İçeriğe atla

Metabolik cerrahi

Metabolik cerrahi, metabolik bir hastalığın cerrahi yöntemler ile tedavisi edilmesini amaçlayan bir cerrahi türüdür. Bu bağlamda hematolojik hastalıklar nedeniyle yapılan dalak ameliyatları da esasen sistemik bir hastalığın ameliyat ile tedavi edilmesi nedeniyle Metabolik Cerrahi çatısı altında ele alınabilir. Klinik uygulamalarda sıklıkla kullanıldığı şekliyle Metabolik Cerrahi ise ”diyabet ve diğer metabolik hastalıkların tedavisini amaçlayan, mide ve barsağa yönelik girişimlerin yapıldığı cerrahi dal” olarak tanımlanır. 2007 yılında çok sayıda tıbbi disiplinin temsilcilerinin katılımıyla Roma’da yapılan uluslararası “Diyabet Cerrahisi Zirvesi”, ilk kez tip 2 diyabetin tedavisi için uygun hastalarda metabolik cerrahiyi önermiştir.

1950’lerden bu yana uygulanmakta olan obezite cerrahisi, diğer adıyla bariatrik cerrahi, kilo verilmesini sağlamak amacıyla yapılan cerrahi girişimlere verilen genel addır. 1980’lerin başında tip 2 diyabeti olan ve mide by-pass ameliyatı geçiren birçok kişinin diyabet durumunda da iyileşmeler gözlenmiştir. Bu iyileşmenin uzun süreli olduğu görüldü, 14 yıllık bir takip çalışmasında, mide by-pass ameliyatı geçirmiş ve yeterli süre takip edilmiş olan tip 2 diyabet hastalarının % 83’ünde kan şekeri, glikolize hemoglobin ve insülin düzeylerinin normal olduğu saptanmıştır.

Obezite cerrahisinin kilo kaybı haricinde farklı mekanizmaları etkileyerek başta tip 2 diyabet olmak üzere diğer metabolik hastalıklara da fayda sağladığının fark edilmesi ile “Metabolik Cerrahi” disiplini doğmuştur. 1980’lerden bu yana tip 2 diyabete yönelik birçok farklı tipte metabolik cerrahi girişiminin etkili olduğu gösterilmiştir.

Her obezite cerrahisi girişimi, organ ya da organlar üzerinde biyolojik bir sonuç yarattığı için aynı zamanda bir “metabolik cerrahi” girişimidir. Öte yandan “obezite cerrahisi”nin temel amacı kilo verilmesi iken, obez olmayan bireylerde de gerçekleştirilebilen Metabolik Cerrahi’ nin temel amacı başta tip 2 diyabet olmak üzere diğer metabolik hastalıkların tedavisinde fayda sağlamaktır.

Metabolik cerrahinin sağladığı faydalardan en çarpıcı olanı hastaların büyük çoğunluğunda diyabetin -hasta henüz anlamlı şekilde kilo kaybetmeden önce- erken dönemde iyileşme göstermesidir. Ayrıca kolesterol ve diğer kan yağları ile ilgili bozukluklar, kan basıncı yüksekliği (hipertansiyon), uykuda solunum durması gibi eşlik eden metabolik sorunların iyileştiği görülmüş, kalp damar hastalıklarına bağlı ölümler de azalmıştır. Metabolik cerrahi ile ortaya çıkan erken değişimlerin arka planında mide-bağırsak ve pankreas kaynaklı hormonların rol oynadığı düşünülmektedir.

Obezite cerrahisinden doğan metabolik cerrahi, amaçları ve sonuçları açısından farklı bir yol izlemektedir. Uluslararası Diyabet Federasyonu (International Diabetes Federation – IDF), diyabet tedavisi amacıyla uygulanan metabolik cerrahi girişimlerin etkinliğinin diyabete özgü ölçütler ile değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.11

Amerikan Kalp Derneği (AHA) ve Amerikan Diyabet Derneği (ADA)’nin 2015 yılında yaptıkları ortak açıklamada, Metabolik/Bariatrik cerrahi ile “obezite ile ilişkili olan diyabet gibi çoğu durumun geri döndürülmesinin veya daha iyi bir duruma getirilmesinin mümkün olduğunu” bildirmiştir. Metabolik / Bariatrik Cerrahi’nin kalp ile ilişkili olguları ve tüm nedenlere bağlı ölümleri azalttığı da belirtilmiştir.

