İçeriğe atla

Mihail Bahtin

Mihail Bahtin
Mihail Bahtin (1920)
DoğumuMihail Mihailoviç Bahtin
17 Kasım 1895(1895-11-17)
Oryol, Rus İmparatorluğu
Ölümü7 Mart 1975 (79 yaşında)
Moskova, Sovyetler Birliği
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
İlgi alanlarıEtik, dil felsefesi
Etkilendikleri

Mihail Mihayloviç Bahtin (Rusça: Михаил Михайлович Бахтин,17 Ekim 1895 – 7 Mart 1975). Rus filozof ve edebiyat teorisyeni.

Genel bilgi

Düşünür olarak, Bahtin, 20. yüzyıl düşüncesinde etkili olmuş isimlerinden biridir ve geliştirdigi perspektif ve kavramlar dogrudan felsefi metinler üretmediğinde bile her zaman kuramsal tartışmaların merkezi konularında yer almıştır. Kendisinin doğrudan haberi olmadan, yaptığı çalışmalar yetmişli yıllar sonrası kuramsal sorunlara bir yanıt olma konumundadır. Onun çalışmaları Marksizm, Yapısalcılık (özellikle dilbilim), Göstergebilim alanlarıyla hem etkileşim halinde olmuş hem de bu alanları dolaylı ya da dolaysız etkilemiştir.

Onun düşünceleri yirminci yüzyılın ikinci yarısında, özellikle yetmişlerden itibaren etkili olmuştur. Bahtin Vitebsk şehrine taşınmış ve burada Bakhtin Çevresi denilen bir grup entelektüelle birlikte çalışmalar yapmıştır. Kendi adının dışında bu gruptaki düşünürlerden Voloshinov ve Medvedev’in isimleriyle yayımlanan kitapların da Bahtin’e ait olduğu düşünülmektedir. Bu tartışma bir sonuca bağlanamamıştır, söylenebilecek tek şey dil ve felsefe ilişkisi üzerine çalışmaların özellikle hem perspektif hem de üslup açısından Bahtin’e ait gibi göründüğüdür. Bunun ötesinde, Bahtin üzerine araştırma yapanların çoğu, özellikle Voloshinov imzalı yazıların Bahtin'e ait olduğu konusunda hemfikirdirler.

Bahtin düşün alanına karnaval, diyaloji, kronotop gibi çok önemli kavramlar armağan etmiştir. Döneminde Stalinizm ile başı derde girmiş ve Rabelais hakkındaki kitabını çok geç bastırabilmiştir.

Bahtin'in kuramsal kavramları

Bahtin, zamanında bu kavram yaygınlaşmış olmamakla birlikte disiplinlerarası düşünmenin en özgün örneklerinden birini ortaya koyar. Dilbilim, Marksizm, filoloji, antoropoloji, edebiyat kuramı, felsefe ve hatta etnografya Bahtin'in çalışma alanlarıdır; ancak Bahtin tek tek bu disiplerin içine sıkıştırmaz kendini, aksine geniş kuramsal çerçevesini bu disiplinlerin tamamına yayar.

Bu disiplinlerarasılıkla onun geliştirdiği düşünme tarzının temel eleştirisi ve sorgulaması, Aydınlanmacı "evrensel akıl" kavramı ve buna bağlı "tek-sesli dünya görüşü" anlayışıdır diyebiliriz. Bahtinci temel kavramları bu bağlamda ifade edecek olursak, "çok-dillilik", "diyalojizm" ya da "diyalojik düşünme" ve "merkezsizlik" gibi kavramlara ulaşırız.

Diyalojizm, genel anlamda dünyanın çok-dilliliğine atıfla öne sürülen bir kavramdır. Dilin özü ve niteliği, diyalojik olmasıdır. Bu anlamda, diyaloji, monologun tam tersidir. Bunun anlamı, anlamlar arasında karşılıklı etkileşim ve diyalog olmasıdır, yani diyaloji karşılıklı etkileşim üzerine kurulu bir anlamlaştırma düşüncesidir. Dil, konuşan ya da yazan özne'den önce var olan bir yapıdır, ancak bu yapı yine de konuşma an'ında gerçeklik (ya da anlam) kazanır. Bu bağlamda, konuşma anı, karşılıklı etkileşim anı olarak, hangi anlamın hangi anlamı nasıl etkileyeceğinin belirlendiği andır.

