İçeriğe atla

Mevzu

Mevzu (Ar. موضوع ‎, 'yeni bir şey uydurmak, ihdas etmek'), و - ض - ع ‎ kökünden türemiş bir kelime olup hadis literatüründe İslâm Peygamberi'ne ait olmadığı halde onunmuş gibi gösterilen ve aktarılan söz anlamında bir terim olarak kullanılır.

Mevzu hadis ile sahih hadisi birbirinden ayırmak, hadis derlenmeye başlanan ilk zamanlardan itibaren âlimlerin en çok önem verdiği konulardan biri olmuştur. Bu ayrımı yapmak ve sünnetin güvenilirliğini korumak için birçok kriter ortaya konulmuş ve hadis rivayetinde çok titiz davranılmıştır. Konunun İslâm'daki hassasiyeti, uydurma hadise sahih demek ne kadar mahzurlu ise, sahih olan hadise uydurma demenin peygamberin sözünü yalanlamak olacağından en az onun kadar mahzurlu görülmesindendir. Ancak İslâm'da hiçbir zaman mevzu hadisleri tespit edecek ve herkesin kabul ettiği kriterler üzerinde ittifak edilememiştir.[1] Böyle hadisler, hiçbir zaman inanç esasları için kaynak kabul edilmezler ve onlara göre amel edilmek üzere de asla alınamazlar.

Kriterler

Bir hadisin mevzu olmasının kriterleri farklıdır. Bir hadis âlimine göre mevzu olan bir hadis, başka bir âlime göre (rivayet zinciri) zayıf hadis olarak kabul edilegelmiş[2] ve hatta – bilhassa mutasavvıflar arasında – ona göre amel edilmiş olabilir. Mesela Selefî âlimlerine göre bir hadis, onların anlayışına göre Kur'ân'ın ruhuna aykırıysa mevzudur.[1] Mevzû hadislerin alâmeti sayılan delillerin hemen hemen hepsi metinle alâkalıdır. Mesela İbn Kayyîmi'l-Cevziyye (751/1350), mevzû hadisleri tanıma yollarını ve ne tür hadislerin mevzû oldukları kriterlerini 19 madde hâlinde anlatırken bu kriterlerin hemen hepsi metni ilgilendirir. Başka bir hadis âlimi olan Hatîb-i Bağdâdî (463/1070), Usûl’ünde, “Münker ve müstahîl hadisleri atmanın vacip oluşu” altında mevzû beş adet hadisi zikrettikten sonra “Akla, Kur’ân’ın sâbit ve muhkem hükmüne, ma’lûm sünnete, sünnetin aktığı mecrâda deverân eden fiile ve her kesin delîle ters düşen haber-i vâhid kabul edilmez” demiştir.[3][4]

Muhaddislere göre mevzu hadislerin asılsız olduğu belirtilmeksizin nakledilmesi haramdır, ancak asılsız olduklarını hatırlatmak için yazılabilirler.[2]

Kaynakça

  1. ^ a b "Uydurma sanılan hadisler" (HTML). Dinimiz İslâm. 16 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2016. 
  2. ^ a b Özyiğit, Muaz (1992). "Hadis İlimlerinin Temellerine Bir Bakış" (araştırma). İnternet: Muhaddis.org. 31 Ocak 2016 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2016. 
  3. ^ Dayhan, Ahmet Tahir (2 Nisan 2012). "HADİS TENKÎDİ KRİTERLERİ" (blog). HADİS TENKÎDİ KRİTERLERİ. 2 Nisan 2012 tarihinde kaynağından (HTML) arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2016. 
  4. ^ Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, s. 469-472

İlgili Araştırma Makaleleri

Farz ya da “fariza”; Fıkıh bilginleri tarafından oluşturulmuş ve tanımlaması yapılmış olan bir İslâm dinî terimidir. Yine fıkıhçılar tarafından tanımlanan efâl-i mükellefînden sayılır. İslâmî anlayışta Allah'ın sözü sayılan Kur’an’da Müslümanlara yapılmasının açık bir şekilde emredildiği kurallar veya ibadetler olarak kabul edilir. Kur’an’da yapılması açık emir ve gereklilik ifade etmeyen fiiller ise vacip gibi başka kavramlar ile tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Hadis</span> İslam peygamberi Muhammede isnat edilen sözler ve fiiller

Hadis, Muhammed'e atfedilen ve onun sözleri, fiilleri, onaylamaları ve sıfatlarını içeren bilgilerdir. Hadis âlimleri buna sahabe ve tabiînin söz ve fiillerini de eklemişlerdir. Ancak bunlar kaynak olma bakımından Muhammed'in fiil ve sözleri ile aynı seviyede değildirler ve hadis ilmi içerisinde farklı şekilde isimlendirilirler.

