İçeriğe atla

Medine Sözleşmesi

Medine Anayasası (Arapçaدستور المدينة, Dustūr al-Madīna), Medine Sözleşmesi olarak da bilinir (Sahifet el-Medine ; veya: Arapçaميثاق المدينة, "Medine Misakı"),[1] Günümüzde MS 622-624'te yazıldığına inanılan bir belgeye verilen isimdir.

Ancak, bu belgenin hiçbir orijinal kopyasına ulaşılamaz ve kaynaklarda MS 800'lerin başlarına kadar böyle bir belgenin varlığından söz edilmez. Elde bulunan metin İbn-i Hişam metninin redaksiyonu ile elde edilmiş metindir.

Belgeyle ilgili geleneksel İslami anlatıya göre İslam peygamberi Muhammed'in Mekke'den Medine'ye gitmesinden sonra MS 622[2] veya 623'te yazılmıştır.

Önsöz, belgenin Kureyş kabilesinden olan "müminler" ile Yesribli Müslümanlar ve onların emrinde olabilecek ve onlarla birlikte savaş açabilecek kişiler arasında işlemesi için Muhammed'in bir kitabı olduğunu, onların bütün diğer insanlardan ayrı bir topluluk "ümmet-i vahide" oluşturduklarını ilan eder.

Belge üyelerinin eylemleri için kan parası ve fidye ödemesinde, dokuz kurucu kabilenin kolektif sorumluluğunu belirledi.

Bahsedilen ilk kurucu grup Kureyş göçmenleridir, bunu diğer Müslümanlardan dinsel olarak ayrılan sekiz Yahudi kabilesi takip eder. Banu Şutaybe kabilesi, daha önce bahsedilen dokuz kabileye Yahudi gruplarından biri olarak eklenmiştir.

Anayasa ayrıca Muhammed'i gruplar arasında arabulucu otorite olarak kurmuş ve yetkisi olmadan savaş açılmasını yasaklamıştır.

Belgenin çok dinli bir İslam devletinin anayasal temelini verdiği düşünülmektedir.[3][4][5][6]

Sözleşmenin, Medine'de[6] Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki süregiden çatışmaları sona erdirmek ve tüm Medineli gruplar arasında barışı ve işbirliğini sürdürmek için oluşturulduğuna inanılır.

Muhammed'in Medine'deki gruplar arasında otoritesini vurgulamak metnin temel bir özelliğiydi.

Belge, "inananları takip eden" tüm yerleşikler için dini inanç ve ibadet özgürlüğü sağlar.

Müslim veya gayrimüslim tüm tarafların temsilcilerinin istişarelerde veya yabancı devletlerle müzakerelerde hazır bulunmalarını garanti eder.

"Bir kadın ancak ailesinin rızasıyla bir ev sahibi tarafından ağırlanabilir"di.

Çatışma zamanlarında toplumu desteklemek için bir vergi sistemi getiriliyordu.

Medine'nin (حرم), yani anlaşmaya dahil olan halkların hiçbir kanının dökülemeyeceği kutsal yer rolünü ilan etmişti.

Metne sonradan numaralandırma eklenir. Ancak, İbn Hişam'ın siyerinde bulunan tüzüğün en çok okunan versiyonunun gerçekliği konusunda genel bir fikir birliği vardır.[7][5]

Tarihsel değeri

(Ayrıca bkn. İslam: Anlatılmayan Hikaye, Seeing Islam as Others Saw It )

Sana'a'da bulunan el yazmaları . UV ışığı kullanılarak ortaya konan "alt metinler" günümüz Kuran'ından çok farklıdır. Gerd R. Puin bunun gelişen bir metin anlamına geldiğine inanıyordu.[8] Benzer bir tabir Lawrence Conrad tarafından Muhammed'in biyografisi için kullanılır. Çünkü onun araştırmalarına göre, Muhammed'in doğum tarihi ile ilgili İslam ilmî görüşü H. 2. asra kadar 85 yıllık bir çeşitlilik arz etmiştir.[9]

