İçeriğe atla

Lale Devri mimarisi

Lale Devri'nin en ikonik eserlerinden biri olan İstanbul'daki III. Ahmed Çeşmesi

Lale dönemi mimarisi, Osmanlı mimarisinin 18. yüzyılın başlarındaki bir dönemine verilen isimdir. Osmanlı mimarisinin mevcut klasik üslubuna yeni dekorasyon türleri dahil edildi ve çeşme ve kütüphane gibi yeni bina türleri önemli simge yapılar haline geldi. Tarz III. Ahmed dönemindeki barış içindeki ve mimari patronajın arttığı bir dönem olan Lale Devri (1718-1730) ile yakından ilişkilidir. Yine de yeni üslup III. Ahmed'in saltanatının başlangıcında da mevcuttu ve ondan sonra 1730'larda da belirgin olmaya devam etti. [1] Osmanlı kültürü ve mimarisindeki Avrupa etkileri, 1740'larda Osmanlı barok stilinin yaratılmasına yol açtı.

Arka plan

Osmanlı mimarisine 17. yüzyılın sonuna kadar klasik üslup hakimdi. Klasik üslup Mimar Sinan sayesinde büyük gelişme kaydetmişti. 18. yüzyıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu dış etkilere daha açık hale geldikçe, Avrupa tarzı Osmanlı mimarisinde etkili olmaya başladı.

Köprülü Amcazade Hacı Hüseyin Paşa'nın yalısı 18. yüzyılın başlarındaki bu yeni tarzın ilk habercilerinden birisidir.[2] Zamanla çürümeye başlayan bu ahşap köşkte muhtemelen Sultan I. Ahmed Camii'ndeki çinilerden esinlenilmiş boyalı paneller vardır. Benzer boyalı paneller yıllar sonra Topkapı Sarayı'ndaki III. Ahmet'in Odasında kullanılmıştır. [2]

Lale Devri olarak bilinen tarihi dönemin, Pasarofça Antlaşması'nın ardından 1718'de başladığı ve Patrona Halil isyanına kadar sürdüğü kabul edilir. Anlaşma sonucunda Osmanlı Devleti toprak kaybı yaşadı ancak aynı zamanda bir barış dönemini de başlamış oldu. Aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu ile Batı Avrupa arasında kültürler arası alışveriş ve meraka dair yeni bir çağ da başlamış oldu. [1] Lale Devri XV. Louis'in hükümdarlığı altında ortaya çıkan Fransız Rokoko stilinden (Barok stilinin bir parçası) önemli ölçüde etkilendi. [3] 1720'de Yirmisekiz Mehmed Çelebi başkanlığındaki bir Osmanlı elçiliği Paris'e gönderildi. Bu elçilik 1721'de geri döndüğünde Fransız Barok üslubuna dair raporları ve resimleri de beraberinde getirdi ve rapır ve resimler sarayda güçlü bir izlenim bıraktı. [2][4] [3] [1] Avrupa kökenli etkilenmelere ek olarak, Lale Devri dekorasyonu Safevi sanatı ve mimarisinden de güçlü bir şekilde etkilenmiştir; özellikle de İsfahan'da Şah Abbas döneminde görülen üslup. [3] Barış dönemine geçilmesi ve sarayın İstanbul'a dönmesi, başkentte yeniden inşaat faaliyetlerini hızlandırdı. Şehrin eski binalarının birçoğunu onarmak veya restore etmek için de önemli çabalar sarf edildi. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, bu inşaat ve restorasyon faaliyetinin canlandırılmasından büyük ölçüde sorumluydu. [2] 1719 depremi gibi diğer faktörler de yeni onarım çalışmalarını teşvik etmiş olabilir. [1]