Tüm cerrahi girişimlerde olduğu gibi fayda zarar ilişkisi bakımından, diyabetin ortadan kalkma olasılığı ve yaşam süresince görülebilecek diyabet ile ilişkili sağlık sorunları ve ölüm riskinin azaltılması gibi faydaların yanı sıra cerrahi girişimin yaratabileceği sağlık sorunları ve ölüm riski de dikkate alınmalıdır. Bu anlamda özellikle laparoskopik olarak yapılan obezite cerrahisi/metabolik cerrahi girişimlerinin ölüm riski görece düşüktür, ameliyat sonrasındaki 30 gün içerisinde ölüm riski %0.2’dir. Bu oran, safra kesesi ameliyatı ile aynıdır.

Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı, metabolik sendrom ve diyabet ile ilişkili araştırmalar, eğitimler ve uygulamalar yaparak metabolik cerrahi disiplinine katkıda bulunmak, Türkiye’de metabolik hastalıkların yükünü azaltmak, toplum sağlığını ve refahını geliştirmek hedefi ile 2014 yılında kurulmuştur.

Metabolik Cerrahi Uygulamaları

Uluslararası Diyabet Federasyonu, diyabeti olan ve Vücut Kitle İndeksi 35 mg/m2 ve üzerinde olan hastalarda bariatrik / metabolik cerrahi uygulamalarının yapılabileceğini belirtmiştir. Uluslararası Diyabet Federasyonu, diyabeti olan ve Vücut Kitle İndeksi 30 – 35 mg/m2 olan hastalarda uygun rağmen, HbA1c 58 mmol ⁄ mol (% 7.5)’den yüksek ise, kilo ile ilişkili olan tansiyon ve kan yağları yüksekliği ile obstrüktif uyku apnesi gibi diğer eşlik eden hastalıklar klasik tedaviye karşın hedeflerine ulaşmıyor ise metabolik cerrahiyi önermektedir. Mevcut çalışmalar, Vücut Kitle İndeksi 30 kg/m2 olan hastaların da VKİ 30 - 35 kg/m2 arasında olanlara benzer şekilde fayda elde ettiğini göstermiştir. Yalnızca mideye yapılan girişimler yerine hem mide ve hem de barsakları ilgilendiren girişimlerin yapılması ile daha başarılı sonuçlar elde edilmiştir.

Metabolik Cerrahi ve Hormonal Değişim

Metabolik cerrahi ile ortaya çıkan değişimlerin arka planında mide-barsak hücrelerinden salıverilen bazı hormonların ve pankreatik peptidlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Mide içeriğinin izlediği yolun değişmesi bağırsak hormonlarını açlık hissinin baskılanması, tokluk hissinin artışı yönünde değiştirir. Tokluk hissini sağlayan hormonlar ince bağırsakların son bölümünden salgılanmaktadır.

Metabolik Cerrahi Sonrası Kan Şekerini ve İştahı Etkileyen Hormonlar

  1. Ghrelin: İştahı artırır, insülin üretimini azaltır. Açlık hissi verir. Mide ve pankreasta üretilir. İnkretin hormonları
  2. Glucose-dependent insulinotropic hormone (GIP): İnsülin üretimini ve salınımını artırır. İnsülin aktivitesine göre yağ moleküllerinin dokular arası transferini koordine eder.
  3. Glucagon-like peptide 1 (GLP-1): İnsülin üretimini ve salınımını artırır. Tokluk hissi verir. İnce barsağın son kısmı ve kalın bağırsağın ilk kısmındaki L hücreleri tarafından üretilir.
  4. Peptide YY (PYY): Mide boşalması ve barsak motilitesini azaltır. Tokluk hissi verir. İnce barsağın son kısmı ve kalın bağırsağın ilk kısmındaki L hücreleri tarafından üretilir.

