İçeriğe atla

Memlûk

Yaklaşık 1550 yılına tarihlenen bir memlûk süvari zırhı.

Memlûk (Arapçaمملوك), İslam dünyasında hükümdara bağlı köle kökenli asker. Memlûkler profesyonel asker olarak İslâm toplumuna girmişler ve zamanla güçlenerek iktidarı ele geçirebilecek konuma gelen oligarşik bir topluluk olmuşlardır.

Memlûk sözcüğü Arapça me-le-ke fiil kökünden türetilmiş olup "efendisinin buyruğu altındaki köle" anlamına gelmektedir. Genelde memlûk sözcüğü 9. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslâm dünyasında faaliyet göstermiş beyaz ırka mensup köle kökenli askerleri tanımlamak için kullanılmıştır. Bu bağlamda memlûk sözcüğü "çeşitli hükümdar veya devlet idarecilerinin muhafız birliklerinde görev yapan hususi, içtimai ve hukuki konumu olan asker" anlamına gelir.

Memlûkler'in çoğu başta Kuman-Kıpçak olmak üzere Türk halklarından oluşuyordu. Ayrıca Çerkes ve Gürcü kökenli memlûkler de bulunmaktaydı.[1][2] Bunların dışında Balkan kökenli (Sırplar, Yunanlar ve Güney Slavları) memlûkler olduğu da bilinmektedir. Beyaz tenli olmayanların Memlûk olma şansı yoktu. Habeş, Batı Afrikalı, Hint ve benzerleri Memlûk hiyerarşisine ancak hadımlık yoluyla girmişlerdir. Bunlar da Memlûk toplumunun bir kısmını oluşturmuşlardır. Eyyûbîler zamanında Mısır'daki memlûklerin çoğunu oluşturanlar Kıpçaklar idi.[3]

Tarihçe

Ortaya çıkışı

Muhafız birliklerinde görev yapan, kendilerine has içtimai ve hukuki statüye sahip memlûkler, bir tür profesyonel asker niteliğinde İslâm toplumuna girmişler ve zamanla siyasi iktidarları ele geçiren bir güç halini almışlardır. Bunu gerçekleştirirken köle olmalarını yadırgamamışlar hatta ulaştıkları konumu bir eleme ve seçilme sonucunda elde ettikleri için memlûk kimliğini bir imtiyaz ve asalet belirtisi olarak görmüşlerdir. Memlûk sınıfına dâhil olmak için bazı önemli kriterler bulunmaktadır. Bunların başta geleni, İslâm âlimlerinin uygun bulduğu kölelik statüsünde ve beyaz ırktan olmaktır. Memlûklar, genellikle Kafkasya'dan ve Orta Asya bozkırlarından gelen ve "Türk" diye adlandırılan kavimlerden seçilirdi. Etiyopyalı, Batı Afrikalı ve Hint hadımlar memlûk statüsünde olmayıp bunlar memlûklerin hizmetindeki unsurlardı.

Arap hâkimiyetinde memlûkler

Muhammed ve Dört Halife devirlerinde İslâm ordusu Arap asıllı askerlerden meydana geliyordu. Fetihlerle birlikte Araplar dışında İslâm'a girenlerin sayısında hızlı bir artış görüldü. Yeni Müslüman olanlardan İranlılar ve Kıptîler gönüllü veya ücretli asker konumunda orduya katıldılar. Emevîler döneminde başta Türk, Berberî ve İranî olmak üzere Arap dışı Müslüman askerlerin sayısı daha da arttı. Emevîler için en önemli asker kaynağı Horasan'dı. Öncelikle sınır boylarında yaşayanlar büyük ölçüde Müslümanların tarafına geçmişler ve "mevâlî" sıfatıyla Arap ordularına katılmışlardı. Ancak ordunun kumanda kademesinde Araplar yer alıyor ve mevâlî statüsünde bulunanlar onların kendilerine ikinci sınıf insan gözüyle bakmasını kabullenemiyordu.

Basra Valisi Ubeydullah bin Ziyâd, 674 yılında Buhara seferinden dönerken beraberinde getirdiği 2.000 kişilik bir Türk birliğini Basra'ya yerleştirmişti. Kuteybe bin Müslim'in emrindeki 12.000 askerin de yaklaşık 7.000 kadarı, çoğunluğu Türk olmak üzere Arap dışı Müslümanlardan oluşuyordu. Diğer taraftan Velîd bin Abdülmelik zamanında gerçekleştirilen Kuzey Afrika ve Endülüs'teki fetihlerden sonra İslâm ordusunda yer alan Berberî asıllı askerlerin sayısı da çok artmıştı.

Sâmerrâ'nın 20. yüzyıl başlarındaki görünümü.

750 yılında Emevîlerin yıkılmasına sebep olan Horasan kuvvetleri arasında Türk ve İranlı unsurlar çoğunluktaydı. Bu tarihten itibaren Horasanlılar yaklaşık iki nesil boyunca Abbâsî ordusunun en önemli birliklerini teşkil ettiler. Göçebe menşeli bu askerler Irak'taki yeni konumlarına çok çabuk uyum sağladılar ve kısa zamanda halife ve halk nezdinde büyük itibar kazandılar. Emîn ve Memûn arasındaki iç savaşta kardeşini yenen Memûn, Horasan dolaylarından topladığı kuvvetlerle iktidarı ele geçirmiş ve korumayı başarmıştı. İslâm ordusundaki Arap dışı unsurlar arasında Türkler kadar nüfuzlu olanlar yoktu. Memûn'un Horasanlı askerlerinin hemen tamamı Türklerden oluşuyor ve Mutasım devrine kadar daha çok Horasanlılar diye biliniyordu. Bu askerler hem milliyetleri hem askerî kimlikleri bakımından memlûk sisteminin bir prototipiydi. Mutasım zamanında memlûk sayısında çok hızlı ve önemli bir artış oldu. Bunun başlıca sebebi Abbâsîlerin kuruluşuna büyük katkıları olan İranlıların nüfuzunun gittikçe artmasıdır. Araplarla İranlılar arasındaki rekabetin, devletin işleyişini tehlikeli biçimde etkilemeye başlaması sebebiyle Memûn ile halefleri bu güçler arasında denge kurmak amacıyla İslâm devleti sınırları dışından Türkleri getirterek onlardan özel askerî birlikler kurmuşlardır. Böylece ordudaki memlûklerin sayısı kısa zamanda 30.000'e ulaştı. Bu birliklerin kumanda kademelerinde yine Türkler bulunuyordu. Mutasım, Türk birlikleri için Sâmerrâ şehrini kurarak onlara geniş iktalar verdi ve yerli halkla karışmalarını engellemek amacıyla Asya steplerinden evlenecekleri kızlar getirtti.

Kendi devletlerini kurmaları

Memlûk sistemi kısa zamanda devletin hüküm sürdüğü bütün topraklara yayıldı. Artık halifelerin memlûkleri yanında eyalet valilerinin de memlûkleri vardı. Ancak bu durum ülke içinde devlet otoritesinin ortadan kalkmasına yol açtı. Başlangıçta vilayetlerdeki düzeni memlûkler sayesinde sağlayan halifeler ve valiler bu defa onların merkeze karşı bağımsızlık mücadeleleriyle karşılaştılar. Babası Memûn'un hizmetinde bir memlûk olan Mısır vali vekili Ahmed bin Tolun, soydaşı memlûklerin desteğini alarak 868 yılında Mısır'da ilk Müslüman-Türk devletini kurdu. Yine Tolunoğullarının yıkılmasından sonra Mısır valiliğine getirilen ve Abbâsîlerin hizmetindeki başka bir Türk memlûkunun oğlu olan Muhammed bin Toğaç emrindeki 8.000 memlûkun desteğiyle Mısır'da iktidarı ele geçirip İhşîdîleri tesis etti. 969 yılında bu devleti yıkan Fâtımîler de memlûk sistemini uygulamak durumunda kaldılar. Fâtımî ordusunda başlangıçta Berberî ve Zencî birlikleri bulunuyordu. Müstansır zamanından itibaren sadece Türklerden meydana gelen memlûk birlikleri kuruldu. Fâtımîler, bu birlikler sayesinde özellikle Suriye ve Mısır üzerindeki hâkimiyetlerini belirli bir zaman sürdürme imkânı buldular. Türk memlûkleri farklı devletler tarafından yaklaşık beş asır boyunca tercih edilen askerî kuvvet oldu. Bir Müslüman yönetici, Türk memlûklerindan birlik kurmaya karar verdiğinde komşu devletler de başka seçenekleri bulunmadığından onu takip ediyordu çünkü aksi takdirde diğerlerinin karşısında zayıf duruma düşüyordu. Memlûk elde edilebilecek bölgelere hükmeden veya onlara yakın bir coğrafyada olan Müslüman yöneticiler düşmanlarına karşı avantajlı durumdaydılar. Örneğin Sâmânîler bu avantajı çok iyi kullanmışlardı.

Başlangıçta Türk devletlerinin ordularında köle askerlerden oluşan birlikler yoktu. Türklerin gulâm/memlûk sistemini uygulamaları 11. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Türk hanedanları bu yüzyılda Orta Asya'dan gelerek İran'a yayıldılar ve zaman zaman Türkmen birliklerinin yerine daha güvenilir bir unsur olan gulâmları kullandılar. Gulâmlık müessesesi, memlûk sisteminin tam bir benzeri olduğu gibi amaç ve görevleri bakımından Osmanlılardaki kapıkulu askeriyle de eşdeğerdir.

Bahrî Memlûkler yönetiminde iken Memlûk Devleti'nin sınırları.

Selâhaddîn Eyyûbî'den itibaren Mısır ve Suriye'de istihdam edilen memlûklerin sayısı çok arttı. Bu devirde memlûkler, emirlerin birliklerinin çekirdeğini oluşturmaktaydı. Eyyûbî sultan ve meliklerinin her biri, kendi devletini korumak ve diğer bir melikin toprağı üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için yeni askerî birlikler kurmak zorunda kaldı. Hasımları karşısında kendilerini güçlü kılacak bir unsur olarak memlûk istihdam etmeye başladılar. 12. yüzyılın ortalarında Orta Doğu'daki irili ufaklı bütün İslâm devletlerinde memlûklerin sayısı ve nüfuzu hızlı bir şekilde arttı. Artık Türk memlûkleri bölgede siyasi ve askerî olaylarda belirleyici bir güç olmuş ve şehzadelerin tahta geçişlerini kontrolleri altına almışlardı. Çünkü Eyyûbî hükümdarları saltanatlarını korumak için mutlaka memlûklerin desteğine ihtiyaç duyuyor, onlar da bu sayede siyasi nüfuzlarını gittikçe arttırmaya çalışıyordu. Nihayet 1250 yılında Mısır'da iktidarı ele geçirip 1517'de I. Selim tarafından yıkılacak olan Memlûk Devleti'ni kurdular ve yıkılıştan sonra da 1811 yılında Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın önde gelen beylerini ortadan kaldırmasına kadar nüfuzlarını korudular. Memlûkler Mısır'dan başka Hindistan'da da kendi adlarıyla anılan bir hanedan kurmuşlardır.

Kaynakça

Özel
  1. ^ McGregor, Andrew James (2006). A Military History of Modern Egypt: From the Ottoman Conquest to the Ramadan War (İngilizce). Greenwood Publishing. s. 15. ISBN 9780275986018. By the late fourteenth century Circassians from the north Caucasus region had become the majority in the Mamluk ranks. 
  2. ^ Crecelius, Daniel; Djaparidze, Gotcha (2002). "Relations of the Georgian Mamluks of Egypt with Their Homeland in the Last Decades of the Eighteenth Century". Journal of the Economic and Social History of the Orient (İngilizce). 45 (3). ss. 320-341. ISSN 0022-4995. 
  3. ^ Isichei, Elizabeth (1997). A History of African Societies to 1870 (İngilizce). Cambridge University Press. s. 192. 
Genel
  • Kızıltoprak, Süleyman (2004). "Memlük". İslâm Ansiklopedisi. 29. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 87-90. 
  • Kopraman, Kâzım Yaşar (1991). "Bahriyye". İslâm Ansiklopedisi. 4. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. s. 512. 
  • Kopraman, Kâzım Yaşar (1992). "Burciyye". İslâm Ansiklopedisi. 6. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 419-420. 
  • Kopraman, Kâzım Yaşar (1992). "Mısır Memlükleri". Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi. 6. İstanbul: Çağ Yayınları. ss. 433-540. 
  • Kopraman, Kâzım Yaşar (2002). "Mısır Memlûkleri (1250-1517)". Türkler. 5. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları. ss. 99-126. 
  • Yiğit, İsmail (2004). "Memlükler". İslâm Ansiklopedisi. 29. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. ss. 97-100. 

 İşbu madde Mustafa Uyar tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Eyyûbîler</span> Orta Doğuda hüküm sürmüş olan geç dönem Orta Çağ Kürt devleti (1171–1250)

Eyyûbîler, Eyyûbîler Devleti veya Eyyûbî Sultanlığı, Zengî Devleti'nin komutanı ve daha sonradan Fâtımî Devleti'nin veziri olan Selahaddin Eyyubi'nin 1171 yılında kurduğu Eyyûbî Hanedanı'nın Mısır ve Suriye'de egemen olduğu Sünni Müslüman bir devlettir. En güçlü olduğu dönemde Mısır, Suriye, Irak, Hicaz, Filistin, Libya, Yemen ve Levant bölgelerini egemenliği altında tutmuştur. 1171'de Selahaddin Eyyubi tarafından Mısır'daki Şii Fâtımî Hâlifeliği'nin ortadan kaldırılmasının ardından doğan bir iktidar boşluğuyla tarih sahnesine çıkan devlet, 1187'de Hıttin Muharebesi ile Kudüs'ü Hristiyanlardan geri almış ve Orta Doğu'da önemli bir güç hâline gelmiştir. Hanedanlık, bölgedeki hâkimiyetini 13. yüzyılın ortalarına kadar sürdürmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Abbâsîler</span> 750–1258 yılları arasında hüküm süren Müslüman Arap hanedanlığı ve üçüncü İslam hâlifeliği

Abbâsîler, Emevî Hanedanı'ndan sonra başa gelerek İslam Devleti'nin yönetimini ve halifeliği beş yüzyıldan daha uzun bir süre elinde tutan Müslüman Arap hanedanı.

<span class="mw-page-title-main">Memlûk Devleti</span> Geç dönem Orta Çağda Mısır ve Suriyede hüküm sürmüş olan bir devlet (1250–1517)

Memlûk Devleti resmî adıyla ed-Devletü't-Türkiyye, Eyyûbîlerin çöküşü ile Osmanlı İmparatorluğu'nun Mısır'ı ele geçirmesi arasında geçen üç yüzyıla yakın zaman diliminde Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş olan devlet. Memlûk Devleti'ni 1250 ve 1382 yılları arasında kurucu aile Bahrî Memlûkler idare etmiş, 1517 yılına kadar ise Burcî Memlûkler yönetimi ele almıştır. Tarihyazınında devlet bu iki hâne başlıkları altında incelenmiş olup Bahrî Memlûklerin Türk kökenli olması dolayısıyla bu devirde yöneticiler daha çok Türklerden oluşurken daha sonraki dönemde Çerkesler asıl unsur olmuşlardır. Tarihçiler arasında; Memlûk devletinin Türk sultanlar döneminde askeri ve siyasi olarak doruğa ulaştığı, ardından ise Çerkesler döneminde uzun süreli bir gerileme dönemine girdiğine dair evrensel bir fikir birliği vardır.

<span class="mw-page-title-main">I. Baybars</span> 1260-1277 arasında Memlûk Devleti sultânı

I. Baybars ya da tam künyesiyle el-Melikü'z-Zâhir Rüknüddîn Baybars el-Bundukdârî, Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş Kıpçak asıllı Memlûk Devleti sultanıdır. Baybars, muhtemelen 15 yaşında köle olarak satın alınıp bir memlûk olarak yetiştirilmiş, yeteneği sayesinde hızla terfi ederek emirliğe kadar yükselmiştir. Mansure Muharebesi ve Ayn Calut Muharebesi'ni başarılı sevk ve idaresiyle bu muharebelerin kazanılmasında başrol oynamış ve ün kazanmıştır. Mısır Eyyûbî sultanı Turanşah'ı bir suikastla öldürmesinden sonra Kutuz sultan olmuş, Baybars çeşitli nedenlerle onu da öldürerek Memluk Sultanlığı hükümdarı olmuştur. Devletin gerçek anlamda kurucusu olarak kabul edilir. Pek çok Haçlı kalesini ve kentini ele geçirmiş, Levant'daki Haçlı varlığını birkaç sahil kentine kadar daraltmış, İlhanlılar'ın Kuzey Suriye'deki varlığına son vermiştir. Anadolu Selçuklu Devleti'ni İlhanlı işgalinden kurtarmak için Anadolu'ya bir sefer düzenlemiş olmasına rağmen Anadolu Selçuklu yöneticilerinden vadedilen desteği göremeyince ülkesine geri dönmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Samarra</span> Irak; Bağdatta bir şehir

Samarra, Irak'ta Bağdat'ta bir şehir. Bağdat'ın 125 kilometre kuzeyinde, Selahaddin Eyaleti'nde Dicle Nehri'nin doğu kıyısında yer alır. Modern Samarra şehri 836 yılında Abbasi halifesi el-Mu'tasım tarafından yeni bir idari başkent ve askeri üs olarak kurulmuştur. Irak İç Savaşı sırasında Samarra direnişin "Sünni Üçgeni" içindeydi.

<span class="mw-page-title-main">Arap-Türk ilişkileri</span>

Türk kavimleri ile Araplar arasındaki ilişkiler Arapların İslam öncesi döneminde İpek Yolu vasıtasıyla ticaret ile sınırlıydı.

<span class="mw-page-title-main">Tâhirîler</span>

Tâhirî Hanedanı, 873 yılları arasında Seferîlerin öncülleri olan ve Türkistan, İran ve Afganistan'da Horasan merkezli olarak egemenlik sürmüş olan Müslüman devlettir. Abbasi Halifesi Memûn adına komutanlık yapan Tâhir bin Hüseyin tarafından kurulmuştur. Başkentleri ilkin Merv olup sonradan Nişabur'a taşınmıştır. Hugh Kennedy, Tahirilerin Arap olduklarını belirtmektedir. Tâhirî hanedanı Horasan'da Abbasî halifesinden bağımsız olarak kurulan ilk hanedanlık olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Fâtımîler</span> Şii mezhebine bağlı İslam devleti

Fâtımîler ya da Fâtımî Devleti, Tunus'ta kurulduktan sonra merkezi Kahire'ye taşıyan ve Fas, Cezayir, Libya, Malta, Sicilya, Sardinya, Korsika, Tunus, Mısır, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Suriye'de egemenliğini kuran Şii meşrebinin İsmailî mezhebine bağlı Arap devleti.

<span class="mw-page-title-main">Selahaddin Eyyubi</span> Eyyûbî Devletinin kurucusu (1137–1193)

Selahaddin Eyyubi, Eyyûbîler Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. 1187 yılında Kutsal Topraklar'ı Haçlılardan geri almak için bir ordu kurdu ve komutasındaki ordusuyla beraber 4 Temmuz 1187 tarihinde gerçekleşen Hıttin Muharebesi ile Kudüs Kralı Lüzinyanlı Guy'ın ordusunun büyük bir bölümünü yok etti. 2 Ekim 1187'de ise Kudüs'ü Haçlı kuvvetlerinden alarak bölgedeki 88 yıl süren Katolik egemenliğine son verdi ve kenti İslam dünyasına geri kazandırdı. Avrupalı Katolik Hristiyanlar yaşadıkları bu yenilgiden sonra, Kudüs'ü tekrar hâkimiyetlerine geçirebilmek amacıyla Üçüncü Haçlı Seferi'ni düzenlediler.

Muizzuddin El-Mansur Aybeg, Mısır Memlûk Sultanlığı'nın kurucusu ve ilk sultanı olan Türkmen kökenli hükümdar. 1250 ve 1257 yılları arasında hüküm sürdü.

<span class="mw-page-title-main">Şecerüddür</span> Memlûk Sultanlığının ilk hükümdarı

Şecerüddür, Memlûk Sultanlığı'nın ilk hükümdarı.

<span class="mw-page-title-main">Mutasım</span> Sekizinci Abbasi halifesi

Mutasım veya Abbas el-Mutasım Billâh Tam Adı: Ebû İshâk "el-Muʻtasım bi’l-Lâh" 'Abbas bin Hârûn er-Reşîd, sekizinci Abbasi halifesi. Harun Reşid'in küçük oğluydu ve annesi Harun Reşid'in Türk asıllı bir cariyesi idi. 833'te kardeşi Memun'un yerine tahta geçti.

