İçeriğe atla

Morton A. Kaplan

Morton A. Kaplan (9 Mayıs 1921 – 26 Eylül 2017) ABD'li ekonomi dalında çalışmalar yapan bilim insanıdır.

Uluslararası sistem teorisini uluslararası ilişkilere uygulayarak bu alanda kapsamlı bir teori geliştiren Morton A. Kaplan 9 Mayıs 1921'de Philadelphia da doğmuştur. Chicago Üniversitesi'nde Ordinaryüs Profesör olarak Siyaset Bilimi bölümünde çalışmıştır. Temple Üniversitesi ve Stanford Üniversitesi'ne gitmiştir ve 1951 yılında Columbia Üniversitesi'nden doktora derecesini almıştır. Üniversitede davranış bilimleri alanında çalışmalar yürütmüştür. Aynı zamanda uluslararası Profesörler alanında Dünya Barış Akademisi Başkanıydı. Washington Times Corporation tarafından yayınlanan World & I dergisinin, 1986'dan 2004'e kadar editörlüğünü yapmıştır. Carnegie Travelling üyesiydi. Morton A. Kaplan uluslararası ilişkiler ve uluslararası politika alanlarında yazdığı kitaplarında bilim, dil ve insana oldukça geniş ölçüde yer yermiştir. Komünizm ve Sovyetler Birliği'nin politikalarını eleştirmiştir. 1979 yılında komünizm hakkında yeniliklerde bulunmuştur. Sosyal, siyasal ve ahlaki seçimleri değerlendirmek için adalet teorisini öngörmektedir. Morton A. Kaplan, sistem analizini uluslararası ilişkiler için yeni bir araç olarak görmüştür ve bu alanda değişiklikler yapıp sistemler geliştirmiştir. 26 Eylül 2017 yılında ölmüştür.

Uluslararası politikada sistem yaklaşımı

Morton A. Kaplan uluslararası ilişkiler alanında, altı tane uluslararası sistem modeli geliştirmiştir. Bu sistemler, güç dengesi, gevşek iki kutuplu, sıkı iki kutuplu, evrensel, hiyerarşik ve birim veto sistemleridir. Bu sistemlerin birinde gerçekleşen bir değişim diğerlerini de etkilemektedir. Bu sistemlerle uluslararası politikaya önemli katkıları olan kaplan, birbiriyle bağımlı ve kendilerine özgü davranışları ile dış çevreden uzak değişimler olarak tanımlamıştır. uluslararası politika, iki kutuplu veya çok kutuplu olarak değişimleri anlayabilmek için uluslararası sistemin yapısını öğrenmek gerektiğini iddia eder. Global sistemdeki gelişmeler, uluslararası politika alanında konuların uluslararası sistemde ele alınmasını sağlamıştır. Kaplan'ın bu sistem değişimleri ile gerçekleştirilen çalışmalara öncülük ettiği görülmüştür.

Uluslararası sistem modelleri

Uluslararası ilişkiler alanında geniş bir araştırma yapan kaplan, şu üç hareketle yola çıkmıştır. (1) uluslararası sistemde tekrarlanan davranış şekillerinin bulunması (2) uluslararası sistemde, belirli davranış şekilleri göstermelerinin nedeni uluslararası alanda gereksinmeyi karşılamak amacıyla hareket etmeleri (3) askeri kapasite, ekonomik kapasite, teknolojik düzey, nüfus yapısı ve iletişim düzeyi gibi faktörler uluslararası davranış şekilleri ile alakalıdır. Kaplan bunlara dayanarak altı tane uluslararası sistem modeli geliştirmiştir. Kaplan'ın ortaya attığı sistem modellerini, incelemeyi ve açıklamayı gerektiren beş değişken durum öngörmektedir. bu durumlar:

1. Sistemde dengenin korunmasını ifade eden temel kurallar,

2. Sistem değişimine neden olan değişim kuralları,

3. Aktörlerin yapısal özelliklerine ilişkin, aktörleri sınıflandırıcı değişkenler,

4.Silahlanma düzeyi, teknolojik gelişme, ekonomik durum gibi aktörlerin sahip oldukları güç öğelerine ilişkin kapasite değişkenleri,

5. Aktörler arasındaki iletişim ile ilgili değişkenler,

Kaplan, sistemdeki devletlerin davranışlarını ifade eden temel kurallar üzerinde fazla durmuştur. Çünkü temel sistemler, sistemdeki devletlerin karakteristik davranışlarını ifade etmektedir. İstikrarın korunmasına yönelik bu temel kurallar, sistemin istikrarsızlığıyla sonuçlanabilmektedir. bu kurallar, sistemde dengenin korunması için gerekli davranışları gösterdiğinden, sistemin denge kurallarıdır.

