Beş Hececiler, I. Meşrutiyet'ten sonra hece vezniyle ve konuşulan halk diliyle, Millî Edebiyat akımının görüşleri doğrultusunda şiir yazan beş şairin Türk edebiyatındaki genel adıdır.
Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Türkü, Türkiye'nin sözlü geleneğinde, bir ezgi ile söylenen halk şiirlerinin her çeşidine verilen ad. Türkü sözcüğü, Türk adının sonuna, ilgi eki olan "î" ekinin getirilmesiyle ortaya çıkmıştır. "Türkî", Türk ile ilgili ve Türk'e özgü anlamında da kullanılır.

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:
Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.
Varsağı, özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. İlk olarak Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Güney Anadolu'da Maraş'tan Mersin'e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklu Hanedanı zamanında Anadolu'ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri'nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir.
Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.

İlahi, Allah'ı veya çeşitli kutsal kişi ya da varlıkları övmek amacıyla bestelenen sözlü dinî şarkılar. İlahi kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve "Ey Tanrım!" anlamına gelmektedir.
Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.
Semai, halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir.
Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.
Taşlama, Türk halk edebiyatına ait satirik şiir biçimi. Gazel, kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılabilirler.
Divan-ı Hikmet, Hoca Ahmed Yesevî'nin söylediği "hikmet" adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitaptır.
Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.
Atabetü'l-Hakayık, Edip Ahmet Yükneki'nin 12. yüzyılda, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar'a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuş eserdir. Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır. Eserin adı günümüzde "Hakikatlerin Eşiği" şeklinde aktarılabilir.
Tuyuğ, Türklerin Divan şiirine kazandırdığı nazım şeklidir.
Sone, iki dörtlük ve iki üçlükten oluşan 14 dizelik bir nazım şeklidir. Batı edebiyatında kullanılan bu tür, Servet-i Fünûncular tarafından Türk edebiyatına geçirilmiştir. Edebiyatımızda ilk örneği Cenap Şahabettin'in, "Şi'r-i Na-Nüvişte" adlı şiiridir. Genellikle dörtlükleri sarmal kafiye ile yazılır. Sonede işlenen konuları sınırlandırmak doğru bir yaklaşım değildir. Sonede her türlü konu işlenebilir. Son dize, duygu yönunden en baskın dizedir. Devrik cümleler kullanılır. Doğu edebiyatındaki sonelerde aşk konusu işlenir.
Murabbâ', bent adı verilen dört dizelik kıt'alardan oluşan şiir türüdür. Kelime anlamı "dörtlük" demektir. Aruz ölçüsüyle yazılır. Genelde 3-7 bentten oluşur. Uyak düzeni genelde aaaa/bbba/ccca/ddda/... şeklinde olmakla beraber, ilk bendi kafiyeli olmayan ya da sonraki bentlerde kafiyesi tekrarlanmayan murabbalar da vardır. Divan edebiyatında 15. yüzyılda Ahmed Paşa tarafından kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatında da Namık Kemal bu türün başarılı örneklerini vermiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şarkı şeklinde bestelenen eserlerin büyük bir kısmı murabba tarzında yazılmıştır.
Divan şiirine Türkler tarafından katılmış bir nazım şeklidir. Besteyle okumak için yazılmıştır. Bestelenmek amacıyla yazıldığı için 3-5 dörtlük arası değişir. Yeni edebiyatımızda Yahya Kemal Beyatlı, bu türü ustalıkla kullanmıştır. Aruz ölçüsünün her kalıbı kullanılır. Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir. Murabbaya benzer. 5 ya da 6 dizelik bentlerden de oluşabilir. Üçüncü dizeye miyan, dördüncü dizeye nakarat denir. Aşk, sevgili, ayrılık, içki ve eğlence konularında yazılır. Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Nail-i Kadim'dir. Lale Devri'nin en önemli temsilcisi ise Nedim'dir. En çok şarkıyı Enderunlu Vasıf yazmıştır.
Nazım biçimleri, dize ve uyakların belli bir düzene göre sıralanmasıyla oluşur. Hiçbir manzumeye bağlı olmayan tek başına bir dize en küçük nazım şeklidir, buna azade mısra denir.