (dalet) harfinin ך (kaf) harfiyle yer değiştirmesi sonucu meydana geldiği düşünülmektedir.[5][13] İlgili harflerin görsel benzerlikleri ve "Nisrok" adında hiçbir Asur tanrısı bulunmamasından dolayı, çoğu araştırmacı bu hatayı isim için en muhtemel açıklama olarak kabul etmektedir.[5][13][49][51] Eğer "Nisrok", Ninurta'ysa bu, Ninurta'nın Kalhu'daki tapınağını Sanherib cinayetinin en muhtemel yeri yapmaktadır.[51] Diğer araştırmacılar, Nisrok'u Asur ateş tanrısı Nusku olarak tanımlamaya çalışmışlardır.[50] Hans Wildberger, önerilen tüm kimlikleri dilbilimsel açıdan imkânsız olduklarını düşündüğü için reddetmektedir.[50]

Yaratılış Kitabı'nın kendisi, Nemrud'u Nuh Tufanı'nın ilk kralı ve bir şehir kurucusu olarak olumlu bir şekilde tasvir etse de Tanah'ın Grekçe çevirisi olan Septuaginta, onu bir dev olarak göstermekte ve "Yahveh'den önce" anlamına gelen İbranice kelimeleri "Tanrı'ya karşı" olarak yanlış çevirmiştir.[52] Bu nedenle Nemrud, arketipsel putperest olarak kabul edilmiştir.[52] Yahudi midraş'ın ilk çalışmaları, 4. yüzyıl filozofu Filon'nun Quaestiones'inde anlattığı gibi, Nemrud'u Babil Kulesi inşasının kışkırtıcısı ve projeye katılmayı reddettiği için Yahudi patriği İbrahim'e zulmedeni olarak tanımlamıştır.[52] Aurelius Augustinus, Tanrı'nın Şehri adlı eserinde Nemrud'u "dünya doğumlu yaratıkların aldatıcısı, baskıcı ve imhacısı" olarak göstermiştir.[52]

Modern dönem

Kalhu'daki Ninurta Tapınağı'ndan kartal başlı bir ruh taş kabartması. Bu tasvirler, 19. yüzyılda yaygın olarak ancak hatalı bir şekilde Ninurta olarak tanımlanmış ve halk arasında "Nisrok" olarak bilinmiştir.[5][8]

16. yüzyılda Nisrok, bir demon olarak görülmeye başlamıştır.[53][54][55] Johann Weyer, Nisrok'u Pseudomonarchia Daemonum'da (1577) cehennemin "şef aşçısı" olarak listelemiştir.[54] Nisrok, John Milton'ın ilk kez 1667'de basılan Kayıp Cennet adlı epik şiirinin VI. kitabında şeytanın demonlarından biri olarak yer almıştır.[55][53] Çatık kaşlı ve dövülmüş bir zırh giyen Nisrok, demonlar ile melekler arasındaki kavganın eşit oluşu hakkındaki şeytanın argümanının doğruluğunu sorgular ve demonların moralini bozacak acıları hissedebileceklerine karşı çıkar.[55] Milton uzmanı Roy Flannagan'a göre, Milton Nisrok'u ürkek olarak göstermeyi seçmiş olabilir çünkü "Nisrok" adını "Uçuş" veya "Hassas Ayartma" olarak tanımlayan İbranice C. Stephanus sözlüğüne başvurmuştur.[55]

1840'larda İngiliz arkeolog Austen Henry Layard, Kalhu'da çok sayıda kanatlı, kartal başlı cinin taş oymalarını ortaya çıkarmıştır.[5][8] Sanherib cinayetinin İncil'deki hikâyesini hatırlayan Layard, bu figürleri "Nisrok" olarak tanımlamıştır.[5][8] Bu kabartmalar, 19. yüzyılın kalan kısmı boyunca popüler edebiyatta "Nisrok" olarak bilinmeye devam etmiştir.[5][8] Edith Nesbit'in The Story of the Amulet adlı 1906 tarihli çocuk romanında çocuk kahramanlar kartal başlı "Nisrok"u kendilerine rehberlik etmesi için çağırırlar.[5] Nisrok bir geçit açarak onlara "Korkmadan yürüyün" der ve "Büyük İsmin Hizmetkarının, bu ismi çağıranlara yapabileceği başka şeyler var mı?" diye sorar.[5] Sanat tarihi üzerine yapılan bazı modern eserler hâlâ eski yanlış tanımlamaları yinelemektedir ancak Yakın Doğu uzmanları günümüzde genel olarak "Nisrok" figürünü "griffin-demon" olarak adlandırmaktadır.[8]