Güç dengesi sistemi

18. ve 19. yüzyıl Avrupa sisteminde Kaplan'ın ortaya attığı sistem modellerinden birincisi güç dengesi sistemidir. Güçleri eşit olarak görülen ulusal devletlerden meydana gelen ve sistem içinde hiçbir koalisyonun ya da devlet sisteminin yıkılmasının nedeni olacak şekilde üstünlük verilmeyen sistemdir. Güç dengesi sisteminde beş devletin amacı, kapasitelerini artırmak ve sistemi yönetmek gibi aynı amaçları olduğundan başarı sağlayamıyorlardı. Güç dengesi sisteminde, devletler bu nedenle istikrarlı bloklar oluşturamazlar. Bundan dolayı sistemin temelini oluşturan çıkarların değişmesi söz konusudur. Güç dengesi sisteminde, sistemin devam etmesinde çıkarı olan, zayıf devletin yanında yer alarak, sistemin yıkılmasını önleyen bir dengeleyici devlet bulunabilir. Dengeleyici devletin tek sorunu dengenin bozulmasıdır. Bu denge 20. yüzyılın başına kadar başarılı bir şekilde sürdüren İngiltere, Avrupa güç dengesi sisteminin taraflarından biri durumuna gelmiştir. Bunun nedeni, hem İngiltere' nin eski gücünü kaybetmesi, hem coğrafya faktörünün sağladığı avantajın ortadan kalkarak, Avrupa güç dengesi sisteminin İngiltereyi de içine alacak şekilde genişlemesi, hem de Sovyetler Birliğinin gücünün artmasıdır.

Kaplan'a göre temel kurallar şunlardan ibarettir:

1.devletlerin kapasiteyi arttırma amacı.

2. kapasitelerini arttıramazlarsa savaşa girer.

3. temel aktörlerden birini ortadan kaldırırlarsa savaşı durdururlar.

4. sistemi yönetmeye kalkışanlara karşı çıkarlar.

5. uluslarüstü örgütlenme ilkelerine bağlanan devletleri sınırlarlar.

6. yenilmiş veya yıkılmış bir temel aktörün sisteme tekrar dönerek eski konumuna ya da daha önce temel aktör olmasa bile temel aktör olması için çaba gösterirler.

7. tüm aktörlere karşı kabul edilebilir ortaklar olarak davranmak.

Kaplan, güç dengesi sistemini, 18. ve 19. yüzyıl Avrupa sistemlerinden hareketle geliştirmiştir. Örnekleride bu dönemdendir; Birincisi Avrupa uyumu, ikincisi 18. ve 19. yüzyılın geneli, üçüncü Bismark'ın 1866 da Sadova'da Avusturya' ya karşı takip ettiği diplomasi, dördüncü Fransız devrimi karşısında diğer devletlerin tutumlarını, beşinci kurala ise Napolyon sonrası Fransa' nın sisteme yeniden kabul edilmesi olarak gösterilmiştir.

Kaplan' a göre bir güç dengesi sisteminde, ittifakların dışında kalan devletlerin çok olması istikrar unsurudur. Sistemdeki devlet sayısı azsa, sistemdeki dengeleyicinin rolü sürekli bir dengesizliğe yol açabilmektedir. Bu gibi durumlarda sistem çökebilir.

Gevşek iki kutuplu sistem

Kaplan'ın,güç dengesi sisteminden sonra en fazla ayrıntılara yer verdiği sistem "Gevşek İki Kutuplu "sistemdir ve güç dengesi sisteminden farklı olarak arabulucu rolü vardır. Gevşek iki kutuplu sistemlerin özelliği devletlerin iki blok etrafında toplanıp evrensel aktörlerin yanında yer almasıdır. İki blokta da ABD, SSCB gibi blok önderleri ve NATO, Varşova Paktı gibi blok örgütleri vardır. Gevşek iki kutuplu sistemde eğer bloklar hiyerarşik bir şekilde örgütlenmemişse sistem güç dengesine benzer ve devletlerin belli ölçüde hareket serbestlikleri vardır. Fakat İttifak değiştirmelerde ancak iki blok etrafında olabileceğinden,bu noktada güç dengesi sisteminden farklılık göstermektedir. Bloklardan biri hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip değilse bağlar gevşek olduğundan devletlerin hareket serbestlikleri vardır ve bloksuz devletlerle ilişki kurabilirler. Ancak hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip ise,bütünleşme fazla olduğundan üyelerini bir arada tutar. Her iki blok hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip ise üyelik çok sert olacak,sadece bloksuz devletler için hareket serbesti söz konusu olabilecektir.

Gevşek iki kutuplu sistemin davranış kuralları aşağıdaki gibidir

-Hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip olan blok,karşı bloğu ortadan kaldırmaya çalışır. Büyük savaşlar yerine küçük savaşları tercih eder. Karşı bloğu yok etmede başarısız olma durumu söz konusu ise büyük savaşları da tercih eder.

-Hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip olmayan bloğun üyeleri, kapasitelerini artırma güdüsüyle hareket ederken savaş yerine görüşmeleri, kapasiteyi artırmada başarısız olmak söz konusuysa küçük savaşları tercih ederler. Fakat bunun için büyük savaşlardan kaçınırlar.

-Hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip olsun olmasın, tüm blok üyesi devletler, diğer bloğun üyelerine göre kapasitelerini artırmaya çalışırlar. Karşı blok sistem de üstünlük peşindeyse bunu kabul etmek yerine savaşa girmeyi tercih ederler.

-Tüm blok üyesi devletler, kendi bloğun amaçlarını evrensel aktöre, evrensel aktörün amaçlarını da karşı bloğa üstün tutarlar.

-Bloksuz devletler kendileriyle evrensel aktörün amaçlarını uzlaştırmaya çalışırlar. Evrensel aktörün amaçlarını, blok devletlerin amaçlarına üstün tutarlar.

-Tüm blok üyesi devletler üye sayısını artırmaya çalışırlar. Bu çaba, herhangi bir devleti karşı bloğa yanaşmaya, amaçlarını desteklemeye itecekse bloksuz kalmayı tercih ederler.

-Bloksuz devletler, blok devletleri arasındaki savaş tehlikesini azaltmaya çalışırlar. Blok devletlerden birini, diğer bloğun karşısında evrensel aktörün amacı doğrultusunda hareket ettiği zamanlarda desteklerler.

-Evrensel aktörler, uyuşmazlıkları azaltmaya çalışırlar, sistemin istikrarını tehdit eden durumlarda bloksuz devletleri harekete geçirirler.

Gevşek iki kutuplu sistemde, güç dengesi sisteminden daha çok savaştan kaçma vardır. Çünkü, nükleer savaş tehlikesi ve nükleer tırmanmadan (silahlanmadan) korkmaktadırlar. Evrensel örgütün devletler arasında uzlaştırıcı ve savaş önleyici bir işlevi de bulunmaktadır. Gevşek iki kutuplu sistemde ittifaklar, güç dengesi sisteminde olduğu gibi, kısa sürekli amaçlara göre değişmez, daha uzun sürelidir. İttifakların oluşmasında en önemli etken ideolojidir. Eğer evrensel örgüt görevini kusursuz bir şekilde yaparsa sistem evrensel sisteme dönüşebilir. Bunun haricinde, her iki blokta hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip olursa sıkı iki kutuplu sisteme, hiyerarşik yapılar bozulursa gevşek iki kutuplu sistem, güç dengesi sistemine dönüşebilir.

Sıkı iki kutuplu sistem

Morton A. Kaplan üçünçü olarak uluslararası sistem modellerinden sıkı iki kutuplu sistem modelini tanımlamıştır. Birçoğu yönüyle gevşek iki kutuplu sisteme benzemektedir. Ancak iki model arasında farklılıklarda vardır. Sıkı iki kutuplu sistemde aktör sayısı azdır ve bütün aktörler bloklardan birine üyedir ya da taraftardır. Sıkı iki kutuplu sistemde, eğer her iki blok da hiyerarşik örgütlenme yapısı yoksa sistem, gevşek iki kutuplu sisteme dönüşebilir. Gevşek iki kutuplu sistemde blok devletleri için geçerli olan kurallar sıkı iki kutuplu sistemde geçerlidir. Bu sistemlerde, bütünleştirici ve arabulucu rolü ya hiç görülmez ya da etkileri yok denecek kadar azdır. Bundan dolayı sıkı iki kutuplu sistemleri, çok istikrarlı ve bütünleşme derecesi yüksek sistemler olarak düşünemeyiz.

Evrensel sistem

Morton A. Kaplan'ın evrensel modeli, gevşek iki kutuplu sistemdeki evrensel aktörün işlevinin genişlemesiyle ortaya çıkacak bir sistem olarak düşünülmektedir. Evrensel sistem konfederal bir siyasal sistem gibidir. Ekonomik, siyasal, idari ve yargısal işlevleri tamamlayıcı bir işleve sahiptir. Yani sistem, bütünleşmiş ve istikrarlıdır. Bu sistemlerde devletler, amaçlarına barışçıl yollarla varmaya çalışırlar. Ve çatışmalar sistemin kurallarına göre halledilir. uluslararası örgütlerde görevliler, uluslararası sistemin kurallarına göre hareket ederler ve kararlarını ulusal gereklerin baskısı altında kalmadan verirler. Ulusal devletler, kendi toplumsal ve siyasal yapılarında sistemin işleyişinde değişiklik yapmak istemediklerinde evrensel sistem, hiyerarşik iki kutuplu ya da güç dengesi sistemine dönüşebilir.

Hiyerarşik sistem

Morton A, Kaplan'ın ele aldığı hiyerarşik sistem demokratik ya da otoriter nitelikte olabilir. Eğer hiyerarşik sistem evrensel sistemdeki başarılı uygulamalardan doğan memnuniyetin daha bütünleşmiş bir sisteme olan talebi gündeme getirmesiyle ortaya çıkmışsa demokratik, sistemde herhangi bir devletin ya da bloklardan birinin diğerlerine başat duruma geçmesiyle ortaya çıkmışsa otoriterdir. Hiyerarşik sistemler bir dünya sistemi ya da imparatorluk sistemi gibidir. Bu sistemlerde, fonksiyonel örgütlenmeler coğrafi örgütlenmelerden güçlüdür çünkü hiyerarşik sistem bütünleşmiş bir yapıya sahiptir ve istikrarlı bir sistem olarak kabul edilmektedir. Merkezi yapıdan ayrılan sistemde geçerli kurallar entegrasyonun (bütünleşmenin) faydalarından, sistemden kopmanın maliyetini göze almayı gerektirmektedir. Yani ayrılma kolay değildir.

