İçeriğe atla

Lukka Ülkesi

Lukka Toprakları veya Diyarı'ndan MÖ Hitit yazıtlarında sıklıkla bahsedilmiştir. Anadolu'nun güneybatı bölgesinde bir bölge olarak belirtilmiştir. Lukka Toprakları hiçbir zaman Hitit kontrolü altına dahil edilememiştir ve Hititler tarafından düşman olarak görülmüşlerdir.

Lukka'nın genel olarak klasik Likya ile aynı kökten geldiği kabul edilmiştir. Lukka Topraklarının genişliği ile ilgili önerilerde maksimalist ve minimalist hipotezler arasında bir karşıtlık vardır. Maksimalist hipotez Tunç Çağı metinlerinde Lukka'nın varlığını tartışmaya açan Trevor Bryce tarafından öne sürülmüştür:

"Bu yazıtlardan Lukka veya Lukka Toprakları’nın Pamfilya’nın batı ucundan Likaonya, Pisidya ve Likya’ya kadar uzandığı sonucunu çıkarabiliriz."

Minimalist hipotez ise metinsel kanıtların analizine dayanarak sonuca varan Ilya Yakubovich tarafından öne sürülmüştür :

"Klasik Likya’da Tunç Çağı Lukka yerleşiminin varlığı için oldukça olumlu filolojik görüşleri olduğunu ancak bunun Küçük Asya veya onun ötesinde başka bir yerde olmadığını söylemişlerdir. "

Mısırlı firavun II. Ramses'e karşı yapılan ünlü Kadeş Savaşı'nda (MÖ. 1274) Lukka askerleri Hititlerin yanında yer almışlardır. Bir yüzyıl sonra Lukka Hititlere düşman olmuştur. Hitit kralı II. Suppiluliuma Lukka'yı yenilgiye uğratmayı denemiştir ancak başaramamıştır. Lukka Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüne katkıda bulunmuştur.

Lukka ayrıca antik Mısır metinlerinden de bilinmektedir. MÖ 12. yüzyılda Doğu Akdeniz'i ve Mısır'ı istila eden Deniz İnsanları'nı oluşturan kabilelerden biridir.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Anadolu</span> Türkiye topraklarının büyük bölümünü oluşturan Batı Asya yarımadası

Anadolu, Anadolu Yarımadası veya coğrafi olarak Asya Kıtası'nın tüm özelliklerini içerdiğinden Küçük Asya, Asya kıtasının en batısında Karadeniz, Akdeniz ve Ege denizi arasında kalan yaklaşık 755.000 km²'lik bir alanı kaplayan dağlık bir yarımadadır.

<span class="mw-page-title-main">Hititler</span> Tunç Çağında Anadolu yarımadasının büyük çoğunluğunu egemenliği altına alan bir Hint-Avrupa kavmi

Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Telmessos</span>

Telmessos, Likya'nın Karya ile sınır bölümünde yer alan antik bir kenttir. Antik yerleşimin bulunduğu yerde günümüzde Fethiye yerleşimi bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tlos</span>

Tlos bugün Muğla'nın Seydikemer ilçesi yakınlarında yer alan kadim bir Likya kentiydi. Likya'nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Tlos Antik Kenti, Fethiye İlçesi’nin yaklaşık 42 km doğusundaki Yaka Köyü sınırları içerisinde kalmaktadır. Bölgenin en yüksek dağları olan Akdağlar'ın (Kragos) sarp batı yamaçlarında başlayan antik yerleşim, Eşen Nehri'nin getirdiği alüvyonlarla oluşmuş vadi düzlüğüne kadar ulaşır. Ayrıca güneydeki Saklıkent Kanyonu ile kuzey yönde bulunan Kemer Beldesi antik kentin egemenlik sınırlarını çizer.

