Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır, ama devlet içi çatışmalarda yer alan ihlâller savaş suçu sayılmayabilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) veya İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. 46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa'nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, kuruluş belgesi Roma Statüsü olan, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkemedir. 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulmuş ve 11 Mart 2003 tarihinde çalışmaya başlamıştır. Mahkeme binası "Ev Sahipliği Anlaşması" yaptığı Hollanda'nın Lahey kentinde bulunmaktadır. Mahkemeye 124 ülke taraf olmuştur.
Franjo Tuđman, Hırvat politikacı ve tarihçi. Ülkenin Yugoslavya'dan bağımsızlığını kazanmasının ardından Hırvatistan'ın ilk cumhurbaşkanı oldu ve 1990'dan 1999'daki ölümüne kadar cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. Mayıs 1990 ile Temmuz 1990 arası Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti'nin dokuzuncu ve son başkanlığını yaptı.
Beşşaru Hafızı'l-Esed veya kısaca Beşşaru'l-Esed, Suriye devlet başkanı ve Suriye Baas Partisi'nin lideridir. İsminin Beşar Esad, Beşşar Esed gibi formları Türk basın-yayın araçlarıyla meşhur hâle getirilmiştir.
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve Ocak 1951'de yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, avukat Raphael Lemkin tarafından Simele Katliamı, Holokost ve Ermeni Kırımına atfedilen soykırım terimini yasal olarak tanımlamaktadır. Sözleşmeye taraf ülkeler, soykırım suçunu önlemek ve cezalandırmakla yükümlüdürler. Sözleşmeyi şu ana dek onayan ülke sayısı 140'tır.
Srebrenitsa Soykırımı, 1991–1995 Yugoslavya İç Savaşı'nda Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun Srebrenitsa'ya karşı giriştiği harekât esnasında Temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8.372 Müslüman Boşnak erkek ve çocuğun Bosna–Hersek'in Srebrenitsa kasabası ve çevresinde, Ratko Mladić komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Sırp ordusu tarafından sistematik olarak öldürülmesidir. Katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlanmıştır. Kırıma, Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun yanı sıra "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler, Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin varlığı katliamı önleyememiştir.
İnsanlığa karşı suçlar, fiili bir otorite, genellikle bir devlet tarafından veya onun adına işlenen ve insan haklarını ağır biçimde ihlal eden, yaygın veya sistemik suç eylemleridir. Savaş suçlarından farkı, savaş dışında da işlenebilen, bireysel olmayan eylemler olmasıdır. Suçun resmi bir politikanın parçası olması gerekmiyor ve yalnızca yetkililer tarafından hoş görülmesi yeterlidir.
Suudi Arabistan'da insan hakları, Suudi kraliyet ailesinin egemenliği altında İslam dini hukukuna dayalı olması amaçlanan haklardır. Suudi Arabistan hükûmeti ve Suudi hukuk sistemi, dini ve siyasi azınlıklara, eşcinsellere, mürtedlere ve kadınlara yönelik muamelelerinden ötürü eleştirilmektedir. Suudi Arabistan Krallığı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'ne göre Ekim 1997'de Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmesini onayladı. Suudi Arabistan'da insan hakları Suudi Arabistan Temel Kanununun 26. maddesinde belirtilmektedir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, uluslararası hukuk çerçevesinde garantilenen ve 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde beyan edilen insan haklarının desteklenmesi ve korunması için çalışan bir Birleşmiş Milletler kuruluşudur. Komiserlik, 1993 İnsan Hakları Dünya Konferansı sonrasında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Aralık 1993'te kurulmuştur.
Sara Hüseyin, Bangladeş Yüksek Mahkemesinde avukat ve Bangladeş Hukuk Yardımı ve Hizmetleri Vakfı'nın (BLAST) onursal bir icra direktörüdür. ABD Dışişleri Bakanı tarafından verilen 2016 Uluslararası Cenevre Kadınları Ödülünün sahibi olmuştur. Hüseyin, Bangladeş'in 2010 yılında yasalaşmaya devam eden kadına yönelik şiddet kapsamlı yasamanın hazırlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Fetva şiddetine meydan okumada rolü ile tanınan Hüseyin, kadınlar ve kızlara aşağılayıcı ve şiddetli cezalar öneren Fetvalara karşı çıkar. Ayrıca, tecavüz ve cinsel saldırı davalarında yapılan bakirelik testine karşı çıkması ile bilinir. Hüseyin, 'Namus' adlı kadınlara Karşı Suçlar, paradigmalar ve şiddeteseri konulu eseri Lynn Welchman'la yeniden düzenlemiştir.
Fatimata M'baye, Moritanyalı bir avukattır. Ülkesinde insan hakları için kampanyalar yürütmüştür. 2016 yılında, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Uluslararası Cesur Kadınlar Ödülünü almıştır.
Bulgaristan 2007'de Avrupa Birliği'ne katıldı ancak insan hakları normlarına uyumu mükemmel olmaktan çok uzaktı. Medyanın tarafsızlığına dair bir rapor kaydı olmasına rağmen, Bulgaristan'ın medyayı devlet müdahalesinden koruyan özel mevzuat eksikliği teoriksel bir zayıflıktır. Bulgaristan'ın aşırı kalabalık cezaevlerindeki koşullar genellikle kötüdür. 2005'in ortalarında geçici bir reformunun hapishanelerin aşırı kalabalıklaşmasını hafifletmesi bekleniyordu.
Zorla hamilelik, bir kadını, genellikle zorla evliliğin veya bir soykırım programının bir parçası olarak hamile kalmaya zorlama uygulamasıdır. Zorla hamilelik, bir tür üreme baskısıdır.
Arif Yunusov bilinen adıyla Arif Yunus Azeri yazar, tarihçi ve insan hakları aktivisti. Barış ve Demokrasi Enstitüsü Çatışma ve Göç Dairesi başkanıdır. Arif Yunusov, eşi Leyla ile birlikte Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun barışçıl çözümünün destekçileridir. 28 Nisan 2014'te Arif Yunus ve eşi Leyla, Ermenistan adına casusluk yaptıkları iddiasıyla haraç ve vatana ihanet suçlarından hapse atıldılar. Arif Yunus gözaltına alındıktan sonra 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı; eşi Leyla Yunus 8,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 15 ay sonra cezaları ertelendi ve çiftin Hollanda'ya gitmesine izin verildi.
Loizidu Davası, eski evlerine ve mülklerine dönmek isteyen mültecilerin haklarına ilişkin tarihi bir davadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Loizidu ve dolayısıyla diğer tüm mültecilerin eski mülklerine dönme hakları olduğuna karar verdi. AİHM, Türkiye'nin Loizidu'nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin I. Protokolünün I. Maddesi kapsamındaki insan haklarını ihlal ettiğine, evine dönmesine izin verilmesi ve Türkiye'nin Loizidu'ya tazminat ödemesi gerektiğine karar verdi. Türkiye başlangıçta bu kararı görmezden geldi.
Uluslararası insan hakları hukuku, insan haklarını sosyal, bölgesel ve yerel düzeylerde geliştirmek için tasarlanmış uluslararası hukuk bütünüdür. Bir uluslararası hukuk biçimi olarak, uluslararası insan hakları hukuku, öncelikle egemen devletler arasında, üzerinde anlaşmaya varan taraflar arasında bağlayıcı yasal etkiye sahip olmayı amaçlayan antlaşmalardan oluşur; ve geleneksel uluslararası hukuk kapsamındadır. Diğer uluslararası insan hakları belgeleri, yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasına, anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunur ve bir siyasi yükümlülük kaynağı olarak kabul edilir.
Uluslararası gözlemciler, Suriye'deki insan hakları durumunun son derece kötü olduğunu düşünüyorlar. Suriye'de 1963'ten Nisan 2011'e kadar, güvenlik güçlerine kapsamlı tutuklama ve gözaltı yetkileri veren olağanüstü hal yürürlükteydi.
Arnavutluk'ta insan haklarıyla ilgili güncel konular arasında aile içi şiddet, münferit işkence vakaları ve polis şiddeti, cezaevlerinin genel durumu, insan ve seks ticareti ve LGBT hakları yer alıyor.
Rusya'da insan hakları, uluslararası kuruluşlar ve bağımsız yerel medya kuruluşları tarafından rutin olarak eleştirildi. En sık atıfta bulunulan ihlallerden bazıları şunlardır: Gözaltında ölümler, güvenlik güçleri ve gardiyanlar tarafından yaygın ve sistematik işkence kullanımı, taciz ritüelleri, Rus Ordusu'nda yaygın çocuk hakları ihlalleri, etnik azınlıklara karşı şiddet ve ayrımcılık, ve gazetecilerin öldürülmesi.