İçeriğe atla

Muhsin Bey yahut Şâirliğin Hazin Bir Neticesi

Büyük bir hikâye tertib etmek hem güç hem de kolay olduğu gibi ufakları da öyledir. Meselâ üç yüz sahifelik bir kitaba doldurmak için bir

vak'a tasvir olunurken tatsız ve âhenksiz bir alay tafsilât-ı bî-fâide ile hikâyenin letafeti kaçırılmak var. Ufak hikâyede ise tutulan mikyasın darlı­ğına mebnî muhtac-ı tevsî'ü tafsîl görünen teferruât-ı vak'adan mühim olan bazısı terk ve ihmal olunmakla hikâye bütün bütün tatsızlaştırılmak

var.

Recaizade Mahmud Ekrem'in kitabının ön sözünde, kısa hikâye ile uzun hikâye olarak adlandırdığı roman arasındaki farkı belirttiği açıklaması.

Recaizade Mahmut Ekrem

"Muhsin Bey yahut Şâirliğin Hazin Bir Neticesi", Recaizade Mahmud Ekrem'in 1889'da yazdığı uzun öyküsüdür. Eserde, sevgilisi ölen genç bir şairin ıstıraplarını anlatılmaktadır.[1] "Muhsin Bey yahut Şâirliğin Hazin Bir Neticesi", öykü tekniği bakımından zayıf, romantik bir yapıt olarak görülmektedir.[2] Uzun tabiat tasvirlerine yer verilen eserde, tabiat sanki hikâye kahramanının ruh yapısına büründüğü görülmektedir.[3]

Kitabın öncesinde kaleme aldığı "Ufak Hikâyelere Dâir Ufacık Bir Mütalâa" isimli giriş mahiyetindeki yazısında Fransız edebiyatında hikâyeperdazlığın o gün için bir hayli terakki ettiğini belirttikten sonra ufak hikâye ile büyük hikâyeyi değerlendirir. Ekrem'in bu yazısında bahsettiği büyük hikâye romandan başkası değildir. Romanı büyük hikâye olarak adlandıran Ekrem, büyük hikâye ile hikâye arasındaki farkı ise hacimde görmekte, bu yüzden de hikâye yazma tecrübesine küçüklerden başlamanın kendisine kolay göründüğünü ifade etmektedir.[4] Yazısında romanı bir tabloya, küçük hikâyeyi de minyatüre benzetir.

Kaynakça

  1. ^ Akyüz, Kenan. "MODERN TÜRK EDEBİYATININ ANA ÇİZGİLERİI" (PDF). 2 Haziran 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  2. ^ "TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATI" (PDF). 20 Nisan 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  3. ^ Daşçıoğlu, Yılmaz; Koç, Okan. "BATI TARZI TÜRK HĐKÂYESĐNĐN DOĞUŞU VE TANZĐMAT'TAN CUMHURĐYET'E ANA TEMALAR" (PDF). 27 Şubat 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2017. 
  4. ^ Recaîzâde M. Ekrem, Bütün Eserleri III, (Haz. İsmail Parlatır, Nurullah Çetin, Hakan Sazyek) MEB. Yayınları, 1997, s. 141

İlgili Araştırma Makaleleri

Servet-i Fünûn edebiyatı veya topluluğun kendini anarken kullandığı adıyla Edebiyat-ı Cedîde, II. Abdülhamid döneminde, Servet-i Fünûn adlı derginin çevresinde toplanan sanatçıların Batı etkisinde geliştirdikleri bir edebiyat hareketidir.

<span class="mw-page-title-main">Oktay Akbal</span> Türk gazeteci yazar

Mehmet Oktay Akbal, Türk gazeteci ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Recaizade Mahmud Ekrem</span> Türk şair ve yazar (1847-1914)

Recaizade Mahmud Ekrem, Türk şair ve yazardır. 19. yüzyıl Osmanlı dönemi Türk edebiyatının önde gelen isimlerindendir.

Türk edebiyatında roman, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir yazım türüdür. Roman, Tanzimat'la başlayan batılılaşma sürecinin bir parçası olarak Türk edebiyatına girmiş olup, Fransız edebiyatından eserler başta olmak üzere ilk Türkçe örnekleri çeviri eserlerde gözlemlenmiştir. Şemseddin Sâmi’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri sıklıkla "ilk Türkçe roman" olarak adlandırılsa da daha önce yazılmış başka romanlar da mevcuttur. Fransız romantizm akımından etkilenmiş ve ağırlıklı olarak aşk ve "yanlış batılılaşma" konularını ele almış ilk Osmanlı romanları genellikle oldukça zayıf olup, karakterler yüzeysel işlenmiş ve karikatüre benzeyen tipler ortaya çıkarmıştır. Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde romanlar gelişmeye başlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Muallim Naci</span> Türk tanzimat dönemi yazarı ve şairi

Muallim Naci, Türk yazar, şair, öğretmen ve eleştirmen.

<span class="mw-page-title-main">Halid Ziya Uşaklıgil</span> Türk romancı ve yazar (1866–1945)

Halid Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünûn ve cumhuriyet dönemi Türk romancı ve yazar. Bâzı edebî yazılarını Hazine-i Evrak dergisinde Mehmet Halid Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Refik Halit Karay</span> Türk yazar

Refik Halid Karay, Türk yazar.

