İçeriğe atla

Negatif özgürlük

Felsefi olarak negatif özgürlük kavramı, bireyin başkalarının otoritesine maruz kalmadan özgür olması anlamına gelir. Bu negatif anlayışta, kişinin, etkinliğini kimse tarafından karışılmadan özgürce gerçekleştirebileceği düşünülür. Örneğin Thomas Hobbes'a göre, "özgür bir adam… iradesi dahilindeki yapacaklarına mani olunmayan kişidir."

Negatif özgürlük ile pozitif özgürlük arasındaki fark, Isaiah Berlin tarafından, "Two Concepts of Liberty" isimli konferansında belirtilmiştir. Berlin'e göre, bu fark politik gelenekte iyice yerleşmiştir: negatif özgürlük kavramı, en belirgin olarak İngiliz politik filozoflarınca (örneğin, Locke, Hobbes ve Smith) ilişkilidir; bunun karşılığında pozitif özgürlük kavramı ise, Hegel, Rousseau, Herder gibi kıtasal Avrupa düşünürlerinin felsefelerinde görülür.

Negatif özgürlük konsepti, birkaç dikkat çekici unsura sahiptir. Birincisi, negatif özgürlük bir tür özgürlük alanı (yasaların yokluğunu) tanımlar. Berlin'in ifadesiyle, "negatif anlamı ile özgürlük, 'Öznenin – kişi ya da kişi grubu – yapabileceği veya olabileceği şeyi diğer kişilerin müdahalesi olmadan yapabilmesi veya olabilmesi için bulunması gereken bölge nedir' sorusunun cevabını içerir." Bazı filozoflar bu alanın bazı şartlarıyla uyuşmasalar da, kişinin başkası tarafından engellenmemesi ile ilgili ana noktasına katılırlar. İkincisi, negatif özgürlük dahilindeki kısıtlama, doğal ya da kapasite yetersizliği gibi sebeplerle değil, kişi veya kişilerce empoze ettirilir. Helvetius, bunu açıkça ifade etmiştir: "Özgür adam demirler içinde değildir, herhangi bir amaca tutsak edilmemiştir, cezalandırılma korkusu içindeki bir köle gibi yaşatılmaz… bir kartal gibi uçmasını engelleyen ya da bir balina gibi yüzmesini engelleyen şey özgürlüğünün kısıtlanması olmamalıdır."

Pozitif ve negatif özgürlük ikilemi, sosyalizm, sosyal demokrasi, liberter sosyalizm ve marksizm yandaşı filozoflarca sahte bulunur. Kimilerine göre pozitif ve negatif özgürlük, uygulamada ayırt edilemez, kimisine göre ise bir özgürlük türü diğerinden bağımsız olarak var olamaz. Genel bir kanı ise negatif özgürlüğün korunması için hükûmetin veya toplumun pozitif hareketler yapması, aksi takdirde bireylerin birbirlerinin özgürlüğünü almasının engellenemeyeceği yönündedir.

Negatif özgürlük ve otorite: Hobbes ve Locke

İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde antik çağdan kalma özgürlük meşalesi

"İnsanların özgürlük isteği, otorite ihtiyacı ile nasıl uzlaşır?" sorusuna verdikleri cevap, pek çok düşünürün özgürlük üzerine olan görüşlerinin ana çizgilerini anlamaya olanak verdiği gibi, otorite, eşitlik ve adalet gibi kesişen konseptler hakkında yorumlarını da aydınlatır. Hobbes ve Locke, bu soruya iki tane etkili ve açıklayıcı çözüm getirdiler. Başlangıç noktası olarak, ikisi de her bireyin zevklerine ve isteklerine göre rahatça hareket edebileceği alanların net bir çizgi ile çizilmesi gerektiğine dair hemfikirler. Bu bölge, kişisel özgürlüğün dokunulmaz ve kutsal alanını oluşturur. Ama, otorite olmadan toplumun olamayacağına da inanırlar. Bu tanımda otoritenin amacı, farklı yönelmeler üzerine olan çarpışmaları engellemek ve kişilerin özgürlük alanlarının başladığı ve bittiği sınırları ayırmaktır. Hobbes ile Locke'un zıt düştüğü nokta ise alanın uzandığı yerler. İnsan doğasının nispeten kötü yönlerini ele alan Hobbes'a göre, kişinin içgüdüsel olan vahşi, yırtıcı ve yıkıcı yönlerini bastırmak için güçlü bir ototrite gerekmektedir. Kalıcı ve sürekli olası anarşi tehdidini savurmayı sadece güçlü bir otorite yapabilir. Bir başka açıdansa, Locke, insanların genel olarak kötüden fazla iyi olduklarına inandı ve bireysel özgürlük sınırlarının daha geniş bırakılmasının gerekliliğini savundu.

Çeşitli düşünürlerce negatif özgürlük

John Jay, Federalist Gazetesi'nin 2. sayısında: "Hükümetin vazgeçilmez gereksiniminden daha önemli bir şey yoktur, ve ne zaman veya nasıl oluşturulursa oluşturulsun, insanların doğal haklarının bir kısmını feda etmelerinin, güçlenmesi açısından çok önemli olduğu da bir o kadar reddedilemezdir." demiştir. Jay'in anlatmak istedikleri, "doğal haklar" yerine "negatif özgürlük" yazılırsa daha net görülebilir. Çünkü burada anlatılan durum, güçlü bir otoritenin oluşumu, bizim kendi negatif özgürlüğümüz üzerine yaptığımız kısıtlamalar üzerine olmuştur.

Thomas Paine, Common Sense isimli risalesinde, toplum ve hükûmet arasındaki farkı, pozitif ve negatif özgürlük arasındaki fark aracılığı ile ayırt eder: "Toplum isteklerimizle, hükûmet içimizdeki kötülükle kurulur; eski, bağlılığımızı perçinlemek aracılığıyla mutluluğumuzu pozitif yönde etkilerken, yeni, ahlaksızlığımızı engelleyerek negatif yönde etkiler. "

Thomas Jefferson, "Doğru özgürlük, diğerleriyle eşit olan haklara göre etrafımıza çizilen çizginin içinde, irademizle yaptığımız hareketlerimizin engellenmemesidir."

Liberteryen düşünür Tibor Machan negatif özgürlüğü "ahlaki seçim, ve dolayısıyla insanlığın gelişimi için gerekli" şeklinde savunur ve "bir insan toplumunun, yaşama, gönüllü hareket edebilme ve mülkiyetine olan haklarına evrensel bir şekilde saygı gösterildiğinde, anlaşıldığında ve savunulduğunda" güven altında olduğunu belirtir.

Bibliyografya

  • Isaiah Berlin: Four Essays on Liberty (özellikle Two Concepts of Liberty)
  • Isaiah Berlin: Freedom and its Betrayal

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Liberalizm, bireysel özgürlük üzerine kurulan bir siyasi felsefe veya dünya görüşüdür. Bireysel özgürlük ve bireysel haklar düşüncesiyle yola çıkan liberalizm, daha sonraki yıllarda farklı türlere bölündü ve bireylerin eşitlik ilkesinin de önemini vurgulamaya başladı. Klasik liberalizm bireysel özgürlüklerin rolünü vurgularken, sosyal liberalizm özgürlüğe vurgu yaptığı kadar; bireylerin eşitlik hakkı ilkesinin önemine vurgu yapar ve özgürlük ile eşitlik arasında denge kurmayı amaçlar. Liberal görüşü savunanlar geniş bir görüş dizisi benimsemekle birlikte genellikle ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, basın özgürlüğü, sivil haklar ve sivil özgürlükler, seküler devlet, liberal demokrasi, ekonomik ve siyasi özgürlük, hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi gibi fikirleri destekler.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Voltaire</span> Fransız yazar, tarihçi ve filozof

François Marie Arouet ya da Voltaire takma adıyla tanınan Fransız yazar ve filozof. Fransız Aydınlanması'nın en önemli filozoflarının başına gelir hatta Aydınlanma hareketinin babası sayılabilir. Zamanının toplumsal, dinî, politik ve kültürel konularını radikal bir biçimde eleştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İnsan hakları</span> İnsanlığın evrensel değerleri

İnsan hakları, tüm insanların sadece insan olmakla sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. İnsan hakları; ırk, ulus, etnik köken, dış görünüş, din, dil,ense ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta herkes eşittir. Diğer yandan insan hakları terimi bir ideali içerir. Bu terimi kullananlar, bu alanda olanı değil, olması gerekeni dile getirirler.

Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset felsefesi</span> felsefe ve siyaset bilimi alt disiplini

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">John Locke</span> İngiliz filozof ve fizikçi (1632–1704)

John Locke, Aydınlanma Çağı düşünürlerinin en etkililerinden biri olarak kabul edilen ve genellikle “liberalizmin babası” olarak bilinen bir İngiliz filozof ve doktordu. Francis Bacon geleneğini takip eden İngiliz deneycilerinden ilklerinden biri olarak kabul edilen Locke, toplumsal sözleşme teorisi için de aynı derecede önemlidir. Çalışmaları epistemoloji ve siyaset felsefesinin gelişimini büyük ölçüde etkiledi. Yazıları Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau'nun yanı sıra birçok İskoç Aydınlanma düşünürünü ve Amerikan Devrimcilerini etkiledi. Klasik cumhuriyetçiliğe ve liberal teoriye katkıları, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'nde yer almaktadır. Uluslararası alanda Locke'un siyasi-hukuki ilkeleri, sınırlı temsili hükûmet teorisi ve uygulaması ile hukukun üstünlüğü altında temel hak ve özgürlüklerin korunması üzerinde derin bir etkiye sahip olmaya devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Özgürlük</span> kısıtlama olmaksızın eylem veya hareket olasılığını belirten konsept

Özgürlük, hürriyet ya da erkinlik, birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesi durumudur. Felsefede, determinizm karşıtı özgür irade fikrini içerir. Politikada özgürlük, hükûmet baskısından bağımsızlıktır.

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.

İnsan hakları dahilinde, bazı filozoflar ve politik bilim insanları, negatif haklar ve pozitif haklar arasındaki farkları belirlemişlerdir. Bu görüşe göre, pozitif hak, kişinin, birisi için bir şey yapmasını ahlaki olarak desteklerken, negatif hak, birisinin bir şey yapmasına müdahale etmeyi engeller.

Toplumsal sözleşme veya sosyal sözleşme; bireylerin karşılıklı uzlaşma, bazı kurallara uymak üzerinde anlaşma ve birbirlerini şiddet, sahtekarlık veya dikkatsizlikten korumak için birleştirdiğini varsayan bir kavramdır. İnsanlar arasındaki kullanımı, insanların bir devlete ya da otoriteye bağımsızlıklarının bir kısmından hukukun üstünlüğü anlayışı ile vazgeçmeleridir. Yönetilenler tarafından, bir takım bazı kurallar ile yönetilme üzerine anlaşma olarak da düşünülebilir.

<i>La dottrina del fascismo</i>

La dottrina del fascismo, Giovanni Gentile tarafından Benito Mussolini için yazılmış; faşizmin temel ilkeleri, öğretileri, faşist devlet yapısı ve faşizmin İtalyan toplumu için uygulanış biçiminin açıklandığı bir denemedir. İlk kez 1932 yılında Enciclopedia Italiana isimli ansiklopedide yayımlanmıştır.

Zarar ilkesi, bireylerin eylemlerinin sadece diğer bireylere zarar vermemek için sınırlanması gerektiğini öne sürer. John Stuart Mill, 1859 tarihli "Özgürlük Üzerine" adlı denemesinde ilkeyi şu şekilde açıklamıştır: "Medeni bir toplumun herhangi bir üyesi üzerinde, isteğine karşı doğru bir şekilde uygulanabilecek gücün tek amacı, başkalarına zarar verilmemesini sağlamaktır." Bu ilke, Fransa'nın 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde de şu şekilde ifade edilmiştir: "Özgürlük, başkalarına zarar vermeyen her şeyi yapma özgürlüğünde yatar; bu nedenle her insanın doğal haklarının sınırları, diğer toplum üyelerine aynı hakları sağlayanlar dışında belirlenemez. Bu sınırlar yalnızca yasalarla belirlenebilir." Bu ilke, daha önce Thomas Jefferson'ın 1785 tarihli "Virginia Eyaleti Üzerine Notlar" adlı eserinde de ifade edilmiştir. Jefferson burada, "Hükümetin meşru güçleri, sadece başkalarına zarar veren eylemlere kadar uzanır" şeklinde yazmıştır.

Geoliberteryenizm, liberteryenizm ile georgizmi sentezleyen politik hareket ve ideolojidir.

İntihar, etikte ve felsefenin diğer dallarında, çeşitli filozoflar tarafından farklı şekilde yanıtlanan zor sorular ortaya çıkarır. İntihar üzerine felsefi bakış açıları felsefi akımlara, zamana ve yazara göre değişir. Bununla birlikte, inançlı yazarlar için, genellikle inandıkları dinler ile paralellik gösterir.

Felsefeciler, Fransızca "philosophes", "filozoflar" anlamına gelse de, aslında 18. yüzyıl Aydınlanma sının entelektüelleri için kullanılan bir ifadedir. Esasen "felsefeciler" arasında pek az filozof vardır, bunlar daha çok felsefe, bilim, tarih, ekonomi, siyaset ve sosyal bilimler gibi alanlarda akılcı bir yaklaşımı benimseyen aydınlardır. Çalışma konularına eleştirel bir perspektiften bakmışlar, söz konusu alanlarda geliştirilmesi, iyileştirilmesi gereken zayıflıkları ve hataları ortaya koymaya çalışmışlardır. entelektüellerin özgürce kitap ve fikir alışverişinde bulunabileceği, ulusal sınırları aşabilen bir "edebiyat cumhuriyeti" fikrini savunmuşlardır. Sayıları erkeklere göre az olmakla birlikte felsefecilerin arasında kadınlar da vardır.

Pozitif özgürlük, bireyin eylemleri üstünde dışsal kısıtlamalardan kurtuluş anlamına gelen olumsuz özgürlüğün aksine, daha geniş camianın bir bireyin eyleme geçme kabiliyetini etkileyen yapısal sınırlamaları bağlamında eylemde bulunma gücünü ve kaynaklarını haiz olmasıdır.

Erken modern felsefe, Batı düşüncesinin gelişen bir hareketiydi. Madde ve zihin gibi konuları teoriler ve söylemlerle inceleyen felsefe tarihinde, modern felsefe olarak anılan dönemin başlangıcıyla örtüşen bir dönemdir. Ortaçağ felsefe döneminin ardından gelmiştir. Erken modern felsefenin genellikle 16. ve 18. yüzyıllar arasında meydana geldiği düşünülse de bazı filozoflar ve tarihçiler bu dönemi biraz daha erkene çekmektedirler. Bu dönemde, felsefenin günümüzdeki anlayışına katkı sağlayan Descartes, Locke, Hume ve Kant gibi etkili filozoflar yer almaktadır.