İçeriğe atla

Nöroloji ve cinsel yönelim

Cinsel yönelim, bir bireyin, cinsellikle ilgili davranışlarını, düşüncelerini ve/veya duygularını kapsayan kişisel veya toplumsal kimliğini ifade eder. İnsanların cinsel yöneliminin gelişiminin nasıl olduğu ve mekanizmaları belirsizliğini sürdürmektedir. Bu konuda ortaya atılan birçok teori kurgusal ve tartışmalıdır. Ama nöroloji bilimindeki gelişmeler sonucu cinsel yönelimle bağlantılı karakteristikler açıklanabilmektedir. Araştırmalar insanların cinsel yönelimiyle ilgili yapısal sinirler bağlantılar, fonksiyonel ve/veya bilişsel ilişkiler keşfetmiş ve gelişimsel teoriler ortaya atmıştır.

Gelişimsel nöroloji

Cinsel yönelimin gelişimiyle ilgili birçok teori fetüsteki nöral gelişimle ilgilidir. Ortaya atılan faktörler doğum öncesi hormonal etkiyi, annesel bağışıklığı ve gelişimsel dengesizliği açıklamaktadır. Diğer ortaya atılan faktörler cinsel yönelim üstündeki genetik kontrolü içermektedir. Çevresel faktörlerin atipik cinsel yönelimin oluşumundan sorumlu olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur.[1]

Doğum öncesi androjen modeli

Omurgalılardaki beyindeki seksüel dimorfizmlere ve davranışlara neden olarak son on yıldaki hayvan örneklerinde gösterilen steroid yapıda olan androjenlerin etkisi gösterilir. Doğum öncesi androjen modeli fetüsün bu hormonlara maruz kalmasındaki nörogelişimsel etkileri açıklar.[1] 1985'te Geschwind ve Galaburda eşcinsel erkeklerin erken gelişimlerinde yüksek androjen seviyelerine maruz kaldığını, buna bağlı olarak daha az sağ yanlı olmaya eğilimli olduklarını ve yine bu yüzden popülasyona göre aşırı maskülenleşmiş özelliklere sahip olduklarını iddia etmiştir.[1]

Cinsel yönelimin gelişiminde testosteron ve doğum öncesi hormonların rol oynadığını gösteren başka araştırmalar Cloacal Extrophy'ye (kadın ve erkek cinsel organların bölünmesine neden olan bir doğum kusuru) sahip erkek deneklerin gözlenmesini içermektedir. Bu araştırmalar doğum öncesi testosteron dalgalanmalarının cinsel kimlik gelişiminde çok önemli olduğunu destekler. Buna ek olarak hamilelikte beyaz billur tozuna (diethylstilbestrol) maruz kalan annelerin kız bebeklerinin normalden yüksek oranda biseksüel ya da eşcinsel yönelime sahip olduğu gözlenmiştir.[2]

2D;4D parmak oranı

Doğum öncesi maruz kalınan hormonların işaretlerinden biri işaret parmağı uzunluğunun yüzük parmağı uzunluğuna oranıdır. (Erkekler kızlara göre daha düşük 2D;4D oranına sahiptir.) Aşırı derecede androjen hormonuna maruz kalan hastaların (örneğin Congenital Adrenal Hyperplasia'ya sahip kişiler) düşük 2D;4D oranına sahip olması doğum öncesi androjenin 2D;4D oranıyla bağlantılı olduğunu desteklemektedir.[3][4] Androjen duyarsızlığı sendromuna sahip genetik yapısı XY kişiler tahmin edildiği gibi feminenleşmiş 2D;4D oranına sahiptir. Bu aynı zamanda 2D;4D oranındaki cinsiyet farklılığın Y kromozomunun kendisiyle ilgili olmadığını göstermektedir.[5] Amniyotik sıvıdaki testoronun östrojene oranıyla 2D;4D oranı arasında negatif bir korelasyon vardır.[1]

Bağımsız araştırmalar eşcinsel kadınların daha maskülenleşmiş (daha düşük) 2D;4D oranlarına sahip olduğunu bulmuştur.[6][7][8][9][10][11][12][13][14][15] Eşcinsel erkeklerse hem maskülenleşmiş hem de feminenleşmiş oranlar göstermektedir. Bu bulgular doğum öncesi androjen modelinin insan eşcinselliğinin gelişimiyle bağlantılı olduğunu desteklemektedir.[1]

İşitme sistemi

Merkezi sinir sisteminin işitme hassasiyeti ile ilgili yapılan çalışmalarda eşcinsel ve biseksüel kadınların heteroseksüel kadınlara göre daha maskülenleşmiş uyarılar verdiği bulunmuştur.[1]

Doğum sırası efekti

Araştırmalar eşcinsel erkeklerin daha yüksek oranda büyük erkek kardeşlere sahip olduğunu göstermektedir.[16] Doğum sırası efekti teorisine göre anne her erkek bebek doğurdukça yeni erkek bebeğe karşı bağışıklık kazanmaktadır. Bu da sonraki erkek çocuklarında eşcinsel yönelim görülme ihtimalini artırmaktadır. Bu mekanizma annenin erkek fetüslerdeki erkeğe özgü antijenlere karşı antierkek antikorlarını üretmesiyle ilgilidir. Bu antikorların fetüsteki erkek beyninin tamamen maskülenleşmesini engellediği ve buna bağlı olarak da maskülenleşmiş cinsel tercihi de engellediği düşünülmektedir.[17] Erkek bebeğin eşcinsel olma ihtimali bir önceki erkek bebeğinkinin yaklaşık %33'ü kadar artmaktadır.[1] Ayrıca araştırmalar doğum sırası efektinin sol yanlı eşcinsel erkekler için geçerli olmadığını göstermektedir. Bu etkinin sadece biyolojik kardeşlerde görülüp üvey veya evlatlık kardeşlerde görülmemesi doğum sırası efekti teorisini desteklemektedir. Eşcinsel kadınlarda doğum sırası efekti görülmemiştir.[17]

Gelişimsel dengesizlik

Sol yanlı olma ihtimali eşcinsel kişilerde artmaktadır. Önceki çalışmaların meta-analizinde[18] eşcinsel erkeklerin sol yanlı olma ihtimalinin heteroseksüel erkeklerinkinin %34'ü kadar daha fazla olduğu, eşcinsel kadınların sol yanlı olma ihtimalininse heteroseksüel kadınlarınkinin neredeyse iki katı (%91) olduğu bulunmuştur.[18] Bu bulgulara dayanarak sağ yanlı olmama durumunun (sol yanlı ya da her iki elinide kullanabilme durumu) gelişimsel dengesizlik ve eşcinsellikle bağlantılı olduğu öne sürülmüştür.[17] Gelişimsel dengesizlik gelişme boyunca çevresel faktörlere, genetik yatkınlığa ve düzensizliklere açık olmakla ilgilidir.

Birkaç araştırma (Mutanski ve meslektaşları, 2002; Lippa, 2003) el yanlılık ve cinsel yönelim arasında ilişki bulsada sonuçlar hala tartışmalıdır.

Yapısal farklılıklar

Son 20 yılda yapılan otopsi ve beyin görüntüleme çalışmalarında heteroseksüel ve eşcinsel kişilerin global yapılarında ve beynin cinsellikle ilgili bölümlerinde farklılıklar bulunmuştur.

Hipotalamus

Hipotalamus üreme davranışlarındaki cinsiyet farklılıklarında rol oynamasıyla bilinir. Kadınların adet döngülerinin gelişmesini sağlar. Ön hipotalamus bölgesi erkek-tipik cinsel davranışı düzenler. Hipotalamusun aynı zamanda cinsel kimlik ve cinsel yönelimle bağlantılı olduğu gözlenmiştir.[19]

Simon LeVay hipotalamus bölgesindeki INAH3'ün cinsiyete göre değil cinsel yönelime göre dimorfik olduğunu bulmuştur. Bu sonuçlar heteroseksüel ve eşcinsel hastaların hipotalamus çekirdeğinin otopsi incelemesi sonucu bulunmuştur.[20]

Bulgular cinsel yönelimin hipotalamus bölgesindeki androjenleri östrojene çeviren önemli bir enzim olan aromatazın aktivitesiyle bağlantılı olduğunu göstermektedir. Memelilerin preoptic bölgesindeki aromatazın aktivitesi perinatal ve neonatal dönemde yüksek seviyededir. Bu aktivite cinsel farklılıkla bağlantılıdır ve cinsel yönelimin gelişiminde rol oynayan yapısal ve fonksiyonel farklılıkların temeli olabilir.[19]

