İçeriğe atla

Leviathan

Leviathan
YazarThomas Hobbes
Yayım1651
ISBN978-1439297254

Leviathan ya da Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Gücü, yaygın olarak Leviathan olarak bilinir, Thomas Hobbes (1588-1679) tarafından yazılmış ve 1651'de yayınlanan (revize edilmiş Latince baskısı 1668) bir kitaptır.[1][3][4] Kitabın adı Kitâb-ı Mukaddes'te geçen Leviathan isimli bir yaratıktan esinlenerek konulmuştur. Eser, toplumun ve meşru hükûmetin yapısıyla ilgilidir ve toplumsal sözleşme teorisinin en eski ve en etkili örneklerinden biri olarak görülür.[5] Leviathan, Machiavelli'nin Prens kitabı ile devlet idaresi alanında karşılaştırılabilen batı felsefesinin klasik bir eseri olarak yer almaktadır. İngiliz İç Savaşı sırasında (1642-1651) yazılmış olan Leviathan, sosyal bir sözleşme ve mutlak bir egemen tarafından yönetilmeyi tartışmaktadır. Hobbes, iç savaşa ve doğa durumu ("hepimize karşı savaş") yalnızca güçlü ve bölünmemiş hükûmetin engel olabileceğini iddia etti.

İçerik

Kitap kapak resmi

Thomas Hobbes'la yapılan uzun tartışmalardan sonra, Parisli Abraham Bosse, kitabın ünlü kapak görseli için, Bosse'un kendisinin geliştirdiği "géometrique" tarzında bir oyma baskı kapak deseni hazırladı.Kapak tasarımı açısından Hobbes'un 'De Cive (1642) adındaki eseri için Jean Matheus'un hazırladığı çalışmaya benzemektedir. Kapak tasarımının iki ana öğesi var; bunların üstte yer alanı daha çarpıcıdır.

Burada; en üstte Kitâb-ı Mukaddes'teki Eyüp kitabından bir alıntı yer alır, böylece altta görülen yeryüzünden yükselen, bir elinde kılıç diğer elinde piskopos asasını kavrayan, başında taç olan dev figürü o kitapta bahsedilen canavar ile ilişkilendirilmiş olur: "Non est potestas Super Terram quae Comparetur ei. Iob. 41 . 24";(" Yeryüzünde  onunla kıyaslanacak hiçbir güç yoktur, Eyüp, 41, 24 ")(Fasılların başladığı yer hakkındaki anlaşmazlıklar nedeniyle, Hobbes'un alıntıladığı ayetler modern Hristiyan çevirilerinde Eyüp 41:33, Masoretik, Septuaginta metinlerinde ve Luther çevirisinde Eyüp 41:25; Vulgata'da ise 41:24 olarak yer almaktadır.)Şeklin gövde ve kolları Giuseppe Arcimboldo tarzında hepsi devin yüzüne bakar halde üç yüz kişiden oluşurken sadece devin başının tüm özellikleri ayırt edilebilmektedir. (1651'de II. Charles için yaratılmış bir Leviathan el yazması önemli farklılıklar taşımaktadır; farklı bir dev başı ama önemli ölçüde vücudun dışına bakan ve çeşitli ifadeler içeren yüzlerden oluşan bir gövde.)

Alt kısım ahşap bir çerçeveyle çerçevelenmiş bir üçlü tablodur. Merkezde yer alan tabloda süslü bir perde üzerinde kitabın başlığı yer alır. İki taraf ana figürün kılıcını ve asasını yansıtıyor - soldaki dünyevi ve sağdaki kilise güçlerini. Her bir yan öğe eşdeğer gücü yansıtır- kale kilise ile, kralın tacı ile piskoposluk tacı, top aforoz ile,  silahlar mantık ile ve savaş meydanları kilise mahkemeleri ile. Dev, seküler ve maneviyatın egemenlik içindeki birliğini yansıtan her iki tarafın sembollerini tutar ancak gövdenin yapısı da devlet figürünü meydana getirmektedir.

Birinci bölüm: İnsan üzerine

Hobbes, siyaset üzerine yazdığı çalışmasına insan doğası hakkındaki tespiti ile başlar. Örnek kullanarak insanlık hakkında her şeyin materyalist yöntem ile açıklanabileceğini göstermeyi denemesinin nedeni manevi, bedensiz ruha veya bir yeteneğe başvurmaksızın insanın zihninin dışında olan düşünceleri anlamayı sağlamak olduğu için insanın görüntüsünü hareket halinde olan bir madde olarak sunar. Hobbes terimleri açıkça tanımlayarak ve duygusal olmayan bir şekilde ilerler. İyi ve kötülük, bir kişinin iştahını ve arzularını belirtmek için kullanılan terimden başka bir şey değildir; bu iştah ve arzular bir nesneye doğru yaklaşmak veya uzaklaşmak eğiliminden başka bir şey değildir. Umut, sahip olunabileceği düşüncesiyle birlikte bir şeye duyulan iştahtan başka bir şey değildir. Zamanın egemen siyasi teolojisi, Skolastik felsefenin, Hobbes için açık kelime anlamıyla bile çelişkili olan 'maddi olmayan madde' gibi gündelik kelimelerin karmaşa yaratan tanımlarının üzerinden geliştiğini ifade etmektedir.

Hobbes insan psikolojisini, önceki düşüncelerin yaptığı gibi summum bonum'a ya da ahlaki açıdan en yüksek mertebedeki iyiye değinmeden tarif eder. Mevcut insan arzuları göz önüne alındığında sadece summum bonum içeriği değil buna eşdeğer tutulabilecek hiçbir kavram söz konusu olamazdı. Sonuç olarak, üyelerine en büyük iyiyi sağlamaya çalışan herhangi bir siyasi topluluk, kendisini haklarında karar veremeyeceği biçimde bu iyinin birbiriyle yarışan farklı açıklamaları arasında bulacaktır. Sonuç iç savaş olacaktır.

Ancak, Hobbes, bir summum malum veya en büyük kötülük var olduğunu ifade eder. Bu saldırı sonucu ölüm korkusudur. Siyasi bir topluluk bu korku etrafında yönlendirilebilir.

Summum bonum olmadığından, insanın doğal hali, en büyük iyilik peşinde koşan bir siyasi toplulukta ortaya çıkamaz. Fakat bir siyasi topluluğun dışında olmak anarşik bir durumda olmaktır. Mevcut insan doğası, insan arzularının değişebilirliği ve bu arzuları yerine getirmek için kıt kaynaklara duyulan ihtiyaç, doğa durumu; Hobbes'un nitelendirdiği bu anarşik koşul, herkesin herkese karşı savaşı olmalıdır. İki adam savaşmadığında bile, diğerinin mülkü için ya da mağdur bir şeref duygusundan dolayı onu öldürmeye çalışmayacağına dair bir garanti yoktur ve bu nedenle birbirlerine karşı sürekli koruma altında olmaları gerekir. Hatta bu açıdan bakıldığında önleyici olarak birinin komşusuna saldırması mantıklıdır.

Böyle bir durumda elde edileceklerin bir garantisi olmayacağı için endüstri için yer yoktur; dolayısıyla dünyanın hiçbir kültürüne, hiçbir gezinme ya da deniz yoluyla ithal edilebilecek malların kullanımına, hiçbir ferah binaya, büyük miktarda güce ihtiyaç duyan taşıma ve nakliye araçlarına, yeryüzü hakkında bilgiye, zamanın ölçülmesine, sanata, mektuba, topluma bunların en kötüsü ise, sürekli korku ve saldırı sonucu ölüm tehlikesi ve yalnız, fakir, pis, kaba ve kısa insan hayatı olu[6]

Saldırı sonucu ölüm anlamına gelen summum malumun meydana geldiği doğa durumundan uzakta olma arzusu siyasal mantığın kutup yıldızını meydana getirir. Hobbes, bunları uygulamak için kimsenin bulunmadığı için, doğru bir ifade ile "yasalar" olarak adlandırılamayacağına işaret etmesine rağmen, doğanın bir takım yasalarını olduğunu ifade etmektedir. Aklın savunduğu ilk şey barış korumak ancak barışın mümkün olmadığı yerlerde savaşın tüm avantajlarını kullanmaktır.[7] Hobbes, doğada hiçbir şeyi haklı veya haksız diye nitelendirilemeyeceği ve her insanın her şeyi yapmaya hakkı olduğu düşüncesine açıktır.[8] Doğanın ikinci kanuna göre doğadan ayrılmak ve onlara her konuda emretme yetkisine sahip bir devlet kurmak için bir kişi diğerlerinin de aynısını yapmaya istekli olduğu yerde kendi haklarından feragat etmeye istekli olmalıdır. Hobbes, birinci bölümü, ilk iki yasanın performansını mümkün kılan ek on yedi doğa kanununu ekleyerek ve bir egemen için egemenle anlaşmazlarken bile halkı temsil etmesinin ne anlama geldiğini açıklayarak, sonuçlandırıyor.

İkinci bölüm: Devlet üzerine

Bir devletin varolma amacı Bölüm II'inin başında verilmiştir:

Bir devlette yaşadıklarını gördüğümüz insanlarda kendileri ile ilgili kısıtlamaların girişinde (doğal olarak özgürlüğü ve diğerleri üzerinde egemenliği seven) bu insanların temel hareket ve varış noktaşı veya tasarımı kendi korunmaları öngörüsü ve burarada daha mutlu bir hayat sürmektir; dolayısıyla bu şu anlama gelmektedir; kaçnılmaz olan o sefil savaş koşullarından kendilerini kurtarmak için, daha önce gösterildiği gibi, insanların doğal tutkularına onları korkutmak için görünür bir güç olmadığında ve onların antlaşmalarının yerine getirilmesi için cezalandırma korkusu ile bağlansınlar...

Herkes aşağıdaki şekilde hemfikir olduğunda devlet kurulur: "Yetki veriyorum ve bu koşulda kendimi bu adamla veya bu meclis grubuna yönetme hakkımdan vazgeçtim; bu durumda temsilcin/temsilcilerin için kendi hakkından vazgeçersen, onun/onların bütün eylemlerini de aynı şekilde onaylamış olursun. "

Egemenliğin on iki temel hakkı vardır:

  1. sonra gelen bir antlaşma öncekini geçersiz kılamayacağı için hükûmet etme biçimi yasalarla değiştirilemez
  2. toplumu oluşturan antlaşma, egemene insanların kendileri adına davranma hakkı vermesiyle meydana geldiği için; egemen sözleşmeyi muhtemelen ihlal edemez; dolayısıyla insanlar egemenin eylemleri nedeniyle antlaşmadan kurtulmak için asla talepte bulunamazlar.
  3. Egemen çoğunluk onun egemenliğine rıza gösterdiği için vardır; azınlık bu düzenlemeye uymayı kabul etmiştir ve daha sonra egemenin eylemlerine onay vermelidir.
  4. her insan egemenin yaptığı eylemlerinin yazarıdır: bu nedenle egemen, İngilizlere zarar veremez ve adaletsizlik ile suçlanamaz.
  5. yukarıdaki temel hakka göre, egemene ahlaki olarak insanlar tarafından ölüm cezası uygulanamaz
  6. bir devletin varoluş amacı barıştır ve egemen barışın, huzurun ve anlaşmazlıkların çözülmesi konusunda gerekli olduğunu düşündüğü her eylemi yapma hakkı vardır. Bundan dolayı egemen, hangi düşünce ve düşünce sistemlerinin zararlı olup kalabalıklara anlatılmasına izin vermeye ve basılmadan önce bütün kitapların içeriğini inceleme konusunda karar verebilir.
  7. sivil hukuk ve mülkiyet kurallarını belirlemek
  8. bütün davalarda yargıç olmak
  9. savaş ve barışa karar vermek ve orduyu komuta etmek
  10. danışmanları, bakanları, hakimleri ve memurları seçmek
  11. zenginlik ve onurlandırarak ile ödül vermek ya da bedensel ya da maddi ceza vererek cezalandırmak
  12. onur ve değerler hakkında yasalar çıkarmak.

Hobbes, özellikle daha sonra Amerika Birleşik Devletleri Anayasası altındaki güçlerin ayrılması haline gelecek olan biçimiyle, 'Güçler Ayrılığı' fikrini açıkça reddetti. Bölüm 6, belki Hobbes'ın argümanının vurgulanmamış bir özelliğidir: düzeni teşvik etmek için egemen tarafından arzu edilirse, basının sansürü ve özgür konuşma hakları üzerindeki kısıtlamaları açıkça desteklemektedir.

Devlet tipleri

Üç tanedir; monarşi, aristokrasi ve demokrasi.

Devlet tipleri arasındaki fark herkesi ya da farklı kesimlerin her birini temsil ede egemen ya da temsilci arasındaki farktan kaynaklanıyordu. Ve egemenlik ya bir insanda ya da birden fazla mecliste olduğu için; bu meclisin içine ya her insanın girme hakkı vardır, ancak bazılarının; üç tür devlet tipi olabileceği açıktır. Çünkü temsilcinin bir insan veya daha fazla kişiden olmasına gerek vardır; ve daha fazlası olursa, o zaman bu herkesin ya da bir parçanın bir araya gelmesi demektir.Temsilci bir kişi olduğu zaman, devlet bir monarşidir; toplanacak bir meclis olduğunda, o zaman demokrasi ya da halk devletidir; sadece bir toplum kesiminin bir meclisi olduğunda, buna bir aristokrasi denir.

Üçüncü bölüm: Hristiyan bir devlet üzerine

Dördüncü bölüm: Karanlığın krallığı üzerine

Değerlendirme ve sonuç

Leviathan veya Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti

Thomas Hobbes bu kavramı "Leviathan, bir din ve dünya devletinin içeriği, biçimi ve kudreti" kitabında şöyle açıklar:

Onları (vatandaşları) yabancıların istilasından koruyabilmenin, birbirlerine zarar vermekten engellemenin, kendi sanayilerini ve yeryüzünün meyvelerini güvence altına almanın yolu bütün gücü ve kudreti bir tek insan ya da insanların meclisine vermektir... (Toplumda yaşayan) İnsanlar birbirlerine ‘Ben haklarımdan vazgeçiyorum ve tüm haklarımı bu insana ya da insanların meclisine veriyorum’ demelidirler. Böylece bütün güç ve kudret tek bir insanda toplanır. Bu devlet ya da latince civitas olarak adlandırılır. bu büyük leviathan‘ın doğması demektir."

Leviathan'ın Doğuşu: Hak ve Özgürlüklerin Koruyucusu Olarak Devlet

Devletsiz bir toplum olabilir mi? Ya da devlet olmaksızın birey ve toplum var olabilir mi? Daha doğrusu devletsiz bir toplumda "kaos" olmaksızın "düzen" içinde yaşamak mümkün olabilir mi? Tabii ki, hayır!.. Devlet, en başta insanların mal ve can varlıklarını korunması için gereklidir ve rasyonel bireyler, devleti kendi hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturmuşlardır.

Leviathan'ın Büyümesi: Hak ve Özgürlükleri İhlal Eden Bir Kurum Olarak Devlet

Önceleri biz insanların hak ve özgürlüklerini korumak için oluşturulan devlet, zamanla büyüdü. Bireyi korumak için oluşturulmuş olan devlet, birey üzerinde tİranlık kurmaya başladı. Güya "iyiliksever devleti" temsil eden krallar, imparatorlar, sultanların baskı ve zulmü altında insanlar ezildi. Yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, kişisel özgürlükleri hiçe sayıldı. Asırlar "despot devlet"in izlerini taşıdı. Ekonominin gelişmesine paralel olarak devlet faaliyetleri de genişledi. Faaliyetleri genişledikçe harcamaları arttı. Harcamaları arttıkça daha fazla vergilemek zorunda kaldı. Bu da yetmedi, sınırsızca ve sorumsuzca borçlandı. Para basma yetkisini kötüye kullandı. Sonuçta ekonomide sorunlar ortaya çıkmaya başladı. İsraf ve savurganlıklar çoğaldı. Devlet, asıl varlık nedenini unuttu. Ve devlet, sosyal faydasından çok sosyal maliyeti olan bir kurum olmaya başladı.

Kaynakça

  1. ^ a b Glen Newey, Routledge Philosophy GuideBook to Hobbes and Leviathan, Routledge, 2008, p. 18.
  2. ^ Thomas Hobbes: Leviathan - Oxford University Press 31 Ekim 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  3. ^ Hilary Brown, Luise Gottsched the Translator 22 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Camden House, 2012, p. 54.
  4. ^ Bu baskıda, Hobbes, "Yasayı gerçek değil otorite yapar" anlamına gelen auctoritas non veritas facit legem' ifadesini kullanır: kitap 2.bölüm 26.s 133 7 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  5. ^ "Hobbes's Moral and Political Philosophy". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 29 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2017.  (Retrieved 11 March 2009)
  6. ^ Hobbes, Leviathan, XIII.9.
  7. ^ Hobbes, Leviathan, XIV.4.
  8. ^ Hobbes, Leviathan, XIII.13.

İlgili Araştırma Makaleleri

Monarşi ya da tek erklik, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Genellikle seçim dışı yöntemler kullanılır. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir, kağan, hakan, han gibi çeşitli adlar alabilir. Monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Hükümdar öldükten sonra onun soyundan biri gelir. Yani yetki genellikle babadan oğula geçer. Demokrasilerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir. “Monarşi” sözcüğü Türkçeye Fransızcadan (Monarchie) geçmiştir. Cezalandırma ve bağışlama yetkileri sadece hükümdarın elindedir. Otoritenin bir kralın veya bir imparatorun elinde olduğu yönetim türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Amerikan Bağımsızlık Bildirisi</span> Amerikanın Britanyadan ayrılığını açıklayan bildirge

Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, Amerika Birleşik Devletleri'ni kuran belgedir. Belge, 4 Temmuz 1776'da Philadelphia'daki daha sonra "Independence Hall" adı verilen Pennsylvania Eyalet Evi'ndeki İkinci Kıta Kongresi'nde kabul edildi. Bildiri, dünyaya On Üç Koloni'nin neden artık Britanya sömürgesi değil de bağımsız egemen eyalet olarak görüldüğünü açıklamakta.

<span class="mw-page-title-main">İnsan hakları</span> İnsanlığın evrensel değerleri

İnsan hakları, tüm insanların sadece insan olmakla sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. İnsan hakları; ırk, ulus, etnik köken, dış görünüş, din, dil,ense ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta herkes eşittir. Diğer yandan insan hakları terimi bir ideali içerir. Bu terimi kullananlar, bu alanda olanı değil, olması gerekeni dile getirirler.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset felsefesi</span> felsefe ve siyaset bilimi alt disiplini

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">John Locke</span> İngiliz filozof ve fizikçi (1632–1704)

John Locke, Aydınlanma Çağı düşünürlerinin en etkililerinden biri olarak kabul edilen ve genellikle “liberalizmin babası” olarak bilinen bir İngiliz filozof ve doktordu. Francis Bacon geleneğini takip eden İngiliz deneycilerinden ilklerinden biri olarak kabul edilen Locke, toplumsal sözleşme teorisi için de aynı derecede önemlidir. Çalışmaları epistemoloji ve siyaset felsefesinin gelişimini büyük ölçüde etkiledi. Yazıları Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau'nun yanı sıra birçok İskoç Aydınlanma düşünürünü ve Amerikan Devrimcilerini etkiledi. Klasik cumhuriyetçiliğe ve liberal teoriye katkıları, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'nde yer almaktadır. Uluslararası alanda Locke'un siyasi-hukuki ilkeleri, sınırlı temsili hükûmet teorisi ve uygulaması ile hukukun üstünlüğü altında temel hak ve özgürlüklerin korunması üzerinde derin bir etkiye sahip olmaya devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Marquis de Condorcet</span> Fransız filozof, matematikçi ve siyasetçi (1743-1794)

Marie Jean Antoine Nicolas de Caritat, Marquis de Condorcet,, Nicolas de Condorcet olarak da bilinen Fransız filozof ve matematikçi. Liberal ekonomi, anayasal hükûmet, parasız ve eşit kamu eğitimi, kadınlar ve tüm ırklardan insanlar için eşit hakları destekleyen düşünceleriyle Aydınlanma Çağı ve Aydınlanma rasyonalizminin ideallerini somutlaştırmıştır. Condorcet, Fransız Devrimi'nin yetkililerinden bir süre kaçtıktan sonra yakalandı ve hapishanede öldü.

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.

<span class="mw-page-title-main">İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi</span> Fransız Devriminin temel belgesi

İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi Fransız Devrimi'nin temelini oluşturan, 26 Ağustos 1789’da demokrasi ve özgürlük sebep gösterilerek yayımlanan temel metinlerden birisi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Vestfalya Antlaşması</span> Otuz Yıl Savaşları ve Seksen Yıl Savaşlarının sonunda Ekim ve Mayıs 1648 tarihlerinde imzalanan antlaşma

Birkaç antlaşmayı da içine alan Vestfalya Barışı, Otuz Yıl Savaşları ve Seksen Yıl Savaşları'nın sonunda Ekim ve Mayıs 1648 tarihlerinde imzalanmıştır. Antlaşma 24 Ekim ve 15 Mayıs 1648'de Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, diğer Alman prensleri, İspanya, Fransa, İsveç ve Hollanda Cumhuriyeti temsilcileri arasında imzalanmıştır. Fransa ve İspanya arasında 1659 yılında imzalanan Pyrenees Antlaşması'nı da bu antlaşmanın içine dahil edilebilir. Bu barış tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı olarak gösterilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Egemenlik</span> Bir bölge içinde yüksek otorite ve diğer devletlerden dış özerklik

Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade etmektedir.

Çokluk kavramı merkezi liderlik ile lidersiz anarşi arasında politik bir alternatif belirtir. İlk defa Machiavelli tarafından kullanılmıştır ve daha sonra Spinoza tarafından geliştirilmiştir. Son zamanlarda kavram kürsel kapitalist düzene karşı yapılan direniş hareketlerini düzenleyen model olarak Michael Hardt ve Antonio Negri tarafından İmparatorluk (2000) kitabında kullanılmıştır. Hardt ve Negri son kitaplarında, "Multitude: War and Democracy in the Age of Empire" (2004), çokluk kavramını internet ve ağlı toplumun değişen üretim yöntemleri ve toplumsal mücadelesi üzerinden geliştirmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">İşçilerin Sosyalist Partisi</span> Türkiyede eski bir siyasi parti (2008-2013)

İşçilerin Sosyalist Partisi, 27 Kasım 2008 tarihinde Sevim Belli'nin Genel Başkanlığında İşçilerin Sosyalist Partisi ismiyle kurulmuştur. Parti isminin kısaltması Sosyalist Partidir. İşçilerin Sosyalist Partisi, Mihri Belli, Mahir Sayın, Mustafa Kemal Kaçaroğlu, Mustafa Kahya, Eski Dev-Genç genel başkanı Bülent Uluer, Latife Demirci Kahya ve Erdal Kara'nın da aralarında bulunduğu 80 kişi tarafından kuruldu. 9 Kasım 2008'de Ankara'da yapılan toplantıda kuruluşunu ilan etmiştir. 2011 aralık ayında yapılan kongrede Genel Başkanlığa Mustafa Kahya getirilmiştir.

Toplumsal sözleşme veya sosyal sözleşme; bireylerin karşılıklı uzlaşma, bazı kurallara uymak üzerinde anlaşma ve birbirlerini şiddet, sahtekarlık veya dikkatsizlikten korumak için birleştirdiğini varsayan bir kavramdır. İnsanlar arasındaki kullanımı, insanların bir devlete ya da otoriteye bağımsızlıklarının bir kısmından hukukun üstünlüğü anlayışı ile vazgeçmeleridir. Yönetilenler tarafından, bir takım bazı kurallar ile yönetilme üzerine anlaşma olarak da düşünülebilir.

<span class="mw-page-title-main">Realizm (uluslararası ilişkiler)</span>

Realizm, uluslararası ilişkiler teorisi geleneklerinden biridir. Uluslararası anarşi ve güç politikası konularını merkeze alan Realizm felsefi olarak temelde Thomas Hobbes ve Niccolo Machiavelli’nin çalışmalarına dayanmaktadır. Realizm bir uluslararası ilişkiler yaklaşımı olarak, 20. yüzyılda iki savaş arası dönemde ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kazakistan Anayasası</span> Kazakistan Cumhuriyetinin anayasası

Kazakistan Anayasası, Kazakistan'ın 30 Ağustos 1995'ten bu yana geçerli olan anayasasıdır. Anayasa, 30 Ağustos 1995 tarihinde referandumla onaylanmıştır. Ayrıca her yıl 30 Ağustos, Kazakistan'da Anayasa Günü olarak kutlanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Francisco Suárez</span> İspanyol filozof

Francisco Suárez, İspanyol Cizvit rahibi, skolastik filozof ve teolog.

<span class="mw-page-title-main">Devletin kökeni</span> devletin, soyun ve ailenin etimolojisi

Devletin kökeni, daha önce böyle bir kurumun yokluğunda merkezi bir devletin ortaya çıkması durumunu ifade eder. Devletin neden ve nasıl ortaya çıktığı yüzyıllardır düşünürlerin üzerinde teoriler ürettiği bir konudur. Hatta Jonathan Haas, bu durumu "Geçen yüzyıl boyunca toplum bilimcilerin en sevdiği meşgalelerden birisi dünyanın büyük medeniyetlerinin evrimi hakkında teoriler üretmekti," sözleriyle anlatmıştır.

Erken modern felsefe, Batı düşüncesinin gelişen bir hareketiydi. Madde ve zihin gibi konuları teoriler ve söylemlerle inceleyen felsefe tarihinde, modern felsefe olarak anılan dönemin başlangıcıyla örtüşen bir dönemdir. Ortaçağ felsefe döneminin ardından gelmiştir. Erken modern felsefenin genellikle 16. ve 18. yüzyıllar arasında meydana geldiği düşünülse de bazı filozoflar ve tarihçiler bu dönemi biraz daha erkene çekmektedirler. Bu dönemde, felsefenin günümüzdeki anlayışına katkı sağlayan Descartes, Locke, Hume ve Kant gibi etkili filozoflar yer almaktadır.