2016 yılında bölge, bir süreliğine Irak ve Şam İslam Devleti'nin denetimine geçmişti. İslam'a ait olmayan tarihî eserleri tahrip etme eylemini burada da sürdüren örgüt, Kalhu'daki II. Aşurnasirpal'ın zigguratını yok etmiştir.[9] Amerikan Doğu Araştırmaları Okulları'nın (ASOR) Kültürel Miras Girişimlerinden yapılan açıklamaya göre Irak ve Şam İslam Devleti'nin, tapınağı gelecekte yapabileceği propagandalar için kullanmak ve yerel halkı yıldırmak için yıkmış olma ihtimali bulunmaktaydı.[9]

Notlar

  1. ^ Aramiceܢܝܼܫܪܵܟ݂; YunancaΝεσεραχ; LatinceNesroch; İbranice: נִסְרֹךְ

Kaynakça

Özel

  1. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s Black & Green 1992, s. 142.
  2. ^ a b c d Black & Green 1992, s. 138.
  3. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au av aw ax ay az ba bb Mark 2017.
  4. ^ Black & Green 1992, s. 71.
  5. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au av aw ax Robson 2015.
  6. ^ Penglase 1994, s. 42.
  7. ^ Black & Green 1992, ss. 71, 138.
  8. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q Black & Green 1992, s. 143.
  9. ^ a b c Lewis 2016.
  10. ^ a b Penglase 1994, s. 43.
  11. ^ a b Black & Green 1992, ss. 142-143.
  12. ^ Penglase 1994, s. 44.
  13. ^ a b c d e f g h i j van der Toorn, Becking & van der Horst 1999, s. 628.
  14. ^ Kasak & Veede 2001, ss. 25-26.
  15. ^ a b c d e Holland 2009, s. 117.
  16. ^ Penglase 1994, s. 100.
  17. ^ Black & Green 1992, s. 101.
  18. ^ a b c Black & Green 1992, s. 39.
  19. ^ Jacobsen 1946, ss. 128-152.
  20. ^ Kramer 1961, ss. 44-45.
  21. ^ Black, Cunningham & Robson 2006, s. 106.
  22. ^ Black & Green 1992, s. 108.
  23. ^ Leick 1998, s. 88.
  24. ^ Penglase 1994, ss. 42-43.
  25. ^ a b Penglase 1994, s. 68.
  26. ^ Penglase 1994, s. 56.
  27. ^ a b c Penglase 1994, s. 55.
  28. ^ a b Penglase 1994, s. 52.
  29. ^ Leick 1998, s. 9.
  30. ^ a b c d e f Leick 1998, s. 10.
  31. ^ Black & Green 1992, s. 173.
  32. ^ a b c d e Penglase 1994, s. 53.
  33. ^ Penglase 1994, ss. 52-53.
  34. ^ Leick 1998, ss. 9-10.
  35. ^ a b Penglase 1994, s. 45.
  36. ^ Penglase 1994, ss. 53-54.
  37. ^ Penglase 1994, s. 54.
  38. ^ Penglase 1994, ss. 46, 54.
  39. ^ a b c d e f g Penglase 1994, s. 61.
  40. ^ a b c Black & Green 1992, s. 179.
  41. ^ Penglase 1994, ss. 43-44, 61.
  42. ^ Penglase 1994, ss. 52-53, 62.
  43. ^ a b Penglase 1994, s. 53, 63.
  44. ^ a b van der Toorn, Becking & van der Horst 1999, s. 627.
  45. ^ Black & Green 1992, ss. 138, 142.
  46. ^ Tekvin 10:8-12 1 Haziran 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  47. ^ a b Metzger & Coogan 1993, s. 218.
  48. ^ a b van der Toorn, Becking & van der Horst 1999, ss. 627-629.
  49. ^ a b c d Wiseman 1979, s. 337.
  50. ^ a b c d Wildberger 2002, s. 405.
  51. ^ a b Gallagher 1999, s. 252.
  52. ^ a b c d van der Toorn, Becking & van der Horst 1999, s. 629.
  53. ^ a b Bunson 1996, s. 199.
  54. ^ a b Ripley & Dana 1883, ss. 794-795.
  55. ^ a b c d Milton & Flannagan 1998, s. 521.

