İçeriğe atla

Meta

Meta (metâ, çoğulu: emtia), sözcük anlamı olarak ticari amaçla üretilmiş, alınır-satılır mal anlamına gelip Karl Marx'ın kapsamlı çalışması olan Kapital'in başlangıcını oluşturan konudur. Burada açıkça metadan, "toplumun en temel hücresi" olarak sözedildiği görülür ve bu durum Marx'ın tahlillerine buradan başlamasının sebebidir.

Meta, elbette Marx'tan önceki iktisatçıların da bildiği bir şeydir ancak Marx, metayı bu bağlamda, kapitalist toplumsal yapının çözümlenmesinin merkezine koyunca klasik iktisadın ötesine geçer. Kapitalizm bir meta üretimi sistemidir, bu yapısı gereği her şeyi metalaştırır, her şey para aracılığıyla kullanım değerinin ötesinde değişim değeri dolayısıyla da üretilir. Marx, bu noktada metanın değişim amacıyla üretilen bir şey olduğunu söyler.

Kapital'de metayı tanımlayan ve bu bağlamda çözümleyen birçok açıklayıcı ifade vardır. Örneğin Marx, genel meta tanımlamasında şöyle der:

"Meta, her şeyden önce, bizim dışımızda bir nesnedir ve taşıdığı özellikleriyle şu ya da bu türden insan gereksinmelerini gideren bir şeydir. Bu gereksinmelerin niteliği, örneğin ister mideden, ister hayalden çıkmış olsun, bir şey değiştirmez. Burada nesnenin, bu gereksinmeleri, geçim aracı olarak doğrudan doğruya mı, yoksa üretim aracı olarak dolaylı yoldan mı, nasıl giderdiği de bizi ilgilendirmemektedir"[1]

Ve ayrıca başka bir yerde;

"Metalar, dünyaya, kullanım-değerleri ya da demir, keten bezi, buğday gibi ticari mallar olarak gelirler. Bu, onların, sade, yalın, maddi biçimidir. Bununla birlikte, bunlar, yalnızca iki yanlı bir şey oldukları, hem yararlılığın nesneleri ve hem de değerin taşıyıcıları oldukları için metadırlar. Birisi fiziksel ya da doğal biçim, birisi de değer-biçim olmak üzere, iki biçime sahip oldukları sürece, ancak meta olarak görünürler ya da meta biçimine bürünürler."[1]

Yalnızca kullanım amacıyla üretilen nesneler ya da kullanım değerinden ibaret olan maddeler meta değildirler; ancak başka bir ürünle değiştirmek ya da satmak için bir şey yapılırsa, yani nesnede bir değişim değeri söz konusu ise, o nesne bir metadır. Kapital'in ilgili bölümleri metanın bu niteliklerini çözümler. Nesnenin ya da üretimin niteliksel değeri, yani onun kullanım değeri ve bunun karşısında niceliksel değeri, yani değişim değeri vardır. Bunlar nesnede bir bütün halinde bulunur ya da öyle algılanır; ancak, Marx'tan itibaren böyle olmadığı anlaşılır; metayı meta yapan onun değişim değeridir. Alınıp satılabilen bir şey olarak emek gücü de bir metadır ve işçinin metalaşması sürecinin temeli de buradadır.

Kaynakça

Notlar

  1. ^ a b "(Kapital I.Cilt)". 2 Eylül 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2006. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Karl Marx</span> Almanya doğumlu filozof (1818–1883)

Karl Marx, 19. yüzyılda yaşamış Alman filozof, politik ekonomist ve bilimsel sosyalizmin kurucusu. Bir müddet gazetecilik de yapan Marx, iktisadi ve beşerî konularda eleştirel fikirler ve tespitler ortaya koymuştur.

<i>Kapital</i> Karl Marxın bir eseri

Kapital, Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Das Kapital veya Kapital, 1867, 1885 ve 1894 yıllarında üç cilt olarak yayınlanan, Karl Marx tarafından yazılmış, politik ekonomi eleştirisi ve tarihsel materyalizm teorisinin kurucu metinlerinden biridir. Marx'ın yaşamı boyunca yaptığı çalışmaların ürünü olan bu metin, Adam Smith, Jean-Baptiste Say, David Ricardo ve John Stuart Mill gibi klasik politik iktisatçıların görüşlerini izleyerek, kendi ifadesiyle “modern toplumun ekonomik işleyiş yasasını ortaya koymak amacıyla” tarihsel materyalizm teorisini uygulayarak ortaya koymaya çalıştığı bir kapitalizm analizi ve eleştirisidir. Metnin ikinci ve üçüncü ciltleri, notlarını derleyen meslektaşı Friedrich Engels tarafından Marx'ın ölümünden sonra yayımlanmıştır. Kapital, sosyal bilimler alanında 1950'den önce yayımlanmış olan en çok atıf yapılmış kitaptır.

<span class="mw-page-title-main">Marx'ın yabancılaşma teorisi</span>

Yabancılaşma kavramı, Marx'in teorisinin özellikle başlangıç evresinde belirgin bir önceliğe ve öneme sahiptir. Marx'ın erken yazılarında bu önceliği ve yabancılaşma kavramının çeşitli açılımlarını görmek mümkündür. 1844 Elyazmaları ve Alman İdeolojisi bu noktada anılmaya değer. İki tür yabancılaşmadan söz edilebilir Marx'ın bu çalışmalarında. Bunlardan ilki, doğadan kopuş anlamındaki yabancılaşmadır. İnsan, doğadan koparak kültürel-toplumsal alanda kendine ikinci bir doğa kurmak anlamında, doğaya yabancılaşır. Bu insan oluşu açıklayan niteliğiyle olumlu karşılanan yabancılaşmadır, zorunlu bir süreç olarak anlaşılır. İkinci yabancılaşma ise, bizzat kapitalist pazarın ve kapitalist toplumsal sistemin yarattığı yabancılaşmadır. Bunun sonucu olarak insan kendi doğasına yabancılaşır. Böylece insan kendine, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşır. Kapitalist pazarın bir unsuru olarak işleyen çarklardan biri haline gelir. Anlaşılacağı gibi, yabancılaşma teorisinin Marx'ın İnsanın doğası anlayışıyla yakından ilişkisi vardır. Marx'ın çalışmalarının sonraki dönemlerinde bu kavramı kullanmadığı görülür, ancak bununla birlikte bu kavramın içerdiği perspektifi bir şekilde devam ettirdiği söylenebilir. Meta fetişizmi nosyonunun bir anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşmasının kapitalizm içindeki maddi temelini ya da yapısını açıklamaya çalıştığını ve bu açıklamanın içeriğini kapitalist toplumun üretim ve değişim ilişkilerini toplumsal iş bölümü ekseninde birbirleriyle ancak ürünleri dolayımıyla kurup yürüttüklerinin oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz.

<span class="mw-page-title-main">Meta fetişizmi</span>

Marksist felsefede, meta fetişizmi terimi, üretim ve değişimin ekonomik ilişkilerini, insanlar arasında var olan ilişkiler olarak değil, şeyler arasında var olan toplumsal ilişkiler olarak tanımlar. Bir nesneleştirme biçimi olarak meta fetişizmi, ekonomik değeri metalara özgü olarak sunar ve metayı, malları ve hizmetleri üreten işgücünden, insan ilişkilerinden kaynaklanmaz.

<span class="mw-page-title-main">Emek gücü</span>

Emek gücü, Karl Marx tarafından tanımlanıp kullanılan önemli ekonomi-politik kavramlarından birisidir. Emek gücü, emek ile aynı anlama gelmez, aksine Marx ısrarla bunları birbirinden ayrıştırmaya çalışır.

Artı-değer kavramı Karl Marx'tan önce keşfedilmiş ve zaten kullanılan bir kavramdır. Genel anlamda, gerekli-zorunlu olandan daha fazlasının üretilmesi anlamındadır. Klasik iktisatçılar olarak bilinen Adam Smith ve David Ricardo gibi isimlerde bu kavramın kullanımda olduğu görülür. Ancak Marx'a gelindiğinde, bütün klasik iktisadın kavramlarına yapıldığı gibi bu kavramda da tamamen başka bir yol izlenmeye başlandığı görülür. Nitekim Marx, bu klasik iktisatçılara olan borcunu reddetmemekle birlikte onların neden ve nasıl burjuva düşünüş biçimi içinde kaldıklarını açıklar ve buna bağlı olarak ekonomi-politiğin kapitalist sistemin bir ögesi olarak kaldığını belirtir.

<span class="mw-page-title-main">Georg Lukács</span> Macar siyasetçi, filozof ve edebiyat eleştirmeni (1885-1971)

Georg Lukács, Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Üretici güçler</span>

Üretici güçler, Marksist ekonomi politiğin temel altyapı kavramlarından birisidir. Ancak bu kavramın önemi yalnızca ekonomi politik açısından değil tüm bir Marksist teori açısından geçerlidir. Üretici güçler, esas olarak üretim aletleri ve araçlarından meydana gelen bir kavramlaştırmadır. Üretim ilişkileriyle çelişki halinde bulunmaktadır ve gelişiminin belli bir aşamasında zorunlu olarak değişiklikler talep etmektedir. Üretici güçler ve Üretim ilişkileri kavramları, Marksist metinlerde genelde bir arada kullanılırlar ve birbirleriyle ilişki ve çelişki halinde Üretim biçimi denilen kategorinin içeriğini oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">Emek fazlası</span>

Emek fazlası veya Artık Emek, Karl Marx'ın politik ekonomiyi eleştirisinde kullandığı bir kavramdır. İşçinin geçimini sağlayabileceğinden fazla üretmesi sonucu ortaya çıkan emeğe denir. Marksist ekonomiye göre emek fazlası genellikle "ödenmemiş emek"tir ve emek fazlası kapitalist sistemin kârının kaynağını oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Değişim değeri ve kullanım değeri</span>

Değişim değeri ve kullanım değeri kavramları, Marksizmin, ekonomi politiğin eleştirisinde kullandığı ve kapitalist toplumunun temel yapısal sorunlarını analiz ederken kullandığı temel kategorilerdir.Ürünün meta olma ya da metaya dönüşmesinin niteliğini bu kavramlar açıklar.Değişim değeri bir ürünün kullanımından öte alınır satılır bir şey olmasına neden olur. Meta fetişizminin kaynağı bu değişim değeriyle ilgili olduğu gibi, Marx'ın açıklamalarında önemli bir yer tutan emek gücü'nün bir metaya dönüşmesinin temelinde de bu nokta belirleyici bir rol oynar.

<span class="mw-page-title-main">1844 Elyazmaları</span>

1844 Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları Karl Marx tarafından 1844 yılı Nisan ve Ağustos ayları arasında yazılmış bir dizi nottur. Hayatta olduğu süre içerisinde yayımlanmayan bu notlar ilk kez 1932 yılında Sovyetler Birliği'ndeki araştırmacılar tarafından yayımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Marx'ın insan doğası teorisi</span>

Karl Marx'ın insan doğası teorisi onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve maddecilik anlayışında önemli bir yer tutar. Marx, tam olarak “insan doğası” ifadesini kullanmaz, bunun yerine kullandığı “gattungswesen” kavramı genellikle ‘varlık türü’ ya da ‘tür-özü’ olarak çevrilir. Marx bu terimle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir. Genç Marx'ın 1844 yılına ait el yazmalarındaki bir nota göre terimi, hem birey hem de insan doğasından bir bütün olarak bahsederken kullanan Ludwig Feuerbach’tan alıntılamıştır. Bütünsel bir insan anlayışına sahip olan Marx, insanı yabancılaşmamış durumuna geri dönmeye, doğayla, başka insanlarla ve toplumla yeniden birleşmeye ihtiyaç duyan bir varlık olarak görmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Kapitalist üretim biçimi</span> Marksist teori

Kapitalist üretim biçimi, Marksist ekonomik söylemde 18. yüzyılın sonunda Batı Avrupa'da hızlıca büyüyen kapitalist toplumların sosyoekonomik temelini ifade eder, bu üretim tarzı daha sonra Batı Avrupa'yı da aşarak dünyaya yayılmıştır. Karakteristik özelliği özel mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olması; dağılımın ve değişiminin ana olarak piyasa ekonomisine dayanmasıdır. Sermaye sahibi hakim sınıf burjuva olarak ifade edilirken belirli bir ücret için emek gücünü satan sayıca çok, fakat hakimiyet kuramamış sınıfa da geniş anlamda proletarya denir.

<span class="mw-page-title-main">Kapital, Cilt 1</span>

Kapital Cilt 1, Karl Marx tarafından 1867 yılında yazılmış, kapitalist üretim biçiminin ekonomik yasalarının, sosyalist üretim biçiminin öncüsü olduğunu ve sınıf mücadelesinin kapitalist toplumsal üretimden köken aldığını ortaya koymak amacıyla siyasi ekonomi olarak kapitalizmin eleştirel bir analizidir. Kapital Cilt 1, 14 Eylül 1867 tarihinde yayımlandı ve Das Kapital'in Marx'ın hayatta iken yayımlanan tek cildi bu oldu. Haziran 2013 yılında Komünist Manifesto ile beraber UNESCO'nun Dünya Mirası Programı'na kayıt edildi.

Emek süreci teorisi, kapitalizm şartları altında iş örgütlenmesine dair işçi yeteneği ve ücret arasındaki ilişkiyi anlatan Marksist bir teoridir. Bu teoriye göre kapitalist üretim tarzında işçilerin hiçbir şekilde kendi emek süreçleri üzerinde kontrolü bulunmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Marksist ekonomi</span>

Marksist iktisat veya Marksist iktisat okulu, politik iktisadi düşüncenin heterodoks bir okuludur. Temelleri Karl Marx'ın ekonomi politik eleştirisine kadar uzanmaktadır. Bununla birlikte, ekonomi politik eleştirmenlerinin aksine, Marksist iktisatçılar ekonomi kavramını ilk bakışta kabul etme eğilimindedir. Marksist ekonomi birkaç farklı teoriden oluşur ve bazen birbirlerine karşıt olan birden fazla düşünce okulunu içerir; birçok durumda Marksist analiz diğer ekonomik yaklaşımları tamamlamak veya desteklemek için kullanılır. Ekonomik olarak Marksist olmak için siyasi olarak Marksist olmak gerekmediğinden, iki sıfat eşanlamlı olmaktan ziyade kullanımda bir arada bulunur: Anlamsal bir alanı paylaşırken, aynı zamanda hem yananlamsal hem de düzanlamsal farklılıklara izin verir.

Kaynakça/Ayrıntılı bilgi için:

Emek sömürüsü, en geniş anlamıyla bir failin diğer bir failden haksız menfaat sağlaması olarak tanımlanan bir kavramdır. İşçiler ve işverenleri arasında bir güç asimetrisine veya eşit olmayan değer alışverişine dayanan adaletsiz bir sosyal ilişkiyi ifade eder. Sömürü hakkında konuşurken, sosyal teoride tüketimle doğrudan bir ilişki vardır ve geleneksel olarak bu ilişki, sömürüyü, aşağı konumları nedeniyle başka bir kişiden haksız bir şekilde yararlanmak ve sömürene güç vermek olarak etiketler.

<span class="mw-page-title-main">Basit meta üretimi</span>

Basit meta üretimi, Friedrich Engels tarafından Karl Marx'ın metaların "basit mübadelesi" olarak adlandırdığı, bağımsız üreticilerin kendi ürünlerini takas ettiği koşullar altındaki üretken faaliyetleri tanımlamak için ortaya atılan bir terimdir. Basit kelimesinin kullanımı, üreticilerin ya da üretimlerinin doğasına değil, daha ziyade ilgili nispeten basit ve anlaşılır değişim süreçlerine atıfta bulunmaktadır.

Marksist sınıf teorisi, bireyin sınıf hiyerarşisi içindeki konumunun üretim sürecindeki rolü tarafından belirlendiğini ileri sürer ve siyasi ideolojik bilincin sınıf konumu tarafından belirlendiğini savunur. Bir sınıf, otak ekonomik çıkarları paylaşan, bu çıkarların bilincinde olan ve bu çıkarları ilerletmek için kolektif eylemde bulunan kişilerdir. Marksist sınıf teorisi içinde, üretim sürecinin yapısı sınıf inşasının temelini oluşturur.