<span class="mw-page-title-main">Likya</span> Anadolunun Teke Yarımadasının antik dönemdeki adı

Likya veya Lisiya , M.Ö. 15-14. yüzyıldan M.Ö. 546'ya kadar Anadolu'nun Teke Yarımadası'nda varlık göstermiş ulustur. Likya, aynı zamanda bu bölgedeki antik kentlerin oluşturduğu bir federasyon ve daha sonra da Roma İmparatorluğu’nun bir eyaletidir. "Işık Ülkesi" anlamına gelen Likya, Antalya ve Muğla illeri ile Burdur ilinin iç kısımlarında, Akdeniz'e sınır olan bir bölgede yer alıyordu. Antik Mısır'ın Geç Tunç Çağı kayıtları ve Hitit İmparatorluğu'na ait tarihi belgelerde adından bahsedilen bir devlettir. Hitit kayıtlarında adı Lukka olarak geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Luvice</span>

Luvice veya Luvi dili Anadolu dillerine mensup bir dildir. Aynı zamanda Hititlerin de hiyeroglif yazılarında kullandıkları dildir. Mısır ve Girit hiyeroglif yazısından farklı olan bu hiyeroglif yazısı, daha çok mühürlerde ve kaya anıtları gibi büyük yazıtlarda kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hititçe</span> Hint-Avrupa dillerinin Anadolu alt grubuna ait bir ölü dil

Hititçe veya Hitit dili, Tunç Çağı'nda Anadolu'da yaşamış Hititlerin veya dillerinde kendilerine verdikleri isimleri ile Neşalıların konuşmuş olduğu, Hint-Avrupa dillerinin Anadolu alt grubuna ait bir ölü dil. Dil, diğer Anadolu dilleri olan Luvice ve Palaca ile yakından ilişkilidir. Tarihte belgelenmiş en eski Hint-Avrupa dilidir.

<span class="mw-page-title-main">Likyalılar</span>

Likyalılar, Antik Çağda güneybatı Anadolu’daki Likya ülkesinin, günümüzde Teke Yarımadasına karşılık gelen bölgenin Antik Çağlardaki halkı.

<span class="mw-page-title-main">Oinoanda</span>

Oenoanda veya Oinoanda, ; Likya bölgesinde, Ksantos vadisinin kuzeyinde bir antik şehirdir.

<span class="mw-page-title-main">Luviler</span>

Luviler, Anadolu'da yaklaşık olarak M.Ö. 2300'e doğru ortaya çıkmış bir halktır. Benzersiz bir yerli hiyeroglif yazısı ve Mezopotamya'dan ithal edilmiş çivi yazısı ile yazılmış olan Anadolu dillerine mensup Luvice dilini konuştukları da bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Anadolu dilleri</span>

Anadolu dilleri, Hint-Avrupa dil ailesine ait soyu tükenmiş bir dil grubudur. Terim bazen Anadolu'da konuşulmuş ancak bu gruba ait olmayan tarihî dillere atıfta bulunmak için de kullanılabilir. Anadolu dilleri, M.Ö. 2. ve 1. binyıllarda, Asur ticaret kolonileri ile Roma İmparatorluğu'nun 2.-3. yüzyıl arasındaki döneme tarihlenebilir. M.S. 4.-5. yüzyıllar, Anadolu dillerinin son evresi olarak kabul edilir. Tüm Anadolu dilleri, bir proto dil olan ve yazılı örneği bulunmayan farazî Proto Anadolu dilinden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Deniz Kavimleri</span>

Deniz Kavimleri ya da Deniz Halkları Tunç Çağı’nın sonlarına doğru, özellikle MÖ 13. yüzyılda, MÖ 1276 – 1178 yılları arasında Anadolu, Suriye, Filistin, Kıbrıs ve Mısır'a yönelen istila hareketlerinden sorumlu görülen, savaşçı ve denizci halklardır. Bu yıkıcı saldırılar, Bronz Çağı Çöküşü’ne yol açan istilaların bir bölümü olarak Doğu Akdeniz’de tüm krallıkların ve Anadolu’da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında belirleyici olmuştur. Antik Mısır ise hem denizde, hem de karada verdiği savaşlarla bu saldırıları püskürtmeyi başarmıştır. Bu istilalar sonucu konuya ilişkin kayıtlar yok olduğundan, olayların kesin kapsamı ve istilacıların kimlikleri, geldikleri bölgeler halen kesin bir biçimde belirlenememiştir. Günümüze ulaşabilen belgeler, Mısır yazıtları ve kabartmaları, Hitit belgeleri, Ugarit belge ve mektupları ile arkeolojik buluntulardır.

<span class="mw-page-title-main">Bronz Çağı Çöküşü</span> Güneybatı Asya’da ve Doğu Akdeniz’de, Bronz Çağı sonları, Demir Çağı başlarında yaşanan hızlı, yıkıcı ve kültürel dağılmalara, çözülmelere yol açan bir dizi toplumsal çöküş

Bronz Çağı Çöküşü Güneybatı Asya’da ve Doğu Akdeniz’de, Bronz Çağı sonları, Demir Çağı başlarında yaşanan hızlı, yıkıcı ve kültürel dağılmalara, çözülmelere yol açan bir dizi toplumsal çöküştür. Doğu Akdeniz’deki Bronz Çağının yüzyıllar içinde oluşan tüm kurumları yerle bir olmuştur, şehir hayatı çok büyük ölçüde gerilemiştir, geriye yalıtılmış köy toplumları kalmıştır. Miken Yunanistanı’nda saray ekonomileri çökmüştür. Yıkımların ardından Kıta Yunanistan’ı, Ege Adaları ve Anadolu 400 yıl sürecek bir karanlık çağa girecektir. Bu dönemden günümüze Mısır kaynakları hariç hiçbir yazılı belge kalmamıştır. Akdeniz’in tüm doğu yarısında, Antik Mısır hariç, neredeyse tüm büyük ve orta ölçekli kentler, çoğunlukla yağmalanıp ateşe verilmiş, diğerleri bu akıbete uğramamak için boşaltılmıştır. Bronz Çağı boyunca gelişip serpilen tüm krallıklar, yine Mısır hariç yıkılmış ve bir daha varlık gösterememiştir.

Domuztepe Höyüğü, Osmaniye il merkezinin 35 km. güneydoğusunda yer alan bir höyüktür. Günümüzde Aslantaş Barajı kıyısında yer alan höyüğü tarihöncesi yerleşim katları su altında kalmıştır.

Zincirli Höyük Gaziantep il merkezinin batısında, İslahiye ilçesinin 10 km. kuzeyinde yer alan bir höyüktür. Amanos Dağları'ndan doğu - batı yönünde geçit veren Beyhan Geçidi'ndeki ovada, küçük bir bataklığın batı kenarındadır. Geç Hitit Dönemi buluntuları ile tanınmıştır. Antik adı Aramice'de Sam'al olup Geç Hitit Dönemi'nin en önde gelen metropollerinden biri ve bir kraliyet merkezi olarak bilinmektedir. Günümüzden 3 bin yıl önce 40 hektarlık bir alana yayılmış bir kentti. Zincirli Höyük kazılarında ele geçen Asur Kralı Esarhaddon'a ait bir kitabe, kentin Sam'al olduğunu doğrulamaktadır. Hitit İmparatorluğu'nun MÖ 1.200'lerden sonra çöküşü ardından Güneydoğu Anadolu Bölgesi - Kuzey Suriye genel yayılımında, tarihçilerin Geç Hitit Devletleri, Kuzey Suriye Krallıkları ya da Suriye - Hitit Devletleri olarak adlandırdıkları devletler kurulmuştu. Bu devletlerin başkentlerinde, kentin merkezini oluşturan yönetsel ve dinsel yapılar bir yükseltide kurulmuş, ayrıca tahkim edilmiş bir kale içinde yer alınmıştır. Kentler, çift sur ile çevrilidir. Zincirli kenti de bu başkentlere bir örnek oluşturmaktadır.

Tille Höyük, Adıyaman ilinin Kâhta ilçesinin 30 km. doğusunda, Fırat'ın batı tarafında yer alan bir höyüktür. Höyüğün doğu, batı ve güney yamaçlarında eski adı Tille, günümüzde adı Geldibuldu olan küçük bir köy yerleşimi vardır. Fırat'a katılan bir derenin dar vadisindeki yerleşme doğu terasıyla birlikte 200 x 140 metre, 26 metre yüksekliktedir ve üstünde bir düzlük vardır.

Çaltılar Höyüğü, Muğla İl merkezinin doğu-güneydoğusunda, Fethiye ilçesinin kuzeydoğusunda, Elmalı ilçesinin 30 km. kuzeybatısında, Çaltılar Köyü'nün yanında yer alan bir höyüktür. Orta büyüklükte bir höyüktür. Höyük'ün yaklaşık 3 hektarlık bir alana yayıldığı belirtilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tarhuntaşşa</span>

Tarhuntaşşa henüz yeri tam olarak keşfedilmemiş olan, kısa bir dönem için Hitit devletine başkentlik yapmış bir Hitit şehri ve bu şehrin merkezini oluşturduğu Orta Toroslar'da bulunan bölgeye verilen addır. Şehir Luvi dilinde "Fırtına Tanrısı'nın (Tarhunta) şehri" manasına gelmektedir. Teke yarımadasında yer alan Lukka (Likya) diyarıyla Çukurova bölgesinde yer alan Kizzuvatna diyarı arasında kalan Tarhuntaşşa bölgesi, büyük ölçüde antik çağdaki Pamfilya bölgesine denk düşmektedir. Büyük Hitit Kralı IV. Tuthaliya ve vasalı olan Tarhuntaşşa Kralı arasında yapılan bir antlaşmaya göre Tarhuntaşşa bölgesinin batı sınırını Kaştariya nehri oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İssos</span> Hatayın kuzeydoğusundaki bir antik kent

İssos veya Issos Hatay'ın kuzeydoğusunda İskenderun 'un kuzeyinde Akdeniz kıyısında yer alan önemli bir antik şehirdir. Günümüzde Hatay'ın Dörtyol ilçesine bağlı olan Yeşilköy bölgesinde, İskenderun Körfezinin doğu kıyısında, denize 500 mesafede yer alan antik kenttir. Zeminden 26 metre yükseklikteki höyük 33 dönüm alana yayılmış durumdadır. Günümüz Kinet Höyük olarak bilinmektedir. İssos [Yunanca Ἱσσός] Antik Kenti Kilikya'daki en büyük antik [Klasik Çağ öncesi] yerleşimi olarak kabul edilmektedir. İssos [Ἱσσός] Antik Kenti Hititçe Izziya olarak bilinmektedir. Höyükte yapılan kazılarda Geç Neolitik Çağ, İlk Tunç Çağı [MÖ 2.500-2.000], Orta Tunç Çağı [MÖ 1.650-1.550], Son Tunç Çağı / Hitit Dönemi [MÖ 1.400-1.200], Demir Çağı [MÖ 1.200-400] ve Geç Demir Çağı'ndan Helenistik Dönem'e kadar [MÖ 7.-1. Yüzyıllar] yerleşimleri ortaya çıkartılmıştır. MÖ 333 yılında, Ahameniş [Pers] hükümdarı III. Darius ile Makedonya kralı Büyük İskender arasında yapılan İssos Savaşı İssos Ovası'nda yapılmıştır. Savaş Büyük İskender komutasındaki Makedon ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'deki Antik Bölgeler</span>

Türkiye'deki Antik Bölgeler, Türkiye antik bölge yerleşimleri olarak çok zengin bir coğrafya barındırmaktadır. Yapılan bilimsel incelemer neticesinde başlangıç zaman ortasından Buzul Çağı sonrasına kadar gelen süre içerisinde insan toplulukları yerleşimi iklim kuşaklarına göre daha çok yaşam alanı ve çeşitliliği belirgin bölgelere yerleşmeye başladığı arkeolojik alanlardaki yapılan bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkmaktadır. Türkiye, Anadolu coğrafyası ile daha fazla yerleşke olarak antik iskan alanı geliştirmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'deki tarih öncesi kitlelere bakıldığında antik bölgelerdeki yerleşimlerin üzerinde evcilleştirilmiş hayvanlar yetiştiren yerleşik toplumlar ve bitkilerin tarımını yapan avcı toplayıcı hatta çiftçilik bağlarını güçlendirmiş, hayvancılığın çoğalmasında önemli rol oynadığını görmekteyiz.