İçeriğe atla

Muhammed Nûrü'l-Arabî

Muhammed Nur'ül Arabi, Son dönem melamiliğin piri. 1813-1887 arasında yaşamış sufi. Çeşitli sufi üstadlarından ders almış olan ve hayatının büyük kısmını Anadolu ve Rumeli topraklarında geçiren Seyyid Muhammed Nur, Abdülbaki Gölpınarlı tarafından Üçüncü Devir Melamiliği şeklindeki tanımlanan dönemin de öncüsü kabul edilmektedir.

Hayatı ve Eğitimi

"Seyyid Hoca" lakabıyla da tanınan Seyyid Muhammed Nur, 1228/1813 yılında Mısır'ın başkenti Kahire'de doğmuştur. Babası Seyyid İbrahimü'l-Kudsi tarafından soyunun Muhammed'e dayandığı öne sürülmektedir. Dedesi ise, meşhur veli ve şeyh Bedrü'l-Veli'dir.

Seyyid Muhammed Nûr, şeyhi Hasan el-Kuveysnî'nin “Filân kitabı okut, sen Rum’a git” emriyle 1245/1829'da Rumeli'ye doğru yola çıkar. İskenderiye'den ayrılıp Antalya-Gelibolu-Selânik şehirlerinde biraz kaldıktan sonra Serez'e gelir ve Serez medresesinde bir süre müderrislikte bulunur. Demirhisar, Doyran, Ustrumca yoluyla Koçana'ya varır ve Üsküp valisi Hıfzı Paşa'nın (1277/1860) yaptırdığı Koçana medresesi'nde yerli halkın büyük ricaları sonunda müderrisliğe başlar. Yıl, 1249/1833 tür. Müderris olduğu senenin Ramazan ayında da Koçana Camii'nde Kasîde-i Emalî'yi Türkçe açıklayarak, okutmuştur. Usûl-i Fıkıh ve Fenarî de takrir ettiği dersler arasındadır. O tarihte mevcut talebelerinin başlıcaları; İbrahim, Alî, Hasan ve Ahmed Efendilerdir. Üsküp valisi Hıfzı Paşa, daha henüz yirmibir yaşında olan bu değerli hocayı görmek arzusuyla Üsküb'e davet etmiş, görüşmüş ve oradaki alimlerle de tanıştırmıştır. Bu görüşme sonucu Hıfzı Paşa kendisini sevmiş evlât ve yakınlarının öğretimi için Koçana'ya beraber gitmelerini istemiştir. Fakat Paşa'nın hanımı çocuklarından ayrılmayı göze alamayınca, Seyyid Muhammed Nûr'a Üsküp'te devamlı oturmasını rica etmişler, O da buna razı olmamış, sonunda yılın altı ayı Koçana'da, diğer altı ayı da Üsküp'te oturulmasına karar verilmiştir. 1269/1852 yılında kendisine bîat eden Müşir Çerkes İsmail Paşa'nın (1277/1860) davetiyle Manastır'da üç ay ikameti esnasında çoğunluğu memur ve subaylardan oluşan bir zümreye Şeyh Bedreddîn'in (837/1420) Vâridât adlı eserini okutmuş ve bu takrîri zaptedilerek Letâifü't-Tahkîkât fî şerhi'l-Vâridât adı verilmiştir. 1288/1871 yılında, içlerinde Harirîzâde Hoca M. Kemâleddîn (1299/1881), Rifâî şeyhi Ahmed Safi (1310/1892), Şeyhulislâm Mîr Muhtar (Molla Bey) (1300/1882), Mirefte'li Hoca Abdullâh Hulûsi (1302/1884), Evkaf Müfettişi Hacı Tevfik, Mısır mollası Kâmil ve Mevlevihane kapısı Tarsus Rifâî şeyhi Abdülkerîm (1323/1906) Efendilerin bulunduğu ilim erbabına Alay Emin'i Halil Efendi'nin evinde Seyyid Şerîf Cürcanî'nin Vahdet-i Vücûd risâlesini ve bundan başka et-Tâiyyetü'l-Fârıdıyye ile Risâletü'l-Ahadiyye'yi okutmuştur.

Seyyid Muhammed Nûr yaşı yediye vardığında Kahire'ye gidip Şeyh Hasan el-Kuveysnî'den (1254/1839) öğrenim görmüştür. Câmiü'l-Ezher'deki tahsil süresi dokuz yıl sürmüş (1235-1244/1819-1828) hocası Şeyh Hasan el-Kuveysnî kendisiyle yakından ilgilenmiş, hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır. Şeyhinin emriyle gittiği Yanya'da Şeyh Yûsuf'un (1245/1829) damadı Talât Efendi'den tahsile devam etmiştir. 1245/1829'da Mekke'ye gittiğinde orada Şeyh Ömer Abdürrasûl'den hadîs okumuştur.

12 Mart 1887 (29 Cemaziyelâhir 1305) Pazartesi gecesi ölmüştür. Ustrumca'da vefât ettiği odada defnedilmiştir. Ustrumca, halen Makedonya'nın bir sınır şehridir. Mısır'da başlayan ömür, tam yetmiş dört yıl sonra Ustrumca'da noktalanmış olur.

Çeşitli tarikatlerden aldığı icazetnameler

Kendisine ilk tahsili veren ve O'nu bu yolda şekillendiren üstadı Hasan el-Kuveysnî'nin bir tarîkat adıyla ders vermeyişi dikkat çekicidir. Ayrıca, Seyyid M. Nûr'u Rumeli'ye yollayışı adı geçen şeyhin melâmete sahip oluşunu ispat derecesinde destekleyen bir durumdur. Bilindiği üzere Rumeli daha önceleri melâmet neşesini tanımıştı. Seyyid M. Nûr, şeyh Hasan el-Kuveysnî'nin emriyle Yanya'ya Şeyh Ahmed Efendi ile gitmiş ve orada Nakşibendî Şeyhi Yûsuf Efendi'ye bağlanmakla bu tarîkata girmiştir. Kısa bir süre sonra bu sefer Şeyh Yûsuf Efendi'nin emriyle Mekke'ye gitmiş ve orada boş durmayarak Şeyh İbrahim eş-Şemârikî'den Halvetiyye-i Şabaniyye, Üveysiyye ve Ekberiyye tarîkatlarına intisâb etmiştir. Aynı zamanda hadîs dersini de aldığı Şeyh Ömer Abdürrasul'e intisâb etmek istemiş, O da kendisine Mısır'a dönmesini ve Şafiî mezhebi üzere yolda namazlarını kasru cem ile (öğle ile ikindi, akşamla yatsı namazlarını birleştirip kılmak) kılmasını emretmiştir. Seyyid M. Nûr, Hanefî mezhebinde olmasına rağmen, bu emre uyarak Mısır'a dönmüştür. Daha sonraları, İstanbul'da misafir olarak bulunduğu sıralarda (1255/1839 civarı) Şeyh Abdülhâlık el-Kazgani (Kazancı) Efendi'den de tarîkat-ı Nakşibendiyye almıştır. 1259/1843 yılında ikinci defa olarak hacca gidişinde bu kez Abdülhâlık Efendi halîfelerinden Şeyh Mustafa b. Mahmûd Trabzonî Efendi'den tarîkatı tamamlayarak yola girmiş ve öğretme icazetnamesi (izin belgesi) almıştır. Çeşitli tarîkatlardan aldığı icâzetnâmeler;

Nakşîbendî Silsilesi

Muhammed Mustafa - Ebu Bekir - Salmân-ı Fârisî - Kasım b. Muhammed b. Ebûbekir - İmam Cafer-i Sadık - Bayezid-i Bistami - Ebu'l-Hasan el-Harkânî - Ebû Alî Farmedî - Yûsuf Hemedânî - Abdülhâlık Gucduvânî - Arif Rîvekerî - Mahmûd el-Encir Gaznevî - Alî Muhammed Bâbâ Simâsî - Emir Gülâl - Muhammed Bahâeddîn Nakşıbend - Alâaddîn Attar - Yakub Çerhilhisarî - Hâce Abdullâh Ahrar Semerkandî- Muhammed Zahidî- Derviş Muhammed Emkenlî - Hacegi es-Semerkandî Emkenlî - Muhammed Bâkî - Ahmed Serhendî - Masûm Hindî- Ahmed Mekkî- Hâce Habibullâh Buharî- Hüda Kulu - Molla Abdullâh Muhammed - Molla İdrîs- Muhammed Niyazî Kulu - Abdülhâlık Kazanî- Mustafa Efendi Trabzonî - Muhammed Nûr…

Halvetiyye-i Şabaniyye Silsilesi

Muhammed - Ali - Hasan Basrî - Habîb Acemî - Dâvud et-Taî- Marûf el-Kerhî- Serî es-Sekatî - Cüneyd Bağdâdî - Mimşâd Dîneverî- Muhammed el-Bekrî- Kadı Vecîhüddîn Ömer el-Bekrî - Ebu'n-Necib Sühreverdî - Kutbeddîn el-Ebherî - Rükneddîn Necaşî - Şehâbeddîn Tebrîzî- Hâce Cemâleddîn Şirazî- Taceddin İbrahim Zahid el-Geylânî- Ahî Muhammed el-Halvetî - Pîr Ömer el-Halvetî - Ahî Mîrim el Halvetî - Sadreddîn Hayyamî - Seyyid Yahya Şirvanî - Muhammed Bahaeddîn - Cemâl el-Halvetî -Hayreddîn Tokadî- Şaban Veli Kastamonî - Ömer el-Fuadî - İsmail Çorumî - Muslihuddîn - Şeyh Karabaş Veli (Alî el-Atval) - Mustafa Doğanî el-Mûrî Edirnâvî - Abdüllatif el-Halebî - Seyyid Mustafa el-Bekrî - Şemseddîn Muhammed el-Hanefî - Mahmûd el-Kürdî - Abdullâh Şarkâvî - Muhammed Ebu'n-Nüca - Alî et-Tûfî - İbrahim eş-Şemarikî - Muhammed Nûr…

Ekberiyye Silsilesi

(Muhyiddîn İbnü’l- Arabî’de son bulur) Muhyiddîn İbnü’l-Arabî - Şeyh Hasan - İbrahim el-Ciretî ez-Zübeydî - Ebu’l-Feth Osman el-Meragî - Zekeriyya el-Ensarî - Abdülvahhab Şa’rânî - Alî Senâvî Ebu’l- Mevâhib Ahmed b. Abdulkuddüs - Safiyüddîn el-Kaşşaşî - İbrahim el-Kürdî el-Güranî - Muhammed el- Büdeyrî - Mustafa el-Bekrî - Muhammed Şemseddîn el-Hanefî - Mahmûd el-Kürdî - Abdullâh Şarkâvî- Alî et-Tufî - Muhammed Ebu’n-Nücâ - İbrahim eş-Şemarikî - Muhammed Nûr…

Üveysiyye Silsilesi

Muhammed - Ömer - Ali - Üveys el-Karanî - Musa b. Yezid Raî- Sultan Ebû İshak İbrahim Edhem- Şakîk Belhî- Ebû Amr el-İstahurî - Ebu Cafer el-Haddad - Cüneyd Bağdadî - Mimşâd Dîneverî - Ahmed Esved Dîneverî - Muhammed el- Bekrî - Kadı Vecihüddîn Ömer el-Bekrî - Ebu’n-Necib Sühreverdî - Şihâbeddîn Ömer Sühreverdî - Necîbuddîn Alî b. Berg eş-Şirazî - Abdüssamed Şüsterî - Mahmûd el-Isfahanî - Yûsuf el-Acemî el-Güranî - Hasan Şüsterî - Ahmed ez-Zahid- Muhammed el-Kamerî el-Vasıtî - Şeyhulislâm Ebu Yahya Zekeriyya el-Ensarî - İmâm Abdülvahhab Şa’rânî-Nureddîn Alî b. Abdülkuddüs es-Senâvî - Şeyhu’l-Melâmî İbrahim b. Hüseyin el-Kürdî - Şeyh Tâhir el-Medeni - Abdülgânî en-Nablûsî- Mustafa el-Bekrî - Muhammed el-Hanefî - Mahmûd el-Kürdî - Abdullâh Şarkâvî- Alî et-Tufî - Muhammed Ebu’n-Nüca - İbrahim eş-Şemarikî - Muhammed Nûr…

