İçeriğe atla

Milgram deneyi

Kontrol Edilmiş
Deneyin yapılma biçimi

Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır.

Deneyi Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram gerçekleştirmiştir. Milgram, bu araştırmasını ilk olarak 1963'te Anormal ve Sosyal Psikoloji Dergisi (İng.: Journal of Abnormal and Social Psychology[1] dergisindeki makalesiyle tanıtmış ve bulgularını 1974'te yayımladığı Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış (İng.: Obedience to Authority: An Experimental View)[2] isimli kitabında daha derinlemesine incelemiştir.

Deneyler, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın Kudüs'te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, Temmuz 1961'de başladı. Milgram, deneyleri şu soruya cevap aramak üzere geliştirmişti: "Eichmann ve Yahudi Soykırımı'nda yer alan yüz binlerce yardakçısı sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi? Onların hepsi yardakçılık suçuyla suçlanabilir miydi?"[3]

Milgram ulaştığı sonuçları 1974 tarihli makalesi "İtaatin Tehlikeleri"nde (İng.: The Perils of Obedience) özetledi:

"İtaatin hukuksal ve felsefi açılardan devasa önemi bulunmaktadır ancak bunlar çoğu insanın somut durumlarda nasıl davrandığı konusunda fazla bilgi vermez. Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir otorite makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur."

"Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar; korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü."[4]

Deneyin yöntemi

Yale'deki çalışma için denekler gazete ilanları ve posta yoluyla bulundu. Deneyler üniversitenin eski yerleşkesinde, Linsly-Chittenden binasının bodrumundaki iki odada yapıldı. Deneyin tanıtımında deneyin bir saat sürdüğü ve katılanlara deneyi tamamlamasalar bile 4,50 $ ödeneceği bildirildi. Katılımcılar 20-50 yaşları arasında, ilkokul terklerden doktora mezunlarına kadar her türlü öğretim geçmişine sahip erkeklerden oluşuyordu.[1]

Deney gözlemcisi rolünü bir teknisyen önlüğü giyen sert, hissiz görünümlü bir biyoloji öğretmeni oynuyordu. Kurban rolünü de bu rol için eğitilmiş, İrlandalı-Amerikan bir muhasebeci üstlenmişti. Kurban ile deney gözlemcisi aslında iş birlikçi olmalarına karşın bu gerçek katılımcıdan gizleniyor ve kurban, katılımcıya kendisi gibi gönüllü olarak katılmış başka bir denek olarak tanıtılıyordu. Dolayısıyla katılımcının gözünde deney, deney gözlemcisi ve iki denekten oluşuyordu. Deney gözlemcisi, iki deneğe "öğrenmede cezanın etkisi" hakkında bir deneye katıldıklarını söylüyor; birisinin "öğretmen", diğerinin de "öğrenci" rolünü üstlenecekleri bilgisini veriyordu.[1]

Sonra, iki deneğe birer yaprak kâğıt veriliyordu. Katılımcının, bu kâğıtlardan birinde "öğretmen" ve diğerinde de "öğrenci" yazdığına ve kâğıtların rastgele verildiğine inanması sağlanıyordu. Gerçekte ise her iki kâğıtta da "öğretmen" yazıyordu ve iş birlikçi denek kendi kağıdında "öğrenci" yazıyormuş gibi rol yapıyordu. Böylece katılımcının hep "öğretmen" olması sağlanıyordu. Bu noktada "öğretmen" ve "öğrenci" birbirini duyabilecek ancak göremeyecek şekilde ayrı odalara alınıyordu. Deneyin sürümlerinden biri, iş birlikçi deneğin gerçek deneğe bir kalp rahatsızlığı olduğunu söylemesi gibi ek bir özellik taşıyordu.[1]

Deneyden önce "öğretmen"e 45 voltluk bir elektrik şoku uygulanarak "öğrenci"ye uygulayacağını sandığı şokun neye benzediği hakkında bir fikir verilmiş oluyordu. "Öğretmen"e daha sonra "öğrenci"ye öğretmesi amacıyla sözcük çiftlerinden oluşan bir liste veriliyor, öğretmen de bu listeyi önce öğrenciye bir kere okuyarak işe başlıyordu. Ardından öğretmen listeyi oluşturan sözcük çiftlerinin ilk sözcüklerini teker teker okuyor, okuduğu her sözcük için öğrenciye dört adet seçenek sunuyor, öğrenci de bu seçenekler arasından doğru olduğunu düşündüğü cevabı bildirmek için bir cevap düğmesine basıyordu. Verdiği cevap yanlış ise her yanlış cevap sonucu giderek artan elektrik şoklarına maruz kalıyordu. Cevap doğru ise öğretmen sonraki sözcük çiftine geçiyordu.[1]

