İçeriğe atla

Metaplazi

Metaplazi (metaplasia) epitelyal ya da mezenkimal, olgun bir hücre türünün başka türden bir hücreye dönüşmesi olgusudur. Genellikle, tekrarlayan bir dokusal saldırıya (enflamasyon, mekanik ya da kimyasal tahriş, enfeksiyon) tepki olarak belirir; amaç, daha iyi bir savunma durumuna geçiştir. Metaplazide yeni dokunun yapısı ve fonksiyonu normaldir. Epitelyal metaplazilerin bir bölümü bir süre sonra kansere dönüşebilir.[1][2][3][4]

Özgün epitel hücrelerinin skuamöz epitele değişmesi en sık rastlanan örneklerden biridir.

Örnekler:

  • Sigara içenlerde bronş epitelinin skuamöz epitele dönüşmesi,
  • Kronik yangılarda uterus serviksi epitelinin skuamöz epitele değişmesi,
  • Yabancı cisim, mesane taşları, parazit (schistosome) yumurtaları gibi iritasyonlarda mesane epitelinin ya da safra kesesi epitelinin skuamöz epitele dönüşmesi,
  • Safra kesesi taşlarının iritasyonlarında kese epitelinin skuamöz epitele dönüşmesi,
  • A vitamini eksikliğinde kornea epitelinin skuamöz epitele değişmesi,
  • Barret özofagusunda özofagus epitelinin glandüler epitele dönüşmesi.

Metaplazi türü adaptasyon örneklerinin çoğu irreversibldir ve önemli komplikasyonlara ortam hazırlarlar.

Örnekler:

  • Bronş epitelindeki skuamöz epitel metaplazisi (nedenler: tütün, hava kirliliği; komplikasyonlar: KOAH, akciğer infeksiyonları, akciğer kanseri)
  • Uterus serviks epitelindeki skuamöz epitel metaplazisi (neden: HPV; komplikasyon: serviks kanseri)
  • Kornea epitelindeki skuamöz epitel metaplazisi (neden: infeksiyon; komplikasyon: körlük)
  • Özofagus epitelindeki glandüler epitel metaplazisi (neden: reflü; komplikasyon: özofagus kanseri)

Metaplazi saptanan hücrelerde izlenen değişimler kanserleşme olgusunun ilk bulguları olabilir. Bu tür değişimlerin en önemlisi displazi olarak tanımlanan prekanseröz lezyonlardır. Süreç irreversibldir.[2][4]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  2. ^ a b Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  3. ^ Goldblum JR, McKenney JK, Lamps LW, Myers JL. Rosai and Ackerman's Surgical Pathology. 11th edt., Elsevier, Philadelphia, 2018
  4. ^ a b Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019

İlgili Araştırma Makaleleri

Tümör (ur; neoplasm; tumor) tanımı önceleri vücuttaki herhangi bir şişlik ya da kitle için kullanılırdı. Sonraları hücrelerin kuralsız ve sınırsız çoğalmaları nedeniyle oluşan kitleler için kullanılmaya başlandı. Yaşamın herhangi bir döneminde organizmanın bir bölümündeki hücre­ler biyolojik niteliklerini düzenleyici kurallara uyum göstermez ve sınırsız ola­rak çoğalabilir (otonomi). Bu nitelikleri içeren bir kitleye tümör ya da neoplazm (neoplasm; yeni gelişen kitle) adı verilir. Tümör kitleleri vücudun kendi hücrele­rinden yapılıdır.

<span class="mw-page-title-main">Eozinofil polimorflar</span>

Eozinofiller, bazende asidofiller denilen çeşitli beyaz kan hücreleridir ve omurgalılarda çok hücreli parazitler ve belirli enfeksiyonlarla mücadeleden sorumlu bağışıklık sistemi'nin bileşenlerinden biridir. Mast hücreleri ve bazofiller ile birlikte alerji ve astım ile ilişkili mekanizmaları da kontrol ederler. Kana geçmeden önce kemik iliği'nde hematopoez sırasında gelişen granülositlerdir bundan sonra son olarak farklılaşır ve çoğalmazlar. Akyuvarların yaklaşık %2-%3'ünü oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">Kanser</span> DNA hasarı sonucu hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması

Kanserler (Habis tümörler, Malign tümörler), genellikle sürekli ve hızlı büyüyen tümörlerdir. Kapsülleri yoktur, büyürken sınır tanımazlar, çevresindeki dokuların ve damarların içine girerler (invazyon, infiltratif büyüme). Sıklıkla metastaz yaparlar. Tedavi edilmeyen ya da tedavisi gecikmiş kanserler ölümcüldür.

