
Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

Ekşi Sözlük, kayıtlı yazarların yorumlarını içeren Türkiye merkezli bir katılımcı sözlük özelliği gösterse de tartışma platformu, arama motoru, sosyalleşme aracı, tarihî belge, reklam mecrası nitelikleri haiz tek bir tanım etrafında toplanamayan bir ağ sayfasıdır. İçeriklerinin doğru, güncel ve tarafsız olma zorunluluğu yoktur, argo kullanılabilir.

Türk Dil Kurumu (TDK), Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955'ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı'nda Ankara'da yapılan törenle sahiplerine verilirdi. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişirdi. 1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. Günümüzde "Türk Diline Hizmet Ödülleri"ni vermektedir.

Biyografi ya da yaşam öyküsü, bir kişinin yaşamını ayrıntılı bir biçimde açıklayan bir edebiyat türüdür. Kişi kendi hayatını anlatıyorsa buna otobiyografi, şairlerin yaşam hikâyesi anlatılıyorsa da buna tezkire denir. Biyografiler eğitim, iş, ilişkiler ve ölüm gibi temel olaylardan daha fazlasını içerir. Bir biyografi, bir konunun yaşam öyküsünü sunar, deneyimle ilgili samimi ayrıntılar da dahil olmak üzere yaşamlarının çeşitli yönlerini vurgular ve öznenin kişiliğinin bir analizini içerir.

Baruch Spinoza, Yahudi kökenli Hollandalı filozof. Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza, evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes'ın fikirlerinden etkilenen Spinoza, Hollanda Altın Çağının önde gelen filozofu olmuştur.

Türkoloji (Osmanlı Türkçesi: Türkiyat [تركيات], İngilizce: Turcology, Fransızca: Turcologie) veya Türklük bilimi; Türk halklarının filolojisi, antropolojisi, edebiyatı ve tarihi başta olmak üzere genel bir somut ve somut olmayan kültürel miraslarını sistematik bir şekilde derleyen, araştıran ve inceleyen bilim dalıdır.

Şair ya da ozan, şiir yazan veya söyleyen kimsedir. Şair kelimesi Arapçadan gelir; doğaüstü güçlere sahip, deli, kâhin gibi anlamlar da yüklenmiştir.
Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Sevan Bedros Nişanyan, etimoloji alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Türkiye Ermenisi yazar. Geçmişte Agos ve Taraf'ta köşe yazarlığı yapmasının yanında birden fazla seyahat kitabı yazdı. 2004'te, Ayşenur Zarakolu Özgür Düşünce Ödülü'nü aldı. Nişanyan, 2017 yılında hapisten firar etmesinin ardından Yunanistan'ın Sisam adasında dört yıl boyunca yaşadı. Ekim 2021'de Belgrad üzerinden Sisam adasına dönerken Yunanistan makamları tarafından persona non grata ilan edilerek sınırdışı edildi. Nişanyan 2,5 ay sonra Yunanistan'a döndü. Yunanistan'daki Ermeni Büyükelçiliği, Nişanyan'ın mahkeme kararına göre 15 gün içinde gönüllü olarak Yunanistan'ı terk etmesi gerektiğini belirterek, Ermenistan vatandaşı olduğu için "isterse Ermenistan'a gidebilir" bildiriminde bulundu.

Dedektif veya Hafiye, suçları soruşturmak ve suçluları yakalamakla görevli polislere denir. Bazı ülkelerde devlet görevlisi olmayan özel dedektifler de vardır. Öykülerde ve romanlardaki dedektifler genellikle bu türden özel görevlilerdir.
Tezkire, sözcük anlamıyla "zikredilen, zikri geçen" anlamına gelen, Fars ve Türk edebiyatlarında kişilerin yaşamlarını, eserlerini ve edebi kişiliklerini anlatan eserlere verilen ortak addır. Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıkmıştır.
Tevatür veya mütevatir, Arapça kökenli bir kelime olan tevatür bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti. Dini metinlerde bir haberi, yalan olarak söylenmiş bir söz üzerine birleşmeleri mümkün olmayan ve her zaman kendilerine güvenilen kimselerin bildirmeleri.
Cümle veya tümce; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı sözcükler dizisi. Çoğunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiştirilir veya genişletilir.

Belgesel filmler belli konular üzerinde yapılan araştırmaların sonuçlarının estetik kaygılarla seyirciye yansıtılmasına dayanan sinema yöntemidir.
Dadaş, Erzurum yöresinde yerleşik veya menşei olarak bu yörenin insanını ya da özellikle bu yöreye ait bir folklor oyunu olan Erzurum barlarını oynayan oyunculardan her birini ifade eder. Bu sebeple dadaş ifadesi üzerinde fikir beyan edenler, bunu Erzurum ve bar sözcükleriyle ilişkilendirirler. Antik isimlerin fonetik açılımı açısından konuya ilişkin olarak anlamda ise şu fikir ileri sürülmüştür. “Theodosiopolis: Te-odo-si Opolis. Erzurum’un antik adıdır. Dadasi/Dağ-atasi-şehri; Atası dağlılar şehri; Dede’os/dadaş şehri bu bakımdan dadaşlar dağlılar olarak tanımlanmış. Dadaş genel anlamda Erzurum Türklerine denir. Genel olarak Erzurum yöresinde 1- Erkek kardeş, 2- Yiğit, delikanlı, babayiğit kimse. 3- Mert, cesur. 4- Arkadaş, dost. anlamlarında kullanılır. Ayrıca Ağabey, bar oynayan delikanlı, Erzurumlu arkadaş, hemşeri, geniş anlamı ile Erzurum bölgesinin efesi şeklinde de ifade edilir. Zaman zaman kişiye hitaben doğrudan söylenilebildiği gibi, bazen de yüceltme sıfatı olarak kullanılır. numune-yi misal bir Erzurumlu, bar tutan, at binen, cirit atan, kabadayı, tığ gibi bir delikanlıdır. Gerek Erzurum ve yöresinde ve gerekse Anadolu 'da dadaş olmanın müstesna bir durum olduğu, "efendilik" anlamında fıtrî (doğmatik), asaletli bir ruh hali olduğuna da inanılır. Bu düşünceden hareketle tarihî bir misyona sahip olan dadaşlar için zaman zaman serhat boylarında bekçi; düşkünün, fakirin, kimsesizin kimsesi; eli ve sofrası açık mert bir köylü, bir esnaf; camilerde görev yapan imanlı, toksözlü, nur yüzlü bir din görevlisi; siyasi açıdan medeni cesareti olan cesur bir hatip, yiğit bir komutan, görevini namus bilen bir devlet memuru, bir öğretmen, bir polis; kendisini ailesine ve çocuklarına adamış Erzurumlu bir ana veya babadır" tanımı, Türk halkının geniş bir kesimi tarafından yapılmaktadır. Ayrıca Dadaş, aile içinde ve dışında herkesin saygınlığını kazanmış, her konuda kendine güven duyulan, sofrası eşe - dosta yoksula düşküne açık, iyi bir aile reisi olarak da bilinmektedir. Türk İstiklâl Harbi boyunca Anadolu'da çıkarılan çeşitli gazetelerde Millî Mücadeleyi destekleyen yazılar kaleme alan ve Türkiye 'de Cumhuriyet döneminin ilk edebiyat tarihi kitabı “Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi” nin de yazarı olan İsmail Habip Sevük " Yurttan Yazılar, 1943 " adlı eserinde " Batı Anadolu'nun zeybeğine karşılık Erzurum'un dadaşı var. Dadaş, külhanbeyi değil kabadayıdır " ifadesi ile birlikte " dadaşlığın bir davranış biçimi, bir yaşama şekli, bir ahlâk anlayışı olarak kabul edilebileceği " vurgusunu yaparak " Dadaşlık ", yazar tarafından bir ibadet türü paralelinde değerlendirilmiş, hatta adeta bir mezhep olarak kendisince yorumlanmıştır. İsmail Habip Sevük 1943 yılında kaleme aldığı eserinde: " Bu mezhebin ibadetleri iyi silah kullanmak, güzel cirit oynamak; millî oyunları iyi bilmek ve paraya ehemmiyet vermemektir. Mezhepte en esaslı iki akide kimseden korkmayacak ve kimseyi öldürmeyeceksin. Korkmak en büyük ayıp, öldürmek ondan daha ayıp... Maksat hayat değil galebedir. Yiğitsen yen, hatta yenil, gene öylesin ; öldürdünse, yenmedin, yiğitliği lekeledin..." şeklinde konuyla ilgili açıklamalara yer vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin ilk Cumhurbaşkanı olan Türk siyasetçi ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk 'ün 23 Nisan 1920'de, Ankara'da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışında, Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçilmesi çok dikkat çekicidir. Atatürk'ün, Erzurum Milletvekili olarak ilk mecliste dadaşlar diyarı Erzurum 'u, Erzurumluları temsil etmesi; dadaşların ona, onun da dadaşlara verdiği önemi ortaya koymuştur.

