İçeriğe atla

Milli aşireti

Milli aşireti, Türkiye'nin büyük Kürt aşiretlerinden birisidir. Milli aşiretinin daha yaygın olarak kullanılan adları Milan, Millayi, Milanlu, Milanli gibi isimlerdir.

Tarih

Milli aşireti, Kürtlerin Kurmanci grubuna mensuptur. Sosyolog Ziya Gökalp, Ehmedê Xanî'nin Mem u Zin adlı hikâyesinden yola çıkarak Kurmançilerin; Boti, Mehmedî ve Silîvî olarak üç kısma ayrıldığını; bunlardan Silîvîlerin de kendi aralarında Mil ve Zil olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmiştir.[1] Mil'e ve Zil'e mensup olanlar manasında çok sonraları Milli ve Zilli olarak adlandırıldıkları Osmanlı Devleti kayıtlarına geçmiştir. Milliler o dönemler Viranşehir, Erzurum, Bitlis, Van ve Dersim şehirleri ile İran sınırında yaşamaktaydı.[2] Sözlü kaynaklara göre Mil ve Zil iki kardeştirler.

Keleş Abdi Ağa dönemi

Keleş Abdi Ağa, Milli aşiretinin bilinen ilk reisidir.[3] Kendisi, 18. yüzyılın başlarında doğdu. Dönemin Bağdat Valisi olan Ahmet Paşa'nın hizmetinde bulunarak onun güvenini kazanmıştır. Kazanılan güven onun aşiretin başına geçirilmesine sebep oldu.[4] Liderliğini Şaban oğlu Yunus Keleş sürdürmektedir.[][]

Timur Bey dönemi

Keleş Abdi Ağa'nın ölümünden sonra yerine oğlu Timur Bey geçti. Reisliğinin ilk döneminde devlet için yapmış olduğu hizmetlerden ötürü Mir-i Miran rütbesine sahip olmuştur. Bu rütbe Osmanlılar dönemindeki en yüksek rütbelerden biriydi. Ama zamanla birtakım olaylara sebep verdiği için idamına karar verilmiş, kendisi bunun üzerine isyana başlamıştı. İsyanı bastırmak için görevlendirilen Osmanlı paşaları; Süleyman Paşa ve İbrahim Paşa, Mardin'e gelerek isyanı bastırma girişiminde bulunmuşlardır. Timur Bey, Osmanlı kuvvetlerine karşı gelemeyeceğini anladıktan sonra firar etmiştir. Büyük çoğunluğu Diyarbakır yöresi aşiretlerinden oluşan Osmanlı kuvvetleri Timur Bey'in kardeşi Mahmut Bey ve aşiret önde gelenlerini yakalayarak idam etmişlerdir.[5]

Timur Bey daha sonra Bağdat'taki Abdulkadir Geylânî Dergâhı'na sığınmıştır. Dergah şeyhinin, Bağdat Valisi ile yapmış olduğu görüşmenin ardından affedilen Timur Bey aşiretinin başına geri dönmüştür. Kısa sürede aşiret üzerinde nüfuzunu sağlamlaştıran oğlu Eyüp Ağa'yı reislikten men edememiştir. Timur Bey bir diğer oğlu Mahmut Ağa'yı reis yapmak istiyordu ancak bu girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Fırat Nehri kıyısında küçük bir köye yerleşti ve burada öldü.[6]

Eyüp Ağa ve Mahmut Ağa dönemi

Sözlü ve yazılı kaynaklara göre Eyüp Ağa kendi döneminde elli binden fazla süvari güce sahip bir liderdi. Bu güç sayesinde Doğu Anadolu'daki birçok aşireti kontrolü altında tutmayı başarmıştır. Kendisinin bu gücü kötüye kullanması bölgede tedirginlik yaşanmasına sebep olmuştur. Bir bakıma bölgenin en büyük despot gücü olarak görülmekteydi. 1834 yılındaki Doğu Anadolu Islahatı sebebiyle bölgeye gelen Osmanlı paşası Reşit Paşa tarafından tutuklandı. Üç yıl sonra hapishanede ölmüştür. Onun ölümüyle yerine geçen kardeşi Mahmut Ağa kısa bir süre sonra Kiki Aşireti'yle girmiş olduğu bir savaşta öldürülmüştür. Yerine oğlu II. Mahmut geçmiştir.[7]