Metabolik cerrahi ameliyatları

Tüp mide ameliyatı

Kısıtlayıcı (restriktif) bir girişimdir. Midenin yaklaşık % 80’i çıkartılır. Mideden tüm memelilerdeki temel açlık hormonu olan, “Ghrelin” adı verilen bir madde salgılanmaktadır. Tüp mide ameliyatı ile midenin bir kısmının çıkarılması sayesinde bu maddenin miktarı düşmektedir. Tüp mide ameliyatı yapılan hastalar ilk 2 yıllık dönem zarfında fazla kilolarının önemli bir kısmını vermişlerdir, ancak ikinci yıldan sonra midenin genişlemesi nedeniyle ameliyatın etkinliği azalmaya başlar. Uzun dönem takip sonuçlarına göre beşinci yıldan sonra hastaların bir kısmı verdikleri kiloların önemli bir kısmını geri alarak düzeltme ameliyatlarına ihtiyaç duyabilir. Tüp mide ameliyatının tek başına yapılması sadece insülin rezerv ve aktivitesi iyi ve obez diyabet hastalarında önerilebilir. İlk 2 yıllık dönemde kilo kaybı % 65-70’tir. Diyabet kontrolü % 50-55’tir. Uzun süren önemli metabolik değişikliklerin beklendiği bir diyabet hastasında büyük olasılıkla tek başına yeterli olmayacaktır. Bu durumda tüp mide oluşturma aşamasına ince bağırsaklara yönelik girişimleri de dahil eden iki aşamalı ameliyatlar ile hem ince bağırsağın son bölümünden salıverilen GLP-1 gibi tokluk hormonları artmakta, hem de mide içi basınç düşürülerek, uzun vadede mide genişlemesi ve yeniden kilo alma sorunu da bertaraf edilmektedir.

Tüp mide ameliyatı yapılır. Duodenum(oniki parmak bağırsağı) ayrılır, ince bağırsağın son bölümünden uzun bir segment çıkartılarak mide ve ince bağırsağın orta kısmı arasına taşınır ve bağlanır, bağırsağın diğer uçları birleştirilir. Bu şekilde mide içeriği oniki parmak bağırsağı yerine ince bağırsağın son bölümüne geçer ve bağırsaktaki hormonal dengeleri değiştirir. Tip 2 diyabet ile birlikte, hipertansiyon, kolesterol ve diğer kan yağları ile ilgili sorunlar ve kilo fazlalığı üzerinde de etkilidir. Uzun dönemde vitamin ve mineral desteği gerektirmez. Bağırsaktaki hormonal değişiklikler sonucunda insülin duyarlılığı artar. Obez olmayan hastalarda da uygulanabilmektedir. Diyabet kontrolü % 72 - 80’dir. Tüp mide ameliyatı ve ileal interpozisyon ile GLP-1 (insülin üretimini artırır) ve PYY (tokluk hissi verir)’nin kandaki konsantrasyonları artmaktadır.

Tüp Mide Ameliyatı ve Transit Bipartisyon

Önce tüp mide ameliyatı yapılır. İnce bağırsağın son bölümü kesilerek alt ucu mideye ikinci bir çıkış olarak bağlanır. Bağırsağın üst ucu daha alttan bağırsağa yan yana anastomoz yapılır. Yiyeceklerin 1/3’ü doğal yoldan 2/3’ü ise yeni yoldan (ince bağırsağın sonu) geçer. % 95’i demir ya da vitamin desteğine ihtiyaç duymaz. 5 yıllık süre sonunda hastalar fazla kilolarının % 74’ünü verir. 5 yıllık süre sonunda diyabet kontrolü % 86’dır. Tüp mide ve transit bipartisyon ameliyatından sonra GLP-1 düzeyleri (insülin üretimini artırır) anlamlı olarak artmaktadır.

