İçeriğe atla

Nötrofil polimorflar

Şarbon bakterisini yutan bir nötrofil.
Eritrositler (alyuvarlar) ile çevrelenmiş iki tane segmentli nötrofil

Nötrofil polimorflar, bakterilerin ve yabancı cisimlerin ortadan kaldırılmasında etkili akyuvarlardır. İnsan vücudunda 100 milyar nötrofil polimorf vardır. Kemik iliğinin yarısı nötrofil polimorflardan oluşur; kırmızı kemik iliğindeki ana hücrelerin (myeloblast) olgunlaşmasıyla meydana gelirler ve fazlası orada depolanır. Bölünerek çoğalamazlar. Kan dolaşımına giren bir nötrofil polimorf 20. saatten sonra ölür, yerini genç bir nötrofil alır. Çekirdekleri, birbirlerine ince köprücüklerle bağlanan 2-4 topuzcuktan oluşur. H+E boyamalarında, sitoplazmaları uçuk mavi renkli granüller içerir.[1][2][3]

Normal dolaşım kanının 1 mm3' ünde ortalama 5-8 bin lökosit vardır; bunun %50-70'i nötrofildir. Akut yangılarda bu sayı 12-35 bine çıkar (leucocytosis; lökositoz) ve nötrofil oranı %85-90 olur. Normal kandaki genç nötrofil ora­nı % 3 - 6 iken, akut yangılarda %20'ye çıkabilir; buna lökosit formülünde “sola kayma”  denir. Bazı enfeksiyonlarda kandaki lökosit sayısı normalin altına iner (leucopenia; lökopeni).[1][2][3][4]

Akut yangının en önemli hücresel bileşeni nötrofil polimorflar, ilk 24 saatte yangı yöresindeki en yoğun lökosit türüdür. Nötrofil polimorflar nötr ve alkalin ortamda etkilidir; pH 6.8'in altında yaşayamazlar. Yangılı dokuda yaşa­ma süresi 1-4 gün kadardır. Makrofajların yaşama süreleri çok uzundur. Akut yangıların en alevli olduğu dönemlerde, ortamda yoğun nötrofil polimorf vardır. Biraz uzayan akut yangılarda bir süre sonra oran tersine döner, makrofajlar ön plana geçer.[1][2][4]

Sitokinler (TNF-α), kemotaktik medyatörler (IL-8), arachidonic acid metabolitleri (LTB4), antijen-antikor kompleksleri, IgG ve IgM (Fc parçası), kompleman komponentleri (C5a, C3b), gibi uyaranlar nötrofil polimorf reseptörlerine yapışarak onları aktive ederler.[1][2][3]

Dokulardaki kimyasal uyaranlara en fazla tepki veren (kemotropizm) hücrelerdir. Yangı yöresinde dokulara çıkan bir nötrofil polimorf tekrar kana dönemez. Nötrofil polimorflar için çekici olan (kemotaktik etki) faktörler genellikle kimyasal yönleriyle öne çıkarlar;[1][2][4]

Yangı bölgesine doğru hareketlenen nötrofil polimorflar, özgün yüzey reseptörleri ile kendilerini yangı bölgesine çeken kimyasal maddelere (medyatörler) ve moleküllere bağlanırlar. Geçirgenliği artmış olan hiperemik damarlardan çıkarak dokulara giren nötrofil polimorflar ve monositler hızla hareket ederek en kestirme yoldan yangı bölgesine göç ederler (migrasyon). Damardaki bir nötrofil polimorf kimyasal uyaranların (kemokin) yoğun olduğu bölgeye gelince damar endoteline yapışır; bu olguya kenarda yer alma anlamına margi­nasyon denir. Daha sonra damar dışına çıkma (diapedesis) süreci başlar; nötrofil polimorflar çeşitli yönlere sitoplazmik uzantılar (yalancı ayak; psödopod) gönderir. Histaminin etkisiyle endotel hücre­leri arasında oluşan geniş bir yarık bulan nötrofilin ayakları dışarı doğru uzanır (bu arada önüne çıkan bazal membranı da özel enzimleriyle deler). Yavaş yavaş kendini damar dışına çeken bir nötrofil polimorfun (lökosit diapedesisi) damar lümeninden çıkışı 2-9 dakika kadar sürer.[1][2][4][5]