II. Mahmut dönemi

II. Mahmut dağılma sürecinde reisliğe geçmiştir. Bölgenin en büyük aşiretinin kan kaybetmesini istemeyen Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda bölgede giderek güçlenen Şamar ve Anaze adlı Arap aşîretlerinin daha da güçlü olmalarını istemiyordu. II. Mahmut Ağa devletten almış olduğu destek ve kendi idari kabiliyetiyle aşîreti tekrar toparlamayı başardı. Kendisi daha sonra Viranşehir'i aşiretin merkezi olarak ilan etti. Burada büyük bir kale yaptırdı. Öldükten sonra yerine oğlu İbrahim Paşa geçti.[8][9]

İbrahim Paşa dönemi

Bölge halkı tarafından Berho Ağa olarak da bilinen İbrahim Ağa'nın reisliği döneminde Osmanlı Devleti iç ve dış meseleleri ile uğraşmaktaydı. Özellikle; Anadolu'nun hemen hemen her yerinde eşkiyalık en büyük sorunlardan biriydi. Heyet-i Islâhiye´nin başındaki Abidin Bey, Doğu Anadolu'da söz sahibi olan tüm aşiret reislerini göz altına almıştır. Bu reislerden biri de Sivas'ta tutulan İbrahim Ağa daha sonra serbest bırakıldı ama Sivas'ta ikamete mecbur kılındı. Heyet-i Islâhiye'nin amaçlarından bir diğeri ise bölgede ziraatın yaygınlaştırılması, bölgenin imarı ve madenlerin işletilmesiydi. Kısa bir süre sonra tekrar aşîret merkezi olan Viranşehir'e dönen İbrahim Ağa daha sonra yapmış olduğu hizmetlerden dolayı paşalığa yükselmiştir.[10]

1892 yılında kaymakamlığa atanan İbrahim Paşa, Padişah II. Abdülhamit'e bağlılığını bildirerek padişahın doğudaki sınırları korumak için kurmak istediği Hamidiye Alayları'na aşiretiyle katılacağını bildirmiştir.[11] II. Abdülhamit alayların başına İbrahim Paşa´yı atadı. İbrahim Paşa böylelikle diğer aşiretlerin mensuplarını toplayarak büyük bir ordu kurdu. 11 alaydan beşi Milli aşiretinden oluşuyordu. Paşa, Padişah tarafından Mirliva'lığa yükseltildi. Sözlü kaynaklara göre Padişah II. Abdülhamit, İbrahim Paşa'yı oğlu gibi görmüştür. Hamidiye Alayları lideri İbrahim Paşa diğer aşiretleri de etrafında toplayarak büyük bir otoriteye sahip olmuştu. Osmanlı Devleti'nin doğu sınırları Kürtler'den oluşan Hamidiye Alayları tarafından güvence altına alınmıştı. Ancak aşiretin güneyindeki diğer büyük aşiretlerden olan Arap Şamar Aşireti; Millilerin en büyük düşmanlarındandı. İki aşiretin savaşları uzun bir dönem sürdü. Aşîret, bu savaşlar sonrası yenilgiye uğrayan Şamar Aşireti'ne ait binlerce küçük ve büyükbaş hayvanı alarak elindeki esir Şamarlıları serbest bırakmıştır. İbrahim Paşa böylelikle daha da güçlenmişti. Zapt edilemeyecek güçte olduğuna inanan paşa 1904 yılında Karakeçili Aşireti ile çatışmaya girdi. Devlet, kendisinin bu gücünü olumsuz olarak görmeye başlamıştı. Ama giderek büyüyen aşirete halk isyan çıkarabileceği kaygısından ötürü karışmamıştı.[12]

