İçeriğe atla

Mobilya

Tarih boyunca çeşitli mobilya örnekleri

Mobilya, oturulan yerlerin süslenmesine ve türlü amaçlarla donatılmasına yarayan eşya. Mobilya denilince ilk akla gelen ahşap mobilyadır. Özellikle, masa, sandalye, koltuk, dolap, karyola, komodin, kitaplık gibi konut donatılarında, çeşitli büro donatılarında, okul sıra ve masalarında çoğunlukla ahşap malzeme kullanılmaktadır. Günümüzde mobilya yapımında çelik, alüminyum, cam ve plastik gibi diğer malzemeler kullanılmaya başlanmış ise de hâlen ahşap malzeme bu konuda üstünlüğünü sürdürmektedir.

Etimoloji

Mobilya Latince taşınabilir mallar anlamına gelen “mobilius” sözcüğünden türetilmiş olup[1] İtalyancada “mobilia”, Fransızcada “mobilier” ve “meuble”, Almancada “möble” ve İsveççede “möbler” olarak adlandırılmaktadır. Türkçeye İtalyancadan geçtiği belirtilmiştir.[2]

Tarihi

İlk mobilyanın nerede ve ne zaman yapıldığı henüz kesin olarak bilinmemekle birlikte, insanların mağaralarda yaşamaya başladığı yontma taş devrinde (paleolitik çağ) taştan, kemikten ya da ağaçtan yontularak yapılmış olabileceği düşünülmektedir. Elimizdeki en eski ahşap mobilya buluntuları, MÖ 2700 ile MS 450 yılları arasına aittir.[3] Bunun nedeni mobilyaların genelde ağaçtan yapılması ve ömrünün kısa olmasıdır. Ancak Antik Mısır' da, mumyalarla beraber piramitlere konulan ahşap mobilyalar, piramitlerin uygun ortamından dolayı günümüze kadar ulaşmıştır.[4] Antik Mısır' ın yanı sıra; Mezopotamya, Anadolu, Yunan ve Roma medeniyetlerinden kalan mobilya örnekleri de bulunmaktadır.
Dünyanın ilk taş ve toprak tan mobilyaları Çatal höyük' de bulumuştur. Çatalhöyük, 1958 yılında İngiliz Arkeolog Mellaart tarafından Konya Ovası yüzey araştırması sırasında bulunmuş, daha sonra Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün desteği ile yine Mellaart başkanlığında 1961'de kazılmaya başlanmıştır. Kazılar sonucunda elde edilen bilgiler ışığında, bu neolitik dönem yerleşiminin bilinen en eski yerleşim olduğu kabul edilmektedir.[5] Burada yapılan kazılarda Çatal höyük' de evlerde bulunan ve topraktan yapılıp üzerleri sıvanan, üzerinde oturma veya yatma amacıyla kullanılan oda mobilyaların topraktan yapılan en eski mobilya örnekleri olduğu düşünülmektedir. Ayrıca yine Çatal höyük' de yapılan kazılarda bulunan Ana Tanrıça heykelinin bir koltuk üzerinde oturuyor olması, mobilya ile tanrılar arasında bir bağlantı kurduklarını göstermektedir.[6]

Yaşamdaki yeri

İnsan yaşamı çeşitli mekânlar içinde geçmektedir. Bu mekânlar yapılış amaçlarına uygun olmalı, kullanıcısına gerekli konfor düzeyini sağlamalıdır. Mekân içindeki ısı, ışık, ses, renk, koku gibi fiziksel etmenler ve donatı öğeleri, kişi gereksinim ve eylemlerine göre dengeli bir biçimde kurulmalıdır. Duvar, kolon, kapı, pencere gibi yapısal bileşenler kadar donatı, aksesuar gibi mekânsal öğeler de mekân oluşturmada çok etkili rol oynar. Donatı, renk ve dokusunun seçimi ile birlikte, bunların mekân içindeki yoğunluk ve organizasyonu, o mekânın yaşanabilirliğini, olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Günümüz konutlarında mekânlar, içinde geçecek eylemlere göre bölünmüştür. Bir yemek odasında sadece yemek yeme eylemi gerçekleştirilmekte, dolayısıyla mekânlar o eylemlere olanak sağlayacak şekilde döşenmektedir. Örneğin, bir dinlenme mekânında donatıların rahat oturulabilir ve gerektiğinde uzanmaya elverişli olması gerekmektedir. Oturma düzleminin zemin etkisinden korunacak ve diz bükümünü karşılayacak kadar yükseltilmesi, omurgaya gelen baş ve kol yüklerinin başka yerlere aktarılması, dinlenmek için şarttır. Düz bir zemine oturmak dinlenme konforu açısından yetersizdir. Oturulan düzlemin kan dolaşımını kolaylaştıracak bir yumuşaklıkta olması, omurgadaki basıncı azaltmak için sırtın bir yere dayanması kol ağırlıklarının kolçak, yastık gibi bir elemana aktarılması gerekmektedir. Bunu karşılayacak elemanlar bağdaş kurulan sedirden başlayarak günümüz teknolojisinde yaratılan çok çeşitli kanepelere kadar gelmiştir.

Mobilya mekanizmaları

Sürgülü mobilya mekanizmaları

Bazı gardıroplarda kullanılan yerden tasarruf etmek için sürgülü kapı mekanizması kullanılır. Sürgülü kapısı olan dolaplarda bazen kapının kapanırken dolabın yan duvarına çarpma kuvvetini azaltmak için yavaşlatıcı mekanizma'lar veya fren'ler kullanılır.

Menteşeli mobilya mekanizması

Gardrop vb kapı ve kapağı olan mobilyalar çeşitli menteşe'ler kullanırlar.

Galeri


Kaynakça

  1. ^ Joseph B. Solodow (2010). Latin Alive: The Survival of Latin in English and the Romance Languages (İngilizce). Cambridge University Press. s. 146. ISBN 978-1-139-48471-8. 24 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2021. 
  2. ^ Büyük Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr, son erişim tarihi: 02. 02. 2015.
  3. ^
    • Dinçel K, Işık Z. “Mobilya Sanat Tarihi”, Öğretmen kitapları: 146, Milli Eğitim Basım Evi, İstanbul.
    • Kurtoğlu A. Mobilya Stillerinin Tarihi Gelişimi. İÜ, Orman Fakültesi Dergisi.
    1986, Cilt 19 (3): 70-81.
    • Özkaraman SM. Türkiye’de 1800-2004 yılları arasındaki değişim süreci içinde
    tasarımı etkileyen faktör ve bir örnek olarak mobilya üretimi modeli, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Ün. Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora tezi, basılmamış. 2004.
    • Eraslan N, Örücü ÖK. Otel İşletmelerinde Mobilya ve Oda Tasarımı, S: 114-115,.
    Ankara : Detay yayıncılık, 2009.
  4. ^ Crochet T. Designer’s Guide to Furniture Styles, Pearson Education. NewJersey : s.n., 2004. s:4. 2004.
  5. ^ Ağcabay M, & Düzenli A. Çatalhöyük Neolitik Dönem Güney Açmalarındaki Çöp Yığınlarının (1996-1998) Arkeobotanik Açıdan Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, ÇÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana. 2001.
  6. ^ See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.net/publication/288840715 -İlk mobilya- ARTICLE · DECEMBER 2015

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Arkeoloji</span> Geçmişin, insanlık tarihinin maddi kültür yoluyla incelenmesi

Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji, antropoloji, nümizmatik, filoloji, gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim" olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.

<span class="mw-page-title-main">Efes</span> Anadoluda bir antik kent

Efes, Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında yer alan antik bir Luvi şehriydi. Şehir Anadolu'da Yunan sömürgeciliğinin başlamasıyla birlikte İyonya ve daha sonra Roma dönemlerinde de önemini korumuştur. Kuruluşu Cilalı Taş Devri'ne yani MÖ 6000 yıllarına dayanır. MÖ 10. yüzyılda eski Arzava başkentinin yerine Attik ve İyonyalı Yunan kolonistleri tarafından inşa edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Kahire</span> Mısırın başkenti

Kahire, Mısır'ın başkenti, Arap dünyası ve Afrika'nın en büyük kenti. Büyük bölümü Nil Irmağının doğu kıyısında, ırmağın Reşid ve Dimyat kollarına ayrıldığı noktanın biraz aşağısında yer alır. 1300 yılı aşkın süredir aynı alanda, aynı adla yer alan kent, Doğu ve Batı'nın, eski ile yeninin gelişigüzel bir bileşimini yansıtır. Kentin adı Mısırlılar tarafından çoğu kez ülkenin adı olan Arapça Misru, Mısır Arapçası Masr olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Çayönü</span>

Çayönü Höyüğü ya da Çayönü Tepesi Diyarbakır il merkezinin kuzeybatısında, Ergani İlçesi'nin 7 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, 4,5 metre yükseklikte 160 x 350 metre boyutlarında yayvan, geniş bir tepe üzerindedir. Güneyinden Boğazçay Deresi geçmektedir.

