İçeriğe atla

Musular Düz Yerleşmesi

Düz Yerleşme
Adı:Musular
il:Aksaray
İlçe:Gülağaç
Köy:Kızılkaya
Türü:Düz yerleşme
Tahribat:
Tescil durumu:Tescilli[1]
Tescil No ve derece:798 / 1,3
Tescil tarihi:14.02.1998
Araştırma yöntemi:Kazı

Musular, Aksaray İli, Aksaray İlçesi, Kızılkaya Köyü'nün yaklaşık 1 km. güneyinde, Musular Mekii'nde yer alan bir düz yerleşmedir. Hasan Dağı ve Melendiz Dağı'nın kuzeyine düşen volkanik bir arazide Ihlara Vadisi'nin verimli ovasında, Melendiz Çayı'nın batı kıyısındadır. Aşıklı Höyük'ün 300-400 metre batısında yer almaktadır.[2]

Kazılar

Yerleşme, İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı'nın Aşıklı Höyük'teki kazıları sırasında 1993 yılında saptanmıştır. Daha sonra aynı Anabilim Dalı'ndan Sevil Gülçur tarafından yerleşmede 1994 ve 1995 yıllarında yüzey toplaması yapılmıştır. Kazılar ise 1996 – 2004 yıllarında Aksaray Müzesi Müdürlüğü başkanlığında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı öğretim üyesi ve öğrencilerinden oluşan, bilimsel danışmanlığını Mihriban Özbaşaran'ın yaptığı bir ekip tarafından kazı yapılmıştır.[2][3]

Tabakalanma

Kazılarda iki ana yerleşme evresi saptanmıştır. Ana kaya üzerinde yer alan beş tabakalı ilk yerleşme evresi Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ yerleşmesidir. Yakındaki Aşıklı Yerleşmenin en üst yapı evreleri ile çağdaş ve ilişkili görülmektedir.[2] Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmesi iki evreli olarak değerlendirilmektedir. Üstteki evre taş temelli yapılar evresi, alttaki ise kırmızı tabanlı yapı evresi olarak tanımlanmaktadır.[4] Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmenin üstündeki yerleşme evresi ise Çanak Çömlekli Neolitik Çağ yerleşmesidir.[2]

Buluntular

Çanak Çömlekli Neolitik yerleşim evresinin verdiği çanak çömlek buluntuları bu yerleşmenin Kalkolitik Çağ başlarına tarihlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.[5]

Çanak Çömleksiz Neolitik evre, anakaya üzerindeki çöplük olarak kullanıldığı anlaşılan sığ bir çukurla temsil edilmektedir. Çukurdan esas olarak çok iri sığır kemikleri çıkartılmıştır. Bu alanın kullanımı daha sonra bırakılmış, kalın bir toprak tabakasıyla doldurularak düzlenmiştir. Kısmen bu düzlemin üzerine taş temelli, kerpiç duvarlı bir yapı inşa edilmiştir. Ne için kullanıldığı anlaşılamayan yapının batısında işlik olarak kullanıldığı anlaşılan bir açık alan bulunmaktadır. Bu tabakanın üzerinde görkemli bir işçiliğe dayanan, muhtemelen üstü kapalı bir taş kanal, iki mekanlı, taş temelli bir yapı ve kırmızı renkli kireç tabanlı yapı kalıntıları vardır. Bu tabakanın da üstünde Neolitik sonu, Kalkolitik başı gibi tarihlenebilecek tabakalar yer almaktadır.[2]

Neolitiğin erken evresine tarihlenebilecek olan çanak çömlek buluntularının bölgede henüz benzerlerine rastlanmadığı belirtilmektedir. El yapımı, kaba görünümlü ve istisnasız organik katkılı bu çanak çömlek dört mal grubu içinde toplanmaktadır. Birinci grup kırmızı astarlı, açkılı, bej rengi hamurlu, ikinci grup kırmızı astarlı, parlak açkılı, kırmızı renkli hamurlu, üçüncü grup gri, kahverengi ve siyah renkli hamurlu, dördüncü grup ise bej, pembemsi bej renkli hamurlu maldır.[6]

Kazılarda ele geçen yontmataş aletlerin neredeyse tümü obsidiyendir. Obsidiyenin Nenezi Dağı ve Göllü Dağ'dan bloklar halinde getirildiği ileri sürülmektedir.[2] Yontmataş işçiliğinde dilgi endüstrisinin hakim olduğu belirtilmektedir. Aletlerde ağırlığı kazıyıcılar oluşturmaktadır.[7]

Çeşitlilik açısından zengin bir kemik alet endüstrisi gözlenmektedir. En çok üretilmiş olan kemik alet bızlardır.[2]

