İçeriğe atla

Moskova Konferansı (1943)

Moskova Konferansı, 1943.

Moskova Konferansı, 1943 yılı Ekim ayında Moskova'nın Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanan Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği ve Çin'in katılımıyla gerçekleşen bir toplantıdır. Ayrıca, Tahran Konferansı müttefiklerin ilk buluşmalarıdır. Konferansa Birleşik Krallık'tan Sir Anthony Eden, ABD’den Cordell Hull, Sovyetler Birliği’nden Vyacheslav Molotov ile Çin Dışişleri Bakanı katılmıştır.[1]

Görüşülen konular ve alınan kararlar

Sovyetler Birliği Almanya’ya karşı nihai zafere kadar savaşacağı konusunda güvence verdi. Daha önce böyle bir güvence yoktu ve Sovyetler Birliği’nin Almanya ile anlaşmasından korkulmaktaydı. Böylece, müttefikler arasında kuşkular silinmiş oldu.

Sovyetler Birliği, savaştan sonra kurulacak olan uluslararası kuruluşu destekleyeceğini söyledi. II. Dünya Savaşı sırasında, uzunca bir süre, Milletler Cemiyeti’nin savaştan sonra faaliyet göstereceği düşünülmüştü. Ancak, Milletler Cemiyeti uluslararası alandaki saygınlığını yitirmişti. ABD Milletler Cemiyeti’ne üye değildi ve üye olacağı yeni bir örgütün kurulmasını istiyordu. Sovyetler Birliği ise Finlandiya’ya saldırması yüzünden Milletler Cemiyeti’nden atılmıştı. Moskova’da yeni bir uluslararası örgütün kurulması konusunda anlaşmaya varıldı.

Konferansta, 1938 yılında Almanya tarafından işgal edilen Avusturya’nın durumu üzerinde de duruldu. Sorun Avusturya’nın düşman mı yoksa işgale uğramış dost bir devlet olarak mı kabul edileceği noktasında düğümleniyordu. Moskova’da bu devletin işgale uğramış dost bir ülke olduğu ve savaştan sonra kendisiyle bir barış antlaşması yapılmasının söz konusu olmadığı konusunda anlaşmaya varıldı.

Konferansta savaş suçlularının etkin şekilde cezalandırılması konusu da ele alındı. I. Dünya Savaşı’nın sonunda da böyle bir karar alınmış, ancak, Alman Kayzeri kaçmış öteki suçlularda da bu karar etkin şekilde uygulanamamıştı. Müttefikler Moskova Konferansı’nda II. Dünya Savaşı sonrasında bir mahkeme kurarak, (Nürnberg Mahkemesi) savaş suçlularını yargılamaya karar verdiler.

Konferans’ta bir “Kurtarılmış Avrupa Deklerasyonu” yayınlandı. Buna göre, Almanya’da Nazizmin İtalya’da Faşizmin tasfiyesi kararlaştırıldı.

Türkiye ve konferans

Moskova Konferansı'nda Türkiye de gündeme geldi. Ancak, müttefikler arasında Türkiye konusunda bir görüş birliği yoktu. Sovyet Hükûmetine göre Sovyet ilerlemesini kolaylaştırmak için Türkiye mutlaka savaşa girmeli ve Türkiye'nin savaşa girmesinin istenmesiyse "telkin" değil "emir" biçiminde olmalıydı.[2] Türkiye’nin savaşa girmesiyle Almanya 15 tümenini Sovyet Cephesi'nden çekmek zorunda kalacaktı ve savaş sonrası barış konferansına katılabilmesi için Türkiye'nin savaşa girmesi gerekli olduğu belirtildi.[3] Sovyet Hükûmeti, uyumlu davranmaması durumunda Türkiye’ye savaş malzemesi gönderilmesinin durdurulmasını da istedi.[3]

