Cami, İslam dininin ibadet mekanıdır. Genellikle minaresiz küçük camilere veya bazı kurum ve kuruluşlarda ibadet için ayrılmış ufak mekanlara ise mescit denir.
Mihrap, camide imamın namaz kıldırırken cemaatin önünde durduğu, kıble yönündeki duvarın ortasında bulunan oyuk ve girintili yer.
Namazgâh, açık havada namaz kılmak için düzenlenmiş ibadet mekanı.
Bezmiâlem Valide Camii; İstanbul'da iki hastane arasındaki bu cami 1843'te Abdülmecid'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, kâgirdir. Beşik çatısı, beyaz küfeki taşından minaresi, avlusu, taştan yapılma bir taçkapısı vardır. Taçkapının biraz ilerisinde çeşmesi bulunmaktadır.
Gazi Ahmed Paşa Camii ya da Kara Ahmed Paşa Camii, İstanbul'un Topkapı semtinde Fatma Sultan mahallesinde 1558 yılında tamamlanmış bir camidir. Caminin banisi Kara Ahmed Paşa, Yavuz Selim'in damadıdır. Caminin yapımı 1555 yılında Edirnekapı civarında başlanmıştır. 1555'te muhtemelen Rüstem Paşa ile husumeti yüzünden idam edilmiş; ölümünen az önce yapımı başlayan caminin tamamlandığını görmemiştir. İnşaat Mihrimah Sultan'ın isteği üzerine durdurulmuştur ve bölgede Mihrimah Sultan Camii'nin inşaatına başlanmıştır. Bunun üzerine cami ve türbenin inşaatı Topkapı'daki yeni bir vakıf arazisinde yapılmuştır. Kara Ahmed'in türbesi caminin 50 metre batısında müstakil bir yapıdır. Cami, medrese, türbe ve sıbyan mektebinden oluşan bir külliye şeklinde yapılmıştır.
Bali Paşa Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde Bali Paşa caddesi Hoca Efendi sokağındadır. Kesmetaştandır ve minaresi klasik olarak sağındadır. II. Bayezid'in veziri Malkoçoğlu Balı Paşa'nın başlattığı ve bitiremediği camiyi karısı Hüma Sultan 1504'te tamamlatmıştır.
Ferruh Kethüda Camii; İstanbul ili, Fatih ilçesi, Ayvansaray mahallesi, Mahkemealtı Caddesi üzerinde yer alır. Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı Semiz Ali Paşa'nın kethüdası yani kahyası olan Ferruh Ağa tarafından 1562-63 tarihinde inşa ettirilmiştir. Mezarı caminin ön tarafındaki hazire içinde bulunmaktadır. Mimar Sinan'ın eseri olan cami, Osmanlı döneminde Halvetiyye tarikatının Sünbüliye koluna ait bir tekke olarak da kullanıldığı için Balat Tekkesi adıyla da ünlenmiştir. Tekkeye ait diğer bölümler zaman içinde yıkılıp ortadan kalkmıştır. Külliyeden günümüze sadece cami ve çeşme kalabilmiştir. Dikdörtgen planlı olarak, kesme taştan inşa edilen caminin mihrabı baştan başa Tekfur Sarayı imalatı olan değerli çinilerle kaplıdır. Duvarlarındaki diğer Tekfur çinileri 1940'lı yıllarda çalınmış ve tahrip edilmiştir.
Şah Sultan Camii İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde merkez mahallesinde, Silahtar Ağa caddesinde bir camidir. Bu cami ve çevresi Sünbüli tekkesi idi. 1533'te Yavuz Sultan Selim'ın kızı Şah Sultan Mimar Sinan'a yaptırdı. Cami türbesinde şeyh merkezzade Ahmet Efendi yatmaktadır.
Akşemseddin Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde Keçeciler caddesi ile Yamak sokağının kesiştiği noktada, Hırka-i Şerif Camii'ne 200 m uzaklıktadır.
Karaali Camisi, Uşak ilinin Mendepazarı mevkiinde bulunmaktadır. İnşa tarihi tam olarak bilinmeyen camiyi Kara Ali adlı şahsın yaptırdığı söylenmektedir. Binada hicri 975, miladi 1567-1568 tarihli bir kitabe olsa da, yapının mimari özellikleri 16. yüzyıl üslup özelliklerine sahip değildir. Bu durumda minarenin daha önceki bir camiden kaldığı, şimdiki caminin de 19. yüzyılın ilk yarısında büyük bir onarımla günümüzdeki görünümüne kavuştuğu ileri sürülmektedir.