Medine Anayasası'nın hiçbir orijinal nüshası bulunmuyor. Onun varlığını yalnızca erken dönem Müslüman kaynaklarında yer alan alıntılardan biliyoruz; bunlardan en erkeni, İbn İshak'ın 700'lerin ortalarında yazıldığı iddia edilen kayıp "Sirat Resulullah"ta bulunan materyali yeniden yayınladığını iddia eden İbn Hişam'ın (MS 800'lerin başı) " Al-Sīrah Al-Nabawiyyah " adlı eseridir. Daha sonraki Seyyid el-Nas ve Ebu Ubeyd'in Kitab al-Amwal'ı gibi Müslüman yazıları da Medine Anayasası'ndan malzemeyi koruduğunu iddia ediyor.

Birçok Müslüman ve Batılı İslam alimi, belgenin varlığına inansa da, günümüze ulaşmayan belgenin tarihselliği, revizyonist akademisyenler[10] tarafından doğruluğundan emin olamayız diyerek sorgulanmıştır.[7][11][12][13]

Montgomery Watt, Kureyş' ve Muhammed'i ön plana çıkarmaması sebebiyle metnin erken Medine döneminde (yani MS 622'de veya kısa bir süre sonra) yazılmış olması gerektiğini öne sürdü.. Hubert Grimme 624 CE Bedir Savaşı'ndan sonra, Leone Caetani gibi diğerleri ise bu savaştan önce yazıldığını öne sürdü.[5]

RB Serjeant, 20. yüzyılın ortalarında Kuran'ın 3:101-104'ünün Medine Anayasası'na atıfta bulunuyor olabileceğini öne sürdü. Ona göre ayetler başta bir konfederasyonun kurulmasını onaylıyor, ikincisinde, Evs ve Hazrec'i antlaşmalarına uymaları konusunda uyarıyor, devam eden ayetlerde ise Muhammed'in taraftarlarını,Mekkeli güçlerle yüzleşmeye (Uhud) teşvik ediyordu.[6]

Arka plan

Geleneksel İslam inancına göre, Muhammed'in Mekke'deki son yıllarında, Medine'deki on iki önemli kabileden bir delegasyon, onu tüm topluluk için baş hakem olarak hizmet etmesi amacıyla tarafsız bir yabancı olarak davet ederler.[14][15] Medine' yerleşikleri arasında 620'den önceki 100 yıl boyunca, süregiden savaşlar olmuştur. Tüm klanların dahil olduğu Bu'ath Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan iddialar üzerinde tekrarlanan katliamlar ve anlaşmazlıklar, kabilelerin kan davası ve göze göz kavramlarının artık uygulanabilir olmadığını, tartışmalı davalarda karar verme yetkisine sahip tarafsız bir adam olması gerektiğini onlara açıkça göstermişti.[14] Bu sebeple Medine'den gelen heyet, kendisi ve hemşerilerini toplumlarına kabul etmeye ve O'nu kendilerinden biri gibi fiziksel olarak korumaya söz verirler.

Muhammed, Medine'ye göç ettikten sonra, sekiz yerli kabile ve Mekke'den gelen göçmenler arasında "bir tür ittifak veya federasyon" kuran ve Medine'deki farklı toplulukların, Müslüman cemaatin diğer topluluklar olan Yahudilere ve " Kitap Ehli "ne karşı ilişkilerini, hak ve sorumluluklarını da belirleyen bir anayasa taslağı hazırlamıştı.[14]

İbn Sa'd el-Bağdadi gibi tarihçilere göre, o zaman Medine nüfusunun bileşimi, sekiz klan yanında başlıca Evs ve Hazrec'dan oluşan iki Arap kabilesinden ve geri kalan daha küçük 33' topluluktan oluşuyordu.[16][17]

Yahudi kabileleri ise en az 20 gruptan oluşuyordu; Kaynuka, Nadir ve Kureyza bunların en bilinenleridir.[5]

Orjinal metin

Aşağıdakiler, Muhammed Hamidullah tarafından (MS 800'lerin başlarında İbn Hişam tarafından yazılan ve İbn İshak'ın Siret'i,[18] Ebu Ubeyd'in Kitab-al-Amwal'ı,[19] ve İbn Kesir'in al-Bidayah-wan-Nihaya'sini referans gösteren İbn Hişam'ın[20][21] metninin ingilizce çevirisidir.

İbn Hişam'ın nüshasında İbn İshak' ve Ebu Ubeyd'e atfedilen iki versiyonunun karşılaştırmalı bir çevirisi, aradaki farkları vurgulayan Michael Lecker tarafından da yayınlandı.[22]

A Translation of the Constitution of the City-State of Madina in the Time of the Prophet (صلى الله عليه وسلم)

[I have tried to make the translation very clear so as not to require any marginal notes for its understanding. The clauses have been numbered, to facilitate easy reference. Since this numbering has been agreed upon and is the same in Germany, Holland, Italy and other places, so whenever I have had to differ I have indicated my difference by subdividing the clause into (a), (b), etc., so as not to interfere with the international numbering.][22]

In the name of God, the Beneficent and the Merciful

(1) This is a prescript of Muhammad (صلى الله عليه وسلم), the Prophet and Messenger of God (to operate) between the faithful and the followers of Islam from among the Quraish and the people of Madina and those who may be under them, may join them and take part in wars in their company.

(2) They shall constitute a separate political unit (Ummat) as distinguished from all the people (of the world).

(3) The emigrants from the Quraish shall be (responsible) for their own ward; and shall pay their blood-money in mutual collaboration and shall secure the release of their own prisoners by paying their ransom from themselves, so that the mutual dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(4) And Banu ‘Awf shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration, and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom from themselves so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(5) And Banu Al-Harith-ibn-Khazraj shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom from themselves, so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(6) And Banu Sa‘ida shall be responsible for their own ward, and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom from themselves, so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(7) And Banu Jusham shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(8) And Banu an-Najjar shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(9) And Banu ‘Amr-ibn-‘Awf shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom, so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(10) And Banu-al-Nabit shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(11) And Banu-al-Aws shall be responsible for their own ward and shall pay their blood-money in mutual collaboration and every group shall secure the release of its own prisoners by paying their ransom, so that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice.

(12) (a) And the believers shall not leave any one, hard-pressed with debts, without affording him some relief, in order that the dealings between the believers be in accordance with the principles of goodness and justice. (b) Also no believer shall enter into a contract of clientage with one who is already in such a contract with another believer.

(13) And the hands of pious believers shall be raised against every such person as rises in rebellion or attempts to acquire anything by force or is guilty of any sin or excess or attempts to spread mischief among the believers ; their hands shall be raised all together against such a person, even if he be a son to any one of them.

(14) A Believer will not kill a Believer [in retaliation] for a non-Believer and will not aid a non-Believer against a Believer.

(15) The protection (dhimmah) of Allah is one, the least of them [i.e., the Believers] is entitled to grant protection (yujīr) that is binding for all of them. The Believers are each other’s allies (mawālī) to the exclusion of other people.

(16) And that those who will obey us among the Jews, will have help and equality. Neither shall they be oppressed nor will any help be given against them.

(17) And the peace of the believers shall be one. If there be any war in the way of God, no believer shall be under any peace (with the enemy) apart from other believers, unless it (this peace) be the same and equally binding on all.

(18) And all those detachments that will fight on our side will be relieved by turns.

(19) And the believers as a body shall take blood vengeance in the way of God.

(20) (a) And undoubtedly pious believers are the best and in the rightest course. (b) And that no associator (non-Muslim subject) shall give any protection to the life and property of a Quraishite, nor shall he come in the way of any believer in this matter.

(21) And if any one intentionally murders a believer, and it is proved, he shall be killed in retaliation, unless the heir of the murdered person be satisfied with blood-money. And all believers shall actually stand for this ordinance and nothing else shall be proper for them to do.

(22) And it shall not be lawful for any one, who has agreed to carry out the provisions laid down in this code and has affixed his faith in God and the Day of Judgment, to give help or protection to any murderer, and if he gives any help or protection to such a person, God‟s curse and wrath shall be on him on the Day of Resurrection, and no money or compensation shall be accepted from such a person.

(23) And that whenever you differ about anything, refer it to God and to Muhammad (صلى الله عليه وسلم)

(24) And the Jews shall share with the believers the expenses of war so long as they fight in conjunction,

(25) And the Jews of Banu ‘Awf shall be considered as one community (Ummat) along with the believers—for the Jews their religion, and for the Muslims theirs, be one client or patron. But whoever does wrong or commits treachery brings evil only on himself and his household.

(26) And the Jews of Banu-an-Najjar shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf.

(27) And the Jews of Banu-al-Harith shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf.

(28) And the Jews of Banu Sa‘ida shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf

(29) And the Jews of Banu Jusham shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf.

(30) And the Jews of Banu al-Aws shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf.

(31) And the Jews of Banu Tha‘laba shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf. But whoever does wrong or commits treachery brings evil only on himself and his household.

(32) And Jafna, who are a branch of the Tha’laba tribe, shall have the same rights as the mother tribes.

(33) And Banu-ash-Shutaiba shall have the same rights as the Jews of Banu ‘Awf; and they shall be faithful to, and not violators of, treaty.

(34) And the mawlas (clients) of Tha'laba shall have the same rights as those of the original members of it.

(35) And the sub-branches of the Jewish tribes shall have the same rights as the mother tribes.

(36) (a) And that none of them shall go out to fight as a soldier of the Muslim army, without the per-mission of Muhammad (صلى الله عليه وسلم). (b) And no obstruction shall be placed in the way of any one‟s retaliation for beating or injuries; and whoever sheds blood brings it upon himself and his household, except he who has been wronged, and Allah demands the most righteous fulfillment of this [treaty].

(37) (a) And the Jews shall bear the burden of their expenses and the Muslims theirs.

(b) And if any one fights against the people of this code, their (i.e., of the Jews and Muslims) mutual help shall come into operation, and there shall be friendly counsel and sincere behaviour between them; and faithfulness and no breach of covenant.

(38) And the Jews shall be bearing their own expenses so long as they shall be fighting in conjunction with the believers.

(39) And the Valley of Yathrib (Madina) shall be a Haram (sacred place) for the people of this code.

(40) The clients (mawla) shall have the same treatment as the original persons (i.e., persons accepting clientage). He shall neither be harmed nor shall he himself break the covenant.

(41) And no refuge shall be given to any one without the permission of the people of the place (i.e., the refugee shall have no right of giving refuge to others).

(42) And that if any murder or quarrel takes place among the people of this code, from which any trouble may be feared, it shall be referred to God and God‟s Messenger, Muhammad (صلى الله عليه وسلم); and God will be with him who will be most particular about what is written in this code and act on it most faithfully.

(43) The Quraish shall be given no protection nor shall they who help them.

(44) And they (i.e., Jews and Muslims) shall have each other‟s help in the event of any one invading Yathrib.

(45) (a) And if they (i.e., the Jews) are invited to any peace, they also shall offer peace and shall be a party to it; and if they invite the believers to some such affairs, it shall be their (Muslims) duty as well to reciprocate the dealings, excepting that any one makes a religious war. (b) On every group shall rest the responsibility of (repulsing) the enemy from the place which faces its part of the city.

(46) And the Jews of the tribe of al-Aws, clients as well as original members, shall have the same rights as the people of this code: and shall behave sincerely and faithfully towards the latter, not perpetrating any breach of covenant. As one shall sow so shall he reap. And God is with him who will most sincerely and faithfully carry out the provisions of this code.

(47) And this prescript shall not be of any avail to any oppressor or breaker of covenant. And one shall have security whether one goes out to a campaign or remains in Madina, or else it will be an oppression and breach of covenant. And God is the Protector of him who performs the obligations with faithfulness and care, as also His Messenger Muhammad (صلى الله عليه وسلم).[23]

Kureyş

Muhammed'in Kureyş kabilesi, belgede hem toplumun temel bir unsuru hem de düşman olarak görünmektedir. Kureyşliler bazen "göçmen" veya "inananlar" olarak Muhammed'in takipçileridir, ancak diğer zamanlarda kelime, Muhammed'i ve takipçilerini Kureyş'in başkenti Mekke'den kovmuş olan kabile üyelerini ifade eder.

Bernard Lewis, tüzüğün modern anlamda bir antlaşma olmadığını, Muhammed'in tek taraflı bir bildirisi olduğunu iddia ediyor.[24] Daha ilginci ise Yahudi kabilelerinin ümmete dahil edilmesiydi.[25]

L. Ali Han, bunun herhangi bir kurgusal doğa durumundan veya Rawlsçı cehalet perdesinin arkasından değil, bir antlaşmadan türetilen bir toplumsal sözleşme olduğunu söylüyor. Tek bir Tanrı'nın egemenliği altında yaşayan çeşitli kabilelerden oluşan tek bir topluluk kavramı üzerine inşa edilmiştir.

Aynı zamanda, tek bir halk olarak yaşayan ancak tek bir dine, dile veya kültüre asimile olmadan çeşitli gruplar arasında barışçıl anlaşmazlık çözme yöntemlerini de başlattı.[26] Welch, Encyclopedia of Islam'da şöyle diyor: "Anayasa, Muhammed'in büyük diplomatik becerilerini ortaya koyuyor, çünkü onun değer verdiği bir ümmet (topluluk) idealinin, açıkça dini bir görüşe dayalı olarak arka plana düşmesine izin veriyor ve esasen pratik tarafından şekillendiriliyor. düşünceler."

Tom Holland şöyle yazıyor: "Medine Anayasası'nın en şüpheci alimler tarafından bile Muhammed'in zamanından kaynaklandığı kabul edilmektedir. Burada, bu değerli belgelerde, ancak yirmi yılda hem Roma hem de Pers İmparatorluklarını secde etmeyi başaracak bir hareketin özgün başlangıçlarına bir göz atmak mümkündür."[27]

Ümmetin Önemi

Medine Anayasası'nın bir diğer önemli özelliği de Müslümanlar arasındaki bağların yeniden tanımlanmasıdır. İnanç ilişkilerini kan bağlarının üzerinde tutar ve bireysel sorumluluğu vurgular.[28] Kabile kimlikleri, farklı gruplara atıfta bulunmak için hala önemliydi, ancak yeni oluşturulan ümmet için "ana bağlayıcı bağ" dindir.[29]

Bu, tamamen kabile toplumu olan İslam öncesi Arabistan'ın normlarıyla çelişiyordu, ancak Serjeant daha önceki teokratik toplulukların varlığını varsayıyor.[6]

Denny'ye göre, "Watt, belgede anlatıldığı gibi ümmeti bir kabileye benzetmiştir, ancak önemli bir farkla, bunun akrabalığa değil dine dayalı olmasıydı".[29]

Bu, Medine'deki küçük Müslüman grubunun daha geniş Müslüman topluluğa ve imparatorluğa dönüşmesinde önemli bir olaydır.[6]

Gayrimüslimlerin Hakları

Gayrimüslimler, Müslümanları "takip etmek" şartıyla aşağıdaki haklara sahiptiler: [30]

  1. Allah'ın emniyeti bütün gruplar için eşittir.[31]
  2. Gayrimüslim üyeler, Müslümanlarla aynı siyasi ve kültürel haklara sahiptir. Özerklik ve din özgürlüğüne sahiptirler.[32]
  3. Gayrimüslimler, millet düşmanına karşı silaha sarılır ve savaşın bedelini paylaşırlar. İkisi arasında ihanet olmamalı.[33]
  4. Gayrimüslimler, Müslümanların din savaşlarına katılmak zorunda değildirler.[34]

Ayrıca bakınız

  • El-Risalah el-Hukuk
  • Muhammed'in Aştiname'si
  • İslam ve laiklik
  • Muhammed'in seferlerinin listesi
  • Marakeş Deklarasyonu
  • Muhammed Medine'de
  • ümmet

Kaynakça

  1. ^ "The Constitution of Medina". Oxford Bibliographies. 26 Ağustos 2014. 25 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2019. 
  2. ^ Watt (1956) argues that the initial agreement was shortly after the Hijra and the document was amended later, after the Battle of Badr (AH [anno hijra] 2, = AD 624). Serjeant argues that the charter is in fact 8 different treaties, which can be dated according to events as they transpired in Medina, with the first treaty being written shortly after Muhammad's arrival (R. B. Serjeant. "The Sunnah Jâmi'ah, Pacts with the Yathrib Jews, and the Tahrîm of Yathrib: Analysis and Translation of the Documents Comprised in the so called 'Constitution of Medina'." in The Life of Muhammad: The Formation of the Classical Islamic World: Volume iv. Ed. Uri Rubin. Brookfield: Ashgate, 1998, p. 151 and see same article in BSOAS 41, 1978: 18 ff). See also Caetani (1905) and Wellhausen (1889) who argue that the document is a single treaty agreed upon shortly after the hijra. Wellhausen argues that it belongs to the first year of Muhammad’s residence in Medina, before the battle of Badr in 2/624. Wellhausen bases this judgement on three considerations; Muhammad is very diffident about his own position, he accepts the pagan tribes within the Umma, and he maintains the Jewish clans as clients of the Ansars: see Wellhausen, Excursus, p. 158. Even Moshe Gil, a skeptic of Islamic history, argues that it was written within 5 months of Muhammad's arrival in Medina. Moshe Gil (1974). "The Constitution of Medina: A Reconsideration". Israel Oriental Studies. 4: 45. 
  3. ^ Serjeant 1978.
  4. ^ Firestone 1999.
  5. ^ a b c d Watt 1956.
  6. ^ a b c d e Serjeant 1964.
  7. ^ a b The Islamic Law of War: Justifications and Regulations. Palgrave Macmillan. 2011. s. 19. ISBN 9780230111608.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  8. ^ "What Is the Koran?". The Atlantic. 1 Ocak 1999. 25 Ağustos 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  9. ^ 050C4381A72D79D2B8F3F|başlık=Abraha and Muhammad: Some Observations Apropos of Chronology and Literary topoi in the Early Arabic Historical Tradition|erişimtarihi=29 Ocak 2020|yazarlar=Conrad|tarih=June 1987|sayı=2|sayfa=239|çalışma=Bulletin of the School of Oriental and African Studies|cilt=50|doi=10.1017/S0041977X00049016}}
  10. ^ Hoyland, Robert G., Seeing Islam as Others Saw It: A Survey and Evaluation of Christian, Jewish and Zoroastrian Writings on Early Islam (Studies in Late Antiquity and Early Islam), The Darwin Press, pp. 548-549
  11. ^ Cook 1983.
  12. ^ John Burton, Those are the High-flying Cranes, Journal of Semitic Studies, Vol 15 No. 2, pp. 265
  13. ^ Tarif Khalidi, Arab Historical Thought in The Classical Period, Cambridge University Press, pp. 48
  14. ^ a b c Watt, The Cambridge History of Islam, p. 39
  15. ^ Esposito 1998.
  16. ^ Mat Saad Abd. Rahman 1995.
  17. ^ J. Suyuthi Pulungan 1993.
  18. ^ Seerah of Ibn Ishaq
  19. ^ Abu Ubaid's Kitab-al-Amwal 25 Şubat 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (p. 517)
  20. ^ "Seerah of Ibn Hisham" (PDF). 9 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 21 Temmuz 2022. 
  21. ^ Ibn Kathir's al-Bidayah-wan-Nihaya (Vol. 3, pp. 224 —26)
  22. ^ a b The "Constitution of Medina" : Muḥammad's First Legal Document. Princeton, N.J.: Darwin. 2004.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  23. ^ The First Written Constitution of the World. 1941. ss. 31-42.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  24. ^ The Arabs in History, s. 42  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım).
  25. ^ The Formation of Islam: Religion and Society in the Near East, 600–1800, Cambridge University Press, s. 64  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  26. ^ Understanding Islamic Law: From Classical to Contemporary. Rowman & Littlefield Publishers. 2006. ISBN 978-0-7591-0990-2.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  27. ^ Holland 2012.
  28. ^ Themes of Islamic Civilization, s. 12  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım).
  29. ^ a b "Umma in the Constitution of Medina", Journal of Near Eastern Studies, 36 (1), The University of Chicago Press, Jan 1977, s. 44  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım).
  30. ^ Ahmad (1979).
  31. ^ Article 15, as quoted in Ahmad (1979)
  32. ^ Article 25, as quoted in Ahmad (1979)
  33. ^ Article 37, as quoted in Ahmad (1979)
  34. ^ Article 45, as quoted in Ahmad (1979)

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Magna Carta</span> 1215 yılında imzalanmış İngiliz belgesi

Magna Carta veya Magna Carta Libertatum, 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Bu belge ile İngiltere kralının; yetkilerinin birkaçından feragat etmesi, yasalara uygun davranması ve hukukun arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesi zorunlu kılınarak İngiltere tarihinde kralın yetkileri ilk kez kısıtlanmış ve derebeylere bazı haklar tanımıştır. Magna Carta, günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihsel sürecin en önemli basamaklarından birisidir.

İslam peygamberleri, İslâm dininde Âdem ile başlayıp Muhammed ile son bulan ve peygamber oldukları kabul edilen dinî şahsiyetlere denir.

Bir resmin çerçeve oranı eni ve boyu arasındaki oransal ilişkiyi tarif eder.

Duyular dışı algılama veya altıncı his, parapsikologların telepati, durugörü, prekognisyon gibi beş duyunun ötesindeki her türlü paranormal algılamaları belirtmek üzere kullandıkları bir terim olup, Türkçede DDA veya DDİ kısaltmasıyla, İngilizcede ise ESP kısaltmasıyla ifade edilir. Bilimsel konsensüs, duyular dışı algılamanın bilimsel bir olgu olmadığı yönündedir. Terim ilk kez 1870'te Sir Richard Burton tarafından kullanılmış, 1930'larda J.B. Rhine tarafından popüler hale getirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Deistler listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Bu liste tanınmış deistler listesidir.

<span class="mw-page-title-main">Suudi Arabistan'daki Yahudilerin tarihi</span>

Suudi Arabistan'daki Yahudilerin tarihi antik çağlardan bu yana bugün Suudi Arabistan'da bulunan topraklar üzerindeki Yahudi tarihi anlamına gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Formula 1 aracı</span>

Formula 1 aracı, tek kişilik, açık kokpitli, açık tekerlekli, önünde ve arkasında birer kanat bulunan bir yarış aracıdır. Araçların uyması gereken koşullar şampiyona türüne göre farklılık göstermektedir. Formula 1 kurallarına göre, takımlar araçların tasarım ve üretim süreçleri dışındaki işlemleri kendileri gerçekleştirmek zorundadırlar.

Nisi Dominus, İncil'de 127 numaralı mezmur olup, ayrıca George Frideric Handel'in 1707 yılında tamamladığı HWV 238 numaralı eseridir.

Bu liste, deniz akvaryumu balık türleri listesidir. Listede akvaryum ticaretinde yaygın bir şekilde bakımı yapılan balıklar bulunur. Bazı ender bulunan tuzlu su akvaryumu canlıları ise bu listede bulunmuyor olabilir. Her türün altında kısa açıklamalar verilmiş ve türle ilgili bilgi edinilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Devlet dini</span>

Devlet dini ya da resmî din, devlet tarafından onaylanan ve desteklenen bir dinî yapı ya da akide. Resmî dini olan bir devlet, seküler olmamasına karşın mutlaka teokratik olmak zorunda da değildir.

<span class="mw-page-title-main">Zeyneb bint Cahş</span> İslam peygamberi Muhammedin eşlerinden biri

Zeyneb bint Cahş, İslam peygamberi Muhammed'in kuzeni ve yedinci karısıdır. Aynı zamanda Muhammed'in evlatlığı Zeyd'in eski eşidir. Müslümanlar arasında "Müminlerin Annesi" (Ümmü’l-Müminin) ve "Miskinlerin Annesi" (Ümmü’l-Mesâkîn) olarak anılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İzmit Katliamı</span> Yunanların bölgeden çekilirken şehri yağmalaması

İzmit katliamı 24 Haziran 1921 tarihinde meydana geldi ve İngiliz gazeteci Arnold Joseph Toynbee'nin tahminine göre 300'den fazla sivil Türk o gün öldürüldü. Toynbee olaydan kısa bir süre sonra şehri ziyaret etti ve olayları belgeledi. Olaylar Türk-Yunan Savaşı (1919-1922) sırasında Yunan kuvvetleri şehirden çekilirken meydana geldi ve şehir yağmalandı ve bir bölümü yandı. 29 Haziran 1921 günü İngiliz parlamentosu Yunan çekilmesini ve olası zulümleri tartıştı.

Electro house, house müziğin daha sert biçimi. Karakteristik çalgıları bassline ve bas davuldur, dakika başına 125 ile 135 vuruşluk temposu olan bir tarzdır. Kökeni elektro, electroclash, pop, synthpop ve tech house tarzlarıdır. DJ Mag Top 100 DJs; Avicii, David Guetta, Dimitri Vegas & Like Mike, Seven Lions, Ekali, Skrillex, Steve Aoki ve Porter Robinson'dan elektro house müzisyenleri diye bahseder.

<span class="mw-page-title-main">Tanrı'dan korkanlar</span> Yahudiliğe eğilim gösteren ve kendine has birtakım inanç ve ritüelleri olan bir pagan cemaat

Tanrı'dan korkanlar yahut Tanrı'ya tapanlar Yunan ve Roma dünyasında varlığını sürdüren ve Hellenistik Yahudiliğe sempati besleyen bir gruptur. Aslen Yahudi olmayan bu gruba mensup insanlar, Yahudiliğe geçmeden Yahudilerin uyguladığı gelenek ve ritleri takip etmiş ve bunlardan etkilenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mesiyanik Yahudilik</span> modern Hristiyan dinî hareketi

Mesiyanik/Mesihçi Yahudilik, Yahudilik ile Hıristiyanlık ve İsa'nın Yahudi mesih olduğu inancını birleştiren modern bir senkretik dinî hareket. 1960'larda ve 1970'lerde ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Haredi Yahudilik</span> Ortodoks Yahudiliğin bir alt kolu

,

Aynı cinsiyet aşkı, Afroamerikan aktivist Cleo Manago tarafında 1990'larda Afroamerikan toplumundaki eşcinsel ve biseksüelleri tanımlamak için kullanılmış terimdir.

Sunrise Harekâtı veya Bern Olayı, Şubat-Mayıs 1945 döneminde İkinci Dünya Savaşı sürmekteyken İtalya'nın kuzeyinde bulunan Nazi Almanyasına bağlı birliklerin bölgedeki Batılı Müttefik Devletlere teslim olması üzerine yürütülen gizli görüşmeleri anlatır. Görüşmelerin çoğu İsviçre'nin Bern kentinde, Waffen-SS komutanı Karl Wolff ile ABD ajanı Allen Dulles arasında gerçekleşmiştir. Görüşmelerin ortaya çıkması Müttefikler arasında özellikle Sovyetler Birliği'nde ABD'nin Nazilerle ayrı bir barış antlaşması imzalayacağı kaygısını yaratmıştır. İlerleyen dönemde başlayacak olan Soğuk Savaş'ın ilk işareti olarak görülen olay sırasında Sovyet lideri Joseph Stalin ile ABD Devlet Başkanı Franklin Roosevelt arasında hararetli yazışmalar gerçekleşmiştir.

İsveç tahtının varis sıralaması Veraset Yasası ile belirlenir Yasa aslen 1810'da Örebro'da toplanan Estates Riksdag ve Kral Charles XIII tarafından birlikte onaylanmıştır.