İçeriğe atla

Mazdekçilik

Mazdekçilik ya da mazdekizm, İranlı Zerdüşt din adamı Mazdek'in düşünce felsefesine verilen isimdir. Mazdekizm, İsa'dan sonra 5. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan; insan eşitliği ve mal ortaklığını savunan bir akım olarak bilinmektedir. Her türlü özel mülkiyetin kaldırılması ve evliliğin serbest aşk[1] ile değiştirilmesini savunması ile ün saldı. Hava ve su gibi, paranın, malın-mülkün de insanlar arasında eşit olarak paylaşılmasını savunan Mazdek'in gerçekleştirdiği reformlar bir tür erken komünizm[2] örnekleri arasında gösterilmektedir.

Mazdek düşüncesine göre yeryüzü bütün insanların ortak yararına açık bir yaşam alanıdır. Bu yaşama alanında çalışan geçinir, çalışmayanlar silinip gider. Toplum bireylerin oluşturduğu ortaklaşa bir kuruluş olduğundan, kimsenin kimseyi baskı altına almaya, özgürlüğünü ortadan kaldırmaya ya da kısıtlamaya hakkı ve yetkisi yoktur. Bu nedenle, Mazdek düşüncesinde kadın erkeğin tutsağı değil, özgür bir insandır; dolayısıyla, yeryüzündeki hayatın da ortağıdır.[3]

Mazdekizm

Pasifizmi, din adamı karşıtlığını ve yoksul halka yardım dağıtılmasını sağlayan sosyal reformlar sırasında üçü hariç bütün Zerdüşt Ateş Tapınakları kapatıldı. Mazdek'in yaşamına dair ne kadar yazıt varsa, bilgi ve belge varsa; Mazdek öldürüldüğü zaman imha edilmişlerdir. Onun sadık eşi "Hürrem Bint-i Kade" tarafından sürdürülen inançları, dünyaya bakışı ve öğretisi daha sonra İslam tarihinde yerini bularak Hürremist hareketlerin temel öğretileri olmuştur. Hûrremîyye meşhur Bâbek Hûrremî'in temsilciliği yaptığı önemli bir harekettir. Hûrremîyye ismini Mazdek'in eşi Hürrem'den alır. "Xurem", "Xwarin", "Ve'xwarin" Hint-Avrupa dillerinde yiyecek, içecek anlamına gelirken; esası "tabu yoktur, her şey mübahtır" esasına dayandığı içindir[4]

Mezdekî i’tikadları

Ateşgêde.

“Mezdekîler” Emevî Hanedanı’nın sonuna kadar yeterli hürriyete sahip olduklarından, İran’nın çeşitli bölgelerinde fa’aliyetlerini Mezdekî, Hürremî, Muhammere, Sürhî gibi nâmlar altında sürdürmüşlerdi. "Hûrremîler" yani Yeni-Mezdekîler’in de kendilerine has dinî kitapları mevcuttu. Kendisi de aslen bir Zerdüştî olan “Ebû İsâ Harûn’ûl-Verrak” bu düalist mezhep ve i’tikadları en ince ayrıntılarına kadar izâh etmişti. Mezdekî i’tikadları daha Mezdek hayatta iken İran’ın dışına taşmıştı. Yâkubî’nin Araplar’ın birkısmının Zindik olduğunu beyan etmesinden Zindiklik (yani “Manichéisme” ve “Mezdekisme”) dinlerinin Kureyşliler arasında birçok taraftarları olduğu anlaşılmaktadır. İbn-i Kuteybe’ye göre de İslâm’dan önceki Arap dinleri arasında “Mezdekîlik” epey yaygındı. Temimîler arasında yaşayan Zerdüşt Mü’minler” arasında Zühare bin Udes’ût-Temimî, oğlu Hacib ve daha birçokları Mezdekî idi.

İran’da İslâmîyet öncesi dinlerden kalan ve hâlen yaşamakta olan bayramlar

İslam fethinden sonra ise İranlılar’ın âdet ve âyinleri tamamen kaybolmayıp asırlarca hayâtiyetlerini sürdürmüştü. Türkler, İran ve Arap medeniyeti tesirinde yaşadıkları için İran gibi kültüründen vazgeçemeyen, kendi nüfuz esaslı politikalar güden toplumdan daha çok etkilenerek, geleneklerini özümsemişlerdir.[5] Bilhassa Nevruz” ve “Mihrguân” Bayramları bu gibi âdetlerin başında yer almaktaydılar. Hattâ İran’ın İslâm öncesi bayramlarından en önemlisi olan Nevruz Bayramı”, daha sonraları İslâm’ın an’anesi içinde kendisine çok ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. “Mihrguân (yani Mithra) Bayramı”, ise Mihr ayının başında tâ ki İran Moğollar tarafından istilâ edilene dek kutlanmaktaydı. İran’da bütün eyaletlerde Araplar tarafından tahrip edilmemiş birçok “Ateşgâhlar” (pyrées) da mevcûttu. Bunların başında en meşhurlarından olan “Azür Ferbegû”, “Azür Güşnasb” ve “'Azür Bürzin Mihr” adındaki üç büyük Ateşgêde gelmekteydi.[6][7]

Kaynakça

  1. ^ Crone, Patricia, "Kavad’s Heresy and Mazdak’s Revolt", in: Iran 29 (1991), S. 21–40.
  2. ^ Wherry, Rev. E. M. A Comprehensive Commentary on the Quran and Preliminary Discourse, 1896. pp 66.
  3. ^ Korkmaz, Esat. Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü, Mazdekçilik, s.110
  4. ^ Mehmet Salih Özalp, Çöle Düşen Deli, Altıncı Yazıt, ISBN : 9786054745708
  5. ^ E. Blochet, Mazdeizm ve Türkler,128.
  6. ^ Mes’ûdî, Ali, Mûruc’ûz-Zeheb.
  7. ^ Mes’ûdî, Ali, Kitâb’ût-Tenbih ve’l İşrâf.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Zerdüşt</span> Zerdüştçülük dininin kurucusu

Zerdüşt, Zerdüştlük olarak bilinen dinin kurucusu kabul edilen Antik İranlı düşünürdür. Bilgelik tanrısı Ahura Mazda'nın kendisine göründüğünü ve ondan doğruluğu yaymak görevini aldığını iddia eden Zerdüşt, Ahura Mazda'nın en büyük tanrı olduğunu, öteki birçok tanrı arasında, yalnız ona tapmak gerektiğini savundu. Antik İran'ın doğusunda doğduğuna dair genel bir düşünce hakimdir. Zerdüşt'ün Avesta'da toplanan ve Zerdüştlük ile ilgili günümüze ulaşan tek belge olan kutsal Gatalar ve Yasna Haptanghaiti ilahilerinin yazarı olduğuna inanılır. Günümüzde Hindistan'daki yandaşlarına, Parsi adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Zerdüştçülük</span> Tek Tanrılı bir Antik İran dini

Zerdüştçülük, Zerdüştîlik ya da Mecûsîlik, günümüzden 3.500 yıl önce Zerdüşt tarafından İran'da kurulan, yaklaşık M.Ö. 6. yüzyıldan M.S. 7. yüzyıla kadar Pers, Med ve Sasani İmparatorluğu’nun dini olan, içerisinde düalist ve eskatolojik inanışın ilk örneklerini barındıran, dünyanın en eski tek tanrıcı vahiy dini. Bu dine inananlar Zerdüştçü, Mazdaist ve Zerdüştî olarak adlandırılıyor olup bedenen öldükten sonra dirilip Ahura Mazda'nın huzuruna çıkacaklarına ve orada sorgulanacaklarına inanırlar. Zamanla Zerdüştlüğün Zurvanizm gibi alt dalları ortaya çıkmıştır. Zurvanizm inancı, Zurvan olarak bilinen zaman ve kader tanrısını baş tanrı konumuna yükseltmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Nevruz</span> Baharın ve yeni yılın gelişinin kutlandığı bir gelenek

Nevruz Bayramı ya da kısaca Nevruz dünya çapında çeşitli halklar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı. Nevruz bayramına 4 hafta kala, her salı günleri özel günler olur ki, bunlara çarşamba denir.

Babâ'îyye ya da Babâîlik, Horasan doğumlu olan Ebû'l-Bekâ Baba İlyâs bin Ali el-Horasânî ve müridi Baba İshâk Kefersudî'nin ayaklanması ile tanınan Vefâî Tarikatı çevrelerine verilen addır. Gerçek Ehl-i Beyt sevgisini ön planda tutan ve Irak'ta yaşayan Seyyid Ebu'l Vefâ'ya nisbetle anılan bu tarikât Anadolu'ya Dede Karkğın ve hâlifeleri ile yayılmış ve "Babâîlik" olarak tanınmıştır. Şiîlik ile doğrudan ilgisi yoktur. Ancak o dönemdeki benzer tasavvufî çevreler Sünnî ve Şiî yorumları içinde birleştirip meczettiği için daha sonraki yorumların farklılaşmasına zemin hazırlamış ve çoğunlukla hadiselerin çok farklı bir mahiyet arzettiği sanılmıştır. Hareketin temelinde o zamanlarda Anadolu'da fa'al olan Baba İshak gibi Şîʿa-i Bâtın’îyye dâ’îlerinin getirdiği fikirler yatmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sasani İmparatorluğu</span> İslamın gelişinden önceki son Fars imparatorluğu, dördüncü büyük İran hanedanı (224–651)

Sasani İmparatorluğu, dördüncü büyük İran Hanedanı ve ikinci Pers İmparatorluğu'nun adıdır. Sasani İmparatorluğu, son Arşaklı hanedanı (Partlar) kralı IV. Artabanus'u yenmesinin ardından I. Ardeşir tarafından kurulmuş, son Sasani hükümdarı Şehinşah III. Yezdigirt'in (632-651), erken Halifelik'le yani ilk İslam Devleti ile girdiği 14 senelik mücadeleyi kaybetmesiyle sona ermiştir. İmparatorluğun sınırları bugünkü İran, Irak, Azerbaycan, Ermenistan, Afganistan, Türkiye'nin doğu bölgesi, Suriye'nin bir kısmı, Pakistan, Kafkaslar, Orta Asya ve Arabistan'ın bir kısmını kapsıyordu. II. Hüsrev'in hükümdarlığı (590-628) sırasında Mısır, Ürdün, Filistin ve Lübnan da kısa süreli olarak imparatorluğa dahil oldu. Sasaniler, imparatorluklarını 'İranşehr' ايرانشهر (Iranshæhr) 'İranlıların (Aryanların) memleketi' diye adlandırırlardı.

<span class="mw-page-title-main">Maniheizm</span> düalistik bir Antik İran dini

Mani dini veya Maniheizm, 3. yüzyılda Pers İmparatorluğu içinde, "Peygamberlerin Mührü" yani "son peygamber" olduğuna inanılmış Mani tarafından kurulmuş ve kısa sürede hızla geniş bir coğrafyaya yayılmış büyük bir dindi. Bu dinin önemli kutsal metinlerinden biri Arzhang'dı. Mani dini en parlak dönemini 8. yüzyılda Uygur Devleti'nin millî dini olarak ilan edilmesi ile yaşadı. Mani kelimesi eski Türkçe "Mengü" ve Çağatay Türkçesinde "Tanrı" demektir.

<span class="mw-page-title-main">Mazdek</span>

Mazdek Sasani İmparatorluğu'nda Şah I. Kavad döneminde proto-sosyalist Zerdüşt reformcu bir din adamı. Bazı kaynaklar asıl adının İnderazor olduğunu söyler. Peygamber olduğunu savunan Mazdek, kamu mülkiyeti ve sosyal refahı arttırma programlarını uyguladı. Sasani İmparatorluğu döneminde yaşamış olan Medyalı devrimci bir düşünürdür. Onun düşünceleri zamanında büyük yankılar yaratmış, Şah Kava {Kawa, Kavad, Kubad} döneminde devrimci bir harekete dönüşmüştür. Aynı zamanda din adamları reisi {Baş Magus} olan Mazdek, Nuşirevan (Enuşirvan) tarafından oyuna getirilerek öldürülmüştür. (M.S. 500'ler) Göğsüne kadar toprağa gömülen Mazdek'in ölümünden sonra bütün Mazdek taraftarlarına katliam seferleri düzenlenmiş, Mazdek'in eşi Hürrem Rey tarafına kaçarak daha sonra Hûrremdîn’îyye adı altında ortaya çıkacak olan düşüncenin orada yayılması için uğraşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İran tarihi</span> İranın tarihsel gelişimini ele alan tarihyazımı alanı

İran tarihi, tarihin en eski uygarlıklarından biri olan İran'ın tarihsel gelişimini ele alan tarih yazımı alanıdır. Bu tarih; batıdaki Anadolu'dan doğudaki Hindistan ile Siri Derya Nehri'ne, kuzeydeki Kafkaslar ve Avrasya steplerinden de güneydeki Basra Körfezi ile Umman Körfezi'ne kadar geniş bir alanı içine alan Antik İran bölgesinin tarihini kapsamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Babek Ayaklanması</span>

Bâbek Ayaklanması, Hûrremîler Hareketi'nin önderliğini yapan Bâbek Hûrremî komutanlığında Azerbaycan'da Hâlife Memûn ve Mutasım zamanında Abbâsîler Hâlifeliği yönetimine karşı 816-838 yılları arasında 22 yıl boyunca sürdürülen ayaklanmadır.

<span class="mw-page-title-main">Bâtınîlik</span> İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranın bâtıni tevillere dayanan ezoterik yorumu

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.

Abbâsîler devrinde Alevîler Hicrî 129 / Milâdî 747 yılında Ebû Müslim Horasânî’nin İmâm İbrahim tarafından bütün bu kıt’alar ile Irak dâîlerinin fiilen riyasetine tâyin edilmesiyle artık Türkistan’ın tamamı Şîʿa-i Bâtın’îyye adına hazırlanmış oluyordu. Ebû Müslim Horasânî’nin komutasında Emevîler aleyhine başkaldıran ihtilâl fırkalarının çoğunluğunu oluşturan Türkler, Abbâsîler’in kazandıkları başarılarda da en büyük pay sahibi olmuşlardı. Sonunda hilâfet mâkamı Türkler’in sağlamış olduğu destek sayesinde Abbâsîler tarafından ele geçirilmiş oldu. Fakat Şîʿa’nın fedâ ettiği bu kadar canlar, Ehl-i Beyt’e ait bir hakkın elde edilmesi için nehirler gibi akıtılan kanlar ve Ehl-i Beyt nâmına yapılan onca büyük fedâkârlıkların dahi Alevîlerin hilâfeti ele geçirmeleri için yeterli olamaması gönüllerde kapanmaz yaralar açtı. Abbâsîler’in ikinci halifesi olan Hâlife El Mansûr’un Türkler’e karşı takındığı hasmane tavırlar ve bilhassa Ebû Müslim Horasânî’in katli üzerine ihtilâlciler derhal fa’aliyete geçmek suretiyle “Mübeyyize” (Beyazlar) fırkasını oluşturdular.

Bu devirde Anadolu'da Bâtınîliğin en önemli propaganda merkezini Sultan Mes'ud evvel tarafından yaptırılmış olan Mes'udiye tekkesi temsil ediyordu. Anadolu Selçukluları’nın nüfuz ve hâkimiyet sahaları tamamen Moğollar’ın denetim ve müsaadesine tâbi bulunuyordu. Birçok şehirlerde İlhanlılar’ın himâyesi altında Şiîliği neşreden “Bâtın’ûl-Mezhep Babalar” tarafından açılan zâviyelerin sayıları da gün geçtikçe artmaktaydı. Moğollar'ın nüfuzuyla Mes'udiye Medresesi müderrisi Sünnî âlimlerden “Şeyh Mecd’ed-Dîn İsâ” azledilerek yerine Şîʿa-i Bâtıniyye’nin en değerli dâîlerinden “Şems’ed-Dîn Ahmed Baba” atandı.

Hürremilik. İranlı kökleri Mazdek tarafından oluşturulan mezhebin içerisinde yatan dini ve siyasi bir hareket.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşî inancı</span>

Hurûfî-Bektâşî inancı Hurûfîlik akımı İranlı bir Şiî mutasavvıf olan “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından kuruldu. Halep sınırlarından, Batı Anadolu’ya doğru hareket eden “Hurûfîler” Seyyid Nesîmî’nin H. 820 / M. 1417 yılında Halep’te idamından sonra Irak’tan Azerbaycan’a ve oradan da Doğu Anadolu’ya kadar olan bölgelerde Hurûfîliği yaydılar. Nesîmî’nin Divânı ve hayat hikayesi birçok mutasavvıf için iyi bir kaynak ve sermaye oldu. Nesîmî, daha Fadl’Allah Yezdânî’nin “Hurûfîlik” mezhebinin ortaya çıkmasından beş asır önce yaşayan Hulûl ve ilhada yönelik söylemleri nedeniyle de aynı sonucu paylaşmış olan Hallâc-ı Mansûr’un yolunda olarak kabul edildi. Aslen İbâh’îyyûn olan “Hurûfîler”, aynı zamanda Mücessime’den olduklarından dolayı, Cenâb-ı Hakk’ın cisim olarak, Bâtınîliğin esas prensibi olan hulûle olan inançları nedeniyle de “Fadl’Allah Hurûfî” şeklinde belirdiğine inanırlar.

Yedicilik ya da Arapça orijinal ismiyle Seb’îyye/İmâmet ; Bâtıniyye-İsmâiliyye itikadının İmâmet kuramını tanımlamakta kullanılan bir tâbir olup, İsmâiliyye mezhebinden olmayan diğer Şîa-Bâtıniyye itikatlar ile Hasan Sabbâh'ın "Haşîşiyye" itikadı için de geçerlidir. Irak kıt’asında fi’len Şîa-i Bâtıniyye’yi teşkilâtlandıran Meymûn el-Kaddâh’dan itibaren zamanımızdaki Hindistan Bâtınîleri’nin reisi ve Nizâriyye’nin mukaddes makâmının Sâhib-î Â’zamları olan Ağa Hanlar’a gelinceye kadar geçen on üç asırlık “Bâtıniyye” tarihini topyekün mütalaa etmedikçe bu önemli harekâtın ortaya çıkardığı mezhebe dâir hakikî bir fikir elde etmek mümkün değildir.

Sinbâd ya da Sinbâd el-Mecûsî Sekizinci yüzyılda Abbâsîler Hâlifeliği'ne karşı bir ayaklanma tertip eden Nişabur yakınlarında "Âhan" adında bir köyden olan İranlı din adamı.

Meymun el-Kaddah Bâtınîliğin ve İsmâ‘îl’îyye mezhebinin, özellikle de Nizârî fıkhının gerçek kurucusu. Kur'an-ı Kerîm’in "te’vil" olarak nitelendirilen mecazî tefsirinin moda olduğu dönemlerde bu görevi en ciddi şekilde üstlenerek dinî bir felsefe akımının evrim sürecini başlatan şahsiyettir. Sözde oftalmolog ama gerçekte şüphesiz ok ve mızrakların saplarının üreticisi olan Meymûn el-Kaddâh, Beşinci İsnâ‘aşer’îyye İmmâmı Muhammed el-Bakır'ın Mekkeli müridlerindi ve oğlu ʿAbd Allâh ibn-i Meymûn'a Altıncı İsnâ‘aşer’îyye İmmâmı Câʿfer es-Sâdık'ın öğretilerini nakletmişti. Böylece baba-oğul İsnâ‘aşer’îyye-İmâmiye öğretisine kuvvetle vakıf olan şahsiyetlerdendi. Aslen Huzistan Eyaleti'nde Qūraǰ al-ʿAbbās'tan olup "Gnostik-Bardesanite-Düalist" inanç sahiplerindendiler. Ayrıca, mevcut inanç ve geleneklere kuvvetle muhalif, kışkırtıcı inanç ve i'tikat sahibi Ghulat-i Şîʿa'dan Ebû’l-Hattâb el-Esedî'nin öğretilerinin de takipçisiydiler. Aḵū Moḥsen'e göre oğul "ʿAbd Allâh ibn-i Meymûn" Karmatîlik öğretisinin gerçek atasıydı.

Şiîliğin kronolojik tarihi Nüfuslarına göre bir tahmin yapılacak olunursa, yaklaşık olarak Dünya'daki toplam Müslüman nüfusun %87-88'i Sünni ve yaklaşık %11-12'si de büyük bir ekseriyeti Onikiciler i'tikadına mensup olan Şiîler'den müteşekkildir. 12-15 Milyon arasında olan İsmaili nüfusu da Şiîliğin içerisinde yaklaşık olarak %10'nun üzerinde, tüm İslâm Dîni içerisinde ise %1'in hemen üzerindedir.

<span class="mw-page-title-main">Dîn-i İlâhî</span>

Dîn-i İlâhî, 1582'de Bâbür İmparatoru Ekber Şah tarafından kurulan ve o bölgede hâkim olan Budizm, Cayinizm, Hristiyanlık, Hinduizm, İslam, Sihizm, Zerdüştlük gibi dinleri birleştirmeyi ve böylece tebaasının tek bir dine inanmasını öngören yeni bir dinin adıdır.

<span class="mw-page-title-main">İran felsefesi</span> Doğu felsefesinin bir kolu

İran felsefesi veya Fars felsefesi, Doğu felsefesinin bir parçası olup, oldukça zengin ve eski bir tarihe sahiptir. İran felsefesi'nin kökeni eski İran'da Hint-İran kökleriyle ortaya çıkan ve Zerdüşt öğretilerinden büyük ölçüde etkilenen, felsefi gelenek ve düşünceler zamanına kadar uzanmaktadır. Pers bölgesinde bağımsız felsefi düşüncenin ortaya çıkışını, M.Ö. 1500’ler de Avesta metinleri aracılığı ile tarihleyen Hint-İranlılar’dan öğrenmekteyiz. Zerdüşt'ün görüşlerinin, Yahudilik ve Orta Platonizm dönemi fikirleri aracılığıyla, Batı Avrupa kültürlerini de etkilediğini görmekteyiz.