Damar dışına çıkan lökositlerin aktif hareketlerle yangı odağına göç etmesine (migrasyon; migration) denir. Etkenden ve etkilene hücrelerden çıkan bazı maddeler (kemotaktik faktörler) polimorfları ve monositleri kendisine çeker; bu olguya chemotropism denir. Kemotropizm olduğunda lökositler doku içinde gelişigüzel dağılmaz, en kes­tirme yoldan yangı odağına giderler (chemotaxis), lökositler doku içinde günde ortalama 4–7 mm hızla ilerler. Ödem sıvısında yer değiştiremezler.[1][2][4]

Nötrofil polimorfların sitoplazma granülleri, bakterileri ve doku artıklarını eritme gücü olan çeşitli enzimleri içermektedir; bakterileri fagosite edip sindirirler. Bu aşamada fagolizozomlarda bulunan ve bakterileri yok etme işlevi olan maddeler (lizozimler, oksidatif etkili ürünler, arachidonic acid metabolitleri, vb) etkili olmaya başlar. Zarar gören ya da parçalanan nötrofillerden çevreye dağılan bu tür maddeler yangısal tepkiyi abartarak sürdürür. Eğer etken güçlü bir bakteriyse lökositin hareketleri durur ve ölür. Abartılmış tepkilerde nötrofil polimorfların neden olduğu doku zararları (absedeki doku erimesi gibi) izlenir.[1][2][4][5]

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  2. ^ a b c d e f g h Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
  3. ^ a b c Blumenreich MS. The White Blood Cell and Differential Count. In: Walker HK, Hall WD, Hurst JW, editors. Clinical Methods: The History, Physical, and Laboratory Examinations. 3rd edition. Butterworths, Boston, 1990
  4. ^ a b c d e f Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  5. ^ a b Schmid-Schönbein GW, Skalak R, Sung KLP, Chien S. Human Leukocytes in the Active State. In: Bagge U., Born G.V.R., Gaehtgens P. (eds) White Blood Cells. Microcirculation Reviews, Volume-1. Springer, Dordrecht, 1982

İlgili Araştırma Makaleleri

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Ateroskleroz</span>

Ateroskleroz, atardamarları (arterleri) etkileyen bir hastalıktır. Yaygın olarak "damar sertleşmesi" olarak adlandırılan arteriosklerozun bir türüdür. Orta boy ve büyük arterlerde görülen "aterom" veya "plak" olarak adlandırılan yapısal bozukluklardan (lezyonlardan) oluşur. Aterom, hangi safhada olduğuna bağlı olarak çeşitli yapılar barındırabilir:

<span class="mw-page-title-main">Aşırı duyarlılık</span> Tıbbi durum

Aşırı duyarlılık reaksiyonları, bağışıklık sistemi işlevlerinin kendi dokularına zarar verecek (patolojik) düzeylere ulaştığı olgular için yapılan bir tanımlamadır. Bağışıklık sistemi, organizmayı yabancı antijenlerden korumaya yönelik bir dizi işlev için kurgulanmıştır. Örneğin, bir birey daha önce karşılaştığı bir antijenle ikinci kez karşılaştığında, bu antijene karşı gerekenden çok daha güçlü immun yanıtlar meydana verelebilir. Doku zarar­larına neden olan bu yanıtlara aşırı duyarlılık reaksiyonları adı verilir. Aşırıduyarlılık reaksiyonlarının 2 ana grubu vardır:

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Makrofaj</span> Beyaz kan hücresi türü

Makrofajlar dokularda bulunan patojenlerin, ölü gözelerin (hücrelerin), hücresel kalıntıların ve vücuttaki yabancı maddelerin yutulmasından sorumlu hücrelerdir. Makrofajlar doğuştan bağışıklık sisteminin bir bölümüdürler.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fagositoz</span>

Fagositoz, bir fagositin solid partikülleri yakalayıp yutması ve sitoplazmasında oluşturduğu fagosom adı verilen boşluğa hapsederek eritme (sindirme) çabasıdır. Fagosite ettikleri başlıca solid partiküller canlı etkenler (mikroplar), ölü hücre ve doku artıkları, suda erimeyen mineraller ve metal tuzları, yabancı cisimler vb. oluşumlardır. Fagositler ve fagositoz olgusu ilk kez 1882 yılında İlya İlyiç Meçnikov tarafında bulundu. Bu buluşu ona Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazandırdı.