Birim veto sistemi

Morton A. Kaplan'ın uluslararası sistem modellerinden birim veto sistemi, nükleer silahların yayılmasıyla ortaya çıkacak bir sistem modelidir. Bu sistemler, nükleer güce sahip yirmi kadar devletin bir araya gelmesiyle ortaya çıkacaktır. Buna göre, sistemde nükleer gücü elinde olan devlet yapacağı ilk darbeyle rakibini yenemeyebilir. Eğer ilk vuruşta etkili bir sonuç alınabilirse rakibin gücünü zayıflatır.

Bu tür sistemlerde, Sovyetler Birliği ve Çin gibi devletlerin yenilikçi hareketleri azalırken nükleer devletler arasında, ayrılıklar yaşanır. Birim veto sisteminde devletlerin nükleer gücü kapasitelerine bağlı olarak caydıracağı için sistem istikrarsızdır. Bununla birlikte devletler kendi aralarında, bir nükleer saldırganı vazgeçirmek için paktlar kurarlar. Birim veto sisteminde nükleer savaşlar görülmez görülse de sınırlı konvansiyonel bölgesel savaşlar olabilir. Birim veto sisteminde arabulucu rolünde olan evrensel aktörün etkisi, gevşek iki kutuplu sisteme göre daha azdır çünkü nükleer güce sahip devletler kendilerini güçlü hissederler. Sistem bu özellikleriyle çok kutuplu görünüm sergiler.[1][2]

Kaynakça

  1. ^ "morton a kaplan". 7 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ Arı, Tayyar (Aralık 1990). "Morton Kaplan ve Uluslararası Politikada Sistem Yaklaşımı". Uludag University. 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2023. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hukuk</span> genellikle devlet otoritesi tarafından desteklenen kurallar ve yönergeler sistemi

Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

Bretton Woods sistemi, II. Dünya Savaşı sırasında Temmuz 1944'te ABD'nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans konferansında ortaya çıkan iktisadi sistemdir. Bu konferansa 44 ülkenin temsilcileri katılmıştır ve bu konferansa gelen devletlerin yarısından fazlası az gelişmekte olan ülkelerdir. Ayrıca Romanya dışındaki sosyalist ülkeler fona üye olmamış ve sistemin dışında kalmışlardır. Aynı zamanda Bretton Woods sisteminin kurulma sebeplerinden biri olan 1929 yılında yaşanan ekonomik buhran ve hemen ardından gelen dünya savaşı ile ekonomisi dibe vuran ülkeler, uluslararası alanda yaşanan para değişiminin duraksama noktasına gelişi ve savaş sebebiyle ülkeler arası alım satım ticaretinin durması, uluslararası alanda tekrar parasal döngünün düzelmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması için böyle bir sistemin kurulması amaçlandı.

<span class="mw-page-title-main">Soğuk Savaş</span> 1947–1991 yılları arasında Batı Bloku ve Doğu Bloku arasında geçen jeopolitik gerginlik süreci

Soğuk Savaş, iki Süper güç olan ABD önderliğinde Batı Bloku ile Sovyetler Birliği'nin önderliğinde Doğu Bloku ülkeleri arasında Truman Doktrini'nin ilanından (1947) SSCB'nin dağılmasına (1991) kadar devam ettiği kabul edilen uluslararası siyasi ve askeri gerginlik. Soğuk Savaş dönemi, Amerika liderliğinde batı dünyası ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin önderliğindeki komünist blok arasındaki dünya üzerinde geniş bir nüfusu etki etmesine verilen isimdir. Soğuk Savaş döneminde NATO, "Batı İttifakı" olarak da biliniyordu. Batı Bloku, NATO üyesi ülkeler ile NATO üyesi olmayan ancak ABD ile müttefik olan kapitalist ve antikomünist ülkelerden, Doğu Bloku ise Varşova Paktı'na üye olan komünist ve bu pakta üye olmayan diğer komünist ülkelerden oluşuyordu. Bu iki karşıt blokun yanı sıra hiçbir bloku desteklemeyen Bağlantısızlar Hareketi isimli üçüncü bir blok daha vardı. Çin ve Yugoslavya hem Doğu Bloku ülkeleri, hem de Bağlantısızlar Hareketi ülkeleriydi. Bu iki komünist ülkenin her iki blokta da olmasının nedeni Sovyetler Birliği ile olan görüş farklılıklarıydı.

Kuruluş, kurum, organizasyon veya teşkilat; ortak bir amaç çerçevesinde kurulmuş, ortak bir çalışma düzenine sahip, kendi verimini yönetebilen toplumsal bir düzendir. Organizasyonlar sosyoloji, iktisat, işletme, siyaset bilimi ve psikoloji gibi birçok sosyal bilim dalının araştırma konusudur.

