İçeriğe atla

Nanofotonik

Lycurgus kupası, 4. yüzyıl. Roma dönemine ait bu cam kupa, içinden aydınlatıldığında renk değiştirmektedir. Bunun nedeni, camdaki nanometre boyutlarındaki altın ve gümüş parçacıklarının içeriden gelen ışık ile etkileşime girmesidir. (Yüzey plazmon rezonansı)

Nanofotonik ya da nano-optik, ışığın nanometre boylarındaki özelliklerini ve bu boyutlardaki maddelerle etkileşimini inceleyen fotonik ile nanoteknolojinin bir alt dalıdır. Optik, malzeme bilimi ile elektrik mühendisliği ile yakın bir ilişki içinde olan nanofotoniğin uygulamaları arasında dalga boyundan küçük nano-anten sensörleri, nanometre boyutlu dalga kılavuzları, yeni nesil fotolitografi teknikleri, yüksek çözünürlüklü mikroskoplar ve metamalzemeler bulunmaktadır.

Nanofotonik, morötesi, görünür ve kızılötesi frekanslardaki elektromanyetik dalgaları incelemektedir; bu frekanslar, boşlukta 300 ile 1200 nanometre dalga boylarına tekabül etmektedir.

Prensipleri

Kırınım sınırı

Nanofotonik uygulamalarının geliştirilmesindeki temel motivasyonlardan biri ışığın kırınım sınırıdır. Işığın dalga özelliklerinin bir sonucu olan bu sınır, ışığın sıkıştırılabileceği en küçük boyutu ışığın boşluktaki dalga boyu ile ilişkilendirir. Belirsizlik ilkesine göre bir fotonun uzayda tek bir eksende sınırlandığı aralık () ile dalga numarasının dağılımı () arasında

ilişkisi bulunmaktadır. Dalga numarası ile dalga boyu arasındaki ilişki göz önünde bulundurulduğunda bu eşitsizlik Rayleigh kırınım sınırına benzer bir şekilde ifade edilebilir:

Bu durum, bir düzlem dalganın normal şartlar altında hapsedilebileceği en küçük sınırı belirler; mikroskop, teleskop ve kamera gibi birçok optik sistemin çözünürlüğü için bu sınır geçerlidir. Nanofotonikte ışığın nanometre boyutlarında manipüle edilerek bu sınırın aşılması hedeflenir.[1]

Yakın bölge optiği

Bir radyasyon kaynağının yakın ve uzak bölgesi

Helmholtz denklemine göre ışığın herhangi bir n ortamındaki dalga vektörünün ilişkisine uyması gerekmektedir. Bazı ortamlarda bir eksendeki dalga vektörünün büyümesi ile kırınım sınırı bu eksen için küçültülebilir ve ışık daha küçük bir alana sıkıştırılabilir. Bu durumda diğer eksenlerdeki dalga numaraları eşitliği sağlayabilmek için sanal değerler alacaktır. Bu durumda ışık bu eksenlerde evanesan dalga halini alır. Örnek olarak, sadece x eksenindeki dalga numarası boşluktaki dalga numarasından daha büyük olan bir ışık hüzmesi fazör gösterimi ile şeklinde ifade edilebilir. Bu dalga y ve z eksenlerinde üstel bir şekilde sönümlenecek ve bu yönlere doğru net bir güç akısına yol açmayacaktır.[2]

Evanesan dalgalar, sönümlenmeleri nedeniyle radyasyon kaynağının uzak bölgesine kadar ilerleyememektedir; bu dalgalar sönümlenmelerinden dolayı ancak radyasyon kaynağının birkaç dalga boyu kadar yakınındaki yakın bölgesinde var olabilmektedir. Düşük dalga boyları ile ilgili bilgi taşıyan evanesan dalga öğelerinin mikroskop gibi standart optik aygıtlarla sezilememesi klasik optikteki kırınım sınırının temel nedenlerindendir. Nanofotonikte incelenen temel olaylar arasında yüzey plazmonları ya da floresan emitör radyasyonları bulunmaktadır; bu iki olayda da evanesan dalgalar devreye girmektedir. Sönümlenen dalgalarda kaybolan bilgilinin yakın bölgede incelenmesi ile kırınım sınırı aşılabilmektedir.[2]

Floresan emitör, kuantum noktaları ve ışık saçılması gibi radyasyon kaynakları tek bir frekans için geniş bir dalga boyu spektrumunda ışık yayabilmektedir; bu kaynakların tepkileri yaklaşık olarak bir ideal Hertz dipolü olarak hesaplanabilmektedir. Nanofotonikte dipol emitörlerin düzlemsel yüzeyler yakınındaki emisyonları sıklıkla incelenmektedir ve bu incelemelerde Green fonksiyonları kullanılır. Kaynağın yakın bölgesindeki evanesan dalga öğeleri de katmanlı yapılarla etkileşime girecektir.[3][4]

Nanofotonikteki birçok uygulama yarı klasik bir şekilde modellenebilmektedir; bu modelde malzeme özellikleri için kuantum ve dalga mekaniği, ışığın davranışı için ise klasik elektromanyetik teori kullanılır. Raman saçılması gibi bazı durumlarda ise kuantum elektrodinamiği prensiplerinin kullanılması gerekebilir.[5]

Yüzey plazmonları

Bir yalıtkan ile metal yüzeyi arasında hareket eden yüzey plazmon polaritonu. Dalganın hareket ettiği yüzeyin üstü yalıtkan, altı ise metaldir.

Metallerin nanometre düzeyinde elektromanyetik dalgalarla etkileşimleri nano-optikte sıklıkla incelenmektedir. Metallerdeki serbest elektronların görünür ve kızılötesi frekanslardaki ışıklarla etkileşimi ile yüzey plazmonu adı verilen dalgalar oluşur. Bu dalgalar, metallerin yüzeyindeki elektron yoğunluğu salınımının ışık ile birlikte eşlenerek hareket etmesi olarak düşünülebilir.[6]

Yüzey plazmonlarının bir türü olan yüzey plazmon polaritonları, metaller ve yalıtkanlar arasındaki yüzey boyunca hareket eder. Bu dalgalar, yüzeye dik olan eksenlerde evanesan dalga biçimini alır; bu sonucu olarak ışık büyük ölçüde metal ile yalıtkan yüzeyine sıkışmış olur.[6] Bir diğer yüzey plazmonu türü ise lokalize yüzey plazmonlarıdır; bu plazmonlar ışığın dalga boylarından çok daha küçük metal nanopartiküllerinde gözlemlenir. Partikülün geometrisine bağlı olarak gelen ışık plazma salınımlarının rezone olmasına yol açar. Bunun sonuncunda elektrik alan büyük ölçüde nanopartikülün yüzeyine sınırlanır.[7]

Işığın metallerle etkileşiminin incelenmesi plazmonik veya nanoplazmonik bilimi olarak bilinmektedir.[6]

Fotonik kristaller ve metamalzemeler

Malzemelerin ışığın dalga boyundan küçük periyotlarda dizilmesi ile ışığın davranışı ve ilerlemesi kontrol edilebilmektedir. Bu şekilde yarı iletkenlerdeki elektronik bant aralığına benzer bir fotonik olan bir malzeme oluşturulabilir; bu frekans bant aralığındaki fotonlar bu malzemeden geçemez. Bu malzemeler fotonik kristaller olarak bilinmektedir ve nano-optikte incelenmektedir.[8]

Uygulamaları ve tarihçe

Floresans ve konfokal mikroskopları

Nanofotoniğin temel motivasyonlarından biri olan mercekli sistemlerin kırınım limiti, Ernst Abbe tarafından 1873'da ve Lord Rayleigh tarafından 1879'de bulunmuştur. Nanofotonikteki öncü görüntüleme metotlarından olan yakın bölge mikroskobu tekniği ilk kez İrlandalı fizikçi Edward Hutchinson Synge tarafından 1928'de öne sürülmüştür;[9] bu yöntemde yakın bölgedeki evanesan dalgaların toplanması ile yüksek çözünürlüklü görüntüler elde edilmektedir. Benzer bir teori 1956'da gök bilimci John A. O'Keefe tarafından da öne sürülse[10] de yöntem deneysel olarak ilk kez 1972 yılında E. A. Ash ve G. Nicholls öncülüğünde geçirilebilmiştir. Ash ve Nicholls bu çalışmalarında mikrodalga frekanslarını kullanmış ve 10 cm'lik dalga boyunun 60'ta biri kadarlık bir çözünürlük elde etmiştir.[11] Floresans ve darbeli lazer teknolojilerinin geliştirilmesi ile konfokal mikroskopi, ikinci harmonik mikroskopi ve anti-Stokes Raman mikroskopisi gibi çeşitli teknikler de geliştirilmiştir. 1980'li yıllarda taramalı sondalı mikroskopların geliştirilmesi ile incelenen numune ve sonda arasındaki uzaklığın titiz bir şekilde ayarlanabilmesi mümkün olmuştur.[12]

Altından yapılma bir plazmonik nano-anten tasarımı. Bu antenin kalınlığı 50 nm civarındadır.

Yüzey plazmonlarının varlığı ilk kez 1957 yılında Rufus Ritchie tarafından öngörülmüştür.[13] Yüzey plazmonlarını kullanan ilk deneysel konfigürasyonlar ise 1960'lı yılların sonlarında A. Otto ve E. Kretschmann ile H. Raether tarafından öne sürülmüştür.[14][15] Otto konfigürasyonu ile Kretschmann-Raether konfigürasyonları daha sonra icat edilen birçok yüzey plazmon rezonansı sensörlerinin temelini oluşturmuştur.[16] Yüzey plazmon nanopartikülleri ve nano-antenleri çeşitli biyosensör tasarımlarında ve yüzeyde geliştirilmiş Raman spektroskopisi (SERS) gibi yöntemlerde hassaslığı ve çözünürlüğü artırmak için kullanılmaktadır.[17] Plazmonik dalga kılavuzlarının ise fotonik devre ile nanoelektronik uygulamalarında kullanılması hedeflenmektedir; plazmonik aygıtlarda ışığın optik fiberlere göre daha küçük bir alana sıkıştırılabilmesi elektronik ve fotonik devrelerin nanometre boyutlarına küçültülebilmesini mümkün kılmaktadır.[17][18] Plazmonik katmanların aynı zamanda LED ve OLED gibi teknolojilerdeki radyasyon etkenliğini de arttırması hedeflenmektedir.[18] Işığın plazmonlar ile daha küçük boyutlara odaklanabilmesi, plazmon-bazlı yeni nesil fotolitografi tekniklerinin geliştirilmesine katkıda bulunmuştur.[18]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Novotny & Hecht 2006, ss. 3-5.
  2. ^ a b Novotny & Hecht 2006, ss. 31-41.
  3. ^ Novotny & Hecht 2006, ss. 335-336.
  4. ^ Novotny, Lukas (1997). "Allowed and forbidden light in near-field optics. I. A single dipolar light source". Journal of the Optical Society of America A (İngilizce). 14 (1). ss. 91-104. doi:10.1364/JOSAA.14.000091. 
  5. ^ Gaponenko 2012, ss. 3-4.
  6. ^ a b c Novotny & Hecht 2006, ss. 378-386.
  7. ^ Gaponenko 2012, ss. 336-338.
  8. ^ Novotny 2005, ss. 363-368.
  9. ^ E.H., Synge (1928). "A suggested method for extending microscopic resolution into the ultra microscopic region". Phil. Mag. (İngilizce). Cilt 6. ss. 356-362. doi:10.1080/14786440808564615. 
  10. ^ O’Keefe, John Aloysius (1956). "Resolving power of visible light". Journal of the Optical Society of America (İngilizce). 46 (5). ss. 359-359. doi:10.1364/JOSA.46.000359. 
  11. ^ Ash, E. A.; Nicholls, G. (1972). "Super-resolution aperture scanning microscope". Nature (İngilizce). Cilt 237. ss. 510-512. doi:10.1038/237510a0. 
  12. ^ Novotny & Hecht 2006, ss. 5-7.
  13. ^ Ritchie, R. H. (1957). "Plasma Losses by Fast Electrons in Thin Films". Phys. Rev. (İngilizce). 106 (5). ss. 874-881. doi:10.1103/PhysRev.106.874. 
  14. ^ Otto, A. (1968). "Excitation of Nonradiative Surface Plasma Waves in Silver by the Method of Frustrated Total Reflection". Zeitschrift für Physik A (İngilizce). Cilt 216. ss. 398-410. doi:10.1007/BF01391532. 
  15. ^ Kretschmann, E.; Raether, H. (1968). "Radiative Decay of Non Radiative Surface Plasmons Excited by Light". Zeitschrift für Naturforschung (İngilizce). Cilt 23. ss. 2135-2136. doi:10.1515/zna-1968-1247. 
  16. ^ Novotny & Hecht 2006, ss. 387-391.
  17. ^ a b Lal, Surbhi; Link, Stephan; Halas, Naomi J. (2007). "Nano-optics from sensing to waveguiding". Nature Photonics (İngilizce). 1 (641–648). doi:10.1038/nphoton.2007.223. 
  18. ^ a b c Özbay, Ekmel (2006). "Plasmonics: Merging Photonics and Electronics at Nanoscale Dimensions". Science (İngilizce). 311 (5758). ss. 189-193. doi:10.1126/science.1114849. 
Bibliyografi

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Optik</span> fizik biliminin bir alt dalı

Optik, ışık hareketlerini, özelliklerini, ışığın diğer maddelerle etkileşimini inceleyen; fiziğin ışığın ölçümünü ve sınıflandırması ile uğraşan bir alt dalı. Optik, genellikle gözle görülebilen ışık dalgalarının ve gözle görülemeyen morötesi ve kızılötesi ışık dalgalarının hareketini inceler. Çünkü ışık bir elektromanyetik dalgadır ve diğer elektromanyetik dalga türleri ile benzer özellikler gösterir.

Elektromanyetik tayf veya elektromanyetik spektrum (EMS), evrenin herhangi bir yerinde fizik kurallarınca mümkün kılınan tüm elektromanyetik radyasyonu ve farklı ışınım türevlerinin dalga boyları veya frekanslarına göre bu tayftaki rölatif yerlerini ifade eden ölçüt. Herhangi bir cismin elektromanyetik tayfı veya spektrumu, o cisim tarafından çevresine yayılan karakteristik net elektromanyetik radyasyonu tabir eder.

Planck sabiti (h), bir fizik sabitidir ve kuantum mekaniğindeki aksiyonum kuantumu için kullanılır. Değeri h= 6.62607015×10−34 J⋅s' dir. Planck sabiti daha önceleri bir Fotonun enerjisi (E) ile elektromanyetik dalgasının frekansı (ν) arasında bir orantı idi. Enerji ile frekans arasındaki bu ilişki Planck ilişkisi veya Planck formülü olarak adlandırılır:

<span class="mw-page-title-main">Snell yasası</span> Kırılma açıları için madde formülü

Snell yasası ışığın geldiği ortamın kırıcılık indisiyle geliş doğrultusunun normalle yaptığı açının sinüsünün, ışığın gittiği ortamın kırıcılık indisiyle gidiş doğrultusunun normalle yaptığı açının sinüsüyle çarpımına eşitlenmesiyle oluşan formüle dayalı fiziğin optik dalında yer alan bir yasadır.

<span class="mw-page-title-main">X ışını</span> Elektromanyetik radyasyon

X ışınları veya Röntgen ışınları, 0,125 ile 125 keV enerji aralığında veya buna karşılık, dalgaboyu 10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidir. 30 ile 30.000 PHz (1015 hertz) aralığındaki titreşim sayısı aralığına eşdeğerdir. X ışınları özellikle tıpta tanısal amaçlarla kullanılmaktadırlar. İyonlaştırıcı radyasyon sınıfına dahil olduklarından zararlı olabilirler. X ışınları 1895'te Wilhelm Conrad Röntgen tarafından Crookes tüpü (Hittorf veya Lenard tüpleri ile de) ile yaptığı deneyler sonucunda keşfedilmiştir. Klasik fizik sınırları içinde, X-ışınları aynı görünür ışık gibi bir elektromanyetik dalga olup, görünür ışıktan farkı düşük dalga boyu, dolayısıyla yüksek frekansları ve enerjileridir. Morötesi'nin ötesidir. X Işınlarının ötesi ise Gama ışınları'dır.

<span class="mw-page-title-main">Atomik kuvvet mikroskobu</span>

Atomik kuvvet mikroskobu (AKM) ya da taramalı kuvvet mikroskobu çok yüksek çözünürlüklü bir taramalı kuvvet mikroskobudur. Ulaşılmış çözünürlük birkaç nanometre ölçeğinde olup optik tekniklerden en az 1000 kat fazladır. AKM'nin öncülü olan taramalı tünelleme mikroskobu 1980'lerin başında Gerd Binnig ve Heinrich Rohrer IBM Research - Zürih'te geliştirilmiş, araştırmacılara 1986 Nobel Ödülü'nü kazandırmıştır. Sonrasında Binnig, Quate ve Gerber 1986'da ilk atomik kuvvet mikroskobunu geliştirdiler. İlk ticari AKM 1989'da piyasaya sürüldü. AKM, nano boyutta görüntüleme, ölçme ve malzeme işleme konusunda en gelişmiş araçlardan biridir.

Dalga vektörü, fizikte dalgayı ifade etmemize yardımcı olan vektördür. Herhangi bir vektör gibi, yöne ve büyüklüğe sahiptir. Büyüklüğü dalga sayısı ve açısal dalga sayısıdır. Yönü ise genellikle dalga yayılımının yönüdür. İzafiyet kuramında, dalga vektörü, aynı zamanda dört vektör olarak tanımlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Fabry-Pérot interferometresi</span>

Optikte Fabry-Pérot interferometresi veya etalon, iki paralel yansıtıcı yüzeyden oluşan bir optik kovuktur. İnterferometre ismini cihazı 1899'ta geliştiren fizikçiler Charles Fabry ve Alfred Perot'tan almıştır. Cihazın diğer ismi olan etalon, Fransızca ölçme standartı anlamına gelen étalon kelimesinden gelmektedir.

Plazmonik güneş pilleri ışıksal gerilimle çalışan cihazlar olarak tanımlanmaktadırlar ve plazmonları kullanaraktan ışığı elektriğe çevirmektedirler. Plazmonik güneş pilleri 1-2 mikrometre kalınlığında ince film şeklinde olan güneş pillerinden oluşmaktadırlar. Bu piller alt madde olarak silikondan daha ucuz olan malzemeleri kullanırlar, bu malzemelere örnek olarak cam, plastik veya çelik örnek verilebilir. İnce film güneş pilleri için en büyük problem kalın piller kadar fazla ışığı soğuramamalarıdır. Işığı yakalamak için önemli methodlara sahiptir ve bu methodları ince film güneş pillerini kullanılabilir hale getirmek amacıyla yapmaktadır. Plazmonik piller metal nanoparçacıklar kullanaraktan yüzeylerindeki plazmon rezonansını kararlı hale getirirler ve soğurma gücünü ışığı yansıtarak artırmaktadırlar. Bu yöntem ışığın direkt olarak kalın, fazladan katmanlı diğer tür ince film güneş pillerini kullanmadan soğurulmasını sağlar.