Birleşik Krallık ve ABD bu önerileri kabul etmedi ve Türkiye’nin müttefiklere hava üsleri vermesinin ve ulaşım kolaylıkları sağlamasının daha yararlı olacağını öne sürdüler. Molotov, başlangıçta her ne kadar karşı çıksa da, sonunda kendisi de kabul edecektir.[4] Konferansın sonunda her iki tarafın da görüşlerini kapsayan bir uzlaşmaya varıldı. Türkiye'den önce hava alanlarının kullananımı talep edilecek, 1943 yılının sonuna doğru da savaşa katılması konusunda girişimde bulunulacaktı. Moskova Konferansı'nda alınan en önemli kararlardan biri de Churchill, Roosevelt ve Josef Stalin'in Tahran Konferansı'nda bir araya gelmeleri olacaktı.[5]

Eden – Menemencioğlu Görüşmesi

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Anthony Eden, Moskova Konferansı'ndan dönerken Kahire'de Türk Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile bir araya geldi. (5-6 Kasım 1943) Eden, Türkiye'den hava üslerini açmasını ve yıl sonuna kadar savaşa katılmasını istedi. Alman hava Kuvvetleri'nin Ege'deki üstünlüğünü kırmak için Britanya'nın Güneybatı Anadolu'daki hava alanlarına şiddetle ihtiyaç duyduğunu söyleyerek Türkiye'nin savaşa katılmasından kaynaklanacak avantajlardan bahsetti. Bu önerinin reddi halinde Britanya'nın Türkiye’ye göndermekte olduğu yardımı keseceği uyarısında da bulundu.

Bu istekler Türkiye tarafından kabul edilmedi ve Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu tarafından reddedildi. Numan Menemencioğlu, Birleşik Krallık Dışişleri bakanı Eden'e Türkiye'nin savaşa girmeyeceğini ve teklifi reddettiğini şu sözlerle açıklamıştır: "Teklifiniz, Türkiye'yi harcamaktır. Hem de sırf Rusları memnun etmek için lüzumsuz ve faidesiz harcamaktır. Ordumuzun taarruz kabiliyeti olmadığı ve buna sebep de Adana vaatlerinin yapılmamış olduğu aşikar iken üzerimize Alman kuvveti celbetmek tedafüi gaye ile olamaz, ancak bize fiilen taarruz için olabilir. Çatalca hattımız dayanmaz da Almanlar İstanbul'u, Boğazları ve hinterlandı ele geçirirlerse bununla size ne faide temin olunabilir. Zafer-i nihaiyi mi bekleyeceğiz? Ruslar Almanları dövsün ve gelip İstanbul'u kurtarsın diye mi ümide düşeceğiz? O zaman Ruslar İstanbul'u benim için mi kurtarır? Alman hava taarruzuyla felce uğradıktan sonra size birgün müfit olabilecek bir müttefiki en müziç bir yük haline getirmiş olmaz mısınız? Bütün bunlar meydanda iken harbe girmezseniz size malzeme vermek güç, adeta imkansız olur sözleriyle bir daire-i feside içine girdiğinizi anlamıyor musunuz? Siz malzeme vermedikçe bizim harp kabiliyetimiz teessüs edemez ve binnetice harbe giremeyiz. Harbe girmedikçe de siz malzeme vermezsiniz. Ne akılane bir hareket, değil mi?"[6]

Menemencioğlu'nun İngiliz elçiliğine bildirdiği gibi hava üsleri vermek, Rusya'yı memnun etmekten başka bir şey değildi. Ayrıca, Türkiye'nin hava üslerini Müttefiklere açması ya da savaşa girmesi arasında hiçbir fark yoktu. Hava üsleri verildiği takdirde Almanya Türkiye’nin büyük kentlerini bombalayabilir ve Türkiye savaşa sürüklenebilirdi. Türkiye ise savaşa katılmak için hazırlıklı değildi.[7]

Kaynakça

  1. ^ http://evrak.cm.gov.nc.tr/siteler/gazeteler/hursoz/1947/Nisan/11Nisan1947-Hürsöz.pdf[]
  2. ^ Gürün, Dış İlişkiler ve Türk Politikası, s.99-100
  3. ^ a b Armaoğlu, “İkinci Dünya Harbi’nde Türkiye”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 13, sayı.2, (Haziran 1958), s.169
  4. ^ Mehmet Gönlübol, Olaylarla Türk Dış Politikası (1919-1973), (5.bsm.), Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara, 1982, s. 180-181.
  5. ^ "Tahran, Yalta ve Potsdam Konferansları: Gizli Belgeler, (çeviren: Fahri Yazıcı), Sinan Yayınları, İstanbul, 1972, s.7 Turkish Studies"
  6. ^ Gürün, Dış İlişkiler ve Türk Politikası, s.103-104
  7. ^ Gürün, Dış İlişkiler ve Türk Politikası, s.101-105

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kars Antlaşması</span>

Kars Antlaşması (Fransızca: Traite de Kars), 13 Ekim 1921 tarihinde imzalanan ve Türkiye ile Güney Kafkasya ülkeleri Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti arasındaki sınırların belirlendiği antlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">Münih Antlaşması (1938)</span> Almanca konuşulan Çekoslovakya topraklarının 1938de Almanyaya bırakılması

Münih Antlaşması, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Almanya arasında yapılan ve Çekoslovakya'nın Südet bölgesinin Almanya'ya verilmesini öngören 29 Eylül 1938 tarihli antlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">Bekir Sami Kunduh</span> Türk siyasetçi

Bekir Sami Kunduh ya da Kunduk, ilk TBMM hükûmetinin, bu anlamda da Türkiye'nin ilk dışişleri bakanı olma unvanını taşıyan siyasetçi ve diplomattır.

<span class="mw-page-title-main">Andrey Gromıko</span> Sovyet diplomat

Andrey Andreyeviç Gromıko, Sovyet diplomat, 1957-1985 yılları arası Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Kahire Konferansı</span>

Kahire konferansı, II. Dünya Savaşı sonra Uzak Doğu'daki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla Roosevelt, Churchill ve Çan Kay Şek arasında; 22-26 Kasım 1943 tarihleri arasında Kahire'de yapılan toplantıdır. Kesin bir sonuca varılamayan konferansın yapılmasında Moskova Konferansı'nda görev alan dışişleri bakanlarının üç devletin liderlerinin de bir görüşmede bulunmaları gerektiğine karar vermesi etkili oldu. Josef Stalin'in isteği üzerine Tahran seçilse de düzenlenen konferansta Uzak Doğu meselelerinin de görüşülmesi planlandığı için Çin Cumhuriyeti'ni temsilen Çan Kay Şek'in de yapılacak görüşmelere davet edilme teklifinin Stalin tarafından kabul edilmemesi üzerine, Churchill ile Roosevelt hem Çan Kay Şek ile görüşmek hem de Tahran'da yapılacak konferansa birlik içinde katılmak amacıyla Kahire'de bir araya geldiler.

<span class="mw-page-title-main">Kellogg-Briand Paktı</span>

Kellogg-Briand Paktı ya da Harbin Millî Siyaset Aleti Olarak Kullanılmaması Hakkında Umumi Muahede, savaşın ulusal politika olarak kullanılmasını yasaklayan bir uluslararası antlaşmadır. Antlaşmanın mimarları, ABD Dışişleri Bakanı Frank B. Kellogg ve Fransa Dışişleri Bakanı Aristide Briand olmasından dolayı antlaşmaya "Kellogg-Briand Paktı" adı verildi.

Moskova Konferansı (1944): 9-20 Ekim 1944. Normandiya çıkarmasının başarılı olması üzerine Sovyetler Birliği de 23 Haziran 1944'te Doğu cephesinde genel bir karşı taarruza başladılar. Bu taarruz, Rus ordularının Balkanlar ve Orta Avrupa'yı işgali ile sonuçlandı. Bu durum Birleşik Krallık Başbakanı Churcill'i endişelendirdi. Churcill, Sovyet yayılmasını önlemek için Stalin'le anlaşmak üzere Moskova'ya gitmesine sebep oldu. 9-20 Ekim 1944'te Moskova'da Stalin ile yapılan görüşmeler sonucunda:

<span class="mw-page-title-main">Soğuk Savaş</span> 1947–1991 yılları arasında Batı Bloku ve Doğu Bloku arasında geçen jeopolitik gerginlik süreci

Soğuk Savaş, iki Süper güç olan ABD önderliğinde Batı Bloku ile Sovyetler Birliği'nin önderliğinde Doğu Bloku ülkeleri arasında Truman Doktrini'nin ilanından (1947) SSCB'nin dağılmasına (1991) kadar devam ettiği kabul edilen uluslararası siyasi ve askeri gerginlik. Soğuk Savaş dönemi, Amerika liderliğinde batı dünyası ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin önderliğindeki komünist blok arasındaki dünya üzerinde geniş bir nüfusu etki etmesine verilen isimdir. Soğuk Savaş döneminde NATO, "Batı İttifakı" olarak da biliniyordu. Batı Bloku, NATO üyesi ülkeler ile NATO üyesi olmayan ancak ABD ile müttefik olan kapitalist ve antikomünist ülkelerden, Doğu Bloku ise Varşova Paktı'na üye olan komünist ve bu pakta üye olmayan diğer komünist ülkelerden oluşuyordu. Bu iki karşıt blokun yanı sıra hiçbir bloku desteklemeyen Bağlantısızlar Hareketi isimli üçüncü bir blok daha vardı. Çin ve Yugoslavya hem Doğu Bloku ülkeleri, hem de Bağlantısızlar Hareketi ülkeleriydi. Bu iki komünist ülkenin her iki blokta da olmasının nedeni Sovyetler Birliği ile olan görüş farklılıklarıydı.

<span class="mw-page-title-main">Rusya-Türkiye ilişkileri</span>

Türkiye-Rusya ilişkileri temelleri 15. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında başlayan ilişkilerine dayanan ilişkilerdir.

<span class="mw-page-title-main">Almanya-Türkiye ilişkileri</span>

Almanya-Türkiye ilişkileri, Türkiye'nin Almanya Federal Cumhuriyeti'yle süregelen uluslararası politikalarını içerir. Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler üst düzey ziyaretler aracılığıyla yoğun olarak gerçekleşmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Rıfat Turgut Menemencioğlu</span> Siyasetçi

Rıfat Turgut Menemencioğlu (1914-2010), Türk diplomat.

<span class="mw-page-title-main">Marshall Planı</span> Amerikan merkezli ekonomik yardım planı

Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı, antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketidir. 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Potsdam Konferansı</span>

Potsdam Konferansı, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın teslimiyetinden sonra 17 Temmuz 1945 - 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında Almanya'nın başkenti Berlin'in 26 kilometre güneybatısında bulunan Cecilienhof Sarayı'nda düzenlenen ve Churchill, Truman ve Stalin olmak üzere "Big Three" 'nin katıldığı konferans.

<span class="mw-page-title-main">II. Dünya Savaşı'nda Türkiye</span> II. Dünya Savaşında Türkiyenin izlediği dış politika

II. Dünya Savaşı öncesinde Çekoslovakya'nın ve Arnavutluk'un işgallerinden endişelenen Türk hükûmeti, 1939'da İngiltere ve Fransa ile ortak bir bildiri yayımladı. 19 Ekim 1939'da Ankara'da bu iki devlet ile Türkiye arasında ittifak kuruldu. Buna göre Akdeniz'de bir savaşın olması halinde üç devlet yardımlaşacaktı. Maddeler arasında askerî ve maddi yardımdan da bahsedilmekteydi. Ancak savaş zamanı Türkiye, Sovyet Rusya unsurunu gerekçe göstererek savaşa fiilen katılmadı. 25 Mart 1941 tarihinde Türkiye ile Sovyet Rusya arasında saldırmazlık halini duyuran bildiri yayımlandı. Aynı yıl Nazi Almanyası ile Sovyet Rusya arasında saldırmazlık paktı geçerliyken Balkan Seferi başladı. İşgal ihtimali üzerinden baskı yapan Müttefiklere rağmen Türkiye çatışmaya girmedi ve Alman büyükelçisi Von Papen aracılığıyla diplomatik ilişkiler geliştirildi; 18 Haziran 1941'de Türk-Alman Dostluk Paktı imzalandı.

