İçeriğe atla

Miller-Urey deneyi

Miller-Urey Deneyi.

Miller-Urey Deneyi[1] (Urey-Miller Deneyi[2] de denir) kimyasal evrimin oluşumunu denemek üzere, 1952'deki bilimsel görüşe göre dünyanın ilk zamanlarında var olduğu koşulların benzetim yöntemiyle oluşturulduğu bir deneydi. Bu deney, özellikle Aleksandr Ivanovich Oparin ve J.B.S. Haldane'in, ilkel dünya üzerindeki koşullarda var olan inorganik öncüllerinin kimyasal tepkimeler yoluyla organik bileşikleri sentezlediği hipotezini sınamak içindi. Abiyogenez konusunda klasik bir deney olduğu kabul edilen bu deney, 1952 yılında Stanley Lloyd Miller ve Harold Urey tarafından Chicago Üniversitesi'nde yapılmıştı.[3][4][5]

2008 yılının Ekim ayında, yeniden analizi[6] yapılan deneyin malzemelerinin, düzenek içinde 5 değil, 22 tane amino asit ürettiği yayınlanır.[7] Bu düzeneğin, şimşek oluşturan bir volkan püskürmesinin benzetimini oluşturduğu sanılmaktadır. Bu yeni sonuçlar, organik moleküllerin inorganik tepkimelerin sonuçlarıyla sentezlenebileceğine ilişkin güçlü kanıtlar göstermiştir. Daha yakın tarihli kanıtlar, Dünya'nın orijinal atmosferinin Miller deneyinde kullanılan gazdan farklı bir bileşime sahip olabileceğini düşündürmektedir, ancak prebiyotik deneyler, değişen koşullar altında basit ila karmaşık bileşiklerin (siyanür gibi) rasemik karışımlarını üretmeye devam etmektedir.[8]

Deney ve yorumu

Deney, su (H2O), metan (CH4), amonyak (NH3), hidrojen (H2) ve karbon monoksit (CO) ile yapılmıştır. Bu kimyasallar, steril cam tüp ve kaplar dizgesi içinde, dış ortamdan yalıtılmış olarak bulunuyordu. Bir cam kap yarısına kadar sıvı haldeki su ile doluydu, diğer bir cam kapta ise bir çift elektrot vardı. Su ısıtılarak buharlaşma sağlanmıştı, elektrotlar arasında ise kıvılcımlar çakması sağlanarak dünyanın atmosferindeki yıldırımların ve su buharının benzetimini sağlanmıştı. Daha sonra atmosfer tekrar soğutularak suyun yoğuşması ve damlalar halinde ilk kaba geri dönmesi ve sürekli bir döngü içinde olması sağlanmıştı.

Bir haftalık sürekli bir işlemin ardından Miller ve Urey sistemin içindeki karbonun en az %10-15 kadar bir kısmının organik bileşik oluşturduğunu gözlemlemişlerdi. Karbonun yüzde iki kadar bir kısmının da, canlıların hücrelerini oluşturan proteinlerin oluşumunda kullanılan amino asitleri, bol olarak da glisinin oluşturduğunu görmüşlerdi. Şekerler, lipitler ve nükleik asitlerin bazı yapıtaşları da oluşmuştu.

Bir röportajda Stanley Miller, "Basit bir prebiyotik deneyde kıvılcım oluşturmak bile 20 amino asidin 11'inin ortaya çıkmasını sağlar." demiştir.

Ardından yapılan bütün deneylerde de gözlendiği gibi, hem sol hem de sağ optik isomerler "rasemik" karışımın içinde yaratılmıştır.

Diğer deneyler

Bu deney birçok başka deneye esin kaynağı olmuştur. 1963'te Joan Oró, su çözeltisi içinde bulunan hidrojen siyanür (HCN) ve amonyaktan amino asitler üretilebileceğini bulmuştur.[9] Aynı zamanda deneyinde, büyük miktarda nükleotid bazlı adenin üretildiğini de görmüştür.[10] Daha sonra gerçekleştirilen deneyler göstermiştir ki, diğer RNA ve DNA bazları da "indirgen atmosfer" ortamında, benzetimli prebiyotik kimyasal tepkimeyle elde edilebilir.[11]

Miller-Urey deneyinin yapıldığı dönemde Yaşamın kökenine ilişkin benzer elektrik boşalımı deneyleri yapılmıştı. 8 Mart 1953 tarihli The New York Times gazetesinde yayınlanan "Looking Back Two Billion Years" (İki Milyar Yıl Geriye Bakmak) isimli makale, Mayıs 1953'te Miller "Science" dergisinde akademik makalesini yayınlamadan önce, Wollman (William) M. MacNevin'in Ohio State Üniversitesi'ndeki çalışmasını anlatır. MacNevin 100.000 voltluk kıvılcımları metan ve su buharından geçirip "incelemesi çok zor olan katı resinler" elde etmekteydi. Aynı makalede MacNevin'in dünyanın ilk dönemlerine ilişkin deneyleri de anlatılmaktaydı. Bu deneylerden elde ettiği sonuçları bilimsel makale olarak yayınlayıp yayınlamadığı bilinmemektedir.

K. A. Wilde'ın 15 Aralık 1952 tarihinde, 14 Şubat 1953'te Miller'in Science dergisine makalesini vermeden önce, dergiye yolladığı makalesi 10 Temmuz 1953'te yayınlanmıştır.[12] Wilde, bir akış sistemi üzerinde bulunan, karşılıklı iki karbon dioksit (CO2) ve su (H2O) karışımları üzerinde sadece 600 volta kadar çıkan akım kullanmıştır. Sadece az miktarda karbon dioksitin karbon monoksite indirgendiğini gözlemlemiş, başka önemli bir indirgeme veya yeni oluşan karbon bileşimi elde etmemiştir.

Jeffrey Bada tarafından Scripps Institution of Oceanography, La Jolla, Kaliforniya'da, daha yakın zamanlarda yapılan deneyler Miller'in deneylerine benzer. Ne var ki, Bada'nın gösterdiği üzere, şimdiki modellerde oluşturulan ilk dönem dünya koşullarında karbon dioksit ve azot (N2) nitritleri oluşturmakta, bunlar da amino asitleri oluşur oluşmaz bozmaktadır. Bu durumda, ilk dönem dünyasında nitritlerin etkisini nötralize edecek önemli miktarlarda demir ve karbonat mineralleri olmalıydı. Bada, Miller'in benzeri deneyini demir ve karbonat mineralleri ekleyerek yinelediğinde sonuç ürünleri zengin amino asitler içeriyordu. Bu deneyin çıkarımına göre, karbon dioksit ve azot içeren bir atmosferi olan bir dünyada bile önemli miktarda amino asit kökeni oluşmuş olabilirdi.[13]

2006'da başka bir deney de ilk dönem dünyasının organik bir sis tabakasıyla örtülü olabileceğini göstermiştir.[14] İlk dönem dünyasında geniş bir alanı kaplayan metan ve karbon dioksit yoğunlukları üzerinde organik sis tabakası oluştuğu düşünülmektedir. Bu oluşumdan sonra, organik moleküller bütün dünyanın yüzeyine inerek yerkürenin her yerinde yaşamı başlatmış olmalıdır.[15]

Deneyin kimyası

Tepkime karışımında ilk adımda hidrojen siyanürün (HCN), formaldehid[16][17] ve aktif ara bileşimlerin (asetilen, siyanoasetilen, vb.) oluştuğu bilinmektedir:

CO2 → CO + [O] (atomik oksijen)
CH4 + 2[O] → CH2O + H2O
CO + NH3 → HCN + H2O
CH4 + NH3 → HCN + 3H2 (BMA prosesi)

Bu bileşimler daha sonra amino asit oluşumlarıyla ve diğer biyomoleküllerle tepkimeye girerler (Stecker sentezi).

CH2O + HCN + NH3 → NH2-CH2-CN + H2O
NH2-CH2-CN + 2H2O → NH3 + NH2-CH2-COOH (glisin)

Erken dönemde Dünya'nın atmosferi

Bazı kanıtların ışığında, dünyanın ilk atmosferinde var olan indirgen moleküllerin miktarı Miller-Urey Deneyi'nin yapıldığı zaman sanıldığından daha az olduğu düşünülmektedir. 4 milyar yıl önce, atmosfere karbon dioksit, nitrojen, hidrojen sülfit (H2S) ve Kükürt dioksit (SO2) salınımı yapan çok büyük volkanik patlamaların olduğunu destekleyen birçok kanıt vardır. Bu gazları Miller-Urey'in ilk deneylerindeki gazlarla beraber kullanan deneylerde çok daha farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bu deney rasemik (hem L hem de D enantiyomerleri olan) bir karışım yaratarak "laboratuvarda her iki versiyonun da çıkmasının olası" olduğunu göstermiştir.[18] Buna rağmen, doğada L amino asitleri daha baskındır. Sonraki deneyler orantısız miktarlarda L ve D yönelimli enantiyomerlerin olasılığını onamıştır.[19]

İlk başlarda ilkel ikincil atmosferin çoğunlukla amonyak ve metan içerdiği düşünülürdü. Ne var ki, atmosferdeki karbonun çok büyük bir kısmı, belki biraz karbon monoksitle birlikte karbon dioksit CO2 ve çoğunlukla nitrojen N2 idi. Uygulamada; CO, CO2, N2, vb. içeren gaz karışımları, aralarında O2 olmaması koşuluyla, CH4 ve NH3 gaz karışımlarıyla aynı ürünleri ortaya çıkarırlar. Hidrojen atomları çoğunlukla su buharından gelir. Aslında, aromatik amino asitleri ilkel dünya koşullarında üretmek için hidrojence zengin olmayan gaz karışımlarını kullanmak gerekir. Doğal amino asitler, hidroksiasitler, pürinler, pirimidinler ve şekerlerin çoğu Miller deneylerinin değişik örneklerinde elde edilmiştir.[20]

Yakın tarihli sonuçlar bu çıkarımları sorgulamaktadır. Waterloo Üniversitesi ve Kolorado Üniversitesi 2005 yılında yaptıkları benzetim modelleriyle, dünyanın ilk atmosferinin en fazla %40 hidrojen içerdiğine, yani prebiyotik organik moleküllerin oluşumuna çok daha uygun bir çevre oluşturduğuna dikkati çektiler. Atmosferin üst katmanlarının sıcaklığı konusundaki tahminler yeniden gözden geçirildiğinde, dünyanın atmosferinden uzaya dağılan hidrojenin miktarının daha önce düşünülenin sadece yüzde biri olduğu sonucuna varıldı.[21] Yazarlardan Owen Toon'un belirttiği gibi: "Bu yeni senaryoda ilk dönem atmosferinde organik maddeler verimli olarak üretilebilmektedir, bu da bizi organik maddelerce zengin okyanus çorbası kavramına yeniden götürür... Sanıyorum ki, Miller ve diğerlerinin deneylerini yeniden geçerli kılar." İlk dünya hakkında, kondirit model kullanarak yapılan açığa gaz çıkışı hesaplamaları, Waterloo/Kolorado sonuçlarını bütünleyerek Miller-Urey deneyinin yeniden önemle ele alınmasını sağlar.[22]

Bunlara rağmen, bu karışıma gaz halindeki oksijen eklenirse hiçbir organik molekül oluşmaz. Miller-Urey hipotezinin karşıtları, yakın zamanda yapılan araştırmada, suda eriyik durumdaki oksijenle taşınmış olan 3.7 Ga[1] 15 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. yaşındaki uranyum kalıntılarının bulunmasını fırsat bilmişlerdir.[23] Bu karşıt görüşlüler, Miller-Urey benzeri bir senaryodaki gibi prebiyotik moleküllerin oluşumunun, oksijenin varlığı ile geçersiz olduğunu, abiyogenez hipotezinin geçersiz olduğunu öne sürmüşlerdir. Ama, makalenin yazarları oksijenin varlığının açık olarak fotosentez yapan organizmaların varlığını kanıtladığını söyleyerek 3.7 Ga zaman önce (ilk tahminlerden yaklaşık 200 Ma zaman önce[24]), Miller-Urey tepkimelerinin ve abiyogenezin olduğu zaman dilimini daha geriye çekerek geçesiz kılmayacağını söylerler. Buna rağmen, her ne kadar üzerinde tartışılsa da, atmosferdeki oksijenin çok az (%0,1'den az) bir miktarı, dünyadaki en eski kaya oluşumları kadar eskidir. Yazarlar daha önce düşünülenden erken dönemde oksijence zengin atmosferin varlığını yadsımamakta, "... Aslında çoğu kanıtın söylediği gibi, oksijenli fotosentez oksijensiz atmosferin varlığının kanıtlandığı dönemlerde vardı." demektedirler.[23]

Güneş Sistemi'nin başka kısımlarında, çoğu zaman şimşeğin yerini alan ultraviyole ışığı kimyasal tepkime için itici güç olarak kullanan, Miller-Urey deneyine benzer koşullar bulunmaktadır. 1969'da Murchison, Victoria, Avustralya yakınlarına düşen Murchison meteoritinde, 19'u dünyadaki yaşamda var olan, 90'ın üzerinde farklı amino asit bulunmuştu. Kuyruklu yıldızlar ve diğer güneş sisteminin dışından gelen buzlu cisimlerin kendi dış yüzeylerini koyulaştıran, bu tür kimyasal süreçlerle oluşmuş, büyük miktarlarda karmaşık karbon bileşimleri (örneğin tolinler) barındırdığı düşünülmektedir.[25] İlk dönem dünyası, karmaşık organik moleküller, su ve diğer kolay buharlaşabilen maddelerle dolu kuyruklu yıldızlarla bombardıman edilmekteydi.

Yakın zamanda yapılan ilişkili çalışmalar

Geçtiğimiz yıllarda, hala var olan türlerin son evrensel atası olduğu varsayılan, birçok birbirinden çok farklı türün organizmasında ortak olan "eski" genlerin "eski" bölgelerindeki amino asit dizgelerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda, o bölgelerde ortaya çıkan ürünlerin Miller-Urey deneylerinde üreyen amino asitlerce zengin olduğunu ortaya koymuştur. Bu duruma göre kök genetik kodun temeli şimdikine değil, sadece prebiyotik doğada bulunabilen, daha az sayıdaki amino asitlere dayalıdır.[26]

2008'de, bir grup bilim insanı Miller'in 1950'lerin başında yaptığı deneyinden arta kalan deney kaplarını inceledi. Klasik deneyin yanı sıra Miller, Charles Darwin'in "ılık küçük gölet"ini çağrıştıran, aralanda volkanik patlamaların bir benzeri olan, daha birçok deney yapmıştı. Bu deneyde boşalan elektrik akımının üzerine basınçlı buhar püskürten bir hortum ucu vardı. Yüksek performanslı sıvı kromatografi ve kütle spektrometrisi kullanarak Miller'in bulduğundan daha fazla organik molekül buldular. En ilginci, volkan benzeri deneyin en fazla organik molekülü, 22 amino asit, 5 amin ve elektriklenmiş buharın ürettiği hidroksil radikallerce üretilmiş olduğu sanılan birçok hidroksilatlı molekülü ürettiğini gördüler. Bilim adamları bu nedenle volkanik adaların organik moleküllerce zengin olduğunu öne sürerek, karbonil sülfitin varlığının bu moleküllerin peptitleri oluşturmasına yardımcı olduğunu belirttiler.[6][27]

Ayrıca bakınız

  • Strecker sentezi - aldehidler, amonyak ve HCN'den amino asit sentezi.
  • Butlerov'un reaksiyonu - formaldehidden ribosun oluşması gibi çeşitli şekerlerin oluşumu
  • Abiyogenez, organik ve inorganik moleküllerden dünyadaki yaşamın doğuşu.

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ Hill HG, Nuth JA (2003). "The catalytic potential of cosmic dust: implications for prebiotic chemistry in the solar nebula and other protoplanetary systems". Astrobiology. 3 (2). ss. 291-304. doi:10.1089/153110703769016389. PMID 14577878. 
  2. ^ Balm SP, Hare JP, Kroto HW (1991). "The analysis of comet mass spectrometric data". Space Science Reviews. Cilt 56. ss. 185-9. doi:10.1007/BF00178408. 
  3. ^ Miller, Stanley L. (Mayıs 1953). "Production of Amino Acids Under Possible Primitive Earth Conditions" (PDF). Science. Cilt 117. s. 528. doi:10.1126/science.117.3046.528. PMID 13056598. 28 Şubat 2008 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Nisan 2008. 
  4. ^ Miller, Stanley L. (Temmuz 1959). "Organic Compound Synthesis on the Primitive Earth". Science. Cilt 130. s. 245. doi:10.1126/science.130.3370.245. PMID 13668555.  Miller states that he made "A more complete analysis of the products" in the 1953 experiment, listing additional results.
  5. ^ A. Lazcano, J. L. Bada (Haziran 2004). "The 1953 Stanley L. Miller Experiment: Fifty Years of Prebiotic Organic Chemistry". Origins of Life and Evolution of Biospheres. Cilt 33. ss. 235-242. doi:10.1023/A:1024807125069. PMID 14515862. 
  6. ^ a b Johnson AP, Cleaves HJ, Dworkin JP, Glavin DP, Lazcano A, Bada JL (Ekim 2008). "The Miller volcanic spark discharge experiment". Science. 322 (5900). s. 404. doi:10.1126/science.1161527. PMID 18927386. 
  7. ^ Catherine Brahic. "Volcanic lightning may have sparked life on Earth – earth – 16 October 2008 – New Scientist Environment". NewScientist. 20 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ekim 2008. 
  8. ^ Bada, Jeffrey L. (11 Şubat 2013). "New insights into prebiotic chemistry from Stanley Miller's spark discharge experiments". Chemical Society Reviews (İngilizce). 42 (5): 2186-2196. doi:10.1039/C3CS35433D. ISSN 1460-4744. 24 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ekim 2022. 
  9. ^ Oró J, Kamat SS (Nisan 1961). "Amino-acid synthesis from hydrogen cyanide under possible primitive earth conditions". Nature. Cilt 190. ss. 442-3. doi:10.1038/190442a0. PMID 13731262. 
  10. ^ Oró J, Kimball AP (Ağustos 1961). "Synthesis of purines under possible primitive earth conditions. I. Adenine from hydrogen cyanide". Archives of biochemistry and biophysics. Cilt 94. ss. 217-27. doi:10.1016/0003-9861(61)90033-9. PMID 13731263. 
  11. ^ Oró J (1967). Fox SW (Ed.). Origins of Prebiological Systems and of Their Molecular Matrices. New York Academic Press. s. 137. 
  12. ^ Wilde, Kenneth A. (Temmuz 1953). "The Reaction Occurring in CO2, 2O Mixtures in a High-Frequency Electric Arc". Science. 118 (3054). ss. 43-44. doi:10.1126/science.118.3054.43-a. PMID 13076175. 21 Haziran 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2008. 
  13. ^ Fox, Douglas (28 Mart 2007), "Primordial Soup's On: Scientists Repeat Evolution's Most Famous Experiment", Scientific American, History of Science, Scientific American Inc., 29 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 9 Temmuz 2008 
  14. ^ Trainer, Melissa G. (Kasım 2006). "Organic haze on Titan and the early Earth". Proceedings of the National Academy of Sciences. 103 (48). ss. 18035-18042. doi:10.1073/pnas.0608561103. PMID 17101962. 24 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2008. 
  15. ^ Hayes, Jacqui (7 Kasım 2006), "Hazy origins of life on Earth", Cosmos, Luna Media Pty Ltd, 11 Şubat 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 9 Temmuz 2008 
  16. ^ http://www.geocities.com/capecanaveral/lab/2948/orgel.html 27 Kasım 1999 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Origin of Life on Earth by Leslie E. Orgel
  17. ^ http://books.nap.edu/openbook.php?record_id=11860&page=85 7 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Exploring Organic Environments in the Solar System (2007)
  18. ^ "Right-handed amino acids were left behind", New Scientist, Reed Business Information Ltd (2554), s. 18, 2 Haziran 2006, 24 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 9 Temmuz 2008 
  19. ^ Kojo, Shosuke (Ekim 2004). "Racemic D,L-asparagine causes enantiomeric excess of other coexisting racemic D,L-amino acids during recrystallization: a hypothesis accounting for the origin of L-amino acids in the biosphere". Chemical Communications, 19. ss. 2146-2147. doi:10.1039/b409941a. PMID 15467844. 
  20. ^ "MICR 425: PHYSIOLOGY & BIOCHEMISTRY of MICROORGANISMS: The Origin of Life". SIUC / College of Science. 21 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Aralık 2005. 
  21. ^ "Early Earth atmosphere favourable to life: study". University of Waterloo. 27 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Aralık 2005. 
  22. ^ Fitzpatrick, Tony (2005). "Calculations favor reducing atmosphere for early earth – Was Miller–Urey experiment correct?". Washington University in St. Louis. 21 Haziran 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Aralık 2005. 
  23. ^ a b Rosing M.T. & Frei R. (2004). "U-rich Archaean sea-floor sediments from Greenland—indications of >3700 Ma oxygenic photosynthesis" (PDF). Earth and Planetary Science Letters. Cilt 217. ss. 237-244. doi:10.1016/S0012-821X(03)00609-5. 30 Eylül 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Ağustos 2011. 
  24. ^ Windows to the Universe (1999). "The slow build up of Oxygen in the Earth's Atmosphere". University Corporation for Atmospheric Research. 16 Mart 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Aralık 2005. 
  25. ^ Thompson WR, Murray BG, Khare BN, Sagan C (Aralık 1987). "Coloration and darkening of methane clathrate and other ices by charged particle irradiation: applications to the outer solar system". Journal of geophysical research. 92 (A13). ss. 14933-47. doi:10.1029/JA092iA13p14933. PMID 11542127. 
  26. ^ Brooks D.J., Fresco J.R., Lesk A.M. & Singh M. (Ekim 2002). "Evolution of amino acid frequencies in proteins over deep time: inferred order of introduction of amino acids into the genetic code". Molecular Biology and Evolution. 19 (10). ss. 1645-55. PMID 12270892. 13 Aralık 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ekim 2008. 
  27. ^ "'Lost' Miller–Urey Experiment Created More Of Life's Building Blocks". Science Daily. 17 Ekim 2008. 19 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ekim 2008. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ototrof</span> genellikle ışıktan gelen enerjiyi (fotosentez) veya inorganik kimyasal reaksiyonları (kemosentez) kullanarak çevresinde bulunan basit maddelerden karmaşık organik bileşikler (karbonhidratlar, yağlar ve proteinler gibi) üreten organizma

Bir ototrof, karbondioksit gibi basit maddelerden karbon kullanarak, genellikle ışıktan (fotosentez) veya inorganik kimyasal reaksiyonlardan (kemosentez) gelen enerjiyi kullanarak karmaşık organik bileşikler üreten bir organizmadır. Abiyotik bir enerji kaynağını organik bileşiklerde depolanan ve diğer organizmalar tarafından kullanılabilen enerjiye dönüştürürler. Ototroflar canlı bir karbon veya enerji kaynağına ihtiyaç duymazlar ve karadaki bitkiler veya sudaki algler gibi bir besin zincirindeki üreticilerdir. Ototroflar karbondioksiti indirgeyerek biyosentez için organik bileşikler ve depolanmış kimyasal yakıt yapabilirler. Çoğu ototrof indirgeyici madde olarak su kullanır, ancak bazıları hidrojen sülfür gibi diğer hidrojen bileşiklerini de kullanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Amino asit</span> Proteinlerin temel yapı taşı

Amino asitler, proteinleri oluşturan temel yapı taşlarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Enzim</span> biyomoleküller

Enzimler, kataliz yapan biyomoleküllerdir. Neredeyse tüm enzimler protein yapılıdır. Enzim tepkimelerinde, bu sürece giren moleküllere substrat denir ve enzim bunları farklı moleküllere, ürünlere dönüştürür. Bir canlı hücredeki tepkimelerin neredeyse tamamı yeterince hızlı olabilmek için enzimlere gerek duyar. Enzimler substratları için son derece seçici oldukları için ve pek çok olası tepkimeden sadece birkaçını hızlandırdıklarından dolayı, bir hücredeki enzimlerin kümesi o hücrede hangi metabolik yolakların bulunduğunu belirler.

<span class="mw-page-title-main">Abiyogenez</span> basit organik bileşikler gibi cansız maddelerden yaşamın ortaya çıktığı doğal süreç

Biyolojide abiyogenez veya yaşamın kökeni, yaşamın basit organik bileşikler gibi cansız maddelerden ortaya çıktığı doğal süreçtir. Hakim bilimsel hipotez, Dünya'da cansız varlıklardan canlı varlıklara geçişin tek bir olay değil, yaşanabilir bir gezegenin oluşumu, organik moleküllerin prebiyotik sentezi, moleküler kendini kopyalama, kendini birleştirme, otokataliz ve hücre zarlarının ortaya çıkışını içeren artan karmaşıklıkta bir süreç olduğudur. Sürecin farklı aşamaları için birçok öneri yapılmıştır.

Doğa bilimlerinde canlı olmayan kuramsal olarak yeryüzü evriminin ilk oluştuğu yıllarda içinden yaşamın geliştiği ya da oluştuğu ilk çorbada bulunan canlılığı olmayan kimyasal öncülleri ayırt etmeye veya tanımlamaya yarayan bir şemsiye terim kümesidir. Örnek vermek gerekirse, 1953'teki klasik Urey-Miller deneyinde, canlı olmayan su (H2O), metan (CH4), amonyak (NH3) ve hidrojen (H2) gibi kimyasal varlıklara hidrojen siyanür, amino asit, basit şekerler, vb yaşamın farklı öncüllerini oluşturmak amacıyla harekete geçirici elektrik verilmişti. Bunlar zamanla kuramsal olarak yaşamın kurucu yapıları olan RNA ve DNAyı oluşturacaktı.

<span class="mw-page-title-main">Stanley Lloyd Miller</span> Amerikalı bilim insanı (1930-2007)

Stanley Lloyd Miller özellikle organik bileşiklerin oldukça basit fiziksel süreçlerle inorganik maddelerden geliştirilebileceğini gösteren Miller-Urey Deneyi ile tanınan Amerikalı kimyager ve biyolog.

<span class="mw-page-title-main">Murchison meteoriti</span> 1969da Avustralyaya düşen ve organik bileşikler içeren göktaşı

Murchison meteoriti, 28 Eylül 1969 tarihinde Avustralya'da adını aldığı yere düşen bir meteorittir. Organik bileşikleri bolca içeren meteoritler grubunda ve CM karbonlu kondirit grubunda sınıflanır. Ocak 2020'de kozmokimyacılar, Yerküre'de bugüne kadar bulunan en eski maddenin, 7 milyar yaşında olduğu belirlenen ve Yerküre'nin 4,54 milyar yıllık yaşından yaklaşık 2,5 -Güneş'ten 2.4- milyar yıl daha yaşlı olduğu belirlenen Murchison meteoritinden gelen silisyum karbür parçacıkları olduğunu bildirdi.

<span class="mw-page-title-main">Heterotrof</span> besinlerini kendi kendilerine sentezleyemeyen canlılar

Dışbeslenen, dışbeslek, ardıbeslek ya da heterotrof canlılar; besinlerini kendi kendilerine sentezleyemeyen canlılardır. Yaşamlarını sürdürmek için gerekli enerjiyi bu sebeple diğer dışbeslenen ya da kendibeslek canlılardan alması gerekir. Heterotrof terimi mikrobiyoloji alanında ilk kez 1946 yılında, mikroorganizmaların beslenme tiplerine göre sınıflamasında kullanılmıştır. Bugün ise terim besin zincirinin tanımlanmasında birçok alanda kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Genetik kod</span> genetik materyal içinde kodlanan bilginin proteinlere çevrildiği kurallar

Genetik kod, genetik malzemede kodlanmış bilginin canlı hücreler tarafından proteinlere çevrilmesini sağlayan kurallar kümesidir. Kod, kodon olarak adlandırılan üç nükleotitlik diziler ile amino asitler arasındaki ilişkiyi tanımlar. Bir nükleik asit dizisindeki üçlü kodon genelde tek bir amino asidi belirler. Genlerin çok büyük çoğunluğu aynı kodla şifrelendiği için, özellikle bu koda kuralsal veya standart genetik kod olarak değinilir, ama aslında pek çok kod varyantı vardır. Yani, standart genetik kod evrensel değildir. Örneğin, insanlarda, mitokondrilerdeki protein sentezi kuralsal koddan farklı bir genetik koda dayalıdır.

Dünyadaki yaşamın evrimsel tarihi, fosil ya da günümüz yaşayan canlı organizmaların evrildiği süreçlerin izlerini takip eder. Yaşamın evrimsel tarihi, yeryüzünde yaşamın kökeninden, günümüzden yaklaşık 4,5 milyar yıl önceki bir tarihten, günümüze kadar uzanmaktadır. Günümüz tüm canlı türleri arasındaki benzerlikler, bilinen tüm canlı türlerin, evrim süreçleri içinde giderek birbirlerinden ayrıldığı ortak bir ataya sahip olduklarına işaret etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Venüs'ü Dünyalaştırma</span>

Venüs'ü Dünyalaştırma Venüs iklimini insanların yaşaması için uygun hale getirmek için olan varsayımsal süreçtir.

<span class="mw-page-title-main">Pirolizin</span>

Pirolizin Pyl ya da O şeklinde kısaltılır. Bu amino asit doğal olarak karşımıza çıkan genetik codlardan biri olup L-Lisinn'in türevlerindendir.

<span class="mw-page-title-main">Formamid</span>

Metanamid olarak da bilinen formamid, formik asitin amididir. Su ile karışabilen ve amonyak benzeri bir kokuya sahip berrak bir sıvıdır. Sülfa ilaçları, diğer farmasötikler, herbisitler, böcek ilaçları ve hidrosiyanik asit üretimi için kimyasal hammaddedir. Kâğıt ve elyaf için yumuşatıcı olarak kullanılmıştır. Birçok iyonik bileşik için bir çözücüdür. Reçineler ve plastikleştiriciler için bir çözücü olarak da kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dallanmış zincirli aminoasit</span>

Dallı zincirli amino asit (BCAA), dallı bir alifatik yan zincire sahip olan bir amino asittir. Vücutta esansiyel olarak bulunur, üretilemez. Proteinojenik amino asitler arasında üç BCAA vardır: lösin, izolösin ve valin. Proteinojenik olmayan BCAA'lar 2-aminoizobütirik asidi ve alloisolösini içerir.

Hücrelerin evrimi, hücrelerin evrimsel kökenini ve daha sonraki evrimsel gelişimini ifade eder. Hücreler ilk olarak en az 3,8 milyar yıl önce, dünya oluştuktan yaklaşık 750 milyon yıl sonra ortaya çıktı.

Biyosentez, substratların canlı organizmalarda daha karmaşık ürünlere dönüştürüldüğü çok aşamalı, enzim katalizli bir süreçtir. Biyosentezde basit bileşikler modifiye edilir, diğer bileşiklere dönüştürülür veya makromoleküller oluşturmak üzere birleştirilir. Bu süreç genellikle metabolik yollardan oluşur. Bu biyosentetik yollardan bazıları tek bir hücresel organel içinde yer alırken diğerleri birden fazla hücresel organel içinde yer alan enzimleri içerir. Bu biyosentetik yolların örnekleri arasında çift katlı lipit katmanının bileşenlerinin ve nükleotidlerin üretimi yer alır. Biyosentez genellikle anabolizma ile eş anlamlıdır ve bazı durumlarda birbirinin yerine kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Prebiyotik atmosfer</span>

Prebiyotik atmosfer, günümüzün yaşamsal, oksijen açısından zengin üçüncü atmosferinden önce, Dünya'nın oluşumu sırasındaki ilk atmosferinden sonra gelen, Dünya'nın ikinci atmosferidir. Dünya'nın yaklaşık 4,5 milyar yıl önce oluşumu sırasında, ön gezegenler birçok kez çarpışmakta ve birleşmekteydi. Bu dönemden sonra, Dünya'da bir magma okyanusunun bulunduğu, atmosferin çoğunlukla buhardan oluştuğu ve yüzey sıcaklıklarının 7.726,85 °C'ye ulaştığı <100 milyon yıllık bir dönem başladı. Daha sonra Dünya'nın yüzeyi soğudu ve atmosfer dengelenerek prebiyotik atmosferi oluşturdu. Bu zaman dilimindeki çevresel koşullar, günümüzden oldukça farklıydı: Güneş genel olarak ~%30 daha sönüktü ancak morötesi ve x-ışını dalga boylarında daha parlaktı, sıvı bir okyanus vardı, kıtaların var olup olmadığı bilinmemekle birlikte okyanus adalarının varlığı olasıydı, Dünya'nın iç kimyası farklıydı ve Dünya yüzeyine çarpan gök cismi daha çoktu.

İlkel yapışkan, ilkel balçık, prebiyotik çorba ve prebiyotik et suyu olarak da bilinen ilkel çorba, yaklaşık 3,7 ila 4,0 milyar yıl önce Dünya'da mevcut olan varsayımsal koşullar kümesidir. İlk olarak 1924 yılında Aleksandr Oparin ve 1929 yılında J. B. S. Haldane tarafından önerilen yaşamın kökenine ilişkin heterotrofik teorinin bir yönüdür.

<span class="mw-page-title-main">Joan Oro</span>

Joan Oró i Florensa, araştırmaları yaşamın kökenini anlamada önemli olan İspanyol bir biyokimyacıydı. Ay'a Apollo görevi ve Viking iniş aracı da dahil olmak üzere çeşitli NASA görevlerine katıldı. Yaşamın kökeni alanına yaptığı katkılardan dolayı Uluslararası Astrobiyoloji Derneği tarafından verilen Oparin Madalyası'nı aldı.

<span class="mw-page-title-main">Varsayımsal biyokimya türleri</span>

Varsayımsal biyokimya türleri, bilimsel olarak geçerli olduğu kabul edilen ancak şu anda varlığı kanıtlanmayan biyokimya biçimleridir. Şu anda Dünya'da bilinen canlı organizma türlerinin tümü, temel yapısal ve metabolik işlevler için karbon bileşiklerini, çözücü olarak suyu ve formlarını tanımlamak ve kontrol etmek için DNA veya RNA'yı kullanır. Eğer diğer gezegenlerde veya uydularda yaşam varsa, kimyasal olarak benzer olabilir, ancak oldukça farklı kimyalara sahip organizmaların da olması mümkündür – örneğin, diğer karbon bileşikleri sınıflarını, başka bir elementin bileşiklerini veya su yerine başka bir çözücü.