Roux-Y gastrik by-pass

İlk aşamada midenin 30 ml.lik bir bölümü ile bir kese oluşturulur, sonrasında ince bağırsağın birinci bölümü ayrılarak alt ucu bu kese ile birleştirilir, üst ucu ise ince bağırsağa daha alttan tekrar bağlanır. Hem kısıtlayıcı, hem de emilimi değiştiren bir ameliyattır. Fazla kilonun %60-80’inin verilmesini sağlar. Diyabet kontrolü % 80’dir. Birçok çalışmada, Roux-Y gastrik by-pass ameliyatından sonra GLP-1 (insülin salınımını artırır) ve PYY konsantrasyonları (tokluk hissi verir) daha yüksek, ghrelin düzeyleri (açlık hissi verir) daha düşük bulunmuştur. Hastaların dörtte birinde revizyon ameliyatı gerekebilir. Hastalar, ömür boyu vitamin, demir ve mineral kullanmak zorundadır.

Biliyopankreatik Diversiyon - Duodenal Switch

Bilinen en etkili obezite ve diyabet ameliyatlarıdır. Duodenum ayrılır, ince bağırsağın son bölümü mideye bağlanır, bağırsağın yaklaşık 3/4’ü devre dışı kalır. Diğer uç, ince bağırsağın son bölümüne tekrar bağlanır. Bağırsak hormonlarının farklılaşması açlık ve doyma hissini etkiler. Uzun dönem kilo kaybı ve diyabet kontrolü % 90’ın üzerindedir.GLP-1 (insülin üretimini artırır) ve PYY (tokluk hissi sağlar) yanıtlarını anlamlı şekilde artırır. Tuvalet alışkanlıklarının değişmesi sosyal hayatta zorluklara neden olabilir. Emilimi bozan bir ameliyattır. Ömür boyu demir, vitamin, mineral ve kalsiyum kullanılması zorunludur.

Ameliyatlar Arasındaki Farklılıklar Nelerdir?

Metabolik Cerrahi ameliyatlarına temel teşkil eden ileal interpozisyon ve transit bipartisyon uygulamalarının temel dayanağı ince bağırsağın son bölümünü başa çekip, bu bölüm kaynaklı hormonları canlandırmak, ama bunu bağırsak yüzeyinden emilimi bozmadan yapmaktır. Bu fark aynı zamanda, Metabolik Cerrahi’nin temel felsefesini oluşturur.

Şeker Ameliyatı Tanımlaması Doğru mu?

Son dönemlerde “Şeker Ameliyatı” ismi ile lanse edilen ameliyat tekniğinin bilimsel adı “İleal İnterpozisyon”dur. Bu ameliyat başından beri ciddi kilo problemi olmayan Tip 2 Diyabet hastaları için ortaya konulmuş bir antitedir. Bilimsel anlamda “şeker ameliyatı” diye bilinen bir tanımlama yoktur.

Metabolik Cerrahi Uygulamaları Kimler Tarafından Yapılmalıdır?

Metabolik Cerrahi işlemleri, teknik anlamda laparoskopik cerrahinin en zorlu uygulamaları içinde yer alır. Bu ameliyatlar üst düzey laparoskopik cerrahi eğitim almış ve bariatrik cerrahi deneyimine sahip, adanmış ekiplerce yapılmalıdır.

Kaynakça

1) Buchwald H. The evolution of metabolic/bariatric surgery. Obes Surg. 2014 Aug;24(8):1126-35. doi: 10.1007/s11695-014-1354-3.

2) Çelik A. Ileal Interposition with Sleeve Gastrectomy for the Treatment of Type 2 Diabetes. Eur J Endosc Laparosc Surg 2014;1(4):224-230.

3) http://www.mecev.org 8 Şubat 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Erişim tarihi:27.01.2016)

4) Rubino F. et al. Diabetes Surgery: A New Approach to an Old Disease. Diabetes Care, Volume 32, Supplement 2, November 2009; S368-S372.

5) http://www.metabolikcerrahi.com 18 Ocak 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Erişim tarihi:27.01.2016)

6) Rubino F, Kaplan LM, Schauer PR, Cummings DE; Diabetes Surgery Summit Delegates. The Diabetes Surgery Summit consensus conference: recommendations for the evaluation and use of gastrointestinal surgery to treat type 2 diabetes mellitus. Ann Surg. 2010 Mar;251(3):399-405. doi: 10.1097/SLA.0b013e3181be34e7.

7) Pories W, Swanson M et al. Who would have thought it? An operation proves to be the most effective therapy for adult-onset diabetes mellitus. Ann Surg 1995;222:339–352.

8) Knop FK, Taylor R. Mechanism of Metabolic Advantages After Bariatric Surgery. doi: 10.2337/dcS13-2032 Diabetes Care August 2013 vol. 36 no. Supplement 2 S287-S291.

9) American Society for Metabolic and Bariatric Surgery (ASMBS) http://asmbs.org 1 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Erişim tarihi:27.01.2016)

10) Meeka CL, Lewisa HB et al. The effect of bariatric surgery on gastrointestinal and pancreatic peptide hormones. Peptides. 2015 Sep 5. pii: S0196-9781(15)00245-4. doi: 10.1016/j.peptides.2015.08.013. [Epub ahead of print]

11) Dixon JB, Zimmet P, Alberti KG, Rubino F on behalf of the International Diabetes Federation Taskforce on Epidemiology and Prevention. Bariatric surgery: an IDF statement for obese Type 2 diabetes. Diabetic Medicine 2011;28, 628–642 .

12) Fox CS, Golden SH. Update on Prevention of Cardiovascular Disease in Adults With Type 2 Diabetes Mellitus in Light of Recent Evidence: A Scientific Statement From the American Heart Association and the American Diabetes Association. Diabetes Care. Publish Ahead of Print, published online August 5, 2015. doi: 10.2337/dci15-0012.

13) American Diabetes Association. Standards of Medical Care in Diabetes 2016. Diabetes Care January 2016 Volume 39, Supplement 1.

14) Panunzi S, Carlsson L et al.Determinants of Diabetes Remission and Glycemic Control After Bariatric Surgery. Diabetes Care 2016;39:166–174.doi: 10.2337/dc15-0575.

15) Gaitonde S, Kohli R et al. The role of the gut hormone GLP-1 in the metabolic improvements caused by Ileal Transposition. J Surg Res. 2012 November ; 178(1): 33–39. doi:10.1016/j.jss.2011.04.044.

16) Nausheen S, Shah H et al. Effects of sleeve gastrectomy and ileal transposition, alone and in combination, on food intake, body weight, gut hormones, and glucose metabolism in rats. Am J Physiol Endocrinol Metab 2013;305: E507–E518.

17) Agrawal S. (Editor) Obesity, Bariatric and Metabolic Surgery: A Practical Guide. Springer International Publishing 2016 (e-book).

18) Rodrigues MRS, Santo MA et al. Metabolic surgery and intestinal gene expression: Digestive tract and diabetes evolution considerations. World J Gastroenterol 2015 June 14; 21(22): 6990-6998.

19) Tsoli M, Chronaiou A et al. Hormone changes and diabetes resolution after biliopancreatic diversion and laparoscopic sleeve gastrectomy: a comparative prospective study. Surg Obes Relat Dis. 2013 Sep-Oct;9(5):667-77. doi: 10.1016/j.soard.2012.12.006. Epub 2013 Jan 13.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Reflü</span>

Reflü, halk arasında mide reflüsü olarak bilinen gastro özofageal reflü hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Kronik faranjit ve tipik boğaz rahatsızlığına neden olabilir. Reflü, asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Obezite</span> Aşırı vücut yağının sağlığa zarar verdiği tıbbi durum