Ön hipotalamustaki suprakiazmatik çekirdeğin (SCN) cinsel yönelimle bağlantılı olduğu bulunmuştur. Eşcinsel erkeklerdeki suprakiazmatik çekirdeğin arka çekirdeği heteroseksüel erkeklere göre iki kat daha büyük olduğu bulunmuştur. Bu eşcinsel erkeklerin heteroseksüel erkeklere göre daha erken kalkıp daha erken yatağa dönmesinin açıklaması olabilir çünkü SCN insanların günlük ritimlerini düzenlemesiyle de bilinmektedir.[19] Buna benzer olarak fareler üstünde yapılan bir çalışmada aromataz inhibitörüne maruz kalan erkek farelerin çiftleşmede kendilerine partner olarak geç karanlık evrede dişileri erken karanlık evrede ise diğer erkek fareleri tercih ettiği gözlenmiştir. Bu bulgular SCN'in diğer türlerin cinsel yöneliminde de rol oynadığını göstermektedir.[19]

Beyinsel asimetri

Beynin yarımkürelerinin büyüklüğü seksüel olarak dimorfik özelliğe sahiptir. Erkeklerin yarımküreleri genel olarak asimetri gösterirken, kadınlarınki simetri gösterir. Bir MRI çalışmasında eşcinsel erkeklerin yarımkürelerinin heteroseksüel kadınlar gibi simetri gösterdiği, eşcinsel kadınlarınkininse heteroseksüel erkekler gibi asimetri gösterdiği bulunmuştur. Bu bulgular cinsiyete göre atipik özellikler gösteren beyin yapısındaki nörolojik farklılıkların cinsel yönelimle bağlantılı olduğunu göstermektedir.[21]

Önkomissur

Allen ve Gorski önkomissurun eşcinsel erkek ve heteroseksüel kadınlarda heteroseksüel erkeklere göre daha büyük olduğunu bulmuştur.[19] Bu bulgular eşcinsel erkeklerin yarımküreleri arasındaki fonksiyonel bağlantıların daha yüksek olduğunu desteklemektedir ve eşcinsel erkek ve heteroseksüel kadınların heteroseksüel erkeklere göre neden sözlü testlerde daha yüksek fonksiyonel simetri gösterdiklerini açıklamaktadır.[21]

Fonksiyonel farklılıklar

Son yapılan araştırmalarda cinsel yönelimin fonksiyonel ve bilişsel temeli keşfedilmeye başlanmıştır. Özel uyarıcıya karşılık verilen nöral sürecin ve bilişsel görevin cinsel yönelimle bağlantılı olduğu bulunmuştur.

Feromonlara karşı verilen uyarılar

Erkek terindeki testosterondan elde edilen androstadienin (AND) ve hamile kadınların idrarında bulunan östrojene benzeyen estratetraenolinin (EST) insanlardaki feromon olduğu düşünülmektedir. AND ve EST'in kişinin cinsel yönelimine bağlı olarak ön hipotalamustaki nöral devreleri aktivite ettiği gözlenmiştir. Ön hipotalamus üreme fonksiyonların sürecinde rol oynamaktadır ve son kanıtlar ön hipotalamsun cinsel davranış ve cinsel tercihte rol oynayan hormonal ve duyumsal ipuçlarını birleştirmede yardım ettiğini öne sürmektedir.[22]

Son fonksiyonel nörolojik görüntüleme deneylerinde AND'ın heteroseksüel erkeklerin beyninin olfactory bölgesini (koklama duyusuna ait bölge), eşcinsel erkek ve heteroseksüel kadınlarınsa hipotalamus bölgesini aktivite ettiği bulunmuştur. EST'inse eşcinsel erkek ve heteroseksüel kadınların olfactory bölgesini, heteroseksüel erkeklerinse hipotalamus bölgesini aktivite ettiği bulunmuştur.[22] Eşcinsel kadınların beyinlerinin verdiği tepkilerinse heteroseksüel kadınlardan farklı olup heteroseksüel erkeklerinkine bir parça benzediği ama bu benzerliğin heteroseksüel kadınlar ve eşcinsel erkekler arasındaki benzerlik kadar güçlü olmadığı gözlenmiştir.[23]

Fonksiyonel beyinsel asimetri

Cinsel yönelimle ilgili nöral süreçte ve bilişsel görevlerde farklılıklar bulunmuştur. 1997'de Sanders ve Ross-Field doğum öncesi hormonların cinsel yönelimle bağlantılı fonksiyonel beyinsel asimetrilere yol açtığını öne sürmüştür.[24]

Bilişsel görevler seksüel olarak dimorfik olarak bilinir. Kadınların sözlü yeteneklerinin erkeklere göre daha gelişmiş olması indirgenmiş lateralizationla (bir fonksiyonun beynin sağ veya sol yarımküresinde yerleşik olması prensibi), erkeklerin uzaysal görevlerde kadınlara göre daha başarılı olması da belirgenleşmiş lateralizationla bağlantılıdır. Son çalışmalar cinsel yönelimin bu yeteneklere etki ettiğini göstermektedir.