Denekler, öğrencinin verdiği her yanlış yanıta karşılık onun gerçek şoklara maruz kaldığını sanıyorlardı. Gerçekte ise şok uygulanmıyordu. İş birlikçi denek, gerçek denekten ayrıldığı zaman geçtiği odada elektroşok makinesine bütünleştirilmiş bir ses kayıt cihazını çalıştırıyordu. Bu cihaz da her şok seviyesine karşılık önceden kaydedilmiş bir çığlık sesini çalıyordu. Voltajın birkaç defa artırılmasından sonra aktör, kendisini yan odadaki denekten ayıran duvarı yumruklamaya başlıyordu. Birkaç defa yumrukladıktan ve kalp rahatsızlığını hatırlattıktan sonra ise artık sorulara cevap vermemeye ve şikâyette bulunmamaya başlıyordu.[1]

Bu noktada pek çok denek, öğrencinin ne hâlde olduğunu öğrenmek için deneyi durdurmak istediklerini ifade ediyordu. Kimi denekler, 135 voltta durup deneyin amacını sorgulamaya başlıyordu. Bunların çoğu sonuçlardan sorumlu tutulmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra devam ediyordu. Birkaç denek, öğrenciden gelen acı dolu çığlıkları duyduklarında sinirli biçimde gülmeye başlıyor veya aşırı stres içinde olduklarını gösteren başka davranışlarda bulunuyordu.[1]

Denek herhangi bir noktada deneyi durdurma isteğini ifade ettiği zaman kendisine aşağıdaki sırayı takip eden sözlü uyarılarda bulunuluyordu:[1]

  1. Lütfen devam edin.
  2. Deney için devam etmeniz gerekiyor.
  3. Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.
  4. Başka seçeneğiniz yok, devam etmek "zorundasınız".

Denek bu dört uyarıdan sonra bile hala durmak istediğini ifade ederse deney durduruluyordu. Tersi durumda ise deney ancak denek en yüksek şok olan 450 voltu üç kere art arda uyguladıktan sonra durduruluyordu.

Sonuçlar

Milgram, deney yapmadan önce Yale üniversitesinin on dört psikoloji yüksek lisans öğrencisiyle sonuçların ne olacağına yönelik bir anket yaptı. Katılımcıların tümü, sadece birkaç sadist eğilimli deneğin (%1,2) en yüksek voltajı uygulayacağını düşünüyordu. Milgram, ayrıca meslektaşları arasında da sözlü bir anket yaparak onların da sadece birkaç deneğin çok kuvvetli şok uygulayacağını düşündüklerini öngördü.[1]

Milgram'ın ilk deney dizisinde ön deneklerin %65'inin (40 ön denekten 26'sının)[1] deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu, her ne kadar epey huzursuzluk hissetmiş olsalar da, uyguladıkları görüldü. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorgulamış hatta bazıları kendilerine ödenen parayı geri vereceklerini söylemişlerdi. Katılımcılardan hiçbiri, 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmedi.[1] Deneyin çeşitlemeleri daha sonra Milgram'ın kendisi tarafından ve dünya genelinde farklı psikologlarca yapıldı, sonuçlar birbirine yakındı.[] Bu çeşitlemelerle deneyin özgün sonuçlarının onaylanmasına ek olarak deney düzeneğindeki değişkenlerin etkileri de ölçülmüş oldu.

Maryland Baltimore Eyaleti Üniversitesinden Dr. Thomas Blass, deney tekrarlarından elde edilen sonuçlar üzerinde bir meta-analiz yürüttü. Bulgularına göre ölümcül gerilimler uygulayabilen katılımcıların oranı, yer ve zamandan bağımsız olarak dikkat çekici bir biçimde sabitti: %61 ile %66 arasında seyrediyordu.[5][6]

Philip Zimbardo'nun bildirdiğine göre, deneyin farklı şekilde bittiği durumlara pek rastlanmadı. Zimbardo'nun bu yöndeki sorusu üzerine Milgram'ın notlarına ve anılarına göre, son şokları uygulamayı reddeden katılımcılardan hiçbiri ne deneyin kendisinin durdurulmasını talep etti ne de izin almadan odayı terk ederek kurbanın durumunu kontrol etti.[]

Milgram, İtaat isimli bir belgesel hazırlayarak deneyi ve sonuçlarını gösterdi. Toplumsal psikoloji üzerine ayrıca beş farklı film daha hazırladı ki bunlardan bazıları deneylerine değiniyordu.[7]

Tepkiler

Milgram'ın deneyi, katılımcılar üzerinde yarattığı aşırı duygusal kaygı nedeniyle bilimsel deneylerin etiği konusunda kuşkular uyandırdı. Milgram'ın lehine bir gerçekse şöyledir: Katılanlar arasında yapılan ankete göre katılımcıların %84'ü bu deneye katılmış olmaktan "memnun" veya "çok memnun" olduklarını, %15'i nötr olduklarını (Tüm katılımcıların %92'si ankete katıldı.) ifade ediyorlardı.[8] Pek çoğu sonradan teşekkür mesajları yolladı. Milgram eski katılımcılardan art arda asistanlık ve ekibe katılma teklifleri aldı. Altı yıl sonra Vietnam Savaşının en ateşli olduğu günlerinde, deneyin katılımcılarından biri Milgram'a bir mektup göndererek deneyde çektiği strese rağmen neden "memnun" olduğunu açıkladı:

"1964'te deneye katıldığımda, her ne kadar birisine acı çektirdiğimi sansam da bunu neden yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne zaman kendi inançları doğrultusunda hareket ettiklerini ve ne zaman uysalca otoriteye itaat ettiklerini ayırt edebilen çok az insan var. ... Kendimi otoritenin çok yanlış şeyler yapmamı isteyen emrine teslim edeceğimi bile bile askere alınmama izin vermem, kendimden korkmama sebep olacaktı. Eğer bana vicdani retçi statüsü verilmezse hapishaneye gitmeye tamamen hazırım.  ... Bu gerçekten de inançlarıma sadık kalmamın tek yolu. Tek umudum, kurul üyelerinin de kendi vicdanlarına göre aynı şekilde hareket etmesi..."

Ne var ki eski katılımcılardan bazılarının hayatını değiştiren bu etki, herkeste aynı değildi. Deneyden sonra katılımcılardan çağdaş standartlara göre geri bildirim alınmamıştı ve ayrılırken yapılan mülakatlara göre pek çoğunun deneyin tam olarak neden yapıldığı hakkında bilgisi yoktu.

Deneyler ayrıca daha duygusal türden eleştiriler de uyandırdı, bunlar deney düzeneğinin etiğinden ziyade deneyden çıkarılacak sonuçlarla ilgiliydi. Yale'de 1961'de yapılan deneyin katılımcılarından Joseph Dimow, "Yahudi Dünyası" (İng.: Jewish Currents) sitesindeki yazısına göre "deneyin baştan beri Nazi dönemindeki Almanlar gibi, Amerikalıların da ahlak dışı emirlere itaat edip etmeyeceğini görmek için yapıldığı"ndan kuşkulanıyordu.[9] Aslında bu, deneylerin açıkça ifade edilen hedeflerinden biriydi. Milgram'ın kitabı olan Otoriteye İtaat'in ön sözünden alıntı yapılacak olursa: "Bu soru, Nazi devrinin o çok lanetlediğimiz itaat şekilleri ile bizim laboratuvarda çalıştıklarımız arasında bir ilişki olup olmadığı meselesinden doğar."

Birçok yazar Milgram'ın araştırmasındaki itaatsizlik düzeylerinin çeşitliliğinin göz ardı edildiğini belirtmiştir[10][11]. Deneklerin acı çektiğini gördükten sonra deneyi sonlandırmak isteyen katılımcıların Milgram tarafından daha az oranda literatüre geçildiği gösterilmiştir [10][11]

Yale Üniversitesi'ndeki kayıtlar bazı araştırmacılar tarafından incelenmiş ve kayıtlarda çoğu katılımcının deneğe zarar vermek istemediklerini belirttikleri görülmüştür. Aynı zamanda katılımcılar, deneyi sonlandırmak istediklerini ve daha fazla devam etmek istemediklerini belirttikleri halde deneyciler tarafından deneye devam edilmeye zorlanmıştır[12]. Bilig ve meslektaşları bir dizi sosyal psikolojik yapıyı ele alarak ses kayıtlarını incelemiş ve bazı bulgular elde etmiştir[13][14]. Modigliani and Rochat' [15] a göre denekler ne kadar erken itiraz etmeye başlarsa, dneyin sonuna doğru baş kaldırma olasılıkları daha fazladır.

Yorumlar

Milgram ulaştığı sonuçları açıklayan iki ana kuram geliştirdi.

  1. İlki, S. Asch'in çalışmalarını temel alan Uyum Kuramı'dır. Milgram başvuru grubu ile birey arasındaki temel ilişkiyi tanıtır. Karar verme konusunda, özellikle bir kriz ortamında karar verme konusunda hiçbir deneyimi veya yeteneği olmayan bir denek, kararı gruba ve gruptaki hiyerarşiye bırakır. Grup bir davranışsal model oluşturur.
  2. İkincisi ise Araçlaşma Kuramı'dır. Milgram'a göre "itaatin özü, bir insanın kendisini başka bir insanın isteklerini yerine getiren bir araç olarak görmesi, böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu hissetmemesidir. Kişinin bakış açısındaki bu kritik kayma meydana geldiği zaman, itaatin tüm öznitelikleri bunu izler". Bu temel olarak askerî açıdan otoriteye saygının temelidir. Askerler üstlerinin emirlerini ve komutlarını, sorumluluğun subaylarda olduğunu bilerek yerine getirirler.

Çeşitlemeler

Milgram, Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış isimli kitabında deneyin kendi yürüttüğü 19 çeşitlemesini anlattı. Genel olarak kurbanın ortamdaki varlığı arttıkça itaatin azaldığını, otoritenin ortamdaki varlığı azaldığında ise itaatin yükseldiğini tespit etti (1-4 arası deneyler). Örnek olarak deney gözlemcisinin yönergelerinin katılımcılara sadece telefonla iletildiği bir sürümde (2. deney), itaat %21 azalıyordu. İlginç bir nokta olarak birkaç katılımcı deney gözlemcisini "deneye devam ediyormuş gibi yaparak" kandırmaya çalışmıştı. "Öğrenci"nin ortamdaki varlığının en yakın olduğu sürümde ise denekler öğrencinin kollarını kaba kuvvet kullanarak şok cihazına temas ettirmeye çalışıyorlardı, bu da itaati düşürüyordu. Bu son sürümde deneklerin ancak %30'u deneyi tamamlayabilmişti.