Bakır Taş Çağı, MÖ 5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir. Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır. Taş aletler yanında bakırın da kullanılmaya başlamasından dolayı Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan bu dönem, Geç Neolitik Çağ'ın devamıdır. Bu çağda da, Neolitik Çağ'da olduğu gibi, bölgesel farklılıklar bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Svastika</span> Avrasyadaki antik dinlerde ve 20. yüzyılda Nazi Partisi ve rejimince kullanılmış sembol

Svastika veya gamalı haç, tarih öncesi dönemlerden kalma bir semboldür. 1920'li yıllar itibarıyla Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin svastika sembolünü yoğun olarak kullanması nedeniyle Batı dünyasında bu sembol nasyonal sosyalizm ve aşırı sağ ideolojilerle sıklıkla ilişkilendirilebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Daskileion</span> Türkiyede arkeolojik bir yerleşim

Dascylium, Dascyleium, Dascylus ya da Daskyleion olarak da yazılır. Güney Marmara'da günümüz Balıkesir, Bandırma, Ergili mahallesi sınırları içinde, antik dönemde Misya olarak anılan bölgede yer alan bir antik kenttir.

Ulucak Höyüğü, İzmir yakınlarında, Ankara yolu üzerinde, Kemalpaşa'nın 7 km kuzeybatısındaki Ulucak köyünde bulunan bir arkeolojik yerleşimdir. İzmir sınırları içinde bilinen ilk çiftçi köy yerleşimidir.

<span class="mw-page-title-main">Soğukçeşme Sokağı</span>

Soğukçeşme Sokağı İstanbul'un Sultanahmet semtinde yer alan, üzerinde tarihsel evlerin bulunduğu küçük bir sokaktır. Ayasofya ve Topkapı Sarayı arasında yer alan bu sokak trafiğe kapalıdır. Soğukçeşme Sokağı adını yine bu sokakta bulunan, III. Selim dönemine ait 1800 tarihli mermer bir Türk çeşmesinden almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Aşıklı Höyük</span>

Aşıklı Höyük, Aksaray'a bağlı Kızılkaya Köyü'nün yakınlarında yer alan arkeolojik bir alandır. Radyokarbon örneklerinin sonuçlarına göre, Aşıklı Höyük'te yerleşiklik MÖ 9. bin yılda başlar ve MÖ 8. bin yıl sonuna dek sürer. Yerleşme yaklaşık olarak MÖ 8200-7500 arasına tarihlenmektedir. Aşıklı topluluğu, bu bin yıla yakın süreç boyunca yerleşimi hiç terk etmez. Bu kesintisiz iskan süreci, yerleşim düzeni ve mimaride radikal değişim ve dönüşümler ile ve aynı zamanda ekonomide ve teknolojide oldukça yavaş ve kademeli bir değişim ile birlikte takip edilebilmektedir. Bu bağlamda Aşıklılılar, bölgede yerleşikliğe geçen ilk avcı-toplayıcılardandır ve gerek ilk yerleşiklik süreçleri gerekse de bin yıllık iskan süreci içerisinde yerleşikliğe adaptasyon ile birlikte yaşam biçimleri teknik, sosyal, kültürel, bilişsel boyutlarda tümüyle okunabilmektedir. Kısaca diyebiliriz ki, insanlık tarihinin en önemli değişim ve dönüşüm süreçlerinden biri olarak avcı-toplayıcı ve göçer yaşamdan yerleşik yaşama geçiş süreci Orta Anadolu'nun Volkanik Kapadokya Bölgesi'nde Aşıklı Höyük özelinde izlenebilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İzmir tarihi</span>

Eski İzmir (Smyrna) kenti, körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir yarım adacık üzerinde kurulmuştu. Sonraki yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve bugünkü Yamanlar Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık, bir tepe hâline dönüştü. İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen Bayraklı/Tepekule Höyüğü'nün çevresi 1955 yılından beri yoğun bir gecekondu bölgesidir. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün (o zamanki adıyla Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü) büyük katkıları olmuştur. Günümüzde bu höyüğün üzerinde TEKEL Genel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sedef kakma</span>

Sedef kakma, ayrıca sedefçilik ya da sedef işleme olarak bilinen teknikte sedef, ahşap üzerine açılan çukur veya oymalara yerleştirilir ve tahtaya temas eden yüzeyden düşmelerini önleyecek yapıştırıcılar sürülür ya da sedeflerin etrafı madeni tellerle çevrilir. Sedef kakmacılık işine sedefkâri, sedef kakma yapan ustaya sedefkâr denilmektedir. Bağa, fildişi, kemik, çeşitli filetolar ve altın, gümüş gibi kıymetli madenler de sedefkârlıkta kullanılan malzemelerdir.

