İçeriğe atla

Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması

Hitler, 1942Hitler, 1942
Hitler, 1942
Stalin, 1943

Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin dönemi politikaları ile Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler'in politikaları arasındaki karşılaştırmalardır. Çok sayıda yazar Nazizm ile Stalinizm karşılaştırılmasını yapmış ve iki ideolojinin benzer olup olmadığı, 20. yüzyıl tarihini anlamak için bu ideolojilerin karşılaştırılmasının etkilerini, iki rejim arasında var olan ilişkileri ve neden her iki ideolojinin de aynı zaman dilimi içinde baskınlaştığını incelemiştir.[1] 20. yüzyılda Stalinizm ile Nazizm karşılaştırması totalitarizm, ideoloji ve liderlerin kişiliği üzerine yapılmıştır. Her iki rejim de Batı'da süregelen liberal rejim ile kıyaslanmış ve ikisi arasındaki benzerlikler ön plana çıkarılırken aralarındaki ayrılıklar minimize edilmiştir.[2] Hannah Arendt, Carl Friedrich gibi siyasi kuramcılar ve Amerikalı Zbigniew Brzezinski, bu ideolojileri "totaliter" olarak yorumlayan önde gelen isimlerdir.[3]

Totaliter modelin 1970'lerde Sovyetler Birliği'ni modernizasyon ışığı altında anlamaya ve değerlendirmeye çalışan siyaset bilimcileri tarafından geçerli olmadığı öne sürülmüş[4] ve Martin Broszat ile Hans Mommsen gibi tarihçiler Nazi rejiminin totaliter olamayacak kadar darmadağınık olduğunu savunmuşlardır.[5][6][7][8] Soğuk Savaş sırasında siyasal bilimciler tarafından Stalinizm ve Nazizm'in karşılaştırılması teorik platformda yapılmakta iken artık daha fazla bilgiye ulaşılması olası olduğu için ampirik araştırmalar üzerinden yapılmaktadır. Yine de bu alan üzerine çok fazla düşülmeyen bir akademik araştırma olarak kalmıştır.[9]

Benzerlikler

Önde gelen Batı Alman sosyal demokratlardan Kurt Schumacher'in komünistlerin "kızıla boyanmış Naziler" olduğu[10] ve her iki hareketin de birbirlerinin varolmasını sağladığı sözü çok ünlüdür.

Her ne kadar Nazi Partisi ideolojik bağlamda komünizmin tam zıddında yer almakta olsa da Adolf Hitler ve diğer Nazi liderleri kendilerinin "devrimci" ve "ideolojik" karşılıklarının yalnızca Sovyet Rusya'da bulunduğunu sıklıkla belirtmişlerdir.[11] Yazar François Furet'in Passing of an Illusion: The Idea of Communism in the Twentieth Century adlı eserinde anlattığına göre Hitler, Sovyet lideri Joseph Stalin'e ve Stalinizme karşı hayranlık duymaktaydı. Bu durumu Lev Troçki, Grigori Zinoviyev, Lev Kamenev ve Karl Radek gibi Yahudi komünistlerin tasfiyesine atıfta bulunarak Stalin'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ni Yahudi nüfuzundan arındırma çabalarını takdir ettiğini söylemesini gerekçe göstererek açıklamıştır.[12] Yazar Robert Service de Stalin: A Biograph adlı eserinde, Joseph Stalin'in de Adolf Hitler'e karşı hayranlık duyduğunu ifade etmiş ve buna gerekçe olarak da Hitler'in 1934 yılında "Uzun Bıçaklar Gecesi" tasfiyesini takdir ettiğini gerekçe göstermiştir.[13]

Biyo-politika

Stalinizm ve Nazizm, özellikle üremeye ilişkin olmak üzere ütopyacı biyo-politikanın önemini vurgulamışlardır.[14] Bu vurgu yalnızca bu iki ideolojiye ait değildir, aynı dönemde diğer Avrupa devletleri ve ABD de öjeni uygulamaktaydı. Stalinist ve Nazist idealler birbirlerinden tamamen farklıydı.[14] Sovyetlerdeki öjeni anlayışı ırksal bir arka plan barındırmıyordu,[15] Nazist öjeni anlayışında ise, ABD'deki[16] ve diğer Avrupa ülkelerinde[17] olduğu gibi, ırklar arasında bir hiyerarşi çizilerek öjeni politikaları oluşturuluyordu. Stalinizm ve Nazizm arasında çizilen benzerlik, üreme politikaları ile devletin ideolojik amaçları arasında bulunan bağlantıdır.[18] Her iki rejimin uygulamaları arasında önemli farklılıklar vardır. Stalin dönemi Sovyetler Birliği öjeniyi Nazilerin yaptığı gibi resmî olarak desteklemedi ancak aslında Sovyet öjenistler bulunmaktaydı.

Nazi Almanyası, Sovyetler Birliği ve Faşist İtalya düşük doğum oranlarından muzdariptiler.[19] Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası sağlık sistemlerini kullanarak üreme politikalarını yönetiyordu. Her iki rejim de sağlık sistemlerini yeni bir topluluk tasarlamak için ana taşlardan biri olarak görüyordu.[20] Sovyetler Birliği kamu sağlık sistemini sıfırdan yaratmak zorunda kaldıysa da Nazi Almanyası 1883'te Otto von Bismarck'ın yönetiminde dünyanın ilk kamu sağlık programı olarak geliştirilen Alman sağlık sistemi üzerinde çalışıyordu.[20] Naziler kendi ideolojilerini kabul ettirmek için Alman sağlık sistemini merkezileştirdiler ve gönüllü ya da kamu sağlık kurumlarını ırksal hijyene ve Nazi ideolojisinin diğer parçalarına bağlı yeni kurumlarla değiştirdiler.[21]

Her iki rejimin de aile ile çalışma arasında farklı yaklaşımları vardı: Nazizm aile reisi olarak çalışan tek bir erkeğin olması gerektiğini öne sürerken Stalinizm iki kişinin çalıştığı aile idealine önem vermiştir.[22]

Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Komünist Partisi 1920'de Rusya Öjeni Derneği'nin kurulmasıyla öjeniyi kabul etti. Ertesi yıl Sovyet Bilimler Akademisi'nde Öjeni Bürosu kuruldu.[23]

Siyasi şiddet ve şiddet toplumları

Hem Stalinist politikalar hem de Nazist politikalar kitlesel şiddet yoluyla toplumu inşa etmeye çalışmıştır.[24] Hem Stalinci Sovyetler Birliği hem de Nazi Almanyası devlet ajanları tarafından yönetilen toplama kampları kullanmıştır: Sovyetler Birliği'nde NKVD ve Nazi Almanyası'nda SS.[24] Her iki rejimde zenofobi temelli olarak azınlıklara karşı şiddet uygulamıştır: Nazilerin yabancı düşmanlığı açıkça belirtilmekte ancak toplumun "asosyal" ögelerine karşı yapılıyor diye rasyonalize edilmekteydi; Stalincilerin yabancı karşıtı şiddet davranışları ise aslında diaspora ulusları hedefleyen ancak "sosyal olarak zararlı" ögelere karşı diye belirtilen davranışlardı.[25]

Gerek Stalin dönemi Sovyetler Birliği gerekse Hitler liderliğindeki Nazi Almanyası'nın, devlet tarafından kitlesel şiddetin kabul edildiği şiddet toplumları olduğu ifade edilmiştir. Buna; Sovyetler birliği'nde 1937 ila 1938 yılları arasından yaşanan Büyük Temizlik ve Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı sırasında işgal edilen tüm topraklarda uygulanan Holokost örnek olarak verilmektedir.[26] Stalin dönenemi Sovyetler Birliği aralarında eski hükümlüler, suçlular, evsizler, vatandaşlık hakları elinden alınmışlar ve "sınıfsızlaştırılmış ögeler"in de olduğu "sosyal olarak zararlı"ların ya da "sosyal açıdan tehlikeli"lerin sürgün edildiği "özel yerleşim"ler kurulmuştur.[27] Bu "özel yerleşimler" çoğunlukla Sibirya, en kuzey bölgeler ve Ural Dağları gibi yaşamaya elverişsiz yerlerde kurulmuştu.[28] Temmuz 1933'te yalnızca etnik kökenleri gerekçesiyle 5000 çingene Sovyetler Birliği'nde topluca tutuklanmış ve aynı ay içinde Batı Sibirya'da "özel yerleşim"lere zorla gönderilmiştir.[28] 1935'te Sovyetler Birliği'nde 160.000 evsiz ve hafif suçlu genç tutuklanarak çok sayıda NKVD çalışma kamplarına zorla gönderilmiş ve çalıştırılmıştır.[29]

Nazizm'e benzer olarak Stalinizm etkisindeki Sovyetler Birliği'nde 1930'larda başlayan etnik tehcirler 1950'lerin başına kadar devam etmiş olup bu dönem içinde 3 milyon Sovyet vatandaşı etnik kökenlerine göre tehcir edilmiştir.[30] İlk büyük etnik tehcir hareketi Aralık 1932 ila Ocak 1933 arasında toplu olarak sosyalist politikalara karşı çıkan protesto gösterileri ve Ukrayna milliyetçiliği ile bağları nedeniyle suçlanıp mahkûm edilen 60.000 kadar Kuban Kazağı için uygulanmıştır.[31] 1935 ila 1936 yılları arasında Ukrayna'nın batı illerinde yaşayan Leh ve Alman asıllı Sovyet vatandaşları ile Finlandiya-SSCB sınırında yaşayan Fin asıllı Sovyet vatandaşları tehcir edildi.[31] Bu tehcirler onbinlerin üzerinde aileyi etkiledi.[31] Eylül-Ekim 1937 arasında Sovyet yetkililer Japon kontrolü altındaki Kore ile olan sınırlarında yaşayan Koreli azınlığı tehcire maruz tuttu.[31] Sovyet otoriteler "toprağın Japonların sürmesi için zengin" olduğunu söyleyerek burada yaşayan Kore kökenlilerin Japon birlikleri ile birleşme ve toprakları Kore'ye katma potansiyelleri olduğundan şüphelendiklerini ima etmişlerdir.[31] Bu dönem içinde 170.000'den fazla Koreli Sovyet Orta Asya'sının uzak köşelerinde tehcir ettirilmiştir. Bu etnik kökenli tehcir hareketleri Stalinci politikada bu insanların yabancı kapitalist güçlerin etkisi altına girmesinin muhtemel olduğundan şüphelenen ve yeniden alevlenen Rus milliyetçiliğinde temellenen yeni bir "Sovyet zenofobisi" akımı başlatmıştır.[31]

Nazi Almanyası 1941 yılında Sovyetler Birliği'ne savaş ilân ettikten sonra Sovyetler Birliği'nde yine büyük bir etnik kökenli tehcir hareketi başlamıştır. İlk etkilenen grup Alman kökenli Sovyet vatandaşları olmuştur ve Eylül 1941 ila Şubat 1942 arasında tüm Alman kökenli Sovyet vatandaşlarının %70'ini oluşturan 900.000 kişi toplu olarak Kazakistan ve Sibirya'ya zorla gönderilmiştir.[32] İkinci kitlesel tehcir dalgası Kasım 1943 ila Mayıs 1944 arasında Sovyet otoritelerin sayıları 900.000'e yaklaşan Balkarlar, Çeçenler, Kırım Tatarları, İnguşlar, Karaçaylar ve Kalmukları zorla sürmeleriyle yaşanmıştır.[33] II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında sayıları onbinleri aşan Kırım Bulgarları, Rumlar, İranlılar, Hemşinliler, Kürtler ve Ahıska Türkleri gibi azınlıkların Karadeniz ve Transkafkasya sınırından zorla gönderildikleri daha küçük çaplı tehcir hareketleri de olmuştur.[33]