<i>XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi</i>

XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Tanzimat Fermanı'nın 100. yıldönümü olan 1939 tarihinde yazdığı bir kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Pastoral şiir</span>

Pastoral şiir doğa güzelliklerini anlatan şiirlerdir. Kır, çoban hayatını, tabiat güzelliklerini tanıtıp sevdirmek gayesini taşıyan edebî eserlerdir. Doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur. Bu kelime için Türk Dil Kurumu çobanlama karşılığı önermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Ercüment Ekrem Talû</span> Türk yazar ve gazeteci (1886-1956)

Ercüment Ekrem Talû, Türk gazeteci, yazar ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Samipaşazade Sezai</span> Türk gerçekçi öykücü, romancı, siyasetçi

Sami Paşazade Sezai, Türk gerçekçi öykücü, romancı. Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğiyle edebiyat tarihinde büyük önem taşıyan Sergüzeşt adlı romanın yazarıdır. 1892'de yazdığı Küçük Şeyler ile Türk edebiyatında modern öykücülüğün kurucularındandır.

<span class="mw-page-title-main">Nabizâde Nâzım</span> Tanzimat Dönemi eserler veren Osmanlı-Türk yazar

Nabizâde Nâzım, Osmanlı Türkü Tanzimat dönemi yazarıdır.

Manzum hikâye, Nazım şeklinde yazılan hikâyelere denir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı şiir biçiminde yazılmış olmalarıdır. Bu tür hikâyelerde didaktik şiir özelliği görülür. Hikâyede bulunan bütün özellikler manzum hikâyede de bulunur.

Zemzeme, Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılmış üç ciltlik şiir serisidir. Recaizade Mahmut Ekrem, Zemzeme adlı eserini yazdıktan sonra eski-yeni çatışmasında yenilikçi tarafı seçmiştir. Zemzeme kitabının ön sözünde belirttiği göz için kafiye değil kulak için kafiye anlayışı Servet-i Fünûn hareketinin öncüsü olarak da görülür. Eski şiir anlayışının takipçisi olarak bilinen Muallim Naci'nin Demdeme adlı eseri, bu esere misilleme olarak yazılmış bir şiirdir. Zemzeme-Demdeme çatışması ve etrafında gelişenler edebiyat çevrelerini uzun süre meşgul etmiştir.

Türk edebiyatı'nda hem sözlü hem yazılı, manzum ve mensur hikâye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur. Giritli Ali Aziz Efendi tarafından 1796-97'de yazılan ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât, Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır. Bunun dışında, XIX. yüzyılda basımları yapılarak yaygınlık kazanmış olan meddah hikâyeleri "yeni hikâyeye" zemin hazırlayan eserler olarak görülmektedir. 1875-1890 yılları arasında Ahmed Midhat Efendi'nin devam eden Letâif-i Rivâyât serisinin dışında Mehmet Celal'in Venüs, Cemile gibi uzun hikâyeleri ile Nabizâde Nâzım'ın ilk dönem hikâyeleri bulunmaktadır. Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseri Türk edebiyatında modern anlamda kısa hikâyenin başlangıcı kabul edilmektedir. Halid Ziya Uşaklıgil'in 1888'de yazdığı Bir Muhtıranın Son Yaprakları ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası adlı çalışmaları Avrupaî tarzda ilk hikâyeler kabul edilmektedir.

<i>Muhayyelât</i> Osmanlı yazarı Giritli Ali Aziz Efendinin 1797de yazdığı, 1852de basılan eseri

Muhayyelât, Muhayyelât-ı Ledünni-i İlahi-i Giridî Ali Aziz Efendi ya da Muhayyelât-ı Aziz Efendi, Giritli Ali Aziz Efendi'nin 18. yüzyıl sonunda yazdığı ve ilk baskısı 1852 yılında yapılan fantastik bir eser.

<i>Müsâmeretnâme</i> Emin Nihat Beyin kaleme aldığı hikâye kitabı

Müsâmeretnâme, Emin Nihat Bey tarafından yazılmış ve Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilen eserdir. 1871-1875 yılları arasında yayımlanan ve toplamda yedi hikâyeden oluşan eser, kış gecelerinde bir araya gelen dostların iyi vakit geçirmek ve eğlenmek üzere gençliklerinde başlarından geçenlerle ilgili anlatımlarına dayanmaktadır. Müsâmeretnâme hakkında ilk değerlendirmeleri Ahmet Hamdi Tanpınar XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı çalışmasında yapmıştır. Mustafa Uzun eseri sadeleştirerek Gece Hikâyeleri: Müsâmeretnâme adıyla günümüz Türkçesine çevirmiştir; bugüne kadar yeni harflere birden fazla aktarımı yapılmıştır. Çerçeve anlatının kullanıldığı Müsâmeretnâme'de Decameron ile Binbir Gece Masalları'ndan izler mevcuttur.

<i>Küçük Şeyler</i> Samipaşazade Sezainin 1891de yayımlanan hikâye kitabı

Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai'nin 1891'de yayımlanan hikâye kitabıdır. Kısa hikâyenin, Batı edebiyatındaki hikâyelerle benzer özellikler gösteren Türk edebiyatındaki ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Edebiyat tarihçilerinin kısa değerlendirmeleri dışında pek fazla dikkat çekmemiş, ilk baskısından sonra bir daha basılma imkânı bulamamıştır. Yeni harflerle de ayrı bir basımı yapılmamış, yazarın bütün eserlerini bir araya toplayan Zeynep Kerman tarafından okuyucuya ulaştırılmıştır. Günümüzde farklı yayınevleri tarafından günümüz Türkçesiyle Küçük Şeyler adıyla yayımlanmaktadır. Eserin 1891 tarihli Matbaa-i Ebüzziya basımı nüshası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda yer almaktadır.