1904 yılında aralarında Cemaldin, Seydan, Şemitan'ın da olduğu onlarca aşireti nüfuzu altına aldı. Dedesi Timur Bey ve onun kardeşi olan Mahmut Ağa'nın Diyarbakır aşiretleri tarafından bozguna uğratıldığını unutmayan İbrahim Paşa büyük bir orduyla Diyarbakır'a gelerek yıllarca aklında olan intikamı alma girişiminde bulundu. Aşiret kuvvetleri Diyarbakır'da işkenceye başladılar. Diyarbakır aşiretleri bozguna uğratılmıştı.[13] Devlet bunun üzerine girişimlerde bulunarak İbrahim Paşa'yı durdurdu. Diyarbakır Valiliği daha sonra İbrahim Paşa'nın, o dönemler birçok isyan çıkaran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ve onun oğlu olan adaşı Mısırlı İbrahim Paşa ile ilişkilerinin olduğunu tespit etmişti. Bunun üzerine padişah Milli aşireti lideri İbrahim Paşa'yı Yemen'e sürgününü onayladı. Ama İbrahim Paşa yetersiz deliller sebebiyle sürgün edilemedi. Bunun üzerine Diyarbakır halkına karşı baskılar daha da arttı.[14] Aralarında Ziya Gökalp'in de bulunduğu halk Diyarbakır Telgrafhanesi'ni işgal ederek devletin İbrahim Paşa'ya karşı yaptırım uygulamasını istediler.[15] Netice de İbrahim Paşa'nın kesin bir şekilde sürgününe karar verilmişti. Medine'ye sürgün edilmesine karar verilen paşa yola çıktı. Şam'da mola verdiği sırada II. Meşrutiyet ilan edilmişti. Bunu umut olarak gören paşa tekrar Viranşehir'e doğru yola çıktı. Burada, tahttan indirilen Padişah II. Abdülhamit'e destek için isyan çıkaracağını açıkladı. Bunun üzerine devlet onun üzerine büyük bir ordu gönderdi. Bunu haber alan paşa Viranşehir'i terk ederek oğulları ve karısı ile Sincar'a geçti. Kısa bir süre sonra geçirdiği bir hastalıktan ötürü öldü.[16]

İbrahim Paşa

İbrahim Paşa, ünlü İngiliz yazarı Mark Sykes'i çadırında omuzunu öperek karşılar. Sykes gözlemlerinde İbrahim Paşa'nın kendine güvenen, hakim karakterli ve feodal bir baron olduğunu tespit etmiştir. Mark Sykes onunla ilgili gözlemlerini kitaplarına da yazmıştır.[17]

II. Meşrutiyet, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi

II. Meşrutiyet döneminde aşiret Balkan Savaşları'na üç alay göndererek hükûmete bağlı olduğunu gösterdi. Daha sonra Kurtuluş Savaşı'nda Kuvâ-yi Milliye'ye destek verdi. Aşiret lideri, Bağımsız Kürdistan fikirlerini reddederek, İngilizlerin kendisini Kürt Kralı yapma fikrine karşı çıktı. Kendisinin devlete bağlı kalacağını belirtti.[18] 1919 yılında Türk Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Hamidiye Alayları'na bağlı olan aşiret mensuplarından oluşan IV. Tümeni Kafkas Cephesi'ne gönderdi. Ama bundan sonra 1 Haziran 1920 gününde Bağımsız Kürdistan'ı kurma fikri kendisi ve kardeşi Mehmet Ağa arasında büyük bir ilgi uyandırarak Milli Aşireti Ayaklanması'nı başlattı. Bu isyan hükûmet tarafından bastırıldı. Mehmet Ağa o sıralarda da Bitlis müdürüydü. Cumhuriyet'in ilanından sonra ise bölgedeki en büyük isyanı gerçekleştiren Şeyh Said'e bağlı olan Azadi Örgütü'ne destek verdiler.[19] Fransızların Urfa'nın işgalini fırsat bilen Milli aşireti yeni kurulan TBMM'ye karşı isyan başlatmış, bu isyan 8 Eylül 1920 yılında Viranşehir'de bastırılmıştır.[20]

Günümüzde Milli aşireti

Aşiret, Cumhuriyet'in ilanından sonra yavaş yavaş dağılmıştır. Kimi bölgelerde ise insanlar herhangi bir ağaya bağlı değiller ama kendilerinin Milli aşireti mensubu olduklarını belirtirler. Aşiret nüfusu bakımından resmî olmasa da Türkiye'nin en büyük aşiretlerindendir.

Coğrafya

Aşiret bugün Şanlıurfa, Van, Mardin, Ardahan, Kars, Elazığ, Konya, İzmir, Ankara, Eskişehir, Diyarbakır, Sivas, İstanbul, Tunceli, Erzurum, Erzincan, Adıyaman ve Hatay gibi illerde yoğun yaşamaktadırlar.

Ayrıca Almanya başta olmak üzere Suriye, İran, Irak, Ermenistan, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi dış ülkelerde de yaşadıkları bilinmektedir.

Dil ve din

Kaynakça

  1. ^ Gökalp, 1992: 28-30
  2. ^ Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA). Dâhiliye (DH). Siyasi (SYS). 24/2-4. Lef 114/1. Erzurum Vilayeti'nden Dahiliye Nezareti'ne gönderilen 19 Mart 1911 tarihli rapor
  3. ^ Ziya Gökalp, 1992: 32
  4. ^ Ali Emirî, Tarihsiz: 236a
  5. ^ Ali Emirî, Tarihsiz: 236b
  6. ^ Ali Emirî, Tarihsiz: 236b-237a
  7. ^ Ali Emirî, Tarihsiz: 237a-237b
  8. ^ Ali Emirî, Tarihsiz: 237b
  9. ^ Zeki, Tarihsiz: 116-117
  10. ^ Ali Emirî, 1918: 21-23
  11. ^ Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA). Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrakı (Y.Mtv). 62/3. Lef 2. (4.Ordu Müşiri Mehmet Zeki Paşa'nın 30 Nisan 1892 Tarihli Arzı)
  12. ^ BOA, Y.Mtv. 72/122. İbrahim Paşa'nın 12 Aralık 1892 Tarihli Telgrafnamesi
  13. ^ Özgültekin vd., 2003: 133
  14. ^ Başbakanlık Osmanlı Arşivi YA Hus. 491/1. Lef 1
  15. ^ Beysanoğlu, 1956: 75
  16. ^ Özgültekin vd., 2003: 135
  17. ^ Günay, 1995: 131
  18. ^ Kodaman, 1987: 62
  19. ^ Kalafat, 1992: 131-132
  20. ^ http://www.viransehir.gov.tr/resimlisayfaayrinti.aspx?id=248[]

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">II. Murad</span> 6. Osmanlı padişahı (1421–1444; 1446–1451)

II. Murad veya Koca Murat, 6. Osmanlı padişahı, I. Mehmed'in oğlu, Fatih Sultan Mehmed'in babasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nevşehirli Damad İbrahim Paşa</span> 118. Osmanlı sadrazamı

Nevşehirli Damad İbrahim Paşa, III. Ahmed saltanatında, 9 Nisan 1718 - 1 Ekim 1730 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış Türk asıllı Osmanlı devlet adamı. Oğuzlar'ın Beydilli boyuna mensup Boynuinceli aşiretindendir. İsmi Lale Devri ve Nevşehir ile özdeşleşmiştir. Enderundan yetişen sadrazamların on üçüncüsü ve Osmanlı sadrazamlarının yüz otuzuncusudur.

Silahdar Damat Mehmed Paşa, I. Mahmud saltanatında 1 Ekim 1730 - 22 Ocak 1731 tarihleri arasında üç ay yirmi bir gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

Kabakulak İbrahim Paşa I. Mahmud saltanatında, 22 Ocak 1731 - 10 Eylül 1731 tarihleri arasında yedi ay on dokuz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı. Kabakulak İbrahim Paşa Patrona Halil ve ekibini tasfiye eden paşa olarak tarihinde yerini almıştır.

Hekimoğlu Ali Paşa, I. Mahmud'un ve III. Osman'ın saltanat dönemlerinde, 12 Mart 1732-12 Ağustos 1735, 21 Nisan 1742-23 Eylül 1743 ve 15 Şubat 1755-18 Mayıs 1755 tarihleri arasında üç kez toplam beş yıl dört gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">Alemdar Mustafa Paşa</span> 163. Osmanlı sadrazamı

Alemdar Mustafa Paşa veya Bayraktar Mustafa Paşa, II. Mahmud saltanatında 29 Temmuz 1808 - 15 Kasım 1808 tarihleri arasında üç ay on sekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Bazı kaynaklar, Arnavut kökenli olduğunu bildirir.

Benderli Ali Paşa,, II. Mahmud saltanatında 26 Mart 1821 - 30 Nisan 1821 tarihleri arasında bir ay üç gün Sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. Yunan Ayaklanması'nı gizlice desteklediği gerekçesi ile 22 Nisan 1821'de Fener Patriği Grigoryos'un asılmasına ferman buyurmuştur. Ancak bu irade sonrasında 30 Nisan'da Kıbrıs'a sürülmüş ve idam edilmiştir. Tarihte padişah emri ile idam olunan 44. ve son Sadrazamdır.

<span class="mw-page-title-main">İbrahim Edhem Paşa</span> 194. Osmanlı sadrazamı

İbrahim Edhem Paşa 19. yüzyılda yaşamış Osmanlı Devleti'ne 5 Şubat 1877 - 11 Ocak 1878 arasında sadrazamlık, hükûmet nazırlığı, Şura-yı Devlet reisliği ve büyükelçilik gibi birçok yüksek kademe görevlerde hizmet vermiş bir devlet adamıydı.