Uluslararası İlişkilerde Güç birkaç farklı şekilde tanımlanabilir. Siyaset Bilimciler, tarihçiler ve diplomatlar siyasi gücün aşağıdaki kavramlarını kullanırlar:

<span class="mw-page-title-main">Realizm (uluslararası ilişkiler)</span>

Realizm, uluslararası ilişkiler teorisi geleneklerinden biridir. Uluslararası anarşi ve güç politikası konularını merkeze alan Realizm felsefi olarak temelde Thomas Hobbes ve Niccolo Machiavelli’nin çalışmalarına dayanmaktadır. Realizm bir uluslararası ilişkiler yaklaşımı olarak, 20. yüzyılda iki savaş arası dönemde ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İşlev modeli</span>

Sistem ve yazılım mühendisliğindeki işlev modeli modellenen sistem veya konu alanının işlevlerinin yapısal temsilidir.

Modern Dünya Sistemi Teorisi, Immanuel Wallerstein'ın küresel ekonomik yapıyı merkez (center) ve çevre (periphery) kavramları aracılığıyla analiz ederek bağımlılık ilişkileri çerçevesinde yorumladığı bir teoridir.

Neorealizm veya yapısal gerçekçilik, 1979'da Kenneth Waltz'un Uluslararası Politika Teorisi kitabının yayınlanmasıyla ilişkilendirilebilen uluslararası ilişkiler teorisinde bir eğilimdir. Waltz sistematik bir yaklaşımı savunuyor: uluslararası yapı devlet davranışında bir kısıtlama görevi görüyor, böylece sadece sonuçları beklenen eylem aralığına giren devletler hayatta kalıyor. Bu sistem, firmaların piyasaya dayalı bir dizi ürün ve miktar için fiyat belirledikleri bir mikroekonomik modele benzerdir.

Jeopolitik teoriler arasında Fransız okulu olarak bilinen çevresel akımın temsilcileri, Lucien Febvre ve Vidal de la Blache, Anglo Amerikan ve Alman jeopolitik kuramların "deterministlik" yaklaşımını reddederek "Posibilist" (olasılıkçı) düşüncenin jeopolitik alanda temsilcileri olmuştur. Çevresel kuramda Fransız okulu olarak bilinen temel akımın ve “Posibilist” düşüncelerinin temsilcisi olan başta Lucien Febvre ve Vidal de la Blache, Angelo Amerikan ve Alman jeopolitik kuramcıların “deterministik” yaklaşımını kabul etmeyip reddetmektedirler. Fransız coğrafya okulunun düşüncesine göre, insan kendi doğal çevresini değiştirilebilen ve kendisine yönelik seçenekleri en sonunda kendisi belirleyebilen bir karaktere sahiptir. XX. Yüzyıl'ın jeopolitiklerinin hemen hemen hepsi, bu iki uç yaklaşım arasında düşüncelerini sergilemekte ve fikirlerini bu çizgide belirtmekte ve yer almaktadırlar. Bu üçüncü gruba göreyse çevre, insan davranışlarının Sınırlarını tek başına belirleyemez, fakat, eylemler üzerinde sınırlı da olsa, “koşullu” bir etkiye sahip olduğunu kabul etmek gerekir. Posibilist (olasılıklı) düşünceyi savunan ve jeopolitik teorinin önde gelen yazarlarından Harold Hance Sprout ve Margaret Sprout’a göre, coğrafya bize ne yapmamızı emredici bir öge olmayıp, tercihlerimizi oluşturmada yol göstericidir. Coğrafya ve çevresel faktörler bu anlamda insan davranışlarını koşullandırma yerine, diğer politika davranışlarının oluşmasında karar vericinin önündeki seçeneklere işaret etmektedir. Lucien Febvre ve Vidal de la Blache’dan etkilenmişle olan Amerikalı siyaset bilimcilerden, Sprout’lar’n jeopolitiğe getirdikleri bu farklı bakış açısı, 1930’lar ile 1970’ler arası dönemde uluslararası ilişkileri önemli ölçüde etkilenilir. Dolayısıyla olasılık teori, sadece “devlet çevre” ilişkisi üzerinde duran deterministi teoriden göstermektedir. Bu bağlamda, çevresel olasılıkçılar coğrafyanın karar vericinin kararlarını belirlediği ya da kontrol ettiği biçimindeki determinist bir anlayışla karşı çıkarlar. Olasılıklı doktrine göre; çevre ve değil ortam, karar vericiyi bir davranışla zorlayan bir unsuru olmayıp, karar vericinin önündeki imkânlara, seçeneklere ve sınırlamalara dikkat çekmektedir. Çevresel sınırlamalarını, genel ya da dar olabildiği gibi, algıya göre de denilebilir. Star'a göre, varlık çevre iliklisinde, çevrenin varlık tarafından nasıl algılandığının önemli olduğunun kabul edilmesi, determinist modeli sayımına karşı ciddi bir argümandır. Gerçek dünyanın algıladığına bağlı olarak çevrenin birim üzerindeki etkisi de denilebilir. Osterud'a göre; jeopolitik genişlik topoğrafya, konum ve iklimi de içermektedir. Harold South’a göreyse jeopolitik varsayım, güç konfigürasyonu, kara ve denizlerin oranı, doğal kaynakların dağılımı ve iklimin yanı sıra, nüfus, toplumsal ve siyasal kurumlar ve davranış biçimleri gibi çok sayıda toplumsal ögeyi de kapsamaktadır. jeopolitik faktörler, kısıtlamalar ve imkânlara işaret eden çevresel faktörlerdir. Coğrafik yapıyı da içeren jeopolitik yapı, karar vericilerin karşı karşıya oldukları politikaya ilişkin olanak ve sınırlamalar anlamına gelmektedir. Bu çerçevede bazı genellemeler de yapılmıştır; mesela coğrafyanın birinci yasası da denen, “mesafe uzadıkça devletin etkisinin azalacak ya da “devlet ülkesel (alansal) olarak büyüdükçe etkileyeceği mesafenin artacağı gibi yaklaşımlar sayılabilir. Ancak bu düşünceler elbette teknolojinin özellikle de bilgi, iletişim ve ulaştırma teknolojilerinin yüzyılımızda büyük hızla gelişmesi sonucunda denilmektedir. Siyasal coğrafyanın uluslararası› ilişkilere en önemli katkısı, aktörlerin eylemlerini ve hareket alanlarını doğru bir şekilde belirlemede anlamlı çerçeveler sunmasıdır. Uluslararası ilişkilerin boşlukta cereyan etmediğine göre, mekan (yer) unsuru, analizin çerçevesini meydana getirmektedir. Uluslararası ilişkilere yönelik ikinci bir katkısıysa model kurmaya ilişkindir. Coğrafya, dışı politika analizlerinde bir perspektif sağlayarak, araştırmaları daha da kolaylaştırmaktadır. Özellikle ittifak (bloklar) ve komşuluk ilişkilerine yönelik olarak devletlerin davranışlarını analiz etmeyi amaçlayan araştırmalarda, jeopolitik modeller sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Jeopolitikçilerin üzerinde durduğu bir diğer nokta da mekânsal heterojenle ve mekânsal bağımlılıktır.

