
Hadis, Muhammed'e atfedilen ve onun sözleri, fiilleri, onaylamaları ve sıfatlarını içeren bilgilerdir. Hadis âlimleri buna sahabe ve tabiînin söz ve fiillerini de eklemişlerdir. Ancak bunlar kaynak olma bakımından Muhammed'in fiil ve sözleri ile aynı seviyede değildirler ve hadis ilmi içerisinde farklı şekilde isimlendirilirler.

Buhârî ya da tam künyesiyle Ebû Abdillâh Muhammed bin İsmâîl bin İbrâhîm el-Cu'fî el-Buhârî, Buharalı Fars bir muhaddistir. Yazdığı Sahih-i Buhârî diye bilinen eser, daha sonradan Sünni Müslümanlar için güvenilir hadis kaynaklarını teşkil eden ve Kütüb-i Sitte diye anılan serinin ilk kitabıdır.

Ebû Hanîfe veya tam adıyla Ebû Hanîfe Numân bin Sâbit bin Zûtâ bin Mâh İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdlarından biri sayılan İslam fıkıh ve hadis bilgini. Asıl adı "Nu’man bin Sâbit" olup sevenlerince ismi "İmâm-ı Â’zam" unvanıyla birlikte anılır.

Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat, kısaca Ehl-i Sünnet ya da Sünnîlik, İslam dininin dünya üzerindeki iki büyük kolundan biri ve %77-80'lik bir oran ile en büyük mensubunun bulunduğu mezhepler grubudur. Zaman zaman Sünnî İslam veya Sünnî mezhebi ifadesi de kullanılır. Günümüzde Sünnîlik, kendi içerisinde günümüzde yaşayan iki akaid mezhebi, dört fıkıh mezhebini içermektedir.

Şafii, İslam hukuku bilgini. Şafii mezhebinin kurucusudur.

Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî,, İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.

İçki ya da alkollü içecek, etanol içeren bir içecektir. Likör, viski, cin, votka, rom, tekila, şarap, bira, vermut; dünyada yaygın olarak tüketilen içkilerdendir. Alkollü içeceklerin tarihi'nin Neolitik dönemli erken bir tarihe kadar uzanması düşünülmektedir. Alkollü içeceklerin tüketimi, birçok kültürde önemli bir sosyal rol oynar. Çoğu ülkede alkollü içeceklerin üretimini, satışını ve tüketimini düzenleyen yasalar vardır. Düzenlemeler, yüzde alkol içeriğinin etiketlenmesini ve bir uyarı etiketinin kullanılmasını gerektirebilir. Yasal içki içme yaşı dünya genelinde 15 ile 21 yaş arasında değişir. Bazı ülkeler bu tür faaliyetleri tamamen yasaklıyor, ancak alkollü içecekler dünyanın birçok yerinde yasaldır. Alkolün sağlık üzerindeki olumsuz etkileri birçok ülkelerde önemli sorun hâline gelmiştir.
Abdullâh el-Hararî eş Şeybi el-Abderî , İslam alimi, muhaddis.
Sünnet veya Sünnet-i Seniyye, tarz, yol anlamına gelen bir İslamî terimidir. Muhammed'in farz olarak tanımlanan Kur’an emirleri dışındaki davranışları ve herhangi bir konuda söylemiş olduğuna inanılan söz, fiil (eylem) ve takrirlerine verilen addır. Fıkıh'ta Ef'âl-i mükellefîn'den sayılır.

Ebu Hureyre (Arapça: أبو هريرة ;, Yemen asıllı sahabe. Gerçek adı bilinmemekle birlikte Müslüman olmadan önceki adının Abdüamr, Sükeyn, Abdüşşems olduğu yönünde farklı rivayetler vardır. Sahipsiz kedi yavrularını besleyip büyütmesinden dolayı Kedicik babası anlamına gelen Ebu Hureyre ismiyle anılırdı.

Hanefîlik ya da Hanefî mezhebi, İslam dininin Sünnî (fıkıh) mezheplerinden biri. Hanefilerin itikatta (inançta) mezhepleri ise Mâtürîdîliktir. İsmini asıl adı Nûman bin Sâbit olan kurucusu Ebu Hanife'den (699-767) alır. Başta Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türkî ülkeler olmak üzere Balkanlar, Tacikistan, Afganistan, Suriye, Ürdün, Bangladeş ve Pakistan'da yaygındır. Dört Sünnî mezhebin nüfus açısından en genişidir. Takipçileri, Sünni nüfusun yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Hanefîlik, günümüzde en çok bağlısı bulunan fıkıh mezhebidir. Mezhebin görüşleri El-İhtiyar adlı eserde bir araya toplanmıştır.
Alkame bin Kays, Tabiun dönemi fıkıh, hadis, kırâat ve tefsir bilgini.