Web Kamera veya kısaltılmışı Webcam, bir bilgisayara ya da bilgisayar ağına USB girişleri üzerinden ya da kablosuz protokoller kullanılarak bağlanan video aygıtı.

Oğlancılık veya oğlancı; Arapça: لواط, İbranice: מעשה סדום, İngilizce: Sodomy, sodamy, kaynağı din olan cinsel ilginin erkek çocuk veya gençler üzerinde toplanması, cinsel yönelim ve ilginin anal sekse (lutilik) olduğu, erkek erkeğe seks veya erkek eşcinseller (lûtî) arasındaki ilişkide Osmanlı'da gulâmperestlik olarak adlandırılan, erkeklerin veya eşcinsel erkeklerin kendi cinsinden kimselerle cinsel ilişkide bulunma durumu.
Risâle, edebî mektuplar ve belli konularda küçük hacimli eserler için kullanılan terim. Türk Dil Kurumu'nda "kitapçık" olarak geçmektedir. Zamanla hitap, kitap, mektup, makale; inceleme, araştırma, monografi için de kullanılmıştır. Felsefe alanında Arap bilim insanı Kindî, sisteminin en önemli yönlerini Resâ'ilü'l-Kindî el-felsefiyye adlı eserinde ortaya koymuş, Ebû Bekir er-Râzî de risâle türünü kendi düşüncelerini ifade aracı olarak kullanmıştır. İbn-i Sina'nın Risâletü'l-ķuve'l-insâniyye ve idrâkihâ eseri Maķāle fi'l-ķuve'l-insâniyye adıyla bilinir ve en önemli risâle tarzı olan monografi koleksiyonlarından birini teşkil eder.
Çomar; "eğitimsiz, kültürsüz, yobaz, siyaseti bilmeyen AK Parti seçmenleri" için kullanılan aşağılayıcı bir argodur. Esasen "çoban köpeği" veya "iri köpek" anlamına gelen kelime, Gezi Parkı olaylarının ardından Ekşi Sözlük yazarlarının payıyla bu anlamı kazanmıştır. "Anadolu çomarı", "Ak çomar" şeklindeki kullanımların yanı sıra; "Mezopotamya çomarı", "Orta Asya çomarı" gibi karşıt kullanımlar da mevcuttur. Nişanyan Sözlük'ün aktardığına göre; kelimenin bahsi geçen anlamda kullanıldığı en eski yazılı örnek, 2013 tarihli bir Ekşi Sözlük entry'sidir.
Redaksiyon, yazılı bir içeriğin yayımından önce okunabilirliğinin artırılması, dil bilgisi hatalarının ve olgusal hataların giderilmesi işlemidir. Bu işi yapan uzmana redaktör denir. Günümüzde bazı redaksiyon işlemleri bilgisayar yazılımları tarafından yapılmaktadır. Fakat bilgisayar yazılımları tarafından yapılan redaksiyon çok sınırlı olmaktadır. Yazılımlar tarafından yazım yanlışlarının büyük çoğunluğunun bulunabilmesine rağmen noktalama hatalarının tümünün bulunarak düzeltilebilmesi ancak bir redaktör tarafından gerçekleştirilebilir. Ayrıca metindeki anlatım bozukluklarının düzeltilebilmesi için de metnin uzman bir redaktör tarafından okunması gerekmektedir.