Uluslararası sistem teorisi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkilerde yaygın olarak kullanılan yaklaşım. Sistem analizi, siyasette yaklaşımı siyasal olaylar arasındaki ilişkileri anlamak ve çözümlemek için bir uygulamadır. Uluslararası sistem siyasal, toplumsal ve ekonomik bir sistemdir. Uluslararası sistem teorisi, devletler arasındaki güç dağılımını, devletlerin birbiriyle ve çevreleri ile olan ilişkilerini, ulus devletlerin oluşturduğu yapıyı inceler.

Uluslararası siyasal sistem, uluslararası ilişkileri ve uluslararası ağları oluşturan, çok boyutlu bir ağda bir araya gelen egemen devletlerin ve egemen olmayan aktörlerin takımyıldızıdır. Uluslararası siyaset karmaşık bir ilişkiler ağı olduğu için bu çok daha karmaşık bir sistemdir. Uluslararası ilişkilerdeki kutupluluk, iktidarın uluslararası sistem içindeki düzenini ifade eder. Kavram, Soğuk Savaş sırasında iki kutupluluktan doğmuş; uluslararası sistem iki süper güç arasındaki çatışmanın egemenliğinde, teorisyenler tarafından geriye dönük olarak uygulanmıştır. Uluslararası ilişkiler alanındaki sistemci yazarlar, genellikle tarihsel bir yaklaşım benimsemekle beraber uluslararası ilişkileri devletlerin yapıları, sayıları, örgütleniş biçimleri, davranış kuralları ve ilişkileri gibi faktörleri dikkate alarak, farklı sistem modelleri ve türleri geliştirmiştir. Sistemlerin temel özelliği denge arayışı içinde olmasıdır. Fonksiyonel ve coğrafi olmak üzere iki çeşit alt sistem mevcuttur. Fonksiyonel sistemde daha çok örgütler ön planda olmasına rağmen, coğrafi sistem daha çok bölge ile ilgilidir.

Morton A. Kaplan'ın tanımladığı uluslararası sistem modellerinden üçüncüsü sıkı iki kutuplu sistemdir. Pek çok yönüyle gevşek iki kutuplu sisteme benzemektedir fakat bunun yanında önemli farklılıklar da vardır. Sıkı iki kutuplu sistemde aktör sayısı daha azdır ve tüm aktörler bloklardan birine üyedir ya da taraftardır. Bu tür sistemlerde, bloksuz aktörler ve evrensel aktörler ya yoktur ya da önemli ölçüde etkileri görülmediği için yok sayılır. Sıkı iki kutuplu sistemde, eğer her iki blok ta hiyerarşik örgütlenme yapısına sahip değilse, sistem gevşek iki kutuplu sisteme dönüşebilir. Gevşek iki kutuplu sistemde, blok devletleri için geçerli olan kurallar sıkı iki kutuplu sistem için de geçerlidir. Nitekim bu tür sistemlerde "bütünleştirici" ve "ara bulucu" rolleri ya hiç görülmez ya da etkileri çok zayıftır. Bu nedenlerden dolayı sıkı iki kutuplu sistemleri, çok istikrarlı ve bütünleşme derecesi yüksek bir sistem olarak düşünmek mümkün değildir.

