İçeriğe atla

Margaret Lucas Cavendish

Margaret Cavendish, 1665

Margaret Lucas Cavendish (d. 1623 ö. 15 Kasım 1673) 17. Yüzyıldaki İngiliz aristokrat, filozof, şair, bilim insanı, bilimkurgu ve oyun yazarı. Doğum adı Margaret Lucas olan Cavendish, ünlü İngiliz kraliyet soylularından John Lucas ve Charles Lucas'ın en küçük kız kardeşidir. Kraliçe Henrietta Maria'nın görevlisi oldu ve Fransa'da sürgüne gönderildi, bir süre genç Kral 14. Louis'in sarayında yaşadı. 1645'te Newcastle’ın ilk dükü olarak bilinen William Cavendish ile evlenerek onun ikinci karısı oldu. Evlendiğinde William Cavendish henüz bir markiydi. Cavendish, çoğu kadın yazarın isimsiz olarak kitaplarını yayınladığı bir dönemde kendi adıyla eserlerini yayınlayan bir şair, filozof, deneme ve oyun yazarıydı. Kitaplarında cinsiyet, güç, ahlak, bilimsel yöntem ve felsefe gibi bir dizi konuyu ele aldı. Ütopik aşk romanı The Blazing World, bilimkurgu edebiyatının tarihteki ilk örneklerinden biridir. Doğa felsefesi ve modern bilim alanındaki yayınlanan kapsamlı çalışmalarıyla benzeri görülmemiş bir kadındır. Bir düzineden fazla özgün eserin yanı sıra gözden geçirilmiş eserler de eklendiğinde toplam yayınlanan eseri 21'dir. Cavendish, benzersiz ve çığır açan bir kadın yazar olarak savunuluyor ve eleştiriliyor. On yedinci yüzyılın Aristotelizm ve mekanik felsefesini reddeden ve bunun yerine canlı bir model tercih eden Cavendish 1667'de Londra Kraliyet Cemiyeti'nde yapılan ilk toplantıya katılan ilk kadın oldu ve toplantıya katılan filozoflar Thomas Hobbes, René Descartes ve Robert Boyle ile yan yana gelmiş ve onları eleştirmiştir. Cavendish'in ilk hayvan hakları savunucusu ve hayvanlar üzerinde yapılan deneylere ilk karşı çıkan kişi olduğu öne sürülmektedir.

A True Relation of my Birth, Breeding, and Life

Cavendish, 1656'da, Natures Pictures Drawn by Fancies Pencil to the Life yazınsalına ilave olarak otobiyografik çalışması olan A True Relation of my Birth, Breeding, and Life'ı yayınladı. Günümüzde edebiyat eleştirmenleri için bir tartışma konusu olan eseri 33 yaşındayken yazdı Eleştirilerinden biri Cavendish'in otobiyografisinin toplumda itibar kazanmanın yanı sıra toplumun gözündeki olumsuz imajını ve düşüncelerini değiştirebilecek pazarlanabilir bir imaj yaratmak için yazıldığı yönünde. Cavendish otobiyografisini, sanıldığı gibi onun hakkında yazılıp çizilenlerle değil, hayatı boyunca onun hakkındaki söylentilerle mücadele etmek için yazmıştır. Eserde Cavendish'in soyu, sosyal statüsüsü, serveti, yetiştirme, eğitim ve evlilik ile ilgili anılarından söz edilir. Biyografide Cavendish, uğraşları ve görgüsününden de bahsetmekle birlikte aşırı utangaçlığı, düşünceli yapısı ve yazıları hakkındaki düşünceleri de dahil olmak üzere kendi kişiliği ve tutkularıyla ilgili bir yazınsal ortaya koydu. Cavendish ayrıca, cinsiyet (uygun davranış ve eylemler), siyaset (Parlamenterler ve Kraliyetçiler) ve sınıflara (hizmetçilerin uygun davranışı) ilişkin görüşlerini kitabında paylaştı. Cavendish'in otobiyografisinde ailesinin de hayatını anlattı. Örneğin, İkinci İngiliz İç Savaşı sırasında vatan hainliği suçlamasıyla Parlamenterler tarafından idam edilen ve en iyi süvari komutanlarından biri olan kardeşi Charles Lucas'ın kısa bir biyografisi de vardı. Buna ek olarak, Cavendish, savaşın ve siyasi bağlılığın bir sonucu olarak mülk ve yakınlarının kaybı gibi kendisinin ve ailesinin karşılaştığı ekonomik ve kişisel sıkıntılara da değindi.

