İçeriğe atla

Lober pnömoni

Lober pnömoni
Şekil A akciğerlerin ve solunum yollarının vücuttaki konumunu ve sol akciğerin alt lobunu etkileyen zatürreyi gösterir. Şekil B normal alveolleri gösterir. Şekil C ise enfekte alveolleri gösterir.
UzmanlıkGöğüs hastalıkları

Lober pnömoni, intra-alveolar boşluk içindeki inflamatuar eksuda ile karakterize edilen ve akciğer lobu’nun geniş ve sürekli bir alanını etkileyen konsolidasyonla sonuçlanan bir zatürre şeklidir.[1][2]

Pnömoninin üç anatomik sınıflandırmasından biridir (diğerleri bronkopnömoni ve atipik pnömoni’dir). Bunun yerine çocuklarda yuvarlak pnömoni gelişir çünkü enfeksiyonun lober yayılmasına izin veren Kohn gözenekleri az gelişmiştir.[3]

Mekanizma

İstilacı organizma çoğalmaya başlar ve akciğer parankiminde iltihaplanma ve ödeme neden olan toksinleri serbest bırakır. Bu, akciğerlerde hücresel artıkların birikmesine yol açar. Hücresel atıkların birikmesi ise pnömoniden etkilenen akciğerlerin makroskopik veya radyolojik görünümünü anlatmak için kullanılan konsolidasyona veya katılaşmaya yol açar. Bakteriyel pnömoni esasen akciğer tahrişi veya hasarının derecesine bağlı olarak lober ve yayılmış olarak sınıflandırılır.

Aşamalar

Lober pnömoninin mikrografı, H&E boyası.

Lober pnömoni genellikle akut bir ilerleme gösterir. Klasik olarak hastalığın dört evresi vardır:[1]

  • İlk 24 saatte konjesyon: Bu aşama histolojik olarak vasküler kanlanma, alveoler sıvı, az sayıda nötrofil ve çoğu zaman çok sayıda bakteri ile karakterize edilir. Büyük ölçüde akciğer yoğun ve hiperemik’tir.
  • Kırmızı hepatizasyon veya konsolidasyon: Artan sayıda nötrofil ve fibrin ile birlikte kırmızı kan hücrelerinin alveoler boşluklara sızmasıyla damar tıkanıklığı devam eder. Hava boşluklarının eksuda ile doldurulması, alveoler parankimde kaba bir katılaşma veya konsolidasyon görünümüne yol açar. Bu görünüm karaciğer görünümüne benzetildiğinden "hepatitizasyon" terimi kullanılır.
  • Gri hepatizasyon: Nötrofillerin ve fibrinin kalıcı olmasıyla kırmızı kan hücreleri parçalanır. Alveoller hala birleşmiş gibi görünmektedir ancak genel olarak rengi daha soluk ve kesilen yüzey daha kurudur. Bu, genellikle ciddi vakalarda ölümün meydana geldiği zamandır.
  • Çözünürlük (tam iyileşme): Eksüda, enzimatik aktivite ile sindirilir ve makrofaj'lar veya öksürük mekanizması tarafından temizlenir. Nötrofiller tarafından üretilen enzimler eksudaları sıvılaştıracak ve bu ya balgamla atılacak ya da lenf yoluyla boşaltılacaktır.

Çocuklarda

Kohn gözenekleri olarak bilinen alveoller ile Lambert kanallarının yan hava yolları arasındaki açıklıklar çocuklarda gelişmemiştir. Aksi takdirde ortaya çıkabilecek enfeksiyonun yayılması önlenir ve çoğunlukla S. Pneumoniae'nin neden olduğu yuvarlak pnömoni'ye neden olabilir. Bu klinik olarak başlangıçta hafif bir solunum yolu enfeksiyonu ve ardından ateş ile ortaya çıkar. Görüntülemede alışılmadık derecede yuvarlak olan ve akciğer kitlesine benzeyebilen opak bir pulmoner konsolidasyon sergiler. Ancak hastalık antibiyotiklerle hızla iyileşir.[4]

Teşhis

Lober pnömoniye neden olan en yaygın organizmalar, pnömokok olarak da adlandırılan, Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae ve Moraxella catarrhalis 'tir. Tüberküloz basili olan Mycobacterium tuberculosis, akciğer veremi derhal tedavi edilmezse lobar pnömoniye de neden olabilir. Lober pnömoniye neden olan diğer organizmalar Legionella pneumophila ve Klebsiella pneumoniae'dir.[2]

Diğer pnömoni türleri gibi, lober pnömoni de toplumdan edinilen, bağışıklığı baskılanmış hastalarda veya hastane enfeksiyonu olarak ortaya çıkabilir. Ancak etken organizmaların çoğu toplumdan edinilen türdedir. İncelemeler için alınacak patolojik örnekler şunlardır:

  1. Kültür, AAFBS ve gram boyama için balgam
  2. Tam hemogram/tam kan sayımı, ESR ve diğer akut faz reaktanları için kan
  3. Prokalsitonin testi, daha özel olarak

Posteroanterior ve yan göğüs radyografisinde lobun tamamı radyoopak olur, bu ise lober pnömoninin göstergesidir.[5]

Bulaşıcı organizmanın (veya başka bir nedenin) tanımlanması, modern pnömoni tedavisinin önemli bir parçasıdır. Anatomik dağılım modelleri belirli organizmalarla ilişkilendirilebilir[6] ve patojenin kültürlenmesini beklerken antibiyotik seçiminde yardımcı olabilir.

Kaynakça

  1. ^ a b Cotran, Ramzi S.; Kumar, Vinay; Fausto, Nelson; Nelso Fausto; Robbins, Stanley L.; Abbas, Abul K. (2005). Robbins and Cotran pathologic basis of disease. St. Louis, Mo: Elsevier Saunders. s. 749. ISBN 0-7216-0187-1. 
  2. ^ a b Le, Tao (2017). First Aid for the USMLE Step 1 2018. New York: McGraw-Hill Education. s. 664. 
  3. ^ Weerakkody, Yuranga. "Round pneumonia | Radiology Reference Article | Radiopaedia.org". Radiopaedia. 27 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2023. 
  4. ^ Weerakkody, Yuranga. "Round pneumonia | Radiology Reference Article | Radiopaedia.org". Radiopaedia. 27 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2023. 
  5. ^ E., Weinberger, Steven (2019). Principles of pulmonary medicine. Seventh. Cockrill, Barbara A.,, Mandel, Jess,, Preceded by : Weinberger, Steven E. Philadelphia, PA. ISBN 9780323523738. OCLC 1020498796. 
  6. ^ "Lobar Pneumonia". 17 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2008. 

Dış bağlantılar

Sınıflandırma

İlgili Araştırma Makaleleri

Zatürre, pnömoni ya da batar, akciğerde görülen yangılardır. Klasik pnömonilerde, akciğerlerin hava geçitlerindeki son bölüm ve hava kesecikleri (alveoller) etkilenir. İnterstisiyel pnömonilerde, hava kesecikleri (alveoller) arasındaki bölmeler yoğunlukla etkilenen alanlardır. Akciğerler günde 10.000 litre havayı süzer. Kan dolaşımına oksijen taşıyan solunum havasıyla birlikte çok sayıda katı ve sıvı partikül ile zararlı gazlar da akciğerlere ulaşır. Solunum havası içindeki zararlı etkilere verilen tepkilerin büyük bölümü canlı etkenlerden kökenli infeksiyon hastalıklarıdır. Toksik gazların ve sıvıların büyük bölümü “kimyasal pnömoniler” olarak nitelenir.

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Verem</span> Mycobacterium tuberculosis adlı bakterinin neden olduğu bulaşıcı hastalık

Verem veya tüberküloz, bakteriyel ve bulaşıcı bir hastalık. Halk arasında ince hastalık olarak da bilinir. Mycobacterium tuberculosis mikrobunun neden olduğu uzun seyirli ve granülomatöz karakterde bakteriyel ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Bulaşma yolu, çoğu zaman, bir tüberküloz hastasının çevreye tükürdüğü balgamı ya da öksürdüğünde saçılan basil yüklü damlacıklarla olur.

<span class="mw-page-title-main">Eozinofil polimorflar</span>

Eozinofiller, bazende asidofiller denilen çeşitli beyaz kan hücreleridir ve omurgalılarda çok hücreli parazitler ve belirli enfeksiyonlarla mücadeleden sorumlu bağışıklık sistemi'nin bileşenlerinden biridir. Mast hücreleri ve bazofiller ile birlikte alerji ve astım ile ilişkili mekanizmaları da kontrol ederler. Kana geçmeden önce kemik iliği'nde hematopoez sırasında gelişen granülositlerdir bundan sonra son olarak farklılaşır ve çoğalmazlar. Akyuvarların yaklaşık %2-%3'ünü oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fagositoz</span>

Fagositoz, bir fagositin solid partikülleri yakalayıp yutması ve sitoplazmasında oluşturduğu fagosom adı verilen boşluğa hapsederek eritme (sindirme) çabasıdır. Fagosite ettikleri başlıca solid partiküller canlı etkenler (mikroplar), ölü hücre ve doku artıkları, suda erimeyen mineraller ve metal tuzları, yabancı cisimler vb. oluşumlardır. Fagositler ve fagositoz olgusu ilk kez 1882 yılında İlya İlyiç Meçnikov tarafında bulundu. Bu buluşu ona Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazandırdı.

<span class="mw-page-title-main">Doğuştan gelen bağışıklık sistemi</span> omurgalılarda bulunan iki ana bağışıklık stratejisinden biri

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi ya da doğal bağışıklık diğer organizmaların enfeksiyonlarına karşı spesifik olmayan yolla koruma yapan ev sahibinin savunmasındaki hücreleri ve mekanizmaları kapsayan bir bağışıklık sistemi çeşididir.

<i>Klebsiella pneumoniae</i>

Klebsiella pneumoniae Gram negatif, kendiliğinden hareketi olmayan, kapsüllü, fermantasyon yapabilen bir bakteri türüdür.

Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP) veya Ventilator-associated pneumonia (VAP) hastanelerde mekanik ventilasyon cihazlarına bağlı kişilerde meydana gelen bir tür akciğer enfeksiyonudur. Bu nedenle, VİP tipik olarak yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) bulunan ve en az 48 saattir mekanik ventilatöre bağlı kritik durumdaki hastaları etkiler. VİP, ciddi hastalık ve ölümlerin önemli bir nedenidir. VİP gelişen hastaların YBÜ'deki yatış süreleri uzamakta ve ölüm oranları %20-30'a çıkmaktadır. VİP tanısı hastaneler arasında farklılıklar göstermekle birlikte tanı genellikle göğüs röntgeninde yeni bir infiltrasyon ve iki veya daha fazla faktörün varlığı ile konur. Bu faktörler arasında >38 °C veya <36 °C sıcaklık, >12 x 109/ml beyaz küre sayısı, akciğerdeki hava yollarından pürülan sekresyonların olması ve/veya gaz değişiminde azalma yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Akut bronşit</span> Sağlık durumu

Aynı zamanda, chest cold olarak da bilinen akut bronşit, akciğerlerin bronşlarının kısa süreli iltihaplanmasıdır. En sık görülen semptomu öksürüktür. Diğer semptomları arasında balgamlı öksürük, sibilan ral, dispne, ateş, göğüste rahatsızlık vardır. Enfeksiyon birkaç ila on gün arasında sürebilir. Öksürük, birkaç hafta boyunca devam edebilir ve toplam belirti süresi genellikle üç hafta civarındadır. Bazılarının altı haftaya kadar semptomları vardır.

Mycoplasma ovipneumoniae, en yaygın olarak küçükbaş hayvanlarda yaşayan ve bu hayvanları etkileyen mikoplazma cinsinin üyesi olan bir bakteri türüdür. M. ovipneumoniae, hem primer atipik pnömoniye neden olabilen, hem de enfekte olmuş hayvanları Mannheimia haemolytica da içinde olmak üzere başka etkenlerle ikincil pnömoniye yatkın hale getirebilen evcil koyunlar, evcil keçiler, Amerika yaban koyunları, dağ keçileri ve diğer Caprinae ailesi üyelerinin solunum patojenidir. M. ovipneumoniae'nın patojenitesine katılan mekanizmaları içerisinde, M. ovipneumoniae'nin kendi polisakkarit kapsülü aracılığıyla geviş getiren hayvanların silli epitellerine tutunan makrofaj etkinliğini değiştirme, siliyer antijenler için otoantikor üretimi ve lenfositlerde etkinliğin baskılanması gösterilebilir; bunların hepsi, koyun ve öteki geviş getirenlerde gelişen hastalıklara katkıda bulunan önemli etkenlerdir. Bu bakteri, ayrıca diğer bakteriyel ve viral enfeksiyonlara zemin hazırlayan bir etken davranışı sergileme yeteneğine sahiptir.

Akciğer absesi, içerisinde canlı ve ölü polimorf lökositler (irin) ile ölü doku artıklarının bulunduğu, 2 cm'den büyük olan erime nekrozu odağıdır. Olguların %60'ı akciğere-özgü nedenlerle ortaya çıkar; %40 ise başka organlardaki infeksiyonlardan kökenlidir. Aspirasyon pnömonisi, bronkopnömoni, nekrotizan pnömoni ve akciğer gangreni olgularında abseleşme alanları görülebilir. Yatrojen akciğer abselerinin etyolojisinde enfekte kanül ve enfekte santral venöz kateter uygulamalara önemlidir. Bu bilgilerin ışığında akciğer abselerinin kökenleri aşağıdaki biçimde düzenlenebilir:

Fibrinli enflamasyon, eksüdatif yangının görece hafif bir türüdür. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:

Granülasyon dokusu, doku kaybının olduğu ya da geri emilememiş bir eksüdanın bulunduğu olguların iyileşme sürecinde da ortaya çıkan, bazı uzmanlarca “proliferatif (prodüktif) yangı olarak nitelendirilen olgudur. Granülasyon dokusu ilk kez deri yaralarının iyileşmesi sırasında tanımlanmıştır; yara bölgesini dolduran damardan zengin dokunun yüzeyi granüllü görüldüğü için granülasyon dokusu adı verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mukor</span>

Mukor, doğada çürüyen bitkilerde ve ekmek küfünün içeriğinde bulunan normalde hastalık yapamayan (saprofit) fakat vücut direncinin bozulduğu durumlarda hastalık yapan (çıkarcı) bir maya mantarıdır. Burun ve üst solunum yollarının nekrozlu-ülserli lezyonlarının en önemli nedenlerinden biridir. Özellikle ketoasidozlu diabet hastalarında, nötropenisi olanlarda, deri yaralarının oluştuğu travmalarda ve eroin bağımlılarında önemlidir. Lenfomalar, karaciğer sirozu, böbrek yetmezliği, geniş yanıklar, beslenme bozuklukları ve organ transplantasyonları başlıca risk faktörleridir. Organizmaya sindirim ya da solunum yoluyla giren etken, özellikle üst solunum yollarında yerleşir. Burun mukozasından paranazal sinüslere ve elmacık kemiğine doğru genişleyen nekrotik lezyonlar oluşur; damak delinmesi (perforasyon) ile ağız boşluğuna açılabilir. Yukarıya doğru gelişen enfeksiyon göz yuvasına (orbita) ve beyine ulaşabilir, kafadaki sinirleri etkileyebilir, beyindeki büyük toplardamar olan kavernöz sinüs’te tromboz gelişebilir. Aspergillus gibi atardamar çeperlerinin içine girerek yerel arterit oluşturabilen mantarların başında gelir. Beyin damarlarının çeperlerine girerek tromboza ve beyin infarktlarına yol açar; felçler, konuşma bozuklukları (afazi) ve epileptiform nöbetler görülür. Rinoserebral mukor'un prognozu kötüdür.

<span class="mw-page-title-main">İnterstisyel akciğer hastalığı</span>

İnterstisyel akciğer hastalığı (İAH) veya diffüz parankimal akciğer hastalığı (DPAH), interstisyumu (akciğerlerin alveolleri çevresindeki doku ve boşluğu etkileyen bir grup solunum yolu hastalığıdır. Aslında bu hastalıklarda interstisyumun yanı sıra alveol boşlukları, küçük hava yolları, damarlar, hatta plevra tutulabilmektedir. Akciğerlerdeki bir hasar anormal bir iyileşme yanıtını tetiklediğinde ortaya çıkabilir. Normalde vücut, hasarı onarmak için doğru miktarda doku üretir, ancak interstisyel akciğer hastalığında, onarım süreci bozulur ve hava keseciklerinin etrafındaki doku yaralanır ve kalınlaşır. Bu da oksijenin kan dolaşımına geçmesini zorlaştırır. Hastalık kendini şu semptomlarla gösterir: nefes darlığı, balgamsız öksürük, yorgunluk ve birkaç ay içinde yavaş gelişme eğiliminde olan kilo kaybı. Bu hastalığa sahip birinin ortalama hayatta kalma süresi üç ila beş yıl arasındadır. İAH terimi, bu hastalıkları obstrüktif hava yolu hastalıklarından ayırmak için kullanılır.

Chlamydia felis, kedileri enfekte eden Gram negatif, zorunlu hücre içi bakteriyel bir patojendir. Dünya çapında evcil kediler arasında endemiktir ve öncelikle kedi konjonktiva iltihabına, rinit ve solunum problemlerine neden olur. C. felis mideden ve üreme yolundan alınabilir. İnsanlarda C. felis ile zoonotik enfeksiyon bildirilmiştir. FP Pring ve FP Cello suşları kromozom dışı bir plazmide sahipken FP Baker suşu yoktur. FP Viyolonsel farelerde ölümcül hastalık üretirken FP Baker yapmaz. Bir zayıflatılmış FP Baker suşu ve bir zayıflatılmış 905 suşu, kediler için canlı aşılar olarak kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Hava bronkogramı</span> Radyolojik fenomen

Hava bronkogramı, hava dolu bronşların, alveollerin opaklaşması sonucu görünür hale gelmesi durumudur. Hemen her zaman alveolleri havadan başka bir şeyin doldurduğu patolojik bir sürecin sonucudur.

<span class="mw-page-title-main">Solunum yolu hastalığı</span> solunum sisteminin hastalığı

Solunum yolu hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları veya akciğer hastalıkları, hava soluyan hayvanlarda gaz alışverişini zorlaştıran organ ve dokuları etkileyen patolojik durumlardır. Soluk borusu, bronşlar, bronşiyoller, alveoller, plevra, plevral boşluk, sinirler ve solunum kasları dahil olmak üzere solunum yollarının durumlarını içerir. Solunum yolu hastalıkları soğuk algınlığı, grip ve farenjit gibi hafif ve kendi kendini sınırlayan hastalıklardan bakteriyel pnömoni, pulmoner emboli, tüberküloz, akut astım, akciğer kanseri ve COVID-19 gibi ciddi akut solunum sendromları gibi hayatı tehdit eden hastalıklara kadar uzanır. Solunum yolu hastalıkları, ilgili organ veya doku, ilişkili belirti ve semptomların türü ve şekli veya hastalığın nedeni de dahil olmak üzere birçok farklı şekilde sınıflandırılabilir.

Yürüyen zatürre de denen atipik pnömoni, hastalıkla en sık ilişkilendirilen patojenlerden birinin neden olmadığı her türlü pnömoni veya zatürre’dir. Klinik görünümü "tipik" pnömonininkiyle çelişir. Çeşitli mikroorganizma’lar bu hastalığa neden olabilir. Başka bir hastalıktan bağımsız olarak geliştiğinde primer atipik pnömoni (PAP) denir.