İçeriğe atla

Maurice Merleau-Ponty

Maurice Merleau-Ponty
DoğumuRochefort-sur-Mer, Charente-Maritime, Fransa
Ölümü03 Mayıs 1961 (53 yaşında)
Paris, Fransa
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluFenomenoloji
Varoluşçu Fenomenoloji
Batı Marksizmi
Yapısalcılık
Postyapısalcı felsefe[1]
İlgi alanlarıPsikoloji, Metafizik, Algı, Gestalt psikolojisi, Epistemoloji, Estetik,
Etkilendikleri
Etkiledikleri

Maurice Jean Jacques Merleau-Ponty[5] (14 Mart 1908, Rochefort-sur-Mer - 3 Mayıs 1961, Paris), Edmund Husserl ve Martin Heidegger tarafından büyük ölçüde etkilenmiş Fransız Fenomenoloji filozofu. Algı, sanat, politika, din, biyoloji, psikoloji, psikanaliz, dil, doğa ve tarih konuları üzerine yazılar kaleme almıştır. 1945 yılında Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir tarafından kurulmuş solcu Les Temps modernes dergisinde baş editörlük yapmıştır.

Husserl'ın fenomenolojisindeki “yönelmişlik” kavramı, felsefesinde önemli bir etkiye sahiptir. Kesin bilgi arayışı yerine, belirli bir apaçıklığa ulaşmayı hedefler. Bu apaçıklık soyut olan ile değil, deneyimlerimiz aracılığıyla; yani “düşünen ben”in deneyimlerinde ortaya çıkar. Deneyim ve duyum kavramlarının eleştiriye tabi tutulduğu 20.yüzyıl felsefesinde, bu kavramları yeniden gündeme getirmiştir.[6]

Hem fenomenoloji hem de varoluşçuluk alanlarının önde gelen isimlerden biri olarak anılır. Bilinç ve ahlakla ilgili problemler üzerinde duran Merleau-Ponty, bilinçle dünya arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Ona göre, algı alanımız, duyumlardan oluşmaz, fakat aralarındaki mekânlarla birlikte, şeylerden meydana gelir. Merleau-Ponty, "Varoluşçu fenomenoloji" olarak bilinen eğilimin yetkin bir temsilcisidir.

Hayat hikâyesi

Merleau-Ponty, esas itibarıyla annesi tarafından katolik anlam dünyasına bağlı olarak yetiştirilmiştir.

1924'te olgunluk sınavını, Fransa'da belli bir akademik derece olan "baccalauréat" ile vermiştir. 1926 yılından itibaren Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Jean Hyppolite ile tanışmıştır.

Merleau-Ponty, Paris’te Yüksek Öğretmen Okulu’nda öğrenim gördü. 1930 yılında felsefe ögretmenligi sınavını verdi. Onda ilk olarak Leon Brunschvicgs ve Henri Bergson'un yazılarının etkisi görülür. Ardından Emilie Bréher ve Jean Laporte'nin etkilerinden sözedilebilir. Ancak düşüncelerinin şekillenmesinde Fenomenolojinin ve özellikle Edmund Husserl'in belirgin etkileri olduğu açık olarak vurgulanması gereken bir noktadır.

1931-1935 yıllarında Beauvais ve Chartre'de ögretmenlik yapmıştır. 1935-1937'de Esprit adlı bir dergide çalışmıştır. 1935'ten itibaren, Alexandre Kojéve'nin Hegel okumalarına dahil olur ve üniversitedeyken Karl Marx okur.

1939'dan sonra Paris'te çeşitli okullarda felsefe ögretmenliği yapmış, 1945 yılında doktorasını vermiş ve Lyon Üniversitesi'nde profesör olmuştur.

1945-1952 arasında Les Temps Modernes’nin yayın yönetmenliğini Jean-Paul Sartre ile birlikte paylaştı.

1949-1954 yıllarında, Sarborn'de profesör olarak Çocuk psikolojisi ve Pedagoji üzerine çalıştı. 1952 yılında da ünlü College de France'da felsefe profesörü oldu.

1955 yılından itibaren Sarte ve Boauvoir ile arası açılmaya başladı.

1959 yılında etkileyici ve onun çok yönlü fenomenolojisini gösteren "Görünür ile Görünmez" yazmaya başladı, ancak kitabı tamamlayamadı. 3 Mayıs 1961'de beklemedik bir şekilde erken yaşta öldü.

Felsefî düşünceleri

Merleau-Ponty'nin varoluşçu felsefesini fenomenolojik bir yönde geliştirmiş olduğu bilinir. Merleau-Ponty Edmund Husserl'in Fenomenolojisinden hareket eder ancak onu çeşitli dönüşümlere uğratarak değerlendirir. Husserl'ın fenomenolojik yönteminin başlangıc kavramlarından olan "yönelimsellik" kavramının, özellikle Merleau-Ponty'de belirgin bir şekilde etkili olduğu söylenebilir. Merleau-Ponty'de özne-bilinç kesin bir bilgi aramaktan daha ziyade, asıl olarak belirli bir apaçıklığa ulaşmak ister.

Bu apaçıklık soyut formülasyonlarda degil, deneyimlerimizde, yani "düşünen ben"in deneyimlerinde ortaya çıkar. 20.yüzyıl düşüncesi genelde deneyim ve duyum gibi kavramların yoğun eleştirilerle dışlandığı, önemsizleştirildiği bir dönem olmuştur Felsefe Tarihinde, ancak Merleau-Ponty aksi bir yönde deneyim ve duyum kavramlarını yeniden itibarlandırır. Bu nedenle Merleau-Ponty, Husserl'in varlıklara yönelmişlikten (bilincin yönelmişliği) söz etmesi gibi bir yönelimden söz eder. Merleau-Ponty için insan demek, "dünyayı kendi gözleriyle gören bir varlık" demektir. Yaşayan, kendi gözleriyle gören ve anlayan bir varlık.

Merleau-Ponty'nin bu yönelmişlik kavramını kullanmasının ardında izini sürdüğü felsefi problematik, yani bir anlamda onun düşünsel etkinliğinin ana teması, Sartre ve diğer Varoluşçularda da görülen, Deskartes'çı felsefenin doğal ögeleri olan Özne-nesne ikiliğidir. Tam bu noktada, Merleau-Ponty'nin temel kavramlarından olan Beden kavramı devreye girer. Beden, burada salt bir biyolojik konu olmaktan çıkarılıp felsefi tartışmanın merkezine yerleştirilir. Başkasının varlığı, düşünceyi mümkün kılan fakat nesnel düşünceyi zora sokan bir öğedir. Merleau-Ponty bu zorluğu, Beden ve Ten gibi algıyla, duyumla, deneyimle bağlantılı kavramları felsefi alana taşıyarak aşmaya çalışır. Felsefi düşüncede bütün her şeyin karşısında algıya verilen öncelikli rolün sonucu olarak Merleau-Ponty, beden'i değerlendirir; Beden kavramı üzerinden özne-nesne ikiliğini yeniden değerlendirmeye sokar.

Bedenler hem özne hem de nesnedir. Çünkü, Başkasının bedeni, benim için herhangi bir nesne değil, bir kültür nesnesidir. Tıpkı benim bedenimin başkası için olduğu gibi. Başkalarıyla her şeyden önce bu anlamda bir beden olarak karşılaşırız. Bu anlamda beden, okuyup anlamlandırılması gereken bir kitap gibidir. Buna göre, Başkası, başka bir bedene sahip olan bir ben'dir. Merleau-Ponty ile Sartre, siyasal meselelerden önce, felsefi olarak bu noktada bir ayrılığa düşerler. Sartre'ın bakışında ben-başkası meselesi genelde olumsuz bir değerlendirmeye sahiptir. "Cehennem Başkalarıdır"[7] anlamında bir değerlendirmeye sahiptir Sartre, oysa Merleau-Ponty olumlu bir konum alır bu noktada, başkasının bedenini kendi bedeni gibi bir özne-nesne olarak düşünür. Başkası, bir başka olarak benimle aynı bedene sahiptir.

Her birimiz bedenlere sahip olarak bir anlam dünyasında yaşamaktayız. Bununla birlikte her birimizin deneyimi tikel ve ayrıcalıklıdır. Merleau-Ponty, buna ve algıya verilen önceliğe bağlı olarak bir yanda "Algının Fenomenoljisi"ni çıkarmaya çalışır; öte yandan aynı yaklaşımın bir sonucu olarak "Göz ve Tin" ile, bedenin dünya ile ilişkileri resmetmeye yönelir.

Çalışmaları

1942 yılında ilk kitabı Davranışın Yapısı yayımlanır. Burada dönemin psikanaliz ve fizyoloji düşüncesi fenomenolojik bir temelde sorgulanmaktadır. Algının her şeyden önceliği düşünsel bakımdan ilk olarak burada belirtilir. Merleau-Ponty analitik felsefenin tamamen dışındadır.

Algının Fenomenolojisi Merleau-Ponty'nin başyapıtı sayılır ve 1945 yılında yayımlanmıştır. Burada algıya verilen öncelik iyice netleştirilmiştir. Beden kavramı devreye girmiştir. Bu andan itibaren Merleau-Ponty özgün bir beden felsefecisi olarak anılacaktır.

İnsancılık ve Şiddet 1947 yılında yayımlanır. Marksist bir gözle kaleme alınmış bir çalışmadır bu kitap.

Anlam ve Anlamsızlık ise hem yazı hem de resim üzerine yazılarının toplandığı bir kitap olarak 1948'de yayımlanır.

Diyalektiğin Serüvenleri 1955 yılında yayımlanmıştır. Burada, Marksist bir bakışla toplanmış yazılar söz konusudur.

1960 yılında Göstergeler yayımlanmıştır. Merleau-Ponty, burada Sausseurcü dilbilim ile ilişkilenmektedir ve algoritmik bir dil arayışı içindedir.

1961 yılında bir başka bilinen çalışması Göz ve Tin yayımlanır. Burada, algıya verilen öncelikle, beden ile dünya ilişkileri resmedilmeye çalışılması söz konusudur. Merleau-Ponty'nin girişimleri ile felsefe bir soyutluk olmaktan çıkarılıp yaşam dünyasına/yaşanan dünyaya döndürülmek istenmiştir.

1964 yılında bitmemiş bir çalışma olarak Görünen ile Görünmeyen yayımlanır. Burada Merleau-Ponty, fenomenolojinin izlerini sürmekte ve onu yeniden değerlendirmeye çalışmaktadır ancak kitabı bitirememiştir.

1969'da Dünya Yazısı adlı, fenomenolojik dil arayışının ürünü olan ve bu yönde Sausseur ile ilişkilenmesini gösteren kitabı yayımlanır.

Kaynakça

  1. ^ Lawrence Hass & Dorothea Olkoskwi. Rereading Merleau-Ponty: Essays Beyond the Continental-Analytic Divide. Humanity Books. 2000.
  2. ^ Lester Embree, "Merleau-Ponty's Examination of Gestalt Psychology" 21 Kasım 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Research in Phenomenology, Vol. 10 (1980): pp. 89–121.
  3. ^ Maurice Merleau-Ponty - Biography 28 Kasım 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. at egs.edu
  4. ^ "Lacan, Jacques. "The Split between the Eye and the Gaze" (1964)". 12 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2014. 
  5. ^ Toadvine, Ted (2019), "Maurice Merleau-Ponty", Zalta, Edward N. (Ed.), The Stanford Encyclopedia of Philosophy, Spring 2019, Metaphysics Research Lab, Stanford University, erişim tarihi: 16 Temmuz 2022 .
  6. ^ YILDIRIM, Ömer (8 Kasım 2019). "Maurice Merleau-Ponty'nin Felsefesi". Felsefe hakkında her şey. 9 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Temmuz 2024. 
  7. ^ Jean Paul Sartre (1944). Gizli Oturum (PDF). 

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

Fenomen (Fransızca: phénomène) veya görüngü, duyularla algılanabilen şey. Fenomen kelimesi, bazılarınca sadece şaşırtıcı şeyler için kullanılsa da, genel kullanımda böyle bir anlamı bulunmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kenan Gürsoy</span> Türk akademisyen ve filozof

Kenan Gürsoy, Türk akademisyen ve filozof.

<span class="mw-page-title-main">Fenomenoloji</span> Kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı

Fenomenoloji veya görüngü bilimi, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Edmund Husserl</span> fenomenoloji okulunu kuran Yahudi kökenli Alman filozof

Edmund Gustav Albrecht Husserl, fenomenoloji okulunu kuran Yahudi kökenli Alman filozoftur. İlk çalışmalarında, mantıkta tarihselcilik ve psikolojizm hakkında yönelimsellik analizlerine dayanan eleştirel incelemelerde bulundu. Olgun dönem çalışmalarında ise, fenomenolojik indirgeme denilen sistematik bir temel bilim geliştirmeye teşebbüs etti. Transandantal bilincin, tüm olası bilginin sınırlarını belirlediğini savunan Husserl, fenomenolojiyi transandantal - idealist bir felsefe olarak yeniden tanımladı. Husserl düşüncesiyle 20. yüzyıl felsefesini derinden etkiledi ve günümüzde hâlen çağdaş felsefe ve ötesinde önemli bir figür olmaya devam ediyor.

<span class="mw-page-title-main">Martin Heidegger</span> Alman filozof

Martin Heidegger, varoluşçu felsefenin isimlerinden biri olarak bilinen Alman filozof.

<span class="mw-page-title-main">Jean-François Lyotard</span> Fransız filozof (1924 –1998)

Jean François Lyotard;, Fransız filozof, edebiyat teorisyeni, postmodernizmin ve postmodern felsefe 'nin öncülerinden olan çağdaş Fransız düşünürü.

<span class="mw-page-title-main">Varoluşçuluk</span> Felsefi ve edebi akım

Varoluşçuluk veya egzistansiyalizm, 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılda kendi içlerindeki derin öğretisel farklılıklarına karşın felsefi düşüncenin salt düşünen özne ile değil eyleyen, duyumsayan, yaşayan bir birey olarak insan öznesi ile başladığı inancını paylaşan belli başlı Avrupalı filozofların çalışmalarına karşılık gelen terim. Varoluşçu düşüncede her ne kadar 'özgürlük' yaygın olarak tepe nokta kabul edilse de akımın ilksel erdemi, otantisitedir. Varoluşçuluğa göre bireyin başlangıç noktası "varoluşsal tutum" olarak adlandırılan tutumla, yani görünürde anlamsız veya absürt bir dünya karşısında bir kopma ve keşmekeşlik duygusu ile nitelenir. Pek çok Varoluşçu, geleneksel ya da akademik felsefeyi biçim ve biçemsel yönden gerçek insan deneyiminden fazlasıyla soyut ve uzak olarak görmüştür. Ruhbilimsel ve kültürel devinimlerin bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan bu felsefi akımda, erdemlilik ve bilimsel düşünce birlikteliğinin insan var oluşunu anlamlandırmak için yeterli olamayacağını, bundan dolayı mevcut birlikteliğin gerçek değer yargıları içinde yönetilen ileri düzey bir kategori olduğu düşünülmüştür. İnsanın varoluşunu anlamlandırma, kesin olarak bahsedilen bu otantik gerçeklikle mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Jean-Paul Sartre</span> Fransız filozof (1905-1980)

Jean-Paul Charles Aymard Sartre, Fransız yazar ve düşünür. Felsefi içerikli romanlarının yanı sıra her yönüyle kendine özgü olarak geliştirdiği Varoluşçu felsefesiyle de yer etmiş; bunların yanında varoluşçu Marksizm şekillendirmesi ve siyasetteki etkinlikleriyle 20. yüzyıl'a damgasını vuran düşünürlerden biri olmuştur. Sartre, bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Batı felsefesi</span>

Batı felsefesi, Antik Yunan'dan başlayıp günümüze kadar gelen Batılı felsefe tarihi anlayışı. Özellikle Avrupa'nın ve batı olarak adlandırılan dünyanın 19. yüzyıl'da felsefe tarihini yazarken kategorize ettikleri düşünce geleneği Batı felsefesi olarak adlandrılır. Platon'dan başlayıp modern zamanlara uzanan belirli bir felsefe yapma tarzı batı felsefesinin ayırıcı özelliği, daha ayrıcalıklı özelliği olarak anlaşılır. Bu eğilim genel bir yaklaşımla "Doğu'da felsefe yoktur" savını ileri sürer. Antik Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint kültürleri tarih olarak çok daha eski olmalarına ve buralarda yaşayan insanların belirli düşünce geleneklerine sahip olmalarına rağmen, Batı felsefesi Antik Yunan dönemiyle birlikte başlatılır ve bunlar dışta bırakılır. Doğu felsefesi, Hint ve Çin felsefeleri dahil olmak üzere çok önceleri başlamıştır, bu gelenekler etkileşimlerle sürekli varlıklarını devam ettirmişlerdir, ancak Batı felsefesi bu gelenekleri felsefe-dışı sayma yönelimindedir. Felsefe tarihi kitapları, genel bir eğilim olarak, MÖ 500'lerden başlayarak bugüne kadar, batı olarak addedilen bölgelerde ve batılı düşürlerce ortaya konulan felsefe yapma geleneği Batı felsefesi olarak görülür.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Görecilik</span>

Görecilik ya da rölativizm, felsefe tarihinde sürekli gündemde yer almış olan bir yönelim biçimidir. Felsefenin alt bölümlerinden epistemoloji ve etik alanlarında göreceli yaklaşımlar özellikle etkili olmuştur. Bilgi anlayışında mutlak ve nesnel gerçek anlayışından ayrılır, bilginin kesinliğinden ve genel geçerliliğinden şüphe eder. Bütün bilgilerin göreli olduğu önermesi bu akımın başlıca argümanıdır. Etikte ise görecilik mutlak ahlaki değerlerin varlığını ve olabilirliğini yadsır. Bunlara göre bilgi ya da ahlaki değerler tarihsel koşullara, dönemlere, toplumlara, kültürlere ve kişilere göre değişim gösterir. Bilim felsefesinde de etkili olmuştur; özellikle 20. yüzyılda Kuantum fiziğine bağlı bilimsel ve kuramsal gelişmelerden sonra görecelilik gelişme göstermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Simone de Beauvoir</span> Fransız yazar ve feminist filozof

Simone Lucie-Ernestine-Marie-Bertrand de Beauvoir, Fransız yazar ve feminist filozof. Roman, felsefe politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı, gazeteci.

Varoluşçu feminizm bireylerin sosyal rollerini aşabilen ve kendi gelişimlerinin nasıl olacağı konusunda karar alabilen özgür ve sorumlu ajanlar olduğunu savunan varoluşçuluk felsefesi çerçevesinde kadının konumunu tartışan bir feminist akımdır.

Ahmet Soysal, felsefe yazarıdır. İstanbul Saint-Joseph Fransız Lisesi'nde ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde eğitim gördü. Herhangi bir üniversiteye bağlı olmadan çalışmaktadır. Metinlerini Türkçe ve Fransızca yazar. 1976'ya kadar Paris, Brüksel, Beyrut ve yeniden Brüksel'de yaşadı. 1976'dan beri İstanbul'dadır.

<span class="mw-page-title-main">Kıta felsefesi</span>

Kıta felsefesi, Avrupa'daki 19. ve 20. yüzyıl felsefe geleneklerini tanımlamakta kullanılan terim. 20. yüzyılın ikinci yarısında anadili İngilizce olan filozoflar tarafından, analitik felsefenin dışında kalan görüş ve düşünceler için kullanılmaya başlanmıştır. Kıta felsefesi, şu akımları içinde barındırır: Alman idealizmi, fenomenoloji, varoluşçuluk, yorumsama, yapısalcılık, postyapısalcı felsefe, Fransız feminizmi, Frankfurt Okulu'nun eleştirel teorisi ve Batı Marksizmi ile psikoanalitik teorinin ilgili alanları.

<i>Bulantı</i> (roman)

Bulantı, Jean-Paul Sartre'ın 1938 yılında yayımlanan edebiyat alanındaki ilk yapıtıdır. Roman, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.

Alia El-Saji, McGill Üniversitesi'nde Felsefe Doçentidir. Çalışmaları 20. yüzyıl olguculuğunu ve Fransız felsefesini eleştirel ırk ve feminist teorileri ile birleştirmeye odaklıdır. El-Saji, feminist olguculuğun çalışmasına kesişmeli bir yaklaşım getirmesi gerektiğine; cinsiyetin ise cinsiyete baskı uygulayan diğer etkenlerden ayrı olarak değerlendirilmemesi gerektiğine inanıyor.

Psikoloji felsefesi, modern psikolojinin teorik temellerinde yatan birçok konuyu ifade eder.