<span class="mw-page-title-main">Akciğer embolisi</span> akciğer hastalığı

Akciğer embolisi veya akciğer embolizmi ya da bilimsel adıyla Pulmoner embolizm, genellikle venöz tromboemolizmin en önemli komplikasyonudur. Klinik acillerinde ve otopsilerde çok sık rastlanan bir olgudur. Postoperatif akciğer embolizmi özellikle 40 yaş üzeri hastalarda izlenir. Önceden bulunan bir vena patolojisi, şişmanlık, operasyon süresi, postoperatif infeksiyonlar, kanserler akciğer embolizmi riskini arttırırlar. Embolusların %90'ı alt ekstremitelerdeki derin ven trombozundan kökenlidir. Kalan %10'luk bölümünde pelvis venalarından, sağ kalpten ve damar yolu açılan venalardan kökenli emboluslar rol oynar. En tehlikeli olanlar kasık (iliofemoral), uterus ve prostat çevresi venalarından kopan emboluslardır. Klinik bulgular embolusun çapıyla ve olayın süresiyle ilgilidir. Akut akciğer embolizminde çok küçük çaplı bir embolus hiçbir belirti vermez (asemptomatik). Embolusun çapı büyüdükçe sonuçları da büyür:

Her canlının belirli bir yaşam süresi vardır. Döllenen hücre, gelişimi tamamlayıp yeni döller verdikten sonra yaşlanmaya başlar. Yaşlanma sonucu ölüm meydana gelir. Yaşam uzunluğu türlere göre değişkenlik gösterir. Ömür ile vücut büyüklüğü arasında herhangi bir bağlantı bulunamamıştır. Yapıları benzer olan hayvanların hayat süreleri arasında büyük farklılıklar olabilir. Bazı hayvanların yaşam süreleri şöyledir:

Pamukçuk ya da oral kandidiyaz (oral candidiasis), Candida albicans mantarının ağız mukozasında yaptığı enfeksiyondur. "Pamukçuk" adı genelde bebeklerin ağzında görülen enfeksiyon için kullanılmakla beraber yetişkinlerin ağzında veya boğazında meydana gelen kandida enfeksiyonları için de kullanılır.

Paraneoplastik sendrom bir tümör veya tümörün metastazları ile doğrudan ilgili olmayan, yerleşim yerlerinden uzaktaki, ancak tümörün varlığına bağlı olan ve dolayısı ile tümörün çıkarılmasından sonra gerileyebilen belirti ve bulgularıdır.

Hücre yaşlanması, tüm dokuların ve organların, sonuç olarak tüm bedenin yaşlanmasını getirir. Canlılar, doğumdan sonraki her gün bir gün daha yaşlanır. Yaşlanma, fizyolojik organizasyonun giderek azalması ve organların çalışmalarındaki aksamalarla başlayan ve somatik ölüme dek giden bir süreçtir. Yaşlanmayla birlikte çok sayıda hastalık tablosunun oluşmasına yol açan risk faktörleri yoğunlaşır; sonuçta kanserler, diabet, kalp ve damar hastalıkları gibi ölüme neden olabilen patolojiler belirir.

<span class="mw-page-title-main">Empiyem</span>

Empiyem, vücudun doğal boşluklarına irin toplanmasıdır. Çok tehlikeli bir yangı şeklidir.

<span class="mw-page-title-main">Hiperplazi</span>

Hiperplazi ya da hipergenezis bir doku ya da organın büyüklüğünün hücrelerinin sayısındaki artış sebebiyle artmasıdır. Hücrelere, daha çok üretmeleri için aşırı çoğalmaları yönünde gelen uyarıların sonucunda beliren bir adaptasyon biçimidir. Uyarılardan etkilenen hücrelerin sayısı artar, bu hücrelerin oluşturduğu doku ve organlar büyür. Hiperplazi, DNA sentezi yapabilen hücre türlerinde olanaklıdır. Hiperplazilerin büyük bölümü hormonal stimülasyonların sonucu gerçekleşir. Reversibl bir süreçtir; uyaranların kesilmesiyle birlikte hiperplazi de geriler, organ normale döner.

Displazi (dysplasia) kavramı, patolojik olgunun nedenlerine ve türüne göre farklı anlamlar içerir:

Tümör belirteci ya da Tümör markeri, kanserin varlığını veya kanser davranışını(ilerleme veya tedaviye yanıt gibi) belirlemek için kullanılabilen biyobelirteçlere verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Hidronefroz</span> İdrar yollarındaki sıvı akışının durması sonucu oluşan tablo

Hidronefroz (hydronephrosis) ve obstrüktif üropati, idrar yollarındaki sıvı akışının durması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Sıvı akışının bozulmasındaki en büyük etken idrar yollarının tıkanmasıdır; bu nedenle, “obstrüktif üropati” olarak nitelendirilirler. Uzun süren tıkanmalarda böbrek dokusuna yüklenen sıvı basıncı atrofiye neden olur (basınç atrofisi).