Cavendish'in doğa felsefesi anlayışı

Eileen O'Neill, Observations upon Experimental Philosophy kitabının giriş kısmında Cavendish'in doğal felsefesi anlayışına dair genel bir değerlendirme kaleme aldı. O'Neill, Cavendish'in doğal felsefesini ‘Aristotelizm ve mekanik felsefeyi reddeden ancak Stoacı öğretileri olumlayan’ şeklinde tanımladı. On yedinci yüzyılda kadınlar doğa felsefesi hakkında nadiren yazılar yazarken, Cavendish konuyla ilgili altı kitap yayınladığını belirtti. O'Neill, William Cavendish ve kardeşi Charles'ın da doğa felsefesine ilgi duysa ve kardeşinin Margaret'ın alana yönelik ilgisini ve çalışmalarını desteklese de Cavendish'in doğal felsefe eğitimi almadığının altını çizdi. Cavendish, Thomas Hobbes gibi filozoflarla görüşmelerinden etkilenmiş olabilir. O'Neill, Hobbes'un Cavendish'in doğal felsefesi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu düşünüyor ve Cavendish'in, Hobbes'un doğada ruh diye bir şeyin var olmadığını savunan Hobbes'un materyalist felsefesini on yedinci yüzyılda çok az sayıda destekleyen kişilerden biri olduğunu dikkat çekmiştir. 1660'lı yıllardan itabaren Cavendish, çağdaşlarının çalışmalarını daha ciddi ele almaya başladı. O'Neill, Cavendish'in kendi fikirlerini diğer doğa filozoflarının fikirleriyle mukayese ederek kendi düşüncelerini daha iyi öne sürebilmek için böyle bir tutum değişikliğine gittiğini ortaya attı.

Yeni Bir Dünyanın Tasviri: The Blazing World

Cavendish'in düzyazı biçimindeki “masalı” 1666'da ve tekrar 1668'de yayınlandı. Her baskıda Observations upon Experimental Philosophy ile birlikte yayınlandı. Silvia Bowerbank ve Sara Mendelson da dahil olmak üzere pek çok kişi tarafından belirtildiği gibi, bilimkurgu'nun bu öncül eseri bilim, cinsiyet ve güç gibi konuları ele aldı ve eleştirdi. Ayrıca hayal ile mantık ve felsefe ile kurgu arasındaki ilişkiyi inceledi. Cavendish, kurgusal yeni bir dünyayı (yalnızca yeni bir kıtada değil, tamamen ayrı bir dünya) ve imparatoriçesini ayrıntılarıyla anlattığı kitabında aslında kendi düşlerini yazdı. Son bölümünde, kendisinin felsefi dünyanın hükümdarı olduğunun dikkatini çekti. Aslında, Cavendish'in okuyucusuna gönderdiği mektupta, Birinci Charles olduğu gibi, onun da Birinci Margaret olduğu düşünülüyordu.

Sociable Letters

1664'te William Wilson tarafından yayınlanan Sociable Letters (1664), gerçek kadınların elinden çıkmış mektuplar gibi sunulan bir kurgusal mektup seçkisi. Mektupların kitap içindeki düzenlenişi, diğer kitabı The World's Olio'daki düzene (1655) benzer. Konuları, mektupların biçimine ve uzunluğuna göre farklılık göstermektedir. Sözü edilen konular arasında evlilik, savaş, siyaset, tıp, bilim, İngilizce ve klasik edebiyat ve kumar ve radikal dindarlık gibi muhtelif konular da yer alıyor. Bazı mektuplarda bazı karakterlerin gerçek kişiler olduğu belirtilse ve bazı mektuplar Cavendish'in sık sık görüştüğü gerçek insanlara gönderilmiş olsa da; çoğu karakterin kurgu olması şaşırtıcı biçimde hâlâ güncel olan süregelen muhabbetleri ve çağdaş yasam hakkında gözlemleri göz önüne sermektedir.

