İçeriğe atla

Merhamet

Merhamet, sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir.[1] Neo-spiritüalist görüşe göre merhamet, insan ruhunun "Dünya Okulu"nda edinmesi gereken temel ruhsal yeteneklerden biridir. Bu görüşe göre, kişinin acınacak bir hale gelmiş, bir felakete uğramış veya benzeri hallere düşmüş, ıstırap çeken bir insana acıyarak, o insanın çektiği ıstırabı kendi yüreğinde hissetmesi, ıstırabını paylaşması kişiye, onun başına gelen olaydan ıstırap çekerek edindiği deneyimi (aynı olayı yaşamasına gerek kalmaksızın) edinme olanağı sağlayabilir.

Arapça bir kelime olan merhamet, r-h-m kökünden türemiştir. İbn Fâris Mu’cemü Mekâyîsi’l-Lüğa adlı kitabında r-h-m kökünün bir tek anlamının olduğunu söylemiş ve bu anlamı; rikkat (Arapça: رقة, yumuşak kalpli anlamında), atf (Arapça: عطف, şefkatli) ve re’fet (Arapça: رأفة, yumuşak davranışlı) kelimeleri ile beyan etmiştir.[2]

Ana babaya saygı ve itaat etme, çocuk sevgisi, akrabayı ziyaret, yaşlılara, evsizlere, yoksullara, sakatlara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme gibi erdemler merhametin yansımaları olarak kabul edilir.[3]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  • Meta Ansiklopedi, Alparslan Salt, Ruh ve Madde Yayınları
  1. ^ "MERHAMET". TDV İslâm Ansiklopedisi. 8 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ocak 2023. 
  2. ^ İbn Fâris, Ebu’l-Hüseyin Ahmed, Mu’cemü Mekâyîsi’l-Lüğa, II, 498, tahkik, Abdüsselam Muhammed Harun, Dâru’l-Cemîl, Beyrut, tarihsiz, I-VI
  3. ^ Mustafa Çağrıcı, “Merhamet”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 29, Ankara 2004, s. 184

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Buhârî</span> Buharalı Fars muhaddis

Buhârî ya da tam künyesiyle Ebû Abdillâh Muhammed bin İsmâîl bin İbrâhîm el-Cu'fî el-Buhârî, Buharalı Fars bir muhaddistir. Yazdığı Sahih-i Buhârî diye bilinen eser, daha sonradan Sünni Müslümanlar için güvenilir hadis kaynaklarını teşkil eden ve Kütüb-i Sitte diye anılan serinin ilk kitabıdır.

<span class="mw-page-title-main">Muharrem</span>

Muharrem Hicri takvime göre yılın birinci ayı. Muharrem Arapça bir kelime olup, kelime kökü itibarıyla "haram"dan türemiştir. Sözcük karşılığı, haram olan, yasaklanan anlamındadır. Araplar, İslamiyet öncesi dönemde dahi, kabile yaşantısının bencilliklerinden kaçınarak, Arabi ilk ay olan "muharrem" ayında birbirlerine savaş açmak gibi "yasaklanan" fiillerden kaçınır ve uzaklaşırlarmış. Muharrem kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de zaman birimi olan ay adı şeklinde geçmemektedir. Saldırıya maruz kalma dışında, savaşın haram olduğu aylardan bahsedilip Muharrem'le birlikte saygı gösterilmesi emredilmiştir.

Hanif kelimesinin kaynağı ve anlamına dair çeşitli görüşler bulunmakta; Arapça, İbrânîce, Süryânîce veya Habeşçe bir kökten geldiği öne sürülmektedir. Kelimenin kökünü oluşturan “hnf” bütün Sâmî dillerde ortaktır. Kelimenin Ken‘ânîce şekli olan hanpa ve hanapu Tell el-Amarna tabletlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu metinlerde kelime “kötülüğe meyilli ve sapkın olmak, iftira etmek” anlamlarındadır. Yeni İbrânîce ve Mişna’da kullanılan Yahudi-Ârâmî (Judeo-Aramaic) dilinde “iki yüzlü olmak”, Süryânîce şekli olan hanfo (hanpa) ise “putperest” anlamına gelmektedir.

<i>Kütüb-i Sitte</i> İslam inancının klasik hadis eserleri

Kütüb-i Sitte, Altı Kitap anlamına gelen, Ehl-i Sünnet tarafından en sağlam Hadis kaynakları olarak kabul edilmektedir:

Spiritüalizm, öte âlemcilik ya da tinselcilik terimi Latince “ruh” anlamına gelen “spiritus” sözcüğünün sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup ruhçuluk anlamında kullanılmaktadır. Türkçede tinselcilik olarak da adlandırılmaktadır. Günümüzde dinsel, mistik ve felsefi alanlarda pek çok akım, ekol ve gruplar kendilerine spiritüalist adını vermekteyse de aralarında ilke, görüş ve kavram bakımından önemli farklar bulunmaktadır. Aralarındaki temel ortak nokta, ruh denilen manevi bir unsurun varlığını kabul etmeleridir. Fakat bunlardan bir kısmı, ruhun orijinal ve kendine özgü olduğunu kabul etmez, bir kısmı ruhun sürekli gelişim içinde olduğuna karşıdır, bir kısmı ise ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğini kabul eder. Bu yüzden kimi ansiklopedilerde spiritüalizm denen ruhçuluk iki kısımda ele alınır:

Tekâmül, sözlük anlamı "olgunlaşma", "gelişim" ve "evrim" olan bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Sekiz Aşamalı Asil Yol</span>

Sekiz Katlı Asil Yol (Pāli: Ariyo aṭṭhaṅgiko maggo, Sanskrit: Ārya 'ṣṭāṅga mārgaḥ, Budizm'de acıları sona erdiren yol olarak kabul edilir. Gautama Buddha'ya atfedilen Dört Asil Hakikat öğretisinin dördüncüsüdür.

Mukadderat terimi çeşitli inanç sistemlerinde, mistisizmde ve kimi felsefi akımlarda farklı anlamlarda kullanılmış bir terimdir. Terimin genellikle, kişinin gelecekte karşısına çıkması kesinleşmiş olaylara istinaden “takdir olunmuş olanlar”, “karşılaşılması kaçınılmaz olanlar” ya da “karşılaşılması kaçınılmaz hale gelmiş olanlar” anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. İlk bakışta kader sözcüğüyle eş anlamlı olduğu sanılabilirse de, farklı görüşlerin bu terime yükledikleri anlam farklıdır; dolayısıyla mukadderat terimi fatalist (yazgıcılık) görüşteki tümüyle ezelden çizilmiş ve planlanmış bir geleceği ifade eden kader terimiyle eş tutulamaz.

Vazife kavramı, neo-spiritüalizm’in temel kavramlarından biridir. Vazife kavramı otomatik karakterler göstermekle birlikte hayvanlarda bile mevcuttur, bir hayvanın kimi zaman kendi canını feda edecek derecede yavrusunu korumaya çalışması buna bir örnektir.

<span class="mw-page-title-main">Ektoplazma</span>

Ektoplazma (ectoplasm), trans haline girmiş medyumların vücutlarından, özellikle ağız, burun, kulak gibi organlarından çıktığı, havada yayıldığı, bazen gözle görülebildiği ve elle dokunulabildiği ileri sürülen şekilsiz (amorf) süptil maddelere verilen addır. Terim 1913'te Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü almış Fransız Fizyolog Charles Richet tarafından eski Yunancadaki “dışında” anlamına gelen “ektos” ve “yaratılmış, benzeyen” anlamına gelen “plasma” sözcüklerinden türetilmiştir.

Materyalizasyon, sözcük anlamıyla maddeleşme anlamına gelmekte olup, spiritüalizm'de bedenli veya bedensiz bir varlığın bedenli bir varlığa ait beden maddelerinin bir kısmını demateryalize etmesinden sonra, istediği bir biçime sokarak başka bir yerde ortaya çıkarması olarak tanımlanır. Demateryalizasyon fenomeninin karşıtı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Zülkifl</span> Peygamber

Zülkifl (Arapça: ذو الكفل, İbranice: יחזקאל Ezekiel), Kur'an'da adı geçen peygamberlerden birisidir.

Keşif ya da Osmanlıcadaki söylenişiyle keşf, sufi terminolojide kullanılan bir terim olup, kendisine eklenen sıfat ve adlara bağlı olarak çok değişik anlamlara gelmek üzere kullanılmıştır. Terim sözcük anlamıyla Arapçada “açığa çıkarma, örtülü olanı açma, gizli olanı meydana çıkarma, perdenin açılması, sezme, tahmin etme” anlamlarına gelir. Sufi terminolojide ise daha çok sezgiye ya da ilham olunmaya ve görünmez âlemle irtibata ilişkin anlamlarda kullanılır. Terimi bu anlamlarda kullananlardan biri olan ünlü Muhyiddin İbn Arabi'ye göre velîler de, bilgileri peygamberlere vahiy getiren meleğin aldığı kaynaktan alabilirler.

Sadaka, İslam dinine ait bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Ebu Hureyre</span> sahabe

Ebu Hureyre (Arapça: أبو هريرة‎ ‎;, Yemen asıllı sahabe. Gerçek adı bilinmemekle birlikte Müslüman olmadan önceki adının Abdüamr, Sükeyn, Abdüşşems olduğu yönünde farklı rivayetler vardır. Sahipsiz kedi yavrularını besleyip büyütmesinden dolayı Kedicik babası anlamına gelen Ebu Hureyre ismiyle anılırdı.

Ghulat-i Şîʿa ya da Galiyye, Şii teolojide Ehli beytten bazı kişilere ilahlık atfeden veya ana akım Şiiler tarafından "aşırı" olarak tanımlanan ekstremist grupları (fırka) tanımlamakta kullanılan bir tâbirdir. Müellihe de denir. Daha sonraki dönemlerde 12 imamcılar, Zeydiler veya bazen de mutedil İsmaililer tarafından kabul edilmeyen Şii gruplar için kullanılmıştır. İmâmet i'tikadı konusunda aşırı görüşler besleyerek Şîʿa'ya bağlanan gruplar ve Müslüman görünüp Ali ve onun soyundan gelen imâmlara ilâhlık veya peygamberlik isnâdında bulunanlar için kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İslami müzik</span>

İslami müzik, İslam'ın gereği olan, farz, sünnet ve nafile, ibadete çağırma, yardımcı olma ya da süsleme amacıyla yararlanılan ve kullanım yoluna göre şer'i müzik ve tasavvufî müzik, seslendirildiği yere göre cami müziği ve tekke müziği veya seslere İslami fıkıh kurallarına uygun melodi eklenmesi diye nitelenen müziklerdir. Özellikle Arap ülkeleri başta olma üzere Orta Doğu'da yaygındır. İslam'da dini hüküm şeriat anlayışıyla birlikte müzikal ifadesi daha kısıtlı ve sadedir.

İbn Şihab Zuhrî, ilk Siyer toplayıcılar arasında merkezi bir figürdür. Sahabeleri görmüş Tabiindendir. Hadis üzerine en büyük Sünni otoritelerden sayılır. Önde gelen hadis tenkitcileri arasında İbn el-Medini, İbn Hibban, Abu Hatim, El-Dahabi ve İbn Hacar el-Askalani dahil, hepsi İbn Şihab Zuhri'nin tartışılmaz otoritesi hakkında mutabık kalmışlardır. Birçok Sahabeden hadis almıştır. Sahabe'den sonraki birinci ve ikinci kuşak çok sayıda alim ondan rivayet etmişlerdir. Emevi Halife Abdülmelik zamanında Medine'den Şam'a taşınmıştır.

Ehl-i Rey yasal kararlara varmak için muhakemenin kullanılmasını savunan erken bir İslami hareketti. Bunlar, İslam'ın ikinci yüzyılında ehl-i kelam ve ehl-i hadis yanında İslam hukukunun kaynaklarını tartışan üç ana gruptan biriydi. Ehl-i Re'y ya da Dirâyet Ehli, Ehl-i Hadis ekolüne karşı olarak kurulmuş olan, o günün anlayışında Modernist ya da Akılcı İslâm olarak da tanımlanan İslâmî düşünce ekolüdür.

<span class="mw-page-title-main">Minber</span> Müslümanların ibadet yeri olan camideki insanlara hitap etmek için kullanılan yüksek merdivenli yapı

Minber, Üzerinde hutbe okunan, merdivenli yapıdır.
Genel olarak mimari açıdan cami içerisinde mihrabın sağ tarafına denk gelecek şekilde inşa edilmektedir. İmamın, özellikle cemaate yüksekçe bir yerden hitap edebilmesi için merdivenli biçimde tasarlanmış cami içi bütünleyici yapıdır. Minber; ahşap, mermer, tuğla gibi maddelerden yapılabilir.