Geometrik optik veya ışın optiği, ışık yayılmasını ışınlarla açıklar. Geometrik optikte ışın bir soyutlama ya da enstrumandır; ışığın belirli şartlarda yayıldığı yola yaklaşmada kullanışlıdır.

Fizikte iki dalga kaynağı eğer sabit bir faz farkları varsa ve eşit frekansa sahip ise mükemmel bir uyuma sahiptir. Bu dalgaların sabit girişime olanak veren ideal bir özelliğidir. Asla oluşmayacak durumları sınırlayan ve dalga fiziğinin anlaşılmasına yardımcı olan farklı kavramları içerir ve kuantum fiziğinde çok önemli bir konsept olmuştur. Daha genel olarak, uyumluluk tek bir dalganın veya birçok dalga içeren dalga paketlerinin fiziksel özelliklerini tanımlar.

Fourier optiği dalgaların yayılma ortamını kendisinin doğal modu olduğunu kabul etmek yerine, belirli bir kaynağa sahip olmayan düzlemsel dalgaların üstdüşümlerin olarak addeden Fourier dönüşümlerini kullanan klasik optiğin bir çalışma alanıdır. Fourier optiği, dalgayı patlayan bir küresel ve fiziksel olarak Green's fonksiyon denklemleriyle tanımlanabilen tanımlanabilen ve bu kaynağından dışarıya ışıma yapan dalganın üstdüşümü olarak adddeden Huygens-Fresnel prensibinin ikizi olarak da görülebilir.

Süperlenskırınım sınırının ötesine giden metamateryallerin kullanıldığı bir mercektir. Kırınım sınırı geleneksel lenslerin ve mikroskopların çözünürlük duyarlılığının limitidir. Farklı yollar ile kırınım sınırının ötesine geçebilen birçok lens çeşidi vardır ancak onları engelleyen ve işlevlerini etkileyen birçok etmen vardır.

<span class="mw-page-title-main">Yüzey plazmonu</span>

Yüzey plazmonları, yalıtkanlık sabitinin işaret değiştirdiği iki yüzey arasında uyarılabilen delokalize elektron salınımlarıdır; bunlara örnek olarak görünür ışıkta dielektrik ve metaller arası yüzeyler verilebilir. Plazmonlar plazma salınımlarının kuantasıdır; bu elektromanyetik dalgaların kuantizasyonunun fotonlar olmasıyla benzer durumdur. Yüzey plazmonları toplu plazmon salınımlarından daha az güce sahiptir; yüzey plazmonlarının aksine bu tip salınımlar Fermi gazlarında boylamasına gerçekleşir.

<span class="mw-page-title-main">Faz yüzey bilimi</span>

Faz yüzey bilimi, katı - sıvı arayüzleri, katı - gaz arayüzleri, katı - vakum arayüzleri ve sıvı - gaz arayüzleri dahil olmak üzere iki fazın arayüzünde meydana gelen fiziksel ve kimyasal olayların incelenmesidir. Yüzey kimyası ve yüzey fiziği alanlarını içerir. İlgili bazı pratik uygulamalar yüzey mühendisliği olarak sınıflandırılmaktadır. Bilim heterojen kataliz, yarı iletken cihaz üretimi, yakıt hücreleri, kendi kendine monte edilen tek tabakalar ve yapıştırıcılar gibi kavramları kapsar. Faz yüzey bilimi arayüz ve kolloid bilimi ile yakından ilgilidir. Arayüzey kimyası ve fizik her ikisi için de ortak konulardır. Yöntemler farklı. Buna ek olarak, arayüz ve kolloid bilimleri, arayüzlerin özelliklerinden dolayı heterojen sistemlerde ortaya çıkan makroskopik olayları inceler.

<span class="mw-page-title-main">Zamanda sonlu farklar yöntemi</span> elektromanyetizmada kullanılan bir yöntem

Zamanda sonlu farklar yöntemi, kısaca FDTD ya da Yee yöntemi, hesaplamalı elektromanyetizmada kullanılan bir sonlu farklar tekniğidir. Zaman düzleminde çalışan bir yöntem olduğundan ötürü, elektromanyetik spektrumun mikrodalga veya görünür ışık gibi farklı bölgelerinde anten veya fotonik aygıt tasarımı gibi çeşitli problemlerin çözümünde kullanılır. Aynı zamanda bu özellik, simülasyonu yapılan sistemin geniş bir frekans yelpazesine tepkisinin gözlenebilmesini sağlamaktadır. Matris tersinmesi gerektirmeyen bu FDTD, en yaygın elektromanyetik simülasyon yöntemlerinden biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Fotonik kristal</span>

Fotonik kristaller, ışığın hareketini kontrol eden periyodik yapılardır. Işığın bu yapılarla etkileşimi, Katı hâl fiziğinde kristal yapıların elektronlarla etkileşimine benzetilebilir; yapının periyodikliği, ışığın ilerleyemeceği bir fotonik bant aralığı oluşturur; bu bant aralığında bulunan dalga boylarındaki fotonlar fotonik kristalde ilerleyemez. Fotonik kristaller, doğada bazı canlılarda bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Evanesan dalga</span>

Elektromanyetizmada evanesan dalgalar ya da sönümlenen dalgalar, uzayda herhangi bir yöne hareket ederken üstel bir biçimde sönümlenen dalgalardır. Bu dalgalar, sönümlendikleri yöne doğru net güç akışı göstermezler. Kartezyen koordinat sisteminde ve fazör gösteriminde fonksiyonu ile ifade edilen bir düzlem dalganın herhangi bir eksendeki dalga vektörünün 'yi geçmesi durumunda diğer dalga vektörü bileşenleri sanal değer alır; bunun sonucu bu dalgalar sanal olan eksenlerde ilerlerken salınım yapmak yerine sönümlenir. Evanesan dalgaların sönümlendiği eksenlerdeki Poynting vektörü sıfırdır.

<span class="mw-page-title-main">Negatif indisli metamalzeme</span>

Negatif indisli metamalzemeler (NIM), kırılma indisi belli frekans aralıklarında negatif değer alan metamalzemelerdir. Kırılma indisinin negatif olması bu yapay malzemelerde "negatif kırılma" gibi doğal malzemelerde bulunmayan özelliklere sahip olmasını sağlamaktadır. Bu malzemelerin yapay tepkileri dolayısıyla elektrodinamikteki standart sağ el kuralı kuralı bu ortamlarda tersine döner; bu nedenle negatif indisli metamalzemeler aynı zamanda "solak malzemeler" olarak bilinmektedir.

Ortwin Hess, Trinity College Dublin (İrlanda) ve Imperial College London'da yoğun madde optiği alanında çalışan Almanya doğumlu bir teorik fizikçidir. Yoğun madde teorisi ve kuantum optiği arasında köprü kurarak, kuantum nanofotonik, plazmonik, metamalzemeler ve yarı iletken lazer dinamiğinde uzmanlaşmıştır. 1980'lerin sonlarından bu yana, 300'den fazla hakemli makalenin yazarı ve ortak yazarıdır; bunlardan en bilinen, "Trapped rainbow' storage of light in metamaterials" adlı makalesine 400'den fazla kez atıfta bulunulmuştur. Kuantum kazanımlı aktif nanoplazmoniklere ve metamalzemelere öncülük etti. 2014 yılında, güçlendirilmiş yüzey plazmon polaritonlarının boşluksuz (nano-) lazerleme ve lokalizasyonu için yeni bir yol olarak "durdurulmuş ışıkla lazerleme" ilkesini tanıttı. Bu ilke, ona 33 h-endeksi kazandırdı.