Obezite, biriken fazla vücut yağının sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi olabilecek seviyede çok olması nedeniyle oluşan tıbbi bir durumdur. Bir kişinin ağırlığının kişinin boyunun karesine bölünmesiyle elde edilen bir ölçüm olan Vücut kütle indeksinde (VKİ) genel olarak indeksi 25 kg/m2 ila 30 kg/m2 ve üzeri olanlar obez olarak kabul edilirler. Bazı Doğu Asya ülkelerinde ise daha düşük değerler kullanılmaktadır. Obezite özellikle kalp rahatsızlığı, tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi, belirli kanser türleri ve osteoartrit gibi çeşitli hastalıkların olasılığını artırır.

Polikistik over sendromu (PCO), yumurtalıklarda birçok küçük iyi huylu kist oluşmasıyla beliren bir hastalıktır. Yumurtalıkta oluşan ve kist olarak adlandırılan bu organizmalar yumurtalıkların çevresine yerleşmiş çok sayıda yumurta hücresidir. Bu hücreler ultrasonda özel bir görüntü oluşturmaktadırlar.

<span class="mw-page-title-main">Kedilerde şeker hastalığı</span>

Kedilerde şeker hastalığı, şeker hastalığının, diğer adıyla diyabetin kedilerde de görülen şeklidir.

<span class="mw-page-title-main">Endoskopi</span> tıpta vücudun içine bakmak için kullanılan bir prosedür

"Endoskopi", Gastrointestinal endoskopi adıyla da bilinen yemek borusu, mide, oniki parmak bağırsağı ve kalın bağırsağın incelendiği tetkik yöntemlerinin genel adı. Ayrıca böbrek taşı düşürenler için de geçerli bir teşhis yöntemidir, sadece mideyle sınırlı değildir. Endoskopi prosedüründe içi boş bir organın veya vücut boşluğunun içini incelemek için bir endoskop kullanılır. Diğer birçok tıbbi görüntüleme tekniğinden farklı olarak endoskoplar doğrudan organın içine yerleştirilir.

Pankreas kanseri, pankreastaki sağlıklı hücrelerin kontrolden çıkıp hızla çoğalmaları sonucu ortaya çıkan hastalık. Pankreasın normalde yağ ve proteinlerin sindirilmesine yardımcı olan enzimlerin üretilmesi ve aralarında insülinin de bulunduğu hormonları salgılamak gibi işlevleri bulunur. Anormal hücreler, pankreasta tümör oluştururlar. Bu kötü huylu hücreler vücudun başka bölgelerine yayılabilirler (metastaz).

<span class="mw-page-title-main">Mide kelepçesi</span>

Mide kelepçesi Morbid obezite tedavisinde cerrahi yöntemlerden biri ve bu operasyonda kullanılan silikon protezin halk arasında yaygın bilinen adı. Ayarlanabilir silikon gastrik band ya da yaygın bilinen adı ile mide kelepçesi; genellikle laparoskopik yolla yemek borusu ile mide birleşiminin hemen altına yerleştirilir. Burada amaçlanan üstte küçük bir mide poşu ve altta midenin geri kalanından oluşan kum saati şeklinde bir mide oluşturulmasıdır. Böylece, küçük mide poşu dolduğu anda hasta doyma hissi alır ve yemeyi bırakır. Yemeye devam ettiğinde ise ağrı ve bulantı-kusma gibi nahoş sonuçlar ortaya çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Mide kanseri</span> Tıbbi durum

Mide kanseri ve gastrik kanser, sindirim sistemi organlarından midenin herhangi bir parçasından gelişebilen bir kanser türü. Başta yemek borusu ve ince bağırsak olmak üzere başka organlara da metastaz yapabilir. Mortalite oranlarına göre kadınlarda 3., erkeklerde 2. kanser türüdür. Tüm dünyada her yıl yaklaşık 900.000 insan mide kanseri nedeniyle ölmektedir

<span class="mw-page-title-main">Diyabet</span> Kandaki glikoz seviyesinin aşırı artmasından kaynaklanan metabolik bozukluk

Diabet ya da Diabetes mellitus, sıklıkla yalnızca diabet ya da diyabet veya halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Şeker metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan hormonlardan en önemlisi pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Diyabetes Mellitus ya insülin salgılanmasındaki yetersizlik ya da insülinin etkisindeki veya insülin cevabındaki bir bozukluk sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekerinin yol açtığı birkaç grup hastalığı tanımlamak için kullanılan ortak bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Akarboz</span>

Akarboz, tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan anti-diyabetik bir ilaçtır. Avrupa ülkelerinde ve Türkiye'de Glukobay®, Kuzey Amerika ülkelerinde Precose® ve Kanada'da Prandase® ticari isimleri ile satılmaktadır. Akarboz bir alfa-glukozidaz inhibitörüdür. Alfa-Glukozidaz büyük karbohidrat moleküllerini parçalayarak glukozu açığa çıkaran bir enzimdir.

<span class="mw-page-title-main">Tip 2 diyabet</span> metabolik bozukluk

Tip 2 diabetes mellitus önceki adıyla insüline bağımlı olmayan diyabet (NIDDM) veya erişkin dönemde ortaya çıkan diyabet –, insülin direnci ve buna bağlı insülin eksikliği bağlamında yüksek kan şekeri ile karakterize edilen bir metabolik bozukluktur. Bu, pankreastaki adacık hücrelerinin yok oluşundan kaynaklanan kesin bir insülin eksikliği bulunan tip 1 diyabetin tam tersine bir durumdur. Klasik semptomlar arasında aşırı susama, sık idrara çıkma ve sürekli açlık bulunmaktadır. Diyabet vakalarının %90’ı tip 2 diyabetten oluşurken tip 1 diyabet ile gestasyonel diyabet, geri kalan %10’unu oluşturur. Genetik olarak obeziteye yatkın olan insanlarda tip 2 diyabetin ana sebebinin obezite olduğu düşünülmektedir.

İleal İnterpozisyon, bir Metabolik Cerrahi yöntemi olup, çok ciddi kilo problemi olmayan şeker hastalarında bu sorunu bir ameliyat yöntemi ile tedavi etmek amacıyla uygulanmaktadır. İlk olarak 1999 yılında Brezilyalı cerrah Aureo De Paula tarafından ortaya konulan bu teknik ince bağırsakların son bölümü olan ileum’un mide ile ince bağırsağın başlangıcı arasına (1) veya midenin doğal bağlantılarına müdahale etmeksizin ince bağırsağın başlangıç bölümüne (2) yerleştirilmesi (interpozisyon/transpozisyon) ile uygulanmaktadır.

Tüp mide operasyonu midenin büyük bölümünün çıkarılması ile gerçekleştirilen bir operasyondur. Bu çıkarılan kısım tüm midenin yaklaşık %80'i kadardır. Geri kalan midenin şeklinin tüpe benzemesi sebebiyle bu ismi almıştır. Midenin büyük bölümü cerrahi olarak çıkarıldığı için tüketilen besin miktarını sınırlar. Bu yolla hastanın kilo vermesi amaçlanır.

<span class="mw-page-title-main">Liraglutid</span>

Liraglutid (NN2211), insanlarda “incretinler” adı verilen ve genel olarak kandaki glukoz seviyesini düşüren metabolik hormonlar ailesinin bir üyesi olan Glukagon Benzeri Peptit-1 (GLP-1) ile aynı reseptöre bağlanarak daha uzun süreli etki sağlayan bir GLP-1 analoğudur. Liraglutid tıpkı insan GLP-1 hormonunun yaptığı gibi endojen insülin salgılanmasını arttırır. Liraglutid Novo Nordisk Firması tarafından geliştirilmiş ve öncelikle Tip-2 diyabetin tedavisi için Victoza ticari ismi ile pazarlanan enjekte edilebilir bir ilaçtır. 2015 yılında Novo Nordisk firması bu etken maddenin farklı bir dozaj formunu, Amerika ve Avrupa’da Saxenda ticari ismi ile obez olan ya da aşırı kilolu olup, bu aşırı kilolara bağlı olarak en azından bir komplikasyon yaşayan hastaların tedavisi için pazarlamaya başlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Reaktif hipoglisemi</span>