Melamiliği

Muhammed Nûr, 1253/1837’de gördüğü rüyasında Peygamber’in kendisine üç satır yazılı bir kâğıt verdiğini ve Ebû Bekir’in bunu Tevhîd-i Ef’âl, Tevhîd-i Sıfât ve Tevhîd-i Zât diye okuyup, fenâ makâmlarını telkîn eylediğini bildiriyor. Seyyid Muhammed Nûr, telkîn aldığı bu üç makâmın derslerini kendisinden talep edenlere de 1259/1843 yılına kadar okutmuştur. Adı geçen yılın Şaban ayının ondördünde Mekke’ye varan Seyyid Muhammed Nûr, müridi Üsküp ulemâsından Hacı Nebî Efendi’yle Mekke'ye gider. Mekke'li Melâmi Derviş Mehmed’e kavuştuğunu söylüyor. Adı geçen derviş, Seyyid Muhammed Nûr’a bir Erbâin/kırk gün halvet çıkarmasını emrettiğini ve bu esnada kendisine makâmât-ı Bekâ, ya'nî; Cem’, Hazretü'l-Cem ve Cem'ul-Cem'in Rasûlullâh'ın rûhaniyyeti tarafından telkîn edildiğini söylediğini görüyoruz. Haccı yerine getirdikten sonra Mısır yoluyla Rumeli'ye dönerken yol üzerinde Yenbu' denilen yerde hatm makâmı olan Ahadiyyetü'l-Cem' makâmının yine Rasûlullâh tarafından telkîn edildiğini söylüyor. Bu ifadeye göre melâmet zevkini bizzât Rasûlullâh'tan alan Seyyid Muhammed Nûr, 15 Rebîulevvel 1267/1851 Cuma gecesi Tevhîd'i yaymaya memur olduğunu bildirmiş, o gece ve müteakib günlerde kendisine ileri gelen kişiler bîat etmişlerdir.