Morton A. Kaplan tarafından geliştirilen uluslararası siyasi sistem modellerinden dördüncüsü, evrensel sistemdir. Uluslararası ilişkilerde Morton A. Kaplan, varsayımsal nitelikte altı çeşit sistem modeli oluşturmuştur. Sistemler birbirleriyle bağlantılıdır ve her biri kendi içlerinde düzenlere sahiptirler. Kaplan'ın dördüncü modeli olan evrensel sistem, gevşek iki kutuplu sistemdeki evrensel aktörün işlevinin genişlemesiyle ortaya çıkacak bir sistem olarak düşünülmektedir. Sistem, konfederal bir sistem olarak görülmektedir. Evrensel sistem, siyasal, ekonomik, idari ve yargısal işlevleri görecek bütünleştirici bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla sistem bütünleşmiş ve istikrarlı bir sistem olarak kabul edilir. Fakat sistem bu duruma gelinceye kadar uzun bir istikrarsızlık dönemi geçirebilir. Bu tür sistemlerde devletler amaçlarına barışçıl yollarla ulaşmaya çalışırlar. Çatışmalar sistemin kurallarına göre çözümlenir. Uluslararası örgütlerde görev alanlar, öncelikle uluslararası sistemin gereklerine göre davranırlar. Diğer bir deyişle kararlarını ulusal gereklerin baskısı altında kalmadan verirler. Bununla beraber, ulusal devletler sistemin işleyişinin devamı için kendi siyasal ve toplumsal yapılarında gerekli değişiklikleri yapmak istemediklerinde veya gerektiği ölçüde özveride bulunmadığı takdirde sistem, hiyerarşik, iki kutuplu ya da güç dengesi sistemine dönüşebilir. Kısaca; evrensel aktörün genişlemesi ile oluvereceği öngörülür. Bütünleşmiş ve istikrarlı bir sistem olup devletler hedeflerine barışçıl yollardan ulaşmaya çalışır.

Birim-veto sistemi uluslararası sistem ve bir politika teorisidir. Bu teori ilk olarak Morton A. Kaplan tarafından 20. yüzyılın ortalarında (1950-1960) ortaya atılmıştır. Teorisinde sisteme dâhil olan bütün ülkelerin nükleer güce sahip olması gerektiğine, bu durumun iki kutuplu sistemi değiştireceğine ve silahlanma yarışını farklı bir boyuta taşıyıp daha çok ülkenin savaş ve barışta söz sahibi olacağını söylemiştir. Sistemdeki bütün ülkelerin kendini koruyacak, düşmanlarını caydıracak kadar veya nükleer bir savaş başlatacak kadar nükleer silahlara sahip olacaklardır. Bu durum iki veya tek kutuplu sistemi ortadan kaldırıp; çok kutuplu sistem ile dengelenmesine ve genel bir barış ya da savaşa yaşanacağını söyler. Nükleer silahların uluslararası sistem üzerindeki bazı etkilerini dikkate almak için büyük ölçüde zihin germe egzersizi olarak geliştirilmiştir. Günümüz de birim-veto sistemi henüz gerçekleşmese de bütün dünya ülkeleri silahlanma ve ekonomik olarak bu sisteme doğru ilerlemektedir. Birim-veto oldukça entegre olmayan bir sistemdir. Formülasyon nükleer stratejinin güvence altına alınmış bir imha anlayışına dayanırken, daha sonraki sürüm daha gelişmiş nükleer stratejik kavramlarla tutarlıdır. Sistemin yapısı belki de yirmi küsur nükleer yetenekli aktörleri içerir. Bu aktörler inanılmaz bir vuruş yeteneğine sahip değiller. Bu aktörler rakibini yok etmek için kesin bir kabiliyete sahip olmayacakları, ancak bir rakibin kuvvetlerini büyük bir ölçüde azaltmak için yeterli kabiliyete sahip olabileceği anlamına gelir. Bu nedenle bir savaş başlatmak düşünülebilir. Hizalamalar bu sistemde çok değerli olmayacak ve temel aktörler olma eğiliminde olacaklardır. Meydana gelen herhangi bir rol değişimi, aktörlerin yeteneklerine dayana bilecektir. Güvenilir ikinci vuruş yeteneklerine sahip büyük nükleer güçler, muhtemelen nükleer yetenekli aktörlerin bir alt kümesi olacaktır. En azından önemli sayıda nükleer yetenekli aktör için, savaş sırasında kesintisiz bilgi sağlamak için yeterli komuta ve kontrol kaynakları olmalıdır. Ancak bu tür aktörlerin önemi 1945 sonrası Bi-polar sistemde olduğundan daha sınırlı olacaktır. Şekillendikçe bunlar ideolojik olmalı ve saldırganlara karşı misilleme yapmaya kararlı olmalı. Bir anlaşmazlık doğrudan karışmayan aktörler, anlaşmaya aracılık etmeye çalışmalıdır. Ancak başarıları zayıf olabilir. Öte yandan, tehlike muhtemelen müdahale ölçeğine toleransı arttıracaktır. Sistem bir liderlik rolü için herhangi bir aktörü atar çünkü büyük nükleer güçler tehdit olma eğilimindedir. Büyük nükleer güçlerin uzaklığı, küçük aktörler arasında sınırlı savaşları teşvik etme eğiliminde olacaktır. Büyük nükleer güçler, küçük güçleri de kendine çekebilir veya tehdit edebilir. Aktörlerin sayısı azaldıysa veya sınırlı satın almalar bazı ülkeler arasındaki tampon bölgeyi azalttıysa, düşman potansiyeli olacaktır. Dahası sistem inanılmaz bir ilk vuruş kabiliyetinin eşiği üzerinde değil, güvenilir veya görkemli çok sayıda nükleer gücün varlığına dayanıyor. Tabii ki bu sistemin istikrarından bağımsız olarak, ampirik olarak istenmeyen olmasına rağmen teorik olarak ilginçtir. Gerginlik derecesi o kadar büyük olabilir ki sistem Kavacık hale gelir veya gerilim aktörlerin evrensel veya hiyerarşik bir uluslararası sistemin oluşumunu kabul etmelerine izin veren değer değişiklikler üretebilir. Böyle yüksek gerginlik yaratacak kadar rasyonel bir çözüm üretmek için olası değildir. Bu nedenle de birim veto sistemi son derece ilginç olmasına rağmen son derece kararsız olduğunu kanıtlayacak tır. Hiçbir varsa varyasyon birim veto sistemi oluşturursa önlemek, imha, misilleme imkânı verir. ortak anlaşmazlıklar misillemeye karşı herhangi bir oyuncu bir saldırılar gerçekleştirebilir. Bu tüm hava üstlerinin bir sürpriz darbe ile nakavt edilebileceği riskine karşı sigortalanır. Bu durumda bipolar sistemin bazı unsurları birim veto sistemine eklenebilir. Ancak bir tür koşullar stratejik koşullar kadar çok blog üretecektir, tansiyon Garanti gibi gözüküyor.

