
Ak pelikan, beyaz pelikan ya da ak kutan, pelikangiller (Pelecanidae), familyasından çok büyük bir su kuşu türüdür. Avrupa'nın güneydoğusundan Asya'ya yayılan bölgede ve Afrika'da bataklıklarda ve sığ göllerde yaşar.
Biyolojide filogenetik çeşitli organizma grupları arasındaki evrimsel ilişkinin araştırmasıdır. Bu ilişkiler filogeni olarak adlandırılır. Filogenetik terimi Yunanca kökenlidir, "kabile, ırk" anlamına gelen file veya filon (φυλή/φῦλον) ve doğumla ilişkili anlamındaki genetikos (γενετικός) terimlerinden türetilmiştir. Organizmaların sınıflandırması ve adlandırması olan taksonomi, filogenetikten büyük miktarda etkilenmiştir ama yöntemsel ve mantıksal olarak farklıdır. Bu iki saha, "kladizm" veya "kladistik" olarak bilinen filogenetik sistematik bilim dalında örtüşürler. Filogenetik sistematikte taksonları birbirinden ayırt etmek için sadece filogenetik ağaçlar kullanılır. Evrimsel hayat ağacının araştırılması için filogenetik analiz yöntemleri vazgeçilmez hâle gelmiştir.

Pelikan, monotipik pelikangiller (Pelecanidae) familyasını ve Pelecanus cinsini oluşturan iri su kuşu türlerinin ortak adı. Uzun gagaları, avlanmak için kullandıkları ve yutmadan önce gagalarıyla topladıkları avın bulunduğu suyu süzmeye yarayan geniş boğaz keseleri en ayırt edici özellikleridir. Kahverengi pelikan, Peru pelikanı dışındaki türlerinin tüyleri genellikle soluk renklidir. Tüm türlerinin gagaları, keseleri ve yüzlerindeki tüysüz deri, üreme mevsiminden önce parlak renklere kavuşur. Yaşayan sekiz türü dönencelerden ılıman kuşağa kadar olan bölgelerde yaşar ancak Güney Amerika'nın iç kısmında, kutup bölgelerinde ve açık denizde bulunmazlar. Pelikanlara ait fosil kayıtları Fransa'da Oligosen döneminden kalma ve günümüz pelikanlarının gagasına benzeyen fosil buluntularıyla birlikte en az 30 milyon yıl öncesinden itibaren vardır. Uzun süre fregat kuşları, karabataklar, tropik kuşları ve sümsük kuşları ile akraba olduğu düşünülen pelikanlar günümüzde Pelikansılar (Pelecaniformes) takımında sınıflandırılır ve en yakın akrabaları ise pabuç gagalı ve hamerkoptur. Aynı takım içinde yer alan aynaklar, kaşıkçılar ve balıkçıllar ise uzak akrabalarıdır. Genellikle su yüzeyinde ya da yüzeye yakın yakaladıkları balıklarla beslenirler ve kıyılar ile göllerde yaşarlar. Koloniler oluşturarak üreyen pelikanlar sıklıkla toplu olarak avlanır. Beyaz tüylü dört türü yerde yuva yaparken kahverengi ya da gri renkli diğer dört türü ise ağaçlarda yuvalanmayı tercih eder.

Doğal seçilim, canlıların fenotiplerindeki farklılıklardan ötürü hayatta kalma şansının ve üreme başarısının değişkenlik göstermesidir. Evrimin esas mekanizmalarından biri olup, bir popülasyonun nesiller boyunca karakteristik olan kalıtsal özelliklerindeki değişimdir. Charles Darwin, kendi görüşüne göre kasıtlı olarak gerçekleştirilen yapay seçilime karşılık kendiliğinden gerçekleşen "doğal seçilim" terimini popülerleştirmiştir.

Popülasyon genetiği, popülasyonlardaki fertlerin benzerlik ve farklılıklarının kaynaklarını, bunun yanında popülasyonlardaki alel frekansının dağılımlarını ve değişimlerini araştıran bir genetik altdalıdır.
Biyolojide adaptasyonun birbiriyle ilişkili üç anlamı vardır. İlk olarak, organizmaları çevrelerine uyduran ve evrimsel uygunluklarını artıran dinamik evrimsel doğal seçilim sürecidir. İkinci olarak, bu süreç sırasında popülasyonun ulaştığı bir durumdur. Üçüncü olarak, her bir organizmada işlevsel bir role sahip olan, doğal seçilim yoluyla korunan ve evrimleşen fenotipik bir özellik veya adaptif bir özelliktir.
Rastgele genetik sürüklenme, alel sürüklenmesi veya Wright etkisi olarak da bilinen genetik sürüklenme, bir popülasyondaki mevcut bir gen varyantının (alel) frekansında rastgele şansa bağlı olarak meydana gelen değişimdir.

Profesor Sir Ronald Aymler Fisher bir İngiliz istatistikçi, biyolog ve genetik bilimcidir.

Makaroni pengueni, penguengiller (Spheniscidae) familyasından Güney Amerika, Güney Afrika ve Antarktika Yarımadası arasında kalan bölgede yaşayan bir penguen türüdür. Sorguçlu penguenler (Eudyptes) olarak adlandırılan penguen cinsinin altı türünden birisidir. Kraliyet pengueni ile akrabalığı vardır ve bazı kesimler bu ikisini tek tür olarak ele alırlar. Sarı bir sorgucu olup, yüzü ile üst kısmı siyahtır ve beyaz olan alt kısımdan keskin bir şekilde ayrılır. Yetişkinler ortalama 5,5 kg (12 lb) ağırlığında ve 70 cm uzunluğundadır. Erkek bireyleri, dişi bireylerinden daha büyük boyuttadır ve gagaları daha uzundur. Makaroni penguenleri göçmendir, istisnai durumlarda yuvalama mevsimi dışında karada görülürler. Yaşam süreleri 8 ila 15 yıl arasında değişir.

Hayvan refahı, hayvanların fiziksel ve psikolojik açıdan sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmelerini sağlamayı amaçlayan bir akım. Hayvanların refahını tespit etmede kullanılan ölçütlerden bazıları davranışlar, fizyoloji, ömür ve üremedir.

Darwin ispinozları veya Galapagos ispinozları (Geospizinae), 14 veya 15 türden oluşan bir ötücü kuşlar grubu. Darwin ispinozlarının hangi kuş ailesine ait oldukları tam olarak açıklık kazanmamış olsa da gerçek İspinozgiller (Fringillidae) ile akraba olmadıkları bilinmektedir. Örnekleri ilk olarak Charles Darwin tarafından, onun HMS Beagle gemisi ile yaptığı ikinci yolculuğu sırasında Galapagos adalarında toplanmıştır. Darwin ispinozları türlerinden on üçü Galapagos adalarında bulunurken bir tanesi de Cocos Adası'nda bulunur.

Cinsel seçilim veya eşeysel seçilim, Charles Darwin'in 1859 tarihli kitabı Türlerin Kökeni'nde açıkladığı kavramdır. Doğal seçilimin temel dayanaklarından biri olarak kabul edilen cinsel seçilim yaşam erkek bireyler arasında yaşanan dişiye sahip olma savaşından ileri gelmektedir. Charles Darwin'e göre cinsel seçilim: ...hayatta kalma çabasına bağlı değil, fakat erkekler arasında dişilerini baştan çıkarma çabasına bağlıdır, sonuç da başarısız olan rakibin ölümü değildir; ancak daha az veya hiç yavru olmamasıdır. ...herhangi hayvanın dişi ve erkeği ortak genel alışkanlıklara sahipse.. ancak yapı, renk veya desenleri açısından farklılıklar gösteriyorsa, bu tip farklılıklara genel anlamda cinsel seçilim neden olmuş olur.
Makro evrim, ayrılmış gen havuzunun bölümlerindeki evrimdir. Makro evrim çalışmaları; mikro evrimin girdisiyle sadece tek bir tür içinde olmayan canlılar sınıflandırılmasında tür seviyesinin üzerindeki grup ve kategorilerde görülen tüm evrimsel değişimlerdir.

Handikap ilkesi, ilk olarak biyolog Amotz Zahavito tarafından 1975 yılında önerilen bir hipotez olup birbirlerini yanıltma veya blöfle bir şeyi elde etmek amacında olan hayvanlar arasında evrimin "dürüst" ve güvenilir iletişim sinyallerinin de oluşmasına yardımcı olduğunu açıklar. Bu anlamda Handikap ilkesi, güven verici sinyallerin ve buna dair işaretlerin, gönderen birey için çok kıymetli olması gerektiğini ve belli bir özelliğe daha az sahip olan bir canlı bireyin buna gücü yetmeyeceği şekilde gönderen için pahalıya mal olması gerektiğini öne sürer.
Mikro evrim, tek bir canlı türü ve bu türün popülasyonları içinde çeşitli seleksiyonlar sonucu oluşan tüm küçük değişimler ve evrimleşme olayları. Bu anlamda mikro evrim, bir popülasyonun gen sıklığında küçük ölçekte oluşan değişimlerin evrimidir.
Grup seçilimi, evrimsel biyolojide Charles Darwin'e dayanan ve 1962 yılında İngiliz zoolog Vero Wynne-Edwards tarafından geliştirilmiş olan bir kavram. Grup seçilimi düşüncesi, doğal seçilimin bireyler düzeyinde gerçekleşmediğini, grup düzeyinde gerçekleştiğini ve seçilim birimlerinin de grup düzeyinde yer aldığını varsayar.
Eşeyli üremenin evrimi, şu an güncel olan birkaç farklı bilimsel hipotez tarafından açıklanmaktadır. Eşeyli yolla üreyen tüm organizmalar tek hücreli ökaryot bir türden türemiş olup tek bir ortak atadan gelmektedir. Birçok protist, çok hücreli bitkiler, hayvanlar ve mantarlar gibi eşeyli üreme yoluyla çoğalırlar. Bdelloidea veya herhangi bir döllenme meydana gelmeden meyve oluşturabilme özelliğine sahip bazı partenokarp bitkiler gibi, ikinci derecede bu özelliği kaybetmiş olan bazı türler de bulunmaktadır. Eşeyli üremenin evrimi birbirleriyle ilişkili ama birbirlerinden farklı olan iki değişik konuyu ele alır. Bunlardan birincisi eşeyli üremenin kökeni, diğeri ise eşeyli üremenin korunarak devamlılığın sağlanmasıdır. Ancak eşeyli üremenin kökenine dair hipotezlerin deneysel olarak test edilmeleri zor olduğundan, güncel araştırmalar daha ziyade eşeyli üremenin nasıl korunduğu ve sürdürüldüğüne odaklanmıştır.

Kuluçka paraziti ya da kuluçka asalağı organizmalar, kuşlar, balıklar ve böcekler arasında bulunan ve üremek için kendi türlerinin ya da başka türlerin yuvalarına yumurtalarını bırakarak ve yavrularını konak organizmalara besleterek büyütme stratejisi olan ve bir çeşit kleptoparazitizm sayılabilecek kuluçka parazitliğini seçmiş olan organizmalardır. Bu sayede parazit ebeveyn yuva yapmak ve yavruları büyütmek gibi işlere vakit ayırmadan zamanlarını daha fazla besin aramak ve yavrulamak için kullanabilmektedir. Ayrıca yumurtaları birkaç yuvaya birden dağıtarak rakunlar gibi tehditler tarafından yumurtaların yok edilmesi riskini de en aza indirebilmektedirler. Bu davranış şekli konak tür için zarar verici olduğundan genellikle parazit ve konak tür arasında bir evrimsel silahlanma yarışına neden olur.

Üreme başarısı bir bireyin her bir üreme sırasında ya da yaşamı boyunca yavru üretebilmesi olarak tanımlanır Bu yalnızca bir bireyin ürettiği yavruların sayısı ile sınırlı değildir ama aynı zamanda bu yavruların da üreme başarılarını kapsar. Bireysel başarı bir genotipin uyum gücü için mutlaka bir belirleyici değildir çünkü şans ve çevre faktörlerinin bu belirli genler üzerinde hiçbir etkisi yoktur; bu nedenle üreme başarısı seçilim değerinden farklıdır. Üretilen yavrular fiilen üreme popülasyonunun içine katıldığında üreme başarısı seçilim değerinin bir parçası hâline gelir. Eğer yavru niceliği ve niteliği birbiri ile ilişkilendirilebilirse bu öneri geçerli olur ama eğer nicelik ile nitelik arasında bir ilişki yoksa üreme başarısı daha etkin olarak ölçülebilmek için genç yavruların hayatta kalma oranını öngören özelliklerle uyum içinde olacak şekilde ayarlanmalıdır. Nitelik ve nicelik üreme ve hücre onarımı ile doğru dengeyi bulmak için önemlidir ve soma hücrelerine yatırım teorisi daha uzun bir yaşam süresinin üreme özelliğinden ödün verme ile mümkün olacağını ve dolayısıyla da uzun ömürlülüğün her zaman yüksek üreme verimliliği ile ilişkilendirilemeyeceğini önerir. Üreme başarısında ebeveynlik yatırımı anahtar bir faktördür çünkü yavruların daha iyi bakımını yapmak onlara sıklıkla daha sonraki yaşamlarında bir seçilim değeri avantajı verecektir. Eş seçimi ve cinsel seçilim de üreme başarısında önemli faktörlerdir ve bu da bireysel seçimlerin ve sonuçlarının genetik farklılıklardan daha önemli olduğunu gösterdiğinden üretim başarısının seçilim değerinden neden farklı olduğunun bir başka önemli nedenidir. Üreme başarısı nesiller üzerinden ölçüldüğü için bir popülasyonu ya da bir bireyi gelişimlerini gözlemlemek için daha uzun süre boyunca izleyen uzun süreli araştırmalar tercih edilen araştırma yöntemidir. Tek bir yıl ya da üreme mevsimindeki varyasyonun etkilerini olumsuzlayacağı için de uzun süreli araştırma yöntemi tercih edilir.

İnsanlarda cinsel seçilim, insanlarda işleyen şekliyle, Charles Darwin'in, geliştirdiği doğal seçilim teorisinin bir unsuru olarak tanıttığı cinsel seçilim kavramının bir parçasıdır. Cinsel seçilim, bir bireyin, yüksek üreme başarısını yakalayabileceği karşı cinsten bir eşi seçmesiyle gerçekleşen biyolojik bir süreçtir. Çoğu organizma, gelecek nesiller için genomlarına katkı sağlaması amacıyla, en iyi eş için kendi cinsiyle rekabet eder. Bu, uzun yıllardır insan evrimini şekillendirmiştir ama insanların eşlerini nasıl seçtiği hala tam olarak anlaşılamamıştır. Cinsel seçilim, insanlara nazaran, hayvanlarda oldukça farklı bir şekilde işler çünkü hayvanlar, üremeye yönelik evrimsel baskıyı daha fazla hisseder ve bir eşi rahatlıkla reddedebilir. Her ne kadar neoteninin cinsel seçilimden kaynaklandığı belirtilse de cinsel seçilimin insan evrimindeki rolu kesin olarak belirlenememiştir. Cinsel seçilimin, anatomik olarak modern insanın beyin evriminde bir rolü olduğu öne sürülmüştür, bir diğer değişle, sosyal zekadan sorumlu yapılar, hayatta kalma ihtimalini artırmaktan ziyade kur yapmakta kullanılan bir süs olarak pozitif seçilime tabi tutuldu. Bu süreç, Ronald Fisher'in Fisher'in kaçış süreci modelinde, ana hatlarıyla çizdiği şekilde gelişti.