Yerleşmede 1996 – 2001 yılları arasındaki kazılarda sekiz insan iskeleti parçalarına ulaşılmıştır. Bunlardan bir bireyinki sadece çene kemiğidir. Sağlam ele geçenlere bakılarak ölülerin hocker pozisyonunda (ana rahmindeki gibi) gömüldüğünü, gömüt armağanı bırakılmadı anlaşılmaktadır.[2] Üçü kadın, üçü erkek, ikisi de çocuklara ait bu sekiz iskelet buluntusundan beşinin kafatasında patolojik bulgu saptanmıştır. Bir kadın kafatasında darbeden dolayı oluşan travmaya bağlı iltihaplanma, bir erkek kafatasında ise anemiden kaynaklandığı düşünülen porotik yapı belirlenmiştir. Aynı bireyin her iki orbit tavanında belirgin biçimde cribra orbitalia görülmüştür. Bu tip patolojik lezyonların demir eksikliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir.[8]

Kazılarda ortaya çıkarılan hayvan kemiklerinin % 42'si yabani sığır kemiğidir. Diğer hayvan kemikleri yabani türler olarak koyun, keçi, domuz, at ve geyikgillerdir. Bunların yanında köpekgiller ve tavşan kemikleri de bulunmaktadır.[2]

Bitki kalıntıları az sayıda ele geçmiş olmakla birlikte buğday ve arpanın tarıma alındığı ifade edilmektedir.[2]

Değerlendirme ve tarihlendirme

Musular Düz Yerleşmesi'nin, Aşıklı Höyük'te yerleşik topluluk tarafından, bu yerleşimin son evrelerinde, MÖ 7600'lerde kullanılmaya başlandığı öne sürülmektedir. Aşıklı halkının burayı bir av alanı, avla ilintili inançları yolunda bir tören alanı, av sonrası et, kemik ve derilerin işlendiği bir işlik olarak kullandıkları düşünülmektedir. Öte yandan av hayvanları içinde yabani sığırın ağırlıkta olması, seçici bir avlanmaya işaret etmektedir. Bölgede obsidiyen endüstrisine ilişkin buluntular arasında ön kazıyıcıların ve baskı düzeltili ok uçlarının çokluğu da av ve deri işleme yoğunluğunu göstermektedir. Höyüğün ayrıca Aşıklı halkı için sembolik ve işlevsel bir anlam taşıdığı düşünülmektedir. Çanak çömlekli Neolitik yerleşme ise küçük ve mütevazı bir yerleşme olarak görülmektedir.[9]

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ "TAY – Yerleşme Ayrıntıları". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2012. 
  2. ^ a b c d e f g h i j "TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2012. 
  3. ^ 20. Kazı Sonuçları Toplantısı (1998) Cilt 2, Sh.: 631
  4. ^ 20. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 632
  5. ^ 20. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 633
  6. ^ 27. Kazı Sonuçları Toplantısı (2005) Cilt 1, Sh.: 244
  7. ^ 20. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 635
  8. ^ Sevil Özterzi, Anadolu'da Neolitik ve Kalkolitik Dönemdeki Mezar Tiplerinin ve Ölü Gömme Geleneklerinin Sosyokültürel Açıdan Değerlendirilmesi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Antropoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Sh.: 58
  9. ^ 27. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 245-246

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Çayönü</span>

Çayönü Höyüğü ya da Çayönü Tepesi Diyarbakır il merkezinin kuzeybatısında, Ergani İlçesi'nin 7 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, 4,5 metre yükseklikte 160 x 350 metre boyutlarında yayvan, geniş bir tepe üzerindedir. Güneyinden Boğazçay Deresi geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Cafer Höyük</span>

Cafer Höyük, Malatya il merkezinin yaklaşık 40 km. kuzeydoğusunda bulunan höyük bugün için Karakaya Barajı suları altında kalmıştır. Bölgenin günümüzde 9 bin yıl önce iskan edildiği düşünülmektedir. Paleolitik Çağ insanlarının, Malatya civarında sık rastlanan mağaralardan çıkıp yabanıl tahıl devşiriciliği ile yerleşik yaşama geçtikleri, ardından da tarıma başladıkları anlaşılmaktadır. Ancak hayvan evcilleştirildiğine ilişkin bir bulgu yoktur.

Hayaz Höyük, Adıyaman ilinin Samsat ilçesine bağlı Hayaz köyü yakınında bulunan arkeolojik bir yerleşmedir. Samsat ilçesinin 17 km. güneyinde bulunan köy ve höyük daha sonra Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmıştır. Göl oluşmadan önce Fırat ile onun bir kolu olan Kalburcu Çayı'nın birleştiği noktada bulunmakta idi.

Nevali Çori, Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı mahallesinin hemen kuzeybatısında bulunan bir höyüktür. Höyük, Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmadan önce Fırat'ın bir kolu olan Kantara Deresi'nin iki yanında yer almaktaydı. Dere höyüğü ikiye bölmüş durumdadır. Yerleşme, derenin doğu yakasında 90 X 40 metre boyutlarında, batı yakasında ise daha küçük bir alandır. Bu yerleşmelerden büyük olanı (doğu) Nevali Çori I, batı taraftaki ise Nevali Çori II olarak adlandırılmaktadır. Yerleşmenin arkeolojik olarak en önemli tabakaları, beş yapı katı olarak izlenen, Nevali Çori I olarak tanımlanan kesimdeki Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ tabakalarıdır. Bu tabakalarda yürütülen kazı çalışmaları ve buluntular üzerinde yapılan analizler, Nevali Çori neolitik halkının esas olarak avcı - toplayıcı yaşam tarzını sürdürmekle birlikte, tarım ve hayvancılık yaptığını ortaya koymaktadır. Ortaya çıkarılan mimari kalıntılar ise Orta Fırat Havzası'nın Erken Neolitiği hakkında önemli bilgiler vermiştir. Özellikle, Göbekli Tepe, Urfa – Yeni Mahalle, Karahan, Sefer Tepe, Hamzan Tepe ve Taşlı Tepe gibi arkeolojik alanlarda benzerleri görülen T biçimli sütunların yer aldığı kült binası önemli bir keşif olmuştur.

Değirmentepe Höyüğü, Malatya ilinin 24 km. kuzeydoğusunda Karakaya Barajı Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Köşk Höyük</span> Niğde il merkezine 17 km mesafedeki bir höyük

Köşk Höyüğü, Niğde il merkezine 17 km mesafede bulunan bir höyüktür. Höyük 80 metre çapında 15 metre yüksekliktedir. Kazılarda ulaşılan buluntular Niğde Müzesinde sergilenmektedir. Müze'de diğer buluntular yanında MÖ 4883 yılına tarihlenen bir Kalkolitik ev modeli, birebir ölçülerde sergilenmektedir.

Kuruçay Höyüğü, Burdur'un 15 km. batısında, Kuruçay köyünün 1,5 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, Burdur Gölü'ne bakan bir tepe üzerinde yer alıp üç yanı derin dere yataklarıyla çevrilidir. Buradaki arkeolojik yerleşim 90 x 60 metre boyutlarında ve 8 metre yüksekliktedir. Höyüğün en üst noktası Burdur Gölü'nden 110 metre yüksekliktedir.

<span class="mw-page-title-main">Halaf kültürü</span>

Halaf Kültürü, Kuzey Mezopotamya'nın Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'ında, Tell Halaf'da kesintisiz olarak gelişen bir tarihöncesi kültürdür. Tell Halaf yerleşimi, MÖ 6.000 civarı ile MÖ 5.400 arasında Halaf Dönemi olarak adlandırılan bir dönem boyunca gelişmiştir. Halaf Kültürü'nü yine aynı bölgede Obeyd Kültürü izlemiştir. Halaf Kültürü adını, günümüzde Türkiye – Suriye sınırının hemen güneyinde yer alan ve Erken Kalkolitik Çağ'a tarihlenen Tell Halaf yerleşiminden almaktadır. Halaf Kültürü'nün Samarra ve Hassuna kültürlerinden kaynaklanmadığı ama onlardan etkilendiği görüşü hakimdir.

Domuztepe Höyüğü, Osmaniye il merkezinin 35 km. güneydoğusunda yer alan bir höyüktür. Günümüzde Aslantaş Barajı kıyısında yer alan höyüğü tarihöncesi yerleşim katları su altında kalmıştır.

Mezraa - Teleilat Höyüğü, Şanlıurfa il merkezinin kuzeybatısında, Birecik ilçesinin 5 km güneyinde, Mezraa Köyü'nün hemen batısında ve kısmen altına yayılmış olan bir höyüktür. Yayıldığı alan 7 hektar olan höyük 450 x 160 metre boyutlarında olup 4 metre yüksekliktedir.

Akarçay Tepe Höyük ya da Akarçay Höyük, Şanlıurfa il merkezinin batısında, Birecik ilçesinin 15 km. güneyinde bulunan bir höyüktür. Yaklaşık 350 x 150 metre büyüklüğündeki höyük 6 metre yüksekliktedir. Çanak çömlek yayılımına göre yerleşmenin 2,9 hektarlık bir alana yayıldığı belirtilmektedir.

Çine Tepecik Höyük, Aydın İl merkezinin güneyinde, Çine İlçesinin 5 km. batısında, Karakollar Köyü'nün 3 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Çine Çayı'nın 1 km. doğusunda bulunan höyük 120 x 40 metre boyutlarında olup 9 metre yüksekliktedir.