<span class="mw-page-title-main">Buhârî</span> Buharalı Fars muhaddis

Buhârî ya da tam künyesiyle Ebû Abdillâh Muhammed bin İsmâîl bin İbrâhîm el-Cu'fî el-Buhârî, Buharalı Fars bir muhaddistir. Yazdığı Sahih-i Buhârî diye bilinen eser, daha sonradan Sünni Müslümanlar için güvenilir hadis kaynaklarını teşkil eden ve Kütüb-i Sitte diye anılan serinin ilk kitabıdır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'ın beş şartı</span> İslam dininin beş ana ögesi

İslam'ın beş şartı, İslâm Dini'nin Ehl-i Sünnet ve Ca'feriyye mezheplerine göre büyük önem arz eden beş ibadeti. Bu şartlar sırasıyla: Şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve hacca gitmektir. Şehâdet etmek dışındaki şartlar itîkâdî yani dininin inanç esaslarına dâir olmayıp, âmeli yani davranışsal, ibâdetsel şartlardır. Çoğu İslam âlimi dini inanç esaslarına dâir kurallar benimsendiğinde kişinin Müslüman kabul edileceğini, davranışsal ve ibâdetsel yönlerin en azından inanan olmak açısından bağlayıcı olmadığını öne sürmüşlerdir. Bazı İslam âlimleri ise imanın yani inancın ancak davranış ve ibadetlerle tamam olacağını bu nedenle şehadet getirip Müslüman olduğunu iddia eden kişinin ibadetlerini yerine getirmemesi halinde Müslüman kabul edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Sünnilik</span> en yaygın İslam mezhebi

Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat, kısaca Ehl-i Sünnet ya da Sünnîlik, İslam dininin dünya üzerindeki iki büyük kolundan biri ve %77-80'lik bir oran ile en büyük mensubunun bulunduğu mezhepler grubudur. Zaman zaman Sünnî İslam veya Sünnî mezhebi ifadesi de kullanılır. Günümüzde Sünnîlik, kendi içerisinde günümüzde yaşayan iki akaid mezhebi, dört fıkıh mezhebini içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Şafii</span> Şafi mezhebinin kurucusu ve imamı

Şafii, İslam hukuku bilgini. Şafii mezhebinin kurucusudur.

İtikâdî mezhepler veya Akide mezhepleri ya da İnanç mezhepleri, İnançla ilgili konular İslam'da başlangıçta bir fıkıh dalı kabul edilen kelâm, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandırılmıştır. Daha sonraları Fıkıh, amelî meseleler üzerinde, kelâm ise itîkâdî meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır. Müslümanlar, İslâm Peygamberi Muhammed döneminde akıllarındaki soruları hemen ona sorabiliyorlardı. Ancak peygamberin ölümünden sonra sorularına cevap bulamayınca zamanın büyük İslam alimleri Kur'an'ı akıl ile yorumlamaya koyuldular. Böylelikle de i'tikadi mezhepler oluşmuş oldu. Bu mezhepler farklı coğrafyalara yayıldı ve oralarda benimsendi.

Sahih, doğru, gerçek anlamında sıfat.

<span class="mw-page-title-main">Sünen-i Tirmîzî</span>

Sünen-i Tirmîzî : İslâm literatüründe en güvenilir hadis kitapları olarak kabul edilen altı kitaptan biridir.

<span class="mw-page-title-main">Sünen-i Ebu Davud</span> hadis kitabı

Sünen-i Ebu Davud Ehl-i Sünnet hadis literatüründe en güvenilir hadis kitapları olarak kabul edilen altı kitaptan biridir.

