
Bağdat, Irak'ın başkenti ve en büyük kentidir.
Tanrı ya da ilah, Klasik teistik inanç sistemlerinde Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve tüm varoluşun temel kaynağı olarak görülen varlık. Tek tanrılı inançlarda evrenin tek yaradanı ve yöneteni olarak kabul edilir. Çok tanrılı inançlarda genelde ilahların cinsiyeti bulunur ve eril olanlarına tanrı, dişi olanlarına tanrıça denir. Tektanrılı ve henoteistik inançlardaki Tanrı kavramını tanımlamak için ise sadece tanrı sözcüğü kullanılabilir.
Kader ya da yazgı, önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışıdır. İster genel ister bireysel olsun, önceden belirlenmiş bir gelecek olarak algılanabilir. Felsefedeki determinizm hareketi, kader üzerine kuruludur. Kader kavramı aynı zamanda birçok farklı dinde de önemli yere sahiptir.
Monoteizm veya tek tanrıcılık, tek bir tanrının varlığına ya da Tanrı'nın birliğine duyulan inanç olarak tanımlanır. Monoteizm sözcüğü, etimolojik açıdan Yunanca mono (tek) ve theoi (tanrı) sözcüklerinden türemiştir.
Çoktanrıcılık ya da Politeizm, politeizm sözlük anlamıyla birden çok tanrıya inanmak, tapınmak manalarına gelmektedir. Sözcük, etimolojik açıdan, Yunanca πολύς poly (çok) ve θεοί theoiz (tanrı) sözcüklerinden türemiştir.

Tammuz veya Tamuz daha sonra İştar olarak da adlandırılacak İnanna tanrıçasının kocası olan bir Antik Mezopotamya tanrısıdır. Sümer, Akad ve bazı Sami halkların dinlerinde yer almış tanrıdan, Tanah gibi Musevi kaynaklarında da bahsedilmiştir.
Cahiliye Dönemi, İslamî literatürde Arap toplumunun İslam öncesi dönemine verilen ad. Cahiliye terimi, gerek Kur'an'da gerekse hadislerde Arapların İslam'dan önceki inanç, tutum ve davranışlarını İslam döneminkinden ayırt etmek veya benimsemek için kullanılmıştır.

Arap mitolojisi, Arapların İslamiyet öncesi çoktanrıcı inanç ve söylencelerini konu almakla birlikte Hristiyan, Yahudi ve İran dinlerinin de etkisinde kalmıştır. Samilerin bir kolu olan Arapların mitolojisinin bir özelliği de Sümer ve Mezopotamya mitolojisiyle devamlılık konumunda olmasıdır. Toplumların yaşamlarında bir sonraki kültür öncekileri yok etmez, Kutsal anlatılar alındıkları kaynaktan birtakım değişimlerle gelecek nesillere aktarılır ve devam ettirilir. Ayrıca o dönemde çevre bölgelerde yaşayan toplulukların mitolojileri ve inançları da Arap mitolojisiyle büyük oranda etkileşim gösterir. Arapların inanç sistemlerini oluşturmada diğer semitik toplumlarla etkileşim çok önemli roller oynamıştır.

Sahr bin Harb bilinen adıyla Ebu Süfyan, Mekke'nin fethi sırasında Müslüman olmuş ve 624-630 yılları arasında Mekke lideri. Tam adı "Ebu Süfyan Sahr bin Harb bin Ümeyye"dir.

Hiciv, hicviye ya da yergi, edebiyat ve sanatta, bir kişi, bir olay ya da durumun, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirildiği bir türdür..
İnçkend, Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati't-Türk'te;
İlāh, "tanrı" ile aynı anlama gelen bir Arapça terimdir. Dişil hâli "ilaha"dır ve bu tanrıça ile eşanlamlıdır. Dinsel inanışlarca kutsal görülen ve tapınılan doğaötesi bir varlıktır. İlah kelimesi İslami ritüellerde sıkça kullanılır: ezan, kelime-i şehadet.
Kargıma – Türk, Anadolu ve Altay halk inancında beddua. Kargış (Karış) ve Moğolcada Harah olarak da söylenir. Bir insan için kötü temennilerde bulunma ve bu amaçla Tanrı'ya yakarma. Anadoluda Karış Vermek tabiri lanet okumak, beddua etmek anlamında kullanılır. Ah ve Ah Etmek de benzer anlamlara sahiptir. “Ahım Çıktı” veya “Ahım Tuttu” deyimlerinde olduğu gibi. Kargımak fiili ile de kullanılır. Karga kuşu, hem rengi hem de Nuh tarafından kendisine kargındığı için bu adı almıştır. Karşıtı Alkımadır.

Abdullah b. Revâha el-Hazrecî, Sadru'l-İslam döneminin en meşhur şairlerinden birisidir. İslam peygamberi Muhammed'in sahabilerindendir ve İslam'ın müdafaası için şiirler söylemiştir. Döneminde özellikle bu bağlamda söylediği hiciv şiirleriyle tanınmıştır.

Tılsım, sahibine güç, enerji ya da başka bir takım faydalar sağlayan ve büyülü özelliklere sahip olduğuna inanılan bir nesnedir. Öte yandan tılsımlarla bir takım lanetlemeler ilişkilendirilebilir.
Hristiyanlığa göre cinsellik Tanrının bir armağanıdır. Hristiyanlığın kutsal kitabının ilk bölümünde şöyle yazar:
en-Nâbiğa ez-Zubyânî ,Câhiliye döneminin en meşhur Arap şairlerinden birisidir. Gerçek adı Ziyâd b. Mu'âviye b. Dibâb'dır. Ne var ki bilgeliği nedeniyle, Arapçada "dahi" yahut "büyük sanatçı" anlamına gelen "en-Nâbiğa" lakabıyla şöhret kazanmıştır. Şairin bu lakabı genç yaşta aldığı düşünülmektedir. en-Nâbiğa, asrının en önemli hiciv şairlerinden biridir.
Zuheyr b. Ebî Sulmâ (520-609?), Câhiliye döneminin en meşhur Arap şairlerinden birisidir. Önemli bir muallaka ve hiciv şairidir.
el-Hutay'a Arap edebiyatındaki en meşhur muhadram şairlerden biridir. Özellikle hicviyeleri sayesinde şöhret kazanmıştır.
Munâfere, Arap edebiyatı altında, hiciv sanatıyla ilişkili olan bir olgudur. Munâferede, iki rakip taraf, bir yargıcın önünde belirli bir takım savları savunurlar ve birbirleriyle mücadeleye girerlerdi. Arap hicvinin en kadim biçimlerine munâferelerde tesadüf edilmektedir. Munâfere organizasyonları, bilhassa İslam sonrasında gelişecek olan edebî tartışmaların filizlenmesine olanak sağlamıştır. İlk munâferelerin oldukça erken bir dönemde düzenlendiği düşünülmektedir.