Stalin'in yönetimindeki Sovyetler Birliği tarafından özellikle hedeflenen iki etnik grup Çeçenler ve İnguşlardır.[33] Etnik kökenleri nedeniyle yabancı devletlerle ilişkilendirilebilecek etnik grupların aksine Çeçenler ve İnguşlar Sovyetler Birliği'nin yerli halklarındadı.[33] Bu nedenle Sovyetler Birliği bu halkların kültürlerinin tamamıyla Sovyetler Birliği ile uyumsuz olduğunu ileri sürmüş; Çeçenleri eşkıyalıkla suçlayarak Sovyetler Birliği'nin müdahale ederek Çeçen kültürünü "yeniden yapılandırma" ve "reform etme" gerekliliğini belirtmiştir.[33] Pratikte bunun anlamı zorla asimile edilememiş olan Çeçen "eşkıya"lara karşı ağır silahlı müdahale ile cezalandırıcı operasyonlar düzenlenmesi olmuş ve sonucunda 500.000'den fazla Çeçen ve İnguşun 1944 yılında tutuklanarak Kafkaslardan Orta Asya ve Kazakistan'a sürülmesi ile Çeçen-Inguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin nüfusunun %30'unu oluşturan Rus azınlığın "rahatlatılması" gerçekleştirilmiştir.[34] Çeçen ve İnguşların tehciri sırasında binlerce insan katledilmiş; tehcir edilenler zor koşullara maruz bırakılmış, açık vagonlara konulan ve yiyecek verilmeyen muhacirlerin çoğu dört haftalık yolculuk sırasında açlık ve yorgunluktan ölmüştür.[35]

1939'da Polonya'nın Nazi Almanyası tarafından işgali ve Sovyetler birliği ile paylaşılması sonrasında Stalin'in portresi altında Brest'in Sovyet kontrolüne resmî transferi sırasında Alman ve Sovyet askerleri.

Nazi ve Stalinci tehcirler arasındaki ana farklılık amaçlarıdır: Nazi Almanyası etnik temizlik yaparak bu yerlere Almanların yerleşmesini amaçlarken Stalin dönemi Sovyetler Birliği stratejik açıdan önemli bölgelerden azınlıkların kaldırılması amacıyla etnik temizlik politikası izlemiştir.[36]

Toplama kampları

Ernst Nolte, Andreas Hillgruber ve diğer tarihçilerin 1980'lerdeki çalışmaları Adolf Hitler ile Josef Stalin'in politikalarını karşılaştırmış ve Sovyetler Birliği ile Nazi Almanyası'nda kurulmuş olan toplama kampları sistemleri arasında bulunan benzerlikleri göstermiştir.[37]

1937 ila 1940 yılları arasında komünist toplama kamplarında, 1940 ila 1945 yılları arasında da Nazi toplama kamplarında kalmış olan Margarete Buber-Neumann anılarında iki rejimin toplama kamplarında uyguladıkları yöntemlerin çok benzer olduklarını belirtmiştir. Ravensbrück Toplama Kampı'ndan salındıktan sonra gözlemlerini şöyle özetlemiştir:[38]

Hitler ile Stalin'in işlediği kötülükler arasında, kanımca, yalnızca nicel bir fark vardır. Tabii ki Komünizm başlangıçta pozitif bir ideal idi ve Nasyonal Sosyalizm hiçbir zaman pozitif olmadı; ortaya çıkışından ve başlangıcından beri amaçları ve programı ile cürüme yönelikti. Komünist düşüncenin teorisinde temel bir hata mı taşıdığını yoksa Stalin yönetimindeki Sovyet uygulamasının özgün fikre ihanet ederek Sovyetler Birliği'ni bir çeşit Faşizme mi döndürdüğünü bilmiyorum.

Under Two Dictators (sayfa 300, yer 6456, Kindle sürümü)

"Yeni İnsan"ın yaratılışı

Hem Stalinizm hem de Nazizm ideal bir "yeni insan" yaratmaya dair ideolojik bir vizyonu paylaşmaktadır. Her iki rejim de "burjuva" dünyayı artık miadını doldurmuş eski dünya olarak tanımlamakta ve her ikisi de kişisel hak ve özgürlükler ile liberalizmi toptan redderek yeni, liberal olmayan modern bir toplum yaratma ülküsünü taşımaktadır.[39][40] Yeni İnsan vizyonu konusunda görüşleri farklıdır. Stalin taraftarları Yeni İnsan'ı küresel ve etnik kökenli olmayan bir hedef olarak tüm insanlığın kurtuluşu olarak görmekteyken Naziler Yeni İnsan'ı Avrupa'da yeni ırksal hiyerarşik düzeni sağlayacak üstün ırk olarak görmekteydi.[39] Stalinizm yeni "Sovyet İnsanı"nı şekillendirmeye çalıştı, Sovyet insanı "Homo Sovieticus" olarak da tasvir edilmiştir.[41] Her iki sistemde de yeni insan anlayışının yayılmasında propagandadan faydalanılmıştır.

Militarizm

Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği de Nazi Almanyası da militarizm yaklaşımını benimsemiştir.[42] Her ikisi de parti tarafından kontrol edilen düzenli silahlı kuvvetler ile "parti ordusu" yaratma üzerine büyük vurgu yapmışlardır. Sovyetler Birliği Ordusu'nda "politruk" adı verilen siyasi komiserler ile 1943 yılında bunlara benzer "Nasyonal Sosyalist Rehber Subayları" örnek gösterilebilir.[11]

Farklılıklar

Nazi Almanyası propaganda afişinde Sovyet Komünizmi (1943)

Sosyalizm

Tarihçi Conan Fischer, Nazilerin sosyalist sıfatını samimi olarak kullandıklarını iddia etmektedir. Nazilere göre sosyalizm, nasyonal sıfatından ayrılmaz bir kavramdı ve "adalet ve eşit haklar arayan yoksul ve bastırılmışlar"ın sosyalizminden çok "üstün ırk"ın sosyalizmi anlamına gelmekteydi.[43] Ancak her iki ideoloji de "yoksul, proleter ulus" teorisini benimsemiştir. Bu görüşler, Lenin'in bu teoriyi İtalya'da ortaya çıkmasından sonra benimsediğini hatırlatır.[11]

Hitler "taktik" nedenlerle sosyalist basmakalıplarla dolu 1920 parti platformunu "sarsılmaz" olarak belirtmişse de William L. Shirer'a göre "parti programının birçok paragrafının zor zamanlar geçiren ve radikal hatta sosyalist sloganlara sempatik olarak yaklaşan alt sınıflara yönelik demagojik bir çağrıydı....Madde 11, örneğin...Madde 12...millileştirme...Madde 16...kamulaştırma.... Nasyonal Sosyalizm'in sosyalizm kısmına görünüşe göre inanmış olan Drexler ve Feder'in ısrarı üzerine konmuştur."[44] Gerçek uygulamada ise bu maddeler yalnızca slogan olarak kullanılmış, parti iktidarı ele geçirdiğinde çoğu unutulmuş ve Nazi liderine bunlar hatırlatıldığında bir kısmından rahatsız olmuştur.[44] Buna karşın Stalin ülkesinde toptan millileştirme ve kamulaştırma konusunda tutarlı davranmıştır.

İki yönlü karşılaştırmalar

İki rejimin bazı özellikleri ise hem farklılık hem de benzerlik olarak değerlendirilmiştir.

Mezalim

Komünizmin Kara Kitabı adlı eserinde komünizm araştırmacısı Stéphane Courtois Nazi rejiminin özellikle Gulag sistemi olmak üzere Sovyetler Birliği'nin baskı sistemini benimsediğini ve Sovyet dönemindeki baskıların Nazi politikaları ile benzerlik gösterdiğini iddia eder. Courtois, komünizm ile Nazizm'in çok az farklı totaliter sistemler olduğunu öne sürer. "Son zamanlarda Holokost'u kendine özgü bir zulüm olarak tanımlama amacıyla yalnızca Yahudi soykırımı üzerine odaklanılması buna benzer büyüklükte Komünist dünyada gerçekleştirilmiş diğer olayların değerlendirilmesini engelledi." diye belirtmiştir. Courtois "sınıf" soykırımının "ırk" soykırımına denk olduğunu ve SSCB'de kıtlıktan ölen bir çocuğun ölümünün Varşova Gettosu'nda ölen Yahudi çocuğun ölümüne eşit olduğunu iddia etmiştir.[45]

Courtois'nın yaklaşımı Annette Wievriorka tarafından reddedilmiştir. Wievriorka, Courtois'nın Nazi mezalimi ve vahşeti hatıralarının yerine komünizm hatıralarını geçirmeye çalıştığını iddia etmiştir.[46] Tarihçi Amir Weiner da Courtois'nın savlarına karşı çıkmaktadır. Weiner "Yalnızca askerî yenilgi ile durdurulabilen Üçüncü Reich'ın ölüm makinasının yalnızca kurban sayısı bile göz önüne alındığında diğer tüm vahşet hareketlerini gölgede bırakacağını" belirtir. Rusya köylülerinin "Nazi dünyasındaki Yahudiler ve diğer ırksal-biyolojik kategoriler gibi toptan yok edilmek için hedeflenmedikleri"ni söyler. Weiner Naziler ile Sovyetlerin karşılaştırılmasının hatalı olduğunu iddia eder ve "Stalin'in halefleri Gulagların kapısını açtığında 3 milyon mahkûmun evlerine dönmelerine izin verdiler. Müttefikler Nazi ölüm kamplarını ele geçirdiklerinde hayata pamuk ipliğiyle bağlanmış ve kaçınılmaz ölümü bekleyen yaşayan insan iskeletler buldular" der.[47]

Ekonomi ve komünizm araştırmacısı Steven Rosefielde ise Komünist rejim ile yönetilen ülkelerdeki baskılar için "Kızıl Holokost" terimini kullanır.[48][49]

Karşılaştırmaların tarihçesi

Faşizm ile komünizmin, özellikle de Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması uzun süredir yapılmaktadır. 1920'lerde Şansölye Hermann Müller önderliğinde Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) "kırmızı eşittir kahverengi" yani Komünistler ile Nazilerin liberal demokrasi için aynı derecede tehlikeli olduğu görüşünü benimsemiştir.[50] 1930'da Kurt Schumacher iki hareketin birbirlerinin varolmasını olanaklı kıldığını söylemiştir. Oldukça keskin Stalinci olan Almanya Komünist Partisi'nin "kızıla boyalı Naziler" olduğunu iddia etmiştir.[51] Bu karşılaştırma Sovyet hükûmeti ve Komintern tarafından sosyal faşizm teorisinin geliştirilmesiyle karşılığını bulmuştur. Sosyal faşizm teorisine göre sosyal demokrasi, Nazizm ve diğer ideolojilerle birlikte Faşizmin birçok şeklinden biridir.[52]

The Origins of Totalitarianism

Hannah Arendt'in akademide büyük ilgi gören eseri The Origins of Totalitarianism (1951) yirminci yüzyılın iki totaliter hareketi olarak Nazizmi ve komünizmi tanımlar ve bunları analiz eder. Nazizm ve komünizmin ikisinin de totaliter rejimler olduğunu ve Devlet gücü üzerindeki tüm sınırların kaldırılmasını amaçladıklarını belirtir.[53]

Araştırma kurumları

Aralarında Almanya'daki Hannah-Arendt-Institut für Totalitarismusforschung, Çek Cumhuriyeti'ndeki Ústav pro studium totalitních režimů ve Polonya'daki Instytut Pamięci Narodowej da bulunan bir dizi araştırma kurumu Faşizm/Nazizm ve Stalinizm/Komünizm analizi ile karşılaştırmalı araştırma üzerine yoğunlaşmaktadır.

Günümüz siyasetinde

Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması uzun süren siyasi tartışmalara yol açmış[54][55] ve 1980'lerde Almanya'da tarihçilerin tartışmasına neden olmuştur.[56] Tartışma Sovyetler Birliği'nin dağılmasından ve Avrupa Birliği'nin Sovyetler Birliği'nin eski topraklarına genişlemesinden sonra da devam etmiş ve sonucunda Prag Deklarasyonu açıklanmıştır.

1989 Devrimleri'nden sonra Avrupa Birliği ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Nazizm ve Stalinizm'i (ya da daha geniş anlamıyla faşizm ve komünizmi) totalitarizmin kıyaslanabilir şekilleri olarak değerlendirmektedir. Müzelerde, anıtlarda ve anma günleri ile anma toplantılarında bu iki ideoloji arasında bağlantı kurulması yönünde yoğun bir çaba sarf edilmiştir.

Çek hükûmeti tarafından başlatılan ve Václav Havel gibi kişiler tarafından imzalanan 2008 yılı Prag Deklarasyonu, "aralarında Komünist rejimlerinde bulunduğu totaliter rejimlerin işlediği suçlara karşı ortak bir yaklaşım" önererek "Nazi ve Komünist totaliter rejimlerin sistematik olarak aşırı terör uygulamaları, tüm insan özgürlüklerini baskılamaları, saldırgan savaşlar başlatmaları ve ideolojilerinin ayrılmaz parçası olarak ulusların tamamını, popülasyonların bir kısmını yok etmeleri ve tehcir etmeleri gibi kendilerine özgü korkunç eylemleri ile yargılanmaları ve bu nedenlerle de 20. yüzyılı felâkete sürükleyen ana âfetler olduğu yönünde tüm Avrupa'da ortak bir anlayışa ulaşmayı" ister.[57]

Yunanistan Komünist Partisi Prag Deklarasyonu'na karşı çıkarak bu girişimi AB Konseyi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu'nun burjuva sınıfı siyasi kadroları tarafından yönlendirilen antikomünist isterinin yeni bir kalkışması olarak eleştirmiştir.[58] Britanya Komünist Partisi Prag Deklarasyonu'nun "reaksiyoner tarihçiler tarafından Sovyet Komünizmi ile Hitlerci Faşizm'in eşitlenmeye çalışmasına yönelik ısrarcı çabalarının yeniden alevlenmesi ve George Orwell ile Robert Conquest gibi Britanyalı yazarların eski iftiralarının yankısı olduğu" açıklamasını yapmıştır.[59]

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) Vilnius Deklarasyonu, "Holokost'un emsalsizliğini kabul ederken" ayrıca "yirminci yüzyılda Avrupa ülkelerinin soykırımı, insan hakları ihlâllerini, savaç suçlarını ve insanlığa karşı işlenmiş suçları getiren Nazi ve Stalinist iki totaliter rejime maruz kaldığını" belirtmiştir.[60] The Economist dergisi "Rusya'nın protestolarına rağmen, Stalin'in Hitler'den daha az zalim olmadığını" iddia etmiş ama "Tartışma dünyayı değiştirmeyecek: Parlamento topluluğu 56 üyeli AGİT'in asıl uğraşı dışında yalnızca bir sohbet ortamı. Kararlarının yasal bir bağlılığı yok" diye belirtmiştir.[61]

2009'dan beri, Avrupa Birliği resmî olarak Stalinizm ve Nazizm Kurbanlarını Anma Günü'nü kabul etmiştir.[62] Anma günü Avrupa Parlamentosu tarafından 2008'de açıklanmış[62] ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından da 2009'da desteklenmiştir.[63] Aralarında Kanada'nın da olduğu bazı ülkelerde resmî olarak "Kara Kurdele Günü" olarak tanınır.[64]

Avrupa Parlamentosu başkanı Hans-Gert Pöttering "her iki totaliter rejimin (Stalinizm ve Nazizm) karşılaştırılabilir ve korkunç" olduğunu iddia etmiştir.[65]

Bazı Doğu Avrupa ülkelerinde faşist ve komünist suçlarının reddedilmesi açıkça kanunsuz olarak görülmektedir. Çek dışişleri bakanı Karel Schwarzenberg "totaliter sistemlerin aynı standart ile ölçülmesi yönünde temel bir sorun var" diye iddia etmiştir.[66] Ancak Avrupa Komisyonu üye devletler arasında görüşbirliği olmaması nedeniyle bu konuyu AB öapında yasalaştırmak üzere olan istekleri reddetmiştir.[67]

Rusya yasama organları, Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılmasının "anti-faşist harekete katılmış olanların tamamı, Holokost kurbanları, toplama kampı esirleri ve Nazilerin insanlık dışı teorilerine karşı savaşırken hayatını kaybeden on milyonlarca insanın anısına hürmetsizlik olarak" nitelemiştir.[68]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Genel

Özel

  1. ^ Geyer (2009). p. 18.
  2. ^ Geyer (2009). p. 16.
  3. ^ Geyer, ss. 4-9
  4. ^ Geyer (2009). p. 7.
  5. ^ Geyer (2009). p. 5.
  6. ^ Lorenz, Chris "Broszat, Martin" pages 143-144 from The Encyclopedia of Historians and Historical Writing, Volume 1, edited by Kelly Boyd, London: Fitzroy Dearborn Publishers, 1999 page 143
  7. ^ Kerhsaw, Ian The Nazi Dictatorship Problems and Perspectives of Interpretation, London: Arnold Press, 2000 pages 45-46
  8. ^ Menke, Martin "Mommsen, Hans" pages 826-827 from The Encyclopedia of Historians and Historical Writing edited by Kelly Boyd, Volume 2, London: Fitzroy Dearborn Publishing, 1999
  9. ^ Geyer (2009). p. 19.
  10. ^ Giangreco, D.M and Griffin, Robert E. (1988) Airbridge to Berlin: The Berlin Crisis of 1948, its Origins and Aftermath section reproduced in the Truman Presidential Library 22 Haziran 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Retrieved 24 Aug 2013.
  11. ^ a b c Payne, Stanley G. (15 March 1983). Fascism: Comparison and Definition. University of Wisconsin Press. p. 103. ISBN 978-0-299-08064-8.
  12. ^ François Furet. Passing of an Illusion: The Idea of Communism in the Twentieth Century. University of Chicago Press, 1999. ISBN 0-226-27340-7. Pp. 191-192.
  13. ^ Robert Service (4 Eylül 2008). Stalin: A Biography. Pan Macmillan. s. 340. ISBN 978-0-330-47637-9. 
  14. ^ a b Geyer (2009). p. 87.
  15. ^ Bardziński, Filip (1 Şubat 2013). "The Concept of the 'New Soviet Man' As a Eugenic Project: Eugenics in Soviet Russia after World War II". ETHICS IN PROGRESS. 4 (1): 57-81. doi:10.14746/eip.2013.1.5. ISSN 2084-9257. 26 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Kasım 2022. 
  16. ^ Lombardo, Paul (2017). "Eugenics Laws Restricting Immigration". The Chesterton Review. 43 (1): 174-177. doi:10.5840/chesterton2017431/224. ISSN 0317-0500. 
  17. ^ Black, Edwin (2003). War against the weak : eugenics and America's campaign to create a master race. New York: Four Walls Eight Windows. ISBN 1-56858-258-7. OCLC 52071794. 
  18. ^ Geyer (2009). p. 88.
  19. ^ Geyer (2009). pp. 83-97.
  20. ^ a b Geyer (2009). p. 98.
  21. ^ Geyer (2009). pp. 98-99.
  22. ^ Geyer (2009). p. 90.
  23. ^ Geyer (2009). p. 102.
  24. ^ a b Geyer (2009). p. 133.
  25. ^ Geyer (2009). p. 135.
  26. ^ Geyer (2009). Pp. 135, 139-151.
  27. ^ Geyer (2009). Pp. 139-140.
  28. ^ a b Geyer (2009). p. 140.
  29. ^ Geyer (2009). p. 141.
  30. ^ Geyer (2009). pp. 157-158.
  31. ^ a b c d e f Geyer (2009). p. 158.
  32. ^ Geyer (2009). pp. 158-159.
  33. ^ a b c d e Geyer (2009). p. 159.
  34. ^ Geyer (2009). pp. 159–160.
  35. ^ Geyer (2009). p. 160.
  36. ^ Geyer (2009). p. 161.
  37. ^ Thomas F. Banchoff. The German Problem Transformed: Institutions, Politics, and Foreign Policy, 1945–1995. University of Michigan Press, 1999. p.118
  38. ^ Margarete Buber-Neumann (2008). Under Two Dictators: Prisoner of Stalin and Hitler. ISBN 978-1-84595-102-3. 
  39. ^ a b Michael Geyer and Sheila Fitzpatrick. "The New Man in Stalinist Russia and Nazi Germany" by Peter Fritsche and Jochen Hellbeck, Beyond Totalitarianism: Stalinism and Nazism Compared. New York City, USA: Cambridge University Press, 2009. Pp. 302.
  40. ^ Heller, Mikhail (1988). Cogs in the Wheel: The Formation of Soviet Man. Alfred A. Knopf. ISBN 978-0394569260. 
  41. ^ Kolakowski, Leszek (2008). Main Currents of Marxism: The Founders, the Golden Age, the Breakdown. W. W. Norton & Company. ISBN 978-0393329438. 
  42. ^ Michael Waller, Andrew Linklater. Political Loyalty and the Nation-State. London, England; New York City, USA: Routledge, 2003. Pp. 76.
  43. ^ Conan Fischer, The Rise of the Nazis, Manchester University Press, 2002. ISBN 0-7190-6067-2. p. 53
  44. ^ a b William L. Shirer (1990). The Rise and Fall of the Third Reich: A History of Nazi Germany (3 ed.,1960). Simon and Schuster. s. 41. ISBN 0-671-72868-7. 26 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2011. 
  45. ^ Courtois, Stéphane, (Ed.) (1999). The Black Book of Communism: Crimes, Terror, Repression. Harvard University Press. ISBN 0-674-07608-7. 
  46. ^ Richard Joseph Golsan. French writers and the politics of complicity: crises of democracy in the 1940s and 1990s. JHU Press, 2006. p.150
  47. ^ Amir Weiner, Journal of Interdisciplinary History, Vol. 32, No. 3 (Winter, 2002), pp. 450-452
  48. ^ Möller, Horst (1999). Der rote Holocaust und die Deutschen. Die Debatte um das 'Schwarzbuch des Kommunismus'. Piper Verlag. ISBN 978-3-492-04119-5. 
  49. ^ Rosefielde, Steven (2009). Red Holocaust. Routledge. ISBN 978-0-415-77757-5. 
  50. ^ Adelheid von Saldern, The Challenge of Modernity: German Social and Cultural Studies, 1890-1960, University of Michigan Press (2002), ISBN 0-472-10986-3, p. 78
  51. ^ Richter, Michael (2006). "Die doppelte Diktatur. Erfahrungen mit Diktatur in der DDR und Auswirkungen auf das Verhältnis zur Diktatur heute". Besier, Gerhard; Stoklosa, Katarzyna (Ed.). Lasten diktatorischer Vergangenheit, Herausforderungen demokratischer Gegenwart. Mittel- und Ostmitteleuropastudien. Münster: LIT Verlag. s. 202. ISBN 3-8258-8789-8. 
  52. ^ Horst Ehmke, Mittendrin: von der grossen Koalition zur deutschen Einheit, Rowohlt, 1994, ISBN 3-87134-089-8
  53. ^ Hannah Arendt. The Origins of Totalitarianism. Schocken Books, 1951
  54. ^ Kershaw pp3
  55. ^ Fleck, Christian (2008). Intellectuals and their publics: perspectives from the social sciences. Ashgate. s. 112. ISBN 978-0-7546-7540-2. 
  56. ^ Lévy pp76
  57. ^ "Prague Declaration - Declaration Text". Institute for Information on the Crimes of Communism. 3 Haziran 2008. 5 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ocak 2010. 
  58. ^ "Statement-condemnation of the escalation of the anti-communist hysteria by the EU". Yunanistan Komünist Partisi. 3 Şubat 2011. 2 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2011. 
  59. ^ "CP contribution to International Conference on Prague Declaration". Britanya Komünist Partisi. 13 Şubat 2010. 19 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2011. 
  60. ^ "Vilnius Declaration of the OSCE Parliamentary Assembly and resolutions adopted at the eighteenth annual session" (PDF). Parliamentary Assembly of the Organization for Security and Co-operation in Europe (OSCEPA). 29 Haziran - 3 Temmuz 2009. 11 Ocak 2010 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2011. 
  61. ^ "Partners in crime". The Economist. 9 Temmuz 2009. 27 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2012. 
  62. ^ a b "President Jerzy Buzek on the European Day of Remembrance for Victims of Stalinism and Nazism". Avrupa Parlamentosu. 13 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2011. 
  63. ^ "Resolution on Stalin riles Russia". 3 Temmuz 2009. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Kasım 2016 – bbc.co.uk vasıtasıyla. 
  64. ^ Daniel Proussalidis (23 Ağustos 2011). "Victims of totalitarianism remembered". Toronto Sun. 11 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2011. 
  65. ^ "Baltic States opened Western Europe's eyes on Soviet Union totalitarianism -- EP chairman in Vilnius". BNS. 28 Nisan 2009. 14 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2011. 
  66. ^ "Czech Foreign Minister: Denial of communist crimes like denial of Nazi crimes". Romea.cz. 14 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Mayıs 2011. 
  67. ^ Phillips, Leigh (21 Aralık 2010). "EU rejects eastern states' call to outlaw denial of crimes by communist regimes". The Guardian. Londra. 22 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2011. 
  68. ^ "Russian MPs call on world to suppress attempts to revive Nazi ideology". RT. 24 Ekim 2010. 25 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Nisan 2015. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Josef Stalin</span> Sovyetler Birliği lideri (1924–1953)

Josef Stalin, Gürcü asıllı Sovyet devlet adamı ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri (1922-1953). Sovyetler Birliği'ni 1924'ten ölümüne kadar diktatörlük rejimi ile yönetti. Stalin; Sovyetler Birliği'ni endüstriyel ve askerî bir süper güce dönüştürdü, fakat bunu gerçekleştirirken totaliter politikalar uyguladı ve milyonlarca Sovyet vatandaşı diktatörlüğü sırasında hayatını kaybetti. Stalin döneminde; 3 ila 20 milyon arasında insan çalışma kampları, zorunlu kolektivizasyon, kıtlık ve yargısız infazlardan dolayı ölmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Komünizm</span> Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum sistemini hedefleyen ideoloji

Komünizm ; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan sosyalizm ile tam olarak aynı anlama gelmemesine rağmen hatalı bir biçimde eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizmin temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir. Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması fikri karşıt görüşlüler tarafından "ütopya" olarak görülür ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağı iddia edilir. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında yaklaşık dört yıl süren anarko-komünist hareketle şekillenen toprakların kolektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği</span> Avrasyada hüküm sürmüş eski bir federasyon (1922–1991)

Sovyetler Birliği, resmî adıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (Rusça:

<span class="mw-page-title-main">Totalitarizm</span> diktatörlükvari yönetim şekli

Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete ve hükûmet yöneticilerine mutlak itaat beklendiği diktatörlükvari yönetim biçimidir. Totalitarizm ile yönetilen devletler totaliter devlet olarak bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.

<span class="mw-page-title-main">Destalinizasyon</span> Stalinin ölümünün ardından yeni genel sekreter seçilen Nikita Kruşçev ile başlayan bir dizi siyasî reform

Destalinizasyon, Sovyetler Birliği'nde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin'in ölümünün ardından yeni genel sekreter seçilen Nikita Kruşçev ile başlayan süreci ifade eden terim. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 20. Kongresi, Stalin'in ölümünden 3 yıl sonra 14 Şubat-25 Şubat 1956'da yapıldı ve bu tarihten itibaren Stalin dönemine ait uygulamalar, "kişinin putlaştırılması" olarak değerlendirildi ve destalinizasyon süreci başlatılmış oldu. Stalin'e ait görüşlerin etki ve gücünün çözülmesi, buna bağlı hiyerarşik yapı ve ideolojik hâkimiyetin geriletilmesi girişimi; destalinizasyon olarak ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Stalinizm</span> Marksist-Leninist ideolojinin teori ve pratiği

Stalinizm veya Stalincilik, Marksist-Leninist ideolojinin 1928-1953 yılları arasında Sovyetler Birliği’ni yöneten Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin’in uyguladığı siyasi sistemde kullanılan teori ve pratiğine verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı</span> 1939 yılında Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan tarafsızlık paktı

Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı veya Molotov - Ribbentrop Paktı, Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında Doğu Avrupa'yı aralarında paylaşan bir saldırmazlık paktıydı. Pakt 23 Ağustos 1939'da Moskova'da Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop ve Sovyet Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotov tarafından imzalandı ve resmi olarak Almanya ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Saldırmazlık Antlaşması olarak biliniyordu. Gayri resmi olarak; Hitler-Stalin Paktı, Nazi-Sovyet Paktı veya Nazi-Sovyet İttifakı olarak da anıldı.

<span class="mw-page-title-main">Irkçılık</span> bir ırkın bir diğerine üstünlüğüne inanmak

Irkçılık, farklı bir ırk veya etnik kökene sahip oldukları için diğer insanlara yönelik önyargı, ayrımcılık veya düşmanlıktır. Irkçılık davranışını gösteren kişiye ise ırkçı adı verilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Antikomünizm</span> komünist sistem ve görüşlerin yayılımını engelleme çalışmaları

Antikomünizm ya da komünizm karşıtlığı, kapitalist görüşlere karşı olan ve aksinin gerçekleşebileceğini öneren komünizm düşüncesine karşı olarak komünist sistem ve görüşlerin yayılımını engelleme çalışmalarıdır. Bununla birlikte Marksist-Leninist politikaların 20. yüzyılda dünya üzerine söz sahibi olması üzerine, bu politikalara karşı olan görüşleri ifade eden bir terimdir.