Başlıca anıtlar ve gelişmeler

İlk Osmanlı kütüphaneleri

Avrupa'nın etkisiyle ortaya çıkan ilk trendlerden birisi bağımsız kütüphanelerin inşa edilmesidir. Osmanlı'da 17. yüzyılın sonlarına kadar, camilere veya diğer hayır kurumlarına bağlı olarak inşa edilen küçük kütüphaneler dışında bağımsız olarak kütüphane inşa edilmemişti. İlk bağımsız kütüphane, Köprülü Mehmed Paşa tarafından İstanbul'da oluşturulan külliyenin bir parçası olarak Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından 1678 yılında yaptırılan Köprülü Kütüphanesi'dir. [3] Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusundaki ve Paris Büyükelçiliği'nin hemen yanındaki Üçüncü Ahmed Kütüphanesi (Enderun kütüphanesi) 1719'da tamamlandı. [5] [2] Geç Klasik üslupta inşa edilmiştir, ancak kubbe köşelerinde pandantif olmaması ve pencerelerin üslubu gibi bazı detaylar Klasik tarzın sonunun bir habercisidir. [2] 18. yüzyılın başlarından kalma diğer bağımsız kütüphaneler arasında Şehit Ali Paşa Kütüphanesi ve Üsküdar'daki Ahmediye Kütüphanesi (1721) bulunmaktadır. Her biri bir kitap deposu ve bir okuma odasından oluşuyordu. [3] [2]

Saray mimarisi

Topkapı Sarayı Haremindeki Meyve Odası (1705)

1705 yılında III. Ahmed'in İstanbul'a dönüşünden kısa bir süre sonra, Topkapı Sarayı'nın Haremine yeni bir yemek odası eklendi. [1] Günümüzde "Meyve odası'' olarak bilinen oda, ahşap panellere boyanmış çiçek vazoları ve meyve kaseleri ile dikkat çekiyor. Çiçek motifleri ve betimlemeler Osmanlı sanatında ve dekorasyonunda daha önceden iyice yerleşmiş olsa da, bu resimler daha önceki örneklerden natüralist yönleriyle ayrılmaktadır. Bu özel süsleme tekniği Edirnekarī olarak biliniyordu ve 17. yüzyılın ikinci yarısında Edirne'de ortaya çıktı.

Zenanname'deki illustrasyon, Sadâbâd bahçelerindeki kadınları, arka planda kanal ve köşkleri gösterir.

Lale Devri'nin en önemli eserlerinden biri, Damat İbrahim Paşa tarafından 1722-1723'te III. Ahmed için tasarlanan ve inşa edilen yeni bir yazlık saray olan Sadâbâd Sarayı'dır. [3] [1] Saray arazisi, uzun ve mermer kaplı bir kanal olan Cedval-i Sim'i içeriyordu. Çevresinde bahçeler, köşkler vardı. Bu etraflı tasarım, Yirmisekiz'in Paris ve Versailles raporlarının bir sonucu olarak muhtemelen Fransız Lustschloss saraylarını taklit etti. [2] [3] Padişahın kendisine ait ana saray binası, Topkapı Sarayı'nın çoklu köşk ve avlularının aksine tek bloktan oluşmaktaydı ve belki de bu şekilde tasarlanan ilk Osmanlı sarayıydı. [3] Bununla birlikte, padişah kendi sarayına ek olarak, saray üyelerini kanal boyunca kendilerine ait köşkler inşa etmesi için teşvik etti. İstanbul sakinleri de çevreyi geziler ve piknikler için bir eğlence alanı olarak kullandılar. [1]

Çeşmeler ve sebiller

Lale Devri tarzının doruk noktası, çoğunlukla 1728 ve 1732 yılları arasında inşa edilmiş bir dizi anıtsal bağımsız çeşmedir. [2] [3] Su, Lale Devri mimarisinde ve İstanbul'un kentsel peyzajında geniş bir rol üstlendi. 18. yüzyılın ilk yarısında İstanbul'a su temin eden yapılar yenilenmiş ve genişletilmiştir. 1732'de önemli bir su dağıtım deposu olan taksim, (deponun adı) ilk olarak Taksim Meydanı'nda inşa edildi. [2] Yeni çeşmelerin Osmanlı mimarisinde eşi benzeri görülmemişti. Bunlardan ilki ve en dikkat çekici olanı 1728 yılında Ayasofya'nın yanına ve Topkapı Sarayı'nın dış kapısının önüne yapılan III. Ahmed Çeşmesidir. [2] [3] Yapının içindeki bir sarnıçtan su çekilmiştir. [2] Dış cephedeki taş duvarlar çok ince bitkisel süslemeler ve kaligrafik yazıtlarla oyulmuştur.

