Zatürre, pnömoni ya da batar, akciğerde görülen yangılardır. Klasik pnömonilerde, akciğerlerin hava geçitlerindeki son bölüm ve hava kesecikleri (alveoller) etkilenir. İnterstisiyel pnömonilerde, hava kesecikleri (alveoller) arasındaki bölmeler yoğunlukla etkilenen alanlardır. Akciğerler günde 10.000 litre havayı süzer. Kan dolaşımına oksijen taşıyan solunum havasıyla birlikte çok sayıda katı ve sıvı partikül ile zararlı gazlar da akciğerlere ulaşır. Solunum havası içindeki zararlı etkilere verilen tepkilerin büyük bölümü canlı etkenlerden kökenli infeksiyon hastalıklarıdır. Toksik gazların ve sıvıların büyük bölümü “kimyasal pnömoniler” olarak nitelenir.
Akciğer kanseri, akciğer dokularındaki hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır. Bu kontrolsüz çoğalma, hücrelerin çevredeki dokuları sararak veya akciğer dışındaki organlara yayılmaları ile (metastaz) sonuçlanabilir. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) raporuna göre akciğer kanseri tüm dünyada kanser türleri arasında en sık ölüme neden olan kanser türüdür ve tüm dünyada her yıl yaklaşık 1,6 milyon ölüme neden olmaktadır.
İdrar kesesi, sidik torbası veya mesane, insan'da ve diğer omurgalılarda, işeme ile idrar dışarı atılmadan önce böbreklerdeki idrarı depolayan organ’dır. İnsanlarda mesane, pelvik taban üzerinde oturan ve genişleyebilen bir organdır. İdrar mesaneye üreter yoluyla girer ve üretra yoluyla çıkar.
İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.
Papanikolaou testi, Papanicolaou testi, Pap smear, Pap test, servikal smear veya smear testi, jinekolojide kullanılan bir tarama testidir. Test, onu keşfeden Georgios Papanikolaou'nun adıyla anılmaktadır, bununla beraber Aurel Babeş de bağımsız olarak aynı testi geliştirmiştir. Testin adında geçen smear, İngilizce bir kelime olup Türkçe "yayma" demektir; alınan hücrelerin incelenmek üzere bir mikroskop lamı üzerinde yayılmasını belirtmek amacıyla kullanılır. özellikle ektoserviksdeki premalign ve malign durumları belirlemek için geliştirilmiş bir tıbbi görüntüleme metodu olan Pap testi, ayrıca endoserviks ve endometriumdaki anormallikleri belirlemek için de kullanılır. Kanser öncülü değişikliklerin erken saptanması mortaliteyi azaltır, bilhassa serviks kanserinin bu yöntemle taranması sonucunda mortalite büyük oranda düşmüştür. Sonuç olarak serviks kanserinin tarama testi olarak kullanılan Pap smear testi, erken tanı olanağı sağlamaktadır. Buna ek olarak birçok enfeksiyon süreci de tanımlanabilmektedir, Kandida albicans ve Trichomonas vaginalis gibi.
Serviks kanseri, servikal kanser ya da rahim ağzı kanseri, rahim ağzının malign (kötücül) kanseridir. Serviks kanseri, epitelden köken alan malign tümör, yani karsinomdur. İlk belirtisi vajinal kanama olabilir, ama iyice ilerleyene kadar bir belirti göstermeme durumu da söz konusudur. Tedavisi, erken evrelerde ameliyat, ileri aşamalarda kemoterapi ve radyoterapidir.
Kolit, kalın bağırsağın (kolon) şişmesi veya iltihaplanmasıdır. Kolit akut ve kendi kendini sınırlayan veya uzun süreli olabilir. Genel olarak sindirim hastalıkları kategorisine girer.
Kabızlık, bağırsak hareketlerinin seyrekleşmesine veya dışkılamanın zor olmasına neden olan bağırsak işlev bozukluğudur. Dışkı genellikle sert ve kurudur. Diğer semptomlar arasında karın ağrısı, şişkinlik ve sanki dışkılama tam olarak tamamlanmamış gibi bir his yer alabilir.
Gırtlak veya larinks kanserleri çoğunlukla skuamöz hücreli karsinomlardır ve gırtlak epitelinden kaynaklandıklarını gösterirler.
Rahim ağzı veya serviks, kadın üreme sisteminde bulunan rahmin alt bölümüne verilen ad. Genellikle silindir şeklinde ve 2–3 cm uzunluğundaki serviks hamilelik ile birlikte şekil ve boyut değiştirebilir. Dar ve merkezinde bulunan servikal kanal rahim ağzının içinden geçerek vajinayı rahim boşluğuna bağlar. Serviksin rahime açılan kısmına internal os, vajinaya açılan kısmına ise eksternal os denir. Rahim boynuzları, rahim ve fallop tüplerinin birleştiği noktalardır. Serviksin supravajinal kısmı önden fibröz doku ile mesaneden ayrılır. Rahim ağzı anatomik açıdan yaklaşık 2,000 yıldır, Hipokrat'ın yaşadığı zamanlardan beri bilinmektedir.
Rahim kanseri, kadın genital sisteminde rahim içini döşeyen endometriyumdan kaynaklanan bir kanserdir. Kanser, vücudun diğer bölümlerine yayılma veya dağılma yeteneğine sahip hücre'lerin anormal büyümesinin sonucudur.
Safra kesesi ya da öd kesesi, bazı omurgalı canlılarda safranın ince bağırsağa salınmadan önce depolandığı ve konsantre edildiği küçük ve içi boş bir organdır. İnsanlarda armut şeklindeki safra kesesi karaciğerin altında bulunur, ancak kesenin yapısı ve konumu hayvan türleri arasında önemli ölçüde farklılık gösterebilir. Safra kesesi karaciğer tarafından üretilen safrayı ortak hepatik kanal yoluyla alır ve depolar, safranın yağların sindirilmesine yardımcı olması için oniki parmak bağırsağına salınması ise koledok olarak da adlandırılan ana safra kanalı yoluyla gerçekleştirilir.
Lenfanjiyomlar, lenfatik sistemin malformasyonları olup, ince duvarlı kistler ile karakterize edilir; bu kistler kistik higroma gibi makroskopik veya mikroskopik olabilir. Lenfatik sistem, dokulardan fazla sıvıyı venöz sisteme geri döndüren damar ağı ve bu sıvıyı patojen işaretleri için filtreleyen lenf nodlarından oluşur. Bu malformasyonlar her yaşta meydana gelebilir ve vücudun herhangi bir bölümünü etkileyebilir, ancak %90'ı 2 yaşından küçük çocuklarda ve baş ve boyun bölgesinde görülmektedir. Bu malformasyonlar doğuştan veya sonradan kazanılmış olabilir. Konjenital lenfanjiyomlar sıklıkla Turner sendromu gibi kromozomal anormallikler ile ilişkilidir, ancak izole olarak da bulunabilirler. Lenfanjiyomlar genellikle doğum öncesi dönemde fetal ultrasonografi kullanılarak teşhis edilir. Edinsel lenfanjiyomlar travma, iltihap veya lenfatik tıkanıklık sonucu gelişebilir.
Kanser nedenleri veya kanser etyolojisi, günümüzde oldukça ilgi çeken konulardan biridir. Tümörlerin oluşumunda etkili çok sayıda faktör vardır. Kanser yapan etkilere 'kanserojen' veya 'karsinojen' denilmektedir. Karsinojen "karsinom doğuran" anlamındadır; kapsamına sarkom girmemektedir. Kanserojen kavramı sarkomları da içine alan tanımlamadır. Karsinojen ve kanserojen nitelemeleri günümüzde eşanlamlı sözcükler gibi kullanılmaktadır. Bazı etkiler doğrudan doğruya kanser yapamadıkları halde, kanserin oluşmasına yardım ederler. Bunlara kokarsinojen (cocarcinogen) denir. Kanserleşmeyi önleyen maddelere antikarsinojen (anticarcinogen) adı verilmiştir. Tümör oluşumunda üç temel neden vardır:
- Çevreden gelen (ekzojen) kanserojenler
- Organizmanın kendisinde bulunan (endojen) kanserojenler
- Yardımcı faktörler
Hemotoraks plevral boşluk içinde kan birikmesidir. Hemotoraksın belirtileri göğüs ağrısı ve nefes almada zorluk olabilirken, klinik bulgular etkilenen tarafta solunum seslerinin azalması ve kalp hızında artış olabilir. Hemotoraks genellikle bir yaralanmadan kaynaklanır, ancak plevral boşluğu işgal eden kanserlere bağlı, kan pıhtılaşma bozukluklarının bir sonucu olarak, endometriozisin sık görülmeyen bir klinik görünümü şeklinde, sönmüş bir akciğere bağlı veya nadiren başka durumlarla ilişkili gelişebilir.
Servikal ektropion, glandüler hücreler olarak bilinen servikal kanalın iç kısmında bulunan hücrelerin, serviksin, vajinal kısmının dış kısmında bulunduğu bir jinekolojik durumdur. Serviksin "dış" tarafındaki hücreler tipik olarak skuamöz epitel hücreleridir. İki hücrenin buluştuğu yer, tabakalı skuamöz epitel olarak da bilinen dönüşüm bölgesi olarak adlandırılır. Servikal ektropion, erken serviks kanserinden büyük ölçüde ayırt edilemez ve riskleri ve prognozu belirlemek için bir doktor tarafından değerlendirilmelidir. Pap smear testi ile nadiren rapor edilir, vajinal muayene yapıldığında genellikle bulunabilir. Glandüler hücreler kırmızı olduğu için alan kırmızı görünebilir. Pek çok kadın servikal ektropiyonla doğmasına rağmen, buna aşağıdakiler gibi bir takım klasik sebepler neden olabilir:
- Hormonal değişiklikler, yani genç kadınlarda yaygın olabilir
- Oral kontraseptif kullanma
- Gebelik.
- Bu sebeplerin dışında ektropiyona sebep olabilecek çeşitli intauterin olaylara dişi fetusun maruz kalması nedeniyle servikal ektropiyon gelişebilir. Çünkü servikal ektropiyon ile doğmuş fetuslar gebe değiller, doğum kontrol hapı henüz kullanmıyorlar vede üreme döneminde değiller.
- Postmenopozal kadınlarda ektropiyon nadirdir.
Bir servikal polip, servikal kanalın yüzeyinde yaygın olarak görülen iyi huylu bir polip veya tümördür. Düzensiz adet kanamasına neden olabilirler, ancak genellikle semptom göstermez denilmekle beraber vajinal akıntı gibi kronik jinekolojik problemler anamnezde vardır. Tedavi, polipin cerrahi müdahale ile (polipektomi) çıkarılmasından oluşur ve prognoz genellikle iyidir. Servikal poliplerin yaklaşık %1'i kansere yol açabilecek neoplastik değişiklik gösterecektir. Menarş sonrası, hamile olan premenopozal kadınlarda en sık görülürler.
Rahim içi kontraseptif cihaz veya spiral olarak da bilinen rahim içi araç (RİA), hamileliği önlemek için rahim içine yerleştirilen küçük, genellikle T şeklinde bir doğum kontrol cihazıdır. RİA'lar, uzun etkili geri dönüşümlü doğum kontrolünün bir şeklidir. Bir araştırma, kadın aile planlaması sağlayıcılarının uzun etkili geri dönüşümlü doğum kontrolününyöntemlerini (%41,7) genel halktan (%12,1) daha sık seçtiklerini buldu. Doğum kontrol yöntemleri arasında, RİA'lar, diğer kontraseptif implantlarla birlikte, kullanıcılar arasında en büyük memnuniyetle sonuçlanır.
Postkoital kanama, cinsel ilişkiden sonra vajinadan gelen kanamadır. Ağrı ile ilişkili olabilir veya olmayabilir. Kanama rahim, serviks, vajina ve vajina yakınında bulunan diğer doku veya organlardan olabilir. Postkoital kanama rahim ağzı kanserinin ilk belirtilerinden biri olabilir. İlişkiden sonra vajinal kanamanın ortaya çıkmasının başka nedenleri de vardır. Bazı insanlar ilk kez cinsel ilişkiden sonra kanar, ancak diğerlerinde olmaz. Kızlık zarı ince bir doku olduğu için gerilirse kanayabilir. Spor ve tampon kullanımı gibi diğer aktiviteler vajinayı etkileyebilir. Postkoital kanama tedavi olmaksızın durabilir. Bazı durumlarda, postkoital kanama adet düzensizliklerine benzeyebilir. Postkoital kanama gebelik boyunca ortaya çıkabilir. Servikal poliplerin varlığı gebelik sırasında postkoital kanamaya neden olabilir çünkü poliplerin dokusu daha kolay zarar görür. Postkoital kanama, rızalı ve rızasız cinsel ilişkiden sonra travmaya bağlı olabilir.
Kolesteatom bir kulak hastalığıdır. Orta kulakta ve/veya mastoid proseste keratinizan skuamöz epitelden oluşan yıkıcı ve genişleyen bir büyümedir ve kist benzeri bir kese görünümündedir. Kolesteatom kanser değildir, ancak aşındırıcı ve genişleyici özellikleri nedeniyle önemli sorunlara neden olabilir. Sıklıkla enfekte olurlar ve kronik olarak akan kulaklara neden olabilirler. Neredeyse her zaman cerrahi müdahale ile tedavi edilmesi gerekir. Kronik veya Akut Otitis Media'nın tedavi edilmemesiyle birlikte enfeksiyon orta kulağa oradan iç kulağa hatta beyine ulaşabilir. Burada orta kulak içerisindeki kemik yapısını bozar, kalıcı veya geçici işitme kayıpları doğuracak iç kulak sistemini etkiler ve beyinde bir apse meydana getirebilir.