Tepecik - Çiftlik Höyüğü, Niğde İl merkezinin kuzeybatısında Çiftlik İlçesi'nin 1 km doğusunda, Melendiz Dağları'nın hemen doğusundaki küçük bir vadi içinde yer alan bir höyüktür. Tepe, 200 metre çapında 4-5 metre yüksekliğindedir. İçinde bulunduğu ova, bir yandan su kaynakları zengin ve verimli topraklar sunarken, diğer yandan yakındaki obsidiyen kaynakları höyük açısından uygun bir çevre sağlamaktadır. Höyüğün bulunduğu ova, Mio-Pliosen ile Pleistosen devrelerde oluşmuş bir krater ovasıdır. Krater, Pleistosen dönemde bir göl halindeydi ve Holosen başlarından itibaren dolmayı sürdürerek bir ova haline geldi. Yerleşmenin başladığı MÖ 6. – 7. binyıllarda kısmen göldü ve yerleşme bir göl kenarında ya da yakınında yer alıyordu.

<span class="mw-page-title-main">Hacılar Höyük</span>

Hacılar Höyük, Burdur İl merkezinin 26–27 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Toroslar'ın kuzeye uzanan sırtları arasında oluşmuş bir vadide bulunmakta olup batısında Koca Çay akmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Demircihöyük</span>

Demircihöyük, Bilecik il merkezinin yaklaşık olarak 25 km. batısında, Çukurhisar ilçesinin kuzeybatısında yer alan bir höyüktür. Eskişehir Ovası'nın batı kenarındaki höyük 80 metre çapında, 5 metre yüksekliktedir. Yerleşim gördüğü dönemlerde genişlik ve yüksekliğinin çok daha fazla olduğu yapılan sondajlardan anlaşılmaktadır. Buluntular Eskişehir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

Kömürcü / Kaletepe Höyüğü, Niğde İli, Çiftlik İlçesi'ne bağlı Kömürcü Köyü yakınlarındaki Kaletepe olarak bilinen kayalık tepede yer alan bir höyüktür. Göllü Dağı'nın doğu yamacındaki höyük 150 x 150 metre boyutlarındadır. İki yanından birer dere akmaktadır.

Salat Cami Yanı, Diyarbakır İli, Bismil İlçesi'nin yaklaşık 20 km. doğusunda, Dicle'nin bir kolu olan Salat Çayı kıyısında yer alan bir höyüktür. Höyükteki Neolitik yerleşim alanı 220 x 130 metrelik bir alana yayılmıştır. Kazı çalışmaları başlamadan önce höyükten sürekli olarak toprak alınması ve yapılaşma sonucunda tepenin büyük bir kısmı ortadan silinmişti.

Sırçan Tepe Höyüğü, Aksaray ilinin kuzeydoğusunda, Bebek Köyü'nün 500 metre kuzeyinde yer alan bir höyüktür. Tepe, 196 metre çapında ve 4 metre yüksekliğindedir. Höyük, eski bir krater ağzı olduğu düşünülen ovanın güneybatısını sınırlayan Kılavuz Tepesi eteğinde, Geçit Deresi alt sekisinde olup ufak ve yayvan bir höyüktür.

Levzin Höyük, Adıyaman il merkezinin güneybatısında, Besni İlçesi'nin 25 km. güneyinde, Yoldüzü Köyü'nün 1,4 km. güneyinde yer alan bir höyüktür. Çakırhöyük (Keysun) Ovası'ndaki höyük yaklaşık 5-6 metre yükseklikte olup 15 dönümlük bir alanı kaplamaktadır.

Uğurlu / Zeytinli, Çanakkale İli'ne bağlı Gökçeada'nın batı tarafında, Uğurlu Köyü'nün 900 metre doğu-kuzeydoğusunda yer alan bir höyüktür. Uğurlu Limanı'ndan yaklaşık olarak 1.400 metre, Ada'nın merkezine 23–24 km. uzaklıktadır. Bölge yerel olarak Zeytinli Mevkii olarak bilinmektedir. Yerleşme İsa Tepe'sinin doğu yamacında, bir yamaç yerleşmesi görünümündedir. Çanak çömlek buluntularına bakılarak 300 x 100 metrelik bir alana yayılmış olduğu söylenmektedir. Neolitik Çağ'a tarihlenen çanak çömlek buluntuları ise 100 x 100 metrelik bir alanda görülmektedir. Uğurlu / Zeytinli, şimdilik Doğu Ege Adaları'daki en eski yerleşmedir. Neolitikleşmenin Avrupa'ya aktarımından çok önemli bir konum göstermektedir. En erken yerleşimin Anadolu'dan gelen göçle MÖ 6.500 yıllarında başladığı anlaşılmaktadır. Bu yerleşim MÖ 5.000 dolaylarında Anadolu'dan bağımsız şekilde gelişen bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır.