İçeriğe atla

Müslüman dünyasında cariyeliğin tarihi

Müslüman dünyasındaki cariyelik, bir erkeğin bir kadınla, kadının köle[1] bazen de özgür olduğu evlilik olmaksızın birlikte yaşadığı uygulamayı,[2] kapsıyordu.[3][4][5] Cariye bir çocuk doğurursa, Ümmü Veled olarak bilinen daha yüksek bir statüye kavuşurdu.

Kölelerin sahipleri tarafından cinsel sömürüsü Eski Yakın Doğu ve Akdeniz toplumlarında yaygın bir uygulamaydı ve antik çağlardan beri belirgin yasal farklılıklarla birlikte üç İbrahimi din arasında varlığını sürdürdü.[6] İslam hukuku gelenekçi ve modern yorumlara sahiptir: [7] İlki erkeklerin cariyeleriyle cinsel ilişkiye girmesine izin verirken,[8] modern Müslümanların çoğu cariyeliği Modern dünyada kabul edilebilir olarak görmez.[9] Cariyelik, Emeviler, Abbasiler, Memlükler, Osmanlılar, Timurlular ve Babürler tarafından yaygın olarak uygulandı. Uygulama, köleliğin kaldırılmasıyla geriledi. [10]

Özellikler

Painting of seated women, with man standing
Harem Kadınları, Jules Laurens, 1847 dolaylarında

Cariyelik sınıflandırmaları, İslami toplumlardaki uygulamaları genellikle bir varyant olarak tanımlar. Bir okumada üç kültürel cariyelik modeli vardır: Avrupalı, İslami ve Asyalı.[11] Cariyelik, İslam dünyasında zaman ve mekana göre değişiklik gösteren biçim ve işlev açısından da kategorize edilmiştir. Uluslararası Antropoloji Ansiklopedisi cariyeliğin dört farklı biçimini verir[12] bunlardan üçü Müslümanlıkta kendine yer bulur: '''seçkin cariyelik''', burada cariye sahipliği Emevilerde olduğu gibi öncelikle sosyal statü ile ilgiliydi; cariyelerin hükümdarın eşi haline geldiği ve kraliyet soyunu sürdürdüğü, siyaset ile üremenin iç içe geçtiği model, Abbasiler ve Osmanlı imparatorluğu da dahil olmak üzere '''kraliyet cariyeliği'''; ve Babür Hindistan'ında olduğu gibi, cariyelerin ve cariyelerin çocuklarının eşlerin çocuklarından kalıcı olarak aşağı tutulduğu ataerkil cariyelik.[12]

Çeşitli Müslüman hanedanların genişlemesi, satın alma, diğer yöneticilerden hediyeler ve savaş esirleri yoluyla cariyelerin kazanılmasıyla sonuçlandı. Çok sayıda cariyeye sahip olmak bir statü sembolü haline geldi.[13] Erken İslam fetihlerinde Müslüman askerlere, askeri katılımlarının bir ödülü olarak kadın esirler verilirken, sonraki dönemlerde bunlar sıklıkla satın alınırdı ve erkeklerin karşılayabildikleri kadar çok cariye almalarına izin verilmişti. Köle edinme pahalı olduğundan, tipik olarak ayrıcalıklı seçkinlere mahsustu.[14]

İslami yöneticilerin cariyeleri hatırı sayılır bir güce[15] ulaşabiliyordu ve genellikle diğer kölelerden daha yüksek statüye sahipti. Ebu Hanife ve diğerleri, cariyenin evde kurulmasını ve iffetinin arkadaşlarından veya akrabalarından korunmasını tavsiye ederek, İslami tevazu uygulamalarının cariyeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesini savundu.[16] İslami düşünce okullarının '''çoğu''', cariyeliği, kadın kölenin efendisiyle tek eşli olmasının gerekli olduğu bir ilişkiyle sınırladı.[17] Ulema efendileri kölelerine eşit davranmaya teşvik ederken, bir efendinin bir cariyeyi kayırma göstermesine izin verildi.[16]

Kaynakça

  1. ^ Hain 2017: "Concubines in Islamic society, with few exceptions, were slaves. Sex with your own property was not considered to be adultery (zina). Owners purchased the sexuality of the enslaved along with their bodies."
  2. ^ Peter N. Stearns ((Ed.)). "Concubinage". Encyclopedia of Social History. s. 317. The system in Muslim societies was an arrangement in which a slave woman lived with a man as his wife without being married to him in a civil or normal way. 
  3. ^ Hamid 2017: "Timurid sources from the later period list numerous women as royal concubines who were not slaves."
  4. ^ Dalton Brock. "Concubines - Islamic Caliphate". Colleen Boyett; H. Micheal Tarver; Mildred Diane Gleason (Ed.). Daily Life of Women: An Encyclopedia from Ancient Times to the Present. ABC-CLIO. s. 70. However, that did not deter wealthy households from also seeking and acquiring freewomen as concubines, although such a practice was argued to be in violation of sharia law. 
  5. ^ Hamid 2017: "The disregard for Muslim legal codes regulating marriage and concubinage did not go uncommented on by contemporaries. In his memoirs, Babur disapproved of the practice of taking free Muslim women as concubines [in the Tamurid dynasty], deeming the relationships to be unlawful."
  6. ^ Yagur 2020, ss. 101–102.
  7. ^ Mufti 2019, ss. 1–16.
  8. ^ Clarence-Smith 2006, s. 22.
  9. ^ Ali 2015a, s. 52: "the vast majority of Muslims do not consider slavery, especially slave concubinage, to be acceptable practices for the modern world"
  10. ^ Cortese 2013.
  11. ^ Rodriguez 2011, s. 203.
  12. ^ a b The International Encyclopedia of Anthropology 1999.
  13. ^ Cortese & Calderini 2006
  14. ^ Myrne 2019, s. 203.
  15. ^ Klein 2014, s. 122
  16. ^ a b Katz 1986
  17. ^ Bloom & Blair 2002, s. 148.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Pakistan</span> Güney Asyada bir ülke

Pakistan, resmî adıyla Pakistan İslam Cumhuriyeti, Güney Asya'da bir ülkedir. 241,49 milyonu aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık beşinci ülkesidir. En büyük ikinci Müslüman topluluğuna sahiptir. 881.913 km²'lik yüzölçümü ile bu alanda 33. sıradadır. Pakistan'ın güneyde Umman Denizi ve Körfezi'ne 1046 km kıyısı vardır. Doğuda Hindistan, batıda Afganistan, güneybatıda İran ve kuzeydoğuda Çin ile komşudur. Kuzeybatıda Afganistan'ın Vahan Koridoru Pakistan'ı Tacikistan'dan ince bir hatla ayırır. Ayrıca Umman ile deniz sınırı bulunmaktadır.

İslami feminizm, modern düşün hayatında yer bulmaya başlayan melez ideolojilerin bir örneği. İslami paradigma içinde dile getirilen feminist söylem ve uygulamalar bütününe verilen adlandırma. Modern İnsan Hakları bildirgelerinde tüm insanların eşit olduğu söylenirken, İslam dünyasında, gündelik yaşamda geleneksel inanışlar ve dini inanca dayalı, konjonktür ile uyuşmayan kadın-erkek ayrımı ve erkeklerin üstünlüğü söylemine karşı, kadınların eşitliği ve/veya üstünlüğünü savunan bir düşünce sistemiyle İslam düşüncesini harmanlamaya itmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Şeriat</span> İslamî hukuk

Şeriat, Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır. Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır. Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.

<span class="mw-page-title-main">İslam tarihi</span> İslam medeniyetinin tarihî gelişimi

İslam tarihi, Müslüman medeniyetinin geçmişten günümüze dek siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri ile ilgili olan tarihsel çalışma alanıdır. Çoğu tarihçi, İslam dininin MS 7. yüzyılın başında Arap Yarımadası'ndaki Mekke ve Medine şehirlerinde ortaya çıkıp yayıldığını kabul etmektedir. Müslümanlar, İslam'a Âdem, Nuh, Musa, Davud, Süleyman, İsa gibi peygamberlerden beri var olan bir din ve Allah'ın iradesine teslimiyetle gerçekleşen bir dönüş olarak inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Kölelik</span> bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması

Kölelik, bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik</span> Osmanlı ekonomisinde ve toplumunda insan köleliği

Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinin ve geleneksel toplumunun yasal ve önemli bir parçasıydı. Köle edinilen ana kaynaklar Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya'daki savaşlar, siyasi olarak organize edilmiş köleleştirme seferleri ve Afrika'dan getirilen siyahilerin satıldığı köle ticaretiydi. Büyük askeri seferlerin ardından köle satış fiyatlarının düştüğü bilinir. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari ve siyasi merkezi olan İstanbul'da, 16. ve 17. yüzyıl nüfusunun yaklaşık beşte biri kölelerden oluşuyordu. Bu yüzyılların gümrük istatistikleri, İstanbul'un Karadeniz'den yaptığı ilave köle ithalatının 1453'ten 1700'e kadar toplam 2,5 milyon civarında olabileceğini gösteriyor.

<span class="mw-page-title-main">Cariye</span>

Cariye ya da halayık, savaşta esir edilmiş veya başka bir şekilde köle konumuna düşmüş, her konuda efendisinin isteklerine bağlı bulunan kadınları ifade eder. Savaşta esir edilen kadınlar için karavaş ismi de kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">İslam devleti</span> devlet yönetim biçimi, şeriat yasaları uygulanan devlet

İslam devleti, İslam hukukuna dayalı bir hükumet biçimine sahip bir devlettir. Bir terim olarak, İslam dünyasında çeşitli tarihsel yönetim biçimlerini ve yönetim teorilerini tanımlamak için kullanılmıştır. Arapça "dawlah islāmiyyah" teriminin bir çevirisi olarak Siyasal İslam veya İslamcılık ile bağlantılı modern bir kavramı belirtir.

Medine Anayasası, Medine Sözleşmesi olarak da bilinir, Günümüzde MS 622-624'te yazıldığına inanılan bir belgeye verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">İslam dünyası</span> Müslüman çoğunluklu ülkeleri, yerleri ve bölgeleri kapsayan tanım

İslam dünyası veya Müslüman dünyası, İslâmî bir devlet yapısına sahip ülkeler ile birlikte nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin tümünü ifade eden bir kavramdır. Bu, İslâm'ın dini inançlarına ve yasalarına veya İslam'ın uygulandığı toplumlara bağlı olan herkesi kapsamaktadır. Günümüzde İslam ülkelerinin tek çatı altında toplandığı tek uluslararası kurum, İslâm İşbirliği Teşkilatı'dır. Modern bir jeopolitik anlamda bu terimler, dahil edilmek için üzerinde anlaşmaya varılmış kriterler olmamasına rağmen, İslâm'ın yaygın olduğu ülkeleri ifade etmektedir. Müslüman çoğunluklu ülkeler terimi, genellikle ikinci anlamda kullanılan bir alternatif terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Kajira</span>

Kajira, John Norman’ın Gor romanlarında, özellikle güney bölge kentlerindeki kadın köleler için kullandığı isimdir. Çoğul hali "kajirae"dir. Gor'de bir köle kızın ağzından kendini belirtmek için kullandığı söz "La Kajira" yani "Ben bir köle kızım"dır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da kölelik</span>

İslam'da kölelik, tarih boyunca birbirinden farklı şekillerde ve görüşlerde ele alınmış bir konudur.

<span class="mw-page-title-main">Müslüman Rumlar</span> Etnik grup

Müslüman Rumlar veya Müslüman Yunanlar, Osmanlı döneminde İslam’ı kabul eden Rum kökenli bir halktır. Özellikle yeniçerilerin soyundan gelenler ve Yunan Makedonyası, Girit, Kuzeydoğu Anadolu ve Pontus Alpleri bölgesinde bulunan halk İslam’ı kabul etmiştir. Günümüzde çoğunlukla Türkiye’nin batı kısmında ve kuzeydoğu kısmında bulunurlar. Ayrıca Yunanistan, Kıbrıs, Gürcistan, Lübnan ve Suriye'de de Müslüman Rum bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Ümmetçilik</span> Müslümanların tek bir İslam devleti altında birliğini veya İslami ilkelere sahip uluslararası bir örgütü savunan siyasi hareket

Ümmetçilik veya Pan-İslamizm, Müslümanları tek bir İslam devleti altında veya İslami prensiplere sahip uluslararası bir örgüt altında birleştirmeyi savunan bir siyasi harekettir. Tarihsel olarak, tüm Osmanlı vatandaşlarının birliğini amaçlayan Osmanlıcılıktan sonra Pan-İslamizm, imparatorluktaki Müslüman halkların bağımsızlık hareketlerini önlemek amacıyla Sultan II. Abdülhamid tarafından 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu'nda teşvik edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da kadın</span> İslam toplumlarında kadının yeri

Müslüman kadınların deneyimleri farklı toplumlarda ve aynı toplum içinde büyük farklılıklar gösterir. Ortak yönleri ise, hayatlarını değişen derecelerde etkileyen, aralarındaki geniş kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıklar arasında köprü kurmaya hizmet edebilecek ortak bir kimlik veren İslam dinine bağlılıklarıdır.

İnsan hakları ferdin insan olarak var olması ile kazanılan asli haklar olarak kabul edilir. Bu haklar insanın yaşadığı coğrafyaya ve fiziki gücüne göre kazanılmaz. Aksine bu haklar şahsın doğuştan kazanmış olduğu haklardır.

<span class="mw-page-title-main">Mâriye</span> İslam peygamberi Muhammedin eşi

Mâriye el-Kıbtiyye, İslam peygamberi Muhammed'in eşi. Mısır'ın Said bölgesinden Hafn denilen bir köydendir. Kıptî bir baba ve Rum bir anneden dünyaya geldiği belirtilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Antik Yunanistan'da kölelik</span>

Antik Yunanistan'da kölelik, o dönemde diğer toplumlardaki kölelik kadar yaygın bir durumdu. Eski Yunanistan'daki bazı yazarlar köleliği doğal ve hatta gerekli görmüşlerdir. Bu paradigma, Sokratik diyaloglarda özellikle sorgulamıştır; Stoacılar, kayıtlara göre köleliği kınayan ilk kişilerdir.

Mezhepsiz Müslüman, İslami mezheplerden herhangi birine bağlı olmayan, kendisini bu mezheplere ait görmeyen veya inancını bu mezhepler içerisinde sınıflandırmayan bir Müslüman.

İslâm ceza hukuku (şeriata göre ceza hukukudur. Fıkıhta Ukubat başlığı altında ele alınır. Açıkçası, İslam hukukunun ayrı bir "ceza hukuku" külliyatı yoktur. Suça bağlı olarak suçları üç farklı kategoriye ayırır - Had ("Allah'a karşı suçlar", cezası Kuran ve Hadislerde sabittir, Kisas işlenen suça denk ceza verilir Kuran ve sünnet ile belirlenmiştir. Tazir (cezası Kuran ve Hadislerde belirtilmeyen ve hükümdarın veya Kadının, yani hakimin takdirine bırakılan suçlara verilen cezalar. Bazıları dördüncü kategori olan Siyasah'ı eklerken diğerleri bunu Hadd veya Tazir suçlarının bir parçası olarak görüyor.