İçeriğe atla

Mutlak zaman ve mekan

Aslen Sir Isaac Newton tarafından Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri adlı kitabında tanıtılan mutlak zaman ve mekan kavramları Newton mekaniğini kolaylaştıran teorik bir temel sağlamıştır. Newton'a göre, mutlak zaman ve mekan sırasıyla nesnel gerçekliğin bağımsız yönleridir. Mutlak, gerçek ve matematiksel zaman, kendisi ve kendi doğası gereği değişmeyen ve değiştirilmeyen şekilde akar ve diğer bir deyişle ‘süre’ denir; göreceli, görünür ve genel zaman, hareketle ifade edilen sürenin makul ve dış (ister hassas, ister değiştirilemeyen) ölçüsüdür ki bu da genellikle ‘gerçek zaman’ olarak adlandırılır.

Newton'a göre, mutlak zaman herhangi bir algılayıcı olmadan var olur ve evrende tutarlı adımlarla ilerler. Newton, göreceli zamanın aksine, mutlak zaman algılanamaz olduğuna ve sadece matematiksel olarak anlaşılabilir olduğuna inanıyordu. Newton'a göre, insanlar sadece, hareketi hissedilen nesnelerin (ay ya da güneş gibi) bir ölçüsü olan göreceli zamanı algılama yeteneğine sahiptir. Biz bu hareketlerden, zamanın geçtiğini anlarız.

Newton'dan tekrar alıntı yapmak gerekirse; Mutlak uzay, kendi doğasında, dış şeylere bakılmaksızın, her zaman ayrımsız ve taşınmaz kalır. Göreceli uzay mutlak alanların biraz hareketli boyutu ya da ölçüsüdür; ki bunu da duyularımız cisimlerin konumuna göre belirler ve kabaca taşınmaz uzay sanılır... Mutlak hareket bir cismin mutlak bir yerden bir diğerine nakledilmesi, göreceli hareket ise, bir cismin göreceli bir yerden bir diğerine nakledilmesidir.

Bu kavramlar mutlak uzay ve zamanın fiziksel olaylara bağlı olmadığını fakat fiziksel olayların ortaya çıktığı zemin ve sahne dekorasyonu olduğunu ima eder. Dolayısıyla, her nesnenin mutlak uzaya göreceli hareket eden mutlak durumu vardır, yani nesnenin ya mutlak bir durgunluğa sahip olması gerekir veya mutlak bir hızda hareket etmesi gerekir. Newton görüşlerini desteklemek için kurama dayanmayan bazı örnekler vermiştir: Newton'a göre tek başına dönen bir küre, ekvatorunun şişkinliği gözlenerek, mutlak uzayda kendi ekseni etrafında döndüğü ifade edilebilir ve bir iple bağlanmış bir çift küre, bağlı oldukları ipin gerilimi gözlemlenerek, ağırlık merkezleri etrafında mutlak dönüşte oldukları ifade edilebilir.

Mutlak zaman ve uzay klasik mekanikte kullanılmaya devam etmektedir, ancak Walter Noll ve Clifford Truesdell gibi yazarların modern formülasyonları, lineer olmayan alan teorileri için topoloji ve fonksiyonel analizi kullanmak üzere elastik modüllerin lineer cebirinin ötesine geçer.

İki nesne ortak "barycenter"da dönüyorlar. Bu nesneleri tutan bir ipin olduğunu düşünelim (yerçekimi yerine, bu örnekte yok sayılmıştır). Eğer nesneler mutlak uzaya bağlı dönüyorlar ise ipin bir gerilimi olacaktır (Newton’a göre) ya da evrenin kendisine bağlı olarak dönerlerse (Mach’a göre) veya eylemsizlik çerçevesinin referansına bağlı olarak döndükleri için (modern fikirlere göre).

Tarihi tartışma

Newton'un zamanından şimdiye kadar geçen zaman içinde, mutlak uzay fikrinin belirgin şekilde tartışmalı olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, Leibniz'in düşüncesine göre, uzay, cisimlerin göreceli konumu dışında hiçbir mana ifade etmiyordu ve zaman da cisimlerin göreceli hareketi gibi dışında hiçbir anlam ifade etmiyordu. Piskopos Berkeley herhangi dayanaktan yoksun bir şekilde, boş olmayan bir evrende bir kürenin döndüğünün izah edilemeyeceğini ve bir çift kürenin de bir diğerine göre döndüğünün izah edilebileceğini, ama ağırlık merkezleri etrafında dönmeleriyle izah edilemeyeceğini ileri sürdü. Bu itirazların daha yeni bir şekli Ernst Mach tarafından yapılmıştır. Mach prensibi, mekanik'in tamamen cisimlerin nispi bir hareketi olduğunu, özellikle de, kütlenin böyle bir bağıl hareketin ifadesi olduğunu önermektedir. Dolayısıyla, örneğin, evrendeki tek bir parçacık kendisinden başka hiçbir cisim olmasa kütlesi sıfır olurdu. Mach'a göre, Newton'un örnekleri sadece kürelerin nispi dönüşünü ve evrenin bütününü göstermektedir.