Reaktif hipoglisemi, postprandiyal hipoglisemi ya da tatlı krizi, diyabetli ve diyabeti olmayan kişilerde, yüksek karbonhidrat içeren bir yemekten sonraki dört saat içinde ortaya çıkan semptomatik ve tekrarlayan hipoglisemi ataklarını tanımlayan bir terimdir. Hipogliseminin nedenini belirlemek için bir değerlendirme yapılmasını gerektirdiğinden bu terim tek başına bir tanı değildir.

Prediyabet, diyabet teşhisi için gerekli olan tüm semptomların bulunmadığı ancak kan şekerinin anormal derecede yüksek olduğu diyabetes mellitusun ön safhasıdır. Bu aşamaya genellikle "gri alan" denir. Bir hastalık değildir; Amerikan Diyabet Derneği'ne göre; "Prediyabet kendi başına klinik bir durum olarak görülmemeli, daha çok diyabet ve kardiyovasküler hastalık (KVH) için bir risk faktörü olarak görülmelidir". Prediyabet obezite, yüksek trigliserit ve/veya düşük HDL kolesterol şeklindeki dislipidemi ve hipertansiyon ile ilişkilidir. Bu nedenle metabolik bir diyatezi veya sendromdur ve genellikle belirti (semptom) vermez ve verdiği tek semptom yüksek kan şekeridir.

İnsülinoma, pankreasın insülin salgılayan beta hücrelerinde oluşan bir tümördür. Nöroendokrin tümörlerin nadir bir şeklidir. İnsülinomaların çoğu benign olup, sadece pankreas içindeki kökenlerinde gelişirler, azınlıktaki bazı tipleri ise metastaz yaparlar. İnsülinomalar, işlevsel pankreatik nöroendokrin tümör (PNET) grubunun bir üresidir. "Tıp Konusu Başlıkları" sınıflandırmasında, insülinoma, "adacık hücresi adenomasının" tek tipidir.

<span class="mw-page-title-main">Tip 1 diyabet</span> Hastalık

Tip 1 diabetes mellitus, pankreas tarafından ya çok az ya da hiç insülin üretilmeyen bir diyabet şeklidir. Tedavi edilmemesi vücutta yüksek kan şekeri seviyesine neden olur. Klasik belirtiler sık idrara çıkma, susuzluğun artması, açlığın artması ve kilo kaybıdır. Ek belirtiler arasında bulanık görme, yorgun hissetme ve yara iyileşmesinin bozulması olabilir. Belirtiler tipik olarak çok kısa bir süre içinde gelişir.

<span class="mw-page-title-main">Gastrik balon</span>

Gastrik balon, diğer adıyla mide balonu, geçici süreyle mideye yerleştirilen şişirilebilir bir tıbbi cihazdır. Obezite tedavisinde kullanılan cerrahi dışı yöntemlerden biridir. Diyet ve egzersizin işe yaramadığı ve ameliyatın istenmediği veya tavsiye edilmediği durumlarda kilo verdirmesi için pazarlanır.

<span class="mw-page-title-main">Dulaglutit</span>

Dulaglutit, diyet ve egzersiz ile birlikte tip 2 diyabet hastalığının tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. ABD'de majör olumsuz kardiyovasküler durumları azaltması için kardiyovasküler hastalığı veya çoklu kardiyovaskülar risk faktörüne sahip tip 2 diyabet hastası yetişkinlerde kullanılmasına onay verilmiştir. Haftada bir kullanılması gereken bir enjeksiyondur.