Oyunları (1662), (1668)

Cavendish'in tiyatro çalışmaları iki ayrı cilt olarak basılmıştır. İlk cilt olan Plays'te (1662) şu oyunlar yer almaktadır:

  • Loves Adventures
  • The Several Wits
  • Youths Glory, and Deaths Banquet
  • The Lady Contemplation
  • Wits Cabal
  • The Unnatural Tragedy
  • The Public Wooing
  • The Matrimonial Trouble
  • Nature's Three Daughters, Beauty, Love and Wit
  • The Religious
  • The Comical Hash
  • Bell in Campo
  • A Comedy of the Apocryphal Ladies
  • The Female Academy

Plays, Never Before Printed (1668) adlı ikinci cildi aşağıdaki oyunları içerir:

  • The Sociable Companions, or the Female Wits
  • The Presence
  • Scenes
  • The Bridals
  • The Convent of Pleasure
  • A Piece of a Play

Diğer eserleri

Cavendish ayrıca, Orations (1662) başlıklı seçkisindeki gibi nutuklar ve Philosophical Letters (1664) derlemesini de yayınladı. Çalışmalarının çoğunda doğa felsefesi, cinsiyet, güç ve görgü konuları ele alınır. Cavendish yaşadığı süreç boyunca oyunları hiçbir zaman sahnelenmedi ancak The Convent of Pleasure (1668) dahil olmak üzere birçok oyunu günümüze kadar sahnelenmiştir. Belirtildiği gibi, Cavendish'in eserlerinin birçoğunda, mektubu, önsözü ve epiloglarında çalışmasını, felsefesini ve ihtiraslarını ele alırken, okuyucuya metni nasıl okumaları gerektiğini ve nasıl tepki vereceklerini öğretir. Cavendish'in eserleri, ilk yayınlandığı günden bugüne kadar hep eleştirildi ve savunuldu.

Yapılan eleştiriler ve gelen tepkiler

O dönemlerde bir kadın yazar olmasına karşın doğa felsefesi konusunda erkeklerle sohbet etmeye istekliliği ve uçuk-kaçık abartılı giyim tarzıyla nihayetinde Cavendish'a "Mad Marge" (Deli Margaret) denmeye başlanmıştı ve çağdaşlarının çoğu tuhaflık/aykırılık(eccentricity) nedeniyle Cavendish'in eserlerini yerden yere vururlar. Örneğin, bilim adamı ve Kraliyet Derneği üyesi Samuel Pepys, bir zamanlar onun biyografilerinden birisini okuduktan sonra "deli, kibirli, gülünç bir kadın" şeklinde değerlendirdi. Dorothy Osborne, düşesin kitaplarından birinin okuduktan sonra kendi yazdığı yayınlanmış mektuplarından birinde "Bedlam'da daha ayık insanlar var olduğundan artık eminim" şeklinde atıfta bulundu. Bu tepki halkın düşese yönelik edindiği tipik izlenimlerden biri gibi görünüyordu. Ona hayran olanlar da vardı; mesela Westmorland Kontu Mildmay Fane, elindeki Poems and Fancies kopyasının ara sayfasına Cavendish'in şerefine şiir yazdı; John Dryden, kocası William'ı karısının "eril tarzından" ötürü tebrik etti; eserlerinin birer nüshasını verdiği kişilerden Sir Kenelm Digby ve Henry More Cavendish'in çalışmalarını kıymetli bulduklarını söylediler; Joseph Glanvill ve Walter Charleton çok ciddi eleştilerde bulunup ve tavsiyeler sunarak düşese çalışmalarına olan saygılarını belirttiler. Bunlara ilaveten Charles Lamb da Sociable Letters'ı çok beğenmiş ve düşesin kocası dükün biyografisine “Hiçbir mücevher kutusu bu kitaptan daha zengin değil” diyerek hayranlığını vurgulamıştır.

Bilimsel çalışmalarına geldiğimizde, kadınları cinsiyetlerinden bağımsız olarak değerlendiren Kraliyet Cemiyeti tarafından geniş ölçüde küçümsendi. Cemiyete davet edilen ilk kadın üye Margaret Cavendish'di ve 1945 yılına kadar da ondan başka kadın üye seçilmedi. Üyelerden biri John Evelyn, onu "muazzam bir öğrenme, şiir ve felsefe meraklısı" şeklinde tanımlamıştır. Bir başka üye olan Robert Boyle, Kraliyet Cemiyetinin ıvır zıvır, önemsiz olarak Cavendish'e gösterdiği birçok deneyi "kullanmaktan" ziyade onları "tuhaflık" veya "güzellikleriyle" değerlendiren Cavendish'in deneyleri değerlendirme kriterlerine küçümsediğini düşünmektedir. Buna rağmen, düşesin bilgi birikimi hâlâ "Newcastle'ın günümüzdeki düşesi döneminde ona verilen talimatlarla değil de sahip olduğu zekasıyla birçok mezardaki yetişkin erkeğe üstün gelmektedir" yazan öncül feministlerden Bathsua Makin gibi bazıları tarafından büyük değer görmektedir ve o kadınların eğitim görerek neler yapabileceğini gösteren ilk örnek olarak görülmektedir.

Ölümünden sonra uzun süre boyunca edebiyat tarihçileri tuhaflığından ötürü onu ciddiye almakta çok zorlandı ; Virginia Woolf 1925'te basılan The Common Reader kitabında Newcastle Düşesinin yeniden keşfetti. Cavendish'in eserleriyle ilgili olarak Woolf, "felsefe anlayışı içi boş ve oyunları katlanılmaz ve dizeleri genellikle sıkıcı olmasına rağmen, Düşes, büyük kitleleri yaktığı gerçek ateşle mayalandırmaktadır. Sayfalar birbiri ardına kıvrıla kıvrıla akıp giderken ve parıldarken onun dengesiz ve sevimli kişiliğinin cazibesine kimse kapılmadan duramaz. Çatlak bir beyin ve daldan dala atlayan birinin yanı sıra asil, Don Kişot gibi hayalperest ve enerjik bir kadın söz konusu. Onun sadeliği çok açık, zekası çok kıvrak, peri masalları ve hayvanlarıyla sempatisi çok içten ve hassas. Cin gibi tuhaflığa, insan dışı varlıklardaki sorumsuzluğa, duygusuzluğa ve albeniye sahip "

Margaret Cavendish, yüzyıllardır tuhaf yapısından dolayı hep bir kenara atılmış haldeyken, 1980'lerde modern bir feminist bakış açısıyla yeniden keşfedilmesi ve analiz edilmesiyle popüler hale geldi. 1957 yılında onuncusu yazılana dek hayatına dair 9 biyografi vardı. Tuhaf yapısını haklı çıkarmak için pek çok kez tarihsel bakış açısıyla girişimlerde bulunuldu. Ütopik romanı The Blazing World adlı eseriyle ilk kadın bilimkurgu yazarlarından biri olarak ün kazandı. Margaret Cavendish olarak adlandırdığı ve The Blazing World'te kendini yansıttığı karakterin, modern Mary Sue'nun ilk örneklerinden biri olduğu iddia edilmektedir. Daha yakın dönemlerde oyunları, performans ve edebiyat arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıp toplumsal cinsiyet kimliklerine meydan okuduğu ve cinsiyet normlarına alt üst ettiğininden ötürü Performans-bilimin (Performance studies) bakış açısıyla incelenmektedir.

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

Metafizik ya da doğa ötesi, felsefenin bir dalıdır. İlk felsefeciler tarafından, "fizik bilimlerinin ötesinde olan" anlamına gelen "metafizik" sözcüğü ile felsefeye kazandırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Immanuel Kant</span> Alman filozof

Immanuel Kant, Prusya kökenli Alman filozof. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olmuş, Aydınlanma Çağı ve felsefe tarihinin kendisinden sonraki dönemini belirgin olarak etkilemiştir. Bugün Rusya topraklarında bulunan Königsberg'de doğan Kant'ın epistemoloji, metafizik, etik ve estetik alanlarındaki kapsamlı ve sistematik çalışmaları, onu modern Batı felsefesinin en etkili isimlerinden biri hâline getirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Feminizm</span> İdeoloji

Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının hatunculuk olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı, yönetim gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.

<span class="mw-page-title-main">Henri Bergson</span> Fransız filozof (1859 – 1941)

Henri-Louis Bergson, Fransız filozoftur.

<span class="mw-page-title-main">İslam felsefesi</span> İslam medeniyetindeki felsefe geleneği

İslam felsefesi, İslâm dinine mensup kişilerce gerçekleştirilen felsefe etkinliğidir. Müslüman felsefesi ve Arapça felsefe olarak da adlandırılır. İslam felsefesi adlandırması sadece İslam'a dair bir felsefe olarak anlaşıldığından tartışmaya açıktır. İslam dünyası felsefeyle 8. yüzyıldan itibaren sistematik hale gelen Bağdat merkezli tercüme hareketiyle tanışmıştır. 3. yüzyılda Plotinos'un öncülük ettiği, Yeni Platonculuk adlı felsefi akımın Eflâtun ve Aristoteles'i uzlaştırma çabaları İslam dünyasına aktarılan felsefenin temeli olmuştur. Müslüman filozoflar bu iki filozofun eserlerini şerh etme yoluna gitmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

Sovyetler Birliği’nde felsefe, resmi olarak Marksist-Leninist düşünce odaklıydı, bu kuramsal olarak nihai felsefi doğru ve nesnellik temeliydi. 1920’ler ve 1930’lar boyunca, Rus düşüncesinin diğer eğilimleri baskılandı. Stalin 1931’de diyalektik materyalizm’i Marksizm Leninizm ile özdeşleştiren bir karar çıkartarak, bütün komünist devletlerde ve Comintern aracılığıyla çoğu Komünist partide geçerli olacak resmi felsefe haline getirdi.. Bolşevik yönetimin başlangıcından itibaren Sovyet felsefesinin resmi amacı, Komünist düşüncelerin kuramsal olarak anlatılmasıydı. Bununla birlikte, 1917 Ekim Devrimi nden sonra, hem felsefi hem siyasi mücadeleler damgasını vurmuş ve artık eskisi gibi dogmatik olunmayıp daha ilerici ve olumlu konular tartışılır hale getirmiştir. Evald Vasilevich Ilyenkov 1960’ların önde gelen filozoflarından biriydi, Leninist Diyalektik ve Positivizmin Metafizikliği (1979) kitabında, 1920’lerin “mekanikçiler ile “diyalektikçiler” tartışmasını yeniden açtı. 1960’lar ve 1970’lerde analitik felsefe ve mantık deneyciliği dahil Batı felsefeleri Sovyet düşüncesi üzerinde iz bırakmaya başladılar. Keza bu durum da SSCB'nin Stalin sonrası yönetiminde komünist idealini ne derece yeteneksiz kullandığının ve emperyalist ülkelerinin felsefelerine gittikçe kayan bir ivme kazandığının göstergesidir.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe tarihi</span>

Felsefe tarihi, felsefenin mantık, epistemoloji, ontoloji, etik, estetik gibi alt bölümlerinden birisidir. Genel olarak felsefe derslerinin başlangıcında verilir. Bunun temel nedeni, felsefe tarihinin içeriğiyle ilintilidir. Felsefe tarihi, felsefenin ne olduğunun tanımlanmasından, çeşitli felsefe ögretilerinin tarihsel yerlerinin ve öğretisel ayrımlarının belirlenmesine ve bu öğretilerin felsefenin alt bölümleri açısından değerlendirilip ortaya konulmasına kadar çok yönlü ve çok boyutlu bir içeriğe sahiptir. Felsefe tarihi bu anlamda sadece bir mevcut felsefelerin ansiklopedik bir araya getirilmesi meselesi değildir; felsefenin ne olduğunun tanımlanmasından neyin felsefe-içi neyin felsefe-dışı sayılacağına değin bir dizi kuramsal/felsefi sorunla yüz yüzedir. Bu anlamda, felsefenin bir altbölümü olarak felsefe tarihi, hem felsefi çalışmanın başlangıcı hem de en önemli alanıdır. Genelde felsefe tarihi kitapları, bu bakımdan öğretilerin ve bunların felsefi sorunları çözme denemelerinin art arda etkileşimlerle gelişen tarihini ele alır. Bu tarihin hazırlanmasında hem düşünürlerin metinleri hem de bu metinlerin tarihsel toplumsal koşulları iç bağlantıları açısından değerlendirilir, öğretilerin birbirine etkileri ve karşıtlıkları, benzerlikleri ve ayrımları serimlenir. Dolayısıyla, genel anlamda felsefe tarihinin varlık, bilgi ve değerlerle ilgili soruları ve sorunları belirli özgül yöntemlerle değerlendiren ya da inceleyen ve bu incelemeyi sonuçları bakımından da sistemaktikleştirilmesine yönelik çalışan bütün düşünce girişimlerini ortaya koymayı hedeflediği söylenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Batı felsefesi</span>

Batı felsefesi, Antik Yunan'dan başlayıp günümüze kadar gelen Batılı felsefe tarihi anlayışı. Özellikle Avrupa'nın ve batı olarak adlandırılan dünyanın 19. yüzyıl'da felsefe tarihini yazarken kategorize ettikleri düşünce geleneği Batı felsefesi olarak adlandrılır. Platon'dan başlayıp modern zamanlara uzanan belirli bir felsefe yapma tarzı batı felsefesinin ayırıcı özelliği, daha ayrıcalıklı özelliği olarak anlaşılır. Bu eğilim genel bir yaklaşımla "Doğu'da felsefe yoktur" savını ileri sürer. Antik Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint kültürleri tarih olarak çok daha eski olmalarına ve buralarda yaşayan insanların belirli düşünce geleneklerine sahip olmalarına rağmen, Batı felsefesi Antik Yunan dönemiyle birlikte başlatılır ve bunlar dışta bırakılır. Doğu felsefesi, Hint ve Çin felsefeleri dahil olmak üzere çok önceleri başlamıştır, bu gelenekler etkileşimlerle sürekli varlıklarını devam ettirmişlerdir, ancak Batı felsefesi bu gelenekleri felsefe-dışı sayma yönelimindedir. Felsefe tarihi kitapları, genel bir eğilim olarak, MÖ 500'lerden başlayarak bugüne kadar, batı olarak addedilen bölgelerde ve batılı düşürlerce ortaya konulan felsefe yapma geleneği Batı felsefesi olarak görülür.

<span class="mw-page-title-main">Feminist eleştiri</span>

Feminist eleştiri’nin etkileşimli ya da çelişkili farklı okulları ve akımları söz konusudur. Marksist feminizm, radikal feminizm, psikanalitik feminizm, postyapısalcı feminizm söz konusu olduğundan, feminist eleştiri çok genel bir başlık olarak bütün bu eleştiri geleneklerini içermektedir demek gerekir. Özellikle 1960'lardan sonra Fransa, Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan ve güçlenen yeni kuramsal akımlarla ve disiplinlerle feminist hareket de toplumsal ve siyasal bir savaşım olarak canlanma gösterir.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe</span> soyut, genel ve temel birtakım probleme ilişkin yapılan sistematik çalışma

Felsefe veya düşünbilim; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Felsefe ile uğraşan kişilere filozof denir.

<span class="mw-page-title-main">Kıta felsefesi</span>

Kıta felsefesi, Avrupa'daki 19. ve 20. yüzyıl felsefe geleneklerini tanımlamakta kullanılan terim. 20. yüzyılın ikinci yarısında anadili İngilizce olan filozoflar tarafından, analitik felsefenin dışında kalan görüş ve düşünceler için kullanılmaya başlanmıştır. Kıta felsefesi, şu akımları içinde barındırır: Alman idealizmi, fenomenoloji, varoluşçuluk, yorumsama, yapısalcılık, postyapısalcı felsefe, Fransız feminizmi, Frankfurt Okulu'nun eleştirel teorisi ve Batı Marksizmi ile psikoanalitik teorinin ilgili alanları.

Gündelik dil felsefesi, 20. yüzyılda ortaya çıkan bir dil felsefesi akımıdır. Bir felsefe yapma tarzı olarak, mantıkçı pozitivizmin ideal dil anlayışını eleştiren Austin, Searle, Grice gibi filozofların çalışmalarını nitelendirmektedir. Bu filozoflara göre, gündelik hayatta kullanılan dil eksik ve kusurlu değildir, bilakis dilin gündelik kullanımını analiz ederek, dil ve insan hakkında önemli bilgilere ulaşılabilir.

Ann Garry Emerita'da Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde felsefe profesörüdür. CSULA 'da iken Garry, cinsiyet ve cinsellik araştırmaları merkezinin kurucu müdürüydü ve felsefe bölümünde başkan olarak birkaç dönem görev yaptı. Ayrıca Waterloo Üniversitesi'nden feminist felsefenin Humphrey başkanı, Tokyo Üniversitesi ve Eötvös Lorán Üniversitesi'nde öğrenim bursu dersleri de dahil olmak üzere çeşitli ziyaretler düzenledi. Garry günümüzde tam zamanlı ders vermeye devam etmemesine rağmen, lisansüstü öğrencileri ile çalışmaya devam ediyor.

Joan Callahan, Amerikalı feminist filozof. Kentucky Üniversitesi Felsefe Bölümü ile Kadın Araştırmaları Programı ve Cinsiyet Direktörü de dahil olmak üzere çeşitli bölümlerde hizmet etmiştir. Callahan'ın araştırmaları, feminist kuram, eleştirel ırk teorisi, etik, sosyal ve politik felsefe, hukuk felsefesi ve bu konuların kesişim noktalarına odaklanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Alasdair MacIntyre</span>

Alasdair Chalmers MacIntyre, öncelikle ahlaki ve politik felsefeye katkısı ile tanınan, aynı zamanda felsefe ve teoloji tarihindeki çalışmaları ile tanınan İskoç filozof.

<span class="mw-page-title-main">Çevre felsefesi</span>

Çevre felsefesi, bilim felsefesinin çevre sorunlarıyla ilgilenen bir alt dalıdır. Çevre felsefesinin temel sorunsalları, ekoloji uygulamaları, ahlaki sorunlar ve insan ile diğer canlılar arasındaki etkileşimin durumudur. Çevre felsefesi, metafizik, varlıkbilim ve bilgi kuramıyla da doğrudan ilişkilidir. Söz gelimi o, çevre etiğinin ve kamu politikasının ilgilendiği alanlarda metafiziksel, bilgi kuramsal veya ahlaki çözümler üretmeye çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Bilim tarihi ve felsefesi</span> Bir akademik disiplin

Bilim tarihi ve felsefesi, Bilim felsefesi ve Bilim tarihi'ni kapsayan bir akademik disiplin'dir. Alandaki birçok bilim insanı öncelikle tarihçi veya filozof olarak eğitilmiş olsa da, birçok önde gelen üniversitede HPS'nin akademik derece veren bölümleri mevcuttur. Bilim felsefesi ve bilim tarihi'nin kendine ait disiplinleri olsa da Bilim tarihi ve felsefesi başlı başına ayrı bir disiplindir.