Fonksiyonel beyinsel asimetriyi ölçen Vincent Mekanik Diyagramlar testinde hem eşcinsel erkekler hem heteroseksüel kadınlar heteroseksüel erkeklerden daha düşük skorlar elde etmiştir. Sözel performansı ölçen Wechsler Yetişkin Zeka Ölçeği'nde ise eşcinsel erkekler heteroseksüel erkeklere göre daha yüksek skorlar elde etmiştir.[24] Cinsiyete göre farklı sonuçlar elde edilmesi beklenen birkaç testte de eşcinsel erkeklerle heteroseksüel kadınların sonuçları istatistiksel olarak birbirinden farklılık göstermezken, heteroseksüel erkeklerin sonuçları farklılık göstermiştir.

Başka çalışmalar

Erkek meyve sinekleri üstünde yapılan bir araştırmada erkek meyve sineklerinin beyinlerinin cinsellikle ilgili bölgelerindeki bir gen değiştirelerek eşcinsel davranış göstermesi sağlanmıştır. Genin değişmesiyle beyinleri feminen bir yapıya dönüşen erkek meyve sinekleri diğer sineklerin erkek mi dişi mi olduğunu anlamaya yarayan “feromon” adlı kimyasal kokuları ayırt edememekte, bu yüzden hem dişi hem de diğer erkek meyve sineklere kur yapmaktadır.[25]

