İçeriğe atla

Muhâkemetü'l-Lugateyn

Muhâkemetü'l-Lugateyn (محاكمة اللغتين Muḥākemetü’l-Luġateyn; anlamı: İki Dilin Karşılaştırılması), 15. yüzyılın edebî şahsiyetlerinden ünlü Ali Şîr Nevâî tarafından Çağatay Türkçesi ile yazılmış bir dilbilgisi eseridir. Nevâî, edebî dil olarak Türk dilinin Farsçaya nazaran üstün olduğuna inanmış ve Aralık 1499'da tamamlanmış Muhâkemetü’l-Lugateyn'de de iddiasını savunmuştur. Ünlü eserinde iki dilin karşılaştırmasını söz varlığından örneklerle yaparken Farsçaya üstünlüğünü kanıtlamaya çalıştığı kendi dilini Türkî, Türkçe şeklinde beyan etmiştir.[1][2] Özellikle Türk dilinin hayvan isimleri ve fiil zenginliği yönünden Farsçadan daha üstün olduğunu gösterir.

On beşinci yüzyılda Çağataycanın (Çağatay Türkçesinin) klasik bir yazı dili olarak kimlik kazanmasında Ali Şîr Nevâî, önemli bir kişidir. Nevâî öncesinde ve Nevâî'nin çağında, Timurlular devletinde Türkçe yazan sanatçılar azdır. Nevâî; Türkçeyi edebî dil olarak kullanmayan, Farsça yazan çağdaşlarına çatar. Çağdaşlarının Farsçanın karşısında edebî dil olarak Türkçeyi yetersiz görmelerini eleştirir, eğer emek verilirse Türkçenin de Farsça kadar hatta daha fazla anlatım inceliklerine sahip olduğunun görüleceğini belirtir. Bu görüşleri, Muhâkemetül-Lugateyn'de görülür.[3]

Ali Şîr Nevâî, bu eserde yeryüzündeki başlıca dilleri Arapça, Hintçe, Türkçe (bugünkü algıyla Çağatayca) ve Farsça olarak sayar. Arapçanın en üstün ve Hintçenin en değersiz dil olduğunun bilinen bir gerçek olduğunu ifade ettikten sonra geri kalan iki dil arasında hangisinin daha üstün olduğunu çeşitli delillere dayanarak münakaşa eder. Sonuç olarak Çağataycanın Farsçadan daha üstün bir dil olduğunu ispat eder.

Nevâî, eserinde birçok defa Türkçe kelime haznesinin Farsçaya nazaran daha zengin, güzel ve esnek olduğunu düşündüğünü dile getirmektedir. Örnek olarak:

  • Birçok Çağatayca kelimenin üç, dört ya da daha fazla anlamı vardır lakin Nevâî'nin dediğine göre Farsçada böyle bir esneklik yoktur.[]
  • Türk lehçelerinde ördek manasını taşıyan dokuz tane kelime vardır ki bu da Türk lehçelerinin kapasite bakımından üstünlüğünü gösterir. Farsçada ise Nevâî'nin dediğine göre ördek için sadece bir kelime vardır.[]

Eserin yazılmasının önemli bir sebebi, o dönemde Türk aydınları arasında Farsça kullanımı yönünde yaygın bir özenti olmasıdır. Şiir yazmaya müsait bir dil olması sebebiyle Farsça rağbette idi. Muhâkemet'ül-Lugateyn bu bakımdan gerçekten etkili olmuş ve Ali Şîr Nevâî'den sonra Türk diline rağbet artmış; özellikle şiir, büyük gelişme göstermiştir.

Kitaplar

  • Alisher Navoiy, 'Muhokamatul-lugʻatayn', Asarlar (15 ciltlik), C.14, 1967.
  • Muhakemet'ül-Lugateyn ([1]11 Kasım 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.)

Kaynakça

  1. ^ Şükrü Halûk Akalın, “Türk Dünyasında Dil”, Yeni Türkiye, Temmuz-Ağustos 2013, Yıl 9, Sayı 53-54, Ankara, s. 362. ISSN 1300-4174
  2. ^ "A. Deniz Abik, "Nevâyî'nin Üç Eserindeki Deyimlerin Farsça İle Karşılaştırılması"" (PDF). 10 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ekim 2008. 
  3. ^ Deniz,ABİK,"NEVÂYÎ'NİN ÜÇ ESERİNDEKİ DEYİMLERİN FARSÇA İLE KARŞILAŞTIRILMASI[]",Türkoloji Makaleleri 31 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. {{|url=https://web.archive.org/web/20160331061903/http://turkolojimakaleleri.page.tl/ |tarih=31 Mart 2016 |tarih=31 Mart 2016 }}

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ahmedî</span> Türk divan şairi ve hekim (1334–1413)

Ahmedî divan şairi ve hekim.

<span class="mw-page-title-main">Türkmence</span> Türkmenistanın resmî dili olan Türk dili

Türkmence, çoğunluğu Türkmenistan'da yaşayan Türkmenlerin konuştuğu Türk dil ailesine bağlı Doğu Oğuz dili. Dil, Türkmenistan'daki yaklaşık 7 milyon konuşuru ile resmî dil olup, çevresindeki Afganistan ile İran'ın sınır bölgelerinde de konuşulur.

<span class="mw-page-title-main">Urduca</span> Pakistanın iki resmî dilinden biri

Urduca, Hindustani dilinin Pakistan'da kullanılan standart biçimine verilen isim. Pakistan'ın iki resmî dilinden biridir. Hindistan'ın bazı bölgelerinde de resmî dilidir. Hintçe ve Urdu Hindustani adlı dilin iki ayrı standart biçimi olarak kabul edilmekle beraber Urduca özellikle Pakistan ve Hindistan'ın kuzeyinde Müslümanların daha yoğun olduğu yerlerde konuşulmakta ve Hintçeye kıyasla daha fazla Farsça aktarma sözcük içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Karpuz</span> bitki türü

Karpuz, kabakgiller (Cucurbitaceae) familyasından tek yıllık bir bitki türüdür. Anavatanı Kuzey Afrika'dır.