Sekiz numaralı sürümde, denekler kadınlardan seçildi (Milgram'ın diğer tüm deneylerinde denekler erkekti). İtaatte kayda değer bir farklılık gözlenmedi, ancak daha yüksek stres seviyeleri tespit edildi.

Bir sürümde (10. deney), Milgram Connecticut'taki Bridgeport şehrinde mütevazı bir ofis kiralayarak deneyin "Bridgeport Araştırma Kurumu" adında, Yale Üniversitesinden bağımsız bir ticari girişim tarafından düzenlendiği sanısını yarattı. Buradaki amaç, Yale Üniversitesinin sahip olduğu prestijin deneklerin davranışı üzerindeki olası etkisini saf dışı bırakmaktı. Bu şartlar altında itaat %47,5'e düştü.

Milgram ayrıca otoritenin gücü ile uyuşumun gücünü birleştirdi. Bu deneylerde deneğin yanına arkadaş baskısı uygulamak üzere bir veya iki "öğretmen" daha kondu; bu öğretmenler de, öğrenci gibi, anlaşmalı aktörlerdi. Deneğin grup arkadaşları olduğunu sandığı bu kişilerin eklenmesi, deney sonuçlarını ciddi biçimde etkiledi. Ek iki öğretmenin emirleri reddettiği sürümde (17. deney) 40 denekten sadece 4'ü deneye devam etti.

Başka bir sürümde (18. deney), deneğe ek görevler verildi (soruları mikrofona okumak veya öğrencinin cevaplarını kaydetmek gibi). Bu deneyde de deneğe eşlik eden ve gözlemcinin tüm emirlerine itaat eden bir yalancı öğretmen bulunuyordu. Bu çeşitlemede 40 denekten sadece 3'ü gözlemcinin emirlerine karşı geldi.[16]

Milgram'ın deneyi üzerinde yakın geçmişte yapılan bazı çeşitlemeler farklı bir yorum öneriyordu. İtaat ve otorite kavramlarına yer vermeyen bu yoruma göre Milgram'ın denekleri, olayların gidişini kontrol edemeyeceklerini hissettikleri ve dolayısıyla sorumluluğu sırtlarından attıkları özel bir tür öğrenilmiş çaresizlik sergiliyorlardı.

Yakın geçmişteki başka bir deneyde şok yiyen bir aktör yerine bir bilgisayar simülasyonu konuyordu; şoku veren denekler karşılarında gerçek bir insan olmadığının farkındaydı ancak sonuçlar yine aynı çıktı.[17]

Buradaki kayda değer gözlem, bir insanın normal koşullar altında başka bir insana zarar vermek istemeyeceğidir. Ancak ciddi bir zorlama altında kişinin aklı karışabilmekte ve kişiyi kendi davranışları için bir otoritenin onayını aramaya sevk etmektedir. Böylece emir verilen kişinin, davranışlarını açıklayacak bir otorite olduğu düşüncesiyle, sadece doğru olduğunu düşündüğü bir işi yaptığı bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak da kişinin başlangıçta kendi davranışlarını yargılayacak çok az veya hiç etik kuralı olmadığı için başka bir kişiyi etik dışı olarak incittiği görüşünü benimsemeyecektir.[]

Gerçek hayattan örnekler

Nisan 1995 ile Haziran 2004 arasında, ABD'deki bazı gözde fast food restoranlarındaki çalışanlara bir dizi telefon şakası yapıldı. Şakayı yapan kişi, kendisini bir polis memuru olarak tanıtıyor ve restoran yöneticilerini çalışanların üzerini aramaya ve cinsel taciz sayılan davranışlarda bulunmaya ikna ediyordu. Telefondaki düzenbaz, çalışanlara normal şartlar altında yapmayacakları davranışları yaptırmakta büyük başarı kaydetmişti[18] (The chief suspect, David R. Stewart, was found not guilty in the only case that has gone to trial so far.[19]).

Katılımcılardan geri gözlemler

Jan Dimow'un geri gözlemi; kendisi deneyi erken bırakanlardandı.

Popüler kültürde

Milgram deneyinin çeşitlemeleri gözde kültürdeki filmlerde, televizyon programlarında ve müzikte yer almıştır. Yayımlanma tarihlerine göre kısmi bir liste aşağıdadır:

  • 1975 yapımı The Tenth Level; deneyin canlandırıldığı ve William Shatner, John Travolta ve Ossie Davis'in yer aldığı bir TV programı.[20]
  • 1979 yapımı sinema filmi I comme Icare (Türkçe: İkarus'un İ'si); Henri Verneuil'in yönettiği ve Yves Montand'ın başrol üstlendiği filmde Milgram'ın otoriteye itaat hakkında yürüttüğü deneyin detaylı bir açıklaması ve gösterimi ana sahnlerden birini oluşturur.[21]
  • 1983 tarihli müzik parçası "Just A Job To Do" (Türkçesi: "Yapılması Gereken Bir İş İşte") Genesis isimli müzik grubunun 1983 tarihli albümünde yer alan bir şarkı. Gitarist/Söz Yazarı Mike Rutherford, şarkı sözlerinin Milgram'ın deneyinden ilham alınarak yazıldığını söylemişti.[]
  • 1982'den 1985'e kadar yayımlanan V for Vendetta isimli çizgi romanın ilk sayısının 73. sayfasında Milgram'ın deneyine değinilir. Bu deney V ve romandaki diğer insan denekler üzerinde yapılan deneyler ile karşılaştırılır.
  • 1984 tarihli Ghostbusters (Türkçesi: Hayalet Avcıları) isimli filmde Bill Murray'in canlandırdığı profesör karakterinin izleyicilere ilk göründüğü sahnede, sinsi profesör bir yandan şanssız bir öğrenciye elektrik şokları uygularken bir yandan da çekici bir kız öğrenciye kur yapmaktadır. Filmin DVD yayımındaki çekim videosunda Harold Ramis bu sahnenin Milgram deneyinden esinlenen bir parodi olduğunu ve izleyicilerin bu karakterden neler bekleyebilecekleri hakkında fikir edinmeleri için konduğunu söyler.
  • Peter Gabriel'in 1986 yayımlı albümü So'da bulunan "We Do What We're Told (Milgram's 37)" (Türkçesi: Biz Bize Söyleneni Yaparız [Milgram'ın 37'si]) parçası da 18. deneyde 40 kişiden tam itaat gösteren 37 kişiye gönderme yapmaktadır.[16]
  • 30 Kasım 2003'te 90. bölümü yayınlanan Malcolm in the Middle isimli dizide Malcolm, kardeşi Reese ile olan konuşmalarını bir okul ödevi için gizlice videokasete çekerek onun hakkında küçük düşürücü sırları ortaya çıkarır. Öğretmeni Bay Herkabe, Malcolm filmi sınıfta gösterdikten sonra Milgram'ın deneyinden alıntı yapar.
  • 2005'te yayımlanan Oscar ödüllü belgesel Enron: The Smartest Guys in the Room (Türkçesi: Enron: Odadaki En Zeki Çocuklar), Enron şirketinin üst düzey yöneticilerinin davranışlarını açıklamak için Milgram'ın deneyine başvurular yapar.
  • 2006'da Alex Gibney tarafından yayımlanan The Human Behavior Experiments (Türkçesi: İnsan Davranışı Deneyleri) isimli belgesel Stanley Milgram, Phillip Zimbardo ve onların yaptığı araştırmanın sonuçlarını konu alır.[22]
  • 2006'da İngiltere'de yayımlanan The Heist (Türkçesi: Soygun) isimli televizyon programında, Derren Brown, bir "silahlı" soygun gerçekleştirmeye ikna etmeye çalıştığı katılımcılardan üst tura çıkacakları belirlemek için Milgram deneyini kullanır.
  • 2005 yayımlı ödüllü kısa film Atrocity (Türkçesi: Canavarlık), Milgram'ın deneyini canlandırır.[23]
  • 2006 yayımlı ana kuşak dizisi "Basic Instincts"'de Milgram deneyi tekrarlanır; sonuçlar erkekler için neredeyse aynıdır. Deney bir de kadınlarla gerçekleştirilir, onların deneye devam etmeye az da olsa daha meyilli olduğu görülür. Fazladan bir öğretmenin dahil olarak arkadaş baskısı uyguladığı üçüncü bir deneyde, arkadaş baskısının deneyi durdurma konusunda Milgram'ın deneyine göre daha başarısız olduğu sonuçlar elde edilir.[24]