Gulâm, İslam devletlerinde kölelerden oluşan, hükümdarı korumakla görevli olan askerî birliklerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda kapıkulu askerleri olarak devam etmiştir. Gulâm, kelime itibarıyla Arapça kökenli olup, erkek çocuk anlamına gelmektedir. Büyük Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'nde gulâmların çoğunlukla Türk olduğunu ileri süren araştırmacılar vardır. Buna karşın, İslam hukukundaki doğuştan müslüman olanların köle olarak alınamayacağına ilişkin hüküm gereği, tüm gulâmların aslen gayrimüslim oldukları da ileri sürülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Babek Ayaklanması</span>

Bâbek Ayaklanması, Hûrremîler Hareketi'nin önderliğini yapan Bâbek Hûrremî komutanlığında Azerbaycan'da Hâlife Memûn ve Mutasım zamanında Abbâsîler Hâlifeliği yönetimine karşı 816-838 yılları arasında 22 yıl boyunca sürdürülen ayaklanmadır.

<span class="mw-page-title-main">Müstansır (Abbâsî halifesi)</span>

Mustansır veya El-Mansûr el-Mûstensir Billâh ;, 1226-1242 döneminde Bağdat'ta hükümdarlık yapan Abbasi halifesi.

<span class="mw-page-title-main">Altıncı Haçlı Seferi</span>

Altıncı Haçlı Seferi, Kudüs'ün geri alınması için 1228 yılında Beşinci Haçlı seferi'nin başarısızlıkla bitmesinden yedi yıl sonra başlatılan Haçlı Seferidir.

es-Sâlih Eyyûb ya da tam adıyla Ebü'l-Fütûh el-Melikü's-Sâlih Necmüddîn Eyyûb b. Muhammed 1240-1249 döneminde Eyyubiler Mısır Sultanı olarak ve 1239 ile 1245-1224 döneminde Eyyubiler Suriye Sultanı olarak hükümdarlık yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Sâmerrâ</span>

Sâmerrâ, Abbâsîler devrinde memlûklerin iskânı amacıyla kurulan şehir.

<span class="mw-page-title-main">Kahire Kuşatması (1517)</span>

Kahire kuşatması, 1517'de Osmanlı İmparatorluğu tarafından Mısır'daki Memluk Sultanlığı'nın başkentinin ele geçirilmesi olayıdır.

<span class="mw-page-title-main">Dördüncü Fitne</span> Emîn ve Memûn kardeşler arasında Abbâsî Halifeliğinin tahtına geçiş konusunda çatışma (811-813); eyaletteki kargaşa 830lara kadar devam etti

Dördüncü Fitne veya Büyük Abbâsî İç Savaşı Emîn ve Memûn kardeşler arasında Abbâsî Halifeliği'nin tahtına geçiş konusunda yaşanan çatışmadan kaynaklandı. Babaları Halife Harun Reşid, Emîn'i ilk halef olarak ancak aynı zamanda Memûn'u da ikinci olarak gösterip Horasan'ı da ona miras olarak verilmişti. Daha sonra üçüncü oğlu Kâsım üçüncü halef olarak atanmıştır. Harun 809'da öldükten sonra Bağdat'ta Emîn onun yerine geçti. Bağdat sarayının cesaretlendirdiği Emîn, Horasan'ın özerk statüsünü bozmaya çalışmaya başladı ve Kasım hızla kenara itildi. Buna cevaben Memûn, Horasan'ın eyalet elitlerinin desteğini aramış ve kendi özerkliğini savunmak için hamleler yapmıştır. İki kardeş ve kampları arasındaki uçurum genişledikçe Emîn, kendi oğlu Musa'yı vârisi ilan etmiş ve büyük bir ordu toplamıştır. 811'de Emîn'in birlikleri Horasan'a doğru yürümüş, ancak Memûn'un generali Tâhir bin Hüseyin onları Rey Muharebesi'nde mağlup etmiş ve ardından Irak'ı işgal edip ve Bağdat'ı kuşatmıştır. Bir yıl sonra şehir düşmüş, Emîn idam edilmiş ve Memûn halife olmuştur.