<span class="mw-page-title-main">Türk Boğazları krizi</span> Soğuk Savaş sırasında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki kısa süreli bölgesel kriz

Türk Boğazları krizi, Soğuk Savaş sırasında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki kısa süreli bölgesel krizdir. Türkiye, II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar tarafsızlığını korumayı başarmıştı. Sovyet hükûmeti tarafından Türk hükûmetine, Rus nakliye gemilerinin Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Türk Boğazları'ndan serbestçe geçebilmesi için baskı yapılmaya başlandı. Türk hükûmetinin, Sovyetler Birliği'nin taleplerini kesin bir dille reddetmesi, bölgedeki tansiyonu arttırarak, krizi bir güç gösterisine dönüştürdü. Bu olay, daha sonra Truman Doktrini'nin ortaya çıkmasına belirleyici bir faktör olarak hizmet etti. Bu kriz Türkiye'nin yüzünü tamamen Batı'ya, yani Amerika Birleşik Devletleri ve NATO'ya döndürmesine neden oldu. Bu tarz olaylar Türkiye'nin günümüzde dünya üzerindeki gücünü pekiştirdi.

<span class="mw-page-title-main">Tahran Konferansı</span>

Tahran Konferansı, 28 Kasım - 1 Aralık 1943 tarihleri arasında, Müttefik liderler, Joseph Stalin, Franklin D. Roosevelt ve Winston Churchill katılımıyla, SSCB'nin Tahran Büyükelçiliği'nde gerçekleşen ve o ana dek ilk kez tüm Müttefik liderlerin katıldığı bir strateji toplantısı idi. 22-26 Kasım 1943 tarihlerinde yapılan Kahire Konferansı'ndan hemen sonra yapılan bu liderler zirvesini, 1945 yılında yapılan Yalta Konferansı ve Potsdam Konferansları takip etti. Üç lider, toplantıya ajandalarındaki farklı gündemlerle başlamış olmakla birlikte, Nazi Almanyası'na karşı yeni bir cephe açılması konusunda oy birliği ile aldıkları bir kararla toplantıyı sonlandırdılar. Müttefiklerin Türkiye ve İran'la olan ilişkileri, Yugoslavya'daki operasyon, Japonya'nın durumu ve savaştan sonra yapılacaklar, Konferans'ta ele alınan diğer konulardı. İran'ın bağımsızlığının, müttefiklerin üç büyük üyesince tanındığına dair ayrı bir protokol de imza altına alındı.

<span class="mw-page-title-main">İkinci Kahire Konferansı</span> İkinci Kahire Konferansı

İkinci Kahire Konferansı, 4-6 Aralık 1943 tarihlerinde Kahire, Mısır'da, Türkiye'nin II. Dünya Savaşı'na Müttefik Devletler lehine katılması için gerçekleşen konferanstır.

Aşağıdaki listede Müttefik Devletler tarafında düzenlenen II. Dünya Savaşı konferansları yer almaktadır. Kalın yazılan konferanslar Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Sovyetler Birliği liderlerinin tamamının katıldığı konferansları betimlemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Potsdam Anlaşması</span> 1945 yılında 3 büyük Müttefik arasında İkinci Dünya Savaşının sona ermesine ilişkin anlaşma

Potsdam Anlaşması,, Ağustos 1945'te İkinci Dünya Savaşı'nın galibi üç büyük Müttefik devlet olan Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasında yapılan anlaşmadır. Potsdam Konferansı'nın bir sonucu olan bu anlaşma, Almanya'nın sınırlarının ve Alman işgalinden kurtarılan bölgede sınırların belirlenmesi ve yeniden inşası ile ilgiliydi. Ayrıca Almanya'nın silahsızlandırılması ve ödeyeceği savaş tazminatları, savaş suçlularının yargılanması ve etnik Almanların Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden toplu olarak sınır dışı edilmesi konularını da ele almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Batı ihaneti</span>

Batı ihaneti, Birleşik Krallık, Fransa ve bazen ABD'nin, II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında ve sonrasında Çekoslovak ve Polonya devletlerine ilişkin yasal, diplomatik, askeri ve ahlaki yükümlülüklerini yerine getirmediği görüşüdür. Ayrıca bazen o sırada diğer Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin muamelesine de atıfta bulunur.