Selman Ağa Camii, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin Mimar Sinan Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi bir camidir. II. Beyazıt'ın kapı ağası ve Darüssaade Ağası olan Selman Ağa tarafından yaptırılmıştır. Yapımına 1506 yılında başlanan cami, aynı sene ibadete açılmıştır. Cami mimari olarak Osmanlı esintilerini yansıtmaktadır.
Osmanlı Camii, Arnavutköy'de bir cami. Horasan şeklinde, 1595 tarihinde yapılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Kilise iken 1991 yılında Anıtlar Genel Müdürlüğünden alınan izne göre cami olarak ibadete açılmıştır. Buraya Rumların yerleşmesiyle birlikte kilise yapıldığı düşünülmektedir.
Erzurum Ulu Cami, Türkiye'de Erzurum ili, Yakutiye ilçesinde bulunan ve şehrin en eski, en büyük camisi olma özelliğini taşıyan camidir.
Seng-i İbret, Osmanlı'da idam edilen devlet adamlarının kesik başlarının sergilendiği taştır. İdam edilen devlet adamlarının kesik başlarının bu taş ile halka gösterilmesi Tanzimat döneminde yasaklandı.
Sadaka taşı, genellikle cami vb. yerlerde ihtiyaç sahiplerinin alabilmeleri için para vb.nin bırakıldığı özel yer.
Kaptan İbrahim Ağa Camii, 1622 yılında Kaptan İbrahim Paşa tarafından İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde yaptırılmıştır.
Hallaç Mahmut Cami veya Hallaç Mahmut Mescidi; Ankara'nın Ulus semtinde bulunan bir camidir. Tek kubbeli ve minaresiz bir şekilde inşa edilmiş olan bu Osmanlı İmparatorluğu yapısı, başlarda mescid olarak tasarlanmış ve kullanılmıştır. Yakın bir zamanda geçirdiği onarımdan sonra içine ahşap minber eklenmesiyle birlikte artık cami halini almıştır.
Binek taşı, at veya arabaya binmek için üstüne çıkılan yüksekçe taş. Genellikle 60-100 santim eninde yaklaşık 40 cm yüksekliğinde olan bu taşlar sayesinde at ve benzeri binek hayvanlarına rahat bir biniş sağlanıyordu. Kimilerinde bir veya birkaç basamak bulunur. Özgün olarak yapılanlar olduğu gibi antik dönemlerden kalma yapı elemanlarından dönüştürülmüş olanları da vardır. Vaktiyle bu taşlar cadde ve sokakların köşeleriyle saray, konak, ev, cami gibi yapıların önlerine konulurdu. Mimari olarak, sadaka taşları, Nişan taşı, Kıble taşı, Seng-i İbret, Musalla Taşı, Yitik taşı ve Mola taşı gibi tek eser kategorisine dahil edilirler. Eyüp Sultan Camii şadırvan avlusu ile yine aynı semtte, Cülus Yolu üzerinde, Mihrişah Valide Sultan İmareti önünde günümüzde varlığını sürüdüren iki adet özgün binek taşı örneği bulunmaktadır.
Nişan taşı veya menzil taşı olarak da bilinir. Vaktiyle Türk okçuluğunda uzun mesafe atışlarında rekor kıran okçunun hatırasını yaşatmak için okun düştüğü yere dikilen taş. Nişan/Menzil taşları çoğu kez yekpare mermerden sütun biçiminde yaptırılırdı. Bu anıt taşların üzerinde genellikle atıcının adı ve atış tarihî bulunurdu. Bursa'lı Şüca, Havandelen Solak Bali ve Tozkoparan İskender bu isimlerden bazılarıdır. İstanbul Beyoğlu, Okmeydanı civârında ve Şişli çevresinde günümüze kadar ulaşan nişan/menzil taşları vardır. Mimari olarak, Seng-i İbret Musalla Taşı, Binek taşı, Mola taşı, Yitik Taşı, Sadaka taşı, Kıble Taşı ve Ezan Taşı gibi tek eser kategorisine dahil edilirler.
Mola taşı. Hamal taşı olarak da bilinir. Vaktiyle daha ziyade yük taşıyan insanların sırtlarındaki yükü üzerine bırakarak dinlendikleri taş seki. Belirli sokak kenarlarında bulunan bu taş sekiler antik bir sütun parçası ya da yekpare mermer bloktan oluşurdu. Farklı malzemeden yapıldıkları gibi şekilleri de konumuna göre değişirdi. İstanbul’da günümüze ulaşan pek çok mola taşı vardır. Mimari olarak, Seng-i İbret Musalla Taşı, Nişan taşı, Yitik taşı, Sadaka taşı, Kıble taşı, Binek taşı ve Ezan taşı gibi tek eser kategorisine dahil edilirler.