Buna göre, uzaydaki bir cismin yönünü ve hızını değişmeden koruduğunu söylediğimizde, bizim iddiamız aşağı-yukarı tüm evrene kısaltılmış bir gönderme yapmaktan başka bir şey değildir.[1]

Mutlak uzay ve zaman karşıtı bu görüşler, modern bir bakış açısıyla, uzay ve zaman için eylemsel tanımları tanıtmak için bir girişim olarak, özel görecelilik kuramında açıklık getiren bir perspektif olarak görülebilirler.

Hatta Newton mekaniğinin kapsamında, modern görüş mutlak uzayın gereksiz olduğu yönündedir. Bunun yerine, referansın eylemsizlik çerçevesi kavramı, yani, birbirine göre eşit hareket eden bir dizi tercih edilen referans çerçeveleri, öncelik almıştır. Galilean göreceliliğine göre fizik kanunları, bir eylemsizlik çerçevesinden diğerine dönüşürler, bu durum Milutin Blagojeviç tarafından belirtildiği gibi mutlak uzaya karşı aşağıdaki itirazlara yol açmaktadır:

  • Mutlak uzayın varlığı klasik mekaniğin iç mantığı çelişmektedir bu nedenle, Galilean görecelilik ilkesine göre hiçbir eylemsizlik çerçevesi seçilemez.
  • Mutlak uzay eylemsizlik kuvvetlerini açıklamaz çünkü onlar herhangi bir eylemsizlik çerçevesine göre ivmelenmeyle ilişkilendirilirler.
  • Bunlar eylemsiz herhangi birine göre hızlanma ile ilgili olduğundan mutlak alan eylemsizlik kuvvetlerini açıklamaz.
  • Mutlak uzay fiziksel nesnelerle dayanarak ve onların ivmeye karşı direncini uyararak davranır ama üzerine tesir edilemez.

Newton kendi kendine eylemsizlik çerçevelerinin rolünü tanıdı.

Belirli bir uzay içerisinde bulunan cisimlerin hareketleri kendi aralarında aynıdır, ister o uzay durgun olsun ister düz bir çizgi üzerinde düzgün şekilde ilerlesin.

Pratik bir mesele olarak, eylemsiz çerçeveler genellikle sabit yıldızlara göre düzgün hareket eden çerçeveler olarak kabul edilirler. Bu konuda daha fazla tartışma için ‘Koordinatların eylemsiz çerçevesi’ ne bakın.

1903 yılında Bertrand Russell ‘Matematik İlkeleri’ isimli kitabında mutlak uzay ve zamanı savunan bir yazı yazdı, (sayfa 465) mantıklı dinamikler analizinde bunu ‘Öklid dışı geometri gibi Newton’lu olmayan dinamikleri, bizim için Ortodoks sistemi kadar dikkate değer olmalı’ şeklindeki ifadeyle ortaya koydu.

Özel Göreceliliğin Etkisi

Uzay ve zaman kavramları özel görecelilik kuramının ortaya çıkmasından önce fiziksel kuramda ayrıydı, özel görecelilik kuramı ikisini birleştirdi ve ikisinin de gözlemcinin hareket durumuna bağlı olduğunu gösterdi. Einstein'ın teorilerinde, mutlak zaman ve uzay fikirlerinin yerini özel görecelilikte uzayzaman kavramı ve genel görecelilikte ise dinamik olarak kavisli uzayzaman almıştır.

Görecelilik kuramı, mutlak eşzamanlılığın var olmaması nedeniyle mutlak zamanın varlığına izin vermez. Mutlak eşzamanlılık iki farklı olayın evrendeki tüm gözlemcilerin uzlaşacağı şekilde uzayda farklı konumlardaki aynı zamanda çakışmasının deneysel olarak sağlanması anlamına gelir. Görecelilik kuramı bilgilerin iletimi için maksimum hızın ışık hızı olduğunu varsayar ve sonuçlarından biri, ayrı konumlardaki eş zamanlılığın gözlemci için her zaman göreceli olmasıdır.

Einstein'ın sonraki görüşleri

Sonraki yazılarının bazılarında (özellikle 1920 ve 1924), Einstein ether'in (eter, gökyüzü) yeni bir tanımını "uzayın özellikleri" ile ifade ederek verdi. Einstein aynı zamanda genel görecelilikte "aether"in yerçekimi alanı gibi artık mutlak olmadığını söyledi ve bundan dolayı da uzayzamanın yapısının maddenin varlığına bağlı olduğunu belirtti.

(Aynı zamanda Einstein'ın terminolojisinin (yani ether = uzayın özellikleri) bilim çevreleri tarafından kabul edilmediğini de söylemek gerekir .)

1920 : Ether’i inkar etmek sonuçta boş uzayın ne olursa olsun hiçbir fiziksel niteliğe sahip olmadığını varsaymaktır. Mekaniğinin temel gerçekleri bu görüşle uyum göstermemektedir. Boş uzayda serbestçe asılı duran bir cisimsel sistemin mekanik davranışı sadece göreceli konumlara (mesafelere) ve göreceli hızlara değil aynı zamanda onun dönme durumuna bağlıdır ki bu da, fiziksel olarak kendi içindeki sisteme ait olmayan bir karakteristik olarak kabul edilebilir.

Sistemin dönüşüne bakabilmek için, en azından usulüne uygun şekilde gerçek bir şey gibi, Newton uzayı nesneleştirir. Kendi mutlak uzayını gerçek şeylerle beraber sınıflandırdığı için, ona göre mutlak uzaya göreceli dönüş de gerçek olan bir şeydir. Newton pekala mutlak uzayını "Eter" olarak adlandırmış olabilir; tamamen gerekli olan şey şudur, gözlemlenebilir cisimlerin yanı sıra, algılanamayan başka bir şey, ivmelenmeyi ve dönüşü gerçek gösterecek bir şeye gerçek gözüyle bakılmalıdır.

1924: Ether'deki farklı konumlardaki eş zamanlı durumlar hakkında herhangi bir mutlak manada konuşmak artık mümkün olmadığından, ether daha önce olduğu gibi dört boyutlu hale geldi, çünkü, durumlarını sadece zamana göre sıralarken nesnel bir yol yoktu. Özel göreceliliğe göre de, ether mutlaktır, çünkü onun eylemsizlik üzerindeki ve ışığın yayılması üzerindeki etkisinin fiziksel etkiden kendisinin bağımsız olduğu düşünülür. Görecelilik kuramı bu problemi elektriksel nötr nokta-kütlenin davranışını küresel doğru kanunu ile tesis ederek çözmüştür ki buna göre de eylemsizlik ve yerçekimi etkilerinin artık ayrı olarak kabul edilmemektedir. Böyle yapmakla, noktadan noktaya değişen karakteristiklerini materyal noktaların metrik ve dinamik davranışlarını belirleyerek ether'e ekledi ve fiziksel faktörlere yani kütle/enerji dağılımına göre onları sırasıyla saptadı. Böylece genel göreceliliğin ether'i klasik mekanikten ve özel görecelilikten ‘mutlak’ olmayan ama lokal değişken karakteristikleriyle saptanan şekliyle anlamlı bir biçimde farklılaşır.

Kaynakça

  1. ^ Ernst Mach’tan nakleden Ciufolini ve Wheeler: Gravitation and Inertia, s. 387

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Klasik mekanik</span>

Klasik mekanik, makroskobik boyutlarda cisimlerin hareketlerini hem deneysel hem de matematiksel olarak inceleyen, fiziğin iki ana dalından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Kuvvet</span> kütleli bir cisme hareket kazandıran etki

Fizik disiplininde, kuvvet bir cismin hızını değiştirmeye zorlayabilen, yani ivmelenmeye sebebiyet verebilen - hızında veya yönünde bir değişiklik oluşturabilen - bir etki olarak tanımlanır, bu etki diğer kuvvetlerle dengelenmediği müddetçe geçerlidir. Itme ya da çekme gibi günlük kullanımda yer alan eylemler, kuvvet konsepti ile matematiksel bir netliğe ulaşır. Kuvvetin hem büyüklüğü hem de yönü önemli olduğundan, kuvvet bir vektör olarak ifade edilir. Kuvvet için SI birimi, newton (N)'dur ve genellikle F simgesi ile gösterilir.

<span class="mw-page-title-main">Mekanik</span> kuvvetlere veya yer değiştirmelere maruz kalan fiziksel cisimlerle ilgilenen bilim

Mekanik, fiziğin fiziksel nesnelerin hareketleriyle, özellikle kuvvet, madde ve hareket arasındaki ilişkilerle ilgili alanıdır. Nesnelere uygulanan kuvvetler yer değiştirmeler veya bir nesnenin çevresine göre konumunda değişikliklerle sonuçlanır. Fizik'in bu dalının kökenleri Antik Yunanistan'da Aristoteles ve Arşimet'in yazılarında bulunur.. Erken modern dönem sırasında, Galileo, Kepler ve Newton gibi bilim adamları şimdiki klasik mekaniğin temellerini attılar. Klasik mekanik, duran veya ışık hızından çok daha düşük hızlarla hareket eden cisimlerle ilgili klasik fizikin bir dalıdır. Kuantum aleminde olmayan cisimlerin hareketini ve üzerindeki kuvvetleri inceleyen bilim dalı olarak da tanımlanabilir. Alan bugün kuantum teorisi açısından daha az anlaşılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Özel görelilik</span> izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir

Fizikte, özel görelilik teorisi veya izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir. Albert Einstein'ın orijinal çalışmalarında teori, iki varsayıma dayanmaktadır:

  1. Fizik yasaları, tüm süredurum referans çerçevelerinde değişmezdir.
  2. Işık kaynağının veya gözlemcinin hareketinden bağımsız olarak vakumdaki ışığın hızı, tüm gözlemciler için aynıdır.

Kütleçekim ya da çekim kuvveti, kütleli her şeyin gezegenler, yıldızlar ve galaksiler de dahil olmak üzere birbirine doğru hareket ettiği doğal bir fenomendir. Enerji ve kütle eşdeğer olduğu için ışık da dahil olmak üzere her türlü enerji kütleçekime neden olur ve onun etkisi altındadır.

Fizikte, kütle, Newton'un ikinci yasasından yararlanılarak tanımlandığında cismin herhangi bir kuvvet tarafından ivmelenmeye karşı gösterdiği dirençtir. Doğal olarak kütlesi olan bir cisim eylemsizliğe sahiptir. Kütleçekim kuramına göre, kütle kütleçekim etkileşmesinin büyüklüğünü de belirleyen bir çarpandır (parametredir) ve eşdeğerlik ilkesinden yola çıkılarak bir cismin kütlesi kütleçekimden elde edilebilir. Ama kütle ve ağırlık birbirinden farklı kavramlardır. Ağırlık cismin hangi cisim tarafından kütleçekime maruz kaldığına göre ve konumuna göre değişebilir.

<span class="mw-page-title-main">Newton'un hareket yasaları</span> Bilimsel Yasalar

Newton'un hareket yasaları, bir cisim üzerine etki eden kuvvetler ve cismin yaptığı hareket arasındaki ilişkileri ortaya koyan üç yasadır. İlk kez Isaac Newton tarafından 5 Temmuz 1687 tarihinde yayımlanan Philosophiae Naturalis Principia Mathematica adlı çalışmada ortaya konmuştur. Bu yasalar klasik mekaniğin temelini oluşturmuş, bizzat Newton tarafından fiziksel nesnelerin hareketleri ile ilgili birçok olayın açıklanmasında kullanılmıştır. Newton, çalışmasının üçüncü bölümünde, bu hareket yasalarını ve yine kendi bulduğu evrensel kütleçekim yasasını kullanarak Kepler'in gezegensel hareket yasalarının elde edilebileceğini göstermiştir.

1. Yasa
Eylemsiz referans sistemi adı verilen öyle referans sistemleri seçebiliriz ki, bu sistemde bulunan bir parçacık üzerine bir net kuvvet etki etmiyorsa cismin hızında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu yasa genellikle şu şekilde basitleştirilir: “Bir cisim üzerine dengelenmemiş bir dış kuvvet etki etmedikçe, cisim hareket durumunu korur.”
2. Yasa
Eylemsiz bir referans sisteminde, bir parçacık üzerindeki net kuvvet onun çizgisel momentumunun zaman ile değişimi ile orantılıdır:

Einstein alan denklemleri ya da Einstein denklemleri, yüksek hız ve büyük kütlelerde geçerli olan uzayzamanın geometrisi ile enerji ve momentum dağılımını ilişkilendiren doğrusal olmayan diferansiyel denklemler kümesidir. Einstein, bu denklemleri ilk kez 1915 yılında yayımlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Uzayzaman</span> Matematik modeli

Uzayzaman, uzay ile zamanı "uzay-zaman sürekliliği" adı verilen yapıda birleştiren matematik modeli. Öklitçi yaklaşıma göre evren uzayın üç boyutu ve dördüncü boyutu oluşturan zamandan oluşur. Fizikçiler, uzay ve zaman kavramlarını tek bir çatı altında birleştirmek yoluyla, karmaşık fizik teorilerini önemli ölçüde basitleştirmeyi ve evrenin işleyişini süpergalaktik ve altatomik seviyelerde daha basit ve ortak bir dilde açıklamayı başarmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Görelilik ilkesi</span> Fizik yasalarının tüm referans çerçevelerinde aynı olması gerektiğini belirten fizik ilkesi

Görelik teorisi ya da basitçe fizikte görelilik genellikle Albert Einstein'ın iki teorisini kapsar. Bunlar özel görecelik ve genel göreceliktir.

<span class="mw-page-title-main">Hareket (fizik)</span>

Hareket ya da devinim, bir cismin sabit bir noktaya göre yerinin zamana karşı değişimidir. Hareketle ilgilenen bilim sahaları, mekanik ve kinematik olarak sınıflandırılabilir. İlkinde kuvvet ve kütle üzerindeki etkisi incelenirken, ikincisinde, kütlenin konumu, hızı gibi nitelikler incelenir.

Genel görelilik fiziğinde, eşdeğerlik ilkesi, kütleçekimsel kütle ve eylemsiz kütle arasındaki eşdeğerlikle ilgilenen çeşitli kavramlardan biridir. Einstein'in gözlemlerine göre büyük kütleli bir cismin üzerinde durulduğunda hissedilen kütleçekimsel kuvvet, eylemsiz olmayan (ivmeli) referans çerçevesindeki bir gözlemcinin hissettiği uydurma kuvvetle aynıdır.

Fizikte konuşlanma sistemi farklı zaman dilimlerinde nesnelerin konum ve yönelim gibi özelliklerini belirlemek ve ölçmek için kullanılan bir koordinat sistemini ifade etmektedir. Ayrıca bu özelliklerin temsilinde kullanılan kümelerini de içerebilmektedir. Daha zayıf bir anlamda, bir konuşlanma sistemi yalnızca koordinatları betimlememektedir, aynı zamanda bu sistemde hareket eden nesnelerin ayırt edilmesinde her zaman dilimi için aynı üç boyutlu alanları da tanımlamaktadır.

Mach prensibi, belirli bir bölgedeki hareketin başka bir referans noktasına göre hareketin belirlenmesi büyük ölçekteki madde dağılımına dayalı olduğunu belirtir. Teorik fizikteki, yerçekimi teorilerinden olan Mach prensibi Einstein tarafından isimlendirilmiştir. Fikir filozof Ernst Mach'a atfedilir.

Galile değişmezliği ya da Galile göreliliği der ki; hareket kanunlarının hepsi eylemsiz çerçeve içinde olur. Galileo Galilei bu prensibi ilk olarak 1632'de İki Dünya Sistemi Hakkında Diyalog adlı kitabında kullanmıştır. Prensibi açıklarken gemi örneğini vermiştir. Sakin bir denizde, hiçbir yere çarpmadan sabit hızda giden gemide, güvertenin altında olan bir gözlemci geminin hareketsiz olduğunu ya da hareket edip etmediğini söyleyemez demiştir. Bir diğer güzel örnekse; Dünyamız Güneş'in etrafında saniyede yaklaşık olarak 30 kilometre/saniye hızla dönmektedir ve güvertedeki gözlemci gibi biz de Dünya hakkında teknik olarak bu eylemsiz çerçeve kuralına uymasa da aynı şeyleri söyleyebiliriz.

Bilimsel kuram; iyi kanıtlanmış, sürekli olarak test edilen ve doğrulanan deney ve gözlem ile bilimsel metot aracılığıyla elde edilen, doğanın bazı yönlerinin açıklamasıdır. Tüm bilimsel bilgiler gibi, bilimsel kuramlar doğaları gereği tümevarımsaldır, tahmin edilebilir gücü ve açıklayıcı kuvveti amaçlar. Bilimsel bir kuramın gücü, açıklayabildiği durumların çeşitliliği, anlaşılabilirliği ve kolaylığı ile ilişkilidir. Yeni bilimsel kanıtlar elde edildikçe, yeni bulgulara uymaması durumda, bilimsel bir kuram reddedilebilir ya da değiştirilebilir. Böyle durumlarda, daha doğru bir kuram benimsenir. Bazı durumlarda, doğruluğu kesin olmayan, değiştirilmemiş bir bilimsel kuram, özel bazı durumlara benzerliği açısından kullanışlı ise yine de kuram olarak ele alınır. Bilimsel kuramlar test edilebilir ve yanlış/çürütülebilir tahminler üretebilirler. Bilimsel kuramlar doğal olaylardan sorumlu bazı nedensel elementleri açıklarlar ve fiziksel evrenin yönleri ile elektrik, kimya, astronomi gibi özel araştırma alanlarını tahmin etmek ve açıklamak için kullanılırlar. Bilim insanları kuramları, teknolojiyi geliştirmek ve hastalıklara çare bulmak gibi amaçlar dışında, daha sonraki bilimsel bilgiler için temel olarak da kullanırlar. Bilimsel kuramlar, bilimsel bilginin en güvenilir, en kesin ve kapsamlı formudur. Bu, varsayım, hipotez ya da tahmin anlamlarına gelebilen kuram kelimesinin genel kullanımından büyük ölçüde farklıdır.

Özel görelilik kuramı tarihi, birçok teorik sonuçtan ve Albert A. Michelson, Hendrik Lorentz, Henri Poincaré ve diğerleri tarafından elde edilmiş ampirik bulgulardan oluşmaktadır. Tüm bunlar Albert Einstein ve daha sonrasında Max Planck, Hermann Minkowski ve diğerleri tarafından önerilen özel görelilik kuramının bir sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">Göreli Doppler etkisi</span>

Relativistik Doppler Etkisi ya da Göreli Doppler etkisi, adını ünlü bilim insanı ve matematikçi Christian Andreas Doppler'dan almakta olup, kısaca dalga özelliği gösteren herhangi bir fiziksel varlığın frekans dalga boyu Dalga boyu, bir dalga görüntüsünün tekrarlanan birimleri arasındaki mesafedir. Yaygın olarak Yunanca lamda (λ) harfi ile gösterilmektedir. hareketli bir gözlemci tarafından farklı zaman ve/veya konumlarda farklı algılanması olayıdır. Bu da göreli olduğunu belirtir. Herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek icin fiziksel bir dalga ortamı'na ihtiyaç duyan dalgalar icin Doppler Etkisi hesaplamaları yapılırken, dalga kaynağı ve gözlemcinin birbirine göre konum, yön ve hızlarının yanında dalganın içinde veya üzerinde hareket ettiği dalga ortamının da fiziksel yapısı dikkate alınmak zorundadır. Eğer söz konusu dalga herhangi bir A konumundan B konumuna gitmek için fiziksel bir dalga ortamına ihtiyaç duymuyor ise Doppler Etkisi hesaplamalarında sadece dalga kaynağının ve gözlemcinin birbirine göre birim zamandaki konumlarının değerlendirilmesi yeterlidir. Göreli doppler olayı değişikliği olduğu frekansa ışık kaynağının göreceli hareketine göredir ve, Göreli Doppler etkisi relativistik olmayan farklı Doppler etkisi denklemleri dahil olarak zaman genişlemesi etkisini özel görelilik ve referans noktası olarak yayılma ortamı dahil değildir. Lorentz simetri gözlenen frekanslar için toplam farkı anlatır.

İvmeli referans çerçevesi, ivmesi olan bir referans çerçevesidir. Genel olarak sıfırdan farklı bir ivme algılar. Kavisli uzay-zamanda tüm çerçevelerin eylemsiz olmayan durumu vardır.

<span class="mw-page-title-main">Uzay (geometri)</span> uygun zamanında fiziksel bir gözlemciye göre mesafeler ve yönlerin genel çerçevesi

Uzay, nesnelerin ve olayların göreceli konuma ve yöne sahip olduğu sınırsız üç boyutlu bir boyuttur. Modern fizikçiler genellikle zamanla, uzay-zaman olarak bilinen sınırsız dört boyutlu bir sürekliliğin parçası olduğunu düşünmesine rağmen, fiziksel alan genellikle üç doğrusal boyutta düşünülür. Mekan kavramının fiziksel evrenin anlaşılması için temel öneme sahip olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, filozoflar arasında kendisinin bir varlık mı, varlıklar arasındaki ilişkinin mi yoksa kavramsal çerçevenin bir parçası mı olduğu konusunda anlaşmazlık devam eder.