Ebu Cafer et-Tahavî (853-933), Hanefi fıkıh ve akaid bilgini.

Dünya dinlerinin hatta aynı dinin farklı mezheplerinin alkol ile ilişkili farklı yaklaşımları bulunmaktadır. Bazı dinler alkol kullanımını günah olarak görürken diğer bazı dinlerde belirli zaman dilimlerinde ve ayinlerinde alkol kullanımının emredildiği ya da izin verildiğini görmekteyiz.
İslamiyet ile sarhoşluk durumu arasındaki ilişki İslam hukuku (fıkıh), tasavvuf, İslami edebiyat, İslam tıbbı ve gündelik yaşam ve iktidar alanları içinde değerlendirilebilir. Buradaki sarhoşluk kimi zaman doğrudan fiziki bir maddenin kullanımından doğan bir durum olduğu kadar sevilende kendini/egoyu kaybetmekten doğan ruhsal/manevi bir hal ve sembolik içeriğe kadar bir dizi farklı düzey ve anlam katmanlarına işaret edebilmektedir. Fiziken oluşan sarhoşluk İslam hukuku içinde çoğunlukla yasak kapsamı içinde değerlendirilirken bazı tasavvufi, batınî/içrek/ezoterik dini gruplarda ruhsal gayeye yönelen sufinin vecde girmesine yardımı olacağı anlayışıyla izin verilen hatta kimi zaman övülen bir durum olabilmektedir. Geçmişte "içecekler" bahsi altında fıkıh alanında tartışılan alkol ve diğer keyif verici maddeler günümüzde de İslam/Müslüman toplumlarında tartışılmaya devam etmekte ve seküler/dini grupların kimi zaman ateşli tartışma, zıtlaşma alanı içindeki ayrıştırıcı/etiketleyici bir sembol haline gelmiştir. Günümüz dünyasında alkol ve benzeri sarhoşluk verici maddelerin kullanılmaması kişilerin dindarlığının ayırt edici işareti olarak kabul edilmektedir.
İslam dünyasında sarhoşluk verici özelliği sebebiyle alkollü içecek kullanımı dinen meşru görülmemektedir. İslam mezheplerinin günümüzdeki çoğunluğu alkolün azı veya damlasının kullanımını dahi meşru görmemekteyken tarih içinde farklı mezhepler konuya farklı yaklaşmışlardır. Ayrıca tarih boyunca Müslüman ülkelerde bu yasağa karşın alkol kullanımının olduğu hatta bazı dönemlerde oldukça yaygın kullanıldığı bilinmektedir.
İslamiyet öncesi ve sonrasında Türklerde devam eden içecek kültürü çeşitli maddelerle sürdürülmüştür. Dîvânu Lugâti't-Türk'te "içkü" kelimesi alkollü veya alkolsüz tüm içilen sıvılarla ilgili kullanılır. İslamiyet öncesi kımız, suci gibi isimlerle anılan içeceklerin yanı sıra şarap, rakı, boza, ayran, kahve ve en son çay Anadolu ve Rumeli Türklerinin içecekleri arasında yer almaktadır.

İslamiyet ile alkollü, alkolsüz olan içecekler ve tütün vs. mamüllerin ilişkisi İslam toplumları tarihi içinde dini olduğu kadar da sosyo-ekonomik ilişkiler ile bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ilişki ilgili coğrafya, etnik-kültürel çeşitlilik çerçevesinde bakıldığında çeşitlilik arz etmektedir. İslamiyet bir din olduğu kadar aynı zamanda çeşitli kültürel öğelerin bir arada etkileşim içinde olduğu toplumların diğer kültürel ögelerinden birini oluşturmaktadır. İslam toplumlarının tarihi geçmişlerinin sosyal katmanlarına yönelik mikrotarihsel analizler ekseninde incelenmesi keyif verici maddelerle İslam toplumlarının ilişkisini açığa çıkarmak adına gereklidir. Bu yapıldığında İslam hukukunun maddeleri dışında İslam toplumlarındaki yaşantıların sunduğu veriler İslamiyet ile keyif verici maddelerin ilişkisinin derin analizleri gerektiren ve sanıldığından çok daha karmaşık bir ilişki olduğunu ortaya koyacaktır.

