İçeriğe atla

Makalat

Makalat, Hacı Bektaş Veli'nin İslam dininin genel hükümlerini konu alan ve 1423 yılında yazdığı dinî tasavvufî ahlakî Tekke edebiyatı eseridir. Alevi-Bektaşi inancındaki dört kapı ve kırk makam Makalat'ın ana konusudur. Kitap Arapça kaleme alınmıştır.

Eser besmele, hamdele, salvele ve Hacı Bektaş Veli'ye övgüyle başlamakta ve çoğunlukla Tasavvuf konularını işleyen on bir bölümden (bâb) oluşmaktadır. Din, ahlak kuralları, davranışlar ve hoşgörü işlenmiştir. Aşk, gönül, akıl, ilim, ahlak, nefis terbiyesi gibi konular soyut bir şekilde ele alınmış, ilimlerin Allah'a ait olduğu ve ilim öğrenmenin önemi anlatılmıştır. Eserde ayrıca Âdem'in yaratılışı, şeytan ve sevdiği işler, Allah'ın varlığı ve birliği gibi konular da yer almaktadır. Anlaşılması zor olan hususlar günlük bir dille ve somut örneklerle anlatılmıştır.[1]

Kitaptan kısa bir pasaj şöyledir:

ÖĞÜT

"Tarikatın, tasavvuf yolunun ilk makamı, bir âlime canı gönülden bağlanıp, tövbe etmektir. Tövbe, canı gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. Tövbe ederken gözyaşı dökmelidir. Tövbeyi kabul edecek olan Allah-û Teâla'dır. Tövbe ettikten sonra O'na tevekkül etmelidir. İkinci makamı, talebe olmaktır. Üçüncü makamı, mücahede, nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Dördüncü makamı, hocaya hizmettir. Beşinci makamı, korkudur. Altıncı makamı, ümitli olmaktır. Yedinci makamı, şevktir ve fakirliktir. Marifetin birinci makamı edep, ikinci makamı, korkudur. Üçüncü makamı, az yemektir. Dördüncü makamı, sabır ve kanaattır. Beşinci makamı, utanmaktır. Altıncı makamı, cömertliktir. Yedinci makamı, ilimdir. Sekizinci makamı, marifettir. Dokuzuncu makamı, kendi nefsini bilmektir."

Kaynakça

  1. ^ Duran, Hamiye. "MAKÂLÂT (HACI BEKTAŞ VELİ)". tees.yesevi.edu.tr. Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü. 1 Eylül 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Eylül 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.

<span class="mw-page-title-main">Tasavvuf</span> İslamın içsel, mistik boyutu

Tasavvuf veya Sûfîzm ya da Sûfîlik, İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir. Ayrıca Sufizmin batıda yükseltilen içeriğinin "Budizm ve Taoizm gibi içeriksiz güzel yaşama tarzı" olarak yorumlanması da vardır.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşîlik</span> Sufi/tasavvufî tarikat

Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî tarikat.

<span class="mw-page-title-main">Karaca Ahmet</span>

Karaca Ahmet Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin yanında dervişlik hizmeti yaptı. Üsküdar sınırları içinde, Gündoğumu Caddesi ile Nuhkuyusu Caddesi'nin birleştiği köşede "Karacaahmet Sultan Dergahı" ve türbesi vardır. Türbe Kanuni Sultan Süleyman'ın Bektaşi tarikatına mensup eşi Gülfem Hatun tarafından yaptırılmıştır.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Divan-ı Hikmet, Hoca Ahmed Yesevî'nin söylediği "hikmet" adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitaptır.