Sünen-i Nesâî veya Sunen-i Suğra, Ehl-i Sünnet hadis literatüründe en güvenilir hadis kaynakları olarak kabul edilen altı kitaptan biridir. Müellifi Ebu Abdirrahman Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinan bin Bahr el-Horasânî'dir. İmam Nesâî olarak meşhurdur. Eseri de bu isme nisbetle Sünen-i Nesâî olarak anılır. Rivayetlere göre Nesâî, önce ‘Es-Sünen’ül Kübrâ’ adıyla büyük bir hadis külliyatı yazmıştı. Bir hükümdar kendisine “Kitabındaki hadislerin tamamı sahih midir?” diye sorunca Nesâî “Hayır” diye cevap verdi. Bunun üzerine hükümdar, kitaptaki sahih hadisleri ayırmasını istedi ve Nesâî bunları ‘El Müctebâ’ adını verdiği başka bir kitapta topladı. Bu kitap ‘Sünen-i Nesâî’ adıyla meşhur oldu.

Hâris el-Muhâsibî ya da tam künyesiyle Hâris bin Esed el-Muhâsibî el-Anezî, İslam alimi. Yaşamını din felsefesi üzerine düşünceyle geçirmesi nedeniyle kendisine el-Muhâsibî denmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu Hureyre</span> sahabe

Ebu Hureyre (Arapça: أبو هريرة‎ ‎;, Yemen asıllı sahabe. Gerçek adı bilinmemekle birlikte Müslüman olmadan önceki adının Abdüamr, Sükeyn, Abdüşşems olduğu yönünde farklı rivayetler vardır. Sahipsiz kedi yavrularını besleyip büyütmesinden dolayı Kedicik babası anlamına gelen Ebu Hureyre ismiyle anılırdı.

<span class="mw-page-title-main">Mustafa İslamoğlu</span> Türk ilahiyatçı, araştırmacı, şair ve yazar

Mustafa İslamoğlu, Türk yazar. Fıkıh, tefsir, hadis gibi alanlarda çalışmakta ve bu konularda kitaplar yazmaktadır.

Rivayet tefsiri, İslam dinine ait bir terim olup, Kur'an'ı yine Kur'an ayetleri ve peygamber ile sahabilerden gelen rivayetlerle yorumlama şeklinde yapılan tefsir türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Gadîr-i Hum</span> Muhammedin 632 yılında damadı Ali lehine bir beyan içeren vaazı.

Gadîr-i Hum İslam peygamberi Muhammed'in 16 Mart 632 tarihinde vereceği vaaz için Müslümanların toplanmış olduğu tarihsel etkinliktir. Şiilerin ve Arap Alevilerinin inancına göre İslam peygamberi bu vaazinde, Ali bin Ebu Talib'i kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bu günün hicri yıldönümü Şiiler ve Arap Alevileri tarafından her yıl Gadir-i Hum Bayramı olarak kutlanır.

<span class="mw-page-title-main">Kur'ancılık</span> Kuranı İslamın tek kaynağı kabul eden İslamî düşünce

Kur'ancılık, Kur'aniyyun, Kur'anizm ya da diğer bilinen adıyla Kur'an Müslümanlığı, Kur'an'ı İslam dininin tek ve ana kaynağı olarak kabul eden, hadisleri ve mezhep ayrılığını reddeden düşünce sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Hadis çeşitleri</span> bir rivayet zinciri ile İslâmdaki önemli kişilere isnad edilen söz, fiil veya davranışlar

Hadisler bir rivayet zinciri ile İslâm'daki önemli kişilere isnad edilen söz, fiil veya davranışlardır. Hadisler, muhaddis denilen hadis âlimleri tarafından değişik sınıflandırmalara tâbî tutulmuşlardır. Ancak bu sınıflandırmalar mutlak olmayıp sınıflandırmayı yapan kişinin bilgi altyapısı, ön kabulleri, tanımları ve değerlendirmeleri gibi öznel unsurlara dayanır..

Hadis terminolojisi, İslam dininde, birincil kaynak Kur'an'dan sonra en önemli ikinci kaynak sayılan Muhammed'in hadislerinin, tespit edilip ilk dönemde sözlü daha sonraki dönemlerde yazılı olarak aktarımıyla uğraşan ilim dalındaki tüm terimleri ifade eder. İslam ilim tarihinde bu ifade daha çok ulumu'l hadis terimiyle karşılanabilir ki bu hadis ilmini ve onun alt disiplinlerini ifade eder.

Hadis eleştirisi, İslam peygamberi Muhammed'in söz, eylem, sessiz onaylarından oluşan ve kanonlaştırılmış İslamî literatür türünün eleştirisidir.