<span class="mw-page-title-main">Abdurrahman Nureddin Paşa</span> 203. Osmanlı sadrazamı

Abdurrahman Nûreddin Paşa (Osmanlıca: عبدالرحمن نور الدين پاشا‎;, II. Abdülhamid saltanatında 2 Mayıs 1882 - 12 Temmuz 1882 tarihleri arasında iki ay on bir gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

Kadı Abdurrahman Paşa Karaman valisi ve Osmanlı Devletinin Islahat döneminde önemli görevlerde bulunmuş bir devlet adamı.

Türk Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların bir bölümü, Anadolu topraklarının bir bölümü üzerinde yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, diğer bölümü ise, saltanat ve hilâfete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; millî hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir. Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur. Ayaklanmalar Millî Mücadele’nin neticelenmesini geciktirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hamidiye Alayları</span> Osmanlı İmparatorluğu döneminde süvari alayı

Hamidiye Alayları ya da Hamidiye Hafif Süvari Alayları, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid'in Doğu Anadolu Bölgesi'nde oluşturduğu çalışmalarına 1890 yılında başlanılmış, 1891 yılında fiilen kurulmuş Osmanlı birlikleridir. Birlikler çoğunlukla Sünni Kürtlerden oluşmuş ancak Doğu Anadolu'da yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri, Çerkesler, Türkler, Türkmenler ve Yörükleri de içermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Dramalı Mahmut Paşa</span> Osmanlı generali

Dramalı Mahmut Paşa, kısaca Dramalı diye de bilinir, Yunanlar Dramalis diye yazar.

<span class="mw-page-title-main">Bedirhan Bey</span> Kürt lider

Bedirhan Bey, Botan Emiri.

Dersim ayaklanmaları, Osmanlı Devleti döneminde Dersim bölgesinde 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyıl başlarında çıkmış isyanlara verilen ad.

<span class="mw-page-title-main">Abdurrahman Sami Paşa</span> Osmanlı bürokrat, şair

Abdurrahman Sami Paşa, bürokrat, şair.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı-Suudi Savaşları</span> Mısır eyaleti birlikleri ile Diriye Emirliği arasındaki savaş

Osmanlı-Suudi Savaşları, 1811-1818 Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa komutası altındaki birlikler ile, Diriye Emirliği ordusu arasında yapılan savaş.

<span class="mw-page-title-main">Kavalalılar Hanedanı</span> 19. yüzyılın başından 20. yüzyılın ortasına kadar Mısır ve Sudanı yöneten hanedan

Kavalalılar Hanedanı, 1805-1953 yılları arasında Mısır'ı yöneten hanedanlıktır. Bu hanedan; 1805'ten 1914'e kadar olan zamanda Mısır Hidivliği, 1914'ten 1922'ye kadar olan zamanda Mısır Sultanlığı ve 1922'den 1953'e kadarki zamanda da Mısır Krallığı adıyla birbirinin devamı olan üç ayrı devletin yönetimini elinde tutmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Kubadoğulları Emirliği</span> İkinci dönem Anadolu Türk beyliği

Kubadoğulları Emirliği, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılışını takiben Samsun, Ladik ve Kavak çevresinde kurulan bir Türkmen emirliği. Canik beylikleri içerisinde değerlendirilen Kubadoğulları, Osmanlı Devleti ile Samsun'un hakimiyeti konusunda sıkça karşı karşıya gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Botan Emirliği</span> Osmanlı İmparatorluğunda bir Kürt beyliği

Botan Emirliği, 1338-1855 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğuna bağlı Güneydoğu Anadolu'da topraklarında bulunan Kürt Emirliklerinden birisidir. Cizre, Şırnak ve Siirt'in Eruh ilçesini içine almaktadır. Emirliğin adını aldığı Bûhtî Kürtleri Orta Çağlarda günümüz Hakkâri ili ile Musul arasında yaşamışlardır. Ayrıca Bûhtî Kürtleri, bazı tarihçiler nezdinde köken olarak Mervani hanedanının kurucusu olan Humeydi Kürtleri ile ilişkilendirilmişlerdir. 16. Yüzyılda yaşamış olan Kürt tarihçi Şerefhan-ı Bitlisi kaleme aldığı Şerefname adlı eserinde; Botan Emirliğinin, isminin cesaret ve savaşçılıklarıyla tanınmış olan Bûhtî aşiretinden aldığını ifade etmektedir. Antropolog Martin van Bruinessen, Botan Emirliğinin askerî gücünün Şıllet ve Çoxsor olarak ikiye ayrıldığını söylemiştir.