Notlar

  1. ^ a b c d e f g h i j k Milgram, Stanley (1963). "Behavioral Study of Obedience". Journal of Abnormal and Social Psychology. Cilt 67. ss. 371-378. PMID 14049516. 17 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Nisan 2007.  Full-text PDF. 24 Mayıs 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ Milgram, Stanley. (1974), Obedience to Authority; An Experimental View. Harpercollins (ISBN 0-06-131983-X).
  3. ^ Milgram (1974). p. ?
  4. ^ Milgram, Stanley. (1974), "The Perils of Obedience". 16 Aralık 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Harper's Magazine. Abridged and adapted from Obedience to Authority.
  5. ^ Blass, Thomas. "The Milgram paradigm after 35 years: Some things we now know about obedience to authority", Journal of Applied Social Psychology 26 Nisan 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 1999, 25, pp. 955-978.
  6. ^ Blass, Thomas. (2002), "The Man Who Shocked the World", Psychology Today, 35:(2), Mar/Apr 2002.
  7. ^ Milgram films. 5 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Accessed 4 October 2006.
  8. ^ See Milgram (1974), p. 195
  9. ^ Dimow, Joseph. "Resisting Authority: A Personal Account of the Milgram Obedience Experiments" 19 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Jewish Currents, January 2004.
  10. ^ a b Identifying systematic disobedience in Milgram’s obedience experiments: A meta-analytic review. Perspectives on Psychological Science, 3, 301–304. doi:10.1111/j.1745- 6924.2008.00080.x
  11. ^ a b Passini, Stefano; Morselli, Davide (Nisan 2009). "Authority relationships between obedience and disobedience". New Ideas in Psychology (İngilizce). 27 (1): 96-106. doi:10.1016/j.newideapsych.2008.06.001. 14 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2024. 
  12. ^ Riecken, Henry W. (10 Mayıs 1974). "Compliant Subjects: Obedience to Authority . An Experimental View. Stanley Milgram. Harper and Row, New York, 1974. xx, 224 pp., illus. $10". Science. 184 (4137): 667-669. doi:10.1126/science.184.4137.667. ISSN 0036-8075.  20. harf sırasında bulunan |başlık= parametresi line feed character içeriyor (yardım)
  13. ^ "Ideological dilemmas: a social psychology of everyday thinking". Choice Reviews Online. 26 (10): 26-5921-26-5921. 1 Haziran 1989. doi:10.5860/choice.26-5921. ISSN 0009-4978. 
  14. ^ Michael, Mike (Ekim 1991). "Reviews : Michael Billig, Arguing and Thinking: a rhetorical approach to social psychology, Cambridge: Cambridge University Press, 1989 (1987), paper £9.95, vi + 290 pp". History of the Human Sciences. 4 (3): 441-444. doi:10.1177/095269519100400310. ISSN 0952-6951. 
  15. ^ Modigliani, Andre; Rochat, François (Ekim 1995). "The Role of Interaction Sequences and the Timing of Resistance in Shaping Obedience and Defiance to Authority". Journal of Social Issues (İngilizce). 51 (3): 107-123. doi:10.1111/j.1540-4560.1995.tb01337.x. ISSN 0022-4537. 9 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2024. 
  16. ^ a b Milgram, old answers. 30 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Accessed 4 October 2006.
  17. ^ "www.plosone.org/article/fetchArticle.action?articleURI=info%3Adoi%2F10.1371%2Fjournal.pone.0000039". 20 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2007. 
  18. ^ Wolfson, Andrew. A hoax most cruel. 12 Ekim 2009 tarihinde Portuguese Web Archive sitesinde arşivlendi The Courier-Journal. October 9, 2005.
  19. ^ Jury finds Stewart not guilty in McDonald's hoax case. The Courier-Journal. October 31, 2006.
  20. ^ The Tenth Level 20 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. at the Internet Movie Database. Accessed 4 October 2006.
  21. ^ I as in Icarus 5 Şubat 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. at the Internet Movie Database. Accessed 4 October 2006.
  22. ^ The Human Behavior Experiments 22 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. at IMDb.com. Accessed 4 October 2006.
  23. ^ "Atrocity". 28 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2007. 
  24. ^ "The Science of Evil" (HTML). 13 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2007. 

Yabancı dilde kaynaklar

  • Blass, Thomas. (2004), The Man Who Shocked the World: The Life and Legacy of Stanley Milgram (Türkçesi: Dünyayı Şok eden Adam: Stanley Milgram'ın Yaşamı ve Mirası). Basic Books (ISBN 0-7382-0399-8).
  • Levine, Robert V. "Milgram's Progress". American Scientist. Temmuz-Ağustos, 2004.
    • "The Man Who Shocked the World: The Life and Legacy of Stanley Milgram" kitabının incelemesi. Thomas Blass. xxiv + 360 syf. Basic Books, 2004.
  • Miller, Arthur G., (1986). "The obedience experiments: A case study of controversy in social science" (Türkçesi: "İtaat Deneyleri: Toplumbilim Tartışmasında Bir Vaka İncelemesi". New York : Praeger.
  • Parker, Ian, "Obedience" (Tüğrkçesi: İtaat). Granta. 11 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 71. sayı, Sonbahar 2000.
    • Milgram'ın gönüllülerinden biriyle röportaj içerir ve çağımızda deney hakkındaki şüpheleri ve deneye olan ilgiyi tartışır.
  • Tarnow, Eugen, "Towards the Zero Accident Goal: Assisting the First Officer Monitor and Challenge Captain Errors"13 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Türkçesi: "Sıfır Kaza Hedefine Doğru: Kaptanı Gözlemlemesi ve Hatalarını Bildirmesi İçin İlk Yöneticiye Yardımcı Olmak". Journal of Aviation/Aerospace Education and Research, 10(1).
  • Wu, William, "Practical Psychology: Compliance: The Milgram Experiment" 21 Nisan 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Türkçesi: "Uygulamalı Psikoloji: İtaat: Milgram Deneyi").

Yabancı dilde videolar

Yabancı dilde Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

Engelleme terapisi ya da aversiyon terapisi; bir davranış terapisi türüdür ve istenmediği halde tekrarlı olarak yapılan bir davranış biçimini engellemeyi kapsar.

İnsan deneyleri, insanlar üzerinde uygulanan tıbbî deneyleri içerir. Tıbbî araştırmalar'ın önemli bir parçasıdır ve birçok insan tıbbi tedavi için muayenehane denemeleri'ne gönüllü olmaktadır. Bazı insanlar ayrıca basit medikal bilim ve biyoloji için de gönüllü olmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Asch deneyi</span>

Asch deneyi, 1953'te yayımlanan ve insanın karar verme sürecinde çevresinin etkisinin ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışan bir deneydir. ''Uyma deneyi'' olarak da bilinir. Deneyi Polonya asıllı Amerikalı sosyal psikolog Solomon Asch yürütmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Stanford hapishane deneyi</span> 1971de yapılan psikolojik bir deney

Stanford hapishane deneyi, Ağustos 1971'de gerçekleştirilen bir psikolojik deneydi. Bu deney, bir hapishane ortamının iki haftalık bir simülasyonu olup, durumsal değişkenlerin katılımcıların tepkileri ve davranışları üzerindeki etkilerini inceledi. Stanford Üniversitesi psikoloji profesörü Philip Zimbardo, çalışmayı yürüten araştırma ekibini yönetti.

Robert Mearns Yerkes, ABD'de karşılaştırmalı psikolojinin gelişmesine öncülük eden psikolog.

Pygmalion etkisi veya Rosenthal etkisi, yüksek beklentilerin belirli bir alanda daha iyi performansa yol açtığına inanılan psikolojik bir olgudur. Efekt, kendi yaptığı bir heykele âşık olan bir heykeltıraş olan Yunan efsanesi Pygmalion'dan veya alternatif olarak psikolog Robert Rosenthal'dan almıştır. Rosenthal ve Lenore Jacobson, kitaplarında, bu fikri öğretmenlerin öğrencilerinin performansını etkileyen öğrencilerin beklentilerine uyguladılar, bu görüş sonraki araştırmalar tarafından kısmen zayıflatıldı.

Üçüncü Dalga, demokratik toplulukların bile faşizme bağışıklı olmadıklarını göstermeyi amaçlamış bir deneydir. Deney, Ron Jones adındaki tarih öğretmeni tarafından, "Mukayeseli Dünya Tarihi" dersinin bir parçası olarak Nazi Almanyası konusunda lise ikinci sınıf öğrencileri üzerinde yürütüldü. Deney, Palo Alto, Kaliforniya'daki Cubberley High School'da gerçekleştirildi. Jones, öğrencilerine Alman halkının Holokost'a nasıl müsaade ettiğini anlatmak yerine, bunu onlara göstermeye karar verdi. Jones, "Üçüncü Hare" adını verdiği bir hareket başlattığını, hareketin amacının demokrasiyi bertaraf etmek olduğunu söyledi. Demokrasinin bireyselliği vurgulamasının bir engel teşkil ettiği fikriyle Jones, hareketin kilit taşı olarak şu mottoyu belirledi: "Disiplinden, birlikten, hareketten ve gururdan gelen güç."

Psikofizik nicelik bakımından, fiziksel uyaranın ve etkilediği algı ve hislerin arasındaki ilişkiyi inceler. Psikofizik, "uyarıcı ile algının arasındaki ilişkinin bilimsel çalışmasıdır ya da tam olarak "anlayış sürecinin, öznenin deneyimlerinin veya davranışlarının değişken özelliklerinin bir veya birden fazla fiziksel boyutların uyarıcılığındaki analizidir." diye tanımlanmıştır." Psikofizik, ruhi olanla fiziki olan arasındaki münasebetleri, deneysiz olarak inceler. Psikofiziğe göre, beden ve zihin iki farklı ama birbiri ile etkileşim içinde olan; birbirini değiştiren/dönüştüren, bir yapıda hareket etmektedir.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

İşlevsel sabitlik, kişiyi bir objeyi sadece geleneksel şekilde kullanmakla sınırlayan bilişsel önyargıdır. İşlevsel sabitlik kavramının temeli, psikolojide bütünsel işlemeyi vurgulayan Geştalt Psikolojisidir. Karl Duncker işlevsel sabitliği “bir objeyi problem çözmek için gerekli olacak şekilde yeni bir yöntemle kullanmaya karşı zihinsel tıkanıklık” olarak tanımlamıştır. Bu “tıkanıklık”, bireyin bir görevi tamamlaması için verilen bileşenleri kullanma becerisini, kişi bu bileşenlerin orijinal amacını yok sayamıyormuş gibi sınırlar. Örneğin, eğer biri kâğıtların uçmasını önleyecek bir ağırlığa ihtiyaç duyuyorsa ve elinde yalnızca bir çekiç varsa, çekicin nasıl kâğıt ağırlığı olarak kullanılabileceğini düşünemeyebilir. İşlevsel sabitlik, çekicin çivi çakmak dışındaki herhangi bir işlevini görememe durumudur; kişi çekici bilinen fonksiyonunun dışında bir şekilde kullanmayı düşünemez.

Otokinetik etki deneyi, algısal bir etki olan otokinetik etkiden faydalanarak grup içi sosyal normların oluşumunun incelemek üzere Muzaffer Şerif Başoğlu tarafından 1935 yılında gerçekleştirilmiş bir araştırmadır.