Harâbat, Ziya Paşa'nın 1874-1875'te yayınlanan, içerisinde Türk, Arap, İran ve Çağatay sahasında yazılmış şiirlerden seçmeler bulunan 3 ciltlik divan edebiyatı antolojisidir.

<span class="mw-page-title-main">Çağatayca</span>

Çağatayca, Çağatay Türkçesi veya Doğu Türkçesi, 15. yüzyılda Timurluların idaresi altında gelişen ve 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına dek Orta Asya'daki Müslüman Türk halkları tarafından ortak yazı dili olarak kullanılan dildir.

Tezkire, sözcük anlamıyla "zikredilen, zikri geçen" anlamına gelen, Fars ve Türk edebiyatlarında kişilerin yaşamlarını, eserlerini ve edebi kişiliklerini anlatan eserlere verilen ortak addır. Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ali Şîr Nevaî</span> 15. yüzyıl Özbek şairi şiirleri

Nizamüddin Ali Şîr Nevaî veya yaygın adıyla Ali Şîr Nevaî, 15. yüzyıl Türk şairi.

Güzin Tural, Türk dili araştırmacısı, öğretim üyesi.

Johan Vandewalle, Belçikalı bir dilbilimcidir. Ghent Üniversitesi'nde ders vermektedir ve Türk dillerinde uzmanlaşmıştır.

Haydar Harezmi Çağatayca yazan önemli bir Türk şairidir.14. yüzyılın sonlarında ve 15. yüzyılın birinci yarısında yaşamıştır. Yaşamı hakkında fazla bir bilgi yoktur.Mahlasından Harizm Türklerinden olduğu anlaşılmaktadır. Büyük Timur İmparatorluğu ‘nun kurucusu Timur'un torunlarından olan İskender Mirza'nın şâiri olan Haydar Harezmî, Mahzen-el Esrar mesnevîsini onun adına yazmıştır.

<i>Hüsrev ve Şirin</i>

Hüsrev ve Şirin, İran ve Türk edebiyatlarında mesnevilerde işlenen klasik bir aşk macerası.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlıca</span> Osmanlı İmparatorluğunda kullanılan dil

Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan 1876 tarihli Kânûn-ı Esâsî'de geçtiği hâliyle Türkçe, 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan Türk dili. Alfabe olarak çoğunlukla Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen bu dil dönemi için "Eski Türkçe" de kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Lâmiî Çelebi</span>

Lâmiî Çelebi (1472-1532), divan şairi ve mürit. Asıl adı Mahmut'tur.

<span class="mw-page-title-main">Memlûk Kıpçakçası</span> Mısır ve Suriyede Memlûk Sultanlığında kullanılmış Eski Kıpçakçaya giren ölü bir Türk dili

Memlûk Kıpçakçası ya da Mısır Kıpçakçası, Mısır‐Suriye Kıpçakçası veya Arap harfli Kıpçak Türkçesi, aşağı yukarı XIII. yüzyılın ortalarından XV. yüzyılın sonuna kadar Mısır ve Suriye'de Memlûk Sultanlığında kullanılmış Eski Kıpçakçaya giren ölü bir Türk dilidir. Eski Kıpçak Türkçesine ait eserlerin büyük çoğunluğu Memlûkler döneminde kaleme alınmıştır. Bu sahadaki eserlerin dili XV. yüzyılın sonlarına doğru yerini bütünüyle Oğuz Türkçesine bırakmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Orta Türkçe</span> Türkçenin 11. ve 15. yüzyıllarda kullanılmış devresi

Orta Türkçe Orta Çağ'ın (900-1500) çoğunu kapsayan Türk dil ailesinin gelişimindeki bir aşamayı ifade eder. Özellikle bu terim dilbilimciler tarafından Orta Asya, İran ve Selçuklu Türklerinin kontrol ettiği Ortadoğu'nun diğer bölgelerinde bu dönemde konuşulan bir grup Karluk ve Oğuz ve ilgili dillere atıfta bulunmak için kullanılır.

Mecalisü'n Nefais, Ali Şîr Nevaî'nin tezkire türündeki eseridir. Türk edebiyatında varlığı bilinen ilk şuara tezkiresidir. Hüseyin Baykara adına Çağatay Türkçesiyle yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Timurlu Hanedanı</span> Timurlu Hanedanı

Timurlu hanedanı, kendini Gürkani, Timur'un soyundan gelen Türk-Moğol kökenli bir Sünni Müslüman hanedanı idi. "Gürkani" kelimesi, Türkçeden Moğolcaya da geçen "damat" anlamına gelen "küḏegü (küregen)" kelimesinin Farsçalaştırılmış şekli olan "Gürkan"dan türemiştir. Gürkan lakabını kullanmasının sebebi ise Cengiz Han'ın soyundan gelen Saray Mülk Hanım ile evlendiğinden, Timurlular Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Cengiz Han'ın soyundan gelen akrabaları olduğundan, bu hanedan tarafından kullanılmıştır. Timurlu hanedanı üyeleri Fars kültüründen güçlü bir şekilde etkilenerek tarihte iki önemli imparatorluk kurmuşlardır:

Abdulla Bey Asi Azerbaycanlı şairdir. Asi takma adıyla şiirler yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan-Çağatay edebi ilişkileri</span>

Azerbaycan-Çağatay edebi ilişkileri,-Azerbaycan ve Çağatay dilleri ve edebiyatının ilişkisi ve etkisi.