İçeriğe atla

Leó Szilárd

Leό Szilárd
Doğum11 Şubat 1898(1898-02-11)
Budapeşte, Macaristan Krallığı
Ölüm30 Mayıs 1964 (66 yaşında)
La Jolla, Kaliforniya, Birleşik Devletler
VatandaşlıkMacaristan, Almanya, Birleşik Devletler
ÖdüllerAtoms for Peace Award (1959)
Albert Einstein Award (1960)
Kariyeri
DalıFizik, Biyoloji
Çalıştığı kurumlarBerlin Humboldt Üniversitesi
Columbia Üniversitesi
Chicago Üniversitesi
Salk Enstitüsü
Doktora
danışmanı
Max von Laue
İmza

Leό Szilárd (Macarca: Szilárd Leό) (Almanca: Leo Spitz -2 yaşına kadar-; d. 11 Şubat 1898- ö. 30 Mayıs 1964), Macar-Amerikan fizikçi ve mucit.

1933 yılında nükleer zincir reaksiyonunu tasarladı ve Enrico Fermi ile birlikte nükleer reaktör fikri sayesinde patent aldı. 1939'un sonlarına doğru Albert Einstein'a imzasını istediği bir mektup yazdı. Bu mektup atom bombası inşa edilen Manhattan Projesinde sonuçlandı. Ayrıca elektron mikroskopunu tasarladı. Çizgisel hızlandırıcıyı tasarladı (1928'de Gustav Ising'in 1924 yılında yazdığı makalesinden ve Rolf Widerøe'nin kullanıma hazır cihazından habersiz olarak) ve ayrıca siklotronu (ivme makinesi) tasarladı. Szilárd tasarladığı bu aletlerin hiçbirini kendisi inşa etmedi ya da bu düşüncelerini bilimsel dergilerde yayımlamadı. Bu nedenle çoğunlukla başkaları onun tasarımlarının övgüsünü ve saygınlığını kazandı. Sonuç olarak Szilárd kendisi hiçbir zaman Nobel ödülü kazanamazken diğer insanlar onun iki icadı üzerindeki çalışmaları sonucunda Nobel ödülünü kazandılar. Macaristan Cumhuriyeti'nde Budapeşte'de doğdu ve La Jolla, Kaliforniya'da öldü.

İlk yılları

Szilárd 1898'de orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak Budapeşte, Macaristan'da dünyaya geldi. Babası ve annesi Yahudi olan Leό'nun babası, Louis Spitz bir inşaat mühendisiydi. Annesinin adı ise Thekla Vidor'dur. Ailesi Leό'yu Pest'teki Városligeti Fasor, Macaristan'da yetiştirdi. Dindar bir geçmişe sahip olmasına rağmen daha sonradan agnostik oldu. 1908-1916 yılları arasında kendi mahallesindeki Reáliskola lisesine gitti. Çocukluğundan itibaren fiziğe yönelik ilgi duymaya başlaması ve matematikteki üstün becerileriyle 1916'da matematik alanında ulusal bir ödül olan Eötvös'ü kazandı.

Leo Szilard 18 yaşında iken

1916 yılında bir mühendislik öğrencisi olarak Budapeşte Teknik Üniversitesi'ne kabul edildi. Ertesi yıl Avusturya-Macaristan Ordusu onu subay adayı olarak göreve aldı. Alay başı olarak gönderildiği cephe hattında ispanyol gribine yakalanarak hastalandı ve hastahaneye yatmak üzere geri gönderildi. Daha sonra önderlik ettiği alayın neredeyse tamamen yok edildiğinden haberdar oldu, geçirmekte olduğu hastalık muhtemelen onun hayatını kurtardı. Savaşın sonunda saygıdeğer bir şekilde azledildi. 1919 yılında Budapeşte Teknik Üniversitesi'ndeki mühendislik çalışmalarına yeniden başladı ancak Birinci Dünya Savaşı nedeniyle Macaristan'da çıkan karmaşık siyasal durum onun Macaristan'ı terk etme kararı almasına sebep oldu. Szilárd Berlin-Charlottenburg’daki Teknoloji Enstitüsü’nde mühendislik alanında çalışmaya devam etti. Daha sonra alanını değiştirerek fiziğe geçiş yaptı ve Einstein, Planck ve Max von Laue gibi isimlerden dersler aldı. Termodinamik üzerine yaptığı tezi ( Termodinamik Dalgalanmaların Görüntüsü ) Einstein tarafından övüldü ve 1922 yılında üstün şeref unvanı kazandı. 1923 yılında Berlin’deki Humboldt Üniversitesi onu fizik alanındaki bir doktora eğitimiyle ödüllendirdi. 1924 yılında University of Berlin’s Institute for Theoretical Physics’te von Laue’nin asistanı olarak görevlendirildi. 1927’de üniversitede ders verme hakkı için gerekli süreyi doldurdu ve Berlin Üniversitesi’nde fizik alanında özel öğretim görevlisi oldu. Berlin’de bulunduğu süre boyunca çok sayıda teknik buluşa ağırlık verdi. Örneğin, 1928 yılında çizgisel hızlandırıcı için bir patent uygulaması düzenledi ve 1929’da siklotron için bir patent uyguladı. 1926-1930 yılları boyunca bir buzdolabı geliştirmek için Einstein ile birlikte çalıştı. Dikkate değer bir çalışmaydı çünkü hareketli parçaları yoktu. Szilárd’ın 1929 yılında yazdığı evrak (zeki varlıkların müdahalesiyle yapılan termodinamik sistemdeki entropi azaltması üzerine) şimdilerde Szilárd motoru olarak bilinen düşünce deneyini tanıttı ve Maxwell’in çılgınlığını anlama girişimi tarihinde önemli bir yere sahip oldu. Bu çalışma aynı zamanda negatif entropinin ilk denklemi ve bilgisidir. Aslında bu Szilárd’ın bilgi teorisini kuranlardan biri olarak görülmesini sağlamıştır (genelde bilgi teorisinin babasının Claude Shannon olduğu düşünülür). Bugün büyük ölçüde kullanılan “bit" bilgisini açıklayan ilk kişidir (bit ifadesi ilk olarak bu ifadeyi John Tukey'nin kelimeyi uydurarak bulduğunu söyleyen Claude Shannon tarafından kullanılmıştır).

Nükleer zincir reaksiyonunun düşüncesinin gelişmesi

Szilárd 1933 yılında Ernest Rutherford'un pratik amaçlar için atom enerjisini kullanmanın yapılabilir bir şey olduğunu reddeden bir konuşmasının The Times tarafından yayımlanan özeti halindeki makalesini okuduğu Londra'ya gitti. Rutherford'un konuşmasında 1932 yılında, öğrencisi olan John Cockcroft ve Ernest Walton'ın lityumu kendilerinin kurduğu bir tanecik hızlandırıcının içerdiği protonların bombardımanıyla alfa taneciklerine ayırdıkları çalışma özellikle belirtilmişti:

Biz bu işlemde protonun sağladığından daha çok enerji elde etmiş olabiliriz, ama ortalama olarak biz bu yöntemle enerji elde edeceğimizi beklemiyorduk. Bu enerji üretebilmek için çok zavallı ve etkisiz bir yoldu ve atomların dönüşümü için bir güç kaynağı arayan herkes boş laf ediyordu. Ancak bu konu bilimsel olarak ilginçti çünkü bu çalışma atomlara içerik veriyordu.

Atom ayrılıp enerji açığa çıkmasına rağmen nükleer fizyon (atom parçalanması) hala keşfedilmemişti. Söylentiye göre Szilárd Rutherford'un konuşması yayınlandığında onun reddine oldukça sinirlenmişti. Szilárd son günlerde nötronların keşfinde kullanılan nükleer zincir reaksiyonu düşüncesini (kimyasal zincir reaksiyonunu andıran) ortaya çıkarmıştı. Bu düşünce nükleer fizyonun mekanizmasını kullanmıyordu ama Szilárd eğer nötronlar herhangi bir enerji üreten nükleer reaksiyon başlatırsa (lityumda olduğu gibi) ve aynı reaksiyonla kendilerini üretebilirlerse o zaman enerjinin, giren az maddeyle de elde edilebilir olduğunu fark etmişti, çünkü reaksiyon kendi kendini devam ettirebilen bir reaksiyondu. Ertesi yıl nötron tesir edilmiş nükleer zincir reaksiyonu konseptiyle patent için kayda geçirildi. Richard Rhodes Szilárd'ın ilham anlarını betimledi:

Londra’da, Southampton Row’un Russell Square’i geçtiği yerde, Bloomsbury’deki British Museum’un karşısında, Leό Szilárd sıkıntılı ve depresif bir sabahta sinirli bir şekilde kırmızı ışığın değişmesini bekliyordu. Akşam esnasında bir yağmur damlası düşmüştü; Salı günü, 12 Eylül 1933, şafak vakti serin, nemli ve sıkıcıydı. Öğle vaktinde yağmur tekrar serpiştirmeye başlamıştı. Szilárd daha sonra bu hikâyeyi anlattığında o sabahki durağından hiç bahsetmedi. Belki de bir durağı olmadığı içindir çünkü çoğu zaman düşünmek için yürürdü. Zaten başka bir durak olaya müdahil oldu. Kırmızı ışık yeşile döndü. Szilárd kaldırım kenarından bir adım attı. Caddeyi geçtiğinde geleceğe giden bir yol gördü, dünyanın yıkılışını ve bizim bütün kederimizi ve bir şeylerin şekillendiğini de gördü.

Szilárd nükleer zincir reaksiyonu yaratmaya çalışmak için ilk olarak berilyum ve indiyumu kullandı, ama bu elementler bir zincir reaksiyonu oluşturmadı. 1936 yılında zincir reaksiyonunun gizliliğini sağlama almak için patentini British Admiralty'e tahsis etti. Szilárd ayrıca Nobel ödülü kazanan Enrico Fermi ile birlikte nükleer reaktör patentini elinde bulunduruyordu. 1938 yılında Szilárd Manhattan’daki Columbia University’nin bir araştırmayı idare etmesi için yaptığı teklifi kabul etti ve New York'a taşındı, daha sonra Fermi’ye katıldı. Otto Hahn, Fritz Strassmann, Lise Meitner, and Otto Robert Frisch’in Almanya’da 1939 yılında yürüttükleri başarılı nükleer fizyon deneyini öğrendikten sonra Szilárd ve Fermi uranyumun bir zincir reaksiyonunu sürdürebilmesi için elverişli bir element olduğu sonucuna vardılar. Szilárd ve Fermi Kolombiya’da yürüttükleri basit bir deneyle uranyumdaki önemli oranda nötron çoğalmasını keşfettiler ve zincir reaksiyonun nükleer silah yapımını olanaklı kıldığını kanıtladılar. Szilárd daha sonra olayı şu şekilde betimledi: “Anahtarı döndürdük ve parıldamaları gördük. Bir süre boyunca onları izledik ve daha sonra her şeyi kapatıp eve gittik.” Aynı zamanda bu buluşun altında yatan imayı ve ne sonuçlar getireceğini de anlamıştı. “ Bu gece, aklımda bu buluşun dünyayı kedere boğacağına dair çok ufak bir şüphe var.” O zamanlarda Almanlar ve diğerleri bir nükleer zincir reaksiyonu üretmek için yarışa girmişlerdi. Almanlar zincir reaksiyonu oluşturmak için grafiti kullanma girişimlerinde bulundular ancak bu girişimler başarılı olmadı. Szilárd da grafitin bir zincir reaksiyonunu kontrol etmek için gerçekten mükemmel olduğunu fark etti aynı Almanların grafite karar vermesi gibi, ama Almanların grafiti üretmek için kullandıkları bor karbür çubukları yöntemi ve üretilen grafitteki bor çökeltisinin miktarı zincir reaksiyonu durdurmak için yeterliydi. Szilárd'ın borsuz grafit üreten grafit üreticileri vardı. Sonuç olarak, insan kontrolündeki ilk zincir reaksiyonu 2 Aralık 1942'de gerçekleşti.

Manhattan Projesi

Szilárd, Manhattan projesinin oluşturulmasında direkt olarak sorumluydu. Franklin D. Roosevelt'e yönelik gizli bir mektup kaleme aldı ve bu mektubun içinde nükleer silah olanaklarından, Nazilerin çeşitli silahlar üzerinde çalıştığından ve ayrıca kendi çalışmaları sırasında geliştirdikleri bir programın teşvik edilmesinden bahsediyordu. 1939 yılının Ağustos ayında eski bir arkadaşı ve iş ortağı olan Albert Einstein'ı yazdığı mektubu imzalaması için ikna etti ve bu şekilde onun ününü mektupta ettiği teklifler için ödünç olarak kullanmış oldu. Einstein ve Szilárd'ın ortak bir şekilde yazdığı mektup, Amerika Birleşik Devletleri'nin nükleer fizyon araştırmalarını yürüttüğü bir kurum tarafından sonuçlandırıldı son olarak da Manhattan projesinin oluşturulduğu sıralarda kesinleştirilmiş oldu. Daha sonra Franklin D. Roosevelt mektubu General Edwin M.'ye verdi. Aradan bir süre geçtikten sonra Szilárd projesi üstünde çalışmalarına devam edebilmek için yeniden Chicago Üniversitesi'ne yerleşti. Orada arkadaşı Fermi ile birlikte, 1942 yılında ilk Nötronik Reaktör'ü inşa ettiler ve kendi kendine devam edebilen ilk nükleer zincir reaksiyonunda uranyum ve grafitten oluşan bir Atomik Reaktör oluşturdular. Savaş hala devam ederken Szilárd, bilimadamlarının ordu için yaptığı araştırmalarda kontrollerini kaybetmeleri üzerine hızlı şekilde artan bir umutsuzluğa kapıldı ve yürüttükleri projenin ordu yönetmeni olan General Leslie Groves ile birçok kez tartıştılar. Birleşik Devletlere karşı olan kırgınlığı atom bombasının tahrip edici özelliklerini engelleyemediği için daha kötü bir duruma geldi. Atom bombası Japonlar üzerinde bir test patlamasıyla denendi, daha sonra teslim olan ve canları bağışlanan Japon gözlemciler bu olaya kötü bir şekilde tanık oldu. Birleşik Devletler 1943 yılında Szilárd'a vatandaşlık hakkı verdi.

Nükleer Silah Kullanımına Dair Görüşler

Fermi–Szilard nötron reaktörü patentinden bir görüntü

Szilárd 1932 yılında yazarı H. G. Wells olan The World Set Free isimli bir bilimkurgu romanı okudu ve daha sonra açıkladığı üzere bu kitap onun için büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Bir bilim adamı olan Szilárd, yakıt olarak nükleer zincir reaksiyonlarını kullanan bazı cihazların birer bomba niteliğinde kullanılabileceğini ortaya çıkaran ilk insandır. I. Dünya Savaşı'nın sonucunda yapılan Trianon Antlaşmasıyla Macaristan'da politik ve ekonomik alanlarda meydana gelen tahribattan kurtulan biri olarak Szilárd insan yaşamı ve özgürlüğünün korunmasına dair sürekli bir tutku duyuyordu. Özellikle fikirlerin özgür bir şekilde ifade edilebilmesini savunuyordu. Birleşmiş Devletler hükûmetinin nükleer silahları sivil toplum üzerinde kullanmak gibi bir potansiyelleri olduğunu bilen Szilárd her zaman böyle bir eylemin gerçekleşmeyeceğini umut etmişti. Ayrıca, nükleer silahların kullanılma ihtimalinin Almanya veya Japonya’ya basit bir gözdağı olarak oluşturulduğuna ve bu gözdağının onların teslim olmasına yeteceğine inanıyordu. Szilárd nükleer silahların uzun süreli kullanımı sebebiyle açığa çıkacak etkilerden ve bu tür silah kullanımının Birleşik Devletler ve Rusya arasında nükleer silahlanma yarışına dönüşmesinden endişe duyuyordu. Daha sonraları atom bombasına karşı eylem yapma hakkını savunan bir dilekçe hazırladı. Ancak, Avrupa’daki savaşın sonuçlanması ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Pasifik Okyanusu bölgesinde çok fazla kayıp vermesi sebebi ile acı çekiyor olması, yeni Birleşik Devletler başkanı Harry Truman’ın, Szilárd ve diğer bilimadamlarının protestolarına rağmen, başka kişilerin tavsiyeleriyle birlikte Hiroshima ve Nagasaki’ye karşı atom bombası kullanmayı tercih etmesine neden oldu.

Savaştan sonra

1947 yılında Szilárd fizik alanındaki çalışmalarını değiştirerek moleküler biyoloji üzerine çalışmaya başladı ve bu çalışmalarını genellikle Aaron Novick ile birlikte sürdürdü. Bu değişimin altındaki en büyük sebep atom bombalarının kullanılmasının Szilárd’ın geri çekilmesine sebep olmasıydı ancak bu değişim üzerindeki küçük bir etkeninde ordu komutanı Gen Leslie Groves tarafından bir Rus sempatizanı olarak suçlanıp Manhattan projesi görevinden alınması olduğu düşünülüyordu. Szilárd kendi güvenliğinin risk altında olduğunu düşünüyordu ve bu durum onun nükleer bağlantılı projelerden uzak durmasına neden oldu. Yeni çalışma alanında, 1955 yılında ilk insan hücresi klonlama çalışmalarını yürüten Theodore Puck ve Philip I. Marcus’a bu konuyla ilgili çok önemli tavsiyelerde bulundu. 1950 yılının Şubat ayında bir kobalt bombası yapımı için teklif aldı. Bu bomba kobaltı yeni bileşim olarak kullanan bir nükleer silahtı ve Szilárd bu tür bir bombanın gezegen üzerindeki bütün yaşamı yok edebileceğini düşünüyordu. 15 Ağustos 1960 yılında U.S. News & World Report ile başkan Truman olayıyla ilgili bir röportaj gerçekleştirdi ve “Başkan Truman anlamadı.” cümlesini kullandı. Eğer anlaşma yapılabilecek ortam bulunuyorsa şiddet kullanmaya gerek olmadığını savunuyordu. Szilárd 1961 yılında kısa hikâyelerden oluşan The Voice of the Dolphins adlı bir kitap yayınladı. Bu kitabında Soğuk Savaş döneminin sebep olduğu ahlaki ve etik meselelerle nasıl başa çıktığını ve atomik silahların geliştirilmesindeki rolünden bahsetti. Başlıktaki hikâye Orta Avrupa’da bulunan bir uluslararası biyoloji araştırma laboratuvarını anlatmaktadır. Bu hikâye 1962 yılında Victor F. Weisskopf, James Watson ve John Kendrew’un katıldığı bir toplantıda gerçeğe dönüşmüştür. Avrupa biyoloji laboratuvarı kurulduğu zaman Szilárd Kütüphanesi açıldı ve kütüphane damgası yunus olarak belirlendi. Szilárd 1951 yılında Gertrud Weiss ile evlenmiştir. 1960 yılında Szilárd’a mesane kanseri teşhisi kondu. New York’s Memorial Sloan-Kettering Hastahanesi’nde kobalt terapisi görmeye başladı ve kobalt 60 isimli bu tedavi dozajını kendisi dizayn etti. Bu izotopun özelliklerini kobalt bombası üzerinde çalışırken tanımıştı. 1962 yılında daha yüksek bir dozda ikinci tedavi süresi başladı. Doktorların yüksek dozda kullanılan radyasyonun onu öldürebileceğini söylemesine rağmen Szilárd bu görüşü kabul etmedi ve radyasyon tedavisi olmadan da ölebileceğini söyledi. Yüksek dozlu radyasyon tedavisi işe yaradı ve kanseri bir daha geri dönmedi. Bu tedavi şekli birçok kanser türünde uygulanmaya başladı ve günümüzde de kullanılmaya devam ediyor. 1962 yılında ‘içinde yaşanılabilir bir dünya konseyi’ni kuran bilimadamlarına katıldı. Bu konseyin amacı halkı nükleer savaşlara karşı uyarmak ve rasyonel kuvvetlere nükleer silahsızlanma için cesaret vermekti. Son yıllarını arkadaşı Jacob Bronowski ile San Diego ‘da bulunan Salk Enstitüsü’nde akademi üyesi olarak geçirdi. 1964 yılının Mayıs ayında, 66 yaşında uykusunda kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.

Kaynakça

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Albert Einstein</span> Almanya doğumlu fizikçi (1879–1955)

Albert Einstein, Almanya doğumlu teorik fizikçi ve bilim insanı. Tüm zamanların en iyi fizikçilerinden birisi olarak kabul edilen Albert Einstein, en çok görelilik teorisini geliştirmesiyle tanınır. Aynı zamanda kuantum mekaniğinin gelişimine önemli ölçüde katkılarda bulunmuştur. Kendisi tarafından bulunan ve bilim dünyasında yeni bir çığır açan kütle-enerji denkliği formülü E = mc2 dünyanın en ünlü denklemi olarak adlandırılmıştır. Fizik ve matematik alanına sağladığı katkılardan dolayı ve fotoelektrik etki yasasının keşfi sebebiyle 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. 1999 yılında Time dergisi tarafından yüzyılın en önemli kişisi seçilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Enrico Fermi</span> İtalyan-Amerikalı fizikçi (1901 – 1954)

Enrico Fermi, dünyanın ilk nükleer reaktörü olan Chicago Pile-1'i inşa eden ve Manhattan Projesi'nin bir üyesi olarak tanınan, İtalyan ve daha sonra Amerikan vatandaşlığına kabul edilen bir fizikçiydi. Kendisine "atom çağının mimarı" ve "atom bombasının mimarı" adı verilmiştir. Hem teorik fizikte hem de deneysel fizikte üstün olan çok az fizikçiden biriydi. Fermi, nötron bombardımanı yoluyla indüklenmiş radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalar ve uranyum ötesi elementlerin keşfi nedeniyle 1938 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Fermi, meslektaşlarıyla birlikte nükleer enerjinin kullanımına ilişkin, tamamı ABD hükûmeti tarafından devralınan birçok patent başvurusunda bulundu. İstatistik mekaniğinin, kuantum teorisinin, nükleer ve parçacık fiziğinin gelişimine önemli katkılarda bulundu. Parlak bir öğrenciydi, henüz 21 yaşındayken Pisa Üniversitesi'nden fizik doktoru unvanını aldı.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer fisyon</span> Ağır bir çekirdeğin daha hafif parçalara bölünmesi.

Fisyon, kütle numarası çok büyük bir atom çekirdeğinin parçalanarak kütle numarası küçük iki veya daha fazla çekirdeğe dönüşmesi olayıdır. Fisyon reaksiyonlarında radyoaktif elementler kullanılır ve tepkimeler için bir ilk enerjiye ihtiyaç vardır. Reaksiyon sonucunda kararsız çekirdekler ve nötron oluşur. Oluşan nötronların her biri yeni bir uranyum atomu ile tepkimeye girer. Bu esnada açığa çıkan nötronlar ortamdan uzaklaştırılmazsa tepkime zincirleme olarak devam eder.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer füzyon</span> Hafif çekirdeklerin daha ağır bir çekirdek oluşturmak için birleşmesi

Nükleer füzyon, nükleer kaynaşma ya da kısaca füzyon; iki hafif elementin nükleer reaksiyonlar sonucu birleşerek daha ağır bir element oluşturmasıdır. Çekirdek tepkimesi olarak da bilinen bu tepkimenin sonucunda çok büyük miktarda enerji açığa çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Bomba</span> yakıcı ve yıkıcı maddelerle doldurulmuş, türlü büyüklükte patlayıcı

Bomba, içi patlayıcı ve yanıcı maddeyle dolu, bir ateşleme düzeneğiyle donatılmış, çeşitli şekillerde bulunan yok edici patlayıcı silah. Son derece ani ve şiddetli bir enerji salınımı sağlamak için patlayıcı bir kimyasalın ekzotermik reaksiyonunu kullanır. Patlamalar, esas olarak, zeminden ve atmosferden iletilen mekanik stres, basınçla yönlendirilen mermilerin çarpması ve nüfuz etmesi, basınç hasarı, şarapneller ve patlamanın oluşturduğu etkiler yoluyla hasar verir. Sözcük, Latince bombus'tan gelir. Yunanca βόμβος romanlaştırılmış bombos'tan gelir, 'patlayan' ve 'uğultu' anlamlarına gelen onomatopoetik bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Lise Meitner</span> Avustralyalı fizikçi (1878-1968)

Lise Meitner, Avusturyalı fizikçidir. Nükleer fizik ve radyoaktivite üzerine çalıştı. Fizyon'un teorik yorumunu yaptı.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer silah</span> Nükleer enerji ile yıkım gücü sağlayan silah

Nükleer silah, nükleer reaksiyon ve nükleer fisyon birlikte kullanılmasıyla ya da çok daha kuvvetli bir füzyonla elde edilen yüksek yok etme gücüne sahip silahtır. Genel patlayıcılardan farklı olarak çok daha fazla zarar vermek amaçlı kullanılır. Sadece kullanılan bir silah, tüm bir kenti ya da bir ülkeyi canlı, cansız ne varsa tamamen yok edecek güçtedir.

<span class="mw-page-title-main">Termonükleer silah</span> hidrojen atomlarının kaynaşarak (füzyon) helyuma dönüştüğü yıkıcı bomba türü

Hidrojen bombası veya füzyon bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silah.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer silahlanmanın kronolojisi</span> Nükleer Silahlanma Tarihi

20. yüzyıl, teknolojik ilerleme ve başarı bakımından aynı zamanda uygarlaşmış milletlerin birbirlerine sarf ettikleri şiddet içerici suçlamalar bakımından dikkate değerdir. Birkaç saat içerisinde, hatta bir anda bile insanoğlunun tümünü yok edebilecek nükleer silahların icadı ve nükleer enerjinin gelişmesi, medeniyet ve tehdit kavramlarını hiçbir yerde birbirine bu kadar yaklaştırmamıştı.

<span class="mw-page-title-main">Kobalt bombası</span>

Kobalt bombası, fizikçi Leó Szilárd tarafından teorik olarak 1950 yılında ortaya konulmuş "tuzlanmış" nükleer bomba. Szilárd, bu tarz bir bombayla dünya üzerindeki tüm yaşamın yok edilebileceğini öne sürmüştür. Silahın sıkıştırması, uranyum 235 gibi ikinci bir fisyona uygun materyal yerine sıradan [kobalt] metaliyle yapılmaktadır. Bu sayede nükleer bombanın ilk çekirdeğinden oluşan nötron yağmuru, kobalt atomlarını bombalayarak 60Co'ya dönüşmesine sebep olacaktır. 60Co, beta bozunumuna uğrarken çok güçlü gama ışınları da yayımlar; bu sebeple radyoterapi uygulamalarında da kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer fizik</span> atom çekirdeğinin yapısı ve davranışı ile uğraşan fizik alanı

Nükleer fizik veya çekirdek fiziği, atom çekirdeklerinin etkileşimlerini ve parçalarını inceleyen bir fizik alanıdır. Nükleer enerji üretimi ve nükleer silah teknolojisi nükleer fiziğin en çok bilinen uygulamalarıdır fakat nükleer tıp, manyetik rezonans görüntüleme, malzeme mühendisliğinde iyon implantasyonu, jeoloji ve arkeolojide radyo karbon tarihleme gibi birçok araştırma da nükleer fiziğin uygulama alanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Manhattan Projesi</span> ilk atom bombasının üretilmesini içeren bir araştırma ve geliştirme projesi

Manhattan Projesi, II. Dünya Savaşı sırasında ilk nükleer silahların üretimini gerçekleştirmek için yürütülmüş bir araştırma ve geliştirme projesiydi. Proje, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Birleşik Krallık ve Kanada ile iş birliği içinde gerçekleştirildi. 1942'den 1946'ya kadar ABD Ordusu Mühendisler Birliği'nden Tümgeneral Leslie Groves'un projenin yöneticiliğini yaptı. Nükleer fizikçi Robert Oppenheimer da bombaları tasarlayan Los Alamos Laboratuvarı'nın yöneticisiydi. Projenin ismi, ilk karargah Manhattan'da olduğu için Manhattan Bölgesi olarak belirlendi; bu ad yavaş yavaş projenin resmi kod adı olan "Development of Substitute Materials"ın yerini aldı. Proje daha sonra İngilizlerin nükleer silah geliştirme projesi olan Tube Alloys'u da bünyesine kattı ve programı Office of Scientific Research and Development'den devraldı. Manhattan Projesi, en yoğun döneminde yaklaşık 130.000 kişiye istihdam sağladı ve yaklaşık 2 milyar ABD dolarına mal oldu. Bunun yüzde 80'inden fazlası fisil malzemeyi üreten tesisleri inşa etmek ve işletmek içindi. Araştırmalar ve bombanın üretimi, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Kanada'daki otuzdan fazla tesiste gerçekleştirildi.

<span class="mw-page-title-main">Frédéric Joliot-Curie</span> Fransız bilim insanı (1900 – 1958)

Jean Frédéric Joliot-Curie, Irene Joliot-Curie'nin eşi ve Nobel Kimya Ödülü sahibi Fransız fizikçidir.

<span class="mw-page-title-main">Eugene Wigner</span>

Eugene Paul "E. P." Wigner, Macar-Amerikalı teorik fizikçi ve matematikçiydi.

<span class="mw-page-title-main">Atom Çağı</span> Atom enerjisinin insanlığın hizmetine girdiği çağ

Atom Çağı ya da Atom Devri genellikle 16 Temmuz 1945 II. Dünya Savaşı'nda ilk nükleer (atom) patlamasından sonraki tarihi dönemi tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. 1933 yılında nükleer zincir reaksiyonları hipotez olmasına rağmen ve ilk yapay kendi kendini imha edebilen nükleer zincir reaksiyonu Aralık 1942 yılında yer almıştı. Trinity testi ve onu takip eden Japonya'daki II. Dünya Savaşı'nı bitiren Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası saldırısı nükleer teknolojinin ilk büyük ölçekli kullanımını temsil eder ve derin sosyo-politik düşünce değişikliklerini ve teknolojinin gelişimini başlatmıştır. Atom gücü ilerlemenin ve modernliğin bir özeti olarak görüldü. Ancak, nükleer rüya vadedildiğinden kısa sürdü çünkü nükleer teknoloji silahlanma yarışından Çernobil reaktör kazası ve Three Mile adası kazası, bomba tesisi temizleme ve bitki atık imhası gibi çözülmemiş bir dizi sosyal sorunlara neden oldu.

<span class="mw-page-title-main">Thin Man (nükleer bomba)</span>

Thin Man atom bombası, Amerika Birleşik Devletleri’nin Manhattan Projesi sırasında geliştirdiği, plütonyum top tipi silah olması önerilen atom bombası. Plütonyumun doğal bozunma hızı silah tipi bir tasarımda kullanmak için çok yüksek olduğundan gelişimi durduruldu.

<span class="mw-page-title-main">Herbert L. Anderson</span> Amerikalı fizikçi (1914 – 1988)

Herbert Lawrence Anderson, Manhattan Projesi’ne katkı sağlayan Amerikalı nükleer fizikçidir. Ayrıca Amerika’da Kolumbiya Üniversitesi’nin Pupin binasının bodrumunda nükleer fizyonun ilk gösterimini yapan takımın da üyesiydi. Trinity kod adlı ilk atom bombası testinde yer aldı. İkinci dünya savaşı bittikten sonra 1982’ye kadar Chicago Üniversitesi’nde fizik profesörlüğü yaptı. Burada, Fermi’ye Enrico Fermi Enstitü’sünü kurmaya yardım etti ve 1958’den 1962’ye kadar yöneticiliğini yaptı. Kariyerinin ikincisi parçasında ise Los Alomos Ulusal Laboratuvar’ında kıdemli olarak çalıştı. Enrico Fermi Ödülü’nü de aldı. Anderson’ın soyundan Haham Meir Katzenellenbogen The Unbroken Chain’de detaylandırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Einstein-Szilárd mektubu</span> Leó Szilárd ve Albert Einsteinın Ağustos 1939da ABD Başkanı Roosevelte yazdığı mektup

Einstein-Szilárd mektubu, 2 Ağustos 1939'da Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt'e gönderilen, Leó Szilárd'in yazdığı ve Albert Einstein'ın imzaladığı bir mektuptu. Edward Teller ve Eugene Wigner ile istişare edilerek yazılan mektup, Almanya'nın nükleer bomba geliştirebileceği konusunda bir uyarı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kendi nükleer programını başlatması gerektiğine dair bir öneri içeriyordu. Mektup; Roosevelt'in Manhattan Projesi'ni başlatması, ilk nükleer bombaların geliştirilmesi ve bu bombaların Hiroşima ve Nagasaki şehirlerinde kullanılmasıyla sonuçlanan sürecin yaşanmasına yol açtı.

<span class="mw-page-title-main">Einstein buzdolabı</span>

Einstein-Szilard veya Einstein buzdolabı, hareketli parçaları olmayan, sabit basınçta çalışan ve çalışması için yalnızca bir ısı kaynağına ihtiyaç duyan bir absorpsiyonlu buzdolabıdır. 1926'da Albert Einstein ve 11 Kasım 1930'da ABD'de patentini alan eski öğrencisi Leó Szilárd tarafından ortaklaşa icat edildi. Bu tasarımdaki üç çalışma sıvısı su, amonyak ve bütandır. Einstein buzdolabı, İsveçli mucitler Baltzar von Platen ve Carl Munters'ın orijinal üç sıvılı patentinin geliştirilmiş halidir.

<span class="mw-page-title-main">Project Y</span>

Project Y olarak da bilinen Los Alamos Laboratuvarı, Manhattan Projesi tarafından oluşturulan ve II. Dünya Savaşı sırasında Kaliforniya Üniversitesi tarafından işletilen gizli bir laboratuvardı. Laboratuvar kuruluş amacı, ilk atom bombalarını tasarlamak ve inşa etmekti. Robert Oppenheimer, 1943'te Norris Bradbury'nin yerine geçtiği Aralık 1945'e kadar görev yapan ilk yöneticiydi. Bilim insanlarının güvenliğini korurken çalışmalarını özgürce tartışabilmelerini sağlamak için laboratuvar New Mexico'nun ücra bir yerine yerleştirilmişti. Savaş zamanındaki laboratuvar, bir zamanlar Los Alamos Ranch School'un bir parçası olan binaları işgal ediyordu.