Zaten her zaman anlamla yüklü olan dil, monologa imkân vermez. Diyaloji, burada normal bir diyalogtaki gibi, iki kişi arasındaki söyleşi durumu değildir, esas olarak çoğul konuşan özneler arasındaki anlam ilişkisidir. Bu nedenle, "Diyalogun bağlamları sınırsızdır" der Bahtin. Buna bağlı olarak da çok-dillilik kavramı ortaya çıkar. Çok-dillilik, sözceler çokluğu ile ortaya çıkar. Bütün sözcelerin indirgenebileceği ve bütün dillerin yan yana gelebileceği tek bir düzlem söz konusu degildir.

Bahtin'in bu alanı açıklamak üzere, "merkezcil güçler" (centripetal) ile "merkezkaç güçler" (centrifugal) şeklinde kavramlar kullandığı görülür. Dilin ve anlamın açıklanışı üzerine kavramlardır bunlar. Birinciler, yaşamın akışını düzenleyip kalıplara sokarak bütünleştiren merkez yönelimli güçlerdir. İkinciler ise merkezileşmeden kaçan, bütünselleştirilemeyen ve sabitlenemeyen dilsel ve anlamsal ögelerdir. Çok-dillilik bu merkezkaç güçlerin varlığına dayandırılır. Dil ve kültür böylece sabitlenebilir bir yapı olarak anlaşılmaktan çıkarılır.

Karnaval teriminin ortaya çıkışı da bu noktayla ilişkilidir. Karnaval, yaşamın merkezcil bir yapıya sahip olduğu fikrinin yadsınması ve çok-seslilik üzerine bir anlayışın öne sürülmesini mümkün kılar. Bahtinci Karnavalesk terimi bu anlamda, yaşamın çok-sesliliğini ve anlam çokluklarını kuramsal alanda değerlendiren, Dil'i ya da Kültür'ü bu anlamda soyut bir yapı olarak anlayan anlayıştan (Saussure'ün Yapısalcı dilbilim'i) uzaklaşmak olarak görülür.

Dilin gerçek niteliği, buna göre soyut dil yapısında değil, belli bir andaki sözce icindeki dilsel alışverişte, yani diyalojide ortaya çıkar. Söyleyen ile dinleyen arasındaki ilişki anında ortaya çıkar, dilin anlamını belirleyen şey. Bahtin, bu anlamda, Saussurecü dil anlayışına tarihi ögesini sokmaktadır. Öte yandan eğer anlam, sadece söyleyen kişiye (özne'ye) ait degilse, burada merkezsizleştirilmiş de olmaktadır.

Özne görüşü

Bahtin, özellikle kendisinden sonra merkezi bir konu olarak belirginle Özne konusunda önemli ayrımlar ortaya koyar. Bilinen anlamda öznelciliğin geride bırakılmasının yanı sıra, Yapısalcılık ve sonrasında görülen katı özne reddiyesinin de aşılması arayışında olanlar Bahtin'de önemli ipuçları bulmaktadır.

Örneğin, Sanat ve Sorumluluk/İlk Felsefi Denemeler (Ayrıntı Yayınları) adlı, Bahtin'in öncü denemelerinden oluşan kitaba bakıldığında, orada bir yazar-kahraman ilişkisi şekillendirildiğini görürüz. Burada Yazar'ın yarattığı Kahraman'ıyla kurduğu ilişki, bir tür ben-öteki ilişkisi olarak ele alınmaktadır ve tam bu noktada sorun yalnızca bir edebiyat kuramı meselesi olmaktan çıkarak, çok daha genel bir felsefi sorun olan, özne meselesine bağlanmaktadır. Ben-öteki ilişkisi, öznenin bir başka özneyle ve öznenin bir başka özne aracılığıyla kendisiyle ilişkisi meselesidir.

Dolayısıyla da bu yaklaşım biçimi, Bahtin'in daha geniş bir bağlama sahip olan özne kuramının temel ögesidir. Buna göre ben, bir özne olarak kendi değerimi, ancak öteki ile, yani başka öznelerle ilişkilerimle belirleyebilirim. Bu bağlamda özne, Bahtin'e göre hem Etik hem de Estetik bir varlık olarak anlaşılır ve değerlendirilir. Eyleyen özne, aynı zamanda yaratan bir özne olduğu için de bu böyledir. Eyleyen ve yaratan özne, sorumluluk sahibi olmalıdır; çünkü Bahtin'ci anlamda sorumluluk, öznenin öznelliğini fark etmesi ve bunun gereklerini üstlenmesidir. Bunlar ve özne üzerine daha ayrıntılı öteki kuramsal çözümlemelerinden dolayı, Bahtin'in teorik edebiyat araştırmaları aynı zamanda özne felsefesine günümüzde bir çözüm arayışı içinde olanları da yakından ilgilendirir. Bahtin'in özne kavramsallaştırması diğer kavramları ile paralel bir anlayış zeminine oturur. Bahtin, karnaval ve onun dönüşümsel diyalektiğinde temellendirdiği roman türü gibi özneyi de diyalektik bir bitimsizlikle tanımlar. Ona göre özne bitimsizdir, bir ayağı gelecektedir. Yani insan aynı hayatın kendisi gibi ve roman türü gibi tamamlanmamış bitmemiş bir varlıktır.

Kronolojik öğeler

  • 1895 Bahtin zengin bir ailede doğdu.
  • 1917 Sovyet Devrimi
  • 1918 Voloshinov ve Medvedev ile tanıştı, Bahtin Çevresi ortaya çıktı.
  • 1924 Lenin’in ölümü, Stalin gücünü sağlamlaştırmaya başladı.
  • 1927 Voloshinov, Freudianism: A Critical Sketch adlı kitabı.
  • 1928 Medvedev, Formal Method in Literary Scholarship eseri.
  • 1929 Voloshinov, Marxism and The Philosophy of Language kitabı.
  • 1929 Bahtin, Problems of Dostoevsky's Art çalışması.
  • 1929 Bahtin Rus Ortodoks Kilisesi ile gizli faaliyetlerde bulunmak iddiasıyla tutuklandı. Kazakistan’da sürgüne çarptırıldı. Sürgün, Bahtin Çevresinin çalışmalarını sona erdirdi.
  • 1934 Komünist Parti'den tasfiyeler başladı.
  • 1935 Bahtin, "Discourse in The Novel" makalesi.
  • 1936 Voloshinov tüberkülozdan öldü. Bahtin Mordovya Pedagojik Enstitüsünde profesör olarak göreve başladı.
  • 1937 Bahtin, "Forms of Time and of the Chronotrope . . . " makalesi.
  • 1938 Medvedev tutuklandı ve kurşuna dizildi.
  • 1940 Bahtin Rebelais üzerine olan tezini sundu. 1947 yılına kadar savunma için çağrılmadı ve 1951'e kadar doktorasını alamadı.
  • 1941 Bahtin, "Epic and Novel" makalesi.
  • 1953 Stalin'in ölümü.
  • 1950'ler Bahtin Sovyet entelektüel dünyasında kült bir figüre dönüştü ve birçok hayran öğrenci tarafından ziyaret edilmeye başlandı.
  • 1963 Bahtin, Problems of Dostoevsky's Poetics, Dostoveyski'nin sanatı üzerine kitabını revize etti.
  • 1966 Bahtin, Rebelais and His World sonunda yayımlanabildi.
  • 1971 Bahtin'in eserleri üzerine konferanslarda Medvedev and Voloshinov tarafından yazılan kitapların aslında Bahtin'e ait olduğu iddialar ortaya çıktı..
  • 1975 Bahtin'in ölümü. Eserlerinin geniş koleksiyonları yayımlanmaya başladı.

Kendi adıyla yayımlanan eserleri

  • Bakhtin, M. M. (1981). The Dialogic Imagination (M. Holquist, Ed.; C. Emerson & M. Holquist, Transl.). Austin, TX: University of Texas Press. (Originally published in 1975)
  • Bakhtin, M. M. (1984). Problems of Dostoevsky's poetics (C. Emerson, Transl.). Minneapolis, MN: University of Minnesota Press. (Originally published in 1963)
  • Bakhtin, M. M. (1984). Rabelais and his world (2nd ed.; H. Iswolsky, Transl.). Bloomington, IN: Indiana University Press. (Originally published in 1965)
  • Bakhtin, M. M. (1986). Speech genres and other late essays (C. Emerson & M. Holquist, Eds.; W. McGee, Transl.). Austin, TX: University of Texas Press. (Originally published in 1979)
  • Bakhtin, M. M. (1990). Art and answerability (M. Holquist, Ed.; V. Liapunov, Ed. & Transl.). Austin, TX: University of Texas Press.

Türkçe’de yayımlanan eserleri

  • Bir Eylem Felsefesine Doğru, çev: Siyaveş Azeri Avesta Yayınları / Düşünce Dizisi, 2001
  • Karnavaldan Romana, Edebiyat Teorisinden Dil Felsefesine Seçme Yazıları, Çeviri: Cem Soydemir, Ayrıntı Yayınları / İnceleme Dizisi, 2001
  • Dostoyevski Poetikasının Sorunları, Cem Soydemir, Metis Yayınları - Yerli Romanlar / Eleştiri Dizisi, 2004
  • Rabelais ve Dünyası, Çeviri: Çiçek Öztek Ayrıntı Yayınları / Sanat ve Kuram Dizisi 2005
  • Sanat ve Sorumluluk / İlk Felsefi Denemeler, Çeviri: Cem Soydemir Ayrıntı Yayınları, 2005
  • Diyaloji, Karnaval ve Politika, Fırat İlim / Ayrıntı Yayınları / Schola Ayrıntı Dizisi, 2017

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. 20. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Michel Foucault</span> Fransız filozof (1926 – 1984)

Michel Foucault, Fransız filozof, sosyal teorist, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog, psikolog ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Baruch Spinoza</span> Hollandalı filozof

Baruch Spinoza, Yahudi kökenli Hollandalı filozof. Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza, evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes'ın fikirlerinden etkilenen Spinoza, Hollanda Altın Çağının önde gelen filozofu olmuştur.

Anlambilim, anlam bilimi, anlam bilgisi ya da semantik, anlamları inceleyen bilimdir. Anlam bilimi felsefî ya da mantıksal ve dilbilimsel olmak üzere iki farklı açıdan ele alınabilir. Felsefî ya da mantıksal yaklaşım, göstergeler ya da kelimeler ile bunların göndergeleri arasındaki bağlantıya ağırlık verir ve adlandırma, düz anlam, yan anlam, doğruluk gibi özellikleri inceler. Dilbilimsel yaklaşım ise zaman içinde anlam değişiklikleri ile dilin yapısı, düşünce ve anlam arasındaki karşılıklı bağlantı vb. konular üstünde durur.

<span class="mw-page-title-main">Fenomenoloji</span> Kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı

Fenomenoloji veya görüngü bilimi, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Lacan</span> Fransız ruh hekimi (1901-1981)

Jacques Marie Émile Lacan, "Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist" olarak anılan Fransız psikanalist ve psikiyatr.

Bilginin nesnel olarak varolabildiği düşüncesinden ileri gelen kavramlaştırma. Felsefe tarihi içerisinde her farklı felsefe okulu ya da eğilimi, bu düşünceyi bir şekilde ele almış ve genelde de kendi felsefi konumunu bu bilginin olanaklılık zemini olarak ileri sürmüştür. Buna göre, nesnel bilgi, öteki nesnel-olmayan bilgilerden ayrı olarak, her tür öznellikten, yani özneye ait her tür yargı ve hükümden ayrılmış, arındırılmış, nesnelliğin ya da başka bir deyişle gerçekliğin saf bir bilgisi olarak ortaya konulmuş bir bilgidir. Pozitivizm ve ampirizm okullarında bu yaklaşım en katı haliyle görülür.

Nesnellik, yaygın olarak her tür öznel etki ve ögelerden bağımsız olabilme durumunu ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Nesnel bilginin temellendirilmesinde ileri sürülen argümanları şekilde burada da geçerlidir. Nesnellikten kastedilen, özneden kesin bir şekilde bağımsızlıktır, daha doğru bir deyişle öznenin birebir nesnenin kendisine uygunluğudur. bunun nasıl olabildiği, kuramsal düzlemde açık değildir; dolayısıyla da bu haliyle nesnellik bir varsayımdan ibarettir. Örneğin resimde çizgi tekniği kullanılması.

<span class="mw-page-title-main">Georg Lukács</span> Macar siyasetçi, filozof ve edebiyat eleştirmeni (1885-1971)

Georg Lukács, Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Dil felsefesi</span>

Dil felsefesi, analitik felsefede dilin doğası ve dili; dil kullanıcıları ve dünya arasındaki ilişkileri araştırır. Dil ile felsefe arasındaki ilişki temelde filozofların dili kullanarak felsefe yapmalarından kaynaklanmaktadır. Özelde ise bu araştırmalar anlamın doğası, kasıtlılık, referans, cümlelerin yapısı, kavramlar, öğrenme ve düşünce içerir; dil felsefesi başlığı altında dilin özü, anlamı, kökeni ve yapısı felsefî açıdan sorgulanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Batı felsefesi</span>

Batı felsefesi, Antik Yunan'dan başlayıp günümüze kadar gelen Batılı felsefe tarihi anlayışı. Özellikle Avrupa'nın ve batı olarak adlandırılan dünyanın 19. yüzyıl'da felsefe tarihini yazarken kategorize ettikleri düşünce geleneği Batı felsefesi olarak adlandrılır. Platon'dan başlayıp modern zamanlara uzanan belirli bir felsefe yapma tarzı batı felsefesinin ayırıcı özelliği, daha ayrıcalıklı özelliği olarak anlaşılır. Bu eğilim genel bir yaklaşımla "Doğu'da felsefe yoktur" savını ileri sürer. Antik Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint kültürleri tarih olarak çok daha eski olmalarına ve buralarda yaşayan insanların belirli düşünce geleneklerine sahip olmalarına rağmen, Batı felsefesi Antik Yunan dönemiyle birlikte başlatılır ve bunlar dışta bırakılır. Doğu felsefesi, Hint ve Çin felsefeleri dahil olmak üzere çok önceleri başlamıştır, bu gelenekler etkileşimlerle sürekli varlıklarını devam ettirmişlerdir, ancak Batı felsefesi bu gelenekleri felsefe-dışı sayma yönelimindedir. Felsefe tarihi kitapları, genel bir eğilim olarak, MÖ 500'lerden başlayarak bugüne kadar, batı olarak addedilen bölgelerde ve batılı düşürlerce ortaya konulan felsefe yapma geleneği Batı felsefesi olarak görülür.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Post-Marksizm</span>

Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. İlk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.

<span class="mw-page-title-main">Feminist eleştiri</span>

Feminist eleştiri’nin etkileşimli ya da çelişkili farklı okulları ve akımları söz konusudur. Marksist feminizm, radikal feminizm, psikanalitik feminizm, postyapısalcı feminizm söz konusu olduğundan, feminist eleştiri çok genel bir başlık olarak bütün bu eleştiri geleneklerini içermektedir demek gerekir. Özellikle 1960'lardan sonra Fransa, Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan ve güçlenen yeni kuramsal akımlarla ve disiplinlerle feminist hareket de toplumsal ve siyasal bir savaşım olarak canlanma gösterir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

Jale Parla,, Türk edebiyat teorisyeni ve eleştirmenidir.

<span class="mw-page-title-main">Mantıksal pozitivizm</span>

Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getirir. Söz konusu akımın içinde sayılan ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir: Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philipp Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A. J. Ayer, Wittgenstein.

Jean Iris Murdoch, İrlandalı yazar ve filozof. Murdoch 26 roman, 5 oyun, 5 felsefe ve bir adet toplu şiirler kitabı üretmiştir.