Serbest hatırlama, belleğin psikolojik açıdan çalışılmasında kullanılan temel bir paradigmadır. Bu modelde, katılımcılar her bir denemedeki ögelerin bir listesini inceler ve ardından onlardan ögeleri herhangi bir sırada hatırlamaları istenir. Ögeler kişilere genellikle birer birer, kısa süreli olarak sunulur ve bu ögeler adlandırılabilen herhangi bir materyal grubundan seçilebilir. Hatırlama süresi tipik olarak birkaç dakika sürer ve sözlü veya yazılı hatırlamayı içerir. Standart model, listedeki son ögeden hemen sonra başlayan hatırlama süresini içerir; bu, gecikmiş serbest hatırlama (DFR) 'dan ayırt etmek için anında serbest hatırlama (IFR) olarak adlandırılabilir. Gecikmeli serbest hatırlama işleminde, listedeki son öge ile hatırlama sürecinin başlangıcı arasında dikkat dağıtıcı kısa bir süre yer alır. Bu bağlamda hem anında serbest hatırlama hem de gecikmeli serbest hatırlama, hatırlama testleri sırasında ortaya çıkan ilklik etkisi ve sonluk etkisi gibi belirli etkileri test etmek için kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Bobo bebeği deneyi</span> 1961 ve 1963te Albert Bandura tarafından yetişkin bir modelin bir Bobo bebeğine (devrildiğinde kendi kendine kalkan bir oyuncak) saldırganca hareketlerini izledikten sonra çocukların davranışlarını incelediği zaman yapılan deneylerin kolekti

Bobo bebeği deneyi, nüfuzlu bir psikolog olan Albert Bandura tarafından yapılan deneylerin ortak adıdır. 1961 ve 1963 yıllarında bir yetişkin insan modelin Bobo bebeğine saldırgan bir şekilde davranmasını izledikten sonra çocukların davranışını gözlemlemiştir. Deneyin farklı varyasyonları vardır. En dikkate değer deney, insan modelinin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını veya Bobo bebeğini fiziksel olarak taciz etmenin bir sonucu olmadığını gördükten sonra çocukların davranışlarını ölçmekti. Bu deneyler Bandura'nın sosyal öğrenme kuramını test etmek için kullandığı ampirik yöntemlerdir. Sosyal öğrenme kuramı, insanların büyük ölçüde gözlemleyerek, taklit ederek ve biçimlendirerek öğrendiklerini söyler. Bu kuram insanların sadece kendilerinin ödüllendirildikleri veya cezaaman öğrenmediklerini, aynı zamanda başkalarının ödüllendirildiğini veya cezalandırıldığını izleyerek de öğrenebileceklerini gösterir. Bu deneyler önemlidir; çünkü gözlemsel öğrenmenin etkileri ile ilgili daha birçok çalışma ile sonuçlanmıştır. Çalışmalardan elde edilen yeni verilerin, örneğin çocukların şiddet içeren medyayı izleyerek nasıl etkilenebileceğine dair kanıt sunaraktan gerçekçi çıkarımları vardır.

Rus Uyku Deneyi, bir şehir efsanesinin temeli haline gelen, Sovyet döneminden kalma bir bilimsel deneyde, deneysel bir uykuyu engelleyen uyarıcıya maruz kalan beş test deneğinin hikâyesini anlatan viral bir korku hikâyesidir

Sosyal deney, insanların belirli durumlara veya olaylara tepkisini test etmek için bir tür psikolojik veya sosyolojik bir araştırmadır. Deney, temel bilgi kaynağı kendi bilgileri ve bakış açıları olan insanlar olduğunda belirli bir sosyal yaklaşıma dayanır.

<span class="mw-page-title-main">Philip Zimbardo</span>

Philip George Zimbardo, Amerikalı psikolog ve Stanford Üniversitesi'de fahri profesördür. Zimbardo, 1971 yılında yaptığı Stanford hapishane deneyi ile tanınmış; daha sonradan etik ve bilimsel nedenlerle ciddi bir şekilde eleştirilmiştir. Üniversite öğrencileri için birçok psikolojiye giriş kitabının ve diğer göze çarpan çalışmalarını da içeren The Lucifer Effect, The Time Paradox ve The Time Cure kitaplarının yazarıdır. Ayrıca Heroic Imagination Project'in kurucusu ve başkanıdır.

"Alışveriş merkezinde kaybolma" tekniği veya deneyi, çocukken bir alışveriş merkezinde kaybolmak gibi hiç yaşanmamış olaylarla ilgili konfabulasyonların, çocuklara yapılan telkinlerle oluşturulabileceğini göstermek için kullanılan bir hafıza yerleştirme tekniğidir. İlk olarak Elizabeth Loftus ve lisans öğrencisi Jim Coan tarafından insanlara tamamen yanlış anılar yerleştirmenin mümkün olduğu tezini desteklemek için geliştirildi. Teknik, bastırılmış hatıraların varlığı ve sahte hafıza sendromu hakkındaki tartışma bağlamında geliştirilmiştir.

Solomon Asch (1907-1996), Polonya doğumlu bir Amerikalı psikolog. Sosyal psikolojinin önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilir.