İçeriğe atla

Lebensraum

Lebensraum politikalarıyla gerçekleştirilecek Büyük Germen Reich'ın sınırları Generalplan Ost, devlet yönetimi ve Schutzstaffel'in (SS) planlarından türetilmişti.

Lebensraum (Almanca anlamı: Yaşam alanı), Doğu Avrupa'da Almanya sınırları dışında yaşayan Alman azınlıkların Almanya'nın hakimiyetinde birleştirilmesi ve yeni toprakların kolonizasyonu ile beraber Alman popülasyonunun bu topraklara yerleştirilmesi politikasıdır. Bu gerekçeyle II. Dünya Savaşı boyunca Naziler milyonlarca Sovyet savaş esirini öldürmüştür.

Nasyonal Sosyalizmden önce

Alman İmparatorluğu

1871'deki Alman birleşmesinin ardından, Doğu'ya genişleme politikası ilk olarak Alman İmparatoru II. Wilhelm döneminde, Avrupa siyasetine egemen ve güçlü bir Almanya yaratmak için yürürlüğe kondu. II. Wilhelm'in idaresindeki Alman İmparatorluğu bu amaç doğrultusunda saldırgan bir dış politika izledi. Bu yayılmacı politikaların sonucunda Afrika'da birkaç sömürge de elde edilmişti. Alman İmparatorluğu, milyonlarca Alman'ın yaşamını sürdürdüğü büyük bir ülkeydi ve Almanya'nın doğusundaki Prusya'yı da kapsıyordu.

Weimar Cumhuriyeti

Almanya I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgiden sonra doğudaki topraklarının bir kısmını Polonya'ya bırakmıştı. Bu onur kırıcı durum, Weimar Dönemi Almanya'sında politik huzursuzluğa sebep olmuştu. 8 Temmuz 1930 tarihinde, Almanya Başbakanı Heinrich Brüning, "Almanya'nın kendine yeterli doğal yaşam alanı olmalıdır" diyerek bu meselenin önemini dile getirmişti.

Friedrich Ratzel'in çalışmaları

Friedrich Ratzel

19. yüzyılın önemli coğrafyacılarından olan Friedrich Ratzel'in ilmî araştırmaları, coğrafya ilminin yeni dallarının temellerini oluşturdu. İnsanın hayat ilişkilerine çevrenin yaptığı etkiyi araştırmalarının merkezine koymakla doğa ve toplum bilimleri ile coğrafya arasında bir bağ oluşmasını sağlayan ilk coğrafyacıdır. Biyolojik, tarihî ve antropolojik olaylara özel ilgi gösteren Ratzel, Charles Darwin’den çok güçlü biçimde etkilendi. Antropocoğrafya ve siyâsî coğrafyanın kurucusudur. “Deutschen Kolonialverein (Alman Kolonyal Derneği)”, “Altdeutschen Verband (Eski Alman Birliği)” ve “Deutschen Flottenverein (Alman Bahriye Derneği)” gibi siyâsî cemiyetlerin üyesi olması, siyâsî açıdan büyük etkiye sahip ve Almanya'nın emperyalist büyük güç olmasını talep eden ve bu yolda çaba gösteren cemiyetlerde faaliyet gösterdiği anlamındadır. Coğrafî ortamla devlet sistemi arasındaki ilişkileri göstermeye çalıştı, beşerî olayların yayılma alanlarını araştırmak ve bu alanları yeryüzü organizmasını meydana getiren şeylerden sûni bir şekilde ayırmamak gereği üstünde durdu. Bazı milletleri genişlemeye ve hâkimiyet kurmaya sürükleyen “mekân” (Raum) duygusunu tanımlamaya çalıştı.

Eserleri “Siyâsî Coğrafya” (1897) ve “Hayat Alanı”nda (1901) “Lebensraum” kavramını ilk kez kullanan kişidir. Darwin'in güçlü etkisini üzerinde taşıdığından, Darwin'in biyolojik evalüsyon teorisini insana uyarlamıştır. Organizmaların büyümek, gelişmek, varlıklarını sürdürmek için yeterli hayat alanına sahip olmaları gerektiğini belirtir; hayvan ve bitki topluluklarından buna misaller getirir ve var oluş mücadelesinin hayat alanı mücadelesi olduğunun altını çizer.

“Var oluş mücadelesi” ile kast edilen aslında alan mücadelesidir. Çünkü alan, hayatın ilk şartıdır ve alan olmaksızın başta beslenme olmak üzere diğer hayat şartlarının ölçüsü eksik kalır.

Halkların ve devletlerin gelişimi insanların “Lebensraum” (Hayat Alanı) için verdikleri mücadeleden ve doğal verili çevre şartlarına evalüasyonla (evrimsel) uyum sağlamasından etkilenmektedir. Halklar ve milletler doğal hayat alanlarına evrimsel uyum sağlayan “organik bütünlükler” olarak kavrana gelmektedir (bu doğal hayat alanları şiddet kullanılarak ele geçirilebilir ve/veya savunulabilir).

... her canlı, komşusunun zararına mal olsa bile kendi bölgesini genişletmeye çalışır; bundan da alan mücadelesi doğar.

Başarılı ve güçlü halklar hayat alanlarını korurlar ve hayat alanı şartlar gerektirdiğinde, yani “mekân darlığı” ortaya çıktığında şiddet kullanarak genişletirler.

Bir halk, kendinden sonra gelen yeni nesillerle aynı toprakta oturup kalmaz; çünkü sürekli büyür ve bu yüzden yayılmak zorundadır.

Ratzel'in bu jeodarwinist öğretisinin emperyalizmin ve yayılmacılığın meşrulaştırılmasına hizmet ettiği açıktır.

Tarihi, “hayat alanı içinde sürekli bir mücadele” olarak anlamasına rağmen, ilk kullandığı dönemde “Lebensraum” teorisi direkt bir siyâsî anlam içermiyordu. Lebensraum terimi “Alldeutschen Verband”ın yayınlarında sık sık, yayılma çabasındaki Almanya’nın dünya politikasının talepleri bağlamında kullanıldı. Karl Haushofer’in Jeopolitik Ekolü Alldeutschen Verband’ın bu yayılmacı söylemlerine bilimsel kılıflar hazırladı ve bu söylemi daha I. Dünya Savaşı öncesi dönemde Almanya’da etkili kılarak devam ettirdi.

Antropocoğrafya her zaman eşit kalan faktörler “mekân, durum ve ülkelerin şekli gibi temel özellikleri, halkların hayatları hakkında da hüküm verebilmek için değerlendirmek” zorundaydı. Bu yapılınca Ratzel'in yeryüzündeki dar mekân için halkların mücadelesi düşüncesinden türetilen (jeodarwinizm) “büyüyen mekânlar yasası”na yol açılmış olur. Her iki tasavvurda da yeryüzünün doğal mekânları şekilsel bir rol oynarlar, ama temel fonksiyonları farklıdır, klâsik coğrafyada halkların harmonik dünya düzenini oluştururken (Herder ve Kant’ta olduğu gibi ‘ebedî barış’ düşüncesi), Ratzel'de sahne halkların yayılma mücadelesine terk edilmiştir. Halkların ve devletlerin kültürel terakkîsi, gelişme ve yayılmaya bağlıdır (mekân terakkîsi). Sadece “yaşlanan halklar” sürekli daha sıkı sınırlarına tutunurlar; canlı devletler canlı organizmalar gibi siyâsî sınır hattının anorganik engellerini aşarlar.

Ratzel'e göre insanın yaşadığı alan (mekân), onun kaçamayacağı, içinden çıkamayacağı bir alın yazısıdır. Mekân, zaman gibi insana kendini zorla kabul ettirir. Ancak mekân, zamana kıyasla sınırlara sahiptir. Ne var ki bu, milletlerin ve devletlerin yan yana barış içinde yaşaması sonucunu doğururken; Ratzel, bu ortadan kaldırılma imkânı olmayan mekânın darlığı problematiğini (çelişkisini) jeodarwinist mücadele terminolojisinden esinlenerek aşmaya çalışmıştır. Ona göre bir millet sürekli büyüdüğü için yayılmak zorundadır. Nüfus artışını yapay olarak azaltmak ise söz konusu değildir. Nüfus artışını yapay metotlarla azaltmak yolundaki tedbirle bir millet yalnızca kendi büyüme gücünü kurban etmiş, milletlerin birbirleriyle ilişkisi ve rekabeti sonucu ortaya çıkan insanlığın ilerlemesi engellenmiş olur. Ulaştığı bu sonuçlar yüzünden İtalya ve Almanya gibi geç emperyalist devletlerin toprak açlıklarına büyük anlayış göstermiştir. Avrupa kolonyalizmi altında acı çeken yerli halklar Ratzel'in anlayışına göre aslında “kendi miskinliklerinin, uyuşukluklarının ve rekabet içinde olmamalarının kurbanıdırlar”. Her devlet için kaçınılmaz alternatif, “her zaman ya ileri doğru genişlemesi ya da geri çekilip toprak kaybına uğramasıdır”.

Ratzel'in Hitler'e etkisi

Ratzel'in görüşlerinin zaman içinde daha radikalleştiğini ifade edebiliriz. Bir yandan ırk fanatizmine karşı çıkarken, öte yandan ırkların mücadelesini gerekli görmekte ve ırkların kültürel ve siyâsî hiyerarşisini de (‘Herrenrasse’: efendi ırk) kabul etmektedir. Meselâ “ırkı düzeltmek ve temizlemek için ırkı arileştirmeye yönelik tedbirler” Ratzel tarafından kabul edilmiş ve ırk hissiyatının aidiyet hissiyatı gibi gerekçeli olduğunu açıklanmıştır.

Bu görüşler, takip eden yıllarda siyâset üzerinde etkilerini gösterdi. Teorileri jeodarwinizm içeren yanlarıyla Üçüncü Reich’ın ‘Lebensraum’ ideolojisine ve jeopolitiğine kolayca eklenebildi. Bu bakış açısından I. Dünya Savaşı, halklar ve devletlerin sağlıklı doğal zorunlu büyüme çabaları olarak değerlendirildi.

Ratzel ile ilgili bir diğer çok tartışılan konu, “Siyâsî Coğrafya” adlı eseri ile nasyonal sosyalizm jeopolitiğinin öncüsü olduğu suçlamasıdır. Yazıları Karl Haushofer tarafından kullanılmış ve yine onun tarafından “Siyâsî Coğrafya” Adolf Hitler’e Landesberg Hapishanesi’ndeki tutukluluğu sırasında Rudolf Hess aracılığıyla sunularak okuması sağlanmıştır. Hitler’in beslendiği kaynaklardan biri olduğu ve teorik arka planını bu eserlerden aldığını söylemek çok da güç olmasa gerektir. Bir başka deyişle, Ratzel’in eserleri Hitler’in düşünce ve davranışlarına etki etmiştir, ama hangi şekilde ve ne ölçüde etkilediği spekülasyondur. Ratzel’in nasyonal sosyalist jeopolitiğe ilişkin kendi düşüncelerinin neler olduklarını ortaya çıkarmak oldukça güçtür; çünkü 1904 yılında ölmüştür ve bu sebepten nasyonal sosyalizm hakkında onun fikirlerini belirleme imkânı yoktur.

1922 yılında Jeopolitik dersleri vermeye başlayan Karl Haushofer, 1924 yılında da “Zeitschrift für Geopolitik”i (Jepolitik Dergisi) çıkarmaya başlamış ve Alman jeopolitik zihniyetinin en önemli temsilcisi olmuştu. Coğrafya disiplininde favori olmamasına rağmen “jeopolitik” kuramları ile coğrafyayı siyâsî kamuoyunda dikkate şayan bir disiplin yapmayı başardı. Eski bir emir subayı aracılığıyla, Rudolf Hess ile kurduğu dostluk sayesinde Hitler ile tanıştı. Hitler ve Hess'in 1924 yılında Münih'te başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi sonrasında tutuklanmalarının ardından onları cezaevinde ziyaret ederek jeopolitik düşüncelerini aktardı. Bu dönemde Haushofer'in Ratzel'in eserlerini Hess üzerinden Hitler'e ulaştırdığı söylenmektedir.

Hitler'in Almanya'nın yayılma savaşını meşrulaştırmak için Ratzel'in biyolojik coğrafya tezlerine dayandığı açıktır. Bir başka deyişle Hitler'in Ratzel – Haushofer çizgisinde ifadesini bulan siyâsî coğrafya–jeopolitik görüşlerinden beslendiğini ve coğrafya ile jeopolitiğin aynı madalyonun iki farklı yüzleri olduklarını söylemek mümkündür.

Hitler'in Mein Kampf eserinde Lebensraum

Adolf Hitler Alman yaşam alanı hakkındaki görüşlerini, yazmış olduğu Mein Kampf (Kavgam) kitabının ikinci cildinde belirtmiştir:[1]

Başka milletler daha geniş topraklara yayılıp yerleşirken, iç kolonizasyona yönelmiş bir millet nüfus artışını sınırlamak zo­runda kalacak, fakat geniş topraklara yayılan milletler artmaya devam edecektir. Bir ülkenin hayat alanı ne kadar azsa, bu durumla o kadar çabuk karşılaşır.

...devletin ekonomik bir kavramla veya belli bir ekonomik gelişmeyle hiçbir ilgisi yoktur. Devlet sınırları çizilmiş belli bir hayat alanı üzerinde, gayesi ekonomik faaliyetlerde bulunmak olan akit tarafların bir araya gelmesi demek değildir. Devlet fizik ve ahlak bakımından birbirine benzeyen bir insan topluluğunun, öngörülen, nesillerini daha iyi yetiştirmek hedefine ulaşmak için oluşturduğu bir organizasyondur. Bir devletin gayesi ve manası yalnız budur, başka bir şey değildir. Ekonomi bu görevin yerine getirilebilmesi için gerekli olan birçok yardımcı vasıtadan sadece bir tanesidir. Ekonomi hiçbir zaman için devletin ne sebebidir ne de gayesi. Devletin tabiata aykırı olarak yanlış bir temele oturtulması hali istisnadır. Devletin devlet olarak mut­laka sınırları belli bir arazi üzerinde bulunmasına lüzum olmadığının izahı da buradadır. Bu şart ancak soydaşlarının geçimini kendi imkanlarıyla temin etmek isteyen, yani varoluş mücadelelerini kendi imkanlarıyla yürütmek isteyen milletler için zaruri olur. Başkalarını kendileri için çalıştırmak maksadıyla insanlığın arasına parazitler gibi sokulmak kabiliyetine sahip olan milletler sınırı çizilmiş hayat alanına sahip olmadan devlet kurabilirler.

... toprak insanlar üzerine nasıl tesir eder­se etsin, bu tesirin sonuçları ona maruz ka­lan çeşitli ırklara göre değişik olacaktır. Hayat alanının verimsiz oluşu bir ırkı da­ha çok çalışmaya, büyük işler yapmaya sevk eden bir iğne olur. Bir başka ırka ise sefalet getirir. Milletlere gelecek dış etki­ler, onlara kabiliyetlerine göre tesir eder. Bazılarını açlığa sürükler, bazılarını ise gayretli çalışmaya.

Göçebelerin üzerinde yaşadıkları sınırlı bir hayat alanları vardır. Yalnız bunlar belirli bir yerde oturup çiftçilik yapmaz. Sü­rülerinden elde ettikleri ürünle geçinirler ve bu sürüyü otlatmak için kendi topraklarında dolaşırlar. Bunun sebebi de topraklarının bir yerde devamlı oturmalarına im­kan vermeyecek kadar verimsiz oluşudur. Fakat asıl sebep bir devrin veya bir milletin tek tük medeniyetiyle hayat alanının tabi fakirliği arasındaki dengesizliktir.

Eğer nasyonal sosyalist hareket tarih karşısında milletimiz yararına gerçekten büyük bir görev almak istiyorsa, Alman milletinin dünya üzerindeki gerçek durumunu çok iyi bilmeli, acı duymalı ve tam bir şekilde bu şuura varmalıdır. Açık bir görüş ve cesaretle Alman milletinin dış politikasını bugüne kadar yürütmüş olan kabiliyetsizlik ve şuursuzlukla mücadele etmelidir. Gelenekleri ve peşin hükümleri dikkate alınmadan, milletimizi ve onun gücünü toplamak, onu şimdiki dar hayat alanından çıkaracak ve yeni topraklara götürecek sevk etme cesaretini bulmalı, böylece bu dünyada yok olup gitmek ve­ya başkalarına esir olmak tehlikesinden kurtarmalıdır.

Nasyonal sosyalist hareket nüfusumuzla toprağımızın yüzölçümü arasındaki nispetsizliği kaldırmaya, tarihi geçmişimizle hiçbir çıkar yolu olmayan şimdiki güçsüzlüğümüz arasındaki uyuşmazlığı yok etmeye çalışmalıdır. Toprağın yüzölçümü maişeti temin etme kaynağı olduğu gibi siyasi iktidarında bir dayanak noktasıdır.

Bugün hepimiz Fransa'yla hesaplaşmak zaruretine ne kadar inanırsak inanalım, dış politikamızın gayeleri bu hesaplaşmayla sınırlanırsa bunun hiçbir tesiri ve faydası olmayacaktır. Bu hesaplaşma ancak Avrupa'daki hayat alanımızı genişletmek için geride bir örtü hazırlamak şeklinde yorumlanabilir. Çünkü biz bu meseleyi sömürgeler ele geçirmekle çözemeyiz. Ancak yerleşme sahamızı anavatan toprağının yüzölçümünü arttırarak çözebiliriz.

Nasyonal Sosyalizm Dönemi (1933-1945)

Tarihsel Lebensraum politikasının doruk noktası, Großdeutsches Reich yani Büyük Alman İmparatorluğu'nun en geniş sınırları (1944)

Almanya'da 30 Ocak 1933 tarihinde Adolf Hitler liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin iktidara gelmesiyle birlikte 1919-1933 yılları arasında sürmüş olan, siyasi karışıklıklarla ve Versay Antlaşması'nın getirdiği askerî ve ekonomik sınırlamalarla geçen Weimar Cumhuriyeti Dönemi sona ermiş oldu. Hitler, iktidara geldiği ilk zamanlardan itibaren, Versay'ın Almanya'ya dayattığı tüm kısıtlamaları ihlal ederek pek çok değişiklik yaptı. Ekonomik düzen sağlandı, işsizlik azaltıldı, sadece sınırlı sayıda askerî teçhizat üretimine izin verilen eski ordu terhis edilerek yerine tam teçhizatlı, döneminin en moderni sayılabilecek çok güçlü bir ordu kuruldu. Hitler, ülke içindeki sıkıntıların giderilmesinden sonra, yıllar önce Landsberg Hapishanesi'nde yazdığı Kavgam kitabında belirttiği bir diğer mesele olan yaşam alanı konusu için faaliyete başladı. Hitler ve onun idaresindeki nasyonal sosyalist rejimin etnik milliyetçiliğe dayanan irredantist ideolojisi gereğince, Alman azınlıkların yaşadığı bölgelerle beraber bir Alman devleti olan Avusturya, yeniden "Büyük Almanya" sınırlarının içerisine dahil edilmeliydi. Nasyonal Sosyalist Almanya bu amaçla ilk olarak 1938'de Avusturya'yı ilhak etti. İlhak sırasında Avusturyalılar, Avusturya'ya giren Alman askerlerini büyük bir sevinçle karşıladılar.

Avusturya'nın ilhak edilmesi ve Almanya'nın bir eyaleti konumuna getirilmesinin ardından Çekoslovakya'da Alman azınlığın yoğun olarak yaşadığı Südet bölgesi için harekete geçildi. Südet bölgesindeki Alman azınlığın varlığı, yıllar boyunca bitmemiş bir sorundu. Hitler, Nürnberg'de yaptığı parti toplantısında Çek hükûmetinin Südet bölgesinde yaşayan Alman azınlığa adil davranmadığını, bundan ötürü Almanya'nın gerekeni yapacağını söylemişti. Südet bölgesinin Almanya tarafından işgal edilmesinden çekinen Çek hükûmeti, Südet bölgesine asker gönderdi. Savaş çıkmasını önlemek amacıyla 29 Eylül 1938 tarihinde İngiltere, Fransa ve İtalya'nın da aracı olduğu Münih Antlaşması (1938) imzalandı. Almanya, yapılan antlaşma doğrultusunda Südet bölgesini işgal etti. 16 Mart 1939 tarihinde Almanya antlaşmayı ihlal ederek Çekoslovakya'nın tamamını işgal etti ve Almanya'ya bağladı.

Çekoslovakya'nın da alınmasının ardından, en önemli aşamaya geçildi. I. Dünya Savaşı'nın sonunda Prusya'nın kaybedilen kısmı Polonya'dan geri alınmalıydı, ancak Hitler o anki politik çıkarları gereğince Polonya ile bir yakınlaşma politikası güderek Almanya-Polonya ilişkilerini geliştirmeye çalıştı ve 1934'te Almanya-Polonya Saldırmazlık Paktı imzalandı. Önceleri, Hitler'in dış politikası Fransa-Polonya ilişkilerini zayıflatarak Polonya'yı Anti-Komintern Paktı'nın içine çekmek ve Sovyetler Birliği'ne karşı ortak cephe oluşturmak üzerine kurulmuştu. Almanya'nın bir eyaleti olan Doğu Prusya, Polonya'da yer alan Danzig Koridoru yüzünden Almanya'nın geri kalan parçasından ayrılıyordu ve Danzig kentinde yaşayan insanların neredeyse tamamını Almanlar oluşturuyordu. Alman halkının bu konu hakkındaki görüşü Danzig'in ve Polonya'ya verilen tüm eski Alman topraklarının yeniden Almanya'ya dahil edilmesi şeklindeydi. Alman birlikleri 1 Eylül 1939'da Lebensraum politikasının en önemli kısmını gerçekleştirmek amacıyla Polonya'yı işgal etti. Ülkenin batısı Almanya tarafından, doğusu ise Sovyetler Birliği tarafından kontrol altına alındı. Bu işgalle birlikte II. Dünya Savaşı başlamış oldu.

Alman kanı taşıyan toplulukların Büyük Alman İmparatorluğu'nun hakimiyeti altında bir araya getirilmesinden sonra Almanya, Doğu Avrupa'nın geniş ovalarına hükmetmek amacıyla 1941 senesinde Sovyetler Birliği ile yaptığı saldırmazlık paktını ihlal ederek Sovyet topraklarına saldırdı ve Moskova'ya kadar gelerek kısa sürede SSCB'ye bağlı Baltık bölgesinde yer alan bölgeleri, Rusya'nın bir kısmını ve Ukrayna'yı işgal etti. Baltık, Beyaz Rusya'nın batısı ve Rusya'nın bir kısmında Reichskommissariat Ostland isminde, Ukrayna'da ise Reichskommissariat Ukraine isimli yerel yönetimler kuruldu. Bu yerel yönetimleri idare eden yöneticilere Reichskommissar deniliyordu.

Alman nasyonal sosyalistlerin Lebensraum politikasına göre Doğu Avrupa'da ele geçirilen yeni topraklar, Alman halkının yaşam alanını oluşturacaktı. Zaman içinde çoğalacak Alman nüfusunun yerleşim sıkıntısı olmayacaktı ve Doğu'nun geniş coğrafyasındaki zenginliklere Büyük Alman İmparatorluğu sahip olacaktı. Özellikle de Adolf Hitler, Almanya'nın mevcudiyetini buna bağlamıştı. Alman devletinin kendisini "Großdeutsches Reich" (Büyük Alman İmparatorluğu) olarak isimlendirdiği kısım, dönemin siyasi haritasına bakıldığında, Almanya topraklarıyla beraber Avusturya'yı, Polonya'yı ve Çekoslovakya'nın Çek Cumhuriyeti kısmını kapsıyordu, Doğu Avrupa'daki diğer işgal alanları ise yalnızca birer koloniydi. Büyük Alman İmparatorluğu, en geniş sınırlarına 1944 senesinde ulaşmıştı.

Alman ordusu, Stalingrad Muharebesi'ndeki yenilgiden sonra Doğu Avrupa'da gerilemeye başladı. 8 Mayıs 1945'teki yenilgi ve beraberinde yaşanan olayların sonucunda belli bir süreliğine gerçekleşmiş olan Lebensraum politikası başarısızlıkla sonuçlandı.

Kaynakça

  1. ^ Kavgam'dan alıntılarda iki kaynaktan ya­rarlanılmıştır: Hitler, Adolf; Kavgam, Yağ­mur Yayınları, İstanbul 1972 (Çev. Refik Özdek) ve http://netgeist.com/media/mein-kampf.pdf 13 Nisan 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Türkçe kaynaktaki sayfa numa­rası ilk olarak, Almanca kaynaktaki sayfa numaraları ise parantez içinde verilmiştir

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler</span> Nazi Almanyası diktatörü (1933–1945)

Adolf Hitler (Almanca telaffuz: [ˈadɔlf ˈhɪtlɐ],

Führer, Adolf Hitler'in, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin ve Üçüncü Alman İmparatorluğu'nun yöneticisi olduğu dönemde kullandığı ve “önder” anlamına gelen unvan. Führer, “tek halk, tek imparatorluk, tek önder” ilkesinin gerektirdiği şekilde, tüm yurttaşların temsilcisi olmakla beraber halkın, partinin ve devletin önderidir. Ulusal toplumculuk' ta halkın ulusal ve toplumsal bütünlüğünü ile eşitliğini sağlamakla sorumlu olan Führer, halkın ve devletin lehine işlerde bulunmakla görevlidir. Kesin kararlar alır. O, halkın isteklerini kendi benliğinde hissederek gerçekleştirir ve dikkate alır. Ulusun yol göstericisidir ve ulusu için çalışır. Führer, ulusunun parçası olan insanların yaşadığı ülke için en iyi olanı yapmalıdır. Kanunları Führer yapar ve denetler.

Nasyonal sosyalizm ya da Nazizm, kökten Yahudi aleyhtarı, ırkçı, aşırı milliyetçi, völkisch, sosyal Darwinist, anti-komünist, anti-liberal ve anti-demokratik bir ideolojidir. İtalya'da Benito Mussolini önderliğinde kurulan faşizm akımından etkilenerek ortaya çıkmıştır. Meydana gelişi Almanya'da gerçekleşen ve temel ilkeleri Adolf Hitler tarafından ortaya konan nasyonal sosyalizm, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin 30 Ocak 1933'ten Almanya'nın II. Dünya Savaşı'nda teslim olduğu 8 Mayıs 1945 tarihine kadar, 12 yıl 3 ay iktidarda olduğu dönem boyunca Almanya'nın resmî ideolojisi olarak uygulanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Münih Antlaşması (1938)</span> Almanca konuşulan Çekoslovakya topraklarının 1938de Almanyaya bırakılması

Münih Antlaşması, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Almanya arasında yapılan ve Çekoslovakya'nın Südet bölgesinin Almanya'ya verilmesini öngören 29 Eylül 1938 tarihli antlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">Avusturya'nın ilhakı</span> Führer Adolf Hitlerin 3. Reichı genişletmesinin ilk adımı

Avusturya'nın ilhakı, 12 Mart 1938'de Hitler'in Almanya'yı genişletme çabalarının ilk adımı olmuştur. Avusturya'nın ilhakını, Versay Antlaşması gereği 15 yıldır Milletler Cemiyetinin kontrolünde olan Saar bölgesinin Almanya'ya verilmesi, Çekoslovakya'nın Südetlerinin Almanya'ya hediye edilmesi, Almanya'nın Çekoslovakya'yı işgali ve en sonunda Polonya'nın işgali takip etti.

<span class="mw-page-title-main">Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi</span> Almanyada 1920 ila 1945 arasında var olmuş aşırı sağ siyasi parti

Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi veya yaygın kısa adıyla Nazi Partisi, Weimar Cumhuriyeti döneminde kurulmuş ve Weimar Cumhuriyeti'ni Nazi Almanyası'na dönüştürüp 1933-1945 yılları arasında yönetmiş olan bir Alman siyasi partisidir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında Alman siyasetinde önemli bir yere sahip olmuş partinin programı ve ideolojisi olan nasyonal sosyalizm, radikal antisemitizm ile birlikte etnik milliyetçiliğe dayanan antiliberal ve antikomünist bir görüşteydi. 1921 senesinden itibaren parti başkanlığını sürdürmüş Adolf Hitler'in 1933 senesinde şansölye olmasının ardından 1945 senesine kadar nasyonal sosyalizm döneminde Almanya'nın tek yasal partisi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Faşizm</span> Aşırı sağcı, otoriter, aşırı milliyetçiliği savunan ideoloji

Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri, La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franco'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı</span> 1939 yılında Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan tarafsızlık paktı

Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı veya Molotov - Ribbentrop Paktı, Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında Doğu Avrupa'yı aralarında paylaşan bir saldırmazlık paktıydı. Pakt 23 Ağustos 1939'da Moskova'da Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop ve Sovyet Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotov tarafından imzalandı ve resmi olarak Almanya ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Saldırmazlık Antlaşması olarak biliniyordu. Gayri resmi olarak; Hitler-Stalin Paktı, Nazi-Sovyet Paktı veya Nazi-Sovyet İttifakı olarak da anıldı.

<span class="mw-page-title-main">Nazi Almanyası</span> 1933ten 1945e dek Nazi Partisi yönetimindeki Almanya

Nazi Almanyası, Almanya’nın 1933 ile 1945 yılları arasında, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) idaresi altında, tek parti rejimine dayalı yönetim sistemiyle “Führer” unvanlı hükûmet (1933-1945) ve devlet başkanı (1934-1945) Adolf Hitler’in liderliğinde egemenlik sürdüğü döneme verilen isim. Alman tarihi içerisinde “Reich”ların üçüncüsüdür; bundan dolayı Üçüncü Reich ismiyle de nitelendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Karl Haushofer</span>

Karl Ernst Haushofer, Alman jeopolitikacı ve general.

<span class="mw-page-title-main">Almanya tarihi</span>

Almanya tarihi, Cermenlerin ilk olarak Roma İmparatorluğu döneminde devlet kurmalarıyla başlar. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu dönemiyle 1806 yılına kadar devam eder. Bu dönemde ulaştığı en geniş sınırlar günümüzdeki Almanya, Avusturya, Slovenya, İsviçre, Çekya, Polonya'nın batısı, Hollanda, doğu Fransa ve kuzey İtalya'yı kapsamaktaydı.

<span class="mw-page-title-main">Großdeutschland Tümeni</span>

Großdeutschland Tümeni, II. Dünya Savaşı'nda 1942'ye kadar piyade daha sonrasında mekanize piyade ve panzer tümeni olarak görev yapmış, Waffen-SS ile Wehrmacht'ın oluşturduğu Alman Ordusunun en seçkin iki tümeninden birisidir. Diğeri ise 1. SS Panzer Tümeni "Leibstandarte SS Adolf Hitler" idi. Özel bir isme sahip olması nedeniyle rejim muhafızı Waffen SS tümenleri ile karıştırılmış olmasına karşın birlik muvazzaf Alman Ordusu olan Wehrmacht'a bağlıydı. Kuruluş olarak Nazi ideolojisi ile bir ilişkisi olmamasına karşın savaş suçu işlediğine dair iddialar vardır.

<span class="mw-page-title-main">Çekoslovakya'nın İşgali</span>

Çekoslovakya'nın İşgali (1938-1945), Münih Antlaşması sonucu Almanya'nın, Südetler olarak bilinen bölgeyi işgal etmesiyle başlamıştır. 16 Mart 1939'da Alman birlikleri Çekoslovakya'nın geri kalanını da işgal ederek II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar ülkenin varlığına son vermiştir.

<i>Ein Volk, ein Reich, ein Führer</i>

"Ein Volk, ein Reich, ein Führer", nasyonal sosyalistlerin propaganda sözcüğü ve ilkesidir.

<span class="mw-page-title-main">Neo-Nazizm</span> ırkçı ve şiddet kullanan ideoloji

Neo-Nazizm veya yeni Nazizm, II. Dünya Savaşı'ndan sonra nasyonal sosyalizmi yeniden canlandırmak ve bu amaçla nasyonal sosyalist yönetimleri demokratik veya silahlı yollarla başa geçirmeyi hedefleyen veya nasyonal sosyalizmi savunan tüm siyasi hareket ve düşüncelere verilen ortak isimdir.

<span class="mw-page-title-main">İşgal Almanyası</span> Almanyaʼnın II. Dünya Savaşı sonrası askeri işgali

İşgal Almanyası, Almanya'nın II. Dünya Savaşı sonrasında Müttefik Devletlerce kontrol edildiği döneme denir. Amerikan, İngiliz, Sovyet ve Fransız güçlerinden müteşekkil Müttefik Tetkik Yönetimi, 1945'ten 1949'a değin ülkeyi idare etti.

<span class="mw-page-title-main">Nasyonal Sosyalist Program</span>

Nasyonal Sosyalist Program, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin 25 maddeden oluşan resmî parti programıdır. 24 Şubat 1920 tarihinde Adolf Hitler ve Anton Drexler tarafından yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Blut und Boden</span> nasyonal sosyalizm öğretisi

Blut und Boden, insanların yaşadıkları topraklara bağlılık duyması fikrine dayalı, köylülüğe vurgu yapan bir nasyonal sosyalizm öğretisidir. İlk olarak 19. yüzyılda Alman millî romantizmini geliştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında ise Alman nasyonal sosyalistlerin ırkçı prensiplerinden biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Nazi Almanyası'nda propaganda</span>

Nazi Almanyası'nda propaganda, NSDAP'nin iktidara gelmeden önce çoğunlukla Joseph Goebbels'in ve Adolf Hitler'in yürüttüğü II. Dünya Savaşı'nın öncesinde ve savaştaki zaman zarfını teşkil eden dönemde nasyonal sosyalizm öğütleri doğrultusunda yapılan antisemitik, antikapitalist ve antikomünist konuşmalar ve propagandalardır.

Nasyonal sosyalizm ideolojisinde sosyalizmin ne anlama geldiği veya neden bu ismin tercih edildiği, Naziler hakkında yapılan tartışmalara konu olmuştur. Sık görülen bir düşünceye göre; amaç sadece o dönem sosyalizm sözcüğünün popülerliğinden, işçi sınıfını olumlu biçimde etkilemesinden ve alt sınıfı partiye kazandırma isteğinden dolayı ideolojiye ve partinin ismine sosyalizmin entegre edildiğidir.