<i>Komünizmin Kara Kitabı</i> Siyasî kitap

Komünizmin Kara Kitabı: Suçlar, Terör, Baskı, sosyalist devletlerce gerçekleştirilen soykırım, yargısız infaz, sürgün ve yapay kıtlık konularını irdeleyen, siyasi ve sivil baskılar hakkında yazılmış bir kitaptır. Kitap ilk olarak Le Livre noir du communisme : Crimes, terreur, répression adıyla 1997'de Fransa'da yayımlanmıştır. Türkçe çevirisi ise Komünizmin Kara Kitabı adıyla Doğan Kitap tarafından 2000 yılında piyasaya sürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Neo-Nazizm</span> ırkçı ve şiddet kullanan ideoloji

Neo-Nazizm veya yeni Nazizm, II. Dünya Savaşı'ndan sonra nasyonal sosyalizmi yeniden canlandırmak ve bu amaçla nasyonal sosyalist yönetimleri demokratik veya silahlı yollarla başa geçirmeyi hedefleyen veya nasyonal sosyalizmi savunan tüm siyasi hareket ve düşüncelere verilen ortak isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de antikomünizm</span>

Türkiye'de antikomünizm, kapitalist görüşlere karşı olan ve aksinin gerçekleşebileceğini öneren komünizm düşüncesine karşı olarak komünist sistem ve görüşlerin Türkiye'de yayılımını engelleme çalışmalarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kızıl faşizm</span>

Kızıl faşizm kavramı, bazı sosyalist rejimler için kullanılmaktadır. Kızıl Faşizm ismi genellikle, Stalin dönemi Sovyetler Birliği için kullanılmıştır. Bu kavramı kullananlar, Stalinizm ile faşizm arasında büyük bir benzerlik olduğu fikrini dile getirerek Nazizm ile Stalinizm'in benzer olduğunu savunurlar.

<span class="mw-page-title-main">Sovyetler Birliği'nde sürgünler</span>

Sovyetler Birliği'nde sürgünler, Sovyetler Birliği'nde anti-sovyet veya anti-komünist hareketler içinde olup "işçi sınıfı düşmanları" kategorisine alınan kişilerin veya toplulukların, çeşitli iş kollarında emek gücü olarak kullanılmak üzere ihtiyaç olan yerlere zorla göç ettirilmesi ve devlet yönetimi tarafından planlanan sürgünleri.

Yirminci yüzyılda proletarya diktatörlüğünü uygulayan rejimler altında katliamlar yapılmıştır. Tahmin etmekte kullanılan yönteme göre katliamlarda ölenlerin sayısı oldukça büyük farklılıklar göstermektedir. Akademik araştırmalar tek bir toplum içinde katliamların nedeni üzerine odaklaşır ancak katliamların bazı ortak sebepleri olduğuna dair iddialar da bulunmaktadır. Katliamlarda ölenlerin sayısının yüksek olduğu tahminler yalnızca siyasi rakiplerin yok edilmesi, iç savaşlar, terör seferberlikleri ve toprak reformları sırasında gerçekleşen katliam ve idamları değil aynı zamanda savaş, kıtlık, hastalık ve çalışma kamplarında tükenme sonucu olan ölümleri de hesaplamalarına dahil etmektedir. Bu facialara hükûmet politikalarının ve idarede yapılan yanlışlıkların neden olduğuna inanan ve dolayısıyla da çeşitli terimlerle tanımlanan farklı ölüm nedenlerini de bir arada değerlendiren akademisyenler vardır. Bu akademisyenlere göre tanımlandığında toplam ölü sayısı onlarca milyonu aşar ancak bu yaklaşımın geçerliliğini kabul etmeyen akademisyenler de bulunmaktadır. Komünizmin Kara Kitabı'nda yer alan tahminlerin özetinde Martin Malia ölü sayısını 85 ila 100 milyon olarak önerir.

<span class="mw-page-title-main">Açlık Planı</span> Nazi Almanyasının gıda talebini güvence altına almayı hedeflemiş plan

Açlık Planı, ana hatları Herbert Backe tarafından belirlenen, bununla birlikte Heinrich Himmler gibi üst düzey Nazi yöneticilerinin de katkı sunduğu, Nazi Almanyası'nın gıda talebini güvence altına almayı hedeflemiş plan.

<i>Untermensch</i> Terim

Untermensch veya alt insan, Naziler tarafından sık sık "Doğu’dan gelen kitleler" olarak adlandırılan, Aryan olmayan kitleleri alt insan olarak betimleyen terim. Yahudiler, Romanlar, Slavlar bu tanımlama içerisine sokulmuştur. Terim aynı zamanda Siyahlar, Mulattolar ve Fin-Asya'ya da uygulandı. Nihai Çözüm ile Yahudilerin Holokost ile Polonyalı ve Romanların, ayrıca fiziksel ve zihinsel engelli insanların yok edilme planları bu fikre dayanır. Generalplan Ost’a göre, Doğu-Orta Avrupa’nın Slav nüfusu kısmen Holokost’taki toplu cinayetlerle azaltılacaktı, çoğunluğu Asya’ya sürüldü ve Almanya'da köle emeği olarak kullanıldı. Bu kavram Nazi ırk politikasının önemli bir parçasıydı.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in siyasi görüşleri</span> Hitlerin politik düşünceleri

Adolf Hitler'in siyasi görüşleri tarihçilere ve biyografilere bir miktar zorluk çıkarmıştır. Antisemitizm, anti-komünizm, anti-parlamentarizm, Alman Lebensraum gibi bazı sabit temalar olmasına rağmen, yazıları ve yöntemleri, Ari ırkının üstünlüğüne ve aşırı bir Alman milliyetçiliğine olan inancı genellikle ihtiyaca ve o dönemin koşullarına göre uyarlanmıştır. Hitler, kişisel olarak "Yahudi Bolşevizmi"ne karşı savaştığını iddia etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Estonya'da Holokost</span>

Estonya'da Holokost, 1941 ile 1944 yılları arasında Nazi Almanyası'nın Estonya'yı işgali boyunca Holokost'un Estonya'daki tezahürlerini kapsar.

Anti-Stalinist sol, çeşitli türdeki Marksist siyasi hareketlere atıfta bulunan bir terimdir. Bu hareketler, Joseph Stalin, Stalinizm, Neo-Stalinizm ve Stalin'in 1924 ile 1953 yılları arasında Sovyetler Birliği lideri olarak uyguladığı yönetim sistemine karşı gelirler. Bu terim aynı zamanda, Lev Troçki ve Sol Muhalefet içindeki diğer geleneksel Marksistler gibi, Joseph Stalin'i ve onun komünizm biçimini karşı çıkan yüksek rütbeli siyasi figürleri ve hükûmet programlarını da ifade eder.