Omur ya da vertebra, omurgayı oluşturan 33-34 kemikten her birine verilen bir addır. Kafatasının hemen altından başlayıp kuyruk sokumuna dek uzanırlar. Omurgada 7 adet boyun omuru, 12 adet sırt omuru, 5 adet bel omuru, 5 sakral vertebra (sakrum) ve 4 de koksigeal (koksiks) vertebra bulunur. Bu vertebraların ilk 24 tanesi birbirine eklemler aracılığıyla bağlanmıştır. Bunlara presakral vertebralar denilir. Kalan 9 vertebradan daha üstteki 5 tanesinin birleşmesinden sakrum meydana gelmiştir. En altta bulunan küçük ve tam gelişmemiş 4 vertebranın birleşmesinden koksiks denilen kemik meydana gelmiştir. Bu vertebraların her birinin yapısı içlerinden geçen oluşumlara ve fonksiyonlarına göre değişiklik göstermesine karşın, hepsinin ortak özellikleri vardır.
Omurga, yani columna vertebralis vücudu destekleyen servikal, torasik, lumbar, sakral ve koksiks olarak gruplanan 26 kemikten 33 vertebradan oluşan ana yapıdır. Omurga, vücudu desteklemek üzere torasik ve pelvik uzuvların arasında bir köprü oluşturur.
Eklem, iki veya daha fazla kemiğin, vücut bölümlerinin hareket edebilmesini sağlamak maksadıyla birleştiği kısıma verilen ad.
Kaburga, göğüs kemiği ve omurlarla birleşerek göğüs kafesini yapan, sağ ve solda 12 tane olmak üzere toplam 24 tane olan yassı kemiklerin her biri. Göğsü çevreleyen göğüs kafesinin paralel kemiklerini oluștururlar.
İskelet, çoğu hayvanın vücudunu destekleyen yapısal çerçevedir. Farklı iskelet türleri vardır: bir organizmanın vücut şekline yapısal destek sağlayan sert bir dış kabuk olan dış iskelet; organların ve yumuşak dokuların bağlı olduğu iç sert bir çerçeve olan iç iskelet; ve vücut sıvılarının basıncı ile desteklenen esnek bir iç yapı olan hidroskelet.
Çene, ağzın çevresinde yer alan, omurgalılarda çiğnemeyi sağlayan kemik donatımının adıdır.
Diz, uyluk kemiği (femur) ile kaval kemiği (tibia) arasındaki menteşe biçimli bir eklemdir. Eklem iç ve dış olmak üzere iki bölümlüdür. Eklem ön taraftan diz kapağı ile korunur.
Os frontale, bu tek kemik kafanın ön kısmını meydana getirir. Alın kemiği bir yandan kafa boşluğunun ön bölümünün büyük bir kısmını ve göz çukurunun üst kısmını meydana getirir.Kemik iki ana parçadan oluşmaktadır: Dikey sedef parça ve göz-çukuru burun parçası
Omurgasızlar, omurgası olmayan hayvanlara verilen genel bir addır. Omurgasız olarak adlandırılan canlıların yapılarında hiçbir iç iskelet bulunmaz. Bazı omurgasız hayvanların vücudunu destekleyen bir dış iskelet bulunur.
Dil kemiği ya da hiyoid kemik, alt çenenin alt arkasında bununan oldukça küçük bir kemiktir. Kafatasında oynar ekleme sahip iki kemikten biridir. Os hyoideum, yassı ya da yuvarlak fibrokartilaginöz ve kemiksel parçalardan meydana gelmiştir. Hyoid kemiğinin görevi dilin kafatası içinde sabitlenmesidir. Bu kemik şakak kemiğinin processus styloideus'una bağlanır. Evcil memeli hayvanlardan etçillerde bu kemik temporal kemiğin processus mastoideus'una bağlanır.
Üst çene kemiği, maksilla veya maxilla, iskeletin yüz bölümünde Altçene kemiğinden sonraki en büyük alanı kaplayan ve çift olan bu kemik, göz çukuru, burun boşluğu ve ağız boşluğu gibi boşlukların meydana gelmesine yardım eder. Üst çene kemiğinin içinde üstçene kemiği giriti denilen büyük bir boşluk vardır. Üst çene kemiğinde, tabanı burun boşluğuna bakan bir piramit şeklinde üstçene kemiği gövdesi denilen bir cisim vardır. Ayrıca kemiğin elmacık çıkıntısı, alın çıkıntısı, diş yuvası çıkıntısı ve damak çıkıntısı denilen dört çıkıntısı, üst, ön, alt ve arka olmak üzere dört kenarı vardır.
Omuz insan vücudunda kolların gövdeyle birleştiği yere verilen isimdir. Omuz bölgesinde ve omuz eklemini çevreleyen birçok damar sinir paketleri, kas grupları bulunmaktadır. En önemli görevi ise bu özel yapısı ile kol hareketlerini mükemmel olarak sağlamaktır.
Osteoporoz veya kemik erimesi, kemik metabolizmasındaki bir bozukluk sonucunda kemikteki protein örgüsünün seyrelmesiyle iskelette ortaya çıkan ve kemiklerin çok kolay kırılabilmesine sebep olan bir hastalıktır.
Üstçene kemiği gövdesi ya da Corpus maxillae, üst çene kemiğinin orta bölümünü oluşturur. İç kısmında boşluk bulunan bu cismin iç ve dış olmak üzere iki yüzü; üst, ön, alt ve arka olmak üzere dört kenarı vardır.
'Köprücük kemiği' veya klavikula, yaklaşık 6 inç (15 cm) uzunluğunda ince, S şeklinde uzun bir kemiktir. omuz kemiği ve sternum arasında bir payanda görevi görür. Biri solda ve diğeri sağda olmak üzere iki köprücük kemiği vardır. Klavikula vücutta yatay olarak uzanan tek uzun kemiktir. Kürek kemiği ile birlikte omuz kuşağını oluşturur. Elle hissedilebilen bir kemiktir ve bu bölgede daha az yağ bulunan kişilerde kemiğin yeri açıkça görülebilir. ismini Latince clavicula 'küçük anahtar' kelimesinden alır çünkü kemik omuz çekildiğinde bir anahtar gibi kendi ekseni boyunca döner. Köprücük kemiği en sık kırılan kemiktir. Uzanmış kolların üzerine düşme kuvveti veya doğrudan bir darbe sonucu omuza gelen darbelerle kolayca kırılabilir.
Kaval kemiği, omurgalıların bacaklarında dizin altındaki iki kemikten daha iri ve dayanıklı olanıdır ve dizi ayak bileğine bağlar.
Kürek kemiği ya da omuz kemiği, göğüs kafesinin arka kısmında bulunan, kolun gövdeye bitiştiği humerus kemiği ile omuz üstü köprücük kemiğini birleştiren yassı, geniş bir kemiktir. Üçgen şekli bir küreği andırdığı için bu adı almıştır. Kürek kemikleri yassı kemiklere girer.
Atlas, anatomide omurganın en üstündeki (ilk) boyun omurudur.
Diş sürmesi ya da diş çıkması, dişlerin ağza girip görünür hale geldiği diş gelişimi sürecidir. Günümüzde periodontal ligamentlerin diş sürmesinde önemli bir rol aldığı düşünülüyor. Görünen ilk insan dişleri, süt dişleri, "diş çıkarma" adı verilen bir süreçle 6-24 aylar arası ağza sürülür. Bunlar kişi 6 yaşına gelene kadar ağızda bulunan tek dişlerdir, bu süt dentisyon aşaması olarak tanımlanır. 6 yaşlarında ilk kalıcı diş sürer ve süt dişleri ile kalıcı dişlerin bir birleşimi olan ve karma dentisyon aşaması olarak bilinen bir süreç başlar. Bu süreç son süt dişin dökülmesine kadar devam eder. Daha sonra, kalıcı dentisyon aşaması süresince, kalan kalıcı dişler sırasıyla ağza sürer.
Kraniyofasiyal yarıklar, kraniyofasiyal malformasyonların en önemlilerinden biridir; baş-boyun ve yüz bölgesinin oluşma ve gelişme aşamalarındaki aksamalar ya da sapmalar sonucu ortaya çıkan yapısal ve işlevsel bozuklukların önemli bir bölümünü oluştururlar. Embriyolojik kökenlerine göre; nöral tüp kökenli anomaliler, 1. ve 2. farengeal ark kökenli malformasyonlar, ektodermal displaziler söz konusudur.