Memlûk
Memlûk (Arapça: مملوك), İslam dünyasında hükümdara bağlı köle kökenli asker. Memlûkler profesyonel asker olarak İslâm toplumuna girmişler ve zamanla güçlenerek iktidarı ele geçirebilecek konuma gelen oligarşik bir topluluk olmuşlardır.
Memlûk sözcüğü Arapça me-le-ke fiil kökünden türetilmiş olup "efendisinin buyruğu altındaki köle" anlamına gelmektedir. Genelde memlûk sözcüğü 9. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslâm dünyasında faaliyet göstermiş beyaz ırka mensup köle kökenli askerleri tanımlamak için kullanılmıştır. Bu bağlamda memlûk sözcüğü "çeşitli hükümdar veya devlet idarecilerinin muhafız birliklerinde görev yapan hususi, içtimai ve hukuki konumu olan asker" anlamına gelir.
Memlûkler'in çoğu başta Kuman-Kıpçak olmak üzere Türk halklarından oluşuyordu. Ayrıca Çerkes ve Gürcü kökenli memlûkler de bulunmaktaydı.[1][2] Bunların dışında Balkan kökenli (Sırplar, Yunanlar ve Güney Slavları) memlûkler olduğu da bilinmektedir. Beyaz tenli olmayanların Memlûk olma şansı yoktu. Habeş, Batı Afrikalı, Hint ve benzerleri Memlûk hiyerarşisine ancak hadımlık yoluyla girmişlerdir. Bunlar da Memlûk toplumunun bir kısmını oluşturmuşlardır. Eyyûbîler zamanında Mısır'daki memlûklerin çoğunu oluşturanlar Kıpçaklar idi.[3]
Tarihçe
Ortaya çıkışı
Muhafız birliklerinde görev yapan, kendilerine has içtimai ve hukuki statüye sahip memlûkler, bir tür profesyonel asker niteliğinde İslâm toplumuna girmişler ve zamanla siyasi iktidarları ele geçiren bir güç halini almışlardır. Bunu gerçekleştirirken köle olmalarını yadırgamamışlar hatta ulaştıkları konumu bir eleme ve seçilme sonucunda elde ettikleri için memlûk kimliğini bir imtiyaz ve asalet belirtisi olarak görmüşlerdir. Memlûk sınıfına dâhil olmak için bazı önemli kriterler bulunmaktadır. Bunların başta geleni, İslâm âlimlerinin uygun bulduğu kölelik statüsünde ve beyaz ırktan olmaktır. Memlûklar, genellikle Kafkasya'dan ve Orta Asya bozkırlarından gelen ve "Türk" diye adlandırılan kavimlerden seçilirdi. Etiyopyalı, Batı Afrikalı ve Hint hadımlar memlûk statüsünde olmayıp bunlar memlûklerin hizmetindeki unsurlardı.
Arap hâkimiyetinde memlûkler
Muhammed ve Dört Halife devirlerinde İslâm ordusu Arap asıllı askerlerden meydana geliyordu. Fetihlerle birlikte Araplar dışında İslâm'a girenlerin sayısında hızlı bir artış görüldü. Yeni Müslüman olanlardan İranlılar ve Kıptîler gönüllü veya ücretli asker konumunda orduya katıldılar. Emevîler döneminde başta Türk, Berberî ve İranî olmak üzere Arap dışı Müslüman askerlerin sayısı daha da arttı. Emevîler için en önemli asker kaynağı Horasan'dı. Öncelikle sınır boylarında yaşayanlar büyük ölçüde Müslümanların tarafına geçmişler ve "mevâlî" sıfatıyla Arap ordularına katılmışlardı. Ancak ordunun kumanda kademesinde Araplar yer alıyor ve mevâlî statüsünde bulunanlar onların kendilerine ikinci sınıf insan gözüyle bakmasını kabullenemiyordu.
Basra Valisi Ubeydullah bin Ziyâd, 674 yılında Buhara seferinden dönerken beraberinde getirdiği 2.000 kişilik bir Türk birliğini Basra'ya yerleştirmişti. Kuteybe bin Müslim'in emrindeki 12.000 askerin de yaklaşık 7.000 kadarı, çoğunluğu Türk olmak üzere Arap dışı Müslümanlardan oluşuyordu. Diğer taraftan Velîd bin Abdülmelik zamanında gerçekleştirilen Kuzey Afrika ve Endülüs'teki fetihlerden sonra İslâm ordusunda yer alan Berberî asıllı askerlerin sayısı da çok artmıştı.
750 yılında Emevîlerin yıkılmasına sebep olan Horasan kuvvetleri arasında Türk ve İranlı unsurlar çoğunluktaydı. Bu tarihten itibaren Horasanlılar yaklaşık iki nesil boyunca Abbâsî ordusunun en önemli birliklerini teşkil ettiler. Göçebe menşeli bu askerler Irak'taki yeni konumlarına çok çabuk uyum sağladılar ve kısa zamanda halife ve halk nezdinde büyük itibar kazandılar. Emîn ve Memûn arasındaki iç savaşta kardeşini yenen Memûn, Horasan dolaylarından topladığı kuvvetlerle iktidarı ele geçirmiş ve korumayı başarmıştı. İslâm ordusundaki Arap dışı unsurlar arasında Türkler kadar nüfuzlu olanlar yoktu. Memûn'un Horasanlı askerlerinin hemen tamamı Türklerden oluşuyor ve Mutasım devrine kadar daha çok Horasanlılar diye biliniyordu. Bu askerler hem milliyetleri hem askerî kimlikleri bakımından memlûk sisteminin bir prototipiydi. Mutasım zamanında memlûk sayısında çok hızlı ve önemli bir artış oldu. Bunun başlıca sebebi Abbâsîlerin kuruluşuna büyük katkıları olan İranlıların nüfuzunun gittikçe artmasıdır. Araplarla İranlılar arasındaki rekabetin, devletin işleyişini tehlikeli biçimde etkilemeye başlaması sebebiyle Memûn ile halefleri bu güçler arasında denge kurmak amacıyla İslâm devleti sınırları dışından Türkleri getirterek onlardan özel askerî birlikler kurmuşlardır. Böylece ordudaki memlûklerin sayısı kısa zamanda 30.000'e ulaştı. Bu birliklerin kumanda kademelerinde yine Türkler bulunuyordu. Mutasım, Türk birlikleri için Sâmerrâ şehrini kurarak onlara geniş iktalar verdi ve yerli halkla karışmalarını engellemek amacıyla Asya steplerinden evlenecekleri kızlar getirtti.
Kendi devletlerini kurmaları
Memlûk sistemi kısa zamanda devletin hüküm sürdüğü bütün topraklara yayıldı. Artık halifelerin memlûkleri yanında eyalet valilerinin de memlûkleri vardı. Ancak bu durum ülke içinde devlet otoritesinin ortadan kalkmasına yol açtı. Başlangıçta vilayetlerdeki düzeni memlûkler sayesinde sağlayan halifeler ve valiler bu defa onların merkeze karşı bağımsızlık mücadeleleriyle karşılaştılar. Babası Memûn'un hizmetinde bir memlûk olan Mısır vali vekili Ahmed bin Tolun, soydaşı memlûklerin desteğini alarak 868 yılında Mısır'da ilk Müslüman-Türk devletini kurdu. Yine Tolunoğullarının yıkılmasından sonra Mısır valiliğine getirilen ve Abbâsîlerin hizmetindeki başka bir Türk memlûkunun oğlu olan Muhammed bin Toğaç emrindeki 8.000 memlûkun desteğiyle Mısır'da iktidarı ele geçirip İhşîdîleri tesis etti. 969 yılında bu devleti yıkan Fâtımîler de memlûk sistemini uygulamak durumunda kaldılar. Fâtımî ordusunda başlangıçta Berberî ve Zencî birlikleri bulunuyordu. Müstansır zamanından itibaren sadece Türklerden meydana gelen memlûk birlikleri kuruldu. Fâtımîler, bu birlikler sayesinde özellikle Suriye ve Mısır üzerindeki hâkimiyetlerini belirli bir zaman sürdürme imkânı buldular. Türk memlûkleri farklı devletler tarafından yaklaşık beş asır boyunca tercih edilen askerî kuvvet oldu. Bir Müslüman yönetici, Türk memlûklerindan birlik kurmaya karar verdiğinde komşu devletler de başka seçenekleri bulunmadığından onu takip ediyordu çünkü aksi takdirde diğerlerinin karşısında zayıf duruma düşüyordu. Memlûk elde edilebilecek bölgelere hükmeden veya onlara yakın bir coğrafyada olan Müslüman yöneticiler düşmanlarına karşı avantajlı durumdaydılar. Örneğin Sâmânîler bu avantajı çok iyi kullanmışlardı.
Başlangıçta Türk devletlerinin ordularında köle askerlerden oluşan birlikler yoktu. Türklerin gulâm/memlûk sistemini uygulamaları 11. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Türk hanedanları bu yüzyılda Orta Asya'dan gelerek İran'a yayıldılar ve zaman zaman Türkmen birliklerinin yerine daha güvenilir bir unsur olan gulâmları kullandılar. Gulâmlık müessesesi, memlûk sisteminin tam bir benzeri olduğu gibi amaç ve görevleri bakımından Osmanlılardaki kapıkulu askeriyle de eşdeğerdir.
Selâhaddîn Eyyûbî'den itibaren Mısır ve Suriye'de istihdam edilen memlûklerin sayısı çok arttı. Bu devirde memlûkler, emirlerin birliklerinin çekirdeğini oluşturmaktaydı. Eyyûbî sultan ve meliklerinin her biri, kendi devletini korumak ve diğer bir melikin toprağı üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için yeni askerî birlikler kurmak zorunda kaldı. Hasımları karşısında kendilerini güçlü kılacak bir unsur olarak memlûk istihdam etmeye başladılar. 12. yüzyılın ortalarında Orta Doğu'daki irili ufaklı bütün İslâm devletlerinde memlûklerin sayısı ve nüfuzu hızlı bir şekilde arttı. Artık Türk memlûkleri bölgede siyasi ve askerî olaylarda belirleyici bir güç olmuş ve şehzadelerin tahta geçişlerini kontrolleri altına almışlardı. Çünkü Eyyûbî hükümdarları saltanatlarını korumak için mutlaka memlûklerin desteğine ihtiyaç duyuyor, onlar da bu sayede siyasi nüfuzlarını gittikçe arttırmaya çalışıyordu. Nihayet 1250 yılında Mısır'da iktidarı ele geçirip 1517'de I. Selim tarafından yıkılacak olan Memlûk Devleti'ni kurdular ve yıkılıştan sonra da 1811 yılında Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın önde gelen beylerini ortadan kaldırmasına kadar nüfuzlarını korudular. Memlûkler Mısır'dan başka Hindistan'da da kendi adlarıyla anılan bir hanedan kurmuşlardır.
Kaynakça
- Özel
- ^ McGregor, Andrew James (2006). A Military History of Modern Egypt: From the Ottoman Conquest to the Ramadan War (İngilizce). Greenwood Publishing. s. 15. ISBN 9780275986018.
By the late fourteenth century Circassians from the north Caucasus region had become the majority in the Mamluk ranks.
- ^ Crecelius, Daniel; Djaparidze, Gotcha (2002). "Relations of the Georgian Mamluks of Egypt with Their Homeland in the Last Decades of the Eighteenth Century". Journal of the Economic and Social History of the Orient (İngilizce). 45 (3). ss. 320-341. ISSN 0022-4995.
- ^ Isichei, Elizabeth (1997). A History of African Societies to 1870 (İngilizce). Cambridge University Press. s. 192.
- Genel
- Kızıltoprak, Süleyman (2004). "Memlük". İslâm Ansiklopedisi. 29. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 87-90.
- Kopraman, Kâzım Yaşar (1991). "Bahriyye". İslâm Ansiklopedisi. 4. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. s. 512.
- Kopraman, Kâzım Yaşar (1992). "Burciyye". İslâm Ansiklopedisi. 6. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 419-420.
- Kopraman, Kâzım Yaşar (1992). "Mısır Memlükleri". Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi. 6. İstanbul: Çağ Yayınları. ss. 433-540.
- Kopraman, Kâzım Yaşar (2002). "Mısır Memlûkleri (1250-1517)". Türkler. 5. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. ss. 99-126.
- Yiğit, İsmail (2004). "Memlükler". İslâm Ansiklopedisi. 29. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 97-100.
İşbu madde Mustafa Uyar tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.