Balım Sultan, Alevî-Bektaşiliği sağlam bir sistemle hem Türkmen hem de Alevî ve ocaklarıyla kurumlaştırmasıyla bilinen Horasan kökenli Seyyid Alevî-Bektâşî bir Türkmen ve Tasavvuf âlimi olup, Alevî Pîri ve Horasanlı Türkmen Şeyhi Hacı Bektâş Velî'den sonraki ikinci Pîri'dir. Anadoluya Türk-İslam'ı yaymaya görevlendirilen Hacı Bektâş Velî ile birlikte kendisiyle Anadoluya gelen 90.000 Alevî Türkmen Horasan Erenlerin soyuna mensup olup, önemli bir kişiliği vardır. Alevî-Bektâşî Türkmenlerinin günümüz Türkiye'de en çok yoğun olarak Çorum, Tokat, Amasya, Nevşehir (Hacıbektaş) ve Türkiye'nin birçok yöreleri ve illerindeki gibi, Türkmen aşireti ve Balım Sultan'ın Alevî ocaklarından sorumlu olduğu gibi, Alevî-Bektâşî Müslümanların, Hacı Bektaş Velî'den sonra ikinci Pîr, yani Şia-î Batınîyye (Tasavvufî) âlimi bir Rehber, Pîr, Mürşid ve Önder olarak kabul edilir.

Dört Kapı Kırk Makam, İslamın temel öğretisi, genel kurallar bütünü, Allah'a giden yolda geçirilmesi gereken aşamalar bütünüdür. Öğretisi Muhammed döneminde İslam diniyle birlikte doğmuştur, her kapı ve her makam Kur'an ayetlerine dayanmaktadır. Ehl-i beyt ile devam etmiş, son yıllarda yapılan tarih araştırmaları ve analizler sonucunda bu anlayışın Hoca Ahmed Yesevî'nin Ehli Beyt'e ulaşan icazetnâme ve tarikat silsilesiyle İmam Ali Rıza'ya, yani Horasan'a ulaştığı bilinmektedir. Böylece, Anadolu Türkmen Ocaklarının temellerini atarak sistem haline getirilmiştir. Türkmen Ocakların Ehli Beyt'e ulaştığı ve günümüz Bektaşi tarikatının silsile yoluyla Yesevi tarikatına ve dolayısıyla da İmam Ali Rıza'ya ulaştığı bilinmektedir. Tasavvuf tarikatlarının silsilesi Ehli Beyt'e dayanmaktadır; bunun için tasavvufta kendileri gibi tasavvuf ehli bir kimsenin önderlik/pirlik makamında olması zorunludur.

Hakikat kapısı, Alevîlik'te hakikat demek doğrudan Tanrı vergisi olarak kalbe, gönülde doğan anlam, sezgi ve bilgi demektir. İlham, yalnızca arınmış gönüllere iner. İlhamda aldanma ve yanılma olasılığı yoktur. Hakk'ı görme, tanrısal alemin gücü içerisinde erime, sonsuzlaşarak “bekalaşma” hakikat evresinde gerçekleşir. Kamil insan olma yolculuğunun sonuncusu ve yetkinliğe varma aşamasıdır. “Muhibler”le özdeşleşilir. Bu evrede Hakk’tan halka inilir, yararlı işler yapılır. Düşünce aktarımında son derece cesur ve kurulu düzenin kurallarını yıkıcı, dünyasal yaşamını kurallara alan her türlü baskıya karşı tepkici bir tutum sergilenir. Dört Kapı Kırk Makam inancında Hakikat kapısının makamları şunlardır:

<span class="mw-page-title-main">Eşrefoğlu Rûmî</span>

Eşrefoğlu Abdullah Rûmî, Türk şair, mutasavvıf. Eşref-i Rûmî veya Eşrefoğlu Rûmî olarak anılır.

<span class="mw-page-title-main">Yunus Emre</span> Türk şair ve mutasavvıf (1240–1320)

Yunus Emre (1240-1320), Anadolu sahasında yetişmiş Türk şair ve mutasavvıf. 13. yüzyılın son yarısı ve 14. yüzyılın başlarında yaşamış Türkmen bir derviş olan Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsüdür. Tarihî şahsiyeti hakkındaki bilgiler yetersiz, hatta birbirini yalanlayıcı nitelikte olmakla birlikte biraz da menkıbelere karışmıştır. Yunus Emre hakkında biyografik bilgi veren velayetnameler ile manzum şiirler dışında temel kaynak bulunmamaktadır.

Kalenderîlik ya da Kalender'îyye 10. yüzyılda İran'da, Horasan Melametiliği'nden kaynaklanan bir sufilik akımı olarak ortaya çıkan 12. yüzyılın sonunda Cemaleddin-i Savi adlı Safevi Devletinden bir sufinin gayretiyle teşkilatlanarak Orta Doğu'da ve Orta Asya'da geniş taraftarlar toplayan bir tasavvuf akımıdır. Kalenderîler, mala, mülke ve şöhrete önem vermeyen, toplumdan önemli ölçüde kendilerini tecrid etmiş, kanaat anlayışına sahip bir topluluktu. Kalenderilik, yaşadığı toplumun nizamına karşı çıkararak dünyayı kaale almaya değer görmeyen ve bu düşünce tarzının günlük hayat ve davranışlarıyla da açığa vuran tasavvuf akımıdır. Kalenderîlik söz konusu mistik temelini ve sosyal niteliğini tarihî akış içinde İslâm dünyasının çeşitli yerlerinde ve değişik zamanlarda yeni unsurlarla zenginleştirerek geliştirmiş ve hep muhalif bir çevre olarak süregelmiştir.

Hurûfilik ya da Hurûf'îyye, adını Arapça hurûf kelimesinden alan, kutsal metinlerde harf ve kelimelerin sayısı, sırası ve diziliminin belirli şifreler barındırdığı iddiasıyla bunlardan kelime, cümle veya cümlecikleri oluşturan harflerin ebced değerlerinden metnin düz anlamı ile ilgili olmayan, telmih, ima, işaret gibi ikincil anlamlar çıkartan ve bu anlamlar üzerinden yeni anlayış ve kavrayışlara yol açan yaklaşımlara verilen addır.

Kerâmet, Mistik anlayışta Allah'ın veli kullarına, ermişlere verdiği olağanüstü kuvvet veya güç demektir.

Yesevîlik, adını Nakşibend’îyye tarikâtı şeyhi Yusuf Hemedanî'nin müritlerinden Hoca Ahmed Yesevî'den alan, İslâm'da kadın-erkek denkliğini yaşatan, Anadolu Alevîliği üzerinde bir hayli tesirleri olan, Bektâşî Tarikâtı'nın da beslendiği tasavvufî yol ve Türk tarikatı.

<span class="mw-page-title-main">Hacı Bektaş-ı Veli</span> Anadolu ermişi

Hacı Bektâş Velî ; mistik, seyyid, mutasavvıf, âlim ve İslam filozofu. Alevi-Bektâşiliğin fikir ve isim öncülerindendir. Kendisinin yolunu takip edenlere Bektâşi adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Bâtınîlik</span> İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranın bâtıni tevillere dayanan ezoterik yorumu

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.

Alevîler'in dinî i'tikadı Siyâseten İslâmiyet’in “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye / Onikicilik” fıkhî mezhebinden olan Alevîler, i’tikaden Horasan Melametîliği’nden köken alan Hoca Ahmed Yesevî’in kurduğu “Sünnîliğin Tasavvufî–Yesev’îyye Tarikâtı” ile Fâtımîler Halifeliği devrinde Orta Asya ve Türkistan’da çok önemli fa’aliyetlerde bulunan Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in kurucusu olduğu Pamir Alevîliği’nin de altyapısını oluşturan “Şiîliğin Bâtınî–İsmâilîyye” fıkhî mezhebinin şiddetli etkisi altında gelişimini tamamlayarak ortaya çıkan “Tasavvufî-Bâtın’îyye” i’tikadî mezhebi mensûplarıdır. Alevîlik içerisinde Kızılbaş, Dazalak, Kalender’îyye, Bedr’îyye, Bektâş’îyye, Câm’îyye, Şems’îyye, Edhem’îyye gibi farklı birçok bâtınî tarîkat (yol) yer almaktadır. 13. asırda Babâîlik’ten ve 14. asrın sonlarından itibaren de yoğun olarak Hurûfîlik’ten etkilenen Anadolu kaynaklı Bektaşilik Tarikatı bunların içlerinde en meşhur olanıdır. 14. ve 15. asırlarda “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından Şiîlikten ayrılarak zuhur eden “Hurûfîlik” mezhebinin tesirleri altında kendisini yeniden yapılandırmış olan Bektâşîlik, Alevîliğin içinde yer aldığı varsayılan bir tarîkat (yol) olması itibarıyla Anadolu Alevîliği’nin tamamını tanımlamamaktadır.