İçeriğe atla

LDL reseptörü

LDL reseptörünün 5 sayılı ligand bağlayıcı modülü, koordine ettiği kalsiyum atomu (gri) ile. Sarı ve kırmızı toplar bir sülfat iyonudur.

LDL reseptörü kolesterol zengini LDL'nin endositozuna aracılık eden bir reseptör proteindir. Hücre yüzeyinde bulunan bu reseptör, LDL taneciklerinin fosfolipit dış tabakasında yer alan apoB100 proteinini tanır. Reseptör ayrıca kilomikron kalıntıları ve VLDL kalıntılarında (IDL) bulunan apoE proteini de tanır. Brown ve Goldstein, familyal hiperkolesterolemiyi araştırırken LDL reseptörünü keşfettikleri için bir Nobel Ödülü kazanmışlardır.

Reseptörün fonksiyonu

LDL Reseptör yolu. LDL tanecikleri (mavi üçgenler) LDL reseptörüne (kırmızı) bağlanırlar, bu reseptörler klatrin (yeşil) kaplı çukurlara (kaveola'lara) taşınırlar (1). Bu çukur tomurcuklanıp hücre içine, klatrin kaplı bir vezikül (2) olarak alınır. Vezikülün üzerindeki klatrinler tekrar hücre yüzeyine geri giderler (3), vezikül ise bir "geç endozom" (4) ile kaynaşır. Buradaki asit ortam yüzünden LDL, reseptöründen ayrışır, reseptör bir geri dönüşüm vezikülü (5) ile hücre yüzeyine geri gider. LDL lizozomda (6) parçalanır, içindeki kolesterol (kahverengi noktalar) onun membranına dahil olur, protein bölümünü oluşturan amino asitler (küçük üçgenler) ise sitoplazmaya geçer.

LDL reseptörü hücre yüzeyindeki klatrin kaplı çukurlarda bulunur. Adaptin aracılığıyla LDL'ye bağlandıklarında hücre zarından kopup hücre içinde klatrin kaplı veziküllere dönüşürler. Böylece hücre yüzeyine bağlanmış olan LDL, endositoz yoluyla hücre içine alınmış olur. Bu süreç başlıca karaciğer hücrelerinde olmak üzere (kan dolaşımındaki LDL'nin %70'i karaciğer tarafından emilir) tüm çekirdekli hücrelerde gerçekleşir. Arter çeperlerindeki hücreler tarafından LDL'in endositozu ve LDL'deki kolesterolun bu hücrelerde birikmesi aterosklerozun başlatır. Ateroskleroz kardiyovasküler hastalıkların çoğunun kökeninde yer alır.

Örtülü veziküller hücre içine alındıktan sonra klatrin örtüsünü atar ve asidik bir geç endozom ile kaynaşır. Ortamın asitliği reseptörün biçiminde bir değişikliğe neden olur ve bunun sonucunda ona bağlı olan LDL salınır. Bunun ardından reseptörler ya imha olur ya da endositik döngü yoluyla hücre yüzeyine geri gider. Hücre yüzeyindeki nötral pH reseptörün ilk şeklini tekrar almasını sağlar, böylece başka bir LDL taneciğine bağlanmaya hazır hale gelir.

Hücrede reseptörlerin sentezi hücre içindeki serbest kolesterol düzeyi tarafından düzenlenir. Eğer hücrenin ihtiyacından fazla miktarda kolesterol varsa reseptör geninin transkripsiyonu engellenir. LDL reseptörleri endoplazmik retikulumda bulunan ribozomlarda sentezlenir, Golgi aygıtında değişime uğrayıp veziküller içinde hücre yüzeyine giderler.

Reseptörün yapısı

LDL reseptör (LDLR) ailesi reseptörlerinin benzer protein dizilerinin şematik gösterimi. Kırmızı, ligand bağlama bölgesi; Sarı, EGF-benzeri bölge; yeşil, O-bağlı şeker bölgesi; mavi, transmembran bölge; lacivert, NPxY bölgesi.

LDL reseptörü karma bir protein olarak tarif edilebilir. Farklı işlevlere sahip ve birbirinden bağımsız olarak çalışabilen bölgelerden oluşur.

LDL reseptörünün N-ucu yedi dizi tekrarından oluşur. Bu dizilerin her biri yaklaşık 40 amino asit uzunluğunda olup altışar sistein içerir, bu tekrarların dizileri birbiri ile %50 oranında aynıdır. Bunların her biri bir ligand bağlayıcı (LB) bölgedir. Her bir tekrar dizisindeki sistein kalıntıları disülfür bağları oluştururlar ve bir kalsiyum iyonunu koordine ederek oktahedral bir örgü (ing. lattice) meydana getirirler. Bu LB bölgeleri ile LDL arasındaki etkileşimin ayrıntıları tam bilinmemekle beraber her bir LB bölgesinin LDL'yi ayrı olarak kavradığı tahmin edilmektedir. ApoB'nin bağlanması 2-7 sayılı tekrar dizilerini gerektirmekte, apoE'nin bağlanması ise yalnızca 5 sayılı tekrar dizisini gerektirmektedir.

Ligand bağlayıcı bölgenin yanı başında epidermal büyüme faktörü öncülü homoloji bölgesi (ing. epidermal growth factor (EGF) precursor homology domain) adlı bölge bulunur. Bu bölge EGF öncül geni ile %30 homoloji gösterir. EGFP bölgesinin reseptöre bağlı ligandın salınma aşamasıyla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Endozomdaki asidik (pH 5.0) ortamda reseptörde meydan gelen biçimsel değişiklik bu bölgeyi ligand bağlayıcı 4 ve 5 sayılı tekrar bölgelerine yaklaştırır, bunun sonucunda da LDL reseptörden ayrılır.

Proteinde yer alan üçüncü bir bölge O-bağlantılı oligosakkaritlerle zengindir ama bilinen bir fonksiyonu yoktur. Bu bölgenin eskiden reseptörü hücre dışı matriksten dışarı doğru itmeye yaramış olabileceği öne sürülmüştür.

Proteinin hidrofobik aminoasitlerden oluşan bölümü onun hücre zarına bağlı kalmasını sağlar. Reseptörü hücre içinde kalan C-ucu bölgesinde, onun imali sırasında hücre zarına yollanmasını sağlayan bir sinyal dizisi vardır. Bu bölgede reseptör ile klatrin arasında bir köprü kuran adaptin proteinine bağlanmayı sağlayan bir dizi vardır. Adaptin, LDL reseptörünün klatrin örtülü çukurlarda toplanmasını sağlar.

Hiperkolesterolemi ile bağlantısı

LDL reseptöründeki mutasyonlar beş grup halinde sınıflandırılabilir. Bunların her biri hiperkolesterolemiye neden olabilir:

  • Sınıf 1 Endoplazmik retikulumda reseptörün sentezine engel olur.
  • Sınıf 2 mutasyonlar reseptörün olgunlaşması için gitmesi gerekn Golgi cihazına taşınmyı engeller.
  • Sınıf 3 mutasyonlar LDL'nin reseptöre bağlanmasını engeller.
  • Sınıf 4 mutasyonlar reseptör-ligand kompleksinin hücre içine alınmasını engeller.
  • Sınıf 5 mutasyonlar içeri alınan reseptörlerin hücre yüzeyine geri gitmesini engeller. Bu mutasyonun doğurduğu fenotip diğerleri kadar ciddi değildir, çünkü hep yeniden sentezlenmesi gerekse de hücre yüzeyinde reseptör vardır.

Kaynakça

  • Brown MS, Goldstein JL (1979). "Receptor-mediated endocytosis: insights from the lipoprotein receptor system". Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 76 (7). ss. 3330-7. PMID 226968. 
  • Hobbs HH, Brown MS, Goldstein JL (1993). "Molecular genetics of the LDL receptor gene in familial hypercholesterolemia". Hum. Mutat. 1 (6). ss. 445-66. doi:10.1002/humu.1380010602. PMID 1301956. 
  • Fogelman AM, Van Lenten BJ, Warden C; ve diğerleri. (1989). "Macrophage lipoprotein receptors". J. Cell Sci. Suppl. Cilt 9. ss. 135-49. PMID 2855802. 
  • Barrett PH, Watts GF (2002). "Shifting the LDL-receptor paradigm in familial hypercholesterolemia: novel insights from recent kinetic studies of apolipoprotein B-100 metabolism". Atherosclerosis. Supplements. 2 (3). ss. 1-4. PMID 11923121. 
  • May P, Bock HH, Herz J (2003). "Integration of endocytosis and signal transduction by lipoprotein receptors". Sci. STKE. 2003 (176). ss. PE12. doi:10.1126/stke.2003.176.pe12. PMID 12671190. 
  • Gent J, Braakman I (2004). "Low-density lipoprotein receptor structure and folding". Cell. Mol. Life Sci. 61 (19-20). ss. 2461-70. doi:10.1007/s00018-004-4090-3. PMID 15526154. 

Dış bağlantılar


Bu madde 'nin çevirisidir.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kolesterol</span> kan plazmasında taşınan bir tür sterol

Kolesterol, hayvanların vücut dokularındaki hücre zarlarında bulunan ve kan plazmasında taşınan bir sterol, yani bir steroid ve alkol birleşimidir. Daha düşük miktarlarda bitkilerde de bulunur. İlk defa 1754'te safra taşlarında kolesterol bulunduğu için bu maddenin ismi Yunanca chole- (safra) ve steros (katı) sözcükleri ile kimyadaki -ol ekinden türetilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Lipoproteinler</span>

Lipoproteinler, hem protein hem lipitlerden oluşan biyokimyasal bileşimlerdir. Bu proteinler bir bütünün parçası olmalarından dolayı apolipoprotein diye adlandırılırlar.

Apolipoprotein E (apoE), kandaki lipoproteinlerde bulunan belli başlı apolipoproteinlerden biridir. Yüksek trigliserit içerikli lipoproteinlerin normal katabolizması için gereklidir. Bu bağlamda apoE'nin işlevi, lipoproteinlerin karaciğer ve diğer organlara alımından sorumlu olan, LDL ve ApoE reseptörleri için ligand olmaktır. Apolipoprotein E, ilk olarak lipid metabolizması ve kalp hastalıklarında oynadığı rolden dolayı önem kazanmıştır. Daha yakın zamanlarda lipoprotein metabolizmasıyla doğrudan ilgili görülmeyen, Alzheimer hastalığı, immün (bağışıksal) regülasyon ve biliş (cognition) gibi biyolojik süreçlerle olan ilişkisi olduğu da gösterilmiştir. ApoE bozuklukları, şilomikron ve VLDL artıklarının yavaş atılmasına yol açtığından, bu durum kolesterol ve trigliserit düzeylerinin yüksek olduğu kalıtsal disbetalipoproteinoma veya tip 3 hiperproteinoma'da görülür.

Çok Düşük Yoğunluklu Lipoproteinler plazma lipoproteinlerinin yoğunluğu 0,95-1,006 g/mL arasında olan bir alt grubudur. VLDL, karaciğerde oluştuktan sonra taşıdıkları trigliseritleri vücuttaki çeşitli dokulara aktarırlar, bu sürecin sonunda LDL'ye dönüşürler.

Ara yoğunluklu lipoproteinler, çok düşük yoğunluklu lipoproteinlerin (VLDL) yıkımından oluşan bir sınıf plazma lipoproteinidirler. Başlıca trigliserit ve kolesteril esterlerden oluşurlar. Karaciğerde reseptör aracılıklı endositoz yoluyla kandan alınırlar veya düşük yoğunluklu lipoproteinlere (LDL) dönüşürler.

Moleküler biyolojide bir transkripsiyon faktörü genlerin transkripsiyonunu düzenlemek için DNA üzerinde belli bir diziye bağlanabilen bir proteindir. Bunlar diziye-özgün DNA bağlanma proteini olarak da adlandırılır. Transkripsiyon faktörleri tek başına veya bir komplekste yer alan başka proteinlerle beraber, RNA polimeraz tarafından bir genin transkripsiyonunu ya kolaylaştırırlar veya engeller.

<span class="mw-page-title-main">Michael Stuart Brown</span>

Michael Stuart Brown, Amerikalı genetikçidir. Joseph L. Goldstein ile beraber kolesterol metabolizmasının denetlemesinin keşfi için 1985'te Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Joseph L. Goldstein</span> Amerikalı biyokimyager

Joseph L. Goldstein Nobel Tıp Ödülü kazanmış bir biyokimyacı ve genetikçi ve kolesterol metabolizması konusunda öncülük yapmış bir araştırmacıdır.

Bir kolesteril ester, kolesterolün bir asit ile tepkiyerek oluşturduğu bir esterdir. Lipit metabolizmasında kolesterol ester terimi yaygın olarak kolesterolün yağ asitleri ile oluşturduğu kolesteril asil esterleri için kullanılır. Kolesterolün esterleşmesi onun hücre içinde depolanmasını ve kanda taşınmasını sağlar. Aterotik plakaların oluşumu sırasında içlerinde kolesteril esterler birikmesi aterosklerozun ilk aşamalarındandır.

Biyokimyada reseptör veya almaç, birbiriyle kısmen örtüşen iki anlama karşılık gelir.

Lipoprotein lipaz, şilomikron ve VLDL lipoproteinlerindeki trigliseritleri bir monoasilgliserol molekülü ve serbest yağ asitlerine hidrolizleyen, lipaz türü bir enzimdir. Reaksiyon ürünleri dokunun kullanımına yarar. Kofaktör olarak apolipoprotein C-II'ye gerek duyar.

Lizofosfatidilkolin (lizoPC) veya lizolesitin, fosfatidilkolin'in sn-2 konumunda hidrolizi sonucu meydan gelen lipittir. İngilizce lysophosphatidylcholine 'in kısaltması lysoPC veya LPC olarak da bilinir. Lizo- öneki, Yunanca λύσις, lysis sözcüğünden, o da lyein = "ayrılmak"tan türemedir. Fosfolipaz aktivitesine sahip enzimler veya lesitin kolesteril asil transferaz (LCAT) gibi asiltransferaz mekanizmalı bazı enzimler bu lipiti oluşturabilir. Lizofosfatidilkolin oluşumu çeşitli sinyal transdüksiyon yollarının adımlarından biridir.

LDL reseptör ilişkili protein 1 insanda LRP1 geni tarafından kodlanan bir proteindir. LRP1, hücre zarında bulunan bir reseptördür ve reseptör eşlikli endositoz yapar. Pek çok proteinle etkileştiği bilinmektedir, bundan dolayı çok çeşitli işlevleri de vardır.

Çöpçü reseptör sınıf B, tip I, çeşitli hücrelerde görülen bir entegral membran proteinidir. Yüksek yoğunluklu lipoproteinlerdeki (HDL) kolesteril esterin karaciğer tarafından alınmasını sağlar. Vücuttaki diğer dokulardan karaciğere doğru, vücuttan atılmak üzere, giden kolesterolün bu hareketi bu süreç sayesinde sürdürülür. Kolesterolün bu gidişi "ters kolesterol taşıması" olarak adlandırılır ve ateroskleroz oluşumuna karşı koruyucu bir mekanizma olarak işler.

<span class="mw-page-title-main">SREBP</span>

Sterol düzenleyici eleman bağlayıcı proteinler, "sterol düzenleme elemanı" adlı DNA dizisine bağlanan transkripsiyon faktörleridir. SREBP'ler transkripsiyon faktörlerinin bazik-sarmal-ilmik-sarmal lösin fermuar sınıfına aittirler. İnaktifken çekirdek ve endoplazmik retikulum zarlarına bağlı olurlar. Düşük seviyede sterol bulunduran hücrelerde SREBP'ler kesilir ve suda çözünür bir N-ucu bölge, çekirdeğe taşınır. Bu etkinleşmiş SREBP'ler sonra spesifik sterol düzenleyici eleman DNA dizilerine bağlanarak, sterol sentezinde yer alan enzimlerin sentezini yukarı ayarlarlar. Sterollar ise SREBP'lerin kesilmesini inhibe ettiği için geri beslemeli bir döngü ile sterol sentezi yavaşlar ve sonunda durur.

Virülans, bir mikrobun patojenliği, yani onun hastalığa neden olma yeteneğidir. Patojenlik terimi mutlak anlamda hastalığa neden olma yeteneği için kullanılır, virülans ise bir patojenin ne derecede hastalık yapabileceğini ifade etmek için kullanılır. Virülansın sıfat hali virülandır. Ekolojik bir bakış açısıyla virülans, bir parazitin neden olduğu, konak organizmadaki evrimsel uyum azalmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Klatrin</span>

Klatrin, hücre dışı veziküllerin belirli bir şekle kavuşması için rol oynayan temel proteinlerdir ve sitoplazmada küçük vezilküller oluşmasını kolaylaştırır.

<span class="mw-page-title-main">Reseptör aracılı endositoz</span>

Reseptör aracılı endositoz (RAE), diğer adıyla klatrin bağımlı endositoz, hücrenin; içeri alınacak moleküllere özgü reseptör bölgelere sahip proteinleri içeren hücre zarı veziküllerinin içe doğru kıvrılarak, molekülleri içine aldığı bir işlemdir.

Olfaktör reseptörler olfaktor reseptör nöronlarının hücre zarında bulunan ve koku moleküllerinin tespitinden sorumlu reseptörlerdir. Aktive olmuş koku reseptörleri sinir uyarılarının beyne iletilmesindeki sinyal iletimi kaskadını başlatılar. Bu reseptörler G protein-kenetli reseptörler (GPCRs) ailesinin bir üyesi olan rodopsin-benzeri reseptörler grubunda yer alırlar. Koku reseptörleri insanlarda 900'den fazla gen içeren bir multigen ailesi tarafından kodlanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Viral giriş</span>

Viral giriş, viral hayat döngüsündeki enfeksiyon aşamasının en erken evresidir, virüs konak hücre ile temasa geçer ve viral materyaller hücreye girer. Viral girişteki aşamalar şu şekillerdedir. Virüsler arasında çeşitlilik olmasına rağmen, viral girişin birkaç ortak şekli vardır.