Hac ve Ziyaretleri

Seyyid Muhammed Nûr'un Selim Paşa'nın (1289/1892) davetinden önce yaptığı gezilere (1266/1850) bakacak olursak; daha genç yaşında –onyedi yaşında- Yanya'ya, oradan Mekke'ye ve tekrar Mısır'a dönüşteki seyahatlerinden kendisini “Yetiştirme” çabası içerisinde olduğu görünmektedir. 1245/1830 da yaptığı Hac ziyaretinden sonra Mısır'a gelip, şeyhi olan Hasan el-Kuveysnî'nin “Filân kitabı okut, sen Rum’a git” emriyle Rumeli'ye çıktığı seyahatlerinde müderrislik ve mürşidlik görevini üstlendiği belirginleşmiştir. Bir diğer ifadeyle Seyyid Muhammed Nûr yaptığı ziyaretleri önceleri üstadları ve şeyhlerinin emriyle -Yanya'ya üstadı Hasan el-Kuveysnî, Mekke'ye şeyhi Yûsuf Efendi, Mısır'a şeyhi Ömer Abdürrasûl ve tekrar Rumeli'ye şeyhi ve hocası Hasan el-Kuveysnî'nin emriyle gittiğini görmüştük- yerine getiriyordu. Sonraları irşâd amacı başta olmak kaydıyla kendilerince gördükleri lüzûm ve sevenleri tarafından yapılan davetler üzerine çeşitli zamanlarda seyahatlerde bulundu. Bu geziler, öncelikle İstanbul olmak üzere, Manastır, Prizren, Selânik ve Bosna gibi ünlü şehirlere olmuştur. Seyahatlerini tarih sırasıyla inceleyelim: Seyyid Muhammed Nûr, 1259/1843'de Mekke'de melâmî Derviş Mehmed ile buluştuğu ve Peygamber'den Bekâ makâmlarını telkîn aldığı Hac ziyaretinden sonra döndüğü Üsküp'te Hıfzı Paşa'nın yerine valiliğe geçen Servili Selîm Paşa ile tanışmış ve O'nu da müridleri arasına alarak zikr-i dâimîyi telkîn etmiştir. 1266/1850'de İstanbul'a seyahatini görüyoruz. Davet, Hassa müşirliğine tayin olunan Üsküp Valisi Selîm Paşa tarafından yapılmış, Seyyid Muhammed Nûr burada altı ay kalarak İstanbul bilgin ve şeyhleriyle görüşmüştür. İstanbul dönüşü Üsküb'e gelmiş vilâyet merkezinin Prizren'e taşınması nedeniyle bu kez oraya giderek şehrin ileri gelenleriyle tanışmıştır. 1267/1850 Rebiülâhir'ın on beşinci Cuma gecesi Tevhîd'i neşre görevli olduğu ve ertesi günü 16 Rebiülâhir, kendisine alay imâmı Hamit, tabur imâmı Alî Efendi'lerle, tabur kâtibi ve üç yüzbaşının, daha ertesi günü de İşkodra alimlerinden Şaban Efendi'nin bîat ettiğini görüyoruz. 1269/1852'de Rus savaşı başlamış, Seyyid Muhammed Nûr bu kez Prizren'den Üsküb'e dönmüştür. Bu dönüşünde kendisine bîat eden Müşîr Çerkes İsmail Paşa'nın ısrarlı daveti üzerine Manastır seyahati başlamış ve orada kaldığı üç ay içerisinde subay ve memurlardan oluşan zümreye Şeyh Bedreddîn'in Vâridât adlı eserini okutmuştur. 1285/1868'de İstanbul'a Zaptiye Müşîr'i Hüsnü Paşa'nın (1294/1877) davetiyle, yanında oğlu Şerîf Efendi (1326/1908) olduğu halde gelmiş ve Paşa'nın konağında altı ay misafir kalmıştır. Bu süre zarfında da İstanbul bilgin ve şeyhleriyle sohbetlerde bulunmuştur. (Bu ziyaret, Saray'a yapılan Seyyid Muhammed Nûrü'l-Arabî'nin neşr-i ilhâd ettiği (küfrü yaydığı) gerekçeli şikâyet üzerine yapılmış ve şikâyetin asılsız sebebe dayandığı görülmüştür.) 1286/1869'da İstanbul'a yaptığı gezi bu defa eski Bosna Valisi Topal Osman Paşa (1291/1874) ile Zaptiye Müşir'i Hüsnü Paşa'nın davetleri üzerine gerçekleşmiş, Seyyid Muhammed Nûr, yine yanına oğlu Şerîf Efendi'yi almış, beş ay süreyle misafir kaldığı Hüsnü Paşa'nın konağında sohbetlerde bulunmuştur. 1287/1870'te Manastır'a yaptığı seyahatini görüyoruz. Daveti, Ruznameci Hüsnü Bey, oğlunun sünnet törenine teşrifleri için yapmaktadır. Yolda Tikveş adlı şehirde birkaç gün misafir olarak kalan Seyyid Muhammed Nûr yüce mazhariyyete kavuştuğunu, kendisine “Kutbiyet” makâmının verildiğini müjdelemiş ve ilân etmiştir. 27 Cemaziyelahir 1287. Saat : 10.00 Alaturka. 1288/1871'de İstanbul'a bir seyahatini daha görüyoruz. Bu defasında da oğlu Şerîf Efendi ile beraber Şeyhulislâm Mîr Ahmet Muhtar Efendi'nin davetine katılır. Boyacıköy'de Harîrîzâde M. Kemâleddîn Efendi'nin evinde otururlar. Kalınan süre içinde müderrisliği bahsinde değindiğimiz gibi, içlerinde ün yapmış kişilere Tevhid üzerine kitaplar okutmuştur.1289/1872'de İstanbul'a beşinci defa ziyarete gelir. Davet Şeyhulislâm Mîr Ahmet Muhtar Paşa (Molla Bey) tarafından yapılmış ve beş ay süreyle kalınmıştır. 1291/1874'te bu kez Ustrumca seyahati başlar. Bu gezi hemen bütün Ustrumca halkının daveti sonucu gerçekleşir. Seyyid Muhammed Nûr davete icabet eder ve oğlu Şerîf Efendi'nin isteği üzerine altı ay Üsküp'te, altı ay da havasının güzelliği ile dikkat çeken Ustrumca'da kalırlar. 1297/1879'da hac ziyaretine yüz ihvanıyla gider. Döndüğünde, Kosova'da meydâna gelen isyana dostlarını karıştırmaz. 1302/1884'te de bu kez130 ihvanıyla hacca gider. Hac ziyaretinde yanında damadı Hacı Abdürrahîm Efendi ile torunu Hacı Kemâl Efendi de vardır. Hac dönüşünde damadı Hacı Abdürrahîm Efendi, vapur Süveyş Kanalını geçerken vefât eder ve cenazesi vapurdan alınarak “Ayn-ı Mûsâ” adlı yerde toprağa verilir. Bu hac yolculuğu bir yıla yakın sürmüş, tasavvuf sohbetleriyle zaman değerlendirilmiştir. Ustrumca'ya dönüldüğünde, Seyyid Muhammed Nûr bir daha Rumeli'den ayrılmaz.

Eserleri

Bursa'lı Mehmet Tahir Efendi, Muhammed Nur'un eserlerin 46 olduğunu Abdülbaki Gölpınarlı ise 57 eseri olduğunu ifade etmişlerdir. Eserlerinden bazılarının isimleri şunlardır;

  • Mecalis Zehra Ales Selatil Kübra
  • El Yakut'ül Hamra Alesselatis Süğra
  • Merecün nüsus lişehri nakşil füsus
  • El Letaifüt tahkikat fi şerhil varidat (Şeyh Bedrettin'in eserinin yorumu)
  • El envarül Muhammediye fi şerhi risalet el vücud
  • Nokta Risalesi
  • Tevhid Risalesi
  • Melamilik Risalesi
  • Niyazi Mısri Divanı Şerhi
  • Muhyiddin İbn Arabi'nin Gavsiyye Risalesi Şerhi

Ayrıca bakınız

Konuyla ilgili yayınlar

  • Abdürrezzak Tek, Melamet Risaleleri
  • Lalizâde Abdülbâki, Melamilik Yolunda Görüp Öğrendiklerim
  • Abdülbaki Gölpınarlı : Melamilik ve Melamiler
  • Hamza Kılıç, Melametin Temel İlkeleri ve Günümüzde Melamet
  • Ali Bolat, Melamilik
  • Mehmet Hakan Alşan, Melamet Hırkası / Hamzavi Melamiler

Kaynakça

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Melamîlik (ملامتيه) ya da Melamîler 8. yüzyılda Samanîler devrinde Horasan, İran’ında faaliyet gösteren bir sufi topluluktur. Melamet kelimesi, "kınanmışlık; itab ve serzenişlik; rezillik ve rüsvaylık" anlamlarına gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Süleyman Çelebi (âlim)</span>

Süleyman Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bursa'da Ulu Camiî imamı, mutasavvıf, tek eseri olan, Türkçe kaleme alınmış mevlidlerin ilki ve en meşhuru olan Vesîletü’n-necât'ın yazarıdır.

Kadirilik ya da Kadiriyye, Seyyid Abdülkâdir Geylânî tarafından 12. yüzyılın başlarında kurulan tarikattır.

Tarikat veya tarik kelimesi "yol" tarikat "yollar" anlamına gelir, "Allah'a ulaştıran yol" mânâsında kullanılmaktadır. Tarikatlar Selçuklu ve Osmanlı'ya özgü düşünce ve inanç hareketleri olarak değerlendirilmektedir. Birçok tarikatın menşei Hicri 5./Miladi 11. asırda Abdülkâdir Geylânî'nin yolundan gidenler tarafından oluşturulan Kadiri Tarikatıdır. Ebû Sâlih Muhyiddîn Abdülkâdir Geylânî, neseben hem Hasanî ve hem de Hüseynîdir. Abdulkadir Geylânî'nin soyundan gelen evlat ve torunları da yaşadıkları muhitlerde “şerîf”, “şurefâ”, “seyyid” olarak anılmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Ali</span> İslam Devletinin dördüncü halifesi ve Şiilerin birinci imamı

Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in damadı ve amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkek kişidir. Sünni İslam'a göre Ali, dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göre ise imamların ilki ve Muhammed'in hak vârisidir. Şii ve Sünni İslam arasındaki farklılaşmanın ana nedeni Muhammed'in gerçek vârisinin kim olduğu konusundaki görüş farklılığından ileri gelmektedir.

Hâlidîlik, İslam'ın Sünnîlik mezhebine bağlı bir tarîkat olan Nakşibendîliğin en yaygın kollarından biridir. Kol, adını Kürt İslam âlimi Halid Bağdadî'den alır. Türkiye'de etkinlik gösteren Nakşibendî şeyhleri genellikle Halidî'dir.

Halvetilik, cehri zikir adı verilen ve ilahi isimlerin yüksek sesle tekrar edilmesi anlamına gelen zikir yöntemini kullanan bir tarîkattır. Tarikat 14. yüzyılda yaşamış olan Ömer el-Halvetî'ye nisbet edilir. Pîr Ömer Halvetî'nin bir ağaç kovuğunda uzun süre halvet çıkarması ve ardından gelen müridlerin de tenhada kalmayı tercih etmeleri üzerine tarikat bu isimle anılmaya başlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Şeyh Bedreddin</span> Osmanlı şeyh ve filozof

Şeyh Bedreddin Mahmud, Bedreddin Simâvî veya Simavnalı Bedreddin, İslâm tasavvufunun Vahdet-i Vücud okuluna mensup mutasavvıf, filozof ve Osmanlı kazaskeri. Şeyh Bedreddin İsyanı diye bilinen dini ve siyasi ayaklanmanın lideri.

<span class="mw-page-title-main">Ebu'l-Vefa el-Bağdadi</span>

Ebu'l-Vefâ el-Bağdâdî, el-Kâkes veya el-Kürdî lakaplarıyla da bilinen Ebu'l-Vefâ Tâcü'l-Ârifîn Seyyid Muhammed bin Muhammed Arîz el-Bağdâdî, Vefâ'îyye tarikâtının kurcusudur. Menâkıbnâme'sinde Ali el-Mûrtezâ'nın soyundan bir seyyid olduğu kaydedilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Zahid Gilani</span> İranlı ilahiyatçı (1216-1301)

Zahid Gilani tam adıyla Tâcüddîn İbrahim b. Rûşen Emîr b. Bâbil b. Bîdâr el-Kürdî es-Sencânî Zahidiyye tarikatının şeyhi ve mutasavvıf.

<span class="mw-page-title-main">Mekke Şerifliği</span> 1517-1917 yılları arasında var olmuş özerk bölge

Mekke Şerifliği ya da Hicaz Şerifliği, Osmanlı döneminde Arap Yarımadasının batı kısmında yer alan, Mekke ve Medine şehirlerini kapsayan Hicaz bölgesinin yönetimine verilen isimdi. Mekke Şerifliği geleneksel olarak İslam Peygamberi Muhammed'in torunu Hasan bin Ali'nin soyundan gelen şerifler tarafından yönetilirdi.

Tavaşi Hasan Ağa Camii ya da İnadiye Camii, İstanbul'un Üsküdar ilçesinin Ahmediye Mahallesi'nde yer alan, Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi bir cami. Sokullu Mehmet Paşa'nın hazinedarı olan Tavaşi Hasan Ağa tarafından yaptırılmıştır. Yapımına 1587 yılında başlanan cami, 1 yıllık inşaat sürecinden sonra 1588 yılında ibadete açılmıştır. Cami mimari olarak Osmanlı esintilerini yansıtmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bâtınîlik</span> İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranın bâtıni tevillere dayanan ezoterik yorumu

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.

Bu liste, Kur'an'ın indirilmeye başladığı 7. yüzyıl'dan günümüze kadar literatürdeki müfessirleri ve varsa eserlerini toplu halde içermektedir. Müfessirin yaşadığı yüzyıl için, ölüm tarihi esas alınmıştır.

Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi, Osmanlı döneminde yaşamış Ekberi meşrepli, Bıçakçı Ömer Dede (Şeyh Emir Sıkkinî)’ye atfedilen (Melâmetîyye/Melâmîyye-î Bayramîyye Tarikâtı) tasavvuf okuluna mensup bir sufi ve tasavvuf önderi. Olanlar, Oğlanlar, Oğlan Şeyh veya Aksarayi lakaplarıyla da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Gaybi Sun'ullah</span>

Gaybî Sun'ullâh, şair ve düşünce adamı.

'Mehmed Emin Tokadî, tam adı Mehmed Emin b. Derviş Hasan b. Ömer en-Nakkaş et-Tokadî, aslen Tokatlı, lakabı Cemaleddin, künyesi Ebul Emâne ve Ebu Mansur, mahlâsı Âriftir. Dedesi Ömer en-Nakkaş aslen Diyarbakırlı idi. Şeyhi Aziz Mahmud Ermevî'nin ölümü üzerine Tokat'a yerleşmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu İshak İsmail Efendi</span>

Ebû İshâk İsmail Efendi 18. asırda şeyhülislamlık vazifesi yapan Osmanlı din adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">Şeyh Zafir</span>

Şeyh Zafir veya tam adıyla Muhammed Zafir b. Muhammed Hasan b. Hamza Zafir el-Medeni, Şâzelî tarikatı şeyhi.

Tasavvuf tarikatları listesi, bu listede gelişmeye bağladığı 8. yüzyıldan, çeşitli kollara ayrıldığı günümüze kadar İslam dünyasındaki tasavvufi tarikatlar listelenecektir.