<span class="mw-page-title-main">Hemolitik üremik sendrom</span>

Hemolitik üremik sendrom (HÜS), kılcal damar kanaması sonucu Anemi, akut böbrek yetmezliği ve düşük trombosit seviyesi ile tanımlanır. En sık görülen şekli, kanamalı ishal yapan E. coli enfeksiyonlarının bazılarında görülen bir komplikasyondur.

<span class="mw-page-title-main">Nekroz</span> doku ölümü

Nekroz, bir veya daha fazla sayıda hücrenin, dokunun ya da organın geri dönüşemez şekilde hasar görmesi sonucu görülen patolojik ölümdür. Hücre ölümünün oluşmasındaki en temel ilke, hücrenin uyum sağlayamayacağı ya da basit bir dejenerasyonla geçiştiremediği düzeydeki streslerin sonucunda yaşamsal işlevlerini ve bütünlüğünü yitirmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Doğuştan gelen bağışıklık sistemi</span> omurgalılarda bulunan iki ana bağışıklık stratejisinden biri

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi ya da doğal bağışıklık diğer organizmaların enfeksiyonlarına karşı spesifik olmayan yolla koruma yapan ev sahibinin savunmasındaki hücreleri ve mekanizmaları kapsayan bir bağışıklık sistemi çeşididir.

Bağışıklık yetmezliği veya bağışıklık eksikliği, bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle baskılanması ve doğal davranışlarının kısıtlanması sonucunda savunma sistemi elemanları arasındaki koordinasyonun bozulması olgusudur. Memelilerin fizyolojik savunma sistemi 3 ana parçadan oluşur:

<span class="mw-page-title-main">Granülomatozis</span> organizmaya yabancı olan canlı veya cansız tüm etkenlere karşı bağışıklık sisteminin verdiği patofizyolojik bir mekanizmalar bütünü

Granülomatozis, organizmaya yabancı olan canlı veya cansız tüm etkenlere karşı bağışıklık sisteminin verdiği patofizyolojik bir mekanizmalar bütünüdür. Granülomatozis bazı otoimmun hastalığın da başlıca mekanizmasını oluşturur. Bir granülom'un yapısını temel olarak etken ve fibröz kapsül oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

Seröz enflamasyon, eksüdatif yangının en hafif türüdür. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:

Fibrinli enflamasyon, eksüdatif yangının görece hafif bir türüdür. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:

İrinli yangı, bir akyuvar türü olan nötrofil polimorfların eksüdasyonu ile karakterize bir yangı şeklidir. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Flegmon</span>

Flegmon (phlegmon), irinli yangıların en tehlikeli türleriden biridir. Bazı bakteriler ürettikleri proteolitik ve fibrinolitik maddelerin yardımıyla doku ve hücre aralıkları boyunca sınırsız bir biçimde yayılabilirler. Yangı sınırlandırılamazsa nötrofil polimorflar doku ve hücre aralıkları boyunca hızla yayılır. Flegmonun bulunduğu bölge şişkin, kırmızı ve ağrılıdır. Doku erimesi yoktur; ancak, küçük abseleşmelere rastlanabilir. Örnekler: Yılancık (erysipel), sellülit, flegmonlu apandisit (appendicitis phlegmonosa), ağız tabanı flegmonu, irinli menenjit. Gaz yapan bakterilerin meydana getirdiği flegmona gazlı flegmon denir.

Granülasyon dokusu, doku kaybının olduğu ya da geri emilememiş bir eksüdanın bulunduğu olguların iyileşme sürecinde da ortaya çıkan, bazı uzmanlarca “proliferatif (prodüktif) yangı olarak nitelendirilen olgudur. Granülasyon dokusu ilk kez deri yaralarının iyileşmesi sırasında tanımlanmıştır; yara bölgesini dolduran damardan zengin dokunun yüzeyi granüllü görüldüğü için granülasyon dokusu adı verilmiştir.

Granülom, ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri sınırlandırılmak ya da yabancı cisimlerin olumsuz etkilerini önlemek amacını taşıyan makrofajların oluşturduğu, yuvarlakça-oval hücre kümeleridir. Üç boyutlu düşünülürse küre ya da yumurta biçiminde olan makrofaj kümelenmesini lenfositlerden oluşan bir katman kuşatır. Lenfositlerin hemen dışında ise, olay uzadıkça yoğunlaşan bir kollajen lif artışı (fibrozis) vardır.

Granülomlu yangı, ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri sınırlandırılmak ya da yabancı cisimlerin olumsuz etkilerini önlemek amacıyla oluşan bir kronik yangı türüdür.