İçeriğe atla

Materyalizm

Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.

Genel bakış

Maddeci kuram, monist varlıkbilim sınıfına aittir. Böylelikle, düalizm veya plüralizmden ayrılır. Görüngübilim üzerine kurulmuş idealizm ve tinselcilik düşünce sistemlerinin karşıtıdır.

Felsefi okulların çokluğuna ve aralarındaki farklara rağmen,[1][2][3] tüm felsefi sistemlerin birbirlerine taban tabana zıt iki ana kategoride toplanabileceği söylenir: İdealizm ve materyalizm. Bu iki kategorinin temel önermeleri gerçeğin doğası hakkındadır ve aralarındaki temel fark "Gerçeklik neyden meydana gelir ve aslı nedir ?" sorusuna verdikleri yanıtta bulunur. İdealistler için ruh veya bilinç, akıl esasken, maddeciler için madde asıldır, ruh veya bilinç de, bu aslolanın sonucu olarak doğan ve ikincil olandır.[3]

Maddeciler, varoluşun insan bilinci gibi maddi olmayan kavramlarla temellendirilmesine karşı çıkarlar. Onlara göre dış dünyanın gerçekliği sorgulanamaz ve insan da bu maddi dünyaya bağlıdır. Örneğin, antik maddeciler, insan ruhunun beden dışı ve ölümsüz bir varlık olarak düşünülmesini kabul etmezler. İnsanı dış dünyanın bir parçası olarak görmesi ve insan bilincinin doğa üzerindeki egemenliğini kabul etmemesi yönüyle determinizm düşüncesiyle paralellik gösterir.

İlkesi

Maddecilik bilginin yapısı ve oluşumu hakkında bir varsayımdır. Bütün bilginin gözlem veya deneyim sayesinde oluştuğunu savunur.

Maddecilik bilmenin yapısı için üç dayanak öne sürer:

  • Görüngüleri, Tanrı, ruh gibi kanıtlanmamış önermelerle açıklamaktan kaçınmak gerekir. Aksi takdirde, görüngülerin maddi kökleri yok sayılabilir. Örneğin bilinç, kaynağını beynin işleyişinden alan bir görüngüdür ve ona metafiziksel açıklamalar getirmek dış dünyanın gerçek olmayışı gibi yanılgılara yol açabilir.
  • Bütün önermeler gözlem veya deney ile kanıtlanmalı ve doğrulanmalıdır.
  • Her şey maddeden gelip madde olarak devam etmektedir.

Maddeciliğin Tarihi

Aksiyal Çağ

Maddecilik, birbirinden bağımsız bir şekilde, Avrasya'nın ayrı coğrafi bölgelerinde, Karl Jaspers'in Aksiyal Çağ olarak adlandırdığı ve M.Ö 800 ila 200 yıllarını kapsayan dönemde gelişti.

Eski Hint felsefesinde, maddecilik Ajita Kesakambali, Payasi, Kanada'nın çalışmalarıyla ve Cārvāka felsefe okulunun önermeleriyle, M.Ö. 600 civarlarında gelişmeye başladı. Kanada atomist felsefenin öncüllerinden olmasını sağlayan önermeler geliştirdi. Nyaya–Vaisesika okulu (M.Ö 600-100) atomizmin ilk biçimlerini geliştirmekle beraber Tanrı kanıtlamaları ve bilincin maddi olmadığını öne sürüşleri onları maddeci olarak tanımlamamıza engel olmaktadır. Atomik gelenek Budist atomizmi ve Jaina okuluyla devam etti.

Eski Çin'de Xun Zi (tahmini olarak M.Ö. 312–230) gerçekçilik ve maddecilik üzerine kurulu Konfüçyüsçü bir öğreti geliştirdi. Dönemin diğer önemli Çinli maddecileri Yang Xiong ve Wang Chongdur.

Anaksagoras (tahmini olarak M.Ö. 500-428), Epiküros ve Demokritos gibi Antik Yunan filozofları daha sonraki maddeciliğin temellerini atmışlardır. Lukretius'un Latince şiiri De Rerum Natura Demokritos ve Epiküros'un mekanik felsefelerini anlatır. Bu görüşe göre var olan her şey madde ve hiçliktir ve bütün varlıklar "atom" adı verilen ve Eski Yunancada bölünemeyen anlamına gelen, küçük parçacıkların hareketleri ve birleşmeleri sayesinde oluşmuştur. De Rerum Natura erozyon, buharlaşma, rüzgâr ve ses için mekanist açıklamalar barındırır. "hiçbir şey hiçlikten gelemez" ve "maddeye maddeden başka hiçbir şey dokunamaz" gibi ünlü ilkeler ilk defa Lukretius'un çalışmalarında görülür.

Orta Çağ

Hint maddeci Jayaraashi Bhatta (MS 6. yy.) Tattvopaplavasimha ("Bütün ilkelerin devrilmesi") adlı çalışmasında Nyaya Sutra epistemolojisini çürüttü. Maddeci Cārvāka felsefesi MS 1400'lerde yavaş yavaş yok olduğu görülüyor.

12. yy.'ın başlarında Arap düşünür Endülüs'te İbn-i Tufeyl, felsefi romanı Hayy bin Yakzan diğer adıyla Esrarü’l-Hikmeti’l-Meşrikiye'da maddeci düşünce üzerine yazmıştır.[4]

Aydınlanma Çağı

17. yy.'da Pierre Gassendi doğa bilimlerini düalist bir temele oturtmaya çalışan René Descartes'a karşı maddeci geleneği temsil etti. Onu maddeci ve ateist Jean Meslier, Julien Offroy de La Mettrie, Paul-Henri Thiry Baron d'Holbach, Denis Diderot ve diğer Fransız Aydınlanma Çağı düşünürleri, çağdaş maddeciliğin temellerini atan Ludwig Feuerbach ve İngiltere'de de John Stewart izledi.

Schopenhauer maddecilikten "kendini hesaba katmayı unutan felsefe" olarak bahseder.[5] Ona göre maddecilik yanlıştır, çünkü bilen özneyi, ancak bu öznenin bilmesinden yola çıkarak var olan ve bu bilmeye göre var olan şeyle açıklamaktadır. Maddecilik dolayımsız olanı dolayımlı olanla yani daha fazla bilineni daha az bilinenle açıklamaya çalışmaktadır. Schopenhauer'e göre zihin ve madde (yani sırasıyla özne ve nesne) karşılıklı olarak birbirine bağlıdır. Özne ve nesne farklı yanlardan görünen aynı şeydir. Ele alınan ve elde edilen dünya, düşünce ve yer kaplamaya, zihin ve maddeye bölünemez.

Marx'ın Maddeciliği

Karl Marx ve Friedrich Engels, Hegelin idealist diyalektiğini ayakları üstüne oturttular. iki ayrı kavramı ortaya çıkardılar: diyalektik maddecilik ve tarihin akışına maddeci bir açıklama getiren tarihsel materyalizm.[6] Marx'ın felsefesinin temelini üretici güçler ve bu güçlerin toplumsal hayata yansımaları olan ilişkileri(özellikle sınıf ilişkileri;serf-lord,işçi-işveren vb.) oluşturur. Bu temel toplumsal ilişkilerden bilimsel, ekonomik, hukuki, ahlaki ideolojik formlar ve değerler doğar. Bütün toplumsal değerler sınıf ilişkilerinin yansımasıdır ve toplumu şekillendiren bu değerlerin alt yapısını ekonomik çıkara dayalı sınıf ilişkileri oluşturur.

Marx ve Engels "maddecilik" terimini günlük ekonomik ve maddi ihtiyaçların tarihin dönemlerini oluşturan ve şekillendiren etkenler olduğu yönündeki tarihsel bakış açısı için kullandılar. Alman idealist felsefesine karşı maddecilik toplum ve gerçekliğin, insanların barınak, yiyecek, giyecek gibi maddi ihtiyaçlarını karşılamak için devam ettirdikleri basit ekonomik hareketlerden kaynaklandığını söyler. Maddecilik, insanların fiziksel emek ve üretici faaliyetler ile günlük ihtiyaçlarını karşıladıkları gerçeğini başlangıç noktası olarak alır. Tek başına bu ekonomik faaliyet, Marx'a göre, siyasi, yasal ve dini modelleri içinde barındıran toplumsal ilişkiler sistemine neden olur.

Bilimsel sosyalizm toplumsal ve ahlaki değerlerin, kültürel özelliklerin-idealizmde olduğu gibi-değişmez bir doğa yasasından değil, toplumsal çevre ve dolayısıyla da toplumun kendine özgü örgütlenme biçiminden kaynaklandığını savunur. Bu toplumsal ilişkiler, üretim ilişkileri, doğal çevre ve teknolojinin gelişmişliği gibi toplumdaki maddi etkenler tarafından belirlenir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Edwards, Paul (Editor-in-chief) (1972), The Encyclopedia of Philosophy, Vols.1-4, ISBN 0-028-94950-1(Originally published 1967 in 8 volumes)  Alternative ISBN 978-0028-94950-5
  2. ^ Priest, Stephen (1991), Theories of the Mind, Londra: Penguin Books, ISBN 0140130691  Alternative ISBN 978-0140130690
  3. ^ a b Novack, George (1979), The Origins of Materialism, New York: Pathfinder Press, ISBN 0873480228 
  4. ^ Dominique Urvoy, "The Rationality of Everyday Life: The Andalusian Tradition? (Aropos of Hayy's First Experiences)", in Lawrence I. Conrad (1996), The World of Ibn Tufayl: Interdisciplinary Perspectives on Ḥayy Ibn Yaqẓān, pp. 38-46, Brill Publishers, ISBN 90-04-09300-1.
  5. ^ The World as Will and Representation, II, Ch. 1
  6. ^ Jonathan Wolff, Ph.D. ((Ed.)). "Karl Marx". Stanford Encyclopedia of Philosophy. Stanford. 8 Şubat 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2009. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Ontoloji, varlık felsefesi ya da varlıkbilim, temel sorunu varlık olan felsefi disiplin. Varlık ya da varoluş ile bunların temel kategorilerinin araştırılmasıdır. "Varlık" ve "varolan" ayrımını; "varlık vardır" ve "varlık yoktur" fikirlerini tartışır.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Ludwig Andreas Feuerbach</span> Alman filozof ve ahlakçı (1804-1872)

Ludwig Andreas Feuerbach, Alman filozof ve ahlakçı. Marx üzerindeki etkisi ve hümanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Louis Althusser</span> Fransız filozof (1918-1990)

Louis Pierre Althusser, Fransız marksist filozof.

<span class="mw-page-title-main">Diyalektik materyalizm</span> Karl Marx ve Friedrich Engelsin eserlerinden türetilen felsefi görüş

Diyalektik Materyalizm, materyalizmin Karl Marx tarafından yorumlanmış biçimi, Marksist felsefenin adlandırılma biçimi ya da Marksizmin felsefi öğretisidir.

<span class="mw-page-title-main">Fenomenoloji</span> Kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı

Fenomenoloji veya görüngü bilimi, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Georg Wilhelm Friedrich Hegel</span> Alman filozof

Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Alman filozof.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel materyalizm</span>

Tarihsel materyalizm, Marx ve Engels tarafından ortaya konulan diyalektik materyalizmin doğadan topluma doğru geliştirilerek tarihsel süreçlerin anlaşılmasında ve açıklanmasında kullanılmasıyla formüle edilen yöntemsel yapı. Diyalektik materyalizmde olduğu gibi tarihsel materyalizmi de bir felsefe dizgesi olarak anlayıp açıklamanın yanı sıra, bir bilim yöntemi dahası bir bilimsel kuram olarak değerlendiren düşünceler de vardır. Bu görüşler, Marksizm içindeki eğilimlere göre çeşitli ayrımlar gösterir.

Sovyetler Birliği’nde felsefe, resmi olarak Marksist-Leninist düşünce odaklıydı, bu kuramsal olarak nihai felsefi doğru ve nesnellik temeliydi. 1920’ler ve 1930’lar boyunca, Rus düşüncesinin diğer eğilimleri baskılandı. Stalin 1931’de diyalektik materyalizm’i Marksizm Leninizm ile özdeşleştiren bir karar çıkartarak, bütün komünist devletlerde ve Comintern aracılığıyla çoğu Komünist partide geçerli olacak resmi felsefe haline getirdi.. Bolşevik yönetimin başlangıcından itibaren Sovyet felsefesinin resmi amacı, Komünist düşüncelerin kuramsal olarak anlatılmasıydı. Bununla birlikte, 1917 Ekim Devrimi nden sonra, hem felsefi hem siyasi mücadeleler damgasını vurmuş ve artık eskisi gibi dogmatik olunmayıp daha ilerici ve olumlu konular tartışılır hale getirmiştir. Evald Vasilevich Ilyenkov 1960’ların önde gelen filozoflarından biriydi, Leninist Diyalektik ve Positivizmin Metafizikliği (1979) kitabında, 1920’lerin “mekanikçiler ile “diyalektikçiler” tartışmasını yeniden açtı. 1960’lar ve 1970’lerde analitik felsefe ve mantık deneyciliği dahil Batı felsefeleri Sovyet düşüncesi üzerinde iz bırakmaya başladılar. Keza bu durum da SSCB'nin Stalin sonrası yönetiminde komünist idealini ne derece yeteneksiz kullandığının ve emperyalist ülkelerinin felsefelerine gittikçe kayan bir ivme kazandığının göstergesidir.

<span class="mw-page-title-main">Georg Lukács</span> Macar siyasetçi, filozof ve edebiyat eleştirmeni (1885-1971)

Georg Lukács, Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">İdealizm</span> felsefi görüş

İdealizm, gerçekliğin özünü yalnızca fenomen olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, maddesel olma­yan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği; idea, us, tin olarak belirleyen ve maddeyi düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş. Materyalizmin ve natüralizmin karşıtı.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">19. yüzyıl felsefesi</span>

19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Üretim biçimi</span> Ekonomik Teori

Üretim biçimi ya da başka bir deyişle Üretim tarzı, Marksist teoride genel olarak belirli bir tarihsel dönemdeki üretimin niteliğini ya da üretimin karakteristik formunu ifade etmek anlamında kullanılır. Esas itibarıyla üretim sürecinin nihai sonucuyla üretim araçları arasındaki ilişkiyi belirtir. Bu kategori, Marks'ın şekillendirdiği tarih anlayışının temel kavramlarındandır. Kavramın içerimleri farklı şekillerde ele alınıp farklı vurgularla değerlendirilmekle birlikte, genel anlamda, tarihsel gelişmenin Marks'ın formüle ettiği anlamda Materyalist bir şekilde açıklanmasında bu kavram temel bir rol oynar. Ekonomi-politiğe ait bir kavram olmakla birlikte, Marks'ın kuramında bu terim çok daha genel bir kuramsal yapının ögesi durumundadır. Üretim ilişkileri ve üretici güçler kavramları, belirli bir tarihsel andaki ilişkileriyle üretim biçiminin niteliğini belirlerler.

<span class="mw-page-title-main">Altyapı ve üstyapı</span> Marksist toplum kuramında, insan öznelliği ve toplumun maddi varlığının birlikteliğinin özgün biçimi

Marksist üstyapı, Marksist toplum kuramında, insan öznelliği ve toplumun maddi varlığının birlikteliğinin özgün biçimidir. Biçim bir dereceye kadar nesnel bir dereceye kadar özneldir. Altyapı, üretici güçler ve üretim ilişkilerinden oluşur. Marksist teoride altyapı, üstyapıyı oluşturan kültür, kurumlar, siyasi iktidar ilişkileri, roller, ritüeller, devlet gibi toplumun diğer ilişkilerini ve düşüncelerini belirler. Üstyapı ve altyapı arasındaki ilişkinin diyalektik olduğu, "dünya"daki gerçek varlıklarla arasında bir ayrım olmadığı düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Zihin felsefesi</span> Zihnin doğasıyla ilgilenen felsefe dalı

Zihin felsefesi, zihin, zihinsel olaylar, zihinsel işlevler, zihinsel özellikler, bilinç ve bunların fiziksel bedenle, özellikle beyinle ilişkilerini inceleyen felsefenin bir alt araştırma koludur. Bedenin zihinle ilişkisi bakımından zihin-beden sorunu, zihnin doğası ve onun fiziksel bedenle ilişkili olup olmadığı gibi diğer sorunlara rağmen, zihin felsefesinin merkezinde yer alan bir sorun olarak görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Marx'ın insan doğası teorisi</span>

Karl Marx'ın insan doğası teorisi onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve maddecilik anlayışında önemli bir yer tutar. Marx, tam olarak “insan doğası” ifadesini kullanmaz, bunun yerine kullandığı “gattungswesen” kavramı genellikle ‘varlık türü’ ya da ‘tür-özü’ olarak çevrilir. Marx bu terimle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir. Genç Marx'ın 1844 yılına ait el yazmalarındaki bir nota göre terimi, hem birey hem de insan doğasından bir bütün olarak bahsederken kullanan Ludwig Feuerbach’tan alıntılamıştır. Bütünsel bir insan anlayışına sahip olan Marx, insanı yabancılaşmamış durumuna geri dönmeye, doğayla, başka insanlarla ve toplumla yeniden birleşmeye ihtiyaç duyan bir varlık olarak görmüştür.

Teori ve Politika, Marksizm içinde özgün bir akımı temsil iddiasında olan kolektifin 1996 yılından beri kesintisiz olarak yayımladığı mevsimlik dergi. Editörlüğünü Metin Kayaoğlu yürütmektedir.