Saldırgan realizm, uluslararası ilişkilerde neorealist düşünceye ait yapısal bir teoridir ve siyaset bilimci John Mearsheimer tarafından savunmacı realizme tepki olarak ortaya atılmıştır. Saldırgan realizm, uluslararası sistemin anarşik doğasının uluslararası politikada saldırgan devlet davranışlarının teşvik edilmesinden sorumlu olduğunu savunur. Teori, büyük güçleri, uluslararası sisteme hükmetme yönündeki tutarlı amaçları doğrultusunda dengeleme stratejileri yerine sorumluluk yükleme ve kendi reklamını yapmaya öncelik veren yani gücü maksimize eden revizyonistler olarak tasvir ederek savunmacı realizmden temelde ayrılır. Teori, uluslararası ilişkilerin incelenmesi ve anlaşılması için önemli alternatif katkılar getirmekte ancak bir eleştiri konusu olmaya devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Güç dengesi (uluslararası ilişkiler)</span>

Uluslararası ilişkilerde güç dengesi teorisi, devletlerin herhangi bir devletin diğerlerine üstünlük kuracak kadar askerî güç kazanmasını önleyerek hayatta kalmalarını güvence altına alabileceğini öne süren teoridir. Teori, bir devlet çok daha güçlü hale gelirse daha zayıf komşularından yararlanacağını ve böylece onları savunma amaçlı bir koalisyona iteceğini öngörür. Bazı realistler, rakip koalisyonlar arasında güç dengesi olduğunda saldırganlığın karlı olmamasından dolayı güç dengesi sisteminin, baskın bir devletin olduğu bir sistemden daha istikrarlı olduğunu savunurlar.

Büyük Güç Siyasetinin Trajedisi, Amerikalı akademisyen John Mearsheimer’ın 2001 yılında yayınladığı uluslararası ilişkiler teorisi konulu kitabıdır. Mearsheimer, “saldırgan realizm” teorisini, temel varsayımlarını, erken dönem realist teoriden evrimini ve öngörü kabiliyetini belirterek açıklamakta ve savunmaktadır. Kitaptan uyarlanan bir makale daha önce Foreign Affairs dergisinde yayınlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dengeleme (uluslararası ilişkiler)</span>

Dengeleme kavramı, realist düşünce ekolünün en etkili teorisi olan ve çok devletli bir sistemde hegemonya oluşumunun ulaşılamaz olduğunu çünkü hegemonyanın diğer devletler tarafından bir tehdit olarak algılandığını ve bunun da potansiyel bir hegemona karşı dengeleme yapmalarına neden olduğunu varsayan güç dengesi teorisinden türemiştir.