Sonrası: Osmanlı baroğu

1740'larda tam anlamıyla yeni bir Osmanlı/Türk "barok" üslubu ortaya çıktı ve hızla Lale Devri üslubunun yerini aldı. [3] [1] Bu geçiş, Klasik tarzın sonunun işaretiydi. [3] Lale Devri'nden sonra, Osmanlı mimarisi açıkça Avrupa mimarisini taklit etti, böylece Avrupa'daki mimari ve dekoratif eğilimler aynı zamanda veya kısa bir gecikmeden sonra Osmanlı İmparatorluğu'na yansıdı. [3] Değişiklikler özellikle binaların genel biçimlerinden ziyade süslemelerde ve detaylarda belirgindi, ancak daha sonrasında Avrupa'dan etkilenilmiş yeni bina türleri de tanıtıldı.[4]

Bibliyografya

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h Rüstem 2019.
  2. ^ a b c d e f g h i j k l Goodwin 1971.
  3. ^ a b c d e f g h i j k l m Kuban 2010.
  4. ^ a b "Architecture; VII. c. 1500–c. 1900". The Grove Encyclopedia of Islamic Art and Architecture. Oxford University Press. 2009. ISBN 9780195309911.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: ":5" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  5. ^ Sumner-Boyd & Freely 2010.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Topkapı Sarayı</span> İstanbulda bir saray

Topkapı Sarayı, İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.

<span class="mw-page-title-main">I. Abdülhamid</span> 27. Osmanlı padişahı (1774–1789)

I. Abdülhamid, 27. Osmanlı padişahı ve 106. İslam halifesidir. III. Ahmet'in oğlu ve III. Mustafa'nın kardeşidir.

<span class="mw-page-title-main">İshak Paşa Sarayı</span> Tarihî saray

İshak Paşa Sarayı; Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bulunan bir saraydır. Yapımına 1685 yılında başlanan ve 1784'te tamamlanan saray; içinde barındırdığı cami, türbe, kütüphane, mahzenler, koğuşlar, harem ve selamlık bölümleri ile büyük bir yapı kompleksidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmesine karşın genel olarak Selçuklu mimarisinden izler taşıyan İshak Paşa Sarayı'nda; Batı kökenli barok, gotik, rokoko ve ampir gibi sanat akımlarının etkileri de gözlemlenir. 2000 yılından beri UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">III. Ahmed</span> 23. Osmanlı padişahı (1703–1730)

III. Ahmed divan edebiyatındaki mahlasıyla Necib, 23. Osmanlı padişahı, 102. İslam halifesi ve Lale Devri padişahıdır.

<span class="mw-page-title-main">Çırağan Sarayı</span> Türkiyenin İstanbul ilinde bulunan tarihi saray

Çırağan Sarayı, İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray.

<span class="mw-page-title-main">Tophane Çeşmesi</span>

Tophane Çeşmesi ya da I. Mahmud Çeşmesi, İstanbul’un Tophane Meydanı'nda yer alan çeşmedir. Osmanlı Padişahı I. Mahmud tarafından 1732 yılında yaptırılmıştır. İstanbul’un üçüncü büyük çeşmesidir ve şehirdeki en yüksek duvarlı çeşmedir. Tarih kitabesi şair Nafihi'ye aittir. 1. Mahmud Han Çeşmesi adıyla da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Lale Devri</span> Osmanlı Devleti tarihinde bir döneme verilen isim

Lâle Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren gerileme devri içinde yaşanmış bir ara dönemdir. Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.

<span class="mw-page-title-main">Köprülü Fazıl Mustafa Paşa</span> 97. Osmanlı sadrazamı

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa,, II. Süleyman saltanatında, 25 Ekim 1689 - 19 Ağustos 1691 tarihleri arasında bir yıl dokuz ay yirmi beş gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">Levni</span> Osmanlı halk şairi

Levni, asıl adı Abdülcelil Çelebi, Osmanlı minyatür sanatçısı, halk şairi.

<span class="mw-page-title-main">III. Ahmed Çeşmesi</span>

III. Ahmet Çeşmesi, İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın giriş kapısı ile Ayasofya arasında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın önerisiyle III. Ahmed tarafından Perayton isimli bir Bizans çeşmesinin yerine inşa ettirilen çeşmedir. Türk rokoko tarzının en güzel örneklerinden olan çeşmenin yapım tarihi 1728'dir. Mimar Ahmet Ağa tarafından yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Yirmisekiz Mehmed Çelebi</span> Osmanlı devlet adamı

Yirmisekiz Mehmed Çelebi, Osmanlı devlet adamı.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı mimarisi</span> Osmanlı mimarisine genel bakış

Osmanlı mimarisi, Osmanlı İmparatorluğu'nun beylik olarak kurulup, imparatorluk olarak yayıldığı ve hüküm sürdüğü dönemlerde inşa ettiği veya fikir öncülüğü yaptığı mimari üslupları ve eserleri kapsar. Osmanlı mimarisi kendinden önce gelen Erken dönem Anadolu Türk mimarisi, Selçuklu mimarisi, Bizans mimarisi, İran mimarisi ve Memlük mimarisi'nden etkilenmiştir. Osmanlı mimarisinin, Akdeniz ile Ortadoğu mimari geleneklerinin sentezi olduğunu düşünen mimarlık eleştirmenleri de vardır. Her ne kadar farklı dönemlerdeki ihtiyaca ve teknolojiye göre farklı yapı türleri inşa edildiyse de, genelde Osmanlı'nın hakim olduğu bölgelerde camiler ve çevresinde yapıların inşa edilmesi sıklıkla rastlanan bir olguydu. Camiler, çevrelerine yapılan sosyal yapılarla birlikte bir külliye teşkil ediyorlardı.

<i>Surname-i Vehbi</i>

Surname-i Vehbi, padişah III. Ahmed’in dört oğlunun 1720’de gerçekleşen ve 15 gün süren sünnet şenliklerini anlatan ve şair Seyyid Vehbi tarafından kaleme alınmış mensur eserdir.

Osmanlı döneminde İstanbul

Fatma Sultan III. Ahmed ile Emetullah Kadın'ın kızı. Nevşehirli Ibrahim Paşa'nın eşi.

Ümmü Gülsüm Sultan, Osmanlı Padişahı III. Ahmed'in kızı.

<span class="mw-page-title-main">Hacı Beşir Ağa</span> Osmanlı Sultanının Konstantinopolisteki sarayındaki baş hadım

Hacı Beşir Ağa, Osmanlı haremi kızlar ağası.

Atike Sultan Osmanlı prenses, Sultan III. Ahmed'in kızı.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul mimarisi</span> İstanbul mimarisine genel bakış

İstanbul mimarisi, şehrin tüm semtlerinde silinmez bir iz bırakan birçok etkiyi yansıtan yapıların geniş bir karışımını tanımlar. Şehrin antik kısmı hala kısmen, şehri istiladan korumak için İmparator II. Theodosius tarafından 5. yüzyılda yaptırılan Konstantinopolis Surları ile çevrilidir. Kent içindeki mimari, Bizans, Ceneviz, Osmanlı ve modern Türkiye kaynaklarından gelen bina ve yapıları içermektedir. Kentin mimari açıdan önemli birçok varlığı vardır. İstanbul, uzun tarihi boyunca kültürel ve etnik bir eritme potası olarak ün kazanmıştır. Sonuç olarak şehirde gezilecek çok sayıda tarihi cami, kilise, sinagog, saray, kale, kule ve sarnıçlar bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı barok mimarisi</span>

Osmanlı Barok mimarisi, aynı zamanda Türk barok mimarisi olarak da bilinir, 18. yüzyıl ve 19. yüzyılın başlarında Avrupa barok mimarisinden etkilenilen Osmanlı mimari dönemidir. Lale Devri ve Lale Devri mimarisindeki değişimlerin ardından gelen bu tarz, Osmanlı mimarisinin klasik tarzından ayrılışını temsil etmektedir ve geleneksel Osmanlı bina tiplerine yeni dekoratif formlar eklemiştir. 1740'larda I. Mahmud'un (1730-1754) saltanatı sırasında ortaya çıkmış ve bu dönemin en önemli erken döneme ait eseri, 1755'te tamamlanan Nuruosmaniye Camii olmuştur. 18. yüzyılın ortalarında Avrupa etkilerine dayanan yeni bina tipleri de tanıtılmıştır. Tam anlamıyla Barok tarzda inşa edilen son eserler, II. Mahmud (1808-1839) döneminde 19. yüzyılın başlarında inşa edilen Nusretiye Camii gibi yapılar olmuştur. Ancak 1820'lerden sonra Avrupa etkisinde yeni tarzlar ortaya çıkmış ve barok tarzının yerini almıştır.