İslami cinsel içtihat İslam'da cinsellik İslami yasaları açıklar. Büyük ölçüde erkekler ve kadınlar arasındaki evlilik ilişkilerinin cinsel aktivite sınırlamaları Kur'an, hadis ve fetva'ya dayanmaktadır. Çoğu gelenekler tüm cinsiyetler arasında herhangi bir ilişki konusunda sıkı iffet, tevazu, teşvik ve bekârlık vazgeçirmek. İslam cinsel aktivite büyük ölçüde evlilik için saklıdır. Evlilik dışı cinsel farkı ve tevazu Bu duyarlılık gibi İslami elbise yorumların ve cinsiyet ayrımı derece olarak İslam'ın şimdiki belirgin yönleri görülebilir.
Antik zamanlardan günümüze kadar hayvanlar dinlerde aktif rol almışlardır. Çeşitli dinlerde ve mitolojilerde tanrı seviyesinde görülmüş, bazen tanrıları temsilen kullanılmış bazen de tanrıların elçileri olarak görülmüştür. Lakin İslam ve diğer semavi dinler hayvanları din içinde çok kullanmaz. İslam yayıldığı coğrafya gereği Ortadoğu'ya özel bazı varlıkları dini hikâyelerde anmıştır. Bunlardan en çok bilineni Muhammed ve Ebubekir'in müşriklerden kaçmak için sığındığı Sevr Dağı çevresinde bulunan bir mağaraya saklanmaları ve mağaranın girişinin bir örümcek tarafından ağ ile gizlenmesi hikâyesidir. Başka bir hikâye ise Nuh ile ilgili olan hikâyedir. İnanışa göre Nuh tufan sırasında gemisine her ırktan iki cinsiyete ait canlılar almış ve tufandan sonra bu canlılar üreyerek soyunu devam etmiştir. İslam neredeyse tüm İbrahimî dinler gibi insanları hayvanların sahibi olarak kabul eder. Kur'an'da ise hayvan kelimesi bazen hakaret olarak kullanılır. Lakin Allah Kur'an'da hayvanlara merhameti de emretmiştir. Muhammed'in kedisi Müezza bu konu üzerinde fikir vermek için kullanılabilir. Kaynaklara göre bir gün kedi Muhammed'in kıyafeti üstünde uykuya dalmış, Muhammed ise onu uyandırmamak için kıyafetindeki kumaşı kesmiştir. Bu yüzden kedi beslemek İslam inancına göre sünnettir. Muhammed'in kedi sevgisine atıfta bulunan bir başka hikâye ise Uhud Savaşı sırasında gerçekleşir. Muhammed ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca durdurmuştur. Ayrıca kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikmiş, orduyu o kedinin etrafından dolaştırmıştır. Savaş sonunda ise nöbetçiden kediyi geri istemiş ve ismini Müezza koyup sahiplenmiştir. İddialara göre Müezza siyah ve beyaz renklerinde bir Habeş kedisidir. Müezza isminin geçtiği son hikâye ise kedilerin temizliği ile ilgilidir. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Muhammed "Onlar en temiz ağıza sahiptirler." demiş ve abdest almıştır. Ayrıca Muhammed'in Umeyr adını verdiği kuşu ölen Zeyd adlı bir çocuğa taziye ziyaretine gittiği de söylenir. Deve ayrıca coğrafya gereği İslam kaynaklarında geçer, Muhammed ile ilgili hikâyelerin bazılarında deve geçer. Bunlardan biri Muhammed'in torunlarının deve isteğidir. Muhammed parası olmadığı için deve alamamış ama çocukları sırtına almıştır. Bu konuyla ilgili son hikâye ise Abdullah bin Ömer'in deve istediği hikâyedir. Bir gün Abdullah, babası ve Muhammed'in bulunduğu bir kafilede deveye biniyordu. Abdullah hafif olduğu için hızlı gidiyor ve sık sık kafilenin başına geçiyordu, babası ise bu duruma oldukça kızıyordu. Bunun üzerine Muhammed deveyi satın almak istedi, Abdullah'ın babası ise ücretsiz olarak vermek istedi, Muhammed ısrarcı oldu ve deveyi satın aldı. Deveyi aldıktan sonra ise deveyi çocuğa verdi. Ayrıca istediği kadar hızlı gidebileceğini söyledi.