<span class="mw-page-title-main">Çatalhöyük</span> Konya, Türkiyede bulunan tarihi yerleşim yeri

Çatalhöyük, bugün Konya'nın Çumra ilçesine bağlı Küçükköy yakınlarında, milattan önce 7000 yıllarından itibaren Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı'nda yerleşim yeri olarak kullanılmış arkeolojik kalıntılardır.

Kolomb öncesi sanat; Kuzey Amerika, Meksika, Orta Amerika, Karayipler ve Güney Amerika'da 15. yüzyılda Avrupa'dan kolonici fetihçiler gelmeden önceki zaman dönemindeki sanat olarak kabul edilebilir. Kolomb öncesi sanat MÖ 1800'den M.S. 1500'lere kadar Amerikalarda gelişip meyve verdiği kabul edilebilir.

Bademağacı Höyüğü, Antalya'nın merkez ilçenin 2,5 km kuzeydoğusunda, Çubuk Geçidi'nin 5 km kuzeyinde yer alan arkeolojik bir yerleşimdir. Höyüğün eski adı Kızılkaya'dır. Yerleşim alanı 210 metreye 120 metredir. Tepenin yüksekliği 7 metredir.

Nevali Çori, Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı mahallesinin hemen kuzeybatısında bulunan bir höyüktür. Höyük, Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmadan önce Fırat'ın bir kolu olan Kantara Deresi'nin iki yanında yer almaktaydı. Dere höyüğü ikiye bölmüş durumdadır. Yerleşme, derenin doğu yakasında 90 X 40 metre boyutlarında, batı yakasında ise daha küçük bir alandır. Bu yerleşmelerden büyük olanı (doğu) Nevali Çori I, batı taraftaki ise Nevali Çori II olarak adlandırılmaktadır. Yerleşmenin arkeolojik olarak en önemli tabakaları, beş yapı katı olarak izlenen, Nevali Çori I olarak tanımlanan kesimdeki Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ tabakalarıdır. Bu tabakalarda yürütülen kazı çalışmaları ve buluntular üzerinde yapılan analizler, Nevali Çori neolitik halkının esas olarak avcı - toplayıcı yaşam tarzını sürdürmekle birlikte, tarım ve hayvancılık yaptığını ortaya koymaktadır. Ortaya çıkarılan mimari kalıntılar ise Orta Fırat Havzası'nın Erken Neolitiği hakkında önemli bilgiler vermiştir. Özellikle, Göbekli Tepe, Urfa – Yeni Mahalle, Karahan, Sefer Tepe, Hamzan Tepe ve Taşlı Tepe gibi arkeolojik alanlarda benzerleri görülen T biçimli sütunların yer aldığı kült binası önemli bir keşif olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Köşk Höyük</span> Niğde il merkezine 17 km mesafedeki bir höyük

Köşk Höyüğü, Niğde il merkezine 17 km mesafede bulunan bir höyüktür. Höyük 80 metre çapında 15 metre yüksekliktedir. Kazılarda ulaşılan buluntular Niğde Müzesinde sergilenmektedir. Müze'de diğer buluntular yanında MÖ 4883 yılına tarihlenen bir Kalkolitik ev modeli, birebir ölçülerde sergilenmektedir.

Mezraa - Teleilat Höyüğü, Şanlıurfa il merkezinin kuzeybatısında, Birecik ilçesinin 5 km güneyinde, Mezraa Köyü'nün hemen batısında ve kısmen altına yayılmış olan bir höyüktür. Yayıldığı alan 7 hektar olan höyük 450 x 160 metre boyutlarında olup 4 metre yüksekliktedir.

<span class="mw-page-title-main">Yatak</span>

Yatak, üzerinde uyumak, dinlenmek veya rahatlamak için kullanılan mobilya.

<span class="mw-page-title-main">Kündekari</span> Dekoratif doğrama sanatı

Ahşap, dünyada kolayca bulunması ve kolayça işlenebilen bir malzeme olması sayesinde, mimari yapı elemanlarında özellikle de kapılarda ve pencerede yüzyıllar boyunca kullanılmıştır.Türk–İslam Sanatının da vazgeçilmez malzemelerinden biri olan ahşabın en iyi örnekler ise mihraplar, minberler, rahleler, kapılar, pencereler gibi dinsel binaların yapı elemanlarında görmek mümkündür. Türk sanatının en az tanınan kollarından biri ağaç işçiliğidir. Doğanın insanlara sunduğu en değerli kaynaklardan olan ağaç, her dönemde Kündekari Türk insanının yaşamı boyunca önemli bir yerde durmuştur.