
Nanjing Katliamı veya Nanjing Tecavüzü, İkinci Çin-Japon Savaşı'ndaki Nanking Savaşı'nın hemen ardından, Çin Cumhuriyeti'nin başkenti Nanjing'de Japon İmparatorluk Ordusu tarafından Çinli sivillerin toplu katledilmesiydi. 13 Aralık 1937'de başlayan katliam altı hafta sürdü. Failler ayrıca toplu tecavüz, yağma, işkence ve kundakçılık gibi başka savaş suçları da işlediler. Katliam, savaş zamanlarının en kötü zulümlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Manila, Filipinler'in başkenti ve Metro Manila bölgesinde bulunan belediyelerden biridir. Şehir ülkenin en büyük adası olan Luzon'da Manila Bay'ın doğu kıyısında bulunur.

Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır, ama devlet içi çatışmalarda yer alan ihlâller savaş suçu sayılmayabilir.

Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi veya Nürnberg mahkemeleri, Ekim 1945'te, ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği'nin açtığı dava. Almanya'nın Nürnberg şehrinde yapıldığı için bu isimle anılmıştır. Nazi liderlerine karşı suçlama 4 noktada toplanıyordu: Barışa karşı suç, insanlığa karşı suç, savaş suçları ve ilk üç noktada listelenen suç eylemlerinin ''ortak bir plan ve komplo süreci ile gerçekleştirilmesi.'' 216 oturum süren yargılamalar 1 Ekim 1946 tarihinde sona erdi ve üçü beraat eden, 22'si için idam cezası istenen 24 sanık şu cezalara çarptırıldı: Daha hafif suçlamalarla yargılananlardan 4 kişi 10 ile 20 yıl arasında hapis cezası aldı: Karl Dönitz, Baldur von Schirach, Albert Speer ve Konstantin von Neurath. Üçü ömür boyu hapse mahkûm edildi: Rudolf Hess, Walter Funk ve Erich Raeder. On ikisi hakkında idam cezası verildi ve bunlardan Hans Frank, Wilhelm Frick, Juluis Streicher, Alfred Rosenberg, Ernst Kaltenbrunner, Joachim von Ribbentrop, Fritz Saucker, Alfred Jodl, Wilhelm Keitel ve Arthur Seyss 16 Ekim 1946 tarihinde idam edildi. Firardaki Martin Bormann'a yokluğunda idam cezası verildi. Hermann Göring ise asılmasına saatler kala zehir içerek kendi hayatına son verdi.

Halepçe Katliamı veya Halepçe'ye zehirli gaz saldırısı, İran-Irak Savaşı esnasında Saddam Hüseyin'in, 1986-1988'de Irak'ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekâtı adlı başkaldırıyı bastırma operasyonunun bir parçasıdır. Kanlı Cuma olarak da bilinen bu ağılı gaz saldırısı Kürt halkına yapılmış bir katliam olarak kabul edilir. Birleşmiş Milletlerce yürütülmüş tıbbi incelemeler sonucunda saldırıda hardal gazı ile türü tespit edilememiş bir sinir gazı çeşidinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Sovyet savaş suçları, 1919 ve 1991 arasında Kızıl Ordu ve NKVD tarafından işlenen savaş suçlarını ifade eder. Bazı durumlarda, bu suçlar, Sovyet lideri Josef Stalin'in emriyle işlendi. Diğer durumlarda ise, savaş esirlerine ve sivillere karşı partizan savaşı veya diğer ülkelerin SSCB ile silahlı çatışmaları sırasında Sovyet birlikleri tarafından herhangi bir emir alınmadan işlendi.

Srebrenitsa Soykırımı, 1991–1995 Yugoslavya İç Savaşı'nda Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun Srebrenitsa'ya karşı giriştiği harekât esnasında Temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8.372 Müslüman Boşnak erkek ve çocuğun Bosna–Hersek'in Srebrenitsa kasabası ve çevresinde, Ratko Mladić komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Sırp ordusu tarafından sistematik olarak öldürülmesidir. Katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlanmıştır. Kırıma, Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun yanı sıra "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler, Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin varlığı katliamı önleyememiştir.

İnsanlığa karşı suçlar, fiili bir otorite, genellikle bir devlet tarafından veya onun adına işlenen ve insan haklarını ağır biçimde ihlal eden, yaygın veya sistemik suç eylemleridir. Savaş suçlarından farkı, savaş dışında da işlenebilen, bireysel olmayan eylemler olmasıdır. Suçun resmi bir politikanın parçası olması gerekmiyor ve yalnızca yetkililer tarafından hoş görülmesi yeterlidir.
II. Dünya Savaşı'nda Amerikan savaş suçları, II. Dünya Savaşı sırasında ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından işlenen savaş suçlarının toplamıdır. Savaş suçlarının büyük çoğunluğu Uluslararası Ceza Mahkemesi, Cenevre Sözleşmeleri ve ilgili uluslararası kanunlarla tanımlansa da ABD Hükûmeti silahlı kuvvetlerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmasını kabul etmez. Burada Jus ad bellum olarak adlandırılan kabul edilen savaş uygulamaları içinde geçmeyen uygulamalar alınmıştır. Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi tarafından uygulandıktan sonra Nürnberg prensipleri olarak adlandırılan saldırı savaşı veya dünya barışına karşı tutumlar burada ele alınmamıştır.

Metro Manila veya Ulusal Başkent Bölgesi, Filipinler'in başkenti Manila ve çevresindeki yerleşimlerini kapsayan bölge ve Metropoliten alandır. Yüzölçümü 613.94 km² olan bölgenin nüfusu 2015 yılı itibarı ile 12,877,253 olup ülkenin en kalabalık ikinci bölgesi ve Asya'nın dokuzuncu büyük metropolitan alanıdır ve ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel merkezidir.
Arajs Kommando, SS-Sturmbannführer Viktors Arājs önderliğinde, Nazi Sicherheitsdienst'e (SD) bağlı bir Letonya Yardım Polisi'nin işbirlikçi birimi idi. Soykırım sırasında ünlü bir ölüm birimiydi.

Tomoyuki Yamashita İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluk Ordusu'nda görev yapan bir generaldi. Yamashita, Malaya Cephesi'nde ve Singapur Savaşı'nda Japon birliklerini yönetti. Singapur’u ve Malaya'yı 70 günde ele geçirmesi sebebiyle “Malaya Kaplanı” lakabını kazandı ve Singapur’un aşağılayıcı şekilde Japonlara kaybedilmesi Winston Churchill tarafından İngiliz askeri tarihindeki “en kötü felaket” ve “en büyük teslimiyet” olarak nitelendirildi. Savaşın son yıllarında Yamashita, ilerleyen Müttefikler’e karşı Filipinler'i savunması için görevlendirildi. Ağustos 1945’teki Japonya’nın teslimiyetine kadar Luzon’un bir kısmını korumayı başardı.
Amerika Birleşik Devletleri savaş suçları, Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetlerinin 1899 ve 1907 Lahey Sözleşmelerinin imzalanmasından sonra işlediği savaş kanunlarının ve geleneklerin ihlalidir. Bunlar, yakalanan düşman savaşçıların infaz edilmesini, sorgu sırasında mahkûmlara kötü muameleyi, işkencenin kullanımını ve sivillere ve savaşçı olmayanlara karşı şiddet kullanımını ve tecavüzü içermektedir.

II. Dünya Savaşı'nın son kısımları sırasında Müttefik askerleri Alman topraklarına girdikçe ve bu toprakları işgal altında bulundurdukça, kadınların toplu tecavüzleri hem askerî harekâtlar ile bağlantılı olarak hem de daha sonraki Almanya işgali sırasında gerçekleşti. Akademisyenlerin ortak görüşü, tecavüzlerin çoğunun Sovyet işgal birlikleri tarafından işlendiğidir. Savaş zamanı tecavüzleri, savaştan sonra onlarca yıl boyunca sessizlikle çevriliydi. 2015'te kitapları bazı Rus okullarında yasaklanan tarihçi Antony Beevor'a göre, NKVD dosyaları Sovyet liderliğinin neler olduğunu bildiğini ancak bunları durdurmak için çok az şey yaptığını ortaya çıkardı. Tecavüzleri işleyenler çoğunlukla cephe gerisi karargâh birlikleriydi. Profesör Oleg Rzheshevsky'nin verdiği istatistiklere göre ise, 4.148 Kızıl Ordu subayı ve diğer birçok er, Alman sivillere karşı işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırıldı. Kızıl Ordu askerlerinin tecavüz gibi savaş suçlarını işlemelerinde Sovyet vatandaşlarını Almanlardan intikam almaya teşvik eden Yahudi kökenli İlya Ehrenburg'un çağırısının da etkisi vardı. Savaş ve sonrasındaki işgal sırasında Sovyet birlikleri tarafından tecavüze uğrayan Alman kadın ve kızlarının kesin sayısı belirsizdir, ancak tarihçiler sayılarının yüz binlerce ve muhtemelen iki milyon kadar fazla olduğunu tahmin etmektedir.

50-50 Teorisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi boyunca Yunan ordusu ve Rum isyancılar tarafından Türklere karşı gerçekleştirilen savaş suçlarının Rum Kırımı kadar kötü ve iki olayın aynı şiddette olduğu fikridir. Fikir Türk halkı arasında ilk olarak Türk ordusunun Yunan işgali altındaki topraklarda ilerlemesi ve böylece Türk halkının Yunan ordusunun oluşturduğu tahribata tanık olması ile ortaya çıkmış, ilk kez 1926'da George Horton'ın The Blight of Asia kitabında ele alınmıştır. Her ne kadar Horton kitabında 50-50 Teorisi'nin yanlış olduğunu ve Yunanlar tarafından katledilen Türklerin Rum Kırımı'na "50-50 değil 1'e 10.000 bile olamayacağını" söylese de, Horton'ın bu tavrı hem Türk hem de Türk olmayan akademisyenler tarafından Türk düşmanı ve aşırı Filhelenist olarak yorumlanıp tarihi çarpıtmak ile suçlanmıştır.

İtalyan savaş suçları çoğunlukla Libya'nın Pasifikasyonu, II. İtalya-Habeşistan Savaşı, İspanya İç Savaşı ve II. Dünya Savaşı'ndaki Faşist İtalya ile ilişkilendirilmiştir.

Erken Filipin tarihinde, Manila (Tagalog)ca Maynila olarak bilinen bir Bayan yani "ülke" veya "şehir devleti" idi. Bu devlet Intramuros bölgesinin bulunduğu Pasig Nehri deltasının güney kesimine büyük bir Tagalog şehir devleti olarak yayılmıştı.

Manila Muharebesi, II. Dünya Savaşı sırasındaki 1944-45 Filipin harekatının büyük bir savaşıdır. Filipinler'in başkenti Manila'da Japon birliklerine karşı hem ABD hem de Filipinler güçleri tarafından savaşıldı. En az 100.000 sivilin ölümü ve şehrin tamamen yerle bir edilmesiyle sonuçlanan bir ay süren savaş, Amerikan kuvvetlerinin Pasifik bölgesinde yaptığı en zorlu şehir çatışmalarına sahne oldu. Savaş sırasında Japon kuvvetleri, Filipinli sivillere karşı toplu katliam gerçekleştirirken, Amerikan ateş gücü de birçok insanı öldürdü. Japon ve Amerikan topçularının direnişi, Manila'nın şehrin kuruluşundan bu yana uzanan mimari ve kültürel mirasının çoğunu da yok etti. Savaş, şimdiye kadar yapılmış en yoğun ve en kötü şehir savaşlarından biri olarak kabul edilmekte olup Amerikan kuvvetleri tarafından şimdiye kadar yapılan en büyük şehir savaşıdır.

Alman İmparatorluğu ve Nazi Almanyası hükûmetleri, önce Herero ve Namaqua soykırımında ve ardından Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında önemli sayıda savaş suçunu emretmiş, organize etmiş ve göz yummuştur. Bunlardan en dikkate değer olanı, milyonlarca Avrupalı Yahudi, Polonyalı ve Roman'ın sistematik olarak istismar edildiği, sınır dışı edildiği ve öldürüldüğü Holokost'tur. Milyonlarca sivil ve savaş esiri de bu iki çatışmada Almanların uyguladığı suiistimaller, kötü muamele ve kasıtlı açlık politikaları sonucunda öldü. Delillerin çoğu, Sonderaktion 1005'te olduğu gibi, suçlarını gizlemek amacıyla failler tarafından kasıtlı olarak yok edildi.

Einsatzgruppen davası,, ABD yetkililerinin II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra Almanya'nın Nürnberg kentindeki işgal bölgesinde yürüttüğü savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar için açılan on iki davadan dokuzuncusuydu. Bu on iki davanın tamamı Uluslararası Askeri Mahkeme'de değil, ABD askeri mahkemelerinde görüldü. Adalet Sarayı'nın aynı odalarında gerçekleştiler. ABD'deki on iki dava toplu olarak Sonraki Nürnberg duruşmaları veya daha resmi olarak "Nürnberg Askeri Mahkemeleri'nde Savaş Suçlularının Yargılanması" olarak bilinir.