2004'teki bir araştırma eşcinsel erkeklerin hipotalamusundaki glikoz metabolizmasının heteroseksüel erkeklere göre önemli ölçüde daha az olduğunu bulmuştur. Prefrontal korteks ve singulat korteks dahil olmak üzere beynin diğer bölgelerinde de ölçülen aktivasyonda da farklılıklar bulunmuştur.[26]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g Rahman, Q (2005). "The neurodevelopment of human sexual orientation". Neuroscience & Biobehavioral Reviews. 29 (7). ss. 1057-66. doi:10.1016/j.neubiorev.2005.03.002. PMID 16143171. 
  2. ^ Swaab DF (Aralık 2004). "Sexual differentiation of the human brain: relevance for gender identity, transsexualism and sexual orientation". Gynecological Endocrinology. 19 (6). ss. 301-12. doi:10.1080/09513590400018231. PMID 15724806. 
  3. ^ "Brown et al. 2002" (PDF). 13 Ağustos 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 16 Haziran 2013. 
  4. ^ Okten et al. 2002
  5. ^ Berenbaum SA, Bryk KK, Nowak N, Quigley CA, Moffat S (Kasım 2009). "Fingers as a marker of prenatal androgen exposure". Endocrinology. 150 (11). ss. 5119-24. doi:10.1210/en.2009-0774. PMC 2775980 $2. PMID 19819951. 
  6. ^ Williams, T. J.; Pepitone, ME; Christensen, SE; Cooke, BM; Huberman, AD; Breedlove, NJ; Breedlove, TJ; Jordan, CL; Breedlove, SM (Mart 2000). "Finger-length ratios and sexual orientation" (PDF). Nature. 404 (6777). ss. 455-456. doi:10.1038/35006555. PMID 10761903. 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2013. 
  7. ^ Tortorice, J.L. (2002). "Written on the body: butch/femme lesbian gender identity and biological correlates". Rutgers Ph.D. Dissertation. 
  8. ^ McFadden D, Shubel E (Aralık 2002). "Relative lengths of fingers and toes in human males and females". Hormones and Behavior. 42 (4). ss. 492-500. doi:10.1006/hbeh.2002.1833. PMID 12488115. 
  9. ^ Hall LS, Love CT (Şubat 2003). "Finger-length ratios in female monozygotic twins discordant for sexual orientation". Archives of Sexual Behavior. 32 (1). ss. 23-8. doi:10.1023/A:1021837211630. PMID 12597269. 
  10. ^ Rahman Q, Wilson GD (Nisan 2003). "Sexual orientation and the 2nd to 4th finger length ratio: evidence for organising effects of sex hormones or developmental instability?". Psychoneuroendocrinology. 28 (3). ss. 288-303. doi:10.1016/S0306-4530(02)00022-7. PMID 12573297. 
  11. ^ Csathó A, Osváth A, Bicsák E, Karádi K, Manning J, Kállai J (Şubat 2003). "Sex role identity related to the ratio of second to fourth digit length in women". Biological Psychology. 62 (2). ss. 147-56. doi:10.1016/S0301-0511(02)00127-8. PMID 12581689. 
  12. ^ Putz, D; Gaulin, Steven J.C.; Sporter, Robert J.; McBurney, Donald H. (2004). "Sex hormones and finger lengthWhat does 2D:4D indicate?" (PDF). Evolution and Human Behavior. 25 (3). s. 182. doi:10.1016/j.evolhumbehav.2004.03.005. 7 Ocak 2010 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2013. 
  13. ^ Rahman Q (Mayıs 2005). "Fluctuating asymmetry, second to fourth finger length ratios and human sexual orientation". Psychoneuroendocrinology. 30 (4). ss. 382-91. doi:10.1016/j.psyneuen.2004.10.006. PMID 15694118. 
  14. ^ Kraemer B, Noll T, Delsignore A, Milos G, Schnyder U, Hepp U (2006). "Finger length ratio (2D:4D) and dimensions of sexual orientation". Neuropsychobiology. 53 (4). ss. 210-4. doi:10.1159/000094730. PMID 16874008. 
  15. ^ Wallien MS, Zucker KJ, Steensma TD, Cohen-Kettenis PT (Ağustos 2008). "2D:4D finger-length ratios in children and adults with gender identity disorder". Hormones and Behavior. 54 (3). ss. 450-4. doi:10.1016/j.yhbeh.2008.05.002. PMID 18585715. 
  16. ^ Bogaert AF (Temmuz 2006). "Biological versus nonbiological older brothers and men's sexual orientation". Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 103 (28). ss. 10771-4. doi:10.1073/pnas.0511152103. PMC 1502306 $2. PMID 16807297. 
  17. ^ a b c Blanchard R, Lippa RA (Nisan 2007). "Birth order, sibling sex ratio, handedness, and sexual orientation of male and female participants in a BBC internet research project". Archives of Sexual Behavior. 36 (2). ss. 163-76. doi:10.1007/s10508-006-9159-7. PMID 17345165. 
  18. ^ a b Lalumière ML, Blanchard R, Zucker KJ (Temmuz 2000). "Sexual orientation and handedness in men and women: a meta-analysis". Psychological Bulletin. 126 (4). ss. 575-92. doi:10.1037/0033-2909.126.4.575. PMID 10900997. 
  19. ^ a b c d e Swaab DF, Hofman MA (Haziran 1995). "Sexual differentiation of the human hypothalamus in relation to gender and sexual orientation". Trends in Neurosciences. 18 (6). ss. 264-70. doi:10.1016/0166-2236(95)80007-O. PMID 7571001. 
  20. ^ LeVay S (Ağustos 1991). "A difference in hypothalamic structure between heterosexual and homosexual men". Science. 253 (5023). ss. 1034-7. doi:10.1126/science.1887219. PMID 1887219. 
  21. ^ a b Savic I, Lindström P (Temmuz 2008). "PET and MRI show differences in cerebral asymmetry and functional connectivity between homo- and heterosexual subjects". Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 105 (27). ss. 9403-8. doi:10.1073/pnas.0801566105. PMC 2453705 $2. PMID 18559854. 
  22. ^ a b Savic I, Berglund H, Lindström P (Mayıs 2005). "Brain response to putative pheromones in homosexual men". Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 102 (20). ss. 7356-61. doi:10.1073/pnas.0407998102. PMC 1129091 $2. PMID 15883379. 
  23. ^ Roach, John. (May 8, 2006). "Lesbians Respond Differently to "Human Pheromones," Study Says 6 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.." National Geographic News.
  24. ^ a b Sanders G, Wright M (Ekim 1997). "Sexual orientation differences in cerebral asymmetry and in the performance of sexually dimorphic cognitive and motor tasks". Archives of Sexual Behavior. 26 (5). ss. 463-80. doi:10.1023/A:1024551704723. PMID 9343633. 
  25. ^ Ferveur JF, Störtkuhl KF, Stocker RF, Greenspan RJ (Şubat 1995). "Genetic feminization of brain structures and changed sexual orientation in male Drosophila". Science. 267 (5199). ss. 902-5. doi:10.1126/science.7846534. PMID 7846534. 
  26. ^ Kinnunen LH, Moltz H, Metz J, Cooper M (Ekim 2004). "Differential brain activation in exclusively homosexual and heterosexual men produced by the selective serotonin reuptake inhibitor, fluoxetine". Brain Research. 1024 (1–2). ss. 251-4. doi:10.1016/j.brainres.2004.07.070. PMID 15451388. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Eşcinsellik</span> Aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantiklik, cinsel çekim ya da cinsel davranış

Eşcinsellik veya homoseksüellik, aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantizm, cinsel çekim ya da cinsel davranıştır. Eşcinsellik, bir yönelim olarak “kişiyi ağırlıklı olarak ya da tümüyle kendisiyle aynı cinsiyette olan kişilere karşı romantik ya da cinsel çekimleri yaşamaya yönlendiren kalıcı kişisel nitelik” olarak ifade edilir. Aynı zamanda kişiyi bu çekimlere dayanan davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar.

Biseksüellik, hem erkeklere hem de kadınlara veya birden fazla cinsiyete yönelik romantik veya cinsel çekim ya da cinsel davranıştır.

<span class="mw-page-title-main">Transseksüellik</span> kişinin kendisini farklı bir cinsiyet kimliğinde hissetmesi veya cinsiyet değiştirmesi

Transseksüellik, kişinin, kendisini atanmış cinsiyetine ait hissetmeyerek farklı bir cinsiyet kimliğini benimsemesi durumudur. Transseksüellik, kişinin cinsiyet kimliğini belirtir, bu sebeple cinsel yönelim ile karıştırılmamalıdır. Transseksüel bir kişi heteroseksüel, homoseksüel, aseksüel ya da biseksüel gibi cinsel yönelimlere sahip olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Cinsel yönelim</span> kalıcı cinsel çekim modeli

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".

<span class="mw-page-title-main">Biyoloji ve cinsel yönelim</span>

Biyoloji ve cinsel yönelim, biyolojinin insan cinsel yöneliminin gelişimindeki rolünü inceleyen araştırma konusudur. Cinsel yönelimin kökeni olarak kesin bir şekilde tek bir ana sebep veya kaynak bulunamamıştır. Çeşitli araştırmaların sonuçları farklı hatta çelişen noktalara işaret etmektedir. Bilim insanları cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğu üstüne hipotez kurmuştur. Cinsel yönelimin nedenlerini açıklama konusunda biyolojik teoriler daha çok benimsenmiştir ve biyolojik faktörler, genetik faktörlerle erken rahim ortamının kompleks etkileşimini içerebilir. Heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel veya aseksüel yönelimin gelişimiyle bağlantılı olabilen bu faktörler genleri, doğum öncesi hormonları ve beyin yapısını kapsamaktadır.

Cinsel kimlik, kişinin romantik ve cinsel çekim hissettiği kişilerle ilgili kendisini nasıl tanımladığıdır. Cinsel kimlik aynı zamanda kişilerin kendilerini bir cinsel yönelimle tanımladığında veya tanımlamadığında ya da herhangi bir cinsel yönelimle tanımlamamayı uygun bulduğunda kullanılan cinsel yönelim kimliği olarak da bilinir. Cinsel kimlik ve cinsel davranış, cinsel yönelim ile yakından bağlantılı olsa da birbirinden ayrılır. Cinsel kimlik kişinin kendisini kavrayışını, cinsel davranış kişi tarafından uygulanan cinsel eylemi, cinsel yönelim ise kişinin karşı cinse, hemcinse, her iki cinsiyete hissettiği ya da hiçbir cinse hissetmediği romantik ya da cinsel çekimi ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Parmak oranı</span>

Parmak oranı, el parmaklarının alt kıvrımlarının orta noktası ile parmağın tepe noktası arasındaki uzunluklarının oranını ifade etmek için kullanılır. Bilim insanlarının çalışmalarına göre parmak uzunluklarının oranı, özellikle 2. parmak olan işaret parmağı ve 4. parmak olan yüzük parmağı uzunlukları oranı (2D:4D) anne karnındaki testosteron maruziyeti miktarı ile ilişkili bulunmuştur ve bu etkilenmenin kaba bir ölçüsü olarak kabul edilebilir. Buna göre düşük 2D:4D oranı yüksek androjen maruziyetini gösterir. Parmak oranı (2D:4D) 1'e yaklaştıkça yani eşitliğe gittikçe yüksek orandan, 0'a yaklaştıkça düşük orandan bahsedilir.

El yanlılık ve cinsel yönelim arasında bir ilişki olduğu ortaya atılmış ama birkaç araştırmacı tarafından doğrulanmamıştır. Araştırmacılar heteroseksüel kişilerin sağ yanlı olma ihtimalinin eşcinsel kişilere göre bir parça daha fazla olduğunu rapor etmiştir. El yanlılığı ve cinsel yönelim arasındaki ilişki her iki cinsiyet içinde rapor edilmiştir. Bu ilişki aynı zamanda eşcinselliğin biyolojik etiyolojisinide ifade edebilir. Ray Blanchard tarafından yapılan son araştırmalar bu ilişkiyle bir erkeğin büyük erkek kardeşlere sahip olmasıyla eşcinsel olma ihtimalinin arttığını öne süren doğum sırası efekti arasında bir bağlantı kurmuştur.

Doğum sırası ve erkeklerin cinsel yönelimi arasındaki ilişki araştırmacılar tarafından ortaya atılmıştır. Ray Blanchard bu ilişkiye doğum sırası efekti demiştir. Bu efekte göre bir erkek büyük erkek kardeşlere sahip oldukça eşcinsel yönelime sahip olma ihtimali artar. Buna bazen büyük erkek kardeş efekti de denir. Erkek eşcinsel demografisinin tahminen yüzde 15'i doğum sırası efektiyle ilişkilidir.

Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.

<span class="mw-page-title-main">Doğum öncesi hormonlar ve cinsel yönelim</span>

Doğum öncesi hormonal teori, belli hormonların fetüsün cinsiyet farklılaşmasında rol oynaması gibi kişinin cinsel yönelimine de etki ettiğini söyler. Doğum öncesi hormonlar cinsel yönelimin ana belirleyicisi olabilir ya da genler, biyolojik faktörler, çevresel ve sosyal durumlarla birlikte yardımcı bir faktör olabilir.

Eşcinsellikle ilgili epigenetik teoriler DNA dizilimindeki değişmelerle ilgili değil, başka mekanizmaların neden olduğu genlerin ifade edilmesindeki ya da hücresel fenotipteki değişmelerle ilgilidir. Epigenetik, organizmanın hayat döngüsündeki uygun zaman ve yerlerde genomun içinde ve dışında değişen bir takım kimyasal reaksiyonları inceler. Organizmanın DNA dizilimi değil, genetik olmayan faktörler genlerin farklı ifade edilmesine neden olur. Epigenetiğin ve genlerin ifade edilmesinin insanlardaki eşcinsellikle bağlantılı olabileceği üstüne teori kurulmuştur. Bir takım araştırmacı androjen hormonun XX ve XY fetüsleri üstündeki etkisini azaltan epi-işaretleyicileri incelemiştir. Ortalamadan daha güçlü epi-işaretleyicilerin kişinin genital organını ve cinsel kimliğini değiştirmeden cinsel yönelimini değiştirdiğini bulmuşlardır. Bu araştırma eşcinselliğin nedeninin DNA dizilimindeki genlerin ifade edilmesiyle bağlantılı olduğunu desteklemektedir. Bu teori epi-işaretleyicileri, ikiz çalışmalarını ve fetal androjen sinyalini kapsamaktadır.

Durumsal cinsel davranış, sosyal çevrenin bir şekilde izin vermesi, teşvik etmesi ya da zorlaması yüzünden kişinin normalde gösterdiği cinsel davranışlardan farklı cinsel davranış sergilemesidir..

Transeksüelliğin etiyolojisi, başka bir deyişle transeksüelliğin nedenleri birçok transeksüelin, doktorların, psikologların, diğer ruh sağlığı profesörlerin ve transeksüellerin aile üyeleri ve arkadaşlarının ilgi konusudur. Transeksüellik, biyolojik cinsiyetten ve bu cinsiyetin tipik davranışlarından farklı ifade edilmesiyle ilgidir. Bu huzursuzluk, cinsiyet hoşnutsuzluğu olarak adlandırılır.

Cinsel akışkanlık, cinsellik veya cinsel kimlikte bir veya daha fazla değişikliktir. Cinsel yönelim çoğu insan için istikrarlıdır ancak bazı araştırmalar bazı insanların cinsel yönelimlerinde değişiklik yaşanabileceğini göstermektedir ve bu kadınlarda erkeklere göre daha olasıdır. Cinsel yönelimin psikoterapi ile değiştirilebileceğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Cinsel kimlik bir bireyin hayatı boyunca değişebilir ve biyolojik cinsiyet, cinsel davranış veya gerçek cinsel yönelim ile uyumlu olabilir veya olmayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kinsey ölçeği</span>

Kinsey ölçeği ya da diğer adıyla Heteroseksüel-Homoseksüel Derecelendirme Ölçeği, bir kişinin cinsel yönelimini belirli bir deneyime veya bir uyarıcıya verdiği reaksiyona göre tanımlamak için kullanılan ölçek. Ölçek 0 ila 6 arasındadır; 0 sadece heteroseksüel, 6 sadece homoseksüel anlamına gelir. Kinsey Raporlarının hem erkek hem de kadın versiyonlarında "X" olarak nitelendirilen, "sosyo-cinsel temas veya tepki yok" anlamına gelen bir ölçüt daha vardır. Raporlar ilk olarak Sexual Behavior in the Human Male (1948) adlı kitapta Alfred Kinsey, Wardell Pomeroy ve diğerleri tarafından yayımlandı. İnsan Erkeğinde Cinsel Davranış'ta (1948) yayınlandı. Daha sonra kitabın kadın versiyonu olan Sexual Behavior in the Human Female (1953) kitabında da yer aldı.

Eşcinsel olumlayıcı psikoterapi, heteroseksüel olmayan kişiler için cinsel yönelim gerçekliği ve kendini kabule ilişkin rahatlığına odaklanan ve onları heteroseksüel olarak "değiştirmeye" çalışmayan bir psikoterapi biçimidir. Amerikan Psikiyatri Birliği, eşcinsel olumlayıcı psikoterapi için yönergeler ve gereçler sunar. Olumlayıcı psikoterapi, eşcinselliğin, evrensel ilmî fikir birliğine göre, bir ruhsal bozukluk olmadığını kabul eder. Eşcinsel kimliği benimsemek ve onaylamak diğer ruhsal bozukluk veya madde bağımlılığı, intihar gibi durumlardan kurtulmanın yöntemi olabileceği belirtilir. Amerikan Psikiyatri Birliği'ne göre dinî inançları eşcinsel davranışlara karşı olarak yorumlayan danışanlar, dinî ve cinsel benlikleriyle çatışan başka bir terapi metodu ile ilerleyebilirler.

Translara olan cinsel çekim, bilimsel araştırmaların ve sosyal çalışmaların konusu olmuştur. Psikologlar trans kadınlara, çapraz giyimlilere, non-binary kişilere yönelen çekimi araştırdılar. Ciserkekler, kendini çoğunlukla heteroseksüel, bazen biseksüel olarak ve nadiren eşcinsel olarak tanımlayan transseksüel kadınları cezbeder. Cinsel uyarılma araştırmaları, onların uyarılmalarının eşcinsel erkeklerinkinden farklı olduğunu, heteroseksüel erkeklerinkine benzediğini doğruladı fakat transkadınlara ek olarak ciskadınlar tarafından da uyarıldılar. Transseksüel kadınlara ilgi duyan ciserkeklerin önemli bir kısmı otojinefili yani kendilerini kadın olarak yansıtmalarına tepki olarak cinsel uyarılma yaşadıklarını bildiriyor. Transerkeklere yönelik bazı çekim tartışmaları oldu ancak bu henüz bilimsel çalışmanın konusu olmadı.

Hetero-esnek, birincil olarak heteroseksüel yönelimde minimal eşcinsel aktivite ile karakterize edilen bir cinsel yönelim veya durumsal cinsel davranıştır ve onu biseksüellikten ayırabilir veya ayırmayabilir. "Çoğunlukla düz" olarak nitelendirilmiştir. Bazen heteroseksüellik ve biseksüellik arasındaki geniş bir cinsel yönelim sürekliliğini tarif etmek için iki bi-meraklı da eş tutulsa da, diğer yazarlar hetero-esneği, iki bi-meraklının ima ettiği "cinselliği denemek arzusu"ndan ayırıyorlar. Eşcinselliğin baskın olduğu buna karşılık gelen durum da homo-esnek olarak adlandırılmıştır.

Feminist teoride, heteroataerkillik veya cisheteroataerkillik, cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir. Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTQ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.