<span class="mw-page-title-main">Tüberküloz stomatiti</span>

Tüberküloz stomatiti, Mycobacterium tuberculosis olarak tanımlanan bakterinin neden olduğu tüberküloz hastalığının ağız mukozasındaki lezyonlarıdır. Günümüzde anti-tüberküloz ilaçlara dirençli mikobakteri türlerinin ortaya çıkması, AIDS ve beslenme bozukluğu gibi vücut direncini kıran risk faktörlerinin etkisiyle yeni hasta sayısında artışlar görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Püstül</span>

Püstül, skuamöz epitelde oluşan içi irinle dolu keseciklerdir. Deride oluşan püstüller kolayca tanımlanabilir. Ağız ve özofagus mukozası gibi skuamöz epitelden oluşan mukozaların yüzeyinde keratin tabakası bulunmadığından ya da çok ince olduğu için buralar­daki püstüller hemen ülserleşir.

Fibrozis (fibrosis), bir dokudaki ya da organdaki yoğun bağ dokusu artışına bağlı olarak ortaya çıkan katılaşmadır. Artan bağ dokusu kollagen liflerden zengin olduğu için “fiber ya da fibre” kökünden türetilmiş, “-osis” takısıyla da patolojik bir artışı betimleyen “fibrosis” tanımı ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ülser</span> Vikimedya anlam ayrımı sayfası

Erozyon (erosion) ve Ülser (ulcus), deri ve mukozaların nekrozlu yangısıdır. Deri ve mukozalardaki yüzeysel nekrozla erozyon (erosion) denir. Yalnız epitel tabakası or­tadan kalkmıştır. Rejenerasyonla iz bırakmadan iyileşir ya da derinleşerek ülser halini alır. Bir ülserde, deri ve mukozanın epitel örtüsüyle birlikte daha derin katmanlar da nekroza uğrar, erir ve yerinde defekt bırakır.

<span class="mw-page-title-main">Hemangioendotelioma</span>

Hemangioendotelioma, damar tümörleri arasında gri alanda kalan oluşumlardır; iyi huylu tümör nitelikleri içeren örneklerine karşın tam bir kanser gibi davranan olgular da vardır. Hemangioendotelioma nitelikleri içeren tümörlerin en özgünü “epiteloid” olarak tanımlanan tiptir. Epiteloid hemangioendotelioma, orta ve büyük çaplı venaların (toplardamar) çevresinde ortaya çıkan, erişkin yaşlarda görülen bir tümördür. Mikroskopla yapılan incelemede damar yapısı belirgin değildir; ancak, çevrelerinde epitel hücrelerini anımsatan geniş sitoplazmalı hücre grupları izlenir. Epiteloid yapısı nedeniyle karsinom ya da melanoma ile karışabilir.

Prekanseröz lezyon, bazı hastalıklarda kanser olmayan ancak kanserleşme riski olabilen lezyonlardır. Bu eğilim bazılarında fazla, bazılarında daha azdır. Kanserojen etkilerle bir ya da birden fazla hücrede oluşan DNA zararları ile klinikte tanımlanabilen tümör kitlesinin oluşması arasında sessiz bir dönem (lag period) vardır. Prekanseröz bir lezyonun kansere dönüşmesi (epikarsinogenez) “lag period” ile ilgilidir.

<span class="mw-page-title-main">Servikal ektropiyon</span>

Servikal ektropion, glandüler hücreler olarak bilinen servikal kanalın iç kısmında bulunan hücrelerin, serviksin, vajinal kısmının dış kısmında bulunduğu bir jinekolojik durumdur. Serviksin "dış" tarafındaki hücreler tipik olarak skuamöz epitel hücreleridir. İki hücrenin buluştuğu yer, tabakalı skuamöz epitel olarak da bilinen dönüşüm bölgesi olarak adlandırılır. Servikal ektropion, erken serviks kanserinden büyük ölçüde ayırt edilemez ve riskleri ve prognozu belirlemek için bir doktor tarafından değerlendirilmelidir. Pap smear testi ile nadiren rapor edilir, vajinal muayene yapıldığında genellikle bulunabilir. Glandüler hücreler kırmızı olduğu için alan kırmızı görünebilir. Pek çok kadın servikal ektropiyonla doğmasına rağmen, buna aşağıdakiler gibi bir takım klasik sebepler neden olabilir: