İçeriğe atla

Mabet ağacı

Ginkgo Biloba (Mabet Ağacı)
 
Korunma durumu

Tehlikede (IUCN 2.3)
Biyolojik sınıflandırma
Âlem: Plantae
Bölüm: Ginkgophyta
Sınıf: Ginkgoopsida
Takım: Ginkgoales
Familya: Ginkgoaceae
Cins: Ginkgo
Tür: G. biloba
Ginkgo biloba
L.

Ginkgo biloba (Mabet ağacı)(Çince ve Japonca 銀杏), günümüzde varlığını sürdüren hiçbir yakın türü veya benzeri bulunmayan, tamamıyla kendine özgü bir ağaçtır. Botanikçilerce, bitkiler (Plantea) alemi içindeki ayrı bir bölümde (Ginkgophyta) değerlendirilir. Bu bölümün içinde tek bir sınıf (Ginkgoopsida), sınıfın içinde tek bir takım (Ginkgoales), takımın içinde tek bir familya (Ginkgoaceae), familyanın içinde de tek bir cins olarak Ginkgo ve bu cinste de tek tür olarak Ginkgo biloba bulunmaktadır. Geçmişte Spermatophyta veya Pinophyta bölümlerine yerleştirilmişse de bugün yukarıda belirtilen tanımların daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bilinen yaşayan fosil türlerinin en iyi örneklerinden biridir. Ginkgo biloba, açık tohumlular (gymnospermae) olarak anılan, başka bir deyişle tohumları bir meyve tarafından koruma altında olmayan bir ağaç türüdür (açık tohumluların tersi: kapalı tohumlular (angiospermae)).

Uzun süre, yabani ginkgo soyunun tükenmiş olduğu düşünülmüşse de, bugün Doğu Çin'deki Zhejiang eyaletindeki Tian Mu Shan milli parkında en az iki küçük alanda yabani ortamda da yetişmekte olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu bölgenin bin yılı aşkın süredir insanlarca iskan edilmiş olduğu göz önüne alındığında, buralardaki ginkgoların ne derece yabani ve ne derece bölge halkınca terbiye edilmiş türler olduğu tartışmaya açıktır.

Özellikleri

Ginkgo meyvesi ve yaprakları

Ginkgolar 20-35 metre arasında yüksekliğe varan (Çin'deki bazı ginkgoların boyu 50 metreyi aşabilmektedir) orta ile geniş arası boyutlarda yaprakdöken ağaçlardır. Zirveleri çoğu kez köşeli, yaprakları uzun ve dağınıktır. Kökleri genelde derine iner ve rüzgar ve karın sebebiyet verebileceği hasarlara karşı dayanıklıdırlar. Genç ginkgolar ekseriyetle ince bedenli olup, uzunlamasına büyümüşlerdir. Daha seyrek yapraklıdırlar. Ağaç yaşlandıkça tepe kısmı genişler. Sonbaharda yapraklar parlak sarı renge döner ve hemen sonra (1-15 gün arasında) dökülürler. Genel olarak bitki hastalıklarına karşı olağanüstü dirençli olmaları, gövdelerinin bitki haşeratına çok iyi karşı koyabilmesi, yüzeyde ilave kökler ve tomurcuklar oluşturabilmeleri ginkgoların çok uzun ömürlü olmalarına imkân vermekte, bazı ağaçların yaşı 2500 yıla varabilmektedir.

Bazı yaşlı ginkgolarda gelişen yüzey kökleri (chichi) (Japonca'da "meme") geniş dalların alt kısmında belirir ve aşağıya doğru büyürler. Chichilerin büyümesi son derece yavaş olup, yüzlerce yıl sürebilir. Bu kalın ilave kökler toprağa eriştiklerinde çoğu kez filizlenirler ve bu, yaşlı ağaçların bünyesinin istikrara kavuşturulması veya genç bitki hücrelerinin oluşturularak ağaç bünyesine katkı sağlanması işlevi görüyor olmalıdır.

Gövdesi ve yaprakları

Ginkgo dalları, çoğu ağaçlar gibi, uzunlamasına apikal tarzda denilen, muntazam yapraklı uzun sürgünler halinde büyümektedir. Yaprakları yelpaze şeklindedir ve uçlara uzanan damarları bulunmaktadır. Bu damarlar bazen birbirleriyle kesişmekte, ancak hiçbir zaman düzgün bir ağ oluşturmamaktadırlar. Boyutları 5-10 santimetre arasındadır (çok nadiren 15 santimetreye kadar uzayabilmektedirler).

Üreme tarzı

Ginkgolar iki evcikli ağaçlardır. Bazı ağaçlar dişi, bazı ağaçlar erkektir. Erkek ginkgolar sporofilli küçük polen kozalakları üretirler ve bunların her birinde merkezi bir aks üzerinde spiral düzende yerleşik iki mikrospor bulunmaktadır.

Dişi ginkgolar kozalak üretmez. Bunların yaprak saplarının ucunda iki yumurtacık oluşmuştur ve döllenme sonrasında bu yumurtacıkların biri veya her ikisi tohum haline gelir. Tohum 1.5-2 santimetre uzunluğundadır. Üst tabakası (sarcotesta) açık sarıya ve kahverengiye çalar, yumuşak ve meyve kıvamındadır. Eriği andırırlar ve cazip bir görünümleri vardır, ancak bütanoik asit içerdiklerinden bayat tereyağı gibi kokarlar (nitekim tereyağı da bayatlaştıkça aynı asit türünü oluşturur). Sarcotesta'nın altında sert sclerotesta kısmı ve kâğıt inceliğinde endotesta ve nucellus bulunmaktadır.

Adı

Ginkgo ismi Çince gümüş ve kayısı anlamına gelen (銀杏 yín xìng) iki harfle yazılır. Japoncaya ginkyo şeklinde geçmiştir. 17. yüzyılda bu ağaç ile karşılaşan ilk Avrupalı olan Engelbert Kaempfer de ismi başlangıçta Japonca telaffuzuna göre kaydetmiş, sonradan ginkgo benimsenmiştir. Çağdaş Japoncada (kanji karakterleri aynı kalmakla birlikte) ichō veya ginnan olarak anılmaktadır. Kabuklu tohumlarına çağdaş Çincede 白果 (bái guo), "beyaz meyve" denmektedir.

Bu ağaç Türkiye'de gümüş kaysı, fil kulağı, kız saçı, Çin yelpaze çamı gibi isimlerle de anılmaktadır.

Geçmişi

Ginkgo bir yaşayan fosildir. Permian (270 milyon yıl önce) çağından kalma ginkgo fosilleri ile günümüzdeki ginkgolar arasında kolaylıkla bağ kurulabilmektedir. Dolayısıyla dinozorlarla yan yana yaşamıştır. Orta Jurassik ve Krestase çağlarında ginkgo türleri çeşitlenmişler ve Laurasia anakıtası boyunca yayılmışlardır, ancak sonraları nadir bir tür haline geldikleri görülmektedir. Paleosen çağına varabilmiş tek ginkgo türü Ginkgo adiantoides olup, Kuzey Yarımküre de bulunmakta, Güney Yarımküre belirgin farklılıklar taşıyan (ve üzerinde henüz yeterince bilgi edinilememiş) bir türdeşi bulunmaktaydı. Pliosen çağının sonuna gelindiğinde, ginkgo fosilleri, merkezi Çin'de günümüz yaban ginkgolarının yetiştiği küçük bir bölge hariç, dünyanın her yerinde ortadan kaybolmuştur.

Ginkgophyta fosilleri aşağıda belirtilen familyalara ve türevlerine ayrılmıştır:

  • Ginkgoaceae
    • Arctobaiera
    • Baiera
    • Eretmophyllum
    • Ginkgo
    • Ginkgoites
    • Sphenobaiera
    • Windwardia
  • Trichopityaceae
    • Trichopitys

Yetiştirilme ve değerlendirilme tarzı

Ginkgo Çin'de uzun zamandır yetiştirilen bir ağaçtır. Bazı tapınaklara dikilmiş ginkgoların 1500 yaşını geçkin oldukları tahmin edilmektedir. Budizm ve Konfiçyüs öğretisi açısından arzettikleri sembolik önem nedeniyle Çin'in yanı sıra Japonya ve Kore'de de geniş ölçekte ginkgo dikilmiş, bu arada ginkgo neslinin bir nebze ehilleştirilmesi veya doğal ormanlarda diğer ağaç türlerinin komşuluğunda melezleşmesi söz konusu olmuştur. Avrupa kaynaklarında ginkgoya ilk atıf 1690'da Japon tapınaklarında bu ağaçla karşılaşan (Hollandalılarla gelmiş) Alman botanikçi Engelbert Kaempfer eliyledir.

Ginkgo tohumları meyve etini ve kabuğu çıkardıktan ve pişirildikten sonra yenebilmektedir. Genelde kalabalık bir topluluk için hazırlanmış bir yemeğe sadece birkaç tohum atılmaktadır. Gingko meyvesi yan ürün olarak hidrojen siyanür salgıladığından yemeklerde fazla miktarlarda kullanılması zehirlenmelere yol açabilir. On kadar çiğ ginkgo meyvesinin bir çocuğun ölümüne yol açabilecek derecede zehir bulundurduğu iddia edilmişse de, bunu kanıtlayacak bir vakaya rastlanmamıştır. Bazı kimselerin ginkgo sarkotesta sındaki kimyasal maddelere karşı hassasiyeti bulunabilir. Bu hassasiyet cilt düzeyinde de geçerli olabildiğinden bu kimseler günkgo muamele ederken eldiven giymelidirler. Hassasiyetin semptomları, deri üzerinde zehirli sarmaşık ile de görülebilenlere benzer türden kızıl lekeler veya kabarcıklardır.

Bazı bölgelerde ve özellikle ABD'de dikilmiş ginkgoların ekseriyeti doğal tohumlar üzerine aşılanmış erkek kültivarlarıdır. Zira erkek ağaçlar kötü kokulu meyveler vermemektedir. Dişi ağaçların verdiği kötü kokulu meyve içindeki çekirdeklerin son derece lezzetli olduğunu ve Asya ülkelerinde hayli rağbette olduğunu da vurgulamak gerekir. En sık kullanılan kültivar olan 'Autumn Gold' (Sonbahar Altını) erkek ağacın bir klonudur.

Ginkgo meyvesi içindeki cevizimsi çekirdekler Asya ülkelerinde ve Asya dışı ülkelerin gurmelerince gayet beğenilmektedir ve geleneksel bir Çin düğün yemeğinin (konjii) ana malzemelerindendir. Sağlığa iyi geldiği ve afrodizyak özellikleri olduğu düşünülmektedir. Japonlar ginkgoyu chawammushi gibi yemeklerde kullanırlar ve pişmiş tohumları pek çok kez diğer yemekler yanında bir çerez olarak servis ederler.

Ginkgonun ilginç bir özelliği kentsel ortama (başka bir deyişle hava kirliliğine) en dayanıklı ağaçlardan biri olması, başka ağaçların yaşayamayacağı şartlarda dahi büyüyebilmesidir. Bu özelliği ile, kentsel ortama dayanıklılıkta dünyada sadece Cennet ağacı na eşdeğerdir. Ginkgolar, kentsel ortamda bulundukları haller dahil, ağaç hastalıklarından çok nadiren etkilenmektediler ve pek az haşeratın saldırısına uğramaktadırlar. Bu nedenlerden ve estetik özelliklerinden dolayı, ginkgolar büyük şehir parklarında ve cadde boylarında tercih edilen bir ağaç haline gelmiştir. Ekilen tohumlar kolay bir bakım süreci içinde büyüyebilmektedirler.

Ginkgolar penjing veya bonsai tarzı ağaç yetiştirmeye de müsaittirler. Yapay yöntemlerle boyutları küçük tutulabilmekte ve gerekirse yüzyıllarca muhafaza edilebilmektedirler.

Ginkgoların dayanıklılık derecesinin uç örnekleri Hiroşima'da görülmüştür. Atom bombasının patladığı noktaya 1-2 kilometre mesafede yer alan dört ginkgo ağacı, bu alanda patlamadan sağ çıkan ve hayatiyetini bugün de sürdüren yegane canlı varlıklardı (ayrıntılar ve fotoğraflar için bkz. (http://www.xs4all.nl/~kwanten/hiroshima.htm 5 Aralık 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.).

Şifa özellikleri

Ginkgo yapraklarının özü flavonoid glükozidleri içermektedir ve ginkgolidler (Ginkgo özü bazlı ürünler) eczacılıkta giderek daha yaygın şekilde kullanılmaktadır. Mevcut bilimsel araştırmalar Alzaimer(Hafıza Kaybı, Unutkanlık) rahatsızlıklarında, hafıza güçlendirmede, başdönmesini önlemede ve zihinsel konstantrasyon arttırmada gingko özünün mutlak yararları bulunduğuna işaret etmekte olup, olası diğer faydalarına ilişkin çalışmalar sürmektedir.

Ginkgo enerji içeceklerine sıklıkla katılmakta ise de, maliyeti nedeniyle içeceklerde kullanılan oran çok düşük kalmakta, dikkate değer bir etki yaratmamaktadır. Enerji içecekleri etiketlerinde bazen anılan ginkgo bağlantılı yararlar, genellikle plasebo etkisinden ibarettir.

İleri yaşlardaki insanların kullanması tavsiye edilir.

Yan etkileri

Ginkgonun kan dolaşımı bozukları veya aspirin gibi pıhtılaşmayı yavaşlatıcı özellikleri olan ilaçları yüksek dozlarda alan kimselerde bazı istenmeyen etkileri görülebilmektedir. Ayrıca monoamine oxidaz engelleyici (MAOI) antidepresan lar alan kişilerce veya hamile kadınlarca kullanılması salık verilmemektedir. Yan etkiler kanama artışı, gastroentestinal rahatsızlıklar, mide bulantısı, ishal, başağrısı ve huzursuzluk şeklinde kendini gösterebilmektedir. Bu tür yan etkilerin görülmesi halinde, ginkgo kullanan kişi aldığı dozları (günde 40 ila 240 mg.) hemen azaltmalıdır. Yan etkilerin sürmesi halinde ginkgo kullanımı durdurulmalıdır.

Ginkgo biloba yapraklarından üretilen (ekstre olmayan) kapsül veya tablet formlar için günlük kullanım dozu arttırılabilir. Burada kullanılan Ginkgo biloba kapsül veya tabletin içinde bulunacak olan;

  1. Ekstre (ilaç amaçlı) mı ?
  2. Ekstre (gıda amaçlı) mı ?
  3. Yaprak (gıda amaçlı) mı ? çok büyük önem teşkil eder.

İzmir, İstanbul, Ankara, Kırşehir ve Trabzon'da bulunan ginkgo ağaçları

İstanbul'da mabet ağacı örneklerine rastlamak mümkündür. Ihlamur Kasrı girişinde bulunan mabet ağacı 1855 yılında dikilmiştir. İ.Ü. Orman Fakültesi, Bahçeköy Orman İşletmesi Bahçesi ile Atatürk Arboretumu'nda güzel gelişmiş dişi ve erkek Mabet Ağaçları vardır. Baltalimanı'nda, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri'nin bulunduğu bahçede geniş bir çapa ve boya ulaşmış mabet ağaçları bulunur. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi'nde iyi gelişmiş ve mükemmel formda dört adet örneği de mevcuttur. Buradaki ağaçlardan verimli tohumlar alınıp kısıtlı miktarda da olsa üretim de yapılmaktadır. Kanlıca'da Sabancı yalısının bahçesinde ve Büyükdere'de Rus elçiliği korusunda mabet ağacı bulunmaktadır. İstanbul'da bu ağacın görülebileceği yerler arasında Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi de vardır. Maltepe'de eski bir ilaç fabrikası olan Kolsan firmasının bahçesinde bulunmaktadır.

Trabzon'da ise KTÜ Orman Fakültesi önünde ve Faik Ahmet Barutçu Kütüphanesi önünde bulunmaktadır. Ayrıca iki örneği de Akçaabat İlçesi Mersin Mahallesi'ndeki özel bir bahçede mevcuttur.

Ankara'da Kore Bahçesi'nde oldukça erişkin bir örneği görülebileceği gibi; Meclis yanındaki Egemenlik Parkı'nda da bir erkek ve bir dişi mabet ağacı bulunmaktadır. Ayrıca Ege Üniversitesi'nin botanik bahçesinde de mabet ağacı bulunmaktadır.

Manisa uluparta bir erkek bir dişi ağaç bulunmaktadır. İzmir Bornova Büyük parkın karşısında 7-8 tane bulunmaktadır. Balıkesir de şehir içinde Savaştepe yol ayrımından önce refuj bitkisi olarak oldukça çok sıra halinde dikilmiş olarak da vardır.

Ayrıca Yalova Çiftlik köyde tıbbi bitki üretim amaçlı kurulumuş küçük bir bahçede mevcuttur. Kırşehir'de bir caddede sıra halinde dikilmiş mabet ağaçları bulunmaktadır.[1]

Resim galerisi

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Çınar</span> Bir ağaç türü

Çınar, çınargiller Platanaceae familyasından Platanus cinsini oluşturan uzun boylu kalın çaplı ağaç türlerinin adıdır. Platanaceae ailesinin yaşayan tek üyeleridir. Türkiye'de doğal olarak yayılış gösteren tek tür, doğu çınarıdır .

<span class="mw-page-title-main">Dişbudak</span> bitki cinsi

Dişbudak, zeytingiller (Oleaceae) familyasının Fraxinus cinsini oluşturan türüne göre maksimum boyu 10–30 m arasında değişebilen dolgun ve düzgün gövdeli yuvarlak tepeli ağaç türlerinin ortak adı.

<span class="mw-page-title-main">Açık tohumlular</span>

Açık tohumlular (Gymnospermae), çoğunlukla ağaç ya da ağaççık, seyrek de olsa çalı biçiminde olan bitkileri kapsayan taksonomik grup. Bütünüyle odunsu olan bu bitkiler, genellikle yapraklarının tamamını birden dökmediği için dört mevsim yeşil kalabilirler. Yaprakları çoğunlukla iğnemsidir. Bununla birlikte pulsu, yelpaze, şeritsi ya da tüysü tipte yapraklı olanları da vardır.

<span class="mw-page-title-main">Dere otu</span> bitki

Dere otu, maydanozgiller (Apiaceae) familyasından anavatanı Asya olan tek yıllık bir bitki türüdür. Bitkinin botanikteki adı ise Anethum Graveolens'tir ve bu cinsteki tek türdür. Anavatanı Avrupa'nın güneyi ve Asya'nın batısıdır. Türkiye'de de yabani olarak bulunduğu gibi, kültür bitkisi olarak bahçelerde de yetiştirilir. Dereotu, yaprakları ve tohumlarının yemeklere tat vermek için ot veya baharat olarak kullanıldığı Avrasya'da yaygın olarak yetiştirilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kapalı tohumlular</span> bitkiler aleminin çoğunluğunu kapsayan bir şube

Kapalı tohumlular, çiçekli bitkiler, anjiyospermler veya bilimsel ismiyle Angiospermae ya da Magnoliophyta; 64 takım, 416 familya ve bilinen yaklaşık 13,000 cins ve 300,000 tür ile kara bitkilerinin en çeşitli grubunu oluştururlar. Açık tohumlu bitkiler gibi kapalı tohumlu bitkiler de tohum üreten bitkilerdir. Çiçeklerinin, tohumlarındaki endospermlerinin ve tohumlarını içeren meyvelerinin özellikleri ile açık tohumlulardan ayrılırlar. Etimolojik olarak anjiyosperm, bir kılıf içinde tohum üreten bir bitki, başka bir deyişle meyve veren bir bitki anlamına gelir. Terim, Yunanca angeion ve sperma ("tohum") kelimelerinden gelir.

<span class="mw-page-title-main">Meyve</span> çiğ halde yenilebilir gıda

Botanikte meyve çiçeklenmeden sonra yumurtalıktan oluşan, çiçekli bitkilerde tohum taşıyan yapıdır.

<span class="mw-page-title-main">Nar</span> Kınagiller familyasından bir bitki türü

Nar, kınagiller (Lythraceae) familyasından, içinde küçük çekirdekleri ve meyve gövdesini oluşturan yüzlerce tanecik bulunan, hafif ekşi ve bazen tatlı tadı olan, ılıman iklimlerde yetişen bir meyve türü.

<span class="mw-page-title-main">Hünnap</span> Bitki türü

Hünnap, cehrigiller (Rhamnaceae) ailesinden bahar aylarında hoş kokulu sarı renkli çiçekler açan, dikenli bir ağaç türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Çiçek</span> bazı bitkilerin üreme organı

Çiçek bitkilerde üremeyi sağlayan organları taşıyan yapı. Bir çiçek, 4 kısımdan oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Badem</span>

Badem, gülgiller (Rosaceae) familyasının Prunoideae alt familyasından meyvesi yenebilen küçük bir ağaç türüdür. Badem bu ağacın meyvesidir. Şeftali ile birlikte Prunus'un alt cinsi Amygdalusun içinde yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Hayvanat bahçesi</span> genellikle her tür hayvanın doğal şartlarda beslendiği, korunduğu, sergilendiği büyük bahçe

Hayvanat bahçeleri, farklı coğrafyalara ait hayvanların, doğal veya yapay engellerle sınırlandırılmış alanlarda kent insanlarıyla buluşturulduğu mekanlardır.

<span class="mw-page-title-main">Ginkgolid</span>

Ginkgolid, bitkiler alemi içindeki Ginkgophyta bölümünün tek yaşayan üyesi Mabet ağacından elde edilen organik bileşiklerdir. Ginkgolidler, 20 karbonlu yapıda ve geranylgeranyl pirofosfattan sentezlenen diterpen laktonlardır.

<span class="mw-page-title-main">Akasya</span> bitki familyası

Akasya, baklagiller familyasından Acacia cinsini oluşturan genellikle hep yeşil yapraklı ve dikenli ağaç ya da ağaççıkların ortak adı.

<span class="mw-page-title-main">Gnetales</span>

Gnetales Gnetopsida sınıfına bağlı bir bitki takımıdır.

<span class="mw-page-title-main">Mandarin ördeği</span> Ördekgiller familyasından bir hayvan türü

Mandarin ördeği, Ördekgiller familyasından orta büyüklükte çok renkli bir ördek türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Papaya</span> Tropikal bir meyve

Papaya, Carica papaya bitkisinin meyvesi ve Carica cinsinin bir üyesi.

<span class="mw-page-title-main">Japon gagalı balinası</span>

Japon gagalı balinası, gagalı balinagiller (Ziphiidae) familyasından iki dişli balina (Mesoplodon) cinsine ait bir balina türü. Bu tür 1958 yılında japon zoologlar tarafından bulunmuş ve ilk bulundukları yerin (Japonya) adını elde etmişlerdir. Türün bilimsel adı (ginkgodens) bu türün azman dişleri ginkgo ağacının yapraklarına benzemesinden dolayı verilmiştir. Erkeklerin azman dişleri dışarıya çıkık, dişilerde ve yavrularda ise saklıdır.

<i>Parajubaea</i>

Parajubaea, kapalı tohumlulardan Arecaceae familyasına ait bir cinstir. Bu palmiyeleri diğer türlerden ayıran özellik hindistan cevizi gibi dişi ve erkek çiçeklerin aynı ağaç üzerinde olması ve bu sebeple hurma veren palmiyeler gibi dişi ve erkek palmiye ağaçlarına meyve için ihtiyaç duymamaları, meyvelerinin minyatür hindistan cevizine benzemesi ve diğer bazı palmiye ve hindistan cevizi türlerinin aksine yüksek rakımlı yerlerde yetişebilmeleridir. Yine doğal olarak yetiştikleri alanlarda yerel halk bu türün cinslerinin meyvelerinden yararlanabilmektedir. Yine hindistan cevizine benzer yapraklara sahip oldukları için peyzaj'da da bu cinsin türlerinden de yararlanılabilmektedir. Bunun yanında bütün Parajubaea cinsleri Jubaea chilensis ile de yakından akrabadır.

<span class="mw-page-title-main">Bitkilerin evrimi</span> bitkilerin kökeni ve tarihi

Bitkilerin evrimi, yaklaşık 500 milyon yıllık bir süreçtir. Siyanobakteriler milyarlarca yıl boyunca, sualtındaki kolonilerinde kalarak, baskın fotosentetik yaşam formu oldu. 1,6 milyar yıldan fazla süre önce, ikinci bir fotosentetik organizmalar grubu belirdi: Algler. Algler ökaryottur; yani hücrelerinin içinde "organel" adı verilen özelleşmiş yapılar vardır. Kloroplast adı verilen organel, tüm alglerde ve kara bitkilerinde bulunur. Hücrede fotosentezin gerçekleştiği yer bu organeldir. Kara bitkilerinin ilk ataları, yaklaşık 500 milyon yıl önce Charophyceae adlı yeşil alglerden evrimleşmişlerdir.

Botanik sözlüğü