Genel

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Enlil</span> Antik Mezopotamya tanrısı

Enlil, daha sonra bilinen adıyla Elil veya Ellil, rüzgâr, hava, yeryüzü ve fırtınalarla ilgili Antik Mezopotamya tanrısıdır. İlk olarak Sümer panteonunun baş tanrısı olarak kaydedilen Enlil, daha sonra Akadlar, Babilliler, Asurlular ve Hurriler tarafından da tapınılan bir tanrı hâline gelmiştir. Enlil'in ana tapınma yeri, bizzat Enlil tarafından inşa edildiğine inanılan ve gökyüzü ile yeryüzünün "bağlantı noktası" olarak kabul edilen Nippur kentindeki Ekur tapınağıdır. Enlil, bazen Nunamnir olarak da anılmaktadır. Bir Sümer ilahisine göre, diğer tanrılar ona bakmaya cesaret edemez. MÖ 24. yüzyılda Nippur'un yükselişiyle birlikte önem kazanan Enlil kültü, MÖ 1230'da Elamlıların Nippur'u yağmalamasıyla zayıflamış ve sonuç olarak Mezopotamya panteonunun baş tanrısı ve Babil'in ulusal tanrısı Marduk tarafından konumu ele geçirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Anzû</span>

Anzû ya da d ya da İmdugud, antik Mezopotamya dininde geçen daha küçük bir tanrı ya da canavardır. Tanrıça Siris'in oğludur. Zu ve Siris, ateş ve su soluyabilen dev kuşlar olarak görülmüştür. Buna rağmen, Zu aslan başlı bir kartal olarak da tasavvur edilmiştir.

Utu, Akadca Şamaş adıyla da bilinen eski Mezopotamya Güneş tanrısıdır. Her gün dünyada olan biten her şeyi gördüğüne inanıldı ve adaletten ve gezginlerin korunmasından sorumluydu. İlahi bir yargıç olarak, yeraltı dünyasıyla ilişkilendirilebilirdi. Ek olarak, tipik olarak hava tanrısı Adad ile birlikte kehanet tanrısı olarak hizmet edebilirdi. Evrensel olarak birincil tanrılardan biri olarak kabul edilirken, özellikle Sippar ve Larsa'da saygı görüyordu.

<span class="mw-page-title-main">Anunnaki</span> Antik Mezopotamya geleneğinde bir ilah grubu

Anunnaki, antik Sümer, Akad, Asur ve Babillerin mitolojik geleneklerinde ortaya çıkan bir tanrı grubudur. Kaç Anunnaki olduğu ve hangi rolü üstlendiklerine dair açıklamalar hem değişkenlik gösterir hem de çoğu zaman tutarsızdır. Akad öncesi dönemden kalma en eski Sümer yazılarına göre Anunnaki, panteondaki en güçlü tanrılardır; gök tanrısı An ile yer tanrıçası Ki'nin torunlarıdır, asıl işlevleriyse insanlığın yazgısını belirmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya mitolojisi</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında ki bölgede gelişen fikirler ya da öğretiler

Mezopotamya mitolojisi, Sümerlerin dini evrendeki güç, nesne ve varlıkları temsil eden Antropomorfik tanrı ve tanrıçalar içerirdi. Sümerlerin inanışına göre insanlar başta tanrılar tarafından hizmetçi, köle olarak yaratılmış fakat daha sonra özgürleştirilmiştirler.

<span class="mw-page-title-main">Anu</span> Sümer tanrısı

Anu, Sümer mitolojisinde ve daha sonra Asur ve Babil mitolojilerinde, gökyüzü tanrısı, cennetin tanrısı, takımyıldızların efendisi, tanrıların kralı olarak adlandırılır ve göksel katmanların en üstünde oturur. Suç işleyenleri yargılayacak güce sahip olduğuna ve kötülükleri yok etmek için asker olarak yıldızlar yarattığına inanılırdı. Anunnakunun babasıdır. Sanat eserlerinde bazen çakal olarak resmedilir. Çoğu zaman onun simgesi olarak kullanılan taç bir çift sığır ya da boğa boynuzu ile resmedilir.

<span class="mw-page-title-main">Nippur</span> antik Sümer kenti

Nippur, Irak'ın güneydoğu kesiminde antik kent. Bir devlet merkezi olmamakla birlikte, Mezopotamya'nın dinsel yaşamında belirleyici bir rol oynamıştır.

<span class="mw-page-title-main">İnanna</span> Sümer tanrıçası

İnanna ; aşk, güzellik, seks, savaş, adalet ve siyasi güçle ilişkilendirilen antik Mezopotamya tanrıçasıdır. Sümerlerde kendisine "İnanna" adıyla ibadet edilirken daha sonraki dönemlerde Akad, Babil ve Asurlular tarafından İştar olarak tanımlanmış ve "Cennetin Kraliçesi" olarak anılmıştır. Ana tapınma merkezi Uruk'taki Eanna Tapınağı'dır ve buranın koruyucu tanrıçası kabul edilmiştir. Venüs gezegeniyle ilişkilendirilmiş ve aslan ile sekiz köşeli yıldız, en belirgin sembolü olmuştur. İştar'ın kocası, daha sonraki dönemlerde Tammuz olarak anılacak olan Tanrı Dumuzid iken yardımcısı (sukkal) ise sonraki dönemlerde erkek tanrılar İlabrat ve Papsukkal ile bir tutulacak olan Ninşubur'dur.

Sümer mitolojisi, Sümerler'in yıkılışlarına kadarki dönemde din ve bilimle ilgili kültürünü içerir. Birçok tanrı ve tanrıçaları vardır ve onlar Sümer mitolojisini oluşturur. Bu tanrılar ve tanrıçalar Yaradılış Destanı, Tufan hikâyesi gibi edebî eserlerde açıkça belirtilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sümer edebiyatı</span> MÖ 18-17. yüzyıl yazıları

Sümer edebiyatı, Sümer uygarlığı tarafından sürdürülen ve daha sonraki Akad ve Babil imparatorlukları tarafından büyük ölçüde korunan dini yazılar ve diğer geleneksel hikâyeler de dahil olmak üzere, bilinen en eski kayıtlı edebiyat külliyatını oluşturur. Bu kayıtlar Orta Tunç Çağı sırasında MÖ 18. ve 17. yüzyıllarda Sümer dili ile yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Aşur (tanrı)</span> mezopotamya tanrısı

Aşur, Asur kentinin ve Asurluların ulusal tanrısıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ningişzida</span>

Ningişzida, Mezopotamya mitolojisinde yeraltı dünyası­ tanrısı.

<span class="mw-page-title-main">Antik Mezopotamya dini</span> din

Antik Mezopotamya dini, Antik Mezopotamya medeniyetlerinin, özellikle yaklaşık MÖ 3500 ve 400 yılları arasında Sümer, Akad, Asur ve Babil medeniyetlerinin dinî inançlarına ve uygulamalarına atıfta bulunur. Antik Mezopotamya dininin temelleri Erken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler bu dinî yapıyı benimsemiştirler. Her ne kadar bölgenin bölümleri arasında farklılık gözlense de temel dinî figürler, destanlar ve inanışlar aynı kalmıştır. Politeistik bir din olan Mezopotamya dininin tanrı ve tanrıçaları zaman içinde isim değiştirse de özellikleri genelde aynı kalmıştır fakat dinler tinsel olarak nitelik kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Asag</span> demon

Sümer mitolojisine ait Lugal-e şiirinde Asag ya da Azag, canavarımsı bir demondur. O kadar berbattır ki varlığı tek başına balıkların nehirde canlı kaynamasına sebep olur. Girdiği bir savaşta bir taş ordusu kendisine eşlik etmiştir. Cesur Akad ilahı Ninurta tarafından alt edilmiştir. Ninurta, kendisiyle olan savaşında afsunlu konuşan gürzü Şarur'u kullanmıştır.

Antik Mezopotamya mitolojisinde Kader Tableti , çivi yazısı yazılmış bir kil tablet olarak tahmin edilmektedir. Bu tablet, kalıcı bir yasal belge olarak, Tanrı Enlil'e, evrenin yönetici olarak üstün bir yetki vermektedir. Ninurta ve Kaplumbağa adlı Sümer şiirinde tablet Enlil'de değil Enki'dedir. Bu şiirle Akadca yazılmış ola Anzû şiirinde tablet İmdugud (Sümerce) ya da Anzû (Akadca) tarafından çalınacağı korkusunu belirtmektedir. Efsaneye göre tablete sahip olan herkes evrene hükmetmektedir. Babil Enûma Eliš'te Tiamat bu tableti Kingu’ya verir ve ordusuna emir verir. Tanrıların savaşı seçilen Marduk, Tiamat ile ordusuyla savaşır ve onu yok eder. Marduk, Kader Tableti'ni kendisi için talep eder ve böylece tanrılar arasındaki yönetimini güçlendirecektir.

<span class="mw-page-title-main">Nisrok</span> Asur tanrısı

Nisrok, Tanah'a göre Asur tanrısıdır. Kral Sanherib, Nisrok'un tapınağında ibadet ettiği sırada oğulları Adrammelek ve Şaretser tarafından öldürülmüştür. Adı Mezopotamya kaynaklarında bilinmiyor ancak geçici olarak tarım tanrısı olarak tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Nisaba</span> Mezopotamya tanrıçası

Nisaba ya da Nidaba, ayrıca Nanibgal epitetiyle de bilinir, Sümer yazma, öğrenme ve hasat tanrıçasıdır. Kutsal tapınakları, Ereş ve Umma'daki E-zagin idi.

<span class="mw-page-title-main">Nanshe</span>

Sümer mitolojisinde Nanshe Enki ve Ninhursag'ın kızıydı. Bir tanrıça olarak işlevleri çeşitliydi. Sosyal adalet, kehanet, doğurganlık ve balıkçılık tanrıçasıydı. Babası gibi, o da suyla yoğun bir şekilde ilişkiliydi. Basra Körfezi ve içindeki tüm hayvanlar üzerinde hakimiyet kurdu. Onun kült merkezi, Lagaş şehrinde bulunan Sirara tapınağıydı. Eşi Nindara'ydı.

<span class="mw-page-title-main">Enlil ile Ninlil</span> Sümer yaratılış miti

Enlil ile Ninlil, Enlil ile Ninlil miti veya Enlil ile Ninlil: Nanna'nın doğuşu, MÖ 3. binyılın ortalarından sonlarına kadar kil tabletlere yazılmış bir Sümer yaratılış mitidir.

Kış ile Yaz arasındaki tartışma veya Emeş ve Enten efsanesi, MÖ 3. binyılın ortalarından sonlarına kadar kil tabletler üzerine yazılmış bir Sümer yaratılış mitidir. Hava tanrısı Enlil, yarı tanrısal özelliklere sahip iki kardeş Emeş (Yaz) ve Enten'i (Kış) birlikte yaratır ve onlara çeşitli görevleri verir. Bu iki kardeş Enlil'in verdiği görevleri tamamladıktan sonra Nippur'daki "yaşam evi"ne giderek ona hediyeler sunarlar. Ancak aralarında kıskançlık nedeniyle bir çekişme başlar. Kıskançlığın nedeni ise Enten